GÜNDEM - 10 Mart 2020 Salı 13:02

Antalya’da bir firma meyve ağaçlarını zirai don olayına karşı koruyan iki organik gübre geliştirdi

A
A
A
Antalya’da bir firma meyve ağaçlarını  zirai don olayına karşı koruyan iki organik gübre geliştirdi

Antalya’da faaliyet gösteren yerli ve milli bir firma, meyve ağaçlarını zirai don olayına karşı koruyan 2 organik gübre üretti. 3 yıl boyunca sahada-7 ile-15 derece sıcaklıkta denemesi yapılan ürün, yüzde 70 ile 98 arasında bir başarı sağladı. Uygulanacak bu iki ürün ile çiftçi, bir yılını bağladığı meyve ağaçlarında rekolte düşüşü yaşamayacak.

Antalya Organize Sanayi Bölgesi Toptancılar Sitesinde 7 yıldır, ’Türk tarımının kimyasını önemsiyoruz’ sloganıyla faaliyet yürüten Avagro Tarım Kimya’nın, bitki besleme ile organik bitki koruma alanında sertifikalı 110 ürünü bulunuyor. 42 kişilik ekiple AR-GE faaliyetlerine ayrı bir önem veren firma, Türk çiftçisinin yaşadığı en önemli sorunlardan, meyve ağaçlarını don olayına karşı koruyacak ürün üzerinde çalışma yaptı. 5 yıllık bir çalışma sonucu organik olarak üretilen BİG tonik(aminoasit) ve Salica SAR(deniz yosunu) sıvı gübrenin Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde denemeleri yapıldı. Bursa,Konya,Bitlis,Siirt,Gaziantep ve Malatya’da saha denemesi yapan ekipler, ürünlerinin çiçekleri olan her meyveyi dona karşı korumada, büyük bir başarı sağladığını gözlemledi. Çiftçi, zirai don uyarısından bir gün önce, bu iki ürünü, ilaç makinesi aracılığıyla ağacı yıkamak şeklinde uygulamasını yapıyor. Ağaçtaki su dolaşımını hızlandıran gübre, donma olayını da önlemiş oluyor.

Genel Müdür Durmuş Avcı, 7 yıldır faaliyette bulundukları tarım sektörüne ciddi katkılar verdiklerini kaydetti. Doğadaki her türlü canlı için bitki besleme ürünleri yaptıklarının altını çizen Avcı,“ Sera ürünleri, meyvecilik, park ve peyzaj ürünleri, çim ve çiçekler için bitki besleme ürünleri yapıyoruz. 12 ülkeye ürünlerimizin ihracatını yapıyoruz. Rusya ve İtalya’da firmalarımız var.” diye konuştu.

  "3 yıl sahada denemesi yapıldı"

“Türk tarımının kimyasını önemsiyoruz” sloganıyla yola çıktıklarının ifade eden Avcı,” Genelde bizim sektörde faaliyet gösteren firmalar kimya alanına pek önem göstermezler. Ama uğraştığımız iş genelde kimyadır. Kimya bölümüne ciddi yatırım yaptık. AR-GE çalışmaları yaptık. Çiftçimizin sorunlarını giderecek, çözemedikleri bazı konulara çözüm bulmaya çalıştık. Bu kapsamda 5 yıl önce geliştirdiğimiz bir ürün var. 3 yıl bu ürünün sahada arazi çalışmalarını yaptık. Meyvecilikle uğraşan çiftçinin yılda bir kez geliri olur. Bir kez hasat yapabilmesi için meyvenin çiçek açması ve ürün tutması gerekir. Ama genelde nisan ayında bir don olayı gerçekleşir. Çiçek döneminde ağaç ürünümüzle yıkanırsa don olayına karşı büyük bir başarı sağlanıyor.” dedi.

"Çiftçinin bir yılı donda gidebiliyor"

Ürettikleri deniz yosunu içerikli gübre ve aminoasiti ilaçlama makinesine belirledikleri oranda kullanılması gerektiğine değinen Durmuş Avcı,“ Konya’da kirazda -7, Bitlis’te yine kirazda -14, Bursa’da elmada -6 derecede denemeler yaptık. Eğer bu uygulama zamanında yapılırsa başarı oranı yüzde 98’i bulacaktır. Meyvecilikle uğraşan çiftçinin yılda bir geliri olur. O bir hasadı çiftçinin yapabilmesi için ağacın çiçeklerinin korunması gerekir. Çiçek döneminde olası bir don olayı öncesi çiftçi, bu uygulamayı yaparsa yüzde 70 ile 98 arasında başarı sağlayacaktır.” ifadelerine yer verdi. Avcı, uygulamadaki başarının ağacın yaşı, bahçenin konumu, zirai donlu gecenin süresi ile de doğrudan bağlantılı olduğunu bildirdi.

"Uygulama yıkama şeklinde"

İki ürünün karıştırılarak, don olayından bir günce ilaçlama makinesiyle ağaca yıkanır şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Durmuş Avcı, “ Yıkama şeklinde bir ilaçlama yapıyoruz. Gece soğuk başladığı an ağaç o soğuğu hissetmiyor. Meyve ağacındaki suyu hızlı şekilde çalıştırıyoruz. Bir nevi soğuk havalarda meyve ağacını hızlı çalıştırıyoruz. Su dolaşımı hızlı olduğu için donmayı önlüyoruz.” dedi.

"En az yüzde 80 başarı"

Dondan etkilenecek olan çiçekli her türlü meyvede ürünün kullanabileceğini işaret eden Avcı,“ Denemeleri Malatya’da kayısı ağacında, Gaziantep ve Siirt’te Antep fıstığı ağacında, kirazda, ayvada, elmada,erikte denemeleri yaptık. Don olması muhtemel bir günde bu ürünü kullandığı zaman çiftçi bir sezonunu kurtarmış olacak. Çiftçinin donlu gecede riski yüzde 15-20 seviyelerinde kalacak. Ağacın üzerindeki çiçeğin çoğunluğu kurtarılmış olacak.” ifadelerine yer verdi.

"Rekolte düşmeyecektir"

Antep fıstığına ayrı bir parantez açan Avcı, "Fıstığın çiçekleri soğuğa çok hassas. İki ürünümüz uygulandığı takdirde ciddi bir sonuç alınır, ağaç dona karşı korunur. Verim düşmeyeceğinden rekolte de bir düşüş yaşanmayacaktır. Fiyatta da dalgalanma olmaz. Ayrıca verimin artmasına katkı sağlayacaktır"ifadelerine yer verdi.

"Kalıntı bırakmaz"

Çiftçilerin ürüne bayilerden ulaşabileceğini dile getiren Durmuş Avcı, “Buna benzer kimyevi ithal ürünler vardı. Bizim ürünümüz organik. Yüzde yüz yerli, organik sertifikalı ve meyve üzerinde kalıntı bırakmaz.” dedi.

"Türk ürünü"

Yerli bir firma olarak ithaller kadar iyi işler yapabildiklerini göstermek istediklerini işaret eden Avcı, “Bitkinin sar sistemini geliştirdiği için vurgu yapmak için ismini Salica SAR, diğerinin ismi ise BİG tonik koyduk. Her ürünümüzün üzerinde bayrağımızın yer aldığı ay yıldız logomuz vardır. Patentli logomuzla bu ürün yerli ve milli olduğunu gösteriyor.”dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.