GÜNDEM - 13 Temmuz 2017 Perşembe 12:38

15 Temmuz şehidi Gülşah'ın annesi: 'Şehit beslemiş, büyütmüşüm'

A
A
A
15 Temmuz şehidi Gülşah'ın annesi: 'Şehit beslemiş, büyütmüşüm'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi sırasında şehit olan Özel Harekat Polisi Gülşah Güler'in annesi Emine Güler, "Ben şehit beslemiş, büyütmüşüm. Ne mutlu bana ki 24 yıldır hayırlı bir evlada hizmet etmişim" dedi.

Darbecilerin en ağır saldırılarından birinin yapıldığı Ankara Gölbaşı'nda yer alan Özel Harekat Daire Başkanlığına yönelik saldırıda şehit olan Gülşah Güler'in, annesi Emine Güler, saldırıdan 1 hafta önce babasına şehitliği sorduğunu belirtti.

Gülşah'ın çok iyi bir evlat olduğunu ve ailesine düşkün olduğunu söyleyen Güler, "Gülşah, 4 çocuğumdan 2 numaralı kızım, abisi var. Gülşah çok iyi bir evlattı. Saygılı, sevgili idi. Aileyi çok severdi. Anneye, babaya çok düşkündü. İlkokulun ardından liseyi bitirdi. Gazi Üniversitesini kazandı. Resim-İş Öğretmenliğini tercih etti. Resmi çok güzel yapardı, çok düşkündü. Orada 2 yıl çok mutlu bir öğrencilik hayatı geçirdi. 3. yılında nedense "Annecim polisliğe girebilsem, robot resim çizip polis olarak girsem" dedi. Allah da kısmet etti, öyle bir fırsat çıktı. Komiser yardımcılığı alımı başladı polislikte. Müracaat etti kazandı üçüncüde. Hem Polis Akademisini okudu hem de üniversitesini okudu, 2 yıl böyle devam etti. Çok şükür ikisini de başarı ile bitirdi. Bir yılda 3 mezuniyet yaşattı bize. Çok mutlu etti, gururlandırdı bizi. 930 kişinin içerisinde Gülşah, mezuniyetten polis akademisinden ilk 30'a girdi. İstediği yeri seçebiliyordu, istediği yere atama isteyebiliyordu. Yok dedi, ben özel harekata geçeceğim. Kızım Hatay'ı iste gel dedim, ben özel harekata geçeceğim daha bitmedi anne dedi. Geçti 3 ayda onda eğitim aldı Gülşah. Keskin nişancıydı. Kriminal'a istendi onu da istemedi. İlla dedi özel harekat olacağım. Masa başında oturamam anne ben hiperaktifim derdi" dedi.

Babası şehitliği anlattı

Gülşah'ın Sur'da da görev yaptığını ayrıca görevine ve silahına aşık olduğunu ifade eden Emine Güler, "Özel Harekat'ın 3 aylık eğitiminden de birincilikle ayrıldı. Celalettin Lekesiz'den plaketini aldı. Gölbaşı Özel Hareket'ta zaten göreve başladı. 2 ay Sur'da görev yaptı. İyiydi Gülşah, görevini çok seviyordu, işine aşıktı. Silahına aşıktı Gülşah. İzinlerde eve gelirdi. Çok evcimendi, anneye düşkündü zaten, anneyi çok severdi. Anne ismimi Kırıkhan duyacak demişti. Öyle söyleme Gülşah dedim, olur mu dedi ne güzel ismimi herkesin duyması dedi. En son geldiğinde zaten şeker bayramıydı. Baba salonda oturuyordu, babanın yanına geldi bende içerdeydim. Babacığım bana şehitliği anlatır mısın dedi 1 hafta öncesinde. Baba başladı şehitliği anlatmaya, çok güzel bir mertebedir diye. Meğerse ayan olmuş Gülşah'a biz bilmemişiz. İstemiş Allah'ta kabul etmiş şehitliği" diye konuştu.

Emine Güler, kızı Gülşah Güler'in abisiyle çok yakın olduklarını Gülşah'ın şehit olmasından sonra abisi Reşit Güler'in çok sarsıldığını ama sonradan toparlandığını vurguladı.
Kızı Gülşah Güler'in hain saldırıda şehit olduktan sonra acı ve gururu bir arada yaşadığını ifade eden Güler, şunları dile getirdi:

"Çok çok iyiydi. Reşit babası gibiydi. Abi değil babaydı. Reşit çok yıkıldı, şehitliğinden sonra. Ama çok şükür ayakta duruyor. Göğüstekini anlatmak o kadar zor ki. Hem çok güzeli yaşıyorsun hem de çok derini. Üzüntünün en derini evlat acısı onu yaşıyorsun. Ama gururunda en büyüğü Gülşah bana çok güzel şeyler yaşattı. Hayırlı evlat derlerdi, nasıl acaba derdim, hayırlı evlat buymuş. Ben onu şimdi Gülşah'tan sonra anladım. Benim hayırlı evladım Gülşah, hem gururu hem de acıyı yaşattı Gülşah. Bir yılı nasıl geçirdim, gururdan ve acıdan, yine gururluyum. Gazi Üniversitesine kayda götürdük ailecek gittik. Çok heyecanlıydık. Kaydını yaptırdık. Hiç dilinden düşürmedi Gazili olmak bir ayrıcalıktır. Halen ailemizde dilimizde. Gülşah çok iyi bir evlattı. Doğumu değişikti, büyümesi değişikti. Her şeyi değişikti. Ben şehit beslemiş, büyütmüşüm. Ne mutlu bana ki 24 yıldır hayırlı bir evlada hizmet etmişim."
Emine Güler fotoğraflara şehit Özel Harekat Polisi Gülşah Güler'in adını verdikleri yeğeni küçük Gülşah ile beraber baktılar.  

Buğra Güney - İsmet Biçen

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hak-İş Genel Başkanı Arslan: "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" dedi. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Kocaeli’de bulunan Seka Park’ta bir miting gerçekleştirdi. Mitingde konuşan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, tüm dünyadaki mazlum ve mağdurların yanında olduklarını belirterek, "Gözyaşı, dili ve vicdanı olmak zorundayız. Onun için savaşın acılarını yaşayanlara, iklim değişikliği, açlık ve yoksulluğun pençesinde çırpınanlara, mültecilere, göçmenlere merhamet elimizi uzatıyoruz. Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, Mısır’da, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun yapılan zulüm, soykırım ve vahşete karşı çıkıyoruz. Dünyanın tüm mazlum ve mağdurları için barış, özgürlük, demokrasi ve adalet talebimizi güçlü bir şekilde haykırıyoruz. 1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" diye konuştu. "Kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz" Arslan, dayanışma için birlik ve beraberlik mesajı vererek, 1 Mayıs’ta Kocaeli’den sendikal taleplerini şöyle sıraladı: "Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Toplu pazarlık kapsamının genişletilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin daha ileriye taşınmasını, sendikalara üye olduğu için işçilerin işten çıkarılmasının doğru bulmuyoruz, son bulmasını istiyoruz. Bugün, bu alanda ücretler üzerindeki ağır vergi yüküne bir kez daha dikkat çekiyoruz. Vergide adalet sağlanmasını, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Aile yükümlülüklerini dikkate alan, adil bir vergilendirme sistemi, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeli ve vergi denetiminde etkinliğin artırılmasını talep ediyoruz. Artan hayat pahalılığına karşı emekçileri koruyacak daha etkin politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Enflasyon rakamlarının aşağı seviyelere inmesi, kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz. Ücretlilerin milli gelirden aldığı payın artırılmasını, ekonomik büyümeden ve refah artışından hak ettiğimiz payı istiyoruz. Büyüyen, gelişen Türkiye’den emekçiler daha fazla pay alsın istiyoruz. İnsanı merkeze alan, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya ve Türkiye ekonomisi istiyoruz. Kayıt dışı istihdamın azaltılması, insan onuruna yakışmayan, güvencesiz çalışma sisteminin sona erdirilmesi, iş kazalarının son bulması ve daha iyi bir sosyal güvenlik sistemi için alanlardayız. İstihdamda kadın ve gençlere daha çok yer verilmesini istiyoruz. Annelik hakkının korunmasını, kreş ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz. Gençlerin eğitim, staj, işe giriş ve istihdam imkanlarının geliştirilmesini istiyoruz. Çocuk işçiliği ile daha etkin mücadele edilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama etkin bir şekilde katılımının sağlanmasını istiyoruz. Asgari ücret tespit komisyonunun yapısının katılımcı bir anlayışla yeniden belirlenmesini istiyoruz. 4857 sayılı iş kanunun, işgücünün değişen şartlarına uygun olarak iş güvencesi kapsamının genişletilmesini ve sendikal hak ve özgürlüklerin güçlendirilerek korunmasını talep ediyoruz. Kapsam dışında kalan emekçiler için kadro istiyoruz. 696 sayılı KHK ile kadroya geçen emekçiler için tayin, becayiş ve nakil hakkı istiyoruz. Mevsimlik ve geçici işçilerin sorunlarını da yakından biliyor ve tam çözümü için mücadele ediyoruz. Çaykur başta olmak üzere mevsimlik, geçici kamu işçileri ile kampanya işçilerinin sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Kamu çerçeve protokolüne belediyelerin ve özel idarelerin de dahil edilmesini istiyoruz. Mahalli idarelerin iştiraklerinde/ şirketlerinde çalışan işçilere yılda 52 günlük ilave tediye ödenmesini istiyoruz. Belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar ve belediye şirketlerinde çalışanların da enflasyon farkı, ilave artışlar ve iyileştirmelerden istisnasız olarak yararlanmasını istiyoruz. Ev işçileri ve bakım işçilerinin iş kanunu kapsamına alınarak sendikal haklarının sağlanmasını istiyoruz." Hastane Bilgi Yönetim Sistemi Çalışanlar Derneği yöneticilerinden Tamer Kızılgün, 1 Mayıs’ta haklarını savunmak için buraya geldiklerini ifade ederek, "Bizler buraya 1 Mayıs’ta haklarımızı savunmak için geldik. 1 Mayıs işçiler için her ne kadar bayram olsa da biz taşeron çalışanlar için bayram olarak geçmiyor. Bizler 696 sayılı kanunda kadro dışı kalan taşeron kesimiz. Hastanede yaptığımız görev çok kritik ve önemli. Seçimlerden önce bakanımız Vedat Bilgin müjde verdi. Bu müjdeyi hala bekliyoruz. Bakanımız değişti ama hala müjde gerçekleşmedi. Şu an da hiç kimse bundan bahsetmiyor. Bize her seçim öncesi sözler verildi. Bizler artık bu sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz" dedi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi ekibinden öğrencilerin eğitim hedefleri için TÜBİTAK projesi Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Büyük’ün yürüttüğü ’Türk Yükseköğretim Sisteminde Mikro-Yeterliliklerin Kredilendirilmesi İçin Gereksinimlerin Belirlenmesi’ projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Projeleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Köksal Büyük, “Mikro-yeterlilikler ya da diğer bir ismi ile mikro krediler öğrenme kazanımlarını, iş yükünü ve kredi değerini içeren kısa süreli eğitim programlarıdır. Öğrenciler, kendi eğitim hedeflerine uygun yeterlilikleri seçebilir ve alacakları krediyi önceden bilebilirler. Yüksek öğretim kurumları, öğrenme kredisi karşılığı olmayan okul dışı eğitim faaliyetlerini akademik krediye dönüştürmek için bugüne kadar yeterince çaba sarf etmediler. Ancak, geleceğin başarılı üniversitelerinin okul dışı öğrenmeye imkan tanıyan kurumlar olacağını net bir şekilde ifade etmeliyim. Bu açıdan, mikro-yeterlilikler büyük bir fırsattır. Konu ile ilgili olarak Avrupa Komisyonu, mikro-yeterlilikler için ortak tanımlar ve standartlar geliştirmeyi hedeflerken, Avrupa Birliği Konseyi ise hayat boyu öğrenme ve istihdam edilebilirlik adına bu yaklaşımı destekleyen kararlar almıştır. Türkiye’de ise, son zamanlarda bu yeterliliklerin yükseköğretim sistemine entegrasyonu ve uygulanması üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu süreçler, uluslararası öğrenci hareketliliğini destekler ve öğrenenlere kişisel ve profesyonel gelişimleri için esnek eğitim imkanları sunar" dedi. “Daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecek” Projenin kapsamına da değinen Prof. Dr. Köksal Büyük, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki mikro-yeterlilik uygulamalarının mevcut durumunu ve modellerini belirlemek, farklı ülkelerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırmalı analiz yapmak, Türkiye’nin eğitim sistemi özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun mikro-yeterlilik ilke ve esaslarının oluşumuna katkı sağlamak önemli çıktılarımız arasındadır. Bu süreçte öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve iş dünyasının mikro-yeterliliklere bakış açıları ve beklentileri araştırılacak, böylece daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecektir. Yükseköğretimdeki tüm paydaşların yani Yükseköğretim Kurulu, üniversite yönetimleri, öğretim elemanları, idari personel, öğrenciler ve sektör temsilcilerinin mikro-yeterliliklere ilişkin hazır bulunma düzeyleri belirlenecek ve bu konudaki potansiyel direnç noktaları tespit edilecektir. Ayrıca, mikro-yeterliliklerin kredi değerlerinin belirlenmesi, kontrol edilmesi ve kabul süreçlerini içeren bir sistem tasarımı yapılacak, bu süreçlerin yükseköğretime entegrasyonu sağlanarak sistemin uygulanabilirliği arttırılacaktır. Son olarak hem eğitim sistemimize hem de öğrencilerimize katkı sağlayacak olan proje ekibimizde Anadolu Üniversitesi’nden değerli araştırmacılarımız Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Doç. Dr. Murat Akyıldız, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurcan Deniz ve ASBÜ’den Doç. Dr. Ahmet Yusuf Yılmaz yer almaktadır.”