GÜNDEM - 13 Nisan 2020 Pazartesi 12:01

Amazon ormanları alarm mı veriyor

A
A
A
Amazon ormanları alarm mı veriyor

Amazon ormanlarının, gelecek 10 yılda atmosferdeki karbon kaynaklarından biri haline gelebileceği bildirildi.

İklim değişikliği ve arazilerin olumsuz kullanımı, tropikal ormanların karbon emme kabiliyetine zarar veriyor. Dünyaca ünlü Nature Dergisinde yayımlanan yeni araştırmanın yürütücülerinden Leeds Üniversitesi’nden Prof. Dr. Simon Lewis, tipik bir tropikal ormanının 2060’larda karbon kaynağına dönüşebileceği uyarısını şu sözlerle ifade etti; "İnsanlar bu zamana kadar şanslıydı çünkü tropikal ormanlar hava kirliliğinin çoğunu temizliyordu.

Ancak bu temizliğe sonsuza dek devam edemezler. Küresel karbon döngüsü aleyhimize çalışmaya başlamadan fosil yakıt emisyonlarımızı azaltmalıyız. Derhal harekete geçilmeli.”

Ohio State Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gülçin Sarıcı Türkmen de iklim değişikliği ile mücadelenin önemine dikkat çekerek, bu sonuçların karar alıcıları hareket geçirmesi gerektiğini vurguladı. Türkmen, Lewis’i şu sözlerle destekledi; "Bu çalışmalar aslında belirli bir bölge hakkında tahmin olmaktan ziyade, değişikliğin ne denli hızlı gerçekleştiğini gösteren bir gösterge. Atmosfere salınan sera gazlarının sebep olduğu dünya genelindeki sıcaklık artışları, kuraklıklar, orman yangınları ve daha fazlası için bir çözüm bulmak hepimizin görevidir. Bu noktada temiz enerji kaynaklarını tercih etmeli ve fosil kaynakların kullanımını en aza indirmeliyiz. Yeni bulguların karar alıcıları bir uyarı niteliğinde olmasını ve harekete geçirici bir etki oluşturmasını umuyoruz.” 

Amazon ormanları alarm mı veriyor

300 bin ağaç, 30 yıl boyunca takip edildi 

Bu araştırma, 30 yılı aşkın süre 300 bin ağaç takip edilerek tropikal ormanların karbon emme oranında yaşanan düşüşü kanıtlayan ilk büyük ölçekli çalışma oldu. Araştırmacılar, yıllarca aralarında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bulunan Salonga Ulusal Parkının da bulunduğu sahaları ziyaret etti ve bununla birlikte Afrika ve Amazon’daki iki büyük orman gözleme araştırması ağını birleştirdi. Amazon ormanlarının 2030’larda karbon kaynağına dönüşeceği tahmini, değişen sıcaklık ve yağış miktarlarının 2040 yılına kadar ormanların ne kadar karbonu depolayabileceğini tahmin eden gözlemlere ve istatistik modellerine dayanıyor.
Yükselen sıcaklıklar, kuraklık ve ormansızlaşma gibi etkenlerin sonucu olarak 1990’larda emilen karbon miktarı üçte bir oranda azaldı. Bu düşüşün devam etmesi bekleniyor. Atmosferdeki karbonun tropikal ormanlar tarafından emilmesi, 1990’larda insan kaynaklı karbondioksitin yüzde 17’sine denk gelen 46 milyar tonla zirveye ulaşmıştı. Geçtiğimiz 10 yılda bu miktar 25 milyar tona gerileyerek küresel emisyonların yalnızca yüzde 6’sını kapsadı. Bu fark Birleşik Krallık, Fransa ve Kanada’nın neredeyse 10 yıllık fosil yakıt emisyonlarına eşdeğer. 

Araştırmaya göre, yalnızca tropikal ormanlara güvenmek, büyük ölçekli sera gazı emisyonların dengelenmesinde yeterli değil. Kuraklık ve yükselen sıcaklıklar sonucu ağaçların kuruması ve ölmesi gibi sebeplerden, ormanların karbon emme kabiliyetleri git gide azalıyor. Kasım ayında Glasgow’da gerçekleşecek Birleşmiş Milletler (BM) iklim müzakerelerinde, ülkelerin net sıfır emisyona ulaşma hedeflerini ortaya koyması bekleniyor. Karbon emisyonların durdurulması için var olan ormanları zenginleştirme veya yeni ormanlar yetiştirme gibi dengeleme yollarının yanı sıra başka planların da devreye alınmasını zorunlu kılıyor. Lewis’in bu konu hakkındaki yorumu ise şöyle; “Dengeleme hakkında birçok şey söyleniyor. Ancak asıl yapılması gereken şey, her ülke ve sektörün sıfır emisyona ulaşması.” 

İklim değişikliği için kazanç noktaları arttırılmalı 

Başta karbondioksit olmak üzere metan, azotoksit, kloroflorokarbonlar gibi gazlardan oluşan sera gazlarının atmosferdeki oranının giderek artması, küresel ısınmayı tetikleyen en etkili faktör. Sera gazları dünya genelindeki sıcaklık artışlarına, buna bağlı olarak iklim değişikliğine, kuraklıklara, ekosistemlerin bozulmasına ve orman yangınlarına sebep oluyor. Avustralya’da yakın zamanda yaşanan orman yangınlarının ardından uzun süreli kuraklık yaşanmasının daha kuru bir ekosistem değişikliğine yol açabileceği belirtiliyor.
Çok geç olmadan toplumsal farkındalığı arttırarak iklim değişikliğine karşı topyekun mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Gülçin Sarıcı Türkmen, enerji tercihlerinin küresel ısınmadaki rolünün altını çizerek şunları söyledi; “2019 Eylül ayında başlayıp 4 ay boyunca kontrol altına alınamayan Avustralya yangınları, iklim değişikliği gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmemize sebep oldu. Bu noktada temiz enerji kaynaklarını tercih etmeli ve fosil kaynakların kullanımını en aza indirmeliyiz. Bir enerji santralinde elektriğin üretilme aşamasına kadar geçen bütün üretim zinciri süreci göz önünde bulundurulduğunda, karbondioksit (CO2) salımının en az olduğu seçenek nükleerdir. TAEK’in verilerine göre; hali hazırda elektrik üretiminde kullanılan nükleer güç santralleri sayesinde, sera gazı salınımında yıllık yaklaşık olarak yüzde 17 kazanç sağlanır. Toplumsal farkındalığı arttırarak iklim değişikliğine karşı topyekun bir mücadele vermeliyiz.”

Büyük ekosistemler tehlike altında

Nature Dergisinde yayımlanan başka bir araştırma da Amazon ormanları (yaklaşık 5.5 milyon km2), Karayip mercan kayalığı gibi (20 bin km2) büyük ekosistemlerdeki değişikliğin ne denli hızlı gerçekleştiğini gösteriyor. Bu araştırmaya göre de bir ekosistemin boyutu ve bozulma hızı arasındaki ilişkiyi gözlemlemek adına daha önce 'rejim değişikliği' yaşanan 42 adet vak'a incelendi. Rejim değişikliği terimi, Newfoundland’deki balıkçılığın bozulması, Sahel’deki bitki örtüsü kaybı ve Nijer’de bulunan tarım alanlarının çölleşmesi gibi yaşanan değişiklikleri tanımlamak için kullanılıyor. İstatistiksel verilere göre, Amazon boyutundaki bir ekosistem kritik eşik aşıldığı takdirde 50 yıl içinde bozulabilir. Araştırma ile ilgili yorumlar insan faaliyetlerinden doğan riskler konusunda alarma geçilmesi gerektiği noktasında buluşuyor. Bu riskler insanların bağlı olduğu geniş ve istikrarlı ekosistemi sarsıyor. Var olan ormanların korunması ve çeşitliliğinin sağlanması gibi hemen alınabilecek etkili önlemler olduğu belirtiliyor. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Boğazı kesilerek öldürülen kadının katili akrabası çıktı: 3 adet altın bilezik için öldürmüş Samsun’da boğazı kesilerek öldürülen 2 çocuk annesi kadının katili aynı binada oturan akrabası çıktı. Katil, kadını kolundaki 3 adet bilezik için öldürmüş. Olay, Samsun’un Atakum ilçesi Balaç Mahallesi’ndeki 17 katlı sitenin 13.katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Fatih Yıldırım (41) eşinden haber alamayınca evine gitti ve komşusunun da yardımıyla tornavida ile yangın merdiveninin kapısını açıp eve girdiler. Fatih Yıldırım, 2 çocuk annesi eşi Kader Yıldırım’ı (39) boğazı kesilmiş halde hareketsiz olarak buldu. Olay 112 Acil Çağrı Merkezi’ne haber verildi. Eve giden polis ve sağlık ekipleri, Kader Yıldırım’ın hayatını kaybettiğini tespit etti. Kadının cansız bedeni polisin olay yerindeki incelemesinin ardından otopsi için Adli Tıp Kurumu Samsun Grup Başkanlığı’na gönderildi. Koca Fatih Yıldırım ifadesine başvurulmak üzere Samsun Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yıldırım, eşinin kolundaki altın bileziklerin çalınmış olduğunu söyledi. Polis olayla ilgili yaptığı araştırma sonucu cinayet olayını gerçekleştiren şahsın aynı binanın 3’üncü katında oturan ölen kadının eşinin halasının oğlu M.I. (32) olduğu tespit etti. Yakalanarak gözaltına alınan M.I.’nın 300 bin TL borcu olduğunu, kadının bilezikleri almak için cinayeti gerçekleştirdiğini itiraf etti. Polis M.İ.’nin cinayet sonrası kadının kolundan aldığı 3 adet altın bileziği ele geçirdi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Muğla Muğlalı arıcılara damızlık ana arı dağıtımı Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün, Hayvancılık Genel Müdürlüğü desteğiyle başlattığı ‘Muğla Arısının Seleksiyon ve Islahının Sürdürülebilirliği Projesi’ kapsamında 20 arıcıya 5’er adet olmak üzere toplam 100 adet damızlık ana arı teslim edildi. Hastalığa karşı dirençli hatlar oluşturuldu Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, 2011 yılından bu yana Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği ve Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü destekleriyle çeşitli ıslah projeleri uyguladıklarını anlatarak, Muğla’da yerel arı ırkının ıslahı konusunda titizlikle çalıştıklarını söyledi. Saylak, “İlimizde ve ülkemizde arıcılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliği için bölgeye uyumlu, yüksek verimli, hastalıklara ve zararlılara karşı dirençli ana arıların elde edilmesi ve bu arıların bölge üreticileri tarafından kullanımının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün ‘Muğla Bal Arısında Amerikan Yavru Çürüklüğü Hastalığına Karşı Direnç Geliştirilmesi’ projesi ile ‘Muğla Bal Arısında Varroaya Karşı Islah Kolonilerinin Geliştirilmesi ve Yetiştirilmesi’ projeleri başarıyla yürütülmüş ve gelinen nokta itibariyle; Amerikan Yavru Çürüklüğüne ve Varroaya dirençli hatlar oluşturulmuştur” dedi. Saylak, her iki proje kapsamında 2018-2021 yılları arasında toplam 80 üreticiye; 160 yapay döllenme damızlık ana arı, 240 doğal döllenme damızlık ana arı olmak üzere toplam 400 ıslah edilmiş ana arı dağıtımı yapıldığını sözlerine ekledi. Barış Saylak, İl Müdürlüğü’nün proje iştirakçisi olduğu ‘Apiterapik Arıcılık Ürünleri Ar-Ge İnovasyon ve İşleme Merkezi Projesi’ ile de 2022-2023 yıllarında 61 genç arıcıya ana arı üretim eğitimleri verilerek, üreticilerin sertifikalandırıldığını söyledi. Toplam 530 bin TL bütçeli proje ile Muğla arıcılığında yeni dönem Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle hazırlanan toplam 530 bin TL bütçeli, ‘Muğla Arısının Seleksiyon ve Islahının Sürdürülebilirliği Projesi’ kapsamında arıcılara dağıtılan 100 adet damızlık ana arının 80 tanesinin doğal döllenme yoluyla, 20 tanesinin ise yapay tohumlanmadan elde edildiği belirtildi. Proje ile Muğla arısının ıslah çalışmalarında önemli aşama kaydedilmesi ve ıslah merkezinin sürdürülebilirliğinin sağlanması hedefleniyor. Bu çerçevede, ilimizdeki arıcılık faaliyetlerinde üretimin çeşitlendirilmesi, kaliteli ve sağlıklı ana arı kullanımının teşvik edilmesi ve bölgemizin damızlık ana arı ihtiyacının sertifikalı üretim şekliyle karşılanması gibi önemli hedefler adım adım hayata geçirilecek. Fethiye İncirköy’deki Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR) Islah Merkezi’nde düzenlenen dağıtım törenine, AK Parti Muğla Milletvekili Yakup Otgöz, HAYGEM Müdürü Salih Çelik, Muğla Vali Yardımcısı İsmail Soykan, İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, TAB Başkanı Ziya Şahin ve MAYBİR Başkanı Veli Türk ile arıcılar katıldı.