POLİTİKA - 27 Ekim 2020 Salı 18:50

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten önemli açıklamalar!

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten önemli açıklamalar!

AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen MKYK toplantısının ardından önemli açıklamalarda bulundu.

Nefret suçlarının giderek damga vurduğu bir çağın yaşandığını belirten Çelik, “Peygamber Efendimize hakaret edenleri, bu hakaretleri ile baş başa bırakıyoruz. Mevlid-i Nebi haftasında, onun büyük mesajının insanlığa daha çok duyurulması için hepimizin gayret göstermesi gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.

Ermenistan’ın Azerbaycan’a düzenlediği alçak saldırılara değinen Çelik, “Ermenistan’ın işgalinden 27 yıl sonra kurtarılan bölgelerin haberini almak bizi mutlu etmekte. Bu arada Azerbaycan saldırıya uğrarken sesi çıkmayanların, Ermenistan kendi vatan topraklarını kurtarmaya başlayınca hemen bir takım ateşkes girişimi içerisinde bulunmalarını ibretle izledik. Ermenistan’a verilen silahları, safında çatışan teröristleri görmezden gelenlerin, Azerbaycan’ın vatan savunmasına leke sürmek için ne tür kara propaganda yaptıklarını gördük. Bu arada yöntem olarak bazıları ateşkes mekanizmasını kullanmaya çalıştılar. 18 Ekim’de yürürlüğe girmesi gereken ateşkes çok az bir zaman geçtikten sonra Ermeniler tarafından hemen ihlal edildi. Böylece bir kere daha Ermenistan’ın burada diplomasi istemeyen siyasi müzakere istemeyen taraf olduğu görüldü.23 Ekim itibariyle Ermenistan’ın Azerbaycan’daki sivil yerleşim yerlerine saldırması neticesinde 63 sivil hayatını kaybetti, 298 kardeşimiz yaralandı. Bizim açımızdan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği kırmızı çizgidir. Ermenistan burada saldırgan taraftır. Ermenistan zaten işgal ettiği topraklarda daha da işgali büyütmek için bir saldırı gerçekleştirmiştir. Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin güçlü bir şekilde bu saldırıya cevap vermesi neticesinde geri püskürtülmeye başlanmıştır. Burada soruna çözüm bulmak isteyenlerin ilk olarak Ermenistan’ın işgali meselesini masaya yatırmaları gerekiyor. Ermenistan’ın bu işgalden vazgeçirilmesi gerekiyor. Oralar herkesin kabul ettiği gibi Azerbaycan’ın toprağıdır. Türkiye Azerbaycan’ın bu vatan savunmasında sonuna kadar yanındayız” açıklamasında bulundu.

“Samimi bir müzakere isteniyorsa Türkiye’den daha güçlü bir müzakere devleti bulunamaz”

Yunanistan’ın sahada fiili durum oluşturmak gibi bir tutumdan vazgeçmesi halinde müzakere kapısının her zaman açık olduğunu kaydeden Çelik, şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanımız ‘masadan kaçan taraf olmayacağız’ diyerek müzakerenin ne kadar önemli olduğunu ifade etmişlerdir ve her zaman da şunu söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti bir müzakere devletidir ama sahada fiili durumu oluşturup bir dayatma ortaya koyacakları zaman kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti gereken cevabı verecek kudrete, deneyime ve kararlılığa sahiptir. İstikrarı bozan taraf, müzakereyi istismar eden taraf Yunanistan olduğu için bir fiili duruma hiçbir zaman müsaade edilmesi söz konusu olmayacaktır. Müzakere isteniyorsa sahici, gerçekçi ve samimi bir müzakere isteniyorsa Türkiye Cumhuriyetinden daha güçlü bir müzakere devleti bulunamaz ama müzakereyi bir istismar aracı olarak kullanıp sahada fiili bir durum oluşturmak peşinde koşanlar varsa da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin buradaki kararlılığı esastır.

Bizimle olan bu sorunlarının yanı sıra Yunanistan Girit Adası’nın güneyine doğru bir takım çalışmalar yapacağını söyleyerek Libya’nın hak ve menfaatlerini de ihlal etmeye çalışıyor. Bu Yunanistan devleti için bir alışkanlık haline gelmiş. Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma BM’ye de bildirilmiştir ve esastır. Libyalı kardeşlerimizin darbeci Hafter’in işgalinden kurtarılması sürecinde Yunanistan ve Fransa başta olmak üzere bütün bunların Hafter’e nasıl destek verdiklerini gördük. Libya’nın toprak bütünlüğü, Libyalıların sahipleneceği bir çözümün ortaya çıkması konusunda herkesin hassas olması gerekiyor.”

S-400

S-400 hava savunma sistemi tartışmaları ile ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Çelik, Türkiye’nin etrafındaki tehditlerden doğan hava savunma sistemi ihtiyacının net olduğuna dikkat çekerek, “NATO’nun, Türkiye’nin bu ihtiyacı söz konusu olduğunda Türkiye’nin yardımına etkili bir şekilde koşamadığı da bellidir. Türkiye öncelikle NATO içerisinde bir sistem arayışına gitti ve Patriot temin etmeye çalıştı ama gerek süre gerek ortak çalışma gerek tedarik konusunda gerek finansman konusundaki şartlar Türkiye’yi tatmin eden bir durum ortaya çıkarmadı.

Bununla ilgili olarak S-400 tedariki bir tercih olarak değil, Türkiye’nin güvenliğinin bir gereği olarak önümüze gelmiştir. Şu anda da deneme ve sistem kontrolleri planlandığı şekilde devam etmektedir. Bir takım aşırı üslup sahipleri Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulamaya çalışıyor. Türkiye bir NATO üyesidir, bu tartışılmaz bir gerçektir. NATO içerisinde çok önemli bir güçtür ve NATO savunma sistemine şimdiye kadar en değerli katkıları vermiş ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’nin S400’leri kullanması bu kendi güvenlik ihtiyaçları açısından bir zorunlulukken NATO’nun bunlar komuta ve kontrol sistemlerinin altyapısına entegre edilmeyecek ve diğer NATO ülkelerinde örneğin Yunanistan’da S300 örneğinde olduğu gibi NATO kontrol sisteminden ayrı bir şekilde müstakil olarak kullanılacaktır.

Bu Türkiye’nin NATO üyeliği ile çelişen bir duruma sahip değildir. Burada bütün müttefiklerimizin Türkiye ile bu konuyu konuşurken müttefiklik dili içerisinde konuşması gerekiyor. Dünyanın her tarafında beraberce teröre karşı mücadele ediyoruz. Şimdi müttefiklerimizin herhangi bir şekilde tehdit veya taciz diliyle konuşması bu müttefiklik ilişkisinin ruhuna ve şimdiye kadar olan kazanımlarını uygun bir tablo ortaya çıkartmıyor” dedi.

“Macron’un, ‘Erdoğan’ı uyardım’ dediği sözler gerçek değil”

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un İslam karşıtı açıklamaları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik kullandığı dile ilişkin ise Çelik, Macron’un, sistematik olarak takıntılı bir şekilde gerilimi tırmandırma politikası izlediğini söyledi. Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Macron, zaman zaman konuşmalarında ‘Sayın Erdoğan’ı şöyle uyardım’ gibisinden cümleler kuruyor. Bu cümlelerin hiçbiri doğru değil. Macron, Cumhurbaşkanımıza herhangi bir şekilde o cümleleri kurmamıştır, kuramaz. Cumhurbaşkanımızı kapalı bir ortamda ya da açık bir şekilde uyarması diye bir şey söz konusu değil. Macron, kendi kafasında bir senaryo yazıyor ve o senaryo çerçevesinde Cumhurbaşkanımız ile olan görüşmelerini bir propaganda gibi kullanmaya çalışıyor. Libya’daki politikası çöktükten sonra Macron, Cumhurbaşkanımızı ve Türkiye’yi hedefe koyan bir politik tutum içerisine giriyor. Hatta Türkiye ile benzer politikalar uygulayan bazı ülkelere tarihin yanlış tarafındasınız gibisinden taciz dili kullanan bir üslup içerisine giriyor. Macron’un, ‘Erdoğan’ı uyardım’ dediği sözler gerçek olmadığı gibi şu anda uyguladığı dış politikada gerçekçi bir dış politika değildir.”

“Macron’un bu sözleri DEAŞ gibi örgütlere ideolojik mühimmat sağlıyor”

En son ‘İslamcı radikalizm ile mücadele’ adı altında bir terör yasasını Bakanlar Kurulu’na göndereceğini söyledi. Kendi kafasına göre dinleri, insanları bir mühendislik faaliyetinden geçerek farklı formlara sokabileceğini düşünüyor. Bütün bu sözler ırkçılığı, nefret suçlarını, İslam düşmanlığını kışkırtan yaklaşımlardır. Macron’un bu sözleri DEAŞ gibi örgütlere ideolojik mühimmat sağlıyor. Yaptığı şey aslında Fransa toplumunun da huzurunu bozacak bir şey.

Temel olarak laik devlet kavramı Fransız siyasetinde çok merkezi vurguya sahip bir kavramdır. Laik devlet kavramına bu kadar referans verilen bir ülkede çıkıp Fransa İslam’ı üretileceğinden bahsetmesi ya da İslam’ı terörle yan yana kullanan bir metni terörle mücadele yasası adı altında bakanlar kurulundan geçireceğini söylemesi büyük bir basiretsizliktir. Oradaki Müslümanları taciz etmek, Avrupa’daki Müslümanların hayat tarzlarını kısıtlamaya çalışmak, camilere saldırmak sadece ve sadece oradaki ırkçıların işine yarar, Avrupa demokrasilerini yok etmek isteyen faşistlerin işine yarar ve bir de DEAŞ gibi zalim örgütlerin daha çok ideolojik mühimmat ve lojistik elde etmesine yol açar.”

Arap ülkelerinin İsrail ile normalleşmesine de değinen Çelik, “Normalleşme kararının ardından Batı Şeria’da, Netanyahu hükümeti 5 bin 400 ilave yasadışı yerleşime onay verdiğini açıkladı. Bu normalleşme çabalarının Netanyahu’yu bu radikal siyasetlerden hiçbir şekilde vazgeçirmediği, bu süreçlerin tek yönlü çalışan bir süreç olduğu, iki devletli çözüm perspektifini zedeleyen bir sonuç olduğu net bir şekilde görülmektedir” dedi.

“Bunun fikir özgürlüğü ile ilgisi yoktur”

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e yönelik saldırılar ve Hollanda Özgürlük Partisi Genel Başkanı Geert Wilders’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik paylaşımı gibi konuların, Avrupa demokrasileri üzerinde hassas olan herkesin titizlikle izlemesi ve takip etmesi gereken konular olduğunu vurgulayan Çelik, “Bu kavramların arkasına Avrupa’ya çok büyük acılar çektirmiş olan faşizmin yeni bir türünü saklıyorlar. Bugün İkinci Dünya Savaşından sonra yaptıkları soykırımın aynısını Müslümanlara yapmak isteyen faşistlerin aslında kendileri için bir alan açma çabasıdır bu. Buna direnmek her demokratın görevidir.

Fransa’daki öğretmenin öldürülmesinden de büyük bir üzüntü duyduğumuzu, o hunharca cinayeti kınadığımızı açık bir şekilde ifade ediyoruz ama Macron’un tutup kamu binaların o çirkin ve asla kabul edilemez karikatürleri yansıtması bize göre bir kışkırtmadır, bunun fikir özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Macron’un ortaya koyduğu tavır Avrupa’da nasıl yanlış davranıların en bariz örneği olarak değerlendirilmelidir. Bundan ancak birbirinin siyasi ikizi olan Avrupa’daki ırkçılar ve DEAŞ gibi terör örgütleri memnun olur” diye konuştu.

“Türkiye bir müzakere devletidir”

Milli günlere denk gelen iki Navtex'in iptal edilmesi ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelere yönelik sorulan bir soruyu yanıtlayan Çelik, şunları dedi:

“Görüşme mekanizması çok verimli işlemiyor. Burada Yunanistan’ın, birkaç kere Türkiye’yi suçlamasına karşı da açıklama yaptık. İstikşafi görüşmeler aslında yıllar evvel Yunanistan’ın masadan çekilmesi ile sona ermişti. Türkiye bir müzakere devletidir, samimi bir şekilde masaya oturulması arzu ediliyorsa sorunların çözümü için ve dosyaların tamamının ele alınması için İstikşafi görüşmeleri hiçbir zaman tek bir konunun ele alınması için biz kullanmadık. Yunanistan bunu da istismar ediyor.

Navtex ilanları konusunda, Yunanistan’ın bunları bir siyasi mücadelenin parçası olarak ilan ettiğini görüyoruz. Ama defalarca söyledik, onlar Navtex ilan ettiği zaman biz de ediyoruz. Fakat bizim bir hassasiyetimiz var. Biz milli günlerde bu şekilde herhangi bir tatbikat yapmıyoruz. O ülkelerin milli günlerine saygı çerçevesinde. Bunu muhatabımız olan devletlerden de bekleriz. Şu aşamada onlar bunu kaldırdığı için bizim de kaldırmamız gayet normal. Bundan sonra müzakere masasına kapsayıcı bir dosya ile ve samimi bir şekilde oturmak eğer söz konusu ise Yunanistan açısından Türkiye buna hazırdır.”

“Bu eğitimin PKK içerisinde gerçekleşmesi mümkün değil”

Hatay İskenderun’daki terör saldırısına ilişkin bir gazetecinin yönelttiği soruyu yanıtlayan Çelik, şu bilgileri verdi:

“Bunu yakından takip ediyoruz. Burada öncelikle güvenlik güçlerimizi bu dikkatleri, fedakarlıkları ve kahramanlıkları için tebrik ediyoruz. Belli ki bunların yaptığı hazırlık büyük bir katliama imza atmak üzereydi. Orada paramotor denilen bir cihazla geliyorlar. Bu eğitimin PKK içerisinde gerçekleşmesi mümkün değil. Onlara bu cihazları ve bu cihazları kullanma eğitimini kim veriyor bu tabi ki Türkiye’nin bilgisi dahilindedir. Bunlarla ilgili bir şey söylemek istemiyorum.

Hem güvenlik güçlerimiz çalışmalarını rahat bir şekilde yapabilsinler hem de netice itibariyle sonuçları alalım diye. Çok uzun zaman evvel özellikle PKK’nın Amanoslar tarafından giriş yapması ile ilgili çok kuvvetli bir mücadele verildi. Amanoslar PKK’dan büyük oranda, tamamına yakını temizlenmiş durumdadır. PKK burada yeni bir hat oluşturma imkanına kavuşamadı. Bu şekilde geliş biçimleri arkalarında bir destek olduğunu gösteriyor. Bu belli bir devletin desteği olmadan söz konusu olabilecek bir şey değil. Ayrıca bu cihazların eğitiminin de verildiği anlaşılıyor. Bu eylem püskürtülmüştür ve bunlar gerekli karşılığı almışlardır. Bundan sonrasında da her türlü eylem biçimine karşı hazırlığını Türkiye sürdürecektir.”

“Bir siyasetçiye hanımefendi üzerinden siyaset yapmak yakışmıyor”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransız ürünlerine boykot çağrısını, “Emine Hanım'ın 50 bin euroluk bir çantası var onu da Saray'ın bahçesinde yaksın” sözleriyle eleştiren Kılıçdaroğlu’na da yanıt veren Çelik, “Kılıçdaroğlu bir siyasetçidir. Bir siyasetçiye hanımefendi üzerinden siyaset yapmak yakışmıyor. Maalesef en temel değerlere riayet etmeyen bir tutum içerisine girebiliyor. Bugün hanımefendi ile ilgili kurduğu cümleler son derece yakışıksız cümleler. Siyasi mücadeleyi, polemikleri aileye taşımak son derece yakışıksız bir durumdur ve bunu şiddetle kınıyoruz. Aileler, kadınlar üzerinden siyaset yapma tavrı doğrudan şiddettir. Saygısızca bir yaklaşımdır ve kınanması gereken bir davranıştır” ifadelerini kullandı.

“Valimize karşı Kılıçdaroğlu’nun kullandığı üslup son derece yakışıksız olmuştur”

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'ya yönelik kullandığı sözlere de tepki gösteren Çelik, “İstanbul Valisi ile ilgili, Bir siyasetçinin dil haznesi, anlatma kabiliyeti bu kadar zayıf olabilir mi? Bir derdi varsa, söyleyeceği bir şey varsa, eleştirisi varsa bunu son derece kişiselleştirmeyen, saygısızlık yapmayacak bir takım cümleler ile ortaya koyabilir ama tutuyor doğrudan hakaret ediyor. İstanbul Valisi çok deneyimli bir arkadaşımızdır. Yanlış bulduğu bir şey varsa Kılıçdaroğlu tabii ki eleştirebilir ama eleştirmiyor, doğrudan hakaret diline kaçıyor. İstanbul Valisi son derece deneyimli, birikimli ve iyi bir kamu idarecisi arkadaşımızdır. Sayın Valimize karşı Kılıçdaroğlu’nun kullandığı üslup son derece yakışıksız olmuştur” açıklamasını yaptı.

İlker Turak
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te 16 öğrenci icazet merasiminde hafızlık belgelerini aldı Gaziantep’te düzenlenen icazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenci, dualar eşliğinde taç giyip hafızlık belgelerine kavuştu. İl Müftülüğüne bağlı Kur’an kurslarında öğrenim gören ve hafızlığını tamamlayan 16 kız öğrenci için icazet merasimi düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı Şahinbey Müftülüğü Nazire Eruslu Kur’an Kursunda düzenlenen merasim Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Merasimde, hafız öğrenciler de Kur’an-ı Kerim’den süreler okudu. Ardından kursların faaliyet ve başarılarını anlatan sinevizyon gösterimi katılımcılara izletildi. Açılış konuşmasını yapan İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, hafızlık sürecinin önemine vurgu yaparak, hafız öğrencileri ve ailelerini tebrik ederek emeği geçen herkese teşekkür etti. Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner de, "Hafızlığı bitiren öğrencilerimizin mutluluğuna ortak olduk. Nazire Eruslu Kur’an kursumuzda hafızlığını bitiren 16 öğrencimiz ile hazırlık eğitimini tamamlayıp hafızlık eğitimine başlayan 11 öğrencimiz için program düzenledik. Öğrencilerimize başarılar diliyor, onlara emek veren çok kıymetli kurs idaremize ve Kur’an kursu öğreticilerimize teşekkür ediyoruz" diye konuştu. İlahilerin seslendirildiği merasimde öğrencilerin gösteri ve sunumları sonrası hafızlığını bitiren öğrenciler ile hafızlığa yeni başlayan öğrencilere hediye takdimi gerçekleşti. Taç giyme töreninde duygusal anlar Merasimin en özel bölümü olan taç giyme anlarında, öğrencilerin aileleri sahneye çıkarak evlatlarına eşlik etti. Hafız kızlara, babaları tarafından hem taç giydirildi hem de güller takdim edildi. Protokol üyeleri de öğrencileri tek tek tebrik etti. 16 öğrenci hafızlık belgesini aldı İcazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenciye belgeleri takdim edilerek hafızlık süreçleri resmen taçlandırıldı. Programda büyük bir coşku ve gurur yaşandı. Merasime, İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, İl Müftü Yardımcısı Aziz Aktan, Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner, okul müdürleri, Kur’an kursu öğreticileri, öğrenci velileri ve öğrenciler katıldı.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz ve sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü. Kore Cumhuriyeti’nde geçen yıl sıkıyönetimin ilan edilmesine ilişkin Kurtulmuş, "Sizi bir kez daha tebrik etmek isterim. Güney Kore tarihi bakımından fevkalade önemli bir liderliğe imza attınız. Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz, sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Demokrasi dışı güçlerin milli iradeye müdahalesiyle çok kez karşılaşmış olan bir ülke olarak bu liderliğin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladıklarını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizler 75 yıllık çok partili siyasi hayatımızda beş kez darbeyle, bir kez de darbe teşebbüsüyle karşılaşmış olan bir milletiz. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Benzer bir durum bizde de gerçekleşti. 2016 yılının 15 Temmuz gecesinde FETÖ’cü terör çetesi Meclisi de kuşatarak, yukarıdan silahlarla bombalayarak milli iradeyi durdurmak istedi. Aynen sizin yaptığınız gibi o zamanki Meclis Başkanımızın riyasetinde milletvekili arkadaşlarımız bir araya gelerek bu demokrasi dışı saldırıya karşı yekvücut olarak mücadele etti ve milletimiz kazandı." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa bir zaman önce Kore Cumhuriyeti Devlet Başkanı Lee Jae Myung’ı Türkiye’de ağırladığını dile getiren Kurtulmuş, "Fevkalade güzel, üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Çok sayıda anlaşma karşılıklı olarak imzalandı. Şimdi bu anlaşmaların karşılıklı olarak meclislerimizden geçirilmesiyle ahdi zeminin sağlanması Türkiye-Güney Kore arasındaki ilişkilerin çok daha güçlenmesine vesile olacaktır" ifadesini kullandı. Hükümetler arasındaki bu iyi ilişkileri, parlamentolar tarafından da destekleme arzusunda olduklarını ifade eden Kurtulmuş, dostluk gruplarının, ihtisas gruplarının karşılıklı ziyaretlerinin ve özellikle uluslararası asamblelerdeki Türk ve Kore Cumhuriyeti heyetlerinin yakın çalışmasının iki parlamentoyu daha da yakınlaştıracağını vurguladı. Gelecek dönemde Asya’nın önemli güç merkezlerinden birisi olacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye olarak Asya ile ilişkilerimize önceki dönemlerden daha fazla önem atfediyoruz. Özellikle 2019’dan itibaren başlatılan ‘Yeniden Asya girişimi’yle Asya’daki bütün ülkelerle ilişkilerimizi çok daha ileri noktaya götürmek istiyoruz. Kaldı ki Güney Kore, Asya’daki bizim en önemli müttefiklerimizden birisidir. Hem tarihi ve kültürel yakınlığımız hem de Asya’daki ikinci ticaret ortağımız olması bakımından Güney Kore bizim için çok önemlidir. Aynı şekilde biz de kan kardeşi olarak Güney Kore için çok önemli olduğumuzu biliyoruz. Bu dostane ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak mümkündür" şeklinde konuştu. Türkiye’nin ve Kore Cumhuriyeti’nin dünya çapında fevkalade deneyimli şirketlerinin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Her iki ülkenin karşılıklı yatırımlarının artırılmasının ötesinde, özellikle Türkiye’nin etkisinin fevkalade büyük olduğu Orta Asya ve Afrika’da da Güney Kore ile müşterek iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. İki ülke arasındaki kapasite fevkalade önemli iş birliklerine de müsaittir. Özellikle bilim, teknoloji, inovasyon ve yüksek teknolojiler alanında iş birliği yapabilecek çok güçlü insan gücüne ve teknolojik altyapıya sahip olduğumuzu belirtmek isterim" diye konuştu. Filistin davası konusunda Kore Cumhuriyeti’nin tutumunu takdirle karşıladıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Filistin’in masum ve mazlum halkına karşı destek olunması, yardımların gönderilmesi ve onların içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması konusundaki tavrınızı olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Yine aynı şekilde Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana tavrınız da takdire şayandır. Ümit ederim ki bu doğru tavrımızı, doğru istikamette ilerleyen tavrınızı en kısa süre içerisinde Filistin devletini resmen tanıyarak olgunlaştırırsınız. En son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde 11 Batılı ülke Filistin’i tanıdı. Asya’nın büyük güçlerinden birisi olan Güney Kore’nin de tanınmasıyla birlikte çok güçlü bir destek verilmiş olur. Böylece Güney Kore olarak tarihin doğru tarafında durduğunuzu bütün dünyaya ilan etmiş olursunuz" Wonshik, iki ülke arasında tarihi bağların bulunduğuna işaret ederek, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin 20 binden fazla asker göndererek Kore Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ve demokrasisini korumaya yardım ettiğini söyledi. Wonshik, Ayla filminde olduğu gibi Türk askerlerinin sadece savaşmadığını, savaş yetimleri için Ankara Okulunu kurduğunu, yetimlere bakarak eğitimler verdiğini anlatarak, Kore Cumhuriyeti halkı olarak buna karşı minnettar olduklarını ifade etti. Wonshik, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sırasında Kore Cumhuriyeti hükümeti ve halkının da hızla yardıma koştuğunu dile getirdi. Geçen sene aralık ayında Kore Cumhuriyeti’nde sıkıyönetim ilan edildiğini ve halkın Meclise koştuğunu, milletvekillerinin hızla Meclise geldiğini anlatan Wonshik, anayasaya uygun bir şekilde bu sıkıyönetimi iptal etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görüşmede, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Kore Cumhuriyeti Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleri AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, AK Parti Karabük Milletvekili Cem Şahin, AK Parti Ankara Milletvekili Kurtcan Çelebi, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Murat Tamer yer aldı. Kurtulmuş ve Wonshik, daha sonra FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’teki alana karanfil bıraktı. TBMM Genel Kurul Salonu’nu ziyaret ederek milletvekillerini selamlayan Kurtulmuş ve Wonshik, bir süre Genel Kurul çalışmalarını takip etti.
Bartın Dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitimce ekonomiye etkileri anlatıldı Bartın Üniversitesinde (BARÜ) düzenlenen sempozyumda dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitim ve ekonomi üzerindeki çok boyutlu etkileri disiplinlerarası bakışla anlatıldı. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulu tarafından "Yeni Medya, Yeni Pazarlama: Dijital Çağın Dinamikleri" başlığıyla çevrim içi bir sempozyum düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya yaptı. Dijital çağda üniversitelerin rolünü Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Günümüz çağında yeni medya etkileşimin ve hızın merkezde olduğu yeni bir iletişim kültürüdür. Bu kültür düşünme biçimlerimizi, üretim anlayışımızı ve ekonomik ilişkilerimizi etkilemektedir. Bu noktada üniversitelerin temel sorumluluklarından biri de geçmişin birikimini dijital çağın gereklilikleriyle harmanlayabilen, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilen dijital yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmektir. Bu sempozyum öğrencilerimizin dijital dönüşümü akademik ve uygulamalı boyutlarıyla değerlendirmesine, güncel gelişmeleri alanın uzmanlarından takip etmesine ve üniversite-sektör-toplum etkileşiminin güçlenmesine önemli katkılar sunacaktır" dedi. Dijitalleşmenin medya, eğitim ve ekonomiye etkileri Sempozyumun oturum başkanlığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Barış Bulunmaz yaptı. Prof. Dr. Bulunmaz, "Dijital Medya ve Kültürel Dönüşüm" başlıklı değerlendirmesinde yeni medyayı ve gelişim sürecini anlatarak dijital platformların toplumsal değerler ve kültür üzerindeki dönüştürücü rolünü ele aldı. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulundan Doç. Dr. Yasemin Bilişli, "Yapay Zekâ Çağında Influencer Ekonomisi: Dijital Güvenin Anatomisi" başlıklı sunumunda influencer ekonomisinin evriminin yapay zekâ destekli içerik üretimiyle yaşadığı dönüşümü aktardı. Bağımsız araştırmacı Dr. Hakan Öngören, "Yeni Eğitim ve Dijital Vatandaşlık" başlığı altında dijitalleşen dünyada eğitim modellerinin değişimini, dijital vatandaşlık bilincini, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmenin rolünü anlattı. "Yapay Zekâ Pazarlaması" konusunda Iğdır Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Barış Armutcu, kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ve otomasyon uygulamalarının günümüz pazarlama anlayışını nasıl dönüştürdüğünü örneklerle açıkladı. Son olarak Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik ise "Dijital Dönüşüm Çağında Akıllı Lojistik ve Tedarik Zinciri: Yeni Medyanın Etkileri" başlıklı konuşmasında yeni medya ve dijital teknolojilerin lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde getirdiği yeniliklerin akıllı sistemlerde sunduğu katkılara dikkat çekti. Dijital çağın dinamiklerine ilişkin disiplinler arası bir bakış sunan sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
İstanbul Sedef Güler cinayeti davasında tutuklu sanık: "O anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım" Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü" dedi. Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran 2024 tarihinde denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer, müşteki abla Sevda Güler ve tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülüzar Sezer, "Bana atılan iftiraların hiçbirini kabul etmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" dedi. Müşteki abla Sevda Güler ise, "Ben ve kardeşim uyuşturucu kullanmadık" diye konuştu. "Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü. Tekrar cezaevine girmemek için böyle bir şey yaptım. O an için ne yapacağımı bilemedim ama maktule zarar vermek istemedim" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Fırat Baykara ise savunmasında, "Olayın en başından beri benim suçsuz olduğum belli. Sevda başından beri bir şeyleri gizliyor. Bu olayda en zayıf halka benim. Benim üstüme oynanmaya çalışılıyor. Ben Yavuz dahil olmak üzere dosyada adı geçen kimseyle telefon bağlantısı kurmadım. Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" diye konuştu. Müşteki anneden sanığa: Kızıma iftira atamazsın Sanık Fırat Baykara’nın savunması üzerine söz olan müşteki anne Sezer, "Çocuklarıma iftira atamazsın’ diyerek sanıklara tepki gösterdi. Bunun üzerine anne ve sanık Baykara arasında tartışma çıktı. Yaşanan gerginlik sonrası mahkeme duruşmaya ara verdi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği iddianamede ifade edildi. İddianamede, Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.
Eskişehir bestHONEY Erasmus+ Projesi’nin 4. Uluslararası Etkinliği gerçekleştirildi Eskişehir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından açılış toplantısıyla başlayan bestHONEY Erasmus+ Projesi’nin (En İyi Bal İçin Hijyen, Ambalaj ve Üretim Standartlarını AB Seviyesine Getirme) uluslararası toplantısı, İspanya’nın Barselona şehrinde yapıldı. Geçtiğimiz nisan ayında başlayan proje; Fransa (Compigne), İtalya (Agrigento), İtalya (Bari), İspanya’nın (Barselona) mesleki eğitim kurumları ve sektörel katılımcıların arasındaki işbirliğini güçlendirdi. Projenin, Avrupa Birliği genelinde bal üretimi, hijyen ve ambalaj standartlarının uyumlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçladığı belirtildi. Projenin İspanya ayağında saha ziyaretleri ve pratik öğrenme faaliyetleri Toplantının ilk günü, İspanya ev sahibi kuruluş tarafından koordine edilen saha tabanlı öğrenme faaliyetlerine ayrıldı. Katılımcılar, Sant Antoni de Vilamajor bölgesinde, Montseny Doğal Parkı olarak bilinen dağlık bir alanda bulunan yaklaşık 300 arı kovanına sahip bir arılığı ziyaret etti. Bu ziyaret, arıcılıkta kalite kontrol ve kraliçe arı üretiminde iyi uygulamaları gözlemleme ve profesyonel arıcı ile tüm proje ortakları arasında sürdürülebilir üretim yöntemleri hakkında bilgi alışverişinde bulunma fırsatı sağladı. Proje katılımcıları öğleden sonra, Tarragona ilindeki El Perell’da bir arıcılık kooperatifini ziyaret ederek bal paketleme tesisinin teknik incelemesini gerçekleştirdi. Katalonya’da ki en büyük balmumu üretim tesisi de ziyaret edildi. Ayrıca, İspanya’da arıcılığın tarihi gelişimine ve sosyo-ekonomik önemine dair bilgiler sunan Arı Ürünleri Müzesi’ne de gidildi. Bu faaliyetler, ortak ülkeler arasında akran öğrenimini ve iyi uygulamaların aktarımını destekledi. Uluslararası toplantılar ve bilgi alışverişi İkinci ve üçüncü günlerde, Barselona’daki Generalitat de Catalunya’da proje toplantıları ve eğitim oturumları düzenlendi. Tüm ortaklar önceden hazırlanmış bir gündeme dayalı olarak, arı sağlığı, hastalık önleme, üretim standartları ve arıcılıkta ekonomik sürdürülebilirlik konularına odaklanan sunumlar gerçekleştirdi. Bu oturumlar katılımcıların ulusal uygulamaları karşılaştırmalarına, ortak zorlukları belirlemelerine ve Avrupa düzeyinde yenilikçi ve aktarılabilir çözümleri tartışmalarına imkan sağladı. Toplantı sırasında, ev sahibi kurumu temsilen Rosa Altisent Rosell, Erasmus+ projelerinin kurumsal işbirliğini, karşılıklı öğrenmeyi ve uzun vadeli ortaklıkları teşvik etmedeki önemini vurguladı. Ayrıca gelecekte benzer girişimlere devam etme konusundaki ilgisini dile getirdi. Eskişehir İl Tarım ve Ormancılık Müdürü ve Proje Yetkilisi Yüksel Çil, Erasmus+ işbirliğinin katma değerini ve projenin hem AB Üye Devletleri hem de ortak ülkeler için somut çıktılarının önemini vurguladı. Projenin arıcılık sektöründe kapasite geliştirme, inovasyon ve kalite iyileştirmeyi desteklemedeki rolüne dikkat çekildi. Sonuçlar ve yaygınlaştırma Uluslararası toplantı, proje ortakları arasındaki işbirliğini başarıyla güçlendirdi, mesleki yetkinlikleri artırdı ve bal üretimi ve kalite standartlarına yönelik ortak yaklaşımların geliştirilmesini destekledi. Faaliyetler sırasında elde edilen bilgiler, proje sonuçlarının yerel, ulusal ve Avrupa düzeylerinde yaygınlaştırılmasına katkıda bulunacağı belirtildi. Programın sonunda, ev sahibi kurum tüm katılımcılara katılım sertifikaları verdi. Toplantı, bestHONEY projesi sonuçlarının gelecekteki işbirliğine ve yaygınlaştırılmasına yönelik iyi dilek ve temennilerle sona erdi.