ÇEVRE - 12 Kasım 2024 Salı 12:57

Zorlu Enerji çalışanları 450 fidanı toprakla buluşturdu

A
A
A
Zorlu Enerji çalışanları 450 fidanı toprakla buluşturdu

Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen etkinliğe katıldı. Eskişehir’in yanı sıra Afyonkarahisar, Bilecik, Kütahya ve Uşak’tan çalışanların da gönüllü olarak yer aldığı etkinlikte Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende ekibi toplam 450 fidan dikti.



Akıllı Hayat 2030 vizyonu odağında iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir bir gelecek için sıfır emisyon, sıfır atık gibi hedefler belirleyen Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen etkinliğe katıldı. Orman Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yapılan etkinliğe Eskişehir’deki çalışanlarının yanı sıra şirketin faaliyet gösterdiği Afyonkarahisar, Bilecik, Kütahya ve Uşak’tan çalışanlar da gönüllü olarak katılım gösterdi. Bu yıl ‘Geleceğe Nefes, İnsanlığa Nefes’ temasıyla gerçekleştirilen etkinlikte, 38 Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende çalışanı toplam 450 fidanı toprakla buluşturdu.



“Diktiğimiz her bir fidan geleceğe bıraktığımız mirastır”


Tüm yurtta eş zamanlı olarak yapılan etkinlikte çalışanlarla birlikte fidan diken Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende Direktörü Tamer Akaslan, “Sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmanın yolu, doğayı koruma bilinciyle hareket etmek ve ekolojik dengeyi korumaktan geçiyor. Bugün burada diktiğimiz her bir fidan, yarınlara uzanan bir nefes, gelecek nesillere bırakacağımız yeşil bir miras niteliği taşıyor. Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende olarak, doğaya ve çevreye katkı sağlamayı yalnızca bir görev değil, kurumsal kimliğimizin bir parçası olarak görüyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın gönüllü destekleri de hem şirketimizin vizyonunu hem de bireysel sorumluluk bilincini yansıtıyor” dedi.



“Gönüllülük projeleriyle çevremizde olumlu etki oluşturuyoruz”


Gönüllü çalışanların çevre, eğitim, sağlık ve spor gibi çeşitli alanlarda gelişimi teşvik eden projeler yürüttüğü ‘Zorlu Enerji Kıvılcımları’ hareketini koordine eden Zorlu Enerji Osmangazi Elektrik Perakende yöneticilerinden Nigar Uzan ise “Gönüllülük esasıyla yürüttüğümüz projelerle topluma ve dünyaya katkı sağlarken çevremizde de olumlu bir etki oluşturuyoruz. Milli Ağaçlandırma Günü’nde de doğaya olan sorumluluğumuzu yerine getirmenin ve gelecek nesillere daha yeşil bir dünya bırakma hedefimizi sürdürmenin mutluluğunu yaşadık” diye konuştu.



Zorlu Enerji çalışanları 450 fidanı toprakla buluşturdu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."