DÜNYA - 10 Haziran 2025 Salı 22:20 | Son Güncelleme : 10 Haziran 2025 Salı 22:22

AB, Rusya’ya karşı 18’inci yaptırım paketini ele alacak

A
A
A

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Rusya’nın enerji gelirleri ve bankacılık sektörünü hedef alacak 18’inci yaptırım paketi teklifini açıkladı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Belçika’nın başkenti Brüksel’de Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda ortak basın toplantısı düzenledi. Von der Leyen ve Kallas, Rusya’ya karşı hazırlanan ve AB ülkeleri tarafından bu hafta tartışılmaya başlanacak 18’inci yaptırım paketi teklifini duyurdu.

Von der Leyen, Ukrayna’da barış istediklerini fakat haftalardır süren diplomatik çabalara rağmen Rusya’nın Ukrayna’ya ölüm ve yıkım getirmeye devam ettiğini söyledi. Bu nedenle Rusya üzerindeki baskıyı artırmak istediklerini ifade eden Von der Leyen, "Yaptırımlar, Rus ekonomisini derinden etkilemiştir. Rusya Merkez Bankası’nın 210 milyar euroluk rezervi dondurulmuş durumda. Rusya’nın petrol ve doğal gaz gelirleri, savaş öncesine kıyasla yüzde 80 oranında düştü. Bütçe açığı fırlamış durumda. Faiz oranları son derece yüksek ve enflasyon yüzde 10’un üzerinde artışta" dedi.

Savaşın sona ermesi ve Rusya’nın barışın tesisi amacıyla ciddi bir şekilde müzakere masasına oturması gerektiğini vurgulayan Von der Leyen, "18’inci yaptırım paketini bu doğrultuda teklif ediyoruz. Bu sert yaptırımların temel hedefleri, Rus enerji sektörü ve Rus bankacılık sektörü. İhracat yasakları ve kontrolleri genişletiyor, ayrıca yaptırımların delinmesine yönelik önlemleri güçlendiriyoruz" dedi.

"Petrol fiyat tavanını 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi öneriyoruz"

Öncelikle enerji alanındaki tedbirlere değinen Von der Leyen, "İlk kez Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hatlarıyla ilgili işlemlere yönelik bir yasak öneriyoruz. Bu hiçbir AB operatörünün boru hatlarıyla ilgili doğrudan veya dolaylı işlem yapamayacağı anlamına geliyor. Geçmişe dönüş yok. Ayrıca, petrol fiyat tavanını 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi öneriyoruz. 2023’te bu sınır yürürlüğe girdikten sonra petrol fiyatları düştü ve fiyatlar, mevcut sınıra oldukça yakın seyrediyor. Tavanı düşürerek piyasa şartlarına uyum sağlıyor ve etkinliğini koruyoruz. Petrol ihracatı, halen Rusya’nın devlet gelirlerinin üçte birini oluşturuyor. Bu gelir kaynağını kesmemiz gerekiyor" dedi.

Von der Leyen, yaptırım paketinde ayrıca Rusya’nın petrol sevkiyatında kullandığı ve halihazırda kara listede bulunan 342 gemiye ek olarak Rusya’nın gölge filosunda yer alan 77 gemiyi daha listeye alacaklarını açıkladı.

"Mevcut, SWIFT sistemi yasağının 22 Rus bankasına daha uygulanmasını teklif ediyoruz"

Yeni yaptırım paketiyle hedef alınan ikinci alanın ise Rusya’nın bankacılık sektörü olduğunu belirten Von der Leyen, "Mevcut, SWIFT sistemi yasağını tam kapsamlı bir işlem yasağına dönüştürmeyi öneriyoruz ve bu yasağın 22 Rus bankasına daha uygulanmasını teklif ediyoruz" dedi.

Von der Leyen, ayrıca işlem yasağının Rusya ile ticareti finanse eden üçüncü ülkelerdeki finansal aracılara kurumlara da genişletilmesini önerdiklerini söyledi. Von der Leyen, yeni yaptırım paketinin üçüncü ayağının ise 2,5 milyar eurodan fazla değere sahip olan yeni ihracat yasakları olduğunu söyledi. Von der Leyen, "Bu yasak, Rus ekonomisini kritik teknoloji ve sanayi ürünlerinden mahrum bırakacak. Hedef aldığımız ürünler arasında makine, metal, plastik ve kimyasallar var. Bunlar sanayide ham madde olarak kullanılıyor. Ayrıca, dron, füze ve diğer silah sistemlerinin imalatında kullanılan çift kullanımlı mal ve teknolojilerin ihracatını da kısıtlıyoruz" dedi.
Von der Leyen, yaptırım paketinin dördüncü ve son ayağının ise yaptırımların daha iyi uygulanmasını sağlamak amacıyla halihazırda olan işlem yasağının kapsamının genişletilmesi olduğunu söyledi. Von der Leyen, "Rusya’nın askeri ve sanayi kompleksine doğrudan veya dolaylı destek sağlayan 22 Rus ve yabancı şirketi listeye ekliyoruz" dedi.

"Yaptırımlar işe yarıyor"

Kallas ise yaptırım paketinin hem Ukrayna’ya destek hem de Rusya üzerindeki baskıyı artırma amacı taşıdığını söyledi. Yeni paketin Rusya’nın enerji gelirlerini, gölge filosunu, askeri sanayisini ve bankacılık sektörünü hedef aldığını vurgulayan Kallas, "Tüm bunları yapıyoruz çünkü yaptırımlar işe yarıyor. Her yaptırım, Rusya’nın savaşma kabiliyetini zayıflatıyor. Rusya, bizi bu savaşı sonsuza dek sürdürebileceğine inandırmak istiyor ama bu doğru değil. Rusya, 10 milyarlarca dolarlık petrol gelirini kaybetti, ekonomisi daralıyor ve gayrisafi yurt içi hasılası düşüşte" dedi.

Kallas, "Gölge filoya uygulanan yaptırımlar özellikle etkili oldu. 17’nci yaptırım paketinden sonra Karadeniz ve Baltık Denizi rotaları üzerinden yapılan Rus petrol ihracatı, yalnızca bir hafta içinde yüzde 30 oranında azaldı. Yalnızca mayıs ayında Rusya’nın varlık fonu, 42 milyar dolardan 36 milyar dolara düşerek 6 milyar dolar azaldı. Bu fonun gelecek yıl tükenme riski var" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Greenmetric 2025 sonuçları açıklandı: İGÜ’nün çevre ve sürdürülebilirlikteki başarısı devam ediyor "UI GreenMetric Dünya Üniversite Sıralaması 2025" sonuçları açıklandı. Çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarıyla dikkat çeken İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), önceki yıllardaki yükselişini sürdürerek, bu yıl da önemli bir başarıya imza attı. İlk kez 2022 yılında GreenMetric sıralamasına giren İGÜ, 2025 yılında toplam puanını yükselterek dünya sıralamasında 669’uncu sıraya yerleşti. Genel sıralamada bin 547 üniversite arasında değerlendirilen İGÜ, Türkiye genelinde 71’inci, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında ise 14’üncü sırada yer aldı. 2010 yılında Endonezya’da başlatılan GreenMetric Dünya Üniversite Sıralaması, tüm dünyadan üniversiteleri sürdürülebilirlik performansları doğrultusunda değerlendiriyor. Kampüs yerleşimi ve altyapı, enerji ve iklim değişikliği, atık yönetimi, su kaynakları, ulaşım, eğitim ve araştırma olmak üzere 6 ana kriter üzerinden yapılan değerlendirme, çevresel farkındalığı artırmayı ve yükseköğretimde sürdürülebilirlik kültürünü güçlendirmeyi hedefliyor. Bu yılki sonuçlarla birlikte İstanbul Gelişim Üniversitesi, sürdürülebilirlik alanındaki kararlı adımlarını ve çevresel etkiyi azaltmaya yönelik sistematik çalışmalarını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Uluslararası başarılara bir yenisi daha eklendi Yaptığı çalışmalarla uluslararası platformlarda öne çıkan İstanbul Gelişim Üniversitesi, sürdürülebilirlik alanındaki başarısını diğer küresel derecelendirme sonuçlarıyla da pekiştiriyor. GreenMetric 2025 sonuçları ise, İGÜ’nün çevre politikaları ile küresel rekabet gücünü artıran bu başarının tamamlayıcı bir adımı niteliğinde. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na uyumlu şekilde çalışmalarını sürdüren İstanbul Gelişim Üniversitesi; enerji yönetimi, doğal kaynakların korunması, çevresel zararların azaltılması ve kampüs içinde yeşil dönüşümün hızlandırılması alanlarında çalışmalar yürütüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen "Sıfır Atık Belgesi" ile bu yaklaşımı resmi olarak da tescil edilen İGÜ, kampüs genelindeki atık yönetim sistemleriyle sürdürülebilirliğe yönelik uygulamalarını güçlendirmeye devam ediyor. "Sürdürülebilirlik bir tercih değil, üniversite yönetim kültürünün gerekliliğidir" Sonuçları değerlendiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, sürdürülebilirliğin üniversitenin stratejik vizyonundaki yerine ilişkin şunları söyledi: "GreenMetric 2025 sonuçları, üniversitemizin çevresel sürdürülebilirlik alanında benimsediği kurumsal vizyonun güçlü bir yansımasıdır. Sürdürülebilirlik artık üniversitelerin sadece kampüs yaşamını düzenleyen bir unsur değil, eğitimden araştırmaya, enerji yönetiminden toplumsal katkı projelerine kadar tüm akademik ve idari süreçlere yön veren temel bir yaklaşım hâline gelmiştir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak enerji verimliliği, kaynakların rasyonel kullanımı, yeşil alan yönetimi ve çevresel farkındalık eğitimleri gibi alanlarda çok boyutlu çalışmalar yürütüyoruz. Bu başarı, akademisyenlerimizin, idari kadrolarımızın ve öğrencilerimizin ortak çabalarının ürünüdür. Sürdürülebilirlik kültürünün üniversitemizde kalıcı hâle gelmesi için çalışmalarımızı gelecekte daha kapsamlı şekilde sürdürmeye kararlıyız." Sürdürülebilir bir gelecek için çalışmalar devam ediyor İstanbul Gelişim Üniversitesi, GreenMetric 2025 sonuçlarıyla çevresel sorumluluğu merkeze alan, sürdürülebilirlik politikalarını güçlendiren ve uluslararası rekabet gücünü artıran bir yükseköğretim kurumu olarak başarı grafiğini sürdürdü. Üniversite, sürdürülebilir bir gelecek için eğitim, araştırma ve toplumsal katkı ekseninde yürüttüğü çok yönlü çalışmaları önümüzdeki yıllarda daha da geliştirmeyi hedefliyor.
İzmir Hem kadın hem erkek infertilitesi tedavilerinde kapsamlı tedaviler uygulanıyor Acıbadem Sağlık Grubu, üremeye yardımcı tedavilerdeki köklü bilgi birikimini Ege Bölgesi’ne taşıyor. Mevcut fiziki altyapısı yenilenen Acıbadem Kent Hastanesi Tüp Bebek (IVF) Merkezi, infertilite tedavilerinde hem kadın hem erkek kaynaklı infertilite için çiftlere; kapsamlı ve kişiselleştirilmiş hHem kadın hem erkek infertilitesi tedavilerinde kapsamlı tedaviler uygulanıyor izmetler sunmaya başladı. İzmir’de sağlık hizmetlerinde güçlü bir konuma sahip olan Acıbadem Kent Hastanesi bünyesinde fiziki yapısıyla birlikte yeniden yapılandırılan Tüp Bebek (IVF) merkezi; modern laboratuvar teknolojileri, uluslararası standartlara uygun altyapısı ve uzman kadrosuyla çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere özel hizmetler sunmaya başladı. Acıbadem Sağlık Grubu’nun üremeye yardımcı tedavilerindeki köklü birikimi Ege’ye taşıyan merkez, anne-baba olmak isteyen çiftlerin tıbbi, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını odağına alan bir yapıyla hizmetlerini sürdürüyor. Tıbbi, sosyal ve duygusal süreçleri de kapsayan bir hizmet anlayışı Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Eser Çolak, infertilitenin (kısırlık) yalnızca bir sağlık sorunu değil, çiftler için duygusal ve sosyal bir süreç olduğunu vurgulayarak: "Her 100 çiftten 15’i, bir yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edemiyor ve üreme tedavilerine ihtiyaç duyuyor. İnfertilitenin nedeni yalnızca kadına ya da erkeğe bağlı olabileceği gibi, her ikisinden de kaynaklanabilir. Hatta bazı durumlarda, kapsamlı tetkiklere rağmen altta yatan neden saptanamayabiliyor" dedi. Tıbbi gelişmelerin infertilite alanında çiftlere güvenli ve etkili seçenekler sunduğuna dikkat çeken Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Merkezimizde, ‘her çiftin hikâyesi farklı’ anlayışıyla kişiye özel tedavi modelleri uyguluyoruz. Acıbadem Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin yenilen fiziki yapısı, teknolojisi ve uzman kadrosuyla, güncel tedavi yaklaşımların uygulandığı modern bir merkez niteliğinde hizmet verdiğini söyleyen Dr. Çolak, tıbbın imkanlarını kullanarak anne baba olmak isteyen çiftlerin ihtiyaçlarını bütüncül bir yaklaşımla ele aldıklarını ifade etti. Güncel teknoloji destekli yöntemler, tüp bebek tedavisinde önemli rol oynuyor Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Dr. Ömür Albayrak ise merkezde kullanılan laboratuvar donanım ve yeni nesil tedavi yöntemlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Embriyoloji laboratuvarımız; üst düzey hava filtrasyon sistemleri, yüksek çözünürlüklü mikroskoplar, yeni nesil mikroenjeksiyon ve embriyo kültürleme cihazlarıyla yenilendi. Oosit kalitesi ve embriyonun başarılı gelişimi için alt yapının çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Albayrak, bu sayede hamile kalma oranın artırdığına dikkat çekerek şunları söyledi; "Günümüzde, teknoloji tüp bebek alanında da hızla gelişiyor ve önemli rol oynuyor. Dolayısıyla sonuçlara da yansıyor. Merkezimizde embriyolarda genetik inceleme (PGT) uygulamaları. İleri sperm seçim teknikleri, piezoelektrik mikroenjeksiyon yöntemleri gibi güncel bilimsel ve teknolojik yaklaşımlar kullanılmaktadır. Tüp bebek tedavilerinin her aşamasında güncel bilimsel IVF protokollerinin uygulanmasına da çok önem veriyoruz. Amacımız; Acıbadem’in kalite, bilim ve etik standartlarını İzmir’e taşırken, çiftlerimizin ebeveynlik yolculuğunu etik, güvenli ve bilimsel yöntemlerle desteklemektir."
Antalya "Mide koruyucu" adı yanlış yönlendiriyor Antalya’da düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası’nda halk arasında "mide koruyucu" olarak bilinen mide asidi baskılayıcı ilaçların yaygın ve gereksiz kullanımına dikkat çekildi. Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ve ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlardır. Doktor kontrolünde kullanıldığında çok etkili ve güvenilirdir fakat ‘mide koruyucu’ adı nedeniyle halk arasında yanlış ve gereksiz kullanım çok fazla. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok; hekiminize danışın" dedi. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin (TGD) Antalya’da düzenlediği 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası programı, sindirim sistemi hastalıklarına ilişkin güncel bilimsel gelişmelerin ele alındığı oturumlarla gerçekleştirildi. Karaciğer yağlanması, obezite, reflü, bağırsak sağlığı, safra taşları ve mide ilaçlarının kullanımına dair bilimsel veriler, alanında uzman hekimler tarafından münazara edildi. Kongre sonrası değerlendirmede bulunan Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Türk Gastroenteroloji Derneği 1959 yılında kurulan bir derneğimiz. 1974 yılından itibaren kongreler yapıyoruz. Kongrelerin amacı gastroenteroloji camiasının bir araya gelerek bir yıl içinde biriktirdiği, eriştiği, ulaştığı bilgileri paylaşmaktır. Burada bir bilimsel şölen yaşanır. Gerçekten yabancı katılımcılarla birlikte çok ciddi güzel oturumların olduğu iyi bir kongre geçiriyoruz. Burada önemli konular konuşuldu" dedi. "Kronik kullanımda mide ilaçları öneriyoruz" Toplumda "mide koruyucu" olarak bilinen ilaçlara yönelik yaygın algıya da değinen Prof. Dr. Çekin, vatandaşların sıkça sorduğu sorulara değinerek şunları söyledi: "Mide koruyucu deyince ne gelir aklınıza? Tansiyon ilacı alıyorum, mide koruyucu almazsam tansiyon ilacı bana zarar verebilir ya da şeker ilacı kullanıyorum, acaba mide koruyucu da mı almam gerekir? Bazı ilaçlarla birlikte mide koruyucu almak gerekiyor. Bunlar mideye ve sindirim sistemine zarar verebilecek, ülser, kanama yapabilecek ilaçlar. Kronik kullanımlarında mutlaka mide ilaçlarını öneriyoruz." "Ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar" Mide asidini baskılayıcı ilaçların farmakolojik etkisine ve ülser tedavisindeki yerine dikkat çeken Prof. Dr. Çekin, şu ifadeleri kullandı: "Aslında bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ilaçlar ve artık kanama ve delinme gibi riskleri içeren ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar. Çok etkili, çok güçlü ilaçlar. Doktor kontrolünde iyi kullanıldıkları zaman elimizdeki çok güçlü silahlar ama bu yanlış bilgi nedeniyle mide koruyucu ismini kim taktıysa bu isim nedeniyle halk arasında yanlış kullanım çok fazla." Son dönemde özellikle internet ortamında dolaşan söylemlerin bu ilaçlarla ilgili haksız bir korku oluşturduğunu vurgulayan Çekin, şöyle devam etti: "Son zamanlarda da internetteki yanlış bilgiler nedeniyle bu ilaçların fazlaca aslında suçlandığını da görüyoruz. Bazı yan etkilerinin abartılarak ortamda konuşulması nedeniyle ilaçların korkulacak ilaçlar olduğu gibi bir imaj da oluşturulmaya başlandı. Öyle bir şey de söz konusu değil." "Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar" Doğru endikasyon ve hekim kontrolü gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Çekin, mide ilaçlarının güvenilirliğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu ilaçlar doğru endikasyonlarda, uygun zamanlarda kullanıldığı zaman, hekimler tarafından özellikle önerildiği zaman çok iyi ilaçlar, çok güvenilir ilaçlar. Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar. Güvenilir ilaçlar ama mide koruyucu adını da hak etmeyen ilaçlar. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok. Hekimlerinize danışmanızı öneririz, biz gastroenteroglar hazırız."