YEREL HABERLER - 12 Nisan 2012 Perşembe 19:30

KIRIKKALE`DE `SİVİL BİR ANAYASAYA DOОRU` KONULU PANEL

A
A
A
KIRIKKALE`DE `SİVİL BİR ANAYASAYA DOОRU` KONULU PANEL

Kırıkkale Kent Konseyi Kent buluşmaları kapsamında `Sivil Bir Anayasaya Doğru` konulu panel düzenledi. Panelde konuşma yapan panelistler gelişen ve büyüyen Türkiye`ye artık yırtık ve eski elbisenin dar geldiğine işaret ederek "Askeri bir zihniyetle devlet yönetilmez, devleti siviller yönetir" ifadelerine yer verdiler.
İl Kültür Merkezinde düzenlenen panelde oturum başkanlığını Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cevat Özyurt yaptı. Panelistler Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. E. Ethem Atay, Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük katılımcılara bilgi verdi. Panele Belediye Başkanı Veli Korkmaz, Vali Yardımcısı Yaşar Dursun Yılmaz, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Yıldız, Cumhuriyet Başsavcısı Musa Durmaz, Kamu kurum ve kuruluşların yöneticileri, dernek ve sendika yöneticileri ve vatandaşlar katıldı.
Panel öncesinde bir konuşma yapan Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz, Kent Konseyi olarak daha önce Kırıkkale ve ülkedeki genel sorunlar üzerine panel düzenlediklerini hatırlatarak, " Bugün Türkiye`nin gündeminde öncelikli olan Anayasa ile ilgili panel düzenlemeyi uygun bulduk. İnsanların yaratılışlarından bu tarafa olmazsa olmazları vardır. Bir toplumda insanların öncelikle adaletli bir toplum olması lazım. Güvenirliği sağlaması lazım. Sizlere katılımınızdan dolayı teşekkür ediyorum" dedi.
Panelin açılış konuşmasını yapan Oturum Başkanı Doç.Dr. Cevat Özyurt, Anayasa değişikliğinde bazı sıkıntılar yaşanabileceğini sezinlediğini belirterek bu değişikliğin hayatımızın dönüm noktalarından birisi olacağına işaret etti. Panelistlerden ilk konuşmayı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu yaptı. Kendisinin 12 Eylül anayasasına red oyu verenlerden birisi olduğuna dikkat çeken Fendoğlu, 1982 anayasasını kast ederek "Bu sadece ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan Kenan Evren anayasasıdır. Türkiye`nin 1 numaralı sorunu ne dersek herkes PKK diyecek. PKK`da yapılan darbenin sonucunda çıkmış bir örgüttür. Bu örgütün ülkemize maliyetinin 600 milyar dolar civarında olduğundan bahsediliyor. Askeri bir zihniyetle devlet yönetilmez. Devleti siviller yönetir. Anayasa bir çıtadır. İnsanın uzuvları kolları, bacakları ve başı. Devletin ise uzuvları yasama, yürütme ve yargıdır. Anayasa güçlü devlet, zayıf birey şeklinde yorumlanıyor. Türkiye`nin güçlü olmasının yolu güçlü toplumdan geçiyor" ifadesini kullandı.
1982 Anayasasının sorunları bulunduğunu, diğer bir anlamda çeyrek anayasa benzetmesinde bulunan Prof. Dr. Fendoğlu "Türkiye gelişip büyümek istiyor. Ama birileri dar ve yırtık elbiseyi giydirmek istiyor. Bu vücuda bu elbise dar geliyor. 10 yılda bir darbe anlayışı var, çağdaş bir ülkeye bu tür şeyler yakışmıyor. Türkiye zor günlerden geçti. Ortadoğu insanı daha iyisini hak ediyor. Eski anayasa artık büyüyen ve gelişen Türkiye`nin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bunun için yeni bir anayasa gerekli" şeklinde konuştu
Prof. Dr. E.Ethem Atay ise, "Yeni bir anayasa mı, Yenilenen Anayasa mı" konularında bilgiler verdi. Anayasa meselesini Türkiye`nin bitmeyen bir senfonisi olarak değerlendiren Atay, bu konunun Türkiye`nin Avrupa Birliği`ne girme mücadelesiyle eşdeğer olduğunu savundu. Şuana kadar Anayasa konusunda bir tanım konmadığına dikkat çeken Atay, "Anayasa değişecek mi yoksa yeni bir anayasamı yapılacak? Tam bir şey ortaya konmadı. Daha önce Anayasa 18 defa değişikliğe uğramış. Yapılan değişikliklerle uluslararası standartlar seviyesine getirildi. Hatta bazı yerlerde geçti. Dil ve eğitim hakkı konusunda sorunlar çıkacak. Bunda nasıl bir yol izlenecek, bu konuda benim de bir önerim yok. Resmi dil Türkçedir diye sorun aşılabilir. Siyasi partiler kapatılması yerine kişilere ceza getirilmeli. Ayrıca kapatılan partilerin devamınında önü kapatılmalı. Başkanlık sisteminden söz ediliyor. Biz parlamenter sistemi kabul etmişiz. Başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sisteminin olduğu ülkelerde sorunlar yaşanıyor" diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük`de Türkiye`de Anayasa Yapım Yöntemi ve Karşılaşılan zorluklar konusunda bilgiler verdi. Adnan Küçük, "Türkiye`de 1876 yılından bu yana Anayasalı bir hayat mevcut. Ama hiçbir zaman Anayasa eksenli tartışmalar bitmemiştir. 1876 Anayasası zamanında 1909 değişikliği ile deyim yerinde ise gaz alınarak Anayasa belli mecraya oturtulmuştur. Fakat, her ne kadar bu metin iyi olsa da, öngördüğü sistem parlamenter monarşinin ilke ve kurumlarını içerse de, fiili uygulama farklı mecralarda cereyan etmiştir. Bu vesileyle Türkiye`nin iyi Anayasadan ziyade iyi uygulamalara ihtiyacı vardır. Bir diğer husus, 1921 metninin ömrü çok uzun olmamış, 1924 Anayasası 1961 yılına kadar yürürlüğünü sürdürmüştür. Bu Anayasa siviller tarafından ihtiyaca cevap verecek şekilde sivil usullerle değiştirilemediği yada yerine yenisi yapılamadığı için Türkiye bir 27 Mayıs vakasını yaşamıştır." diye konuştu.
Türkiye zoru başarmak zorunda olduğunu ve bunun için de sabır ve dirayetli olunması gerektiğinin altını çizen Küçük, "Yeni Anayasa ne AK Partinin nede bir diğer partinin olmalıdır, Türkiye`nin Anayasası olmalıdır. Şimdiye kadar yapılan bütün Anayasalar kolaycı bir şekilde yapıldı. ABD nasıl 1787`de zoru başardı ise bizim de başarmamız gerekir aksi halde, kör dövüşü ilanihaye devam eder. Bu sürecin nerede duracağı da belli değildir. Bu Meclisin yeni bir Anayasa yapma dirayeti belki sorgulanabilir. Bunun iki veçhesi var birisi teorik tartışmalarla ilgili, bu konuda Meclisin yeni Anayasa yapma iktidarının olduğu kanaatindeyim. Meselenin ikinci veçhesi ise mevcut meclisin yeni Anayasa yapımı konusunda mutabakat sağlayıp sağlayamayacağı ile alakalıdır. Bu konuda aceleci olmamak lazım, deyim yerinde ise demlenme sürecinin beklenmesi gerekir. 2007 metni çok eksiklerle alelade idi. 1993 önerileri çok daha felaket idi. Zamansız erken metin, kötü metin olabilir. Bu vesileyle kuluçka metafonda olduğu gibi, uygun zamanın beklenmesinde fayda vardır. Mevcut süreç sorunlu. Yeni Anayasa yapımında oybirliği şartının makul olduğunu söylemek mümkün değildir, bu imkansıza talip olmaktan başka anlama gelmemektedir. Bu vesileyle kuvvetle muhtemel olarak öyle görünüyor ki, mevcut süreçten yeni bir metin çıkmayacak. Kötü bir metin çıkacaksa, çıkmaması evladır. Erken çıkıp kötü olacağına, biraz tehirli çıksın iyi olsun. Anayasanın tamamı görüşülerek kabul edilmeli" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri’ne operasyon: 11 gözaltı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. ile şirket yetkilileri hakkında yürütülen soruşturma kapsamında operasyon düzenlendi. 11 kişi operasyonda yakalanırken, Payco Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. şirketine, İstanbul Sulh Ceza Hakimliği kararıyla el konuldu.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. ile şirket yetkilileri hakkında yasadışı bahis ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası denetim raporu ile Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca düzenlenen rapor incelendi. Her iki raporda da yasadışı bahis ve yasadışı forex/dolandırıcılık faaliyetlerinden elde edilen suç gelirlerinin, elektronik para ve ödeme hizmeti sunan kuruluşlar üzerinden sistematik şekilde finansal sisteme sokulduğu ve çok sayıda şirket üzerinden aklandığı belirlendi. Öte yandan eylemin bireysel bir faaliyet değil örgütlü bir yapılanma tarafından yürütüldüğü de tespit edildi. Soruşturma kapsamında elektronik para kuruluşu bünyesinde 1 örgüt lideri, liderliğe bağlı 3 yönetici, bu yöneticilerin talimatları doğrultusunda operasyonel düzeyde faaliyet yürüttüğü değerlendirilen 7 örgüt üyesinden oluşan hiyerarşik bir suç örgütü yapısının oluşturulduğu ve çok sayıda yüksek riskli ve suçla bağlantılı finansal hareket belirlendi. Bu kapsamda İstanbul, Ankara, Kocaeli ve Yalova’da, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce eş zamanlı operasyon düzenlendi. 11 şüpheli gözaltına alınırken, şüphelilere ait malvarlıklarına ve Payco Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. şirketine, İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla el konuldu.
Kayseri Görünmeyen düşman, karbonmonoksit Acıbadem Kayseri Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmethan Turan, karbonmonoksit gazının tatsız, kokusuz ve renksiz olması nedeniyle fark edilmeden solunabildiğini belirterek, "Özellikle tünellerde ve kapalı otoparklarda çalışanların değerlerine baktırmaları gerekiyor" dedi. Karbonmonoksit zehirlenmesinin içeriğinde karbon olan maddelerin yanması sonucu ortaya çıkan gazın inhalasyonu ile geliştiğini anlatan Turan, "Bu gaz renksiz, kokusuz, tatsız hatta soluyan kişiyi rahatsız etmeyecek derecede olma özelliği taşıyan bir gazdır. Kişiler bunu yavaş yavaş da alabilir, uzun süreli de alabilir. Ani ve yüksek alımlarda karbonmonoksit seviyesinin belli bir derecenin üzerine çıktığında da buna biz karbonmonoksit zehirlenmesi diyoruz" ifadelerini kullandı. "Baş ağrısı, bulantı, uykuya meyil ve en sonunda bayılma, kendinden geçme gibi sessiz bir klinik tablo" Dr. Turan, karbonmonoksit zehirlenmesinin akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrıldığını belirterek "Akut olanlarda yani ani oluşanlarda hastalar genelde çok bir şey hissetmez. Birazcık baş ağrısı, bulantı, uykuya meyil ve en sonunda bayılma, kendinden geçme gibi sessiz bir klinik tablo oluşturur. Hastalar uyur ve uyanamaz; bu tablo onu yoğun bakıma kadar götürür. Kronik zehirlenmelerde ise daha çok tünel işçilerinde, kapalı otopark işlerinde veya kendi evinde kapalı otopark kullanan, uzun süre egzoz gazına maruz kalan kişilerde görürüz. Kronik baş ağrısı, uykusuzluk, ajitasyon, kas ve eklem ağrıları gibi durumlar gözükür" dedi. "Kışın, zehirlenme vakaları artıyor" Farklı nedenleri olan karbonmonoksit zehirlenmesi vakalarının kışın artığına dikkat çeken Dr. Turan, "Isınmak için kömür sobaları, doğal gaz kombileri gibi cihazların bakımının iyi yapılmaması karbonmonoksit sızıntısına ve dolayısıyla zehirlenmesini artıran önemli bir faktör. O nedenle düzenli bakım ve temizliğin yapılması çok önemli. Ayrıca otomobillerin çıkardığı zehirli gaz uzun süre maruz kalmak da aynı sonuca yol açıyor" dedi. "Otopark ve tünel işçileri risk altında" Sigara içenlerde değerlerin yükseldiğini söyleyen Turan, "Normalde insanlarda karbonmonoksit hemoglobin düzeyi yaklaşık yüzde 1 ile 3 arasında olur ama sigara içenlerde bu yüzde 10’a kadar çıkabiliyor. Yani bu da bir kronik karbonmonoksit zehirlenmesi oluyor bir nevi. Bir sonraki aşaması ise az önce bahsettiğim kapalı otopark ve tünel işçilerinde oluşanlar. Onlarda da yüzde 20’ye kadar, yaklaşık yüzde 30’a kadar bazen gözüküyor. Onlar da risk altındalar. Bu kişilerin çalıştığı şartlara dikkat edilmeli" dedi. Gazın kandaki oksijen kullanımını engelleyerek ciddi organ hasarına yol açabileceğini vurgulayan Turan, "Hemoglobin hücreleri karbonmonoksite oksijenden yaklaşık 200-300 kat daha duyarlı. Bu yüzden karbonmonoksit hemen bağlanıyor, oksijen serbest dolaşıyor ve hücrelere verilemiyor. Bu durum tüm organlarda oksijen eksikliğine neden olur. Kalpte olursa kalp krizi, böbrekte olursa böbrek yetmezliği, beyinde olursa felç gibi ciddi sonuçlara kadar gidebilir" diye konuştu. "Baş ağrısı ve halsizlik karbonmonoksitin ilk işaretleri olabilir" Halsizlik, baş dönmesi, bayılma, uykusuzluk gibi şikâyetlerin önemsenmesi gerektiğini dile getiren Turan, "Akut durumda ani kalp krizi, felç, solunum durması gibi durumlar gelişebilir. Bu nedenle karbonmonoksitin nereden çıkabileceğini bilmek ve buna göre önlem almak çok önemli. Eğer kapalı ve egzoz gazının yoğun olduğu ortamlarda sık bulunuyorsak, bu tür şikâyetlerimiz varsa mutlaka doktora başvurup kan gazı dediğimiz değerde hemoglobin düzeylerine baktırmalarını öneriyorum" uyarısında bulundu.