RAMAZAN - 28 Eylül 2008 Pazar 14:35

Bayramınız zehir olmasın

A
A
A
Bayramınız zehir olmasın

Bayramda fazla yemek yeme, bayram ziyaretlerinde aşırı şeker, çikolata ve hamur tatlılarının tüketilmesi sindirim sisteminde çeşitli rahatsızlıklara neden oluyor.

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Alphan, bir ay oruç tutan kişinin Ramazan Bayramı'nda ve sonrasında beslenmesine dikkat etmesi gerektiğini belirterek, "Bayramda tıka basa yememek lazım, çünkü vücudun Ramazan sonrasına adapte olması lazım" dedi. Bayramda insanların istedikleri gıdayı yeme konusunda kendilerini haklı gördüklerini ifade eden Prof. Dr. Alphan, aşırı yemek, çikolata ve tatlı tüketiminin ciddi sağlık sorunlarına
yol açabileceği uyarısında bulundu.

Ramazanda 30 gün süresince tutulan oruç, hem beslenme alışkanlıklarında değişikliklere hem de öğün sayısının azalmasına neden oluyor. Ramazanın hemen ardından başlayan bayramda ise, genel eğilim; daha fazla yemek yeme ve tatlı tüketme şeklinde gerçekleşiyor. Orucun ardından bayramda fazla yemek yeme, yapılan bayram ziyaretlerinde aşırı şeker, çikolata ve ağır hamur tatlılarının tüketilmesi sindirim sisteminde çeşitli rahatsızlıklara neden oluyor. Bu nedenle uzmanlar bayramda da, her zaman olduğu gibi dengeli ve sağlıklı beslenme düzeninden ödün verilmemesi uyarısında bulunuyor.

Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Alphan, genellikle aşırı yeme ve ikram edilen tatlıların fazlaca tüketilmesinin, mide ve bağırsak bozukluklarına neden olduğunu belirterek, hızlı ve aşırı yemenin ardından oluşan mide gerginliğinin, tansiyonun yükselmesine neden olduğunun unutulmamasını istedi.

Prof. Dr. Alphan, şeker, çikolata ve ağır tatlılar çok yoğun enerji içerdiğinden porsiyon miktarına dikkat edilmesini, sütlü ve meyveli hafif tatlılar tercih edilmesini, Ramazan boyunca azalmış olan su tüketimi göz önüne alınarak, su ve sulu besinlerin tüketilmesine önem verilmesini, kafeinin fazla tüketilmesinden kaçınılmasını önerdi.

Prof. Dr. Alphan, şöyle konuştu: "Bayramda tıka basa yememek lazım. Ramazan boyunca iki olan öğün sayısı tekrar üçe yükseliyor. Vücudun yeni döneme adapte olması için çok aşırı yemek yenilmemelidir. Aza ve sık yiyin ve aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durun.

 Bayramlarda maalesef ev sahipleri konukları yeme konusunda çok ısrar ediyor. Çok fazla ısrar edilse bile aşırı yemekten kaçınılmalıdır. Çikolata ve şeker ambalajlı ikram edilerek, konuğun hemen değil de daha sonra da yemesine fırsat verilmelidir. Mide ve kalp sorunu olanların daha fazla dikkatli olması gerekiyor. Bayramda insanlar istedikleri yiyecekleri yeme konusunda kendilerini haklı görüyorlar, bu yanlış."

"Tıbbi beslenme tedavisi sadece diyetisyenler tarafından uygulanmalıdır"

 Türkiye Diyetisyenler Derneği Genel Başkanı Sacide Gümüşel ise zayıflama sektöründe haksız kazanç sağlayan ve mesleği diyetisyenlik olmayan kişilerin 'diyetisyen' unvanı kullanmasına tepki göstererek, ünlülere diyet vererek popüler hale gelen ve sağlık merkezleri/klinikleri, estetik salonları, güzellik merkezlerinin sahibi olan bu kişilerin diyetisyen olmadığının altını çizdi.

Obezite (şişmanlık) tedavisinin son derece ciddi bir süreç olduğunu anlatan Gümüşel, obezitenin bir hastalık olarak kabul edildiği günümüzde, bu hastalığın neden olduğu sistemik ve endokrin hastalıklar nedeniyle, tek bir kişi tarafından tedavi edilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.

Obezite tedavisinin, endokrin uzmanı veya iç hastalıkları uzmanı, diyetisyen, psikolog ve egzersiz uzmanından oluşan bir multidisipliner yaklaşım gerektirdiğini anlatan Gümüşel, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Oysa bu kişiler, popülerliklerini sürdürmeyi ön plana çıkarmak için bazı basının da istediği yönde, sansasyon yaratan şok diyetler, ketojenik diyetler ya da tek tip diyetler uygulayarak, çok kısa süreler içinde aşırı kilo verilmesini sağlarlar ve bu uygulama sonunda insanlarda anoreksiya nervoza, anoreksiya bulumia veya tıkınırcasına yemek yeme gibi psikolojik hastalıkların oluşmasına ya da kalp krizi ile ölüme neden olabilirler.

 Kısa sürede verilen kilolar, aynı hızda geri alınarak ya da belirtilen hastalıklara neden olarak insanların sağlıklarının bozulmasına yol açmaktadır. Oysa, vücuttaki yağ miktarının sağlığı bozacak miktarda artması olarak tanımlanabilen obezitenin tedavisinde amaç, vücuttaki fazla yağın kaybedilmesi olmalıdır.

 Bunun için de bireyin beslenme alışkanlıklarına ve yaşadığı çevrenin koşullarına göre kişiye özel olarak hazırlanan beslenme programları ile haftada en fazla 0.5 kg-1 kg vermesi uygundur. Şok diyetlerde ise, vücutta büyük ölçüde su ve kas kaybı olduğu için, kısa sürede verilen bu kilolar geri dönmekte ve sağlık olumsuz yönde etkilenmektedir. Sağlıklı ve kontrollü bir şekilde kilo verilmesi ise, obezitenin neden olduğu diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, kanser, safra kesesi ve benzeri hastalıklardan korunmayı sağlar. Ayrıca, bu süreçte obezlerin hatalı beslenme alışkanlıklarını düzeltmeleri ve doğru beslenme davranışı geliştirmeleri için bir davranış tedavisine de ihtiyaçları vardır."
İnsanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri ve bunu hayat boyu sürdürmelerinin kolay olmadığını söyleyen Gümüşel, "Tıbbi beslenme tedavisinin kişiye özel olması, obezitenin derecesi, kişinin yaşadığı sosyal çevre, çalıştığı ve yemek yediği yer, besin bulma ve satın alma olanakları ve beslenme alışkanlıklarına uygun bir beslenme programının hazırlanması, obezite tedavisinde başarının anahtarıdır.

 Obezlerin, besinler ve sağlıklı beslenme konularında da bilgilendirilmeleri ve bu bilgileri kendi yaşamlarına adapte ederek yaşam tarzı haline getirmeleri gereklidir. Bu sürecin, bu konularda eğitim almış tek meslek grubu olan diyetisyenler tarafından takibi çok önemlidir.

 İşte bu nedenlerle tıbbi beslenme tedavisi sadece diyetisyenler tarafından uygulanmalıdır. Beslenme bir bilim dalıdır ve ülkemizde diyetisyenler, bu bilim dalında eğitim almış tek meslek grubudur.

 Diyetisyenlerin görev alanları içinde obezite tedavisi çok küçük bir yer tutmaktadır. Obezite dışında diyabet hipertansiyon, böbrek hastalıkları, polikistik över, Tiroid hastalıkları, doğuştan metabolizma hastalıktan gibi pek çok hastalık, beslenme tedavisi ile başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir. Ayrıca diyetisyenler, toplu beslenme yapılan kuruluşlarda ve firmalarda da çalışabilen en yetkin kişilerdir.

 En az 4 yıllık beslenme eğitimi almamış. Diyetisyen diploması olmayan kişilerin, toplum sağlığını hiçe sayarak, sadece ticari amaçlarla bu işi yapmalarının Önüne geçilmelidir. Haksız yere diyetisyen unvanını kullanan diğer meslek mensubu kişilere karşı, bağlı oldukları meslek odalarınca da müdahale edilmelidir.

 Toplum sağlığını doğrudan etkileyen bu konuda yasal düzenleme getirecek ve yaptırım uygulayacak tek merci olan Sağlık Bakanlığı'nın, bu basın bildirisini ihbar kabul ederek, acilen tedbirler alması gerektiğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

YUSUF ZŞYA ERARSLAN-ANKARA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya Büyükşehir Belediyesi Hz. Mevlânâ’yı andı Antalya Büyükşehir Belediyesi, Hazreti Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hakk’a vuslatının 752. yıl dönümünü İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı tarafından düzenlenen Şeb-i Arûs Semâ töreni ile andı. Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) Aspendos Salonu’nda düzenlenen törene, Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Çiğdem Hacıoğlu, Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Daire Başkanı Okan Yavuz ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve vatandaş katıldı. "Mevlânâ, insanlığa yol gösteren bir vicdan mirasıdır" Gecenin açılış konuşmasını yapan Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Çiğdem Hacıoğlu, Hazreti Mevlânâ’nın yalnızca bir mutasavvıf ya da şair değil, insanlığa asırlardır yol gösteren güçlü bir fikrî ve vicdanî miras olduğunu vurguladı. Mevlânâ’nın öğretilerinin bugün hâlâ toplumsal karşılık bulduğunu ifade eden Hacıoğlu, ayrıştırmadan konuşmayı, ötekileştirmeden düşünmeyi ve yargılamadan anlamayı öğreten bu irfan geleneğinin, günümüz dünyasında her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir değer olduğunu dile getirdi. Tasavvufun birlik, aşk ve insân-ı kâmil anlayışı çerçevesinde gerçekleştirilen törende, semânın anlam dünyası izleyiciyle buluştu. Tasavvufun birlik, aşk ve insân-ı kâmil anlayışı çerçevesinde gerçekleştirilen törende, semânın anlam dünyası da izleyiciyle buluştu. Programda Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Tasavvuf Müziği Topluluğu tarafından Mevlevi bestekârlardan Abdülbâki Nâsır Dede’nin Acembûselik Mevlevi Ayin-i Şerifi ve Semâ Mukabelesi icra edildi. Töreninin başında okunan Nâ’t-ı Şerîfi, Türk Sanat Müziği İcrâ Heyeti ve Tasavvuf Müziği Topluluğu Şefi Celâl Abacı, sonunda okunan Kur’ân-ı Kerîm’i Abdülkadir Aktürk seslendirdi. Baş taksimi Neyzenbaşı Umut Murat Aytekin, son taksimi Kanûnî Alperen Kozak yaptı. Kudümzenbaşı Aygün Altınbaş, Postnişîn Mahmut Sülükçü’ydü. Şeb-i Arûs Semâ Töreni, ilgiyle izlendi.
Kayseri Talas 2026’da rengarenk olacak Talas Belediyesi, 2026 yılını ‘Talas Çiçek Yılı’ ilan ederek şehre estetik ve doğayı harmanlayan dev bir vizyon kazandıracak. Hazırlanan bu kapsamlı proje, mayıs ayı boyunca başta Talas Millet Bahçesi olmak üzere ilçenin dört bir yanında rengarenk ortamlar oluşacak. Talas Çiçek Festivali, sadece bir etkinlik olmanın ötesinde koku koridorları, endemik bitki sergileri ve mini seralarla ziyaretçilerini masalsı bir yolculuğa çıkaracak. Yarışmalarla heyecan Festivalin coşkusu Talas Millet Bahçesi’nin sınırlarını aşarak evlerin balkonlarına ve esnafın vitrinlerine kadar uzanacak. Hıdrellezle başlayıp Anneler Gününü de kapsayarak Babalar Günü’nde sona erecek olan "Balkon Yarışması", Talaslıları en güzel balkon, apartman ve vitrini oluşturmak için tatlı bir rekabete davet ediyor. Belediye tarafından bitki ve çiçek desteğiyle teşvik edilecek olan bu yarışma sayesinde, tüm ilçe sakinleri el birliğiyle Talas’ı canlı bir sanat eserine dönüştürecek. Festivalde yok yok Etkinlik programı ise her yaştan vatandaşa hitap eden zengin bir içerikle tasarlandı. Gastronomi meraklıları çiçek şerbetleri ve çiçek konulu sokak lezzetlerini deneyimlerken, sanatseverler koku ve çiçek atölyelerinde hayal güçlerini konuşturacak. Üniversite öğrenci kulüplerinin ve sokak sanatçılarının performanslarıyla renklenecek festival alanında, çocuklar için özel oyun ve yüz boyama noktaları kurulacak. Fotoğraf tutkunları ise özel olarak hazırlanan "Talas Çiçek Sahneleri"nde en güzel karelerini yakalayabilecek. Başkan Yalçın’dan davet Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, Çiçek Festivali’nin Talas’ın yaşam kalitesine katkı sunacağını belirterek, "2026’yı ‘Talas Çiçek Yılı’ ilan ederek doğayı, estetiği ve şehir kültürünü bir araya getiriyoruz. Talas Çiçek Festivali ile ilçemizin her köşesinde renk demeti oluşacak ve kokular yayılacak. Tüm hemşehrilerimizi şimdiden bu güzelliği birlikte yaşamaya davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
Malatya Sağlık, ticaret ve diplomasi İstanbul’da buluştu Maltepe Üniversitesi ev sahipliğinde, Sağlık Turizmi Konfederasyonu (SATKOF) öncülüğünde düzenlenen "World Bridges-Industry, Trade & Health" Uluslararası Zirvesi, sağlık, ticaret ve diplomasiyi aynı platformda buluşturdu. 17-18 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen zirveye, 70 ülkeden büyükelçi, bakanlar, parlamenterler, üniversite rektörleri, akademisyenler ve iş dünyasının önde gelen temsilcileri katıldı. Avrupa, Balkanlar, Afrika, Orta Doğu, Asya ve Amerika kıtalarından yoğun katılımın olduğu zirve, İstanbul’u küresel sağlık iş birlikleri ve diplomatik konusuyla merkezine taşıdı. Zirveye Gana Ekonomi Bakanı’nın katılımı, uluslararası yatırım ve ekonomik iş birlikleri açısından dikkat çekerken, bakanlara ve parlamenter asamble temsilcilerine özel düzenlenen diplomatik oturumlar etkinliğin uluslararası etkisini artırdı. Maltepe Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede akademi-kamu-özel sektör iş birlikleri ele alındı. Zirvede konuşan Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Edibe Sözen ile İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu, üniversitelerin küresel sağlık vizyonundaki rolüne dikkat çekerek uluslararası akademik iş birliklerinin önemini vurguladı. Bilim, yapay zekâ, nitelikli insan kaynağı ve sürdürülebilir sağlık politikaları başlıkları öne çıktı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan SATKOF Genel Başkanı Prof. Dr. Aysun Bay, İstanbul’da dünya çapında önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıldığını belirterek, "Bugün burada yalnızca sektörleri değil; ülkeleri, halkları ve gelecek vizyonlarını birbirine bağlayan köprüler kuruyoruz. Sağlık artık sadece bir hizmet alanı değil; barışın, güvenin ve sürdürülebilir küresel iş birliğinin evrensel dilidir" dedi. Zirve kapsamında sağlık turizmi, uluslararası hasta hareketliliği, yapay zeka ve dijital sağlık uygulamaları, küresel fonlar, yatırım modelleri, akademi-sanayi-kamu ortaklıkları ve bölgesel sağlık merkezleri konularında panel ve B2B görüşmeler gerçekleştirildi. World Bridges Zirvesi, Balkan ülkelerinden üst düzey temsilcilerin katılımıyla bölgesel iş birliklerini de gündeme taşıdı. Türkiye ile Balkanlar arasındaki tarihsel bağların sağlık ve ticaret alanlarında güçlendirilmesine yönelik girişimler dikkat çekti. Zirvenin kapanış oturumuna Sırbistan Ulusal Meclisi Başkan Yardımcısı katıldı. Bu katılım, Türkiye ile Sırbistan arasındaki dostane ilişkilerin sağlık, ticaret ve insani iş birlikleri çerçevesinde daha da gelişeceğinin göstergesi olarak değerlendirildi. Kapanışta konuşan Prof. Dr. Aysun Bay, "Bu buluşma yalnızca bugünün değil, gelecek nesiller için barışa, ortak refaha ve kalıcı dostluğa kurulan küresel bir köprüdür" ifadelerini kullandı.