GENEL - 10 Nisan 2012 Salı 09:52

DOKA`DAN EKOTURİZM ATAОI

A
A
A
DOKA`DAN EKOTURİZM ATAОI

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA), Doğu Karadeniz Bölgesi`nde turizmin gelişmesi ve bölgenin turizmden hak ettiği payı alabilmesi için yaptığı çalışmalara devam ediyor.
Bölgenin ekoturizm alanında potansiyelinin ortaya çıkartılması, bölgede bilinç oluşturulması, konuyla ilgili çalışmaların bir araya getirilmesi ve bölgesel tanıtım stratejilerinin belirlenmesi amacı ile ``˜Doğu Karadeniz`de Ekoturizm Çalıştayı` düzenlendi. DOKA konferans salonunda gerçekleştirilen çalıştayda ilk olarak DOKA Tanıtım ve İşbirliği Birimi Uzmanı Elif Müjen Şencan, DOKA ve ekoturizm konusunda ki çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi. Özel sektör ve ekoturizm konusundaki çalışmalar hakkında konuşan Bukla Turizm sahibi Bülent Saraloğlu, kitle turizmi yapan firmaların ekoturizm yapmaması gerektiğini savunarak, bölgede bir envanter çalışması yapılması gerektiğini ve bu verilerin bölgeye gelen misafirlerle paylaşılması gerektiğini söyledi. Saraloğlu, daha yayla turizmi ile tanışmamış yaylaların, yayla özelliğini kaybettiğine vurgu yaparak, yaylalar için de kentsel dönüşüm gibi kırsal dönüşüm yapılması gerektiğini ifade etti. Saraoğlu, ayrıca bölge için yapılan doğal afet, sel, heyelan gibi haberlerin ise turizmi baltaladığını söyledi.
Trabzon Tenis Dağcılık Kayak Kulübü (TEDAK) üyesi Sevgi Gültekin ise katılımcılara sivil toplumun ekoturizm ile ilgili çalışmaları hakkında bilgi verirken, KTÜ Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Araştırma Görevlisi Zeynep Pirselimoğlu da bölgemizdeki üniversitelerde ekoturizm ile ilgili yapılan çalışmalar, tezler ve araştırmalardan bahsetti.
Bireysel ekoturizm gönüllülerinin ve birliklerin ekoturizm çalışmaları hakkında bir konuşma yapan Ordu Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cavit Yavuz, DOKA Bölgesi`nin ekoturizm için çok elverişli olduğunu ve hala bakir olan bu bölgenin çok yıpranmadan ekoturizm şartlarına göre yapılandırılmasına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Yavuz, DOKA Bölgesi`nde arzu edilen gelişmenin sağlanabilmesi için ilgili tüm tarafların işbirliği içerisinde olması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Kamuda ekoturizm konusunda çalışma yapan bölgesel aktörler ve çalışma alanları konusunda sunum yapan Orman ve Su İşleri Bakanlığı 12. Bölge Müdürlüğü Trabzon Şube Müdürlüğü`nden Orman Yüksek Mühendisi Nazan Aras, ``Ekoturizmin bölge ekonomisine katkı yapması hedefleniyor ise, konu ile ilgili üs politikaların üretilmesi, hangi faaliyetin nerede, hangi kriterlere bağlı olarak ve hangi bütçe ile yapılabileceğinin tanımlanması gereklidir`` şeklinde konuştu.
Dünyada ve ülkemizde ekoturizm ve iyi örnekler konusunda bir sunum yapan KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ise, ekoturizmin Türkiye`de ulusal mevzuatta doğrudan yer almadığını ancak Türkiye`nin ekoturizm de ki potansiyelinin Akdeniz çanağındaki Avrupalı rakiplerine oranla çok somut biçimde daha fazla olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve DOKA Tanıtım ve İşbirliği Birim Başkanı Salih G. Çağrı Çelik`in moderatörlüğünde gerçekleştirilen açık oturum kısmıyla çalıştay sona erdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Dünya Arı Günü etkinliklerle kutlandı 20 Mayıs Dünya Arı Günü kapsamında çeşitli mağazalarda eş zamanlı olarak tadım etkinlikleri düzenlendi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2017’de aldığı kararla resmi olarak ilan edilen Dünya Arı Günü, Türkiye’nin ilk ve tek yerli propolis üreticisi BEE’O tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı. Arıların meyve ve sebze üretimine katkısını anlatan bir video ile 20 Mayıs Dünya Arı Günü’ne dikkat çeken BEE’O Propolis Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, "Bir kovan arı, bir günlük uçuşu boyunca 50 milyona yakın çiçeği ziyaret eder. Arılar olmasaydı, domates, salatalık, soğan, patates gibi birçok ürün olmazdı. Arılar olmadan insanoğlunun sadece 4 yıl ömrü kalır demiştir Einstein. Bunun altında yatan gerçek ise arıların tozlaşmaya yaptığı katkıdır" dedi. "Arıcılarımıza destek oluyoruz" Arıcılığın sürdürülebilirliğine ve arıların ekosistem üzerindeki kritik rolüne dair farkındalığın artırılması gerektiğini belirten Samancı, “Türkiye’de ilk kez uygulamaya geçirdiğimiz Sözleşmeli Arıcılık Modeli ile ülkemizdeki kovan ve arı sayısının artmasına katkıda bulunuyoruz. Sözleşmeli Arıcılık Modeli’miz ile üretilen katma değerli ürünlerin satışından elde edilen gelirin yüzde 1’ini arıcılık fonunda biriktiriyoruz. Bu fonu, arıcılarımıza ekipman ve eğitim desteği olarak geri döndürüyoruz. Böylelikle arıcılarımızın ilgilendikleri kovan sayılarını artırmalarına destek oluyoruz. Arı sayısının artması, tozlaşmanın devamı ve sürdürülebilir bir dünya demek" ifadelerini kullandı. "Doğal döngüde büyük rol oynuyorlar" Samancı, arıların tozlaşmaya ve ürün kalitesine katkılarının altını çizerek, "Eğer günde 20 bin arı, kovandan birkaç kez çıkarsa, her gün 20 milyondan fazla çiçeğin tozlaşması sağlanabilir. Böylelikle arılar, tozlaşmanın yüzde 80’ine katkı sağlayarak hem üretim hem de doğal döngüde büyük rol oynarlar. Dünya çapında, insan tüketimi için üretilen meyve ve tohum gibi mahsullerin yaklaşık yüzde 75’i, sürdürülebilir üretim, verim ve kalite bakımından arıların tozlaştırıcılığına bağlıdır. Son 15 yılda ABD’deki arı popülasyonunun yüzde 40’ı yok olduğu biliniyor. Bu, oldukça yüksek bir oran ve sadece biz değil tüm dünya tehlike altında. Dolayısıyla arıları korumaya ve arıların dünyamız için önemine dikkat çekmeye devam etmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu. Dünya Arı Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen programda konuşan Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin ise, "Dünyamız her geçen gün doğal kaynaklarını yitiriyor. Bal arıları, doğada tüketmeden üreten tek canlıdır ve ekosistem için hayati öneme sahiptir" diyerek arıların dünyamız için önemine değindi.
Bilecik Bir örneği İran, Hindistan ve İspanya’da olan bahçe şimdi de Türkiye’de Endülüs’te ilk İslam Üniversitelerinin bahçelerinin örneği Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi yerleşkesine yapıldı. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi yerleşkesine yapılan ’İslam Bahçesi’nin açılışı gerçekleşirken, bu bahçe Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıdı. ’İslam Bahçesi’, dini ritüeller ile şekillenen İslam bahçe sanatı ve Anadolu-Türk kültürü üzerine etkileri başlıklı "Bilimsel Araştırma Projesi" kapsamında hazırlandı. Türkiye’de ilk olma özelliğine sahip olan ’İslam Bahçesi’nin proje yürütücüsü Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Parisa Göker, bahçe hakkında bilgi vererek, "Buradaki projemiz 2022 yılında üniversitemizin desteklemiş olduğu bilimsel araştırmalar projeleri kapmasında oldu. Proje tamamlandıktan sonra İslam ve Türk Bahçeleri üzerine yapmış olduğumuz kitabı yayımlayıp ardından rektör hocamızın destekleriyle projemizi hayata geçirme fırsatını bulduk. Buranın ismini İslam Bahçesi olarak verdik. Nedeni ise İslam Bahçeleri dünyada ilk çıkış yeri İran, Hindistan ve İspanya olaraktan biliniyor. Esasında İspanya’ya baktığımızda Endülüs bölgesinde sadece görebiliyoruz. Bunun nedeni ise dönemin son hanedanı 13. Yüzyıla kadar devam eden İslam medeniyetinde yapmış olduğu El-Hamra Sarayı Bahçeleri, Granada da yer alıyor. İran bahçelerine baktığımızda İslam ve dininin halim olduğu bölgede tamimiyle mimari ve bahçe sanatında İslam mimarisini ve bahçe peyzaj sanatını izleyebiliyoruz. Ardından Babür Bahçeleri veya Hint Bahçeleri olarak Hindistan-İslam Bahçeleri olarak baktığımızda dönme padişahı Babür Han İran’a seyahat ederek oradaki bahçeleri görüp, kendi ülkesine gelip aynı şekilde İslam bahçelerini kendi ülkesinde de oluşturulmuş" dedi. "İslam Bahçesi Türkiye’de bir ilk örnektir" Doç. Dr. Parisa Göker açıklamasının devamında, "Burada uygulamış olduğumuz İslam Bahçesi Türkiye’de bir ilk örnektir. Ortada görmüş olduğunuz şekil ’Çaharbağ’ sisteminden esinlenerek yapılmıştır. ’Çaharbağ’ sistemi İslam bahçelerinin bir temel prensibidir. ’Çaharbağ’ Farsça olarak 4 anlamında, bağ bahçe anlamındadır. Burada görüldüğü gibi ortadan 4’e bölerek 4 tane simetrik bahçe oluşturulup ve su kanalları ile bahçeyi boydan boya gezerek aslında bunun bahçe kenarlarına da verilip besleme, meyve ağaçları veya olan bitkileri besleme amacıyla, sulama amacıyla da kullanılmıştır tarihe baktığımızda esasında. Bizim ki minyatür bir İslam Bahçesi tamimiyle tasarım ilkeleri ve prensiplerini yansıtacak şekilde üniversitemizin bahçesine rektör hocamızın destekleri ile kazandırmış bulunmaktayız" diye konuştu. Öte yandan ’İslam Bahçesi’nin proje yürütücüsü Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Parisa Göker’e proje araştırmacıları Öğr. Gör. Sultan Ece Altınok Çalışkan ve Arş. Gör. Adive Begül Bulut yardımcı oldu.