SAĞLIK - 02 Kasım 2020 Pazartesi 11:46

Uzmanlardan salgın döneminde propolis önerisi

A
A
A
Uzmanlardan salgın döneminde propolis önerisi

Fitoterapi konusunda Uzman Eczacı Doç.

Fitoterapi konusunda Uzman Eczacı Doç. Dr. Engin Celep, bilimsel verilerde mikrobiyal hastalıklarla mücadelede doğal ürünlerin yardımcı olabileceğine dair önemli bulgular olduğunu söyledi.


Doç Dr. Engin Celep; “Hakkında en çok veri olan ve hâlihazırda sıklıkla kullanılanlardan bir tanesi de arı ürünleridir. Bu konuda ilk akla gelen arı ürünü ise propolistir. Arılar tarafından kovanı dış etkenlere karşı korumak için kullanılan ve ham haliyle önemli kısmı reçine ve balmumundan oluşan doğal bir arı ürünüdür. Zengin çeşitlilikte doğal antioksidan maddeler propolisin yapısında bulunmaktadır. Konu virüsler ve özellikle de COVID-19’a yolan açan SARS-CoV-2 ile mücadele olduğunda propolisin ve içeriğindeki doğal bileşiklerin yardımcı rol oynayacağına dair somut verilere rastlamaktayız. " dedi.


Birçok deneysel çalışmanın, propolisin ve içerdiği doğal bileşiklerin antimikrobiyal, antioksidan, antienflamatuvar ve bağışıklığı düzenleyici etkiler gösterebileceğini ortaya koyduğunu söyleyen Celep, ayrıca, propolisten elde edilmiş özütlerin in vivo çalışmalarla grip virüsü, herpes simplex virüsü gibi virüslere ve ayrıca çeşitli bakterilere karşı etki gösterebileceğinin anlaşıldığını ifade etti.


Bu yıl yayınlanan bir çalışmada propolisin etanol özütünde bulunan Kafeik Asit Fenetil Ester (KAFE), rutin, pinosembrin, hesperitin gibi fenolik bileşenlerin ACE-2’ye bağlanarak virüsün bağlandığı reseptör alanını kapattığının bildirilduğunu kaydeden Celep " Bunun yanısıra KAFE bileşenin, bağışıklık sistemimizin önemli lenfositleri B ve T hücrelerinin baskılanmasına sebep olan ve koronavirüs enfeksiyonunda önemli rolü olan PAK1 enzimini de inhibe ettiği saptanmıştır. İçerdiği bu doğal bileşenler ile propolisin, bağışıklık sistemini desteklediği ve vücutta koronavirüs enfeksiyonun ilerlemesini engelleyebileceği belirtilmiştir. Başka bir çalışmadaysa, propoliste bulunan kamferol bileşeninin TMPRSS2’yi devre dışı bıraktığı tespit edilmiştir. Hâlihazırda COVID-19’a karşı geliştirilmeye çalışılan bazı aday ilaç moleküllerinin de bu mekanizmaya sahip oldukları bilinmektedir. Ayrıca, virüsün vücut üzerindeki etkilerinden sorumlu olduğundan bahsettiğimiz enflamasyon mekanizmasında rol alan nükleer faktör kB (NF-kB) gibi transkripsiyon faktörleri ve IL-1B, IL-6 ve TGF-B gibi sitokinlerin propolis ve başta KAFE olmak üzere, propolisteki diğer bileşikler tarafından inhibe edildiğini gösteren çok sayıda deneysel çalışma da mevcuttur.” dedi.



"Türkiye’nin Dünya’nın 2. büyük Arıcılık ülkesi "


Türkiye’nin, arıcılık ve arı ürünleri sektöründe dünyaya öncülük eden ülkeler arasında olduğunu kaydeden Gıda Yüksek Mühendisi, Propolis Uzmanı Aslı Elif Tanuğur Samancı ise, dünya üzerinde bulunduğu konum itibari ile de endemik bitki örtüsü çeşitliliği, diğer ülkelere kıyasla 3 kat daha zengin olduğunu hatırlattı. Anadolu coğrafyasındaki kovanlardan elde edilen propolisin de diğer ülkelere kıyasla daha yüksek fenolik ve flavonoid yani antioksidan madde içeriğine sahip olduğnunu altını çizen Samancı," Ülkemizde 8 milyon arı kovanı ve 72.000 arıcı bulunmaktadır. Zengin coğrafyamız sayesinde arıcılık ve arı ürünleri üretimi konusunda yüksek potansiyele sahip olan ülkemizde, başta propolis olmak üzere, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal gibi katma değerli arı ürünleri üretilmektedir. Doğal bir arı ürünü olan propolisin %50’sini balmumu, geri kalan büyük bölümünü de reçine oluşturur. Propolis ham halde tüketilebilir bir ürün değildir. Ham halde vücudumuz propolisten sadece %2 oranında yararlanmaktadır. Propolisin vücudumuz tarafından sindirilebilmesi için mutlaka ekstrakte edilmesi yani özütlenmesi gerekir. Sadece özüt formunda tüketildiğinde vücudumuz propolisten tam anlamı ile fayda sağlar.” dedi.



Güncel bilimsel çalışmalar


Propolisin, pek çok farklı hastalıkta tedaviye destek olarak kullanıldığında olumlu etkileri gözlendiğine dair bilimsel çalışmaların olduğunu ve bilimsel veri tabanlarında propolisin antiviral etkisi ile ilgili 10 binin üzerinde akademik araştırma bulunduğunu kaydeden Samancı gün geçtikçe de bu araştırmalara yenileri eklendğini söyledi. Tanuğur, 2020 yılında propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan antioksidan özellikteki fenolik ve flavonoid bileşenlerin COVID-19 üzerine etkileri ile ilgili yayınlanmış çalışmaların kısa özetlerini şöyle sıraladı:


“2020 yılında, Institute of Food Sciences dergisinde yayınlanan, in vitro koşullarda yapılan bilimsel bir çalışmada, propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan fenolik ve flavonoid yani antioksidan bileşenlerin koronavirüs enfeksiyonuna karşı etkileri değerlendirilmiştir. Çalışmada, propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan kuarsetin, lutelin, hesperedin flavonoidlerinin, PLpro, 3CLpro, NTPase/helicase gibi proteinlere bağlanarak, virüslerin bağlanmasına engel olduğu ve dolayısıyla enfeksiyon gelişmesini de engelleyebilecekleri belirtilmiştir. Araştırmacılar, propolisin COVID-19’a karşı koruyucu özellik gösterebileceğini belirtmişlerdir. Bu çalışmada da propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan fenolikler ve insan vücudundaki protein yapıdaki enzimlerin anahtar kilit ilişkisini görüyoruz."



Bu çalışmaların propoliste, doğal olarak bulunan fenolik ve flavonoid bileşenler, COVID-19 virüsünün hücre içine girerek ağır bir enfeksiyona yol açmasını engelleyebileceğini gösterdiğini kaydeden Samancı, bu nedenle, en az %10 oranında saf Anadolu propolisi içeren bir özütten her gün düzenli olarak yetişkinlerin en az 20 damla çocukların en az 10 damla tüketmesinde yarar bulunduğunu belirtti. Samancı, eEnfeksiyon durumunda tedavinin yanı sıra destekleyici olarak çocukların günde 40 damla yetişkinler günde 80 damla propolis damla kullanabileceğini sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Amasya TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımda çalışan gençlerimizin oranı yüzde 5’lere kadar düştü" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Gıda güvenliğinin sağlanmasında en büyük tehdit olarak gençlerin tarımdan göçünü görüyoruz. Gençleri tutamıyoruz. Tarımda çalışan gençlerimizin oranı yüzde 5’lere kadar düştü" dedi. Amasya’nın Aydınlık köyünde beraberindeki oda başkanlarıyla birlikte çiftçileri ziyaret ederek sorunlarını dinleyen Bayraktar, "Gıda güvenliğinin sağlanmasında en büyük tehdit olarak gençlerin tarımdan göçünü görüyoruz. Gençleri tutamıyoruz. Tarımda çalışan gençlerimizin oranı yüzde 5’lere kadar düştü. Bu ülkemizin gıda güvenliği için çok büyük bir tehdit. Özellikle tarım sektöründe girişimci olan ve üretim yapan gençlerimiz şehre gidiyor tüketici oluyor. Biz tarımda gelir seviyesini asgari ücretle çalışanların seviyesinin üzerine çıkarmak zorundayız ki bu insanlarımız oraya gidip asgari ücretle çalışmasınlar" diye konuştu. Gençler için pozitif ayrım sağlanacak politikalar uygulanmasını tavsiye ettiklerini anlatan Bayraktar, "Bu gençlerin sosyal güvenlik kurumu primleri devlet tarafından ödenirse bu geçlerin bir kısmını tarımda tutma şansımız var. Bununla alakalı bir çalışma yapılıyor. İnşallah bir sonuç alırız. Ama her halükarda üretici olan kesim şehirlere gidip tüketici oluyor. Türkiye buna dayanamaz. Bugün bazı göçmenlerle, Afganlarla, Suriyelilerle bu işi idare ediyoruz. Ama bunlar ülkelerine dönmeye başladı. Ülkelerine döndüğünde peki bu ülkeyi nasıl besleyeceğiz" şeklinde konuştu. Aydınlık köyündeki kiraz bahçelerinde çiftçilerin sorunlarını dinleyen Bayraktar, "Burada hiç meyve kalmamış. Sahadaki tespitlerin hızlı bir şekilde yapılarak verilecek desteklerin hızlı bir şekilde üreticilerimize intikali fevkalade önemli. Hızlı bir şekilde desteklerin, yardımların üreticilerimize intikalini talep ediyoruz. Allah böyle bir afet göstermesin. Tekrar geçmiş olsun dileklerimi üreticilerimize iletmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
Rize Çin’den gelen akademisyenler Rize’de çay topladı Çin’den Rize’ye gelen akademisyenler çay bahçesine girerek elleriyle çay topladı. Rize’de çayın anavatanı Çin’den gelen Çay Araştırma Merkezi’nde görevli çay konusunda ihtisas yapan öğretim görevlileri ile 21 Mayıs "Dünya Çay Günü" etkinlikleri kapsamında çay hasadı yapıldı. Rize merkezde bulunan dev çay bardağının alt kısmında bulunan bahçede gerçekleşen hasatta katılımcılar, makas kullanmadan elleriye topladıkları çayları hasır sepetlere doldurdu. Sonrasında Çay Araştırma Merkezi’ne ait standa topladıkları çayı getiren ekip kendi çaylarını kendi elleriyle üretti. Çin ile çay konusunda önemli artak çalışmalar pıldığını kaydeden Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, "Çayın başkenti Rize’de dünyadaki çayın başkenti olan Çin’den gelen misafirlerimiz var. Çin Çay Araştırma Merkezinin Başkanı, yardımcıları bizimle beraber. Çayla ve çayın geleceği ile ilgili görüş alışverişi yapıyoruz. Türk çayının geleceği ile ilgili fikirlerimizi ortaya koyuyoruz. Ortak çalışıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitemizle beraber yapılmış olan bu çalışmanın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Herkesin Dünya Çay Günü’nü kutluyorum. Çayı içelim sağlık bulalım" dedi. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Rektör Yardımcısı Mete Avcı ise çayın ortak problemlerinin çözüm yolları konusunda çalışmalar yapıldığını ifade ederek, "Çin Çay Araştırma Merkezi direktörü ve ekibine Dünya Çay Günü’nde bizlerle beraber olduğu için teşekkür ediyorum. Bu ziyaretleri kapsamında şehrimizde farklı çay plantasyonlarını beraber gezeceğiz ve çayın ortak problemleri konusunda çözüm odaklı projeler oluşturacağız" dedi.
Karabük TESK Genel Başkanı Palandöken: "Esnaf, ülkenin barometresidir" Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Karabük’e geldi. TESK Genel Başkanı Palandöken, programı kapsamında Karabük Valisi Mustafa Yavuz’u ve Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya’yı makamlarında ziyaret etti. Ziyaretlerin ardından esnafla bir araya gelen Palandöken, daha sonra "Esnaf ve Sanatkârın Sorunları ve Çözüm Önerilerinin İstişare Edilmesi" konulu değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantıda konuşan Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya, göreve geldikleri ilk günden itibaren esnafla dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak, "Sadece yolları değil, gönülleri onarmayı, ekonomiyi de sokağı da birlikte büyütmeyi hedefliyoruz. Altyapıdan sosyal desteklere, kamusal alan düzenlemelerine kadar esnafımızın yükünü hafifletecek projeler üretmeye gayret ettik. Esnafı şehrin ruhunu taşıyan asli unsur olarak görüyoruz" dedi. TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ise esnafın toplumdaki yerine dikkat çekerek, "Esnaf ve sanatkarın olmadığı bir bölgede problem var demektir. Sokağın ışığı, güvenliği biziz. Varla yok arasında köprüyüz. Alışverişte hatır, gönül, itibar vardı. Bugün artık büyük dükkanlara gerek kalmadan internetten yapılan satışlarla bambaşka bir sistem oluştu. Bu sistemde ucuzluk beklemek mümkün değil" dedi. Palandöken, esnafın toplumun nabzını en iyi tutan kesim olduğunu belirterek, "Altının değerini sarraf, vatandaşın halini esnaf bilir. İki kavga eden kişiyi bile dükkanına alıp barıştıran odur. Esnafsız bir millet düşünülemez. Esnaf, ülkenin barometresidir. Cumhurbaşkanımız da bir esnaf dostudur. ‘Çıraktım, kalfa oldum; kalfaydım, usta oldum; şimdi baş ustayım’ diyor. Bu bilinçle esnafı ayakta tutacak yeni formüller geliştirmek zorundayız. Esnafın olmadığı bir yerde dirlik ve birliğin bozulduğuna işaret vardır" ifadelerini kullandı. Karabük Valisi Mustafa Yavuz ise Karabük’ün sanayisiyle ülke kalkınmasına katkı sağladığını aktararak, "Dünya mirası Safranbolu’muz, ahilik ahlakının ve el emeğinin ustalık ocağıdır. Esnaf ve sanatkâr sadece bir meslek erbabı değil, aynı zamanda kültür ve ahlakın da taşıyıcısıdır. Kriz dönemlerinde de bolluk zamanlarında da çarşının nefesi, milletimizin en güçlü dayanağı olmuştur. TESK öncülüğünde yürütülen çalışmalar, yalnızca esnafın değil, Türkiye’nin ekonomik gücü ve toplumsal istikrarının da teminatıdır" değerlendirmesinde bulundu. Konuşmaların ardından toplantı soru-cevap bölümü ile son buldu.