DÜNYA - 11 Eylül 2012 Salı 12:11

11 Eylül saldırıları ve 5 komplo teorisi

A
A
A
11 Eylül saldırıları ve 5 komplo teorisi

11 Eylül saldırılarının üzerinden 11 yıl geçti, ama saldırıların kaynağına dair tartışmalar bitmedi.

Bugün New York'taki İkiz Kuleler'e yapılan saldırının 11. yıldönümü. ABD'liler, hava korsanlarının Dünya Ticaret Merkezi ve ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'u hedef aldığı saldırılarda ölen yaklaşık 3 bin kişiyi anmaya hazırlanıyor. Saldırıların 11. yıldönümünde, bir de müze açılması gündemde.

11 Eylül 2001'de New York'taki İkiz Kuleler'e 2 uçakla düzenlenen terör saldırısı sonucu yaklaşık 3 bin kişi hayatını kaybetti.

Saldırıların ardından Bush yönetiminin başlattığı 'terörle mücadele' kapsamında, ABD ordusu Afganistan'a girmişti.

Saldırıların arkasındaki beyin, Usame Bin Ladin, Mayıs 2011'de Pakistan'a düzenlenen operasonla öldürülmüştü.

11 yıllık süre içinde dile getirilen komplo teorilerini boşa çıkarmak için çok sayıda resmi soruşturma yapıldı, raporlar açıklandı.

Ama ne zaman bir teori yalanlansa, gözler bir başka "yanıtlanamayan soru"ya çevrildi.

İşte internette dolaşan komplo teorilerinden birkaçı ve yetkililerin verdiği yanıtlar:

1. Kaçırılan uçaklar niye durdurulamadı?

Soru: Dünyanın en güçlü hava kuvvetleri, kaçırılan dört uçaktan hiçbirini neden durduramadı ya da düşüremedi?

Komplo teorisyenleri: ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney uçaklara dokunmamaları için orduya talimat verdi.

Resmi raporlar: Benzeri görülmedik bir şekilde birden fazla uçak kaçırılmıştı; uçaklarda kavgalar çıkmıştı ve uçağın tam yerini bildiren radyo vericileri kapatılmış ya da değiştirilmişti.
Ayrıca o gün Amerikan hava kuvvetleri merkezinde olağan bir tatbikat yapılıyordu.
Sivil hava trafik denetimi ile ordu arasında iletişim bozukluğu ve karmaşa vardı.
Ordunun teçhizatı eskiydi; hala Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi okyanustan gelecek tehditleri belirlemeye programlanmıştı.

2. İkiz Kuleler'in Çökmesi

Soru: İkiz Kuleler neden bu kadar çabuk (yani birkaç katta çıkan yangın 1-2 saattir sürüyorken) ve kendi içine doğru çöktü?

Komplo teorisyenleri: İkiz Kuleler kontrollü patlamalarla yıkıldı. Binaların yaklaşık 10 saniyede yıkılması, yangınların nisbeten kısa sürmesi (2. kulede 56 dakika, 1. kulede 102 dakika), çöküşten kısa süre önce patlamalar duyanların olması, çöküşün başladığı katlardan çok altlardaki bazı pencerelerde şiddetli enkaz püskürmeleri görülmesi buna işaret ediyor.

Resmi raporlar: Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'nün yaptığı kapsamlı araştırmada, uçakların binadaki ana kolonları yıktığı ve yangın kontrol aygıtlarını devreden çıkardığı belirlendi.
Yaklaşık 10 bin ton uçak yakıtı, pekçok kata yayıldı ve farklı noktalarda şiddetli yangınlar çıktı. Bin dereceye varan sıcaklıklar yüzünden katlar çöktü, çeper kolonlar büküldü; "patlama" sesleri de bundan kaynaklandı.

Çöken katların muazzam yükü, kolonların taşıyabileceğinin çok üzerindeydi. Üst katlar çökerken enkaz parçaları aşağıdaki pencerelerden fırladı.
Kontrollü patlama olsaydı önce alt katlar çökerdi, üsttekiler değil.
Ayrıca kulelerin enkazında karış karış yapılan aramalara rağmen patlayıcı maddeye veya kontrollü patlamadan önce muhakkak yapıldığı gibi kolon ya da duvarların kesildiğine dair bulguya rastlanmadı.

3. Pentagon Saldırısı

Soru: Amatör bir pilot, ticari bir uçağı çok zor bir manevrayla dünyanın en güçlü ordusunun komuta merkezine nasıl çarpabilir? Üstelik bunu olası bir uçak kaçırma uyarısından 78 dakika sonra nasıl yapabilir?

Komplo teorisyenleri: Binaya ticari Boeing 757 çarpmadı; bir füze, küçük bir uçak ya da insansız uçak çarptı.
Ancak American Havayolları'nın 77 sefer sayılı uçağının binaya çarptığına dair kanıtlar arttıktan sonra, komplocular binaya yaklaşırkenki manevranın güçlüğüne yoğunlaşmaya başladı. Uçağı el Kaidecilerin değil de Pentagon'un yönettiği öne sürüldü.

Resmi raporlar: Olay yerinde uçağın kalıntıları ve kara kutuları bulundu; bunlar FBI'ın resmi kayıtlarına yansıdı.
Pentagon'dan gelen ilk görüntüler fazla enkaz göstermese de, sonradan uçağın enkazını ve (kırık lambalar gibi) binaya uçuş güzergahını gösteren pek çok video ve fotoğraf yayınlandı.
Yolcu ve mürettebatın cesetleri bulundu; DNA testleriyle kimlikleri ortaya kondu. Ayrıca uçağın Pentagon'a çarptığını gören görgü tanıkları da var.

4. Dördüncü Uçak: United Havayolları'nın 93 sefer sayılı uçağı

Soru: Pensilvanya'nın Shanksville bölgesindeki enkaz alanı neden o kadar küçüktü ve uçağın parçaları görülmedi?

Komplo teorisyenleri: Uçağı füzeyle vurdular; havada infilak ettiği için de enkazı geniş bir alana yayıldı.

Resmi raporlar: Uçağın enkazını gösteren çok sayıda fotoğraf var. Yolcuların isyan ettiğini ve korsanların da uçağı kasten yere çaktığını kanıtlayan kokpit ses kayıtları da bulundu.
Uçağın kalıntılarının geniş bir alana yayıldığı teorileri doğru çıkmadı. Rüzgar, enkazın kağıt ve kumaş gibi hafif parçalarını yaklaşık 2 kilometre çapında bir alana yaymıştı.
Ordu da jetlerine, ticari uçağı vurma emri vermemişti.

5. Dünya Ticaret Merkezi'nde 7 numaralı binanın yıkılması


Soru: Bugüne dek hiçbir çelik kafesli gökdelen yangın yüzünden yıkılmamışken, uçağın çarpmadığı bir bina nasıl bu kadar çabuk ve simetrik bir şekilde yıkılabilir?

Komplo teorisyenleri: Acil durumlar, CIA ve istihbarat servislerinin bulunduğu 7 numaralı bina, patlayıcı ve yanıcı maddeler kullanılarak kontrollü bir şekilde yıkıldı.
Dikkatler önce binanın sahibi Larry Silverstein'ın bir TV söyleşisinde sarf ettiği "Çekin" sözleri üzerinde yoğunlaştı. Ancak Silverstein, itfaiyecileri geri çekmekten söz ediyordu. (Bina yıkma uzmanlarının da "pimi çekmek" manasında "çekin" gibi bir meslek argosu kullanmadığı belirtiliyor.)
Şimdi daha çok 2,25 saniyede serbest düşüşe geçen binanın çöküş hızı üzerinde duruluyor. Bu kadar hızlı ve simetrik bir çöküşe ancak patlayıcıların yol açabileceği söyleniyor.
Resmi söyleme güvenmeyen bazı bilim adamları, olay yerinden aldıkları dört ayrı toz örneğini incelediklerini ve ısıtıldığında şiddetli patlamaya yol açan alaşımlar bulduklarını öne sürüyor.
Bu çevreler yalnızca 7 numaralı binada değil İkiz Kuleler'in içinde de tonlarca alüminyum-demir oksit karışımının ve başka patlayıcıların bulunduğunu savunuyor.

Resmi raporlar: Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'nün üç yıllık soruşturması, binanın yanıbaşındaki Kuzey Kulesi'nin çöküşüyle başlayıp denetim altına alınamayan ve yedi saat süren yangınlar yüzünden çöktüğü sonucuna vardı.
Yangın söndürücü fıskiyelere su veren ana su borusu tahrip olmuştu.
Patlayıcı madde izine asla rastlanmadı ve kontrollü patlama sırasında duyulması gereken güçlü infilak sesleri de duyulmadı.
Tozda bulunduğu söylenen şiddetli patlamaya yol açan alaşımlar ise astar boyadan ibaret. Dünya Ticaret Merkezi'nde 1,2 milyon ton inşaat malzemesinin tuzla buz olduğu tahmin ediliyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Fransızların 1922 petrol planı: Erzurum neden ilk hedef? Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi, araştırmacı-yazar Taner Özdemir, Osmanlı arşivlerinde yaptığı incelemeler sırasında Doğu Anadolu’nun enerji tarihine yeni bir boyut kazandıran çarpıcı bir belgeye ulaştı. 11 Mart 1922 tarihli bu belge, Omnium adlı Fransız petrol şirketinin özel bir heyeti Erzurum merkezli geniş bir coğrafyada petrol araştırması yapmak için Osmanlı hükümetinden resmî izin istediğini gösteriyor. Şirketin görevlendirmeyi planladığı araştırma ekibinin Erzurum, Erzincan, Van, Bitlis, Siirt ve Zaho bölgelerinde inceleme yapmayı talep etmesi, Erzurum’un listenin ilk sırasında yer almasıyla daha da dikkat çekici hâle geliyor. Bu durum, dünya enerji devlerinin yüz yıl önce bile Erzurum’un yeraltı potansiyeline odaklandığını açık biçimde ortaya koyuyor. İngilizlerin ilginç tespiti Özdemir’in ortaya çıkardığı bu arşiv belgesi, Erzurum’un yalnızca stratejik ve askerî önem taşıyan bir şehir olmadığını; aynı zamanda uluslararası petrol rekabetinin erken dönem kilit merkezlerinden biri olduğunu gösteriyor. 1922 gibi siyasi açıdan kırılgan bir yılda bile bölgenin petrol açısından hedef seçilmesi, Erzurum’un jeolojik değerinin yabancı ülkeler tarafından yakından takip edildiğini kanıtlıdağını vurgulayan Araştırmacı Taner Özdemir, "Bu belge, benzer şekilde İngiltere’nin Doğu Anadolu’da yürüttüğü jeolojik çalışmalarla da örtüşüyor. İngiliz uzmanlar, Musul petrollerinin beslendiği yeraltı damarlarının kuzeyde bir kaynak hattına dayanması gerektiğini raporlarında ifade ederken, bu hattın Erzurum’dan başladığını belirtiyordu. İngiltere’nin Musul üzerindeki stratejik hesabının arkasında Erzurum’un jeolojik konumu olduğunu gösteren bu bulgular, bölgenin 20. yüzyılın başındaki enerji politikalarındaki önemini doğruluyor" diye konuştu. "Musul petrollerinin ana kaynağı Erzurum’dadır" Erzurum’un petrol potansiyelini ortaya koyan en dikkat çekici gelişmelerden birisinin ise 1930’lu yıllarda yaşandığını hatırlatan Özdemir, "Dönemin Türk mühendisleri, Musul petrollerinin oluşum hatlarını detaylı biçimde inceleyen bir çalışma hazırladı. Bu çalışma, yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası basında da yankı buldu ve Mısır’ın ünlü El Ahram Gazetesi tarafından yayımlandı. Haberde, Türk mühendislerin ulaştığı çarpıcı sonuca yer veriliyordu: "Musul petrollerinin ana kaynağı Erzurum’dadır." Bu tespit, hem coğrafi hem jeolojik verilerle desteklenmiş, Erzurum’un petrol açısından taşıdığı önemin dünya kamuoyuna duyurulmasını sağlamıştı. Türkiye sınırları dışındaki bir gazetenin, özellikle de Orta Doğu’nun en etkili yayın organlarından birinin bu bulguyu manşetlerine taşıması, meselenin uluslararası ağırlığını gözler önüne seriyordu. "Ruslar Erzurum’da kaya formasyonlarını inceledi" Erzurum’un petrol geçmişi yalnızca Fransa ve İngiltere’nin değil, Rusya’nın da ilgisini çektiğini belirten Özdemir, şöyle konuştu "Çarlık Rusyası’nın jeologları, 19. yüzyıl sonlarından itibaren Erzurum’da kaya formasyonlarını incelemiş, petrol emareleri taşıyan bölgeleri haritalandırmış ve bu çalışmaları "potansiyel enerji sahası" değerlendirmeleriyle desteklemişti. Sovyet döneminde de araştırmalar sürdürülerek Erzurum, yeraltı damarlarının karakteri açısından stratejik bir alan olarak kaydedildi. Tüm bu çalışmalar bir araya getirildiğinde, Erzurum’un enerji tarihinin bugüne kadar yeterince ele alınmadığı açıkça görülüyor. Hem Fransızların 1922 tarihli arşiv talebi, hem İngiliz ve Rus jeolojik raporları, hem de Türk mühendislerin 1930’larda El Ahram tarafından dünyaya duyurulan bilimsel tespitleri aynı noktada birleşiyor; Erzurum, uluslararası petrol araştırmalarının göz ardı edilmiş merkezidir. Bugün dünyada enerji politikaları yeniden şekillenirken ve Türkiye yerli kaynaklarını değerlendirme konusunda yeni adımlar atarken, Erzurum’un yüz yılı aşkın geçmişe dayanan bu kayıtları yeni bir tartışmanın başlangıcını işaret ediyor. Siyah elmasın izleri yeniden Erzurum’a çıkıyorsa, belki de artık şu soru yeniden sorulmalıdır: "Erzurum’un altındaki sır neden bu kadar uzun süre bekletildi ve şimdi onu konuşmanın zamanı geldi mi?"
Adana Yarım asırlık okulda yıkım çalışmaları başladı: Mezunlar son kez hüzünle gezdi Adana’nın Kozan ilçesinde 1973 yılında eğitim-öğretime açılan ve binlerce öğrenci mezun eden Kahramanmaraş depreminde hasar alan 50. Yıl Şehit İbrahim Yüce Anadolu Lisesi yıkım için çalışmalar başladı. Mezunlardan bazıları gelerek okulu son kez hüzünle gezdi. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli depremlerde orta hasar alan 50. Yıl Şehit İbrahim Yüce Anadolu Lisesi binasında yapılan teknik incelemeler sonucunda yapının eğitim ve öğretime uygun olmadığı belirlendi. Okul binası içerisinde bulunan Şehit İbrahim Yüce köşesi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından koruma altına alınırken, kuruma ait eğitim materyalleri ilçe milli eğitim müdürlüğü ekiplerince tahliye edildi. Yıkım ihalesini alan firma yetkilileri ise hurda ve söküm çalışmalarına başladı. Önümüzdeki günlerde tamamen yıkılması beklenen okulun, yeni dönemde meslek lisesi olarak eğitim hayatına devam edeceği öğrenildi. Okula gelen eski mezunlar ise koridorlarda ve sınıflarda son kez gezerek hatıralarını tazeledi. Deprem sonrası tahliye edilen okulun öğrencilerinin ise eğitimlerine Şehit Cengiz Eroğlu Anadolu Lisesi’nde devam ettiği öğrenildi. Duygu dolu anların yaşandığı ziyarette 2018 yılında okuldan mezun olan ve şuan beden eğitimi öğretmenliği yapan Durmuş Akbaş "Aynı zamanda okul temsilciliği ve futbol takımının kaptanıydım. Burası bizim için farklı bir ortamda. Burada nasıl aile olunur, arkadaş olunur öğrendiğimiz beraber üzülüp güldüğümüz günleri adeta yeniden yaşadım. Nöbetçi öğretmenin sesini koridorda gezerken yeniden duydum sanki" dedi. 2018 Mezunlarından Ömer Faruk Kayboz ise," Lise yıllarımız apayrı güzeldi. Öğretmenlerimiz ile çok güzel hatıralarımız var, içimiz buruk" diye konuştu.