SAĞLIK - 10 Ocak 2016 Pazar 11:20

Diyabet hastaları okullu oluyor

A
A
A
Diyabet hastaları okullu oluyor

Sağlık Bakanlığı, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığıyla mücadelede yeni dönemi 20 Ocak’ta başlatıyor.

Bakanlık tarafından hastanelerde diyabet okulu açılmasının kararlaştırılmasının ardından harekete geçen Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi 20 Ocak’ta diyabet okulunun kapılarını hastalarına açacak. Hastalıklarını tanıma ve hastalıkla mücadele etmede eğitimin önemli bir ayak olduğunu belirten hastanenin diyabet hemşiresi Sevil Sözbir, 3 aylık eğitimlerin ardından hastalara diploma verileceğini belirtti. 

Önlenebilir bir hastalık olan diyabet hastalığında kişiler yaşam tarzlarını değiştirmediği için Türkiye’de olduğu gibi dünyada da hızla yayılmaya devam ediyor. Sağlık Bakanlığı tarafından diyabet konusunda vatandaşların ve hastaların bilinçlendirilmesi için hastanelerde diyabet okulu açılacak. Okullarda hastaların yaşam tarzlarını değiştirmeleri ve diyabeti bilinçli bir şekilde önlemeleri hedefleniyor.

BİZE BİRŞEY OLMAZ

Diyabet okulu açmaya hazırlanan Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesinde uzman diyabet hemşiresi tarafından yatan hastalara her gün diyabet konusunda eğitim verilirken, her hafta çarşamba günleri eğitim salonunda bilgilendirme yapılıyor. Artan talep doğrultusunda Manisa Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği ile işbirliği yapan hastane 20 Ocak’ta bünyesinde diyabet okulu açmak için tüm çalışmalarını tamamladı. Üç ay boyunca 6 saatlik bir eğitimin sonunda hastalar diyabet hakkında bilinçlendirilecek ve diyabeti nasıl kontrol altında tutulacağını öğrenerek diploma alacaklar.

DİYABET HASTALARI ÇARESİZ OLDUKLARINI DÜŞÜNÜYOR

Merkez Efendi Devlet Hastanesinde 6 yıldır diyabet hemşiresi olarak görev yapan Sevil Sözbir, “Diyabet hemşiresi olarak burada her gün apayrı hayat öğrenmekteyim. Gelen kişi hekim tarafından diyabet tanısı konulduğu zaman hayatında en zor gününü yaşıyor. Zaman zaman kişilerin ağladıklarını, isyan ettiklerini, problemleriyle başa çıkamayacaklarını düşünüp çaresiz olduklarını görmekteyim. Onlara çaresiz olmadıklarını, tedavisinin mümkün olabileceğini ve onlara destek olacağımıza ikna ederek, diyabet eğitimine alıyorum. Arkasından şeker takibini öğretiyorum ve şeker düşüklüğü durumunda ne yapabileceğini, şekerin yüksek olması halinde ne yapabileceğini öğretip, onu mutlu bir şekilde gülen yüzüyle göndermeye çalışıyorum.”

EĞİTİM SONUNDA GÜVEN GELİYOR

Sözbir, günlük gelen hastaların polikliniğe müracaat eden, dahiliye uzmanlarına, nöroloji uzmanlarına veya cildiye hastalıkları uzmanına müracaat eden diyabetli bireylerin bireysel eğitimlerini almasına gayret gösterdiklerini anlatarak şunları söyledi: “Hastalarımız hekimler tarafından bize yönlendiriliyor. Gelen diyabetli bireylerimize, bireysel eğitimi yapıp diyabeti tanıtıyorum. Arkasından her hafta çarşamba günleri saat 13.30’da yapmış olduğumuz eğitimle hastalarımıza ve yakınlarına toplu eğitim veriyoruz. Bu şekilde önümüzdeki hafta kendisiyle barışık, kendisine daha iyi bakabilen, şeker kontrollerini daha iyi yapabilen bir birey olarak geliyor. Toplu eğitimlerde mutlaka yakınlarını davet ederek, aile onaylarının ve desteklerinin sağlanması için onlara destek olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Artan sayı ve gelen talepler doğrultusunda daha geniş bir eğitim salonunda yapmaya başladık.”

DİYABET OKULU BAŞLIYOR

Eğitim çalışmalarına istinaden farklı bir uygulama olarak diyabet okulu adı altında açacakları birimde 6 saat boyunca aynı kişilere diyabetin her yönünü bir dahiliye uzmanı, bir diyetisyen, bir fizyoterapist ve bir diyabet hemşiresi tarafından verileceğini kaydeden Sözbir, “Tüm konuları kapsayıp yeterlilik durumuyla birlikte tam öğrenmiş ve yetkinlik alabilmiş kişilere diplomasını vereceğiz. Bu doğrultuda bakanlığın bildirdiği 6 saatlik eğitim sonunda bu diplomaya hak kazanacaklar. Biz bu 6 saati hasta potansiyelinde bizimle birlikte çalışacak diyabetli bireylerimizle kaç saat, kaç haftada tamamlayabileceğimizin planlamasını kişilerle yapmak durumundayız. Kişilerin gelebileceği saatleri seçip ona göre bir planlama yapmak durumundayız. Ekibimizde öncelikle hem diyabet koordinatörümüz Dr. Derya Aydın, diyabet hemşiresi olarak ben Sevil Sözbir, bunun yanında diyetisyen olarak Ayşe Uluer ve katılım olursa bir fizyoterapistimizle birlikte dörtlü eğitim grubu olarak planlanması düşünülüyor. 6 saati 3 aya yayarak diyabet okulu eğitimini tamamlamayı planlıyoruz.”
Sözbir, diyabet tanısı konulmuş kişilerin çoğu zaman isyan ederek ‘Neden ben’, ‘Acaba yanlışlık mı var?’, ‘Hayır bu bende olamaz’, ‘Diyabetimi kontrol etmezsem de hiçbir şey olmaz’ şeklinde sorunlar ve davranışlarla karşılaştıklarını, onları ikna edip kendi eğitimlerini tamamlatma yolunda emek sarf ettiklerini belirtti.

MANİSA’DA 7 DİYABET OKULU

Manisa Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Uzman Dr. Ayhan Korkmaz ise diyabet hastaları için Manisa’da 7 hastanede diyabet okulu açacaklarını belirterek okulun açılacağı hastaneleri şöyle açıkladı: “Merkez Efendi, Manisa Devlet, Turgutlu, Akhisar, Alaşehir, Soma ve Salihli devlet hastaneleri.” 

SADIK CANGEL

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri MHP’li Özdemir: "Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimizin gerçekleştirilmesi için tüm kurumlarımız üstün bir gayret içerisinde" Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Cumhurbaşkanlığına bağlı bazı kuruluşların bütçe görüşmelerinde Türkiye Büyük Milleti’nde (TBMM) aldığı sözde, "Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimizin gerçekleştirilmesi için tüm kurumlarımız üstün bir gayret içerisindedir" dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, TBMM’de yapılan Cumhurbaşkanlığına bağlı bazı kuruluşların bütçe görüşmelerinde söz aldı. Özdemir görüşmelerde yaptığı konuşmada, "İnsanlık sanayi devriminin ardından girdiği ve yüksek hızla devam eden ilerleme sürecine 1940’lı yıllardan sonra uzaya ve başka gezegenlere erişim, böylelikle de rekabetin yeni koşullarına uzanan süreçle başlamıştır. Bu çabalar bilgisayar teknolojisinin ve uzaktan haberleşme imkânlarının getirdiği diğer koşullarla istihbarat çalışmalarını ve faaliyetlerini de derinden etkilemiştir. Belirsizliğin, düzensizliğin ve meydan okumaların fazlalaştığı mevcut zaman diliminde ise yeni bir kırılmayla daha karşı karşıyayız. Haber kaynakları ve bunların güvenilirlik derecesi her ne kadar fazla, hatta çoğu da açık alanlardan temin edilse bile analiz ve işleme yeteneği açısından teknolojinin getirdiği yüksek kazanımlar, devletlerarası verilen mücadelede fark oluşturmaktadır. Bu sebeple Milli İstihbarat Teşkilatının başta kuantum teknolojisi olmak üzere ileri nesil yapay zekâ ekosistemine sahip olması elzem hale gelmiştir. Karar alma süreçlerinde son derece değerli katkıları olan milli şuura sahip inanmış kadroların sergilediği üstün gayretler kadar, teknoloji ile doğru yöntemlerle harmanlanmış bir çalışma sistematiğinin, muadil istihbarat kuruluşlarıyla kıyaslandığında kendi kurumlarımızı farklı ve üstün kılmasını sağlamak gerekir. Allah, vatan, namus; yani Kur’an, bayrak ve silah üzerine edilen şerefli yeminlerin tutulması için sergilenen üstün gayretlerle verilen emeklerin hedefe tam manasıyla ulaşması için teknolojiden azami ölçüde istifade edilmelidir. Bu durum espiyonaj faaliyetleri kadar kontraespiyonaj alanında da Türk mührünün vurulması mecburiyetini doğurur. Son dönemlerde ülkemize karşı yürütülen bazı casusluk faaliyetlerinde şimdiye kadar alışılagelmedik metotların kullanıldığının anlaşılması da bizi buna mecbur kılmaktadır. Malum ve meşum yapılanmaların mensubu bulunduğu ülkelerin durumuyla, bilhassa savunma sanayimizle alakalı yürüttükleri anlaşılan uğraşları dikkate alındığında, resmi yahut özel tüm savunma sanayi kuruluşlarımızın hem fiziki hem de veri güvenliklerinin tesis edilebilmesi için ayrı bir politika geliştirilmesinin de gelinen aşamada elzem olduğu anlaşılmaktadır" dedi. "Bölgesinde lider Türkiye" Türkiye’nin, Cumhur İttifakı’nın dirayetli duruşu ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği istikrarlı yapıyla bölgesinde lider, küresel seviyede de giderek, daha da fazla söz sahibi olmayı başardığını dile getiren Özdemir, "Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimizin gerçekleştirilmesi için tüm kurumlarımız üstün bir gayret içerisindedir. Terörsüz Türkiye’nin hayata geçmesiyle beraber ülkemizin küresel bir güç olması istikametinde kararlılıkla ilerleyişinde İletişim Başkanlığımızın da sorumluluğu oldukça fazladır. Zira aynı anda beş lobi, küresel seviyede ülkemize karşı hem kamuoylarını hem de diğer ülkelerin karar alma mekanizmalarını etkileyebilmek için aktif bir faaliyet yürütmektedir. Rum, Ermeni, Siyonist ve Hindu lobilerine ilave olarak İslamofobik yapılanmalar doğrudan Türkiye’yi kötüleyecek, uluslararası itibarımıza saldıran, aziz milletimiz arasında kin ve nefret tohumları ekmek üzere FETÖ ile de işbirliği yapmak suretiyle uğraş vermektedir. Bu şartlarda gerek bölgesel ve uluslararası politikalarımız, gerekse küresel barış ve istikrarın tesisi için sürdürdüğümüz gayretlerimizin sağlıklı mekanizmalarla doğru biçimde anlatılması önemlidir. Sosyal medyanın psikolojik harekâtlar ve beşinci kol faaliyetleri için de ana mecralar haline geldiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Dünya ile beraber ülkemiz de belirsizliklerle dolu ve öngörülemez bir iklimde artık her an tetikte ve teyakkuzda olunmalıdır. İletişim Başkanlığımız da bu anlamda yedi gün, yirmi dört saat uyanık ve şuurlu olmak durumundadır. Bu çabalarda kamu yayıncısı olarak önemli bir sorumluluğu yerine getiren TRT’nin de faaliyetlerini başarılı bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Türk milletinin gür sesini ve Türkiye’nin tezlerini küresel seviyeye ulaştırmada etkili bir yayıncılık anlayışı sürdüren TRT’nin milli değerlerimizden olduğu unutulmamalı, kurumsal niteliğinin yıpratılmaması için herkes gereken hassasiyeti göstermelidir" ifadelerini kullandı.