SPOR - 24 Haziran 2021 Perşembe 11:28

Aziz Yıldırım'dan Ali Koç'a: 'Seni affetmem, bunu bil. Seni bu seyirciyle göndereceğim'

A
A
A
Aziz Yıldırım'dan Ali Koç'a: 'Seni affetmem, bunu bil. Seni bu seyirciyle göndereceğim'

Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım, düzenlediği basın toplantısında bir daha başkan adayı olmayı düşünmediğini söyledi. Yıldırım, Ali Koç yönetimine ise sert tepki göstererek, “Ben buraya kadar sabrettim, bundan sonra sabretmem! Her gecenin bir sabahı olmaz! Beni kızdırmayın, ayıp denen bir şey var! Ben Fenerbahçe’nin kendisiyim, 30 yılımı bu kulübe verdim” dedi. Ayrıca Ali Koç'a sert sözler sıralayarak 'Seni affetmem, bunu bil. Seni bu seyirciyle göndereceğim' dedi.

"Aday olmayacağım"

Fenerbahçe Eski Başkanı Aziz Yıldırım, uzun süren sessizliğini bugün gerçekleştirdiği basın toplantısında bozdu. Toplantı öncesinde salona gelen Yıldırım, bu hafta sonu yapılacak olan kongre öncesinde kafalardaki soru işaretlerini kaldırdı.

Gerçekleşecek olan kongrede aday olup olmayacağı tartışmaları yaşanan Aziz Yıldırım, basın toplantısı öncesinde "Bir daha aday olmayacağım" diyerek, bu konuya son noktayı koydu.

“Bize rakip olamazsınız!”

Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım uzun süredir süren sessizliğini bozdu. Basın toplantısı düzenleyen Yıldırım, Ali Koç yönetimine sert tepki gösterdi. Bir hayli sinirlendiği gözlenen Aziz Yıldırım, “Ali Koç’un içine Aziz Yıldırım ve arkadaşları kaçmış. Buradan söylüyorum artık lütfen bizi kendine rakip görme. Biz Fenerbahçe’nin birer ferdiyiz.

Bu saygıdeğer insanlar Fenerbahçe’nin her zaman hizmetinde oldular. Yönetime girerek değil. Dost olarak, arkadaş olarak. Bizi düşman olarak görme. Bizi içinden at. Bizi rakip görme. Bizle rakip olabilmenin tek şansı var. 20 sene başkanlık yapacaksın, birazdan söyleyeceğim şampiyonlukları, başarıları kazanacaksın, stadı yıkacaksın yeniden yapacaksın, kapalı salonu yıkacaksın yeniden yapacaksın, Topuk Yaylası’nı, Dereağzı’nı, Can Bartu’yu, hepsini yıkacaksın yeniden yapacaksın.

Sonra gözümün üstünde kaşım var demeyeceksin hapise gideceksin, hapise! Öyle şey yok! Bugüne kadar sabrettim, bundan sonra sabretmem! Yanındaki insanlar ‘Aziz Yıldırım’a göstereceğiz’ diyorlar. Bana kimse bir şey gösteremez! Her gecenin bir sabahı olmaz, bilin! Beni fazla kızdırmayın! Ayıp denen bir şey var, sustukça üstümüze geliyorsunuz. Ben Fenerbahçe’nin kendisiyim! 30 yılımı bu kulübe verdim ben! Beni soyundurmayın yeniden! Korkuyorsunuz! Korku dağları sardı, gidiyorsunuz boykot yapacaklar diyorsunuz.

Biz Fenerbahçeliyiz, boykot yapmayız! Ahlaksızlar! Bizi şikayet etmeyin. Ben de gidip başkalarının söylediğini yapmam, bunu bilin. Finansal konuşacağım, konuşacağım tabi.

Sen konuştun, 3 senedir anlatıyorsun. ‘Enkaz aldık’ vesaire. Benim ve arkadaşlarımın suistimali varsa mahkemelere orada. Gidersiniz bizi mahkemeye verirsiniz. Ama ben sizi mahkemeye vereceğim. Bunu bilin! Fenerbahçe kürsüsünde çıkıp da konuşan insanların verdiği sözleri yerine getirmesi lazım” ifadelerini kullandı.

Fenerbahçe Kulübü eski Başkanı Aziz Yıldırım, basın toplantısı düzenledi. Toplantıya eski yöneticiler; Mahmut Uslu, Şekip Mosturoğlu, Ali Yıldırım, Abdullah Kiğılı, Yasemin Merçil, Murat Özaydınlı, Nihat Özbağ, Öner Fırat, Mithat Yenigün, İlhan Ekşioğlu, Ozan Balaban ve Cenk Başak ile çok sayıda davetli katıldı.

Aziz Yıldırım, toplantı öncesi yaptığı açıklamada, başkanlık için aday olmayacağını ifade ederek, "Mahallede yönetim listesi yapsanız bu liste olmaz. Fenerbahçe’nin geleceğini tehlikede gördüğümüz için toplandık. Gerekirse kongrede konuşma da yaparım" diye konuştu.

"Bizleri tahrik ettiler ama biz bu tuzaklara düşmedik"

Aziz Yıldırım, 3 yıl önce yapılan Olağan Seçimli Genel Kurul’da Ali Koç’un büyük teveccüh ile başkanlığa seçildiğini ifade ederek, kendi dönemindeki yöneticilerle bir araya geldiklerini ve bu zamana kadar kimsenin herhangi bir sebepten dolayı konuşma yapmama kararı aldıklarını söyledi. İyi zamanda da kötü zamanda da ses çıkarmayacakları konusunda anlaşmaya vardıklarını kaydeden Aziz Yıldırım, "Arada bizi tahrik ettiler. Konuştuğumuzda neden konuştunuz, konuşmadığında neden konuşmadın diye bir yola getirmeye çalıştılar.

Biz bu tuzaklara düşmedik. Çünkü Fenerbahçe yönetimine bir bahane olmaması için bu tutumu sergiledik. Bugünden sonra Fenerbahçe’ye yapılacak olan zararların karşısına kamuoyunu bilgilendireceğiz ve gereken hareket neyse yapacağız.

3 senedir enkaz edebiyatı konusu var. Biz çok kötü bir mali tablo aldık, öyle bir tablo bırakmadık biz. Bu rakamları açıklayacağım ve bunları açıklarken önerilerim olacak. Bunları yaptığımız zaman neyin ne olduğunu daha iyi göreceğiz. Biz 1998 yılında o günkü söylemle 1 oyla başkan seçildik. Geldiğim günden 20 yıl sonrası bıraktığım Fenerbahçe arasında çok büyük fark vardı.

Geldiğimde Dereağzı’nda bir tek tesis vardı. Kapısı yoktu tesisin. Biz hiç düşünmedik arkadaşlarla parayı harcayıp şampiyon olalım kulübe bir şey bırakmayalım diye. Fenerbahçe’nin mal varlığı borçlarından fazladır ama başkan hesap kitap tutuyor, Galatasaray ile Beşiktaş’ın malları fazladır diyor. Beşiktaş’ın stadı var, tesisleri var, bir de Beşiktaş’ta apartman var.

Galatasaray’ın neyi var; Florya’da yarısı devlete ait olan arsa, devletin yaptığı stat, alınan arazi ve nakit para var başka bir şey yok. Fenerbahçe’nin neyi var? Burada ne olduğunu okuyacağım. Yeni yönetim geldiğinden beri sözler verdi onları da göstereceğim. Bugüne kadar bunlar hiçbir tane ağaç diktiler mi? Kulübün oraya bekçi kulübesi yaptılar, bunun dışında başka bir şey yok. Bu 16 bin üye Ali Koç’u niye seçti ben anlamadım. 16 bin kişi beyaz atlı prens olarak gördü seni.

Gelecek yıl pamuk prensesi alıp uçuracaksın. Fenerbahçe tarihinde iki defa futbol takımı küme düşüyordu. Biz Ali Şen zamanında 1980’lerde averajla kümede kaldık. Bundan 3 sene önce son 3-4 maça kala küme düşmekten kurtulduk. Altıncı mı yedinci mi olundu ne. Bu sene de 3’üncü olduk.

Ali Koç şunu bilmeli Fenerbahçe taraftarı ve Fenerbahçeliler bundan başarılı bir futbol takımı ve spor kulübü bekliyor. Ben şampiyonluk sözü vermedim diyor. Fenerbahçe Başkanı olan, yönetimde olan herkes şampiyonluk sözü vermek zorundadır. Biz şampiyon olamazsak başarılı değilizdir” diye konuştu.

“Ne sıkıntı çektin, hapis mi yattın?”

Fenerbahçe Stadı’nı bankadan borç alarak 100 milyon Dolar’a yaptıklarını söyleyen Aziz Yıldırım, “Bugünkü değeri 130 milyon Dolar gözüküyor. Can Bartu, Dereağzı Tesisleri, buradaki atletizm salonlarını yaptık. Faruk Ilgaz Tesisleri, Topuk Yaylası, Ankara Tesisleri, villalar, Gebze’de arazi, Fikirtepe Tesisleri, ülkenin çeşitli yerlerinde alınmış arsalar şeklinde devam ediyor.

Varlıkların farkında değiller gidip gezmediler ki. Ama hep bir bahaneleri var. Biz en kaz aldık diyorlar. Ali Şen’den ben başkanlığı aldığım zaman 1998’de gazetede borç 5.5 trilyon yazıyordu. Divan Kurulu’nda yapıldı bu durum. Biz buradan geldik buralara. Seçildi diyor ki; 'Ben bu 3 senede çok sıkıntılar çektim'. Hapis mi yattın? Pandemide 1 hafta evden çıkmadın. Ali Koç’un bir sıkıntısı var.

Aziz Yıldırım ve arkadaşlarından rahatsız oluyor. Biz kaybettiğimiz için kenara çekildik. Biz aday olduk seçilemedik. Seçilseydik o şartlar neyse bizlerde onu yaşayacaktık. Bizler kaçmadık buradayız yine kaçmayız. Ben çok eziyetler çekiyorum herkes bana saldırıyor diyor” dedi.

“Fenerbahçe’nin kendisiyim, 30 yılımı bu kulübe verdim”

İlk başkan seçildiğinde büyük bir muhalefetle karşılaştığını ve FETÖ kumpası ile hapis yattığını dile getiren Yıldırım, “Ali Koç’un içine Aziz Yıldırım ve arkadaşları kaçmış. Bizi kendine rakip görmesin biz bu camianın ferdiyiz. Bunların hepsi değerli insanlar. Yönetime girerek veya dışarıdan değil. Dost arkadaş olarak varız. Bizi düşman olarak görme, bizi içinden at.

Bizle rakip olmanın tek şartı var; 20 sene başkanlık yapıp o başarıları alacaksın, stadı tekrardan yapacaksın, tesisleri yıkıp yeniden yapacaksın 20 sene bunları yapacaksın sonra gözümün üstünde kaşım yok demeyeceksin. Ben buraya kadar sabrettim, bundan sonra sabretmen. Her gecenin bir sabahı olmaz beni kızdırmayın, ayıp denen bir şey var. Ben Fenerbahçe’nin kendisiyim, 30 yılımı bu kulübe verdim. Bizi şikayet etmeyin” şeklinde konuştu.

“Benim bir suistimalim varsa mahkemeler var, bizi mahkemelere verirsiniz”

Mali konularda kendisinin bir suiistimali varsa yönetimden kendisini mahkemeye vermesini isteyen Aziz Yıldırım, “Ben sizi mahkemeye vereceğim. Bu kürsüde gelip Fenerbahçe’nin kürsüsünde konuşan insanların verdiği sözleri yerine getirmesi lazım. Ben sana teklif yaptım.

150 milyon Euro biz verelim 150 sen var futbolu sen idare et, basketbolu biz alalım dedim. Sen kulübe ne verdin, 50 milyon Dolar hibe ettin. Sonra 297 trilyon borç verdiğini söylüyorsun. Ben 1998-1999’da 30 milyon Dolar nakit verdim kimseye de söylemedim. Senin verdiğin para 80 milyon. Sen 150 milyon Euro söz verdin, sözünü yerine getir” dedi.

“Seni bu seyirciyle göndereceğim”

Ali Koç’un görev süreci boyunca şu ana kadar 52 tane oyuncu aldığını vurgulayan Aziz Yıldırım, “Para yok bu kulüpte, batmış bu kulüp, bu kadar oyuncuyu nasıl alırsın? 6 tane antrenör aldın. Bunların bonservislerine ne verdin. SPK nerede, biz bildiriyorduk oyuncuları. Onlar da yok ortada. Şimdi Fenerbahçe’yi şikayet edecek diyor. Çünkü Fenerbahçe’nin nereye gittiğini kimse bilmiyor.

6 tane antrenör, ‘30 yaşından büyük oyuncu almayacağız gençleştireceğiz’ dedi, herkesi kandırdı. Biz Fenerbahçeliler safız ya. Geldiğimiz nokta ne. Onların kendi rakamlarıyla 2 trilyon borç gösteriyorlar bana, kendileri dağıttığı kitapçıkta yüzde 67 borç artmış, kendi verdikleri hariç. 2 yılda bu kulübe 500 milyon Dolar para gitti. Ne oldu bu paraya. 50 milyon Euro bu arkadaşların çalışmalarının alınmış olan oyuncuların bonservis parası. Burada 3 tanede basketbolcunun Amerika gidişinden alınan parası var.

25 milyon Euro’ya sermaye artırımı yaptılar. 25 milyon Euro benim devlete yakar yıkar çıkarttığım kanun var. Vergilerin amatör şubelerinde kullanılması ile ilgili. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız bunu kanunlaştırdı ve tüm kulüplere yaradı. Toplam bizim bıraktığımız yönetimden dolayı aldığı para 100 milyon Euro. 50 milyon da kendisi verdi 50 milyon da kredi aldılar etti 220 milyon. Sonra 2 sene bütün full her taraf, statta maç oynandı. Kombine sattılar, loca sattılar 2 sene 100 milyon.

Yayın gelirleri normal şartta 35-40 milyon olması gerekir o düşük. Sonuçta bütün her şeyle 500 milyon Dolar kulübe para girdi. İspatla desinler ispatlarım. Yalan söyleme huyum yok benim. Pantolonunu çekti, ondan sonra bizi Sportif A.Ş’de Fenerbahçe hisselerinin çoğunluğuna sahip bizi ibra etmedi. Sonra da utanmadan biz ibra edilmişken 2019’daki mali kongrede kitapçıkta yazarak son 5 ay ibra edilmemiş gibi yazdılar. Ben de mektup yazdım gönderdim. ‘Biz ibra edilmemişsek siz seçilemezsiniz dedim 1 yıllık yönetim düşer, yaptığınız yanlıştır’ dedim. TV’de kongredeki ibra edip edilmeme pozisyonuna bakmışlar, vay Fenerbahçem vay. Bize yalancı diyor. Ben hayatımda bilerek hiç yalan söylemedim.

Yalan söyleseydim hapis yatmazdım. Bunları anlaması lazım. Ben saygılıyım diyor. Ben zona olmuşum pantolonun kayışını bağlayamıyorum 2 sene onunla uğraştım. Seni affetmem bunu bil. Seni bu seyirciyle göndereceğim. Ali Koç, sen Vehbi Koç’un torunu Rahmi Koç’un oğlu. Sana gidip de Darmstadt’tan Serdar’ı almak yakışmaz. Bundan sonra sahnedeyim, arkadaşlarım da sahnede, herkes serbest. Real Madridli Ramos boşta, Marcelo boşta git al. Benzema’yı al, git Roma’dan Dzeko’yu al. Böyle oyuncular al Fenerbahçe’ye. Geçmişine bak Fenerbahçe’nin kimler geldi. Anelka geldi Daum’dan dolayı kulübede oturdu. Roberto Carlos şampiyon oldu 100 bin kişi elini sallayarak aldı geldi Türkiye’ye. Yoksa sen gidip Darmstadt’tan Serdar’ı al, sen bırak başkanlığı. Senden beklentimiz bu.

Para yok diyorsan bırak parası olan gelir. Her şeyi para para diyorsun, seni nasıl seçti bu insanlar. Sen para vermeyeceksen kimse seni seçmez. Sana söylüyorum bundan sonra her söyleyeceğin söze 2 söz söylerim. Hiç TV’lerden ayrılmam. Nasılsa sallamak kolay. O yanındakiler konuşuyor kulüpte. Ben yanındakilerin hepsini duman ederim” açıklamasını yaptı.

“2012’de seçim var ben hapisteyim sen yönetime girmedin ayrıldın gittin”

3 Temmuz sürecinde büyük sıkıntılar yaşadıklarını dile getiren Aziz Yıldırım, “3 Temmuz’dan önce mali genel kurul yaptık. O gün Fenerbahçe’nin bütçesi 250 milyon Dolar’a bağlamışız. 2011 yılında rakam bu. Bu bütçeyle işlem yapabilecektik ama kısmet olmadı. Biz 3 Temmuz’dan önce Murat Özaydınlı bana geldi. Kendisi bana şunu söyledi; ‘Başkanım hisse senetleri yükseldi, biz yüzde 15 halka arz yapalım, o zaman 270 milyon Dolar kulübe para gelecek dedi 150 milyon borcumuz var onu ödeyelim’ dedi.

2009 yılında dünyanın en çok gelir getiren kulüplerin arasında 19’uncu sırada olan kulüp, 20 takımlı listeye giren ilk Türk takımı oldu. Ali Koç bu 3 Temmuz’un neresinde ben anlamadım. Bir gün bakıyorsun ‘3 Temmuz kırmızı çizgimiz', bir bakıyorsun '2013’ten sonrası yönetimin başarısızlığıdır’ diyor. Ya 3 Temmuz’dayız, ya değiliz. Geçen gün diyor ki ‘benim dava arkadaşlarım bana FETÖ’cü diyorlar.

’ Biz öyle bir şey söylemedik. Oraya girersek Hakan Şükür’ün suçlamalarına cevap vereceksin. Dava arkadaşı olmak için aynı eylem içinde olmanız gerekiyor, yoksa olmaz. Biz hapis yattık, Giresun’daki insanlar da bizden dolayı hapis yattı. Onlar bizim dava arkadaşımız ama bu tarafta sen, 2012’de seçim varken ben hapisteyken yönetime girmedin, ayrıldın gittin. Ben polise gittim ‘bunlardan şikayetçiyim’ dedim dilekçe verdim. 75 kişiye tamamlanacak şekilde kişiler taraf oldu. Bizden başka herkes sevindi biz sevinemedik. O dava başka türlü bitseydi bizler zor durumda kalacaktık.

Herkes gelmiş dünyayı kazandık gibi, mahkeme sonuçta milleti kandırmayın. Biz olmasak dava olmaz. O zaman bırakın onun savunuculuğunu biz yapalım. Bizim dışımıza taşarsanız zarar görürsünüz. Aynı şekilde Fenerbahçe’nin açılacak davalarında muhakkak bizim kontrolümüzde yapılması lazım. Her şeyi biz biliyoruz biz yaşadık. Dışarıda olan birileri bunu bilemez. Biz ne kaybettiğimizi biliyoruz kimse bizim kadar bilemez. Bize sormadan yapmayın, hareket etmeyin. Sonra sıkıntı yaşarsınız” dedi.

Yönetime seslenen Aziz Yıldırım, “Basketbol takımını A.Ş. haline getirin ve ben bu A.Ş.’yi almaya talibim. Yarın da Obradovic’i getiriyorum” diye konuştu.

“Gereğini yap, yapmayacaksan aday olma”

Aziz Yıldırım, Rahmi Koç’a saygısı ve sevgisi olduğunu kendisini hapishanede ziyaret ettiğini ifade ederek, “Onu kıracağım diye vallahi çekiniyorum. Ama Ali Koç çekinmiyor. 3 senede bir şampiyon olduk biz. 6 senede 1 defa şampiyon oldu diyor. 9 senede 4 defa kazanmışız. Ya hesap bilmiyor ya da birileri başka bir şey söylüyor anlamadım. Ben 6 senede 2 defa şampiyon oldum tüm camiayla 13 kupa kazanmışız.

17 teknik adamla çalışmışız 20 senede. ‘Fenerbahçe’ye antrenör bulamıyoruz, insanlar gelemiyor’ diyor. Böyle bir söz hakarettir böyle bir şey olamaz. Sen parayı verirsen insan her yere gelir. Sen para veremezsen kimse gelmez. Sen bana ver 10 milyon Euro ben sana kimleri getiriyorum sen gör. Oyuncular da öyle. Sen Koç’sun ya. Sen benim gibi babası öğretmen aile çocuğu değilsin. Sen Koç’un farkında değilsin. Sen gereğini yap, yapmayacaksan aday olma. Burada 34 bin üye var birisi çıkar elbet. Bak rakip seçim yapıyor 5 tane aday çıkıyor. Bizde niye çıkmıyor.

Biz niye halka açtık kulübü. Niye çıkmıyorlar. Ben niye açtım bunu halka arzı. Ben kalacaksam ömür boyu açmazdım. Korkmayın çıkın aday olun. Kaybedin ne olacak bizde kaybettik. Bak para kazanmaya ailemizle zaman geçirmeye başladık herkes mutlu. Sizlerden ricamız lütfen kulübe daha çok sahip çıkın" dedi.

“52 tane oyuncu geldi kaç para verdi bilen var mı?”

Ali Koç’un birçok kulüple arasının iyi olduğunu ancak Fenerbahçe’ye söylediği kulüplerden 1 tane bile oyuncu gelmediğini söyleyen Aziz Yıldırım, “Niye, onların meblağı yüksek. 52 tane oyuncu geldi kaç para verdi bilen var mı? Şeffaf olacaklardı. Olmazlar bu zihniyetle. Kurumsal yapıymış yesinler kurumsalı. Böyle kurumsal yapı yok. Para yok Fenerbahçe batmış ama sen 52 oyuncu alabiliyorsun. Burada 292 trilyon borç 30 milyon Dolar’la bunu hallediyorsun.

Antrenörleri getiriyorsun; Cocu’ya 1.5m milyon tazminat veriyorsun. Maaş veriyorsun, kaça geldi? Mourinho’yu getirsen daha iyiydi. Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci. Kahveci kaça alındı bilen var mı? 1 lira federasyona ödeme göstermediler veya gösterdiler 1 milyon en fazla. Ama önümüzdeki seneden sonra çok ödeme var. İrfan Can için Galatasaray ve Marsilya 4.5 milyon Euro bonservis bedeli verdiler. Biz kaça aldık? 11 milyon Euro’ya. Sakın beni yalanlamaya kalkmasınlar evrakları koyarım önlerine. Ali Bey’i kandırıyorlar bence, Galatasaray 9 verdi diye.

Önlerine koyuyorlar onlarda Galatasaray’a gitmesin diye alıyor. Paralara yazık, Fenerbahçe’ye yazık. Gazeteci soruyor, ‘Emre Belözoğlu şampiyon yapsaydı onunla devam edecek miydiniz’ diye, cevap veriyor; ‘ben belki olmayacaktım’ diyor. Hayda ne demek istiyor? Niyeti şu; şampiyon yapıp ondan sonra gitmek ve gittikten sonra Ali Koç Başkan Fenerbahçe’yi şampiyon yaptı dedirtmek istiyor, tek derdi bu.

Ne enkaz bırakmış farkında değil. 20 senede yaptığım borçtan gazla 3 yılda yaptı hesaplar ortada. Yanış transferler çalışmalar. 52 tane oyuncu alsaydın 10 tane oyuncu alsaydın Aykut’u Hasan’ı tutsaydın, devam etseydin ama içine Aziz Yıldırım kaçmış” dedi.

“Bir daha hayatta düşünmüyorum başkanlığı”

Aziz Yıldırım, Ali Koç’un kendisi ile yarışmaya çalıştığını ifade ederek, “Benimle yarışamazsın ben sokakta büyüdüm. Ben bilye oynuyorum, sen pamuklara sarılarak yaşadın, biz çok dayak yedik. Ama Allah aşkına biraz yanına sağlam bir yönetim al. Yine duyduğum isimlerle gidersen olmaz. Saygın insanları al, ama onların titri olarak yüksekte olması lazım. Yoksa kalkmaz Fenerbahçe yükseğe. Buradaki arkadaşların hepsinin titri var.

Benim yönetimimden bir başkan Ali Koç, bir de TFF Başkanı Nihat Özdemir çıktı. Bıraksam bunların birisi başkan olurdu, ‘ben geleceğim siz durun’ dedim. Espriler yapıyorum bir daha hayatta düşünmüyorum başkanlığı. Arkadaşlarımdan biri olursa destekleyeceğim. Fenerbahçe’nin bundan sonra geleceği ile ilgili her hareketin içinde olacağız. Çekildi kenara oturdu yoktu.

Protokolde oturacağım, tribünde beni görecekler. Loca almayacağım, ben protokolde bedava oturacağım. Borç olabilir altından kalkabilirsin ancak mevcut yönetim yüzünden güven az. O durumun asla telafisi yok. Fenerbahçe’nin en büyük sorunu bu” şeklinde konuştu.

“Hiç kimse bu kulübü satamaz peşkeş çekemez”

Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin Katar’a satması yönünde çıkan dedikodular ile ilgili olarak ise “Resim çekilmişiz, onlar da almadı ben ne yapıyım. O reklam işiydi, olmadı. Fenerbahçe’nin satılabilmesi için tüzük gereği genel kurul karar vermesi lazım. Genel kurul karar vermediği sürece siz yapamazsınız. Benim hayatım boyunca böyle bir düşüncem olmadı ve yaptığım açıklamada şu kısa yeri söyleyeyim.

Bir kere daha ifade etmek isteriz ki Fenerbahçe hiçbir siyasi kurulun, sosyal dini bir zümrenin altında olmadığı gibi hiçbir sermaye grubunun altında olmayacaktır. Adı ne olursa olsun hiç kimse bu kulübü satamaz peşkeş çekemez. Bu kulübün içinde yönetimlerinde, başkanlarında, hocacıları ve FETÖ’cüler gördüğüm veya hissettiğim an oradayım. Hocacı ve FETÖ’cüler bu kulübe giremez” diye konuştu.

“Bir daha enkaz edebiyatı yapmayın bana”

Aziz Yıldırım, 31.12.2017 tarihindeki faaliyet raporunu üyelere gönderdiğini ifade ederek, "Ben size 200 milyon borç bıraktım enkaz işte bu. Ben diyorum ki 500 milyon Euro mal varlığı bıraktım. 200 milyon Euro da borç bıraktım diyorum hadi o 300 olsun. Eğer bu 300, 500’ü geçerse ben bunu ödemeye hazırım. Bir daha enkaz edebiyatı yapmayın bana.

Galatasaray’dan da Beşiktaş’tan da iyi durumdayız. Beni iyice dinlesinler. Bu mal varlığı koyduğum rakamı söylerim veririm. Ben 5 tane arkadaşımı görevlendireceğim ve onlar gidip kulüpte bunları inceleyecekler, ne çıkarsa tutanak tutacaklar ve kamuoyuna bildirecekler. Bunu yapmazlarsa ben mahkemeye müracaat edeceğim. Öyle iftira atmak yok” ifadelerini kullandı.

“Tarih tersten yazılıyor”

Kendilerinin tarih yazdığını belirten Aziz Yıldırım, Koç dönemi için tarihin tersten yazıldığını ifade ederek, “3 yılda 52 transfer 6 teknik 2 sportif direktör. Hoca boşuna arıyor. Ben olsam Emre ile devam ederim, hiç gerek yok. Yeni getireceği macera olacak. Lider kalınan hafta sayısı 5 galibiyet yüzdesi 47.2 bundan dolayı yayın ve diğer gelirler düştü. İlk sezonda küme düşme tehlikesi, ikinci sezonda 6’ncı bitirme, 3’üncü sezonda yüzde yetmiş hazır denen kadronun 3’üncü bitirmesi.

3 sezon boyunca başka takımların şampiyonluğu izledik. Avrupa’ya gidilmedi. Burası Kadıköy buradan çıkış yok. Galatasaray’a var olan 20 yıllık yenilmezliğin, 23 yıllık Trabzonspor’a olan, 15 yıllık Beşiktaş’a olan yenilmezlik serilerinin bitişi. Fenerbahçe bu maçların haricinde Göztepe’ye 21, Gençlerbirliği’ne 21, Sivasspor’a 7 yıl sonra yenildi. Sahada yenilgi rekoru kırdık. Psikolojik üstünlük sona erdi. Kadıköy’de çıkış yok sözü sona erdi” diye konuştu.

“Volkan Ballı’yı göndermezsen seninle beraber göndereceğim”

Koç’un yönetim şeklini eleştiren Aziz Yıldırım, “Soyunma odasına giren başkan olmayacağım dedi, girdi, oyuncuları otobüsle İstanbul’a gönderdi kendisi uçakla döndü. Tribün mühendisliği yapmayacağız dedi taraftar platformu kurdu, taraftar Samandıra’da oyunculara ayar verdi. Trabzonsporlu Alper Boğuşlu’yu kadroya aldı sonra yol verdi gitti. En sevdiği adam Volkan Ballı.

Geçen hafta İlhan Bey Bodrum’da oturuyor, gelmiş sarılmış. O’na söylediği söz; Fenerbahçe şike yaptı. Volkan Ballı bunu söyledi ve diyor ki başkan buna alkolik demiş o yüzden öyle yazmış çizmiş. Ondan dolayı kızmış o tweeti atmış.

Bak Ali Koç sana sesleniyorum; bu Volkan Ballı’yı göndermezsen seninle beraber göndereceğim. 3 Temmuz’a ihanet edenlere bu kulüp içinde yer yok. Bunları temizle kulüpten. Bunlar olduğu müddetçe iyiler kazanamaz, bunları temizle. Kulüpçülük ayrı bir şey, şirket ayrı şey. Kulüp ruhunu kaybederse kulüp küçülür büyüme şansı olmaz” dedi.

Fenerbahçe Eski Başkanı Aziz Yıldırım sözlerini son olarak, “Başkanlığı bıraktığımda bu imkanı bulamadım 20 yıllık dönemimde bana destek olan insanlara teşekkür etmek istiyorum. Dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye teşekkür ediyorum.

Birçok tesiste bizlere yardımcı olup 6222 maddenin çıkmasında desteklerine teşekkür ederim. Bu süreç zorlu bir süreçti. Bu süreç içerisinde Metris’e gelenleri hep korkuttular. Bizim konuşmalarımız her akşam alıp polislere verdiler ondan insanlar çekiniyordu. Orada Rıdvan Dilmen vardı her akşam gelirdi saygılarımı sunuyorum” şeklinde tamamladı.

Ozan Buğra Koşar - Uygar Aydın
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Kızılay’dan günlük bin kişiye sıcak yemek desteği Türk Kızılay Muş Şubesi her gün ihtiyaç sahibi bin vatandaşa 3 çeşit sıcak yemek ulaştırıyor. Muş’ta Türk Kızılay Şubesi, sosyal yardım faaliyetleri kapsamında ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik sıcak yemek desteğini aralıksız sürdürüyor. Gıyasettin Bingöl Aşevinde hazırlanan yemekler, kent genelinde belirlenen adreslere ulaştırılıyor. Aşevinde hijyenik şartlarda günlük olarak hazırlanan 3 çeşit sıcak yemek, Kızılay ekiplerince yaşlı, hasta ve dar gelirli ailelere dağıtılıyor. Her gün yaklaşık bin vatandaşa ulaştırılan yemeklerle vatandaşların temel gıda ihtiyacının karşılanması amaçlanıyor. Sabah saat 07.00’de başlayan mesailerinde üç çeşit yemeğin hazırlığını yaptıklarını söyleyen aşçılardan Bülent Alim, "Yaklaşık 5 yıldır Kızılay bünyesinde görev yapıyorum. Her sabah saat 07.00’de başlayan mesaimizde, 5 kişilik ekibimizle birlikte üç çeşit sıcak yemeğin hazırlığını yapıyoruz. Yemeklerin pişirilmesinin ardından, yine kendi araçlarımızla kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırıyoruz. Yardımsever Muşlu iş insanları ve hayırseverlerin destekleriyle her gün yaklaşık bin aileye üç çeşit yemeği sıcak bir şekilde teslim ediyoruz. Haftanın beş günü, ihtiyaç sahiplerinin kapısını tek tek çalarak bu yardımları ulaştırmaya devam ediyoruz" dedi. Yaklaşık 12 yıldır Kızılay bünyesinde görev yaptığını ifade eden Metin Asan, "Aşevimiz 2020 yılında hizmete açıldı ve son 5 yıldır aktif olarak faaliyet gösteriyor. Aşevimizde her gün yaklaşık bin kişiye yetecek şekilde sıcak yemek hazırlanıyor. Hazırlanan yemekler sefer taslarına doldurularak servis araçlarımızla ihtiyaç sahibi ailelerimizin evlerine ulaştırılıyor. Yıl boyunca en az 200 bin aileye sıcak yemek desteği sağlıyoruz. Bu hizmetler, hayırseverlerimizin katkıları sayesinde kesintisiz şekilde devam ediyor. Destek veren tüm hayırseverlerimizden Allah razı olsun" şeklinde konuştu.
Ankara Tartışma sonrası evi ateşe verip 1 kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen sanığın yargılanmasına devam edildi Ankara’nın Mamak ilçesinde, konakladığı evde arkadaşlarıyla alkol aldıktan sonra çıkan tartışma sonucu koltuğu ateşe vererek 1 kişinin ölümüne neden olan tutuklu sanık Mustafa Yılmaz’ın yargılanmasına devam edildi. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Mustafa Yılmaz salonda hazır bulundu. Olay günü evde bulunan şikayetçi Adem E., SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanının söz vermesi üzerine konuşan Adem E., sanığı tanımadığını, arkadaşının talebi üzerine sanığın evinde kalmasına izin verdiğini ifade ederek, "Olaydan bir iki gün önce Mustafa’nın firari olduğunu öğrendim ve evden ayrılmasını istedim. Olay günü eve geldiğimde İzzet, Mustafa ve iki kadın vardı, kapının önünde mangal yakıyorlardı. ‘Beni rezil mi edeceksiniz’ dedim. Sanık Mustafa’ya firari olduğunu söyleyip gitmesini istedim. Tepki gösterdi, bıçak çekti. Ben de çıkmasını söyledim. Yaklaşık 20-25 dakika sonra giriş kapısı tarafında yoğun alevler yükseldi. Kanepeleri evin girişine dayayıp yakmış. Sanık giderken, ‘Bunu yanınıza bırakmam’ dedi. Kasıtlı olarak yaktığını düşünüyorum, benzin döküp tutuşturmuştur" dedi. Şikayetçi beyanının ardından söz alan sanık Yılmaz şunları söyledi: "Ben Adem’e bıçak çekmedim, o bana tüfek gösterip evden kovdu. Beyanlarını kabul etmiyorum. Ben suçsuzum, evi yakmadım. Gönül, Yeliz ve Adem yapmıştır. Uzun süredir tutukluyum, tahliyemi talep ediyorum." Şikayetçi ve sanık beyanlarının ardından mahkeme heyeti, keşif sonucunun beklenmesine karar vererek sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Duruşma, 26 Şubat’a ertelendi.
Antalya Ali Çandır: "Hedef sürdürülebilir büyüme olmalı" Antalya Ticaret Borsası Aralık Ayı Meclisi, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Toplantı Salonu’nda yapıldı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ülke ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dünya ekonomisinin 2025 yılını ortalama yüzde 3 büyüme ile tamamlamasının beklendiğini, Türkiye’nin büyüme performansının ise yaklaşık bu düzeyde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü kaydeden Çandır, "Yılı dünya ekonomisiyle uyumlu bir büyüme oranıyla kapatmış olacağız. Ancak hepimizin bildiği gibi, ülkemizin potansiyel büyüme oranı yaklaşık yüzde 5 seviyesindedir. Asıl hedefimiz, bu potansiyel büyümeyi kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde yakalamak olmalıdır. Uzun yıllardır yüksek dalgalanmalar gösteren büyüme oranları hem ekonomiyi hem de reel sektörü ciddi biçimde zorlamakta ve yıpratmaktadır" dedi. Son yirmi yılda dünya ekonomisinin itici gücü olan küresel ticaretin büyümesi ve serbestleşmesi döneminin, 2025 yılında belirgin bir durgunluğa evrildiğini söyleyen Çandır, sonuç olarak küresel ticaret hacminin zayıfladığını, ekonomik büyümenin yavaşladığını kaydetti. The Economist, OECD, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, 2025 yılında dünya ekonomisinin yavaşladığını ancak bir durgunluğa girmediğini ifade ettiğini belirten Çandır, şunları söyledi: "Bu kuruluşların 2026 yılına ilişkin büyüme tahminleri ise yüzde 2,4 ile yüzde 2,9 aralığında yer almaktadır. Yani 2026 yılında, 2025’e kıyasla daha yavaş bir küresel büyüme ile karşı karşıya olacağımız anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmeler, Atlantik bölgesinde ekonomik yavaşlamanın süreceğini, Asya bölgesinde ise görece bir güçlenme yaşanacağını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün 2026 yılında yaklaşık 125 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizin dünya ekonomisi içindeki yaklaşık yüzde 1,3’lük payı dikkate alındığında, 2026 yılında 1,6 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmamız mümkündür." Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 2025 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisinin yüzde 3,7 oranında büyüdüğünü, bu oranın piyasa beklentilerinin üzerinde olduğunu kaydeden Başkan Çandır, söz konusu büyümede özellikle inşaat sektörü, özel tüketim harcamaları, ithalat ve vergi gelirlerinin belirleyici olduğuna dikkat çekti. Tarım sektöründeki daralmanın net bir şekilde rakamlara yansıdığını vurgulayan Ali Çandır, şu değerlendirmede bulundu: "Tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir" "Üçüncü çeyrekte tarım sektörü yüzde 12,7 oranında daralmıştır. Bu ölçekte bir küçülme, bugüne kadar hiçbir üçüncü çeyrekte yaşanmamıştır. Kuraklık ve don olayları bu daralmada etkili olmuştur. Ancak tek başına belirleyici değildir. Geçmişte de üçüncü çeyrekte daralmaların yaşandığını biliyoruz. Tarım sektöründeki küçülme, diğer sektörlerdeki daralmalardan çok daha geniş bir etki alanına sahiptir. Çünkü tarım, toplumun ve ekonominin her kesimini doğrudan etkileyen bir sektördür. Tarımın ekonomideki ileri ve geri bağlantıları son derece güçlüdür. Girdi tarafında birçok sanayi kolunu besler; çıktı tarafında ise gıda başta olmak üzere pek çok sektöre hayat verir. Tarımı küçülttüğünüzde, yalnızca bu sektörü değil, ona bağlı birçok sektörü de yavaşlatmış olursunuz. Bu nedenle ekonominin geneli, tarımdaki daralmadan daha büyük bir hız kaybı yaşar. Dolayısıyla tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir. Tarıma adeta gözbebeğimiz gibi bakmalıyız." Tarım sektörünün yılı çift haneli bir daralma ile kapatacağını öngören Başkan Çandır, genel ekonomi için yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme beklenirken, tarımda sert bir küçülme yaşanmasının 2026 yılından itibaren tarım kesimine pozitif ayrımcılık içeren politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. Çandır, "Çünkü tarım sektörü üç çeyrek üst üste ve giderek derinleşen bir daralma dönemindedir. Benzer dönemleri 2001, 2007 ve 2016 yıllarında da yaşamıştık. Bu dönemleri izleyen yıllarda tarım sektörü toparlanmayı başarmıştır. Doğru politikalarla ve yerinde desteklerle, 2026 yılından itibaren tarım sektörünün yeniden güç kazanacağına inanıyorum" dedi. 2024 yılı sonunda meclis, meslek komiteleri ve üyelerin katılımıyla beklenti anketi yaptıklarını hatırlatan Çandır, ankette 2025 yılında ekonominin 2024 yılına benzer seyredeceğini düşünenlerle, daha kötü olacağını öngörenlerin oranlarının birbirine yakın olduğunu, yıl sonunda ortaya çıkan tablonun da bu beklentilerin büyük ölçüde doğru çıktığını gösterdiğini söyledi. Çandır, "Bu durum, camiamızın gerçekçi, tutarlı ve sağduyulu bir öngörüye sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Yıl boyunca ticaret hacmi, maliyetler, stoklar, borçlanma ve alacak yönetimine ilişkin değerlendirmeler de bu beklentilerle uyumlu olmuştur. Sadece döviz kurunun enflasyon oranında artacağı yönündeki beklenti yıl sonunda gerçekleşmemiştir" diye konuştu. "Gerçek ihtiyaçlara odaklanılmalı" Faiz, döviz ve enflasyon arasındaki mevcut uyumsuzluğun 2026 yılında kademeli olarak giderileceğini ve daha dengeli bir yapıya kavuşacağını öngördüklerini dile getiren Çandır, "Böyle bir ortamda hem üreticilerimiz hem ihracatçılarımız hem de iç ticaretle uğraşan kesimler daha az zorlayıcı bir yıl geçirecektir. Bu nedenle, reel ekonomiyi önceleyen ve gerçek ihtiyaçlara odaklanan bir politika setinin hayata geçirilmesini bekliyoruz" dedi. Son üç yıldır enflasyonu kontrol altına almaya yönelik uygulanan politikalarla fiyat istikrarı konusunda önemli bir mesafe alındığını, enflasyon oranının yüzde 80’lerden yüzde 30’lara düştüğünü belirten Çandır, "Bu tablo, uygulanan politikaların kararlılıkla hayata geçirildiğini ve belirli ölçüde başarı sağlandığını göstermektedir. Bununla birlikte üretim, yatırım ve finansman şartları üzerindeki baskıların reel sektör açısından daha dikkatli gözetilmesi gereken bir noktaya gelindiği de açıktır. Enflasyonu yüzde 30’dan yüzde 15’lere indirmenin, önceki döneme kıyasla daha dengeli ve hassas adımlar gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonla uyumlu, öngörülebilir ve reel ekonominin üretim ile istihdam kapasitesini dikkate alan bir yaklaşımın esas alınması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu. "Öncelikle tarıma odaklanılmalı" Reel sektörün ihtiyaçları bakımından ilk odaklanılması gereken sektörün en fazla tahribata uğrayan tarım olduğunu kaydeden Ali Çandır, şunları söyledi: "Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi, tarımın stratejik ve hayati önemi. İkincisi ise, reel sektörler içinde yalnızca tarımın ürün fiyatlarını maliyetlerine göre belirleyememesidir. Tarımla uğraşanlar sezon sonunda elde edilen sonuca göre kar veya zarar hesabı yapar. Sezon boyunca üretim yapmak için maliyetlere katlanmak zorundadır. Fiyatlar ise arz ve talep şartlarına göre piyasada oluşur ve sezon içinde ciddi dalgalanmalar gösterebilir. Üstelik üretici, fiyat-maliyet dengesini beğenmediğinde üretimi kısma imkanına da sahip değildir. Diğer sektörlerde fiyat-maliyet dengesi bozulduğunda kapasite düşürülebilir ve bu durum doğal karşılanır. Tarımda ise böyle bir esneklik yoktur. Bu nedenle tarımı; sanayi, imalat ya da inşaatla aynı çerçevede değerlendirmek doğru değildir. Tarım kesimi için, kendine özgü yapısal özellikleri dikkate alan kapsayıcı bir modele ihtiyaç vardır. Bu modelde istihdamdan tedariğe, üretimden ticarete tam bir kapsayıcı yaklaşım uygulanmalıdır." Antalya, Türkiye ortalamasının altında Meclis’te Antalya ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmede bulunan Başkan Çandır, Antalya ekonomisi ve iş dünyasının 2025 yılını, birçok göstergede Türkiye ortalamasının altında bir performansla geçirdiğini söyledi. Antalya ekonomisinin dışa açık, fiyat rekabetine dayalı ve maliyetlere son derece hassas bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Çandır, kurulan şirket sayılarındaki azalma, ticari işlem hacmindeki reel gerileme ve ihracattaki zayıf seyirin kent ekonomisinin yıl boyunca ciddi bir baskı altında kaldığını gösterdiğini belirtti. Çandır, turizmde yüksek ziyaretçi sayısı ve uzayan sezona rağmen gelir artışı ve katma değerin aynı ölçüde artmadığına dikkat çekti. Çandır, "Kredi kullanımındaki artış ise bir canlılıktan ziyade, işletmelerimizin artan finansman ihtiyacının bir göstergesi olmuştur" dedi. "Borsada yoğun yıl" Antalya Ticaret Borsası olarak 2025 yılında tarımdan ticarete uzanan tüm zinciri kapsayan yoğun, çok boyutlu ve sonuç odaklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Çandır, Borsa’nın çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: "Hal mevzuatı ve yaş meyve-sebze piyasasına ilişkin tespit ve çözüm önerilerimizi raporlaştırarak ilgili kurumlara sunduk. Tarıma özgü bir sosyal güvenlik modeli için odak grup toplantıları gerçekleştirdik. Lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsacılığı ve organize tarım bölgesi çalışmalarıyla üreticinin finansmana erişimini güçlendirmeyi ve piyasa derinliğini artırmayı hedefledik. Bu kapsamda fizibilite çalışmalarımızı tamamladık, ancak uygun yer arayışımız devam etmektedir. Coğrafi işaretler, yeşil mutabakat, tarımsal veri ve fiyat endeksleri gibi alanlarda düzenli çalışmalarla sektörümüze rehberlik etmeyi sürdürdük. Üyelerimizin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırmak amacıyla Ar-Ge projeleri, uluslararası ticaret heyetleri ve sektörel analiz toplantılarına devam ettik. Kesme çiçekten zeytinyağına, hayvancılıktan yaş meyve-sebzeye kadar birçok alt sektörde sorunları tespit ederek çözüm önerilerini doğrudan karar vericilerin gündemine taşıdık. Kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları ve uluslararası paydaşlarla kurduğumuz iş birlikleri sayesinde, sorunları yalnızca dile getiren değil, takibini yapan ve sonuç üretmeyi hedefleyen bir kurum olma sorumluluğumuzu kararlılıkla yerine getirdik." 2026 yılı hedefleriyle ilgili açıklamada da bulunan Başkan Ali Çandır, iklim değişikliği ve afet risklerini merkeze alan, su ve enerji verimliliğini artıran, tarımsal dijitalleşme ve yapay zeka uygulamalarını yaygınlaştıran, üretimi ve tarımı koruyan, finansmana erişimi kalıcı biçimde güçlendiren bir yaklaşımın savunucusu olma hedefini paylaştı. Çandır, "Antalya’nın tarım ve turizm eksenli yapısını daha dayanıklı hale getirecek, üretimi, ihracatı ve istihdamı birlikte gözetirken, veriye dayalı ve teknoloji destekli politikaların oluşmasına katkı sunmayı sürdüreceğiz" dedi. 2030 yılına kadar en çok ihtiyaç duyulacak beceriler arasında ilk sıralarda yapay zeka, bilişim ve siber teknolojilerinin yer aldığını, bunu düşünce, esneklik, dayanıklılık ve yaşam boyu öğrenmenin izlediğini kaydeden Ali Çandır, liderlik, analitik düşünme ve çevresel sorumluluğun öne çıktığını belirtti. Çandır, "İnsan kaynağımızı geleceğe hazırlarken bu gerçekleri mutlaka dikkate almalıyız" diye konuştu. Bütçe oybirliğiyle kabul edildi Meclis’te denk bütçe esasına göre hazırlanan 2026 yılı bütçesinin 95 milyon TL olarak belirlenmesi oybirliğiyle kabul edilirken Çandır, "Bütçemizin üyelerimize ve sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum" dedi. Ali Çandır, 2026 yılının sağlıklı, mutlu, başarılı ve bereketli bir yıl olmasını dilerken, Meclis üyeleri sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.