POLİTİKA - 28 Aralık 2016 Çarşamba 13:58

Erdoğan: Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadık

A
A
A
Erdoğan: Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye geçtiğimiz 14 yılda, altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda tarihi başarı hikâyeleriyle doludur. Mutlaka eksikler vardır. Hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler gurur vericidir. Sadece 2 alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm. Bunlardan biri eğitim diğeri ise kültür-sanattır. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkartmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törende konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kültür, sanat ve ilim hayatına katkı sağlayan herkesin bu ülkeye çok büyük hizmet verdiğini belirterek, şunları söyledi:

“Biz bu ödüllerle teşekkürü ziyadesiyle hak eden kültür, sanat ve ilim insanlarımıza, devletimizin ve milletimizin şükranlarını ifade etmeyi amaçlıyoruz. Hiç şüphesiz onların gerçek yeri milletimizin kalbidir, gönlüdür, hafızasıdır. Verdiğimiz ödül sadece bu ahde vefanın tescilidir. Kültür, sanat ve ilim insanlarımızın ülkemize katkıları güvenlikten ekonomiye, sağlıktan spora kadar diğer alanlardaki hizmetlerden daha aşağı görülemez. Kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak maalesef bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sadece yeni değerler yetiştirme noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin etme konusunda da katetmemiz gereken çok mesafe var. Cumhurbaşkanlığı olarak marifet iltifata tabidir sözünden hareketle, hiçbir saplantıya kapılmadan tamamen kültür, sanat ve ilim insanlarımızı taktir ve teşvik amaçlı bu ödülleri veriyoruz. Bu ödüllerin değerlerimizi öncelikle kendi insanlarımıza, onlarla birlikte tüm dünyaya tanıtma konusunda arzu ettiğimiz neticelere vesile olmasını diliyorum.”

Erdoğan, “Bu yılki Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, edebiyat alanında Mustafa Kutlu’ya, tarih alanında Prof. Dr. Kemal Karpat’a, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak’a, sinema alanında Şener Şen’e, geleneksel sanatlar alanında Feridun Özgören’e verilmiştir. Bir müzik üniversitesi kurma noktasında da adımlarımızı atalım. Vefa ödülü içinde Ordinaryüs Prof. Dr. Süheyl Ünver belirlenmiştir. Ödül alan kültür, sanat, ilim adamlarımızı tebrik ediyorum. Yaşadığımız coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, ardından 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet tecrübeleri ile yaklaşık bin yıllık bir geçmişimiz var. Medeniyet müktesebatımız çok daha geniş coğrafyayı kaplıyor. Aynı şekilde Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan engin bir kültür havzamız söz konusudur. İnsanlığın en kadim yerleşim yerlerinden olan coğrafyamızın da, kendi içinde çok zengin bir geçmişi biliniyor. Millet olarak bu muhteşem tarih, kültür ve medeniyet mirası üzerinde oturuyoruz. Kesintisiz bir beka mücadelesiyle ve farklı arayışlarla geçen son 200 yılımızın bizi götürdüğü veya getirdiği yer, kökü mazide olan ati anlayışıdır” diye konuştu.

“Kültür-Sanat alanında da bana göre yanlış bir stratejiyi tercih ettik”
Kültür, sanat ve ilim denilen unsurların bir anda üretilip bir anda yok edilebilen kıymetler olmadığına dikkat çeken Erdoğan, “Hepsinin arkasında çok eski ve güçlü birikim vardır. Sizin sağlam bir ekonomik, askeri, siyasi gücünüz yoksa; sanatınızı, ilminizi, kültürünüzü yaşatmakta, geliştirmekte, yaygınlaştırmakta zorluk çekersiniz. Bu hakikat hem bedihi hem de popüler kültür-sanat alanları için geçerlidir. Türk Sanat Müziğinizi kaybederken Türkülerinizi muhafaza edemezsiniz. Hat ve tezhip sanatınızı tarihe gömerken; ahşap, bakır, halı, kilim sanatlarınızı yaşatamazsınız. Gerileme başlayınca, çöküş başlayınca hiçbiri bunun dışında kalamaz. Türkiye olarak, Türk milleti olarak böyle bir felaketi kısmen yaşadık, yaşıyoruz. Son 2 asırdır arka arkaya maruz kaldığımız travmalar, bizi beka sorunumuza öylesine odakladı ki diğer hususlara yeteri kadar zaman ayıramadık. Sonuçta yeni devletimizi dışarıdan kurarken pek çok alan gibi kültür-sanat alanında da bana göre yanlış bir stratejiyi tercih ettik. İletişim imkanlarının geliştiği ve yaygınlaştığı bir dönemde, elbette kendimizi bir cam fanusun içine hapsedemeyiz. Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır ama biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Diğer alanlarla birlikte kültür-sanatta da sadece üzülerek söylüyorum kopya çektik. Üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek ve biraz önce ifade ettiğim etkileşimi sağlamak şöyle dursun, mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise ne özü nede şekli itibariyle dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum haline dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldık. Bu demek değildir ki bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır. Çok güzel, çok önemli kültür-sanat ürünleri ortaya konmuş, ilmi faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Bunların hepsi çok sınırlı bir alanda kalmış, bırakınız dünyayı, kendi toplumumuza dahi ulaşmakta zorlanmıştır” ifadelerini kullandı.

“Hayatın dinamizmi hiçbir alanı boş bırakmıyor” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ortaya koymazsanız; kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son dönemlerde olduğu gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olmuş bulursunuz. Bunları konuştuğumuz kişilerin bize karşı tezleri inanın bizleri öyle yoruyor ki artık illallah der noktasına geliyorsunuz. Çünkü tek şey para para para. Siz kendi edebiyatınızı, sinemanızı, müziğinizi üretecek zemini inşa edemezseniz, bireysel gayretlerle sınırlı kurumsallaşamamış dar bir alana sıkışıp kalmış bir kültür-sanat ikliminin ötesine geçemezsiniz. Bu acı gerçekler başımızı çevirdiğimiz her yerde tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor” açıklamasında bulundu.

“Kültür-Sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, karanlıktır”
Türkiye’nin geçtiğimiz 14 yılının altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda tarihi başarı hikâyeleriyle dolu olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Mutlaka eksikler vardır. Hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler gurur vericidir. Sadece 2 alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm. Bunlardan biri eğitim diğeri ise kültür-sanattır. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkartmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum. Eğitim ile kalıcı hale getirilmemiş, kültür-sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, karanlıktır. Bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz. Ödül tevdi edeceğimiz kültür, sanat, ilim insanlarımızın her biri, ülkemiz için böyle bir anlama sahiptir. Kendi alanlarında çok önemli başarılara imza atmış bu değerlerimiz, gelecek nesiller için birer kutup yıldızıdır, birer rehberdir.”

Derya Yetim - İlker Turak

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Keşan’da trafik kazasında hayatını kaybedenler için yapılan anıt açıldı Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Karacaali köyünde 1998 yılında meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden 7 öğrenci ve 1 servis şoförü için kazanın meydana geldiği noktada yenilenen anıt törenle açıldı. Törende konuşan Karacaali Köyü Muhtarı Mustafa Kocaalili, "Paşayiğit İlköğretim Okulu’na taşımalı eğitim kapsamında giden öğrencilerimizi taşıyan servis aracının geçirdiği kaza sonucunda, henüz yolun başındaki 7 evladımız ve görevini yapan 1 şoförümüzü kaybettik. Bu acı olay, yalnız aileleri değil tüm Karacaali’yi ve bölgemizi derinden sarmıştır. Bugün açılışını yaptığımız bu anıt, kaybettiğimiz evlatlarımız ve şoförümüzün aziz hatırlarını yaşatmak, benzer acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal hafızamızı ve farkındalığı diri tutmak amacıyla inşa edilmiştir" diye konuştu. Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da kazanın meydana geldiği günü anlattı. Keşan Kaymakamı Aziz Mercan ise yaşanan kazanın büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Buradan hepimiz gerekli dersi alıyoruz. Bu olayların yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa gerekli gayreti göstereceğiz" dedi. Paşayiğit İlkokulu ve Ortaokulu öğrencilerinin, anıta çiçek bıraktığı tören, dua yapılmasıyla sona erdi. Törene, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda vatandaşlar katıldı.
Düzce Otobüs şoförlerinin duyarlılığı araç içi kamerasına yansıdı Düzce Belediyesi özel halk otobüsü şoförleri, rahatsızlanan yolcular için güzergahlarından çıkarak yolcuları hastaneye yetiştirdi. O anlar araç içi kamerasına yansıdı. Düzce Belediyesine bağlı Düzce Ulaşım A.Ş.’ye ait iki ayrı hatta görev yapan halk otobüsü şoförleri bir hafta arayla rahatsızlanan iki yolcuyu harekat merkezine haber verip güzergah dışına çıkarak Acil Servis’e ulaştırdı. İlk olay 7 Aralık’ta yaşandı. Düşmeye bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ve hastaneye gitmek isteyen genç kadını fark eden şoför İzzet Aydın, hastaneye yakın durakta indirmek yerine acil servisin kapısına kadar götürdü. "Harekat merkezine bildirip, güzergah değiştirdim" Olay günü yaşananları aktaran araç şoförü İzzet Aydın, "2013 yılından bu yana şoförlük yapıyorum. 7 numaralı hatta çalışıyordum. Krempark’ın oradan 3 kişi araca bindi. Bir tanesi ayağının üzerine basamıyordu. Geçmiş olsun dedim. Hastaneye gideceğiz dedi. Harekat merkezine bildirerek güzergah dışına çıkacağımı söyleyerek, hastayı hastaneye götürdüm. Araçta başka kimse de yoktu. Acilin önüne kadar götürüp, güzergahıma devam ettim" dedi. Bir diğer olay ise 12 Aralık Cuma günü gerçekleşti. Araca bindiğinde fenalaşan yolcuyu fark eden otobüs şoförü Suat Atmaca, Hastane Caddesi’ndeki duraktan "U" dönüşü yaparak güzergah dışına çıktı. Vakit kaybetmeden rotayı Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine çeviren Atmaca kısa süre içerisinde Acil Servis önüne ulaştı. Otobüsten indirilip sedyeye alınan kadın yolcu, sağlık ekiplerine ulaştırıldı. "Vatandaşın sağlığı her şeyden önemlidir" diyen şoför Suat Atmaca, "Olay günü 18 nolu hatta çalışıyordum. Durağa yanaştığımda iki genç benden kolanya istedi. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşlarının rahatsızlandığını söylediler. Harekat merkezini arayarak rotamdan çıkıp U dönüşü yaptım. Hastanede acil servise geldiğimizde servise bindirdik ve hastamızı sağlık ekiplerine teslim ettik. Bize periyodik eğitimler veriliyor, bu eğitimlerde bu sağlık konusunda da hassas davranmamız konusunda bilgilendirme yapılıyor. Bizimde çocuğumuz var, biz burada insanlık görevimizi yaptık" dedi. Yaşanan bu örnek davranışlar, Düzce Ulaşım A.Ş. bünyesinde görev yapan şoförlerin, yolcuların sağlığı ve güvenliği konusunda da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini gösterdi. Şoförlerin duyarlılığı diğer yolcular tarafından da tebrik edildi.
Ankara Sanatçı Metin Şentürk TBMM’de engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplanan Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’na katılan sanatçı Metin Şentürk, engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı. Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplandı. Komisyona sanatçı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkanı Metin Şentürk katıldı. Komisyonun açılışında konuşan Kasapoğlu, "Tüm Komisyon üyelerimizin ortak inancı, engelli bireylerimizin toplumun tam merkezinde yer alması; sanatta, sporda, siyasette, akademide, medyada, üretimde, istihdamda her bir noktada en merkezde yer alması, onların merkezde yer almasıyla birlikte toplumun bu anlamdaki algısı, bakışı çok güçlü şekilde değişiyor. Kullanılan dilden, ön yargıların kırılmasına kadar pek çok değişimi gözlemliyoruz. İşte, Metin Bey’in bu anlamdaki yolculuğu da hem sanat alanında hem de sivil toplumdaki mücadelesi bu açıdan çok kıymetli ve çok ama çok öğretici" diye konuştu. "9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu" Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Metin Şentürk, "7 çocuklu bir ailede doğdum. Yalnız hayatın anneme acımasız şakaları enteresan bir şekilde devam etti. Baba tarafından genetik körlük vardı. 2 kız kardeşim, 2 erkek kardeşim, babam ve ben, hepimiz sağlam doğmamıza rağmen, 9 kişilik bir ailede 6 kişi zaman içinde yaşanan küçük problemlerden körlükle karşıya kaldı. 9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu. Bugüne kadar hayatımı kolaylaştıran yegâne unsurun bakış açısı olduğuna çok inandım. Bakış açınızı değiştirdiğinizde acınızı değiştirebiliyorsunuz" dedi. "Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım" Engelliliğin, engelliden ziyade aileleri için daha zor olduğuna inandığını dile getiren Şentürk, "Engelli hayatına bir şekilde alışıyor ama aileler için her uyanılan sabah aynı tabloyla karşılaşmak biraz daha farklı. Evlatlarının önündeki engelleri aileler, sonra yasalar, sonra da vicdanlar kaldırırsa bazı şeylerin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım. Emeğimle, bedenimle, ruhumla ve gönlümle yanınızda olmaya hazırım. Şayet bu işe yarayacaksa, dediğim gibi, 7/24 ülkenin her tarafında emek veririm. Çünkü sonuç itibarıyla, benim bu ülkede bu kadar emek verme çabamın tek bir nedeni var. Askerlik yapamadığım bir ülkede askerliğimi bu şekilde tamamlıyorum, bu da benim hayata bakış açımın bir tarafı" ifadelerini kullandı.