ASAYİŞ - 26 Kasım 2025 Çarşamba 17:33

Mahkemeden kuzenini öldüren sanık ile eşinin tutukluğuna devam kararı

A
A
A
Mahkemeden kuzenini öldüren sanık ile eşinin tutukluğuna devam kararı

Burdur’da 24 yaşındaki gencin kuzeni tarafından öldürülmesine ilişkin davada mahkeme, kuzenini öldüren sanık ile eşinin tutukluğunun devamına karar verdi. Öldürülen gencin annesi Sevim Soylu, "Doğru yoldayım ve sonuna kadar çocuklarımın arkasındayım. Ben onlara hak ettikleri cezaları aldırana kadar uğraşacağım. Davayı kazanacağımızı da zaten biliyorum" dedi.


Olay, 22 Eylül 2024 tarihinde saat 20.00 sıralarında Bucak ilçesi Yunus Emre Mahallesi Yıldırım Caddesi ile 811. Sokak kesişiminde yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Onur A. (24), aralarında daha önceden husumet bulunan halasının oğlu Beytullah Soylu’nun (24) kullandığı ve Durmuş S., Özcan S. (20) ile Bekir Ö.’nün (18) yolcu olarak bulunduğu otomobilin önünü otomobili ile kesti. Araç içerisinde oturduğu yerden Beytullah Soylu’nun aracına doğru tüfekle 2 el ateş eden Onur A., daha sonra olay yerinden uzaklaştı. Açılan ateş sonucu göğsünden vurulan Beytullah Soylu bilincini kaybetti. Yokuş aşağı kayan otomobil, park halindeki başka bir araca çarparak durabildi. Araçtaki Bekir Ö. ve Özcan S. ise vücutlarının çeşitli yerlerine isabet eden saçmalarla yaralandı. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralılar Bucak Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağır olan Beytullah Soylu, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Cinayetin ardından kaçan Onur A., polis ekiplerince yapılan çalışmalar sonucunda suç aleti tüfekle birlikte bir evde saklanırken yakalandı. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, suç delillerini gizlediği ve Onur A.’nın saklanmasına yardım ettiği iddia edilen babası Yaşar A. (48), eşi Şerife A. (21), arkadaşları Beytullah T. (34) ve Erkan A. (32) gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından Bucak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen şüphelilerden Onur A. ve eşi Şerife A. Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanırken, arkadaşları Beytullah T. ve Erkan A.’ya ev hapsi cezası verildi. Babası Yaşar A. ise serbest bırakıldı.


Hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar Onur A. ve eşi Şerife A. hakkında Beytullah Soylu’ya yönelik eylemlerinden "kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası", Bekir Ö. ve Özcan S.’ye yönelik eylemlerinden dolayı da ayrı ayrı "olası kasıtla silahla yaralama" suçundan 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Tutuksuz yargılanan sanıklar Erkan A. ve Beytullah T. hakkında "suçluyu kayırma" suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açıldı. İlk duruşmada mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Onur A. ve Şerife A.’nın tutukluluk hallerinin devamına, ev hapsiyle yargılanan Erkan A. ve Beytullah T.’nin ise ev hapsinin kaldırılarak, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.



Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi


Olayla ilgili davanın üçüncü duruşması, Burdur 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşmada tutuklu sanık Onur A. ve eşi Şerife A., tanıklar Beytullah Soylu’nun yakınları ile taraf avukatları hazır bulundu. İddia makamı, mütalaada iddianameyi tekrarlayarak, sanıkların tutukluluk kararının devamını talep etti. Sanık avukatları ise mahkeme heyetinden Onur A. ve Şerife A.’nin tahliyesini talep ederken, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan sanık Onur A. tanıkların ifadelerinin yalan olduğunu ve daha önceki savunmasını tekrarladığını söyledi. SEGBİS ile duruşmaya katılan Şerife A. ise söyleyecek bir şeyinin olmadığını belirterek, savunmasını tekrarladı.


Mahkeme heyeti, duruşmaya verilen aranın ardından Onur A. ve Şerife A.’nın tutukluluk hallerinin devamına, Erkan A. ve Beytullah T.’nin adli kontrol şartının devam etmesine karar vererek, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için davayı ileri bir tarihe erteledi.



"Hak ettikleri cezaları aldırana kadar uğraşacağım"


Dava sonrasında basın mensuplarına açıklama yapan Beytullah Soylu’nun annesi Sevim Soylu, "Doğru yoldayım ve sonuna kadar çocuklarımın arkasındayım. Ben onlara hak ettikleri cezaları aldırana kadar uğraşacağım. Davayı kazanacağımızı da zaten biliyorum. Ölen benim çocuğum, acıyı da çeken benim. Benim ailem olur kendileri. Bu ailenin bana bir can borcu var. Bu can borcunu bana ödeyecekler. Sülalemden kesinlikle kimseyi istemiyorum. Kimseyle de artık bu konuyla alakalı konuşmak istemiyorum. Bu saatten sonra iyi niyet bitti. Oğlum öldüreli 1 yılı geçti artık. İçimdeki gözyaşı ve acı geçti artık. Kendi kendimi durdurabiliyorum bu saatten sonra onlar düşünsün" dedi.



Mahkemeden kuzenini öldüren sanık ile eşinin tutukluğuna devam kararı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.