SPOR - 13 Şubat 2020 Perşembe 13:13

İbrahim Üzülmez: "Adana Demirspor maçında sabırlı olmamız gerekiyor"

A
A
A
İbrahim Üzülmez: "Adana Demirspor maçında sabırlı olmamız gerekiyor"

Bursaspor Teknik Direktörü İbrahim Üzülmez, Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin düzenlediği kahvaltı organizasyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bursaspor Teknik Direktörü İbrahim Üzülmez, Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin düzenlediği kahvaltı organizasyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Adana Demirspor maçının zor geçeceğini belirten Üzülmez, "Devre arası transfer döneminde eksik mevkilere çok doğru oyuncular aldılar. Kaliteli futbolcuları var. Bu maçta sabırlı olmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.


Yeşil-beyazlı kulübün teknik patronu İbrahim Üzülmez, TSYD’nin düzenlediği kahvaltı organizasyonunda önemli açıklamalarda bulundu. Sözlerine organizasyon için TSYD’ye teşekkür ederek başlayan Üzülmez, "Ortak menfaat Bursaspor’un başarısıdır. Süper Lig’e çıktığımız zaman herkes daha fazla Bursaspor’un arkasında bulunmaya çalışacaktır. Bu sene sıkıntılı, her platformda dile getiriyoruz. Ama takdir edersiniz ki Bursaspor büyük bir camia. Kalan süre içerisinde herkesin destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda en azından sesimizi duyurmak anlamında bu sıcak ortam, beni çok mutlu etti. Zaman zaman sıkıntı yaşayıp acı çekeceğiz ama işin sonunda inşallah hep beraber Bursaspor’u limana yamaştırmak istiyoruz. sadece bendeğil, herkesin Bursasor’unarkasında durması gerekiyor. Zaman zaman kötü oynadık,zaman zaman kötü sonuç aldık ama o süre zarfı içerisinde oyun anlamında yerel medyanın olumlu eleştirileri oldu. Bunları devam ettirmemiz gerekiyor ki ortak Bursasporu ileriye taşıyalım" ifadelerini kullandı.



"Taraftarımızın dikkat etmesi gerekiyor"


TFF 1. Lig’in 22. haftasında pazar günü Bursa’da oynanacak Adana Demirspor maçıyla ilgili de yorum yapan Üzülmez,"Devre arası transfer döneminden az Bursaspor kadar Adana Demirspor da eksik mevkilere çok doğru oyuncular aldı.Onlar da sezonun ikinci yarısına baktığımızda şu anda oyun içerisinde en güçlü oynayan takımlardan birisi. Bizim açımızdan zor bir maç olacaktır. Bir kere bu maçta sabırlı olmamız gerekiyor.Kaliteli oyuncuları var, önlem almamız gereken oyuncular var. Ama özellikle taraftarlarımıza bu konuda uyarıda bulunmak istiyorum. Bu maçta bir olumsuz bir tezahürat olursa bundan sonraki maçlarda sahanın kapanması gibi bir durum söz konusu olabilirmiş. Onların her maçta yanımızda olmaları anlamında bu maçta dikkat etmeleri gerekiyor ve sadece takımı, oyuncuları hepimizi desteklemeleri gerekiyor. Bazen bu tür maçlar camiaları 3-4 hafta geriye götürebilir. Olumsuz anlamda yapacağımız saha dışındaki durumlar, verilecek cezalar, şampiyonluk anlamında büyük yaralar da verebilir. Dolayısıyla oyuncularımıza, takımımıza destek versinler. Zaten bu süreçte yanımızda olduklarını hissettiriyorlar. Eskişehirspor maçındaki destek, benim unutamayacağım dönemlerden birisi. Zor bir maç olacaktır. Bizim de Osmanlıspor maçında çıkarmamız gereken dersler var. Özellikle ilk 45 dakikada yaptığımız çok bariz ve bireysel hatalar var, bunları devam ettirirsek sıkıntılar yaşarız. Defansif anlamda sorunlarımız var. İlk 8 takım içerisine baktığımız zaman en çok gol yiyen takımlar arasında ilk iki deyiz. Bunlar şampiyon adayı takım için yapılması gereken eleştirilerdir. Kendi içimizde bu eleştirileri yapacağız. Bu maçta 90 dakika boyunca konsantre içerisinde olan, maçın başlangıcı ve bitiş düdüğü ile arasında disiplini elden bırakmayan, Bursaspor’un armasına en iyi şekilde karakter anlamında saygı gösterecek bir oyuncu topluluğu görmek istiyorum. Oyuncularıma inanıyorum. Osmanlıspor maçındaki ilk yarıdaki eleştiriler tamam, ama ikinci yarıda Özer’in gayretini, 90. dakikada Shehu’nun o gayretini gözardı edemem. İsteyen oyuncuya saygı duyuyorum. Dolayısıyla biz Osmanlıspor maçındaki ilk yarıdan dersler çıkarıp ikinci yarıdaki gayretimizi ortaya koyarsak, inşallah Adana Demirspor maçından istediğimiz sonuçla ayrılacağımızı düşünüyorum" dedi.



"Seleznov’un devamlılık anlamında sıkıntıları var"


Takımın oyun kalitesinin henüz istenilen seviyede olmadığını söyleyen Üzülmez, "Biz geleli 6 maç oldu. Menemen maçında istediğim düşünceyi ortaya koyduğumu söyleyemem. Bu anlamda kendime ufak bir eleştiri yapabilirim. Ondan sonraki süreçte Hatayspor maçında oyun içerisinde oyuncuların isteği ve coşkusu üst seviyedeydi. Karagümrük maçında zaman zaman iyi işler yaptık, ama zaman zaman son dakikada gol atmamıza rağmen, son saniyede rakibe de pozisyon verdiğimiz bir maçtı. Bu süre zarfında tam olarak beklentimi karşıladığımı söyleyemem. Futbolda hiçbir zaman gerçeklerden uzaklaşmak istemiyorum. Oyuncularımın daha fazla coşku hissetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Bursaspor taraftarı bunu istiyor. Ama bu lig farklı bir lig, her takımın önemli oyuncuları var. Yaş ortalamamız yüksek. Göze hoş gelen futbol izlettirmek, genel anlamda daha fazla ısıran, daha fazla üreten, hücumda etkili olan, taraftarıyla bütünleşen bir takım ortaya çıkarmak istiyorum ama bunlar çok kolay olmuyor. Bazen oyuncuların fiziksel anlamda sıkıntıları oluyor. Hem Traore hem Serdar, bireysel anlamda yetenekli oyuncular ama fiziksel anlamda zaman zaman sıkıntı yaşayan oyuncular. Seleznov çok gayretli ama onun da oyun içerisinde devamlılık anlamında sıkıntıları var. Ama bu oyuncular bize katkı sağlayacaktır. Oyunculardan memnunum. Bu yarışın içerisinde sonuna kadar devam etmek istiyorsak, birlikteliğimizi sağlamamız gerekiyor. Sadece saha içerisinde değil, saha dışında da bunu yapmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.



"Bursaspor’un yeri burası değil"


Bursaspor’un yerinin Süper Lig olması gerektiğini ifade eden Üzülmez, "Geçen gün Bursanın mülki amirleri geldi. Sayın valimize, belediye başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Onlarda yanımızda olduklarını hissettirdiler. Bursaspor’un yeri burası değil. Bursaspor büyük camia, bu büyük camia daha iyi idare edilip de Süper Lig’de bugün bir Sivasspor’un, Başakşehir’in yaptığını yapabilirdi ki geçmişte yaptı. Ama herkes de kendi içinde öz eleştiri yapacak. Şu anda oyun içerisinde daha iyi şeyler yapabiliriz ve Bursaspor takımının formasını taşıyan karakterli oyuncu grubunun da daha fazlasını yapabileceğine yürekten inanıyorum. Daha virajı dönmedik, ama maratonun sonlarını iyi koşabileceğimize de inanıyorum. İnşallah oyuncularım da kendilerine düşen görevi yerine getirecektir" sözlerini sarf etti.



"Şampiyonluk acı çeke çeke olacaktır"


Takımdaki maddi sorunlarla ilgili sorulan bir soruyu da yanıtlayan Üzülmez, "Bu işler sonuç işidir. Sonucu aldıkça açamayacağımız kapı yoktur. Taraftar desteğimizi arkamıza alarak, her kapıyı açarız. Hem maddi anlamda hem de manevi anlamda açarız. Ama bu işler sonuca bakar. Sonuç almadıkça o kapılar yüzünüze her zaman kapanır. Onun için hayatta hangi işi yaparsanız yapın güçlü olmak zorundasınız. Bugün oyuncunun da birtakım hak edişlerini alması için de saha içerisindeki sonucu alması gerekiyor. Biz bu süre içerisinde 6 maçın 4’ünü kazandık. İkisini maalesef kaybettik. Önümüzdeki iki maç zor geçecek. Takımların %70’inde bu tür sorunlar var. Bursaspor şampiyonluk yaşamış bir camia. Oralardan buralara inmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ayağa kalkacak potansiyeli var. Bununla ilgili en güzel örneği kaleci Emrullah Şalk verdi. Bu sezonun, Bursaspor’un geleceği kurtarma anlamında çok önemli olduğunu söyledi. Mülki amirlerin de bu anlamda bize destek vermesi gerektiğini her seferinde söylüyorum. Taraftar üzerine düşen görevi yapıyor. Osmanlıspor deplasmanında bile o karda kışta bize destek vermeye çalışıyorlar. Pazar günü de bize destek vereceklerine inanıyorum. Onlar tamamen saf, temiz duygular içerisinde Bursaspor’un armasına yürekten bağlı. İnşallah bu düşünceler içerisinde Allah nasip ederse daha önce başardığım gibi Bursaspor’da bu işi başarabilirsem çok mutlu olacağım. Oyuncularıma da söylüyorum şampiyonluk acı çeke çeke olacaktır. Kimse bize altın tepsi ile şampiyonluk sunmaz, sunmayacaktır da. İlerleyen haftalarda bu takım daha iyi futbol oynayarak bunu başarır inşallah" ifadelerini kullandı.



"Burak Kapacak 3-4 hafta aramızda olmayacak"


Takımdaki kadro genişliğinden memnun olduğunu ifade eden Bursaspor’un teknik patronu, "Alternatif anlamında çok oyuncularımız var. Hakikaten o anlamda zorlanıyorum. Bugün taktik çalışması yapacağız, Burak Kapacak’ın sakatlığı var 3-4 hafta aramızda olmayacak. Bizim için önemli bir oyuncuydu ama bazen bu tür sakatlıklar oluyor. Onun yerine görev alacak arkadaşımız en iyi şekilde üstüne düşen görevi yerine getirecektir. Özer, Serdar, Traore, Seleznov, Kubilay ve diğerleriyle birlikte ofansif anlamında alternatifli oyuncu grubumuz var. Bunların içerisinde kimin oynayacağına dair iki oyuncuyu belirledik, iki oyuncuyu da belirlemeye çalışıyoruz. Rakibin de bölgedeki oyuncuların duruşu üzerine, doğrusunu söylemek gerekirse kararsızlıklar yaşıyorum. Bu 4 oyuncudan ikisi kafamda netleşti, diğer ikisiyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Her maçın hikayesi farklıdır. Hiçbir oyuncumu ayırt etmem. 27 kişiyiz, sonuçta bir ilk 11 olacak. Oyuncuların, bu formayı verdiğim anda en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Değerlendiremezse, bekleyen var. Bekleyene vermek zorundayım. Bu anlamda rekabeti oluşturmamız gerekiyor. Serdar geçen gün bana geldi, ’Bu lig kolay bir lig değilmiş’ dedi" diye konuştu.



"Kazanırsak da kaybedersek de hiçbir şey bitmeyecek"


Bu kritik iki haftada oyuncuları çok fazla baskı altına sokmak istemediğini dile getiren Üzülmez,"Kırılma haftası olarak önümüzdeki iki haftayı gösterip oyuncuları çok da baskı içerisine sokmak istemiyorum. Bu iki maçta direkt rakiplerimizle oynayacağız ama kazanırsak da kaybedersek de hiçbir şey bitmeyecek. Bazen arkadan gelmek, önde gitmekten daha avantajlı olabilir. Sonlara doğru bu avantajı lehimize de çevirebiliriz. O anlamda daha sonraki Altay ve Ümraniye maçları da çok kolay değil.Şu anda en önemli maç, Adana Demirspor karşılaşması. Ona en iyi şekilde hazırlandık. Hafta hafta bakıyoruz.Ama son 6 haftalık süre içerisinde çok daha sağlıklı yorum yapabilirim. Bu sezon şampiyonluk baremi65 puan bile olabilir diye tahmin ediyorum. İlerleyen haftaalrda zorluk seviyesi yüksek maçlar var. Belki de son 10 sezonun en düşük puan ortalaması olabilir" dedi.



"Diarra’nın pozisyonuna penaltı verilebilirdi"


Adana Demirspor karşılaşmasına bu sezon ilk kez bir Süper Lig hakeminin atandığının hatırlatılması üzerine Üzülmez, sözlerini şöyle tamamladı: "Olması gereken bir atama oldu çünkü iki tane büyük camia oynuyor. Hedefler belli. Osmanlıspor’un teknik direktörü İsmet hoca bizim maçtan sonra bir serzenişte bulundu. Hakemler, hakkaniyet neyse onu en iyi şekilde adaletli bir şekilde versin. Hakem demek hakim demek, adalet demek. Adaleti iki takıma da doğru şekilde dağıtması gerektiğini düşünüyorum. Bursaspor taraftarı da bunu ister. Menemen maçında da Seleznov’a yapılan bir penaltı vardı. Bunu hakem kurullarında videoda gösterip de ’Şuna nasıl penaltı verilmedi?’ denildiğini de biliyorum. Osmanlıspor lehine Diarra’nın pozisyonuna penaltı verilebilirdi. Keşke lehimize de aleyhimize de hakem hataları olmasa. Camiaların hedefleri belli. Hak eden en iyi şekilde futbolunu oynasın ve hedefe gitsin. Bu haftaki hakemimizin Süper Lig hakemi olduğunu düşünürsek, tecrübeli bir şekilde sağlıklı bir şekilde maç yöneteceğine yürekten inanıyorum. İnşallah hakem hatalarının ön plana çıkmadığı bir maç olur.Sadece futbolun içerisindeki futbolun güzelliklerin çıktığı, güzel bir müsabaka olmasını istiyorum. ’VAR’ ilk geldiğinde olumlu yaklaşmıştım, ama zaman zaman sıkıntılar yaşanabiliyor. Bununla ilgili çok konuşan var. Onu iyi kullanırsak hataları ortadan kaldırabiliriz. Bazen ’VAR’a da gidilmiyor. ’VAR’ın içerisindeki konuşmalar şeffaf bir şekilde açıklansın. Sonuçta futbolun diliyle konuşuyorlar. Biz de duyalım. Bu neden gizli oluyor? Gizli olduğu zaman tehlikelidir. Konuşmalar da açıklansın. 1-2 ülke açıklamış, biz de açıklayalım şeffaf olalım."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Muhalefet ve bazı marjinal yapılar 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ’Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi Yemeğinde konuştu.Çalışma meclisi üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan," Sözlerimin hemen başında yarın ülkemizle birlikte tüm dünyada coşkuyla kutlanacak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Bu vesileyle helal rızık peşinde koşan tüm işçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Türkiye Yüzyılı’nın inşası için ter döken, emek veren her bir kardeşimden ’Allah razı olsun’ diyorum. Biliyorsunuz 1 Mayıs tarihi ülkemizde yıllarca gerilimin, kavganın, çatışma ve sokak olaylarının sembolü olarak görüldü. Bilhassa 1977 senesinde yaşanan faciadan dolayı her 1 Mayıs uzun süre şiddetin ve kaosun olduğu bir gün olarak algılandı. 2008 yılında 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Günü, 2009 yılından itibaren de resmi tatil ilan ederek buna son verdik. Ayrıca 2010 yılında 32 yıl sonra Taksim’i kutlamalara açan yine biz olduk. Böylece 1 Mayıs’ın hiçbir engellemeye, hiçbir gayri meşru çabaya gerek duymaksızın işçi bayramı olarak kutlanabilmesini temin ettik" dedi."Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir"Buna rağmen son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapıların Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul’da göstere, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur. Gerekli izinler ve tedbirler alındığı sürece herkes mitingini, gösterisini, anma programını ve barışçıl protestosunu buralarda özgürce yapabilir. İstanbul’da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı yer ve güzergah belirlenmiştir. Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır" diye konuştu.Gün aşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs’ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini sunulmaması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:"Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum. Çalışma hayatında katılımcı, sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından birini çalışma meclisimiz oluşturuyor. Bugüne kadar 13 kez toplanan meclisimiz, çalışma hayatına dair yol haritasının belirlendiği, sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir platform görevi üstlendi. Biz de hem meclis toplantılarına iştirak ederek hem de taraflarla farklı vesilelerle bir araya gelerek gündemimizdeki konuları değerlendirdik. Çalışma hayatımıza dair kritik kararların arifesinde sizlerin görüşlerine başvurduk. Sizden gelen teklifler, tenkitler ve fikirler çerçevesinde meselelerimize, çözüm yolları geliştirdik. Göreve geldiğimiz andan itibaren, sürdürdüğümüz diyaloğu bugün de aynı yoğunlukla ve hassasiyetle devam ettiriyoruz. İşçisiyle, işvereniyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, meclis zemininde yaptığımız istişarelerin şimdiden ülkemiz, milletimiz, çalışma hayatımız bakımından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza 5 yıllık aradan sonra güncel konuları ele almak üzere toplantıya öncülük ettiği için teşekkür ediyorum. Siz dostlarımın her birine de katkılarınız için şükranlarımı sunuyorum.""Kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik"Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeğin alın terinin öneminden bahsederek, "Milletimizin takdiriyle geldiğimiz görevlerin yanı sıra şahsen de çalışma hayatının bizzat bulunmuş bir kardeşinizim. Gençlik yıllarımda İETT’de işçi olarak çalışmanın kazandırdığı tecrübeden, siyasi yaşamım boyunca hep istifade ettim. Emeğin, alın terinin kendisi ve ailesinin iaşesi için ter dökmenin değerini, o dönemlerde çok yakından görme fırsatı buldum. Emekçi kardeşlerimle aramızda kurduğumuz sarsılmaz bağ, yarım asırdır hiç kopmadı, eksilmedi, eskimedi. Belediye başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemize hizmet sorumluluğunu üstlendiğimizde nereden geldiğimizi asla unutmadık. İşçilerimizin her sıkıntısını kendi sıkıntımız, her kazanımını da kendi kazanımımız olarak telakki ettik. Son 21 yılda kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik. İş kanunu, sosyal güvenlik reformu, iş güvenliği ve iş sağlığı sendika kanunlarına ilişkin düzenlemeleri sizlerle bilistişare hayata geçirdik. Asgari ücrette tarihi artışları, işçi ve işverenlerimizin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdik. Net asgari ücreti 2024’te 17 bin 2 liraya yükselttik. Böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış oldu. 2016 yılında başlattığımız asgari ücret desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttik. Asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdik" ifadelerini kullandı."İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi"Ülkenin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum. Burada son dönemde sıkça şahit olmaya başladığımız bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Tarımdan turizme, sanayiden ticarete, farklı sektör temsilcileriyle bir araya geldiğimizde en önemli sorunun işçi bulamama olduğu anlaşılıyor. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Öyle ki, deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini arttırmak yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken, resmi kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum" açıklamasını yaptı."Darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu"Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihi nitelikte pek çok adım attıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sendikal ve toplu iş sözleşmesi kanunuyla 1983 yılında darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında, 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikayet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında bir milyon olan sendikalı kişi sayısını bugün itibariyle 2 buçuk milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı, kamu görevlilerine üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkan sağladık. Ancak bu kazanım, ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım. Tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Covid-19 salgınında işçi ve işverenlerimizin yanında olduk. Bu dönemde prim ödemelerini erteledik, istisna haller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdık. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışanımıza sahip çıktık. Salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladık, müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayı 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti" dedi."2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik"2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personele kadroya geçme hakkı tanıdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı, başarıyla hayata geçirdik. Ülkemizde ve dünyada maalesef çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastlıyoruz. Bunlar işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki iş birliğini kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını, işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının kültür ve medeniyet kotlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasp edilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm taraflı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır. İşçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin fakirin halini umursamadığı bir tablodan hiçbirimize hayır gelmez. Millet olmak bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye garibe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hale gelebiliyor" ifadelerini kullandı."İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu"Geride bıraktığımız haftalarda milletçe iki büyük acı yaşandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Beşiktaş’ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul’un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular, sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi hak, hukuk, adalet, özgürlük demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa, bayramın ikinci günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır annelerinden, bölücü örgüt terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa hak ve adalet mücadelesi siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer lisansa, insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya’daki skandallara biz vicdan pencere bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz. Nihai hedefimiz bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmaktır" değerlendirmesini yaptı."Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz"Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:"Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini arttıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüz yılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve işbirliğiyle Türkiye yüz yılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bir kez daha iki gün boyunca devam eden 13’üncü çalışma meclisinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Burada müzakere edilen konu başlıklarından görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından dikkate alınacağını özellikle vurgulamak istiyorum. 1 Mayıs arifesinde böyle önemli bir istişare toplantısına vesile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı Sayın Bakan ve ekibini canı gönülden tebrik ediyorum. Toplantılara iştirak eden işçi, kamu görevlileri ve işveren sendikaları, konfederasyonlarımıza, sivil toplum örgütlerimize, akademisyenlerimize, kamu kurum ve kuruluşlarımıza Teşekkür ediyorum."