GÜNDEM - 09 Kasım 2016 Çarşamba 18:27

Eski MİT Müsteşarı Taner, Darbe Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi

A
A
A
Eski MİT Müsteşarı Taner, Darbe Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi

Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, “Oslo ihanet değildir. Her yerde sonuna kadar savunurum. Bunu söyleyenler yanılır” dedi.

Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonuna bilgi verdi. FETÖ örgütünün en büyük özelliğinin çok ciddi bir dış destek bulabilmesi olduğunu söyleyen Taner, “Hiçbir İslamcı grup bu ölçüde bir destek bulamamıştır. Bütün bu gelişmeler her safhasında yasadışına büsbütün çıkılmamış olmasına rağmen geleceği dönük potansiyel bir tehdit anlamında tarafımızdan izlenmiştir ve birçok devlet takdimlerinde de bu haller dile getirilmiştir” diye konuştu.

FETÖ örgütünün en belirgin şekilde yöntem değiştirdiğinin 7 Şubat’ta görüldüğünü ifade eden Taner, şöyle devam etti:

“Artık örgüt iyi yüzünü, sözde demokrat görünümünü terk ederek, yeni nesil bir terör örgütü olma kulvarına süratle giriyor. Yasadışına taşan bu saldırgan hareket, devletin de karşı önlemler alma ve örgüt ile mücadeleyi başlatmasını zaruri kılıyor. 17-25 Aralık, 7 Şubat’ın rövanşist duygularla daha geniş bir tekrarıdır. 15 Temmuz ise büsbütün geleceğe dönük emellerini kaybetmeye başlayan örgütün gerçek yüzünü açık bir şekilde ele verdiği tarihtir. Artık karşımızda her türlü acımasızlığı gösterebilecek küresel bir oluşum söz konusudur. Olayın 15 Temmuz’da yaşanan boyuta geleceğini gösteren bilgiler alınamamıştır. Hatta 7 Şubat’a kadar tahmin dahi edilememiştir.”

İstihbarat eksikliği olduğu eleştirilerine de yanıt veren Taner, “Zaman zaman istihbarat eksikliği üzerinde durulur. 44 yıldır bu teşkilatta çalıştım, 7 senedir de emekliyim. 51 yıldır MİT’in verdiği istihbaratın yetersizliği konuşulur. Zaman zaman bu doğrudur da. Eksik taraflar hep olmuştur. Ama istihbarat eksikliği kurumlaşma eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu sadece istihbarat teşkilatları ve güvenlik örgütleri için değil, icrai organlar için de geçerlidir. İstihbarat eksikliğini kurumlaşma eksikliğine bağlarsanız, kurumlaşma eksikliğini gideremediğiniz sürece bu istihbarat eksikliğini 51 yıldır gideremediğiniz gibi gene gideremezsiniz. Ülkemizde istihbaratın merkezi anlamda patronu belli değildir. Kağıt üzerinde MİT vardır. Hesap sorulacağı zaman da MİT akla gelir ama güvenlik istihbaratının diğer enstrümanları ortada yoktur. Güvenlik istihbaratının adının mutlaka konması gerekiyor. Çok seslilik ve çok başlılık güvenlik bürokrasisinde geçtiğimiz yıllarda bize çok zarar vermiştir. Dünyanın hiçbir yerinde birçok istihbarat teşkilatı aklının erdiği gibi kendine göre çalışmaz. Bütün bilgilerin bir yerde toplanması gerekir. Aslında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın adı yanlıştır. Merkezi Devlet İstihbarat Teşkilatı olması gerekir. Türkiye’de MİT’in istihbaratı ayrıdır, polisin istihbaratı ayrıdır, jandarmanın istihbaratı ayrıdır. Büyük bir kopukluk, büyük bir sıkıntı. FETÖ başta olmak üzere ilgili kurumlara sızmak için bundan daha güzel bir fırsat olamaz. Bu da yapılmıştır. Güvenlik bürokrasisindeki dağınıklığın giderilmesini, kurumların yeni baştan ele geçirilmesini öneriyoruz. Organizasyon yapılıyor. Kozmetik ile makyaj ile durumu idare ediyoruz. Evvela organize olalım ve organizasyon sonra gelsin. Bugün güvenlik bürokrasisi organize olamamıştır. Henüz bu süreci aşamamıştır” dedi.

“Fetullah Gülen’in 15 Temmuz’da bir ihtilale sebebiyet vereceğini alamadı bu gizli servis”

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un sözlerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Taner, şunları söyledi:

“1992’ye kadar MİT tamamen askeri bir yönetim tarafından idare edilmiştir. İlker Başbuğ da buraya geldiğinde bunu ifade etmişlerdir. 1992 yılından sonra MİT bir sivilleşme sürecine girmiştir. Bu tarihten bu yana aynı süreç devam etmektedir. 1992 yılında böyle bir sivilleşme sürecine geçiş, ifadeye göre FETÖ ile ilgili istihbaratın zafiyetine sebebiyet vermiştir diye bir algı çıkıyor ortaya. Böyle bir şey yoktur. Teşkilatta 44 sene çalışan bir insan olarak 1992 öncesinde de 1966 yılına kadar süre için söyleyebilir, bir istihbari zafiyet olmamıştır. Belki kaliteli bilgilere ulaşmada zorluklar olmuştur. MİT aldığı bilgileri mutlaka devlet kademelerine intikal ettirir. Milli Güvenlik Kurulu platformuna getirir. Hiç bilgi verilmemiştir tabirini yadırgamamak mümkün değildir. 15 Temmuz birçok dersi önümüze getirip koymuştur. Gören gözler de görmeyenler de görmüştür. Birbirimizi yiyerek bir yere varmamız mümkün değildir. Özeleştirimizi de erkekçesine yapmak mecburiyetindeyiz. Yapamadık, alamadık, Fetullah Gülen’in 15 Temmuz’da bir ihtilale sebebiyet vereceğini alamadı bu gizli servis. Eksikleri vardır, fazlaları vardır. Oturalım bunu düşünüp konuşalım.”

“Ete kemiğe büründürülmüş bir bilgi verilemedi”

İlker Başbuğ ile çalıştığı dönemde ahenkli bir diyalog içerisinde olduklarının altını çizen Taner, “Evet söylenen söz yanlış değildir. Onların istediği tarzda ete kemiğe büründürülmüş bir bilgi verilemedi, doğrudur. Ama alınan bilgi oydu. Bazı haberler, bazı bilgiler alınamadı. Bu çerçeve içerisinde o istihbaratın onları tatmin ettiğini söylemek yanlış olur. Suçla arasına mesafe koyan ve bu suçu bir türlü yasalar çerçevesinde üstüne almayan bir örgütün, ete kemiğe büründürülüp şu albay, şu general diye bizim tarafımızdan seslendirilmesi mümkün değildir. Biz Fetullah Gülen’in devlet içerisinde ciddi bir kadrolaşma içerisinde olacağını söylüyoruz. Bundan sonrası ilgili kurum ve kuruluşların ve onun altındaki diğer güvenlik kuvvetlerinin işidir” açıklamasında bulundu.

“Benim çalıştığım döneminde MİT’e, FETÖ’nün sızması sıfıra yakındır”

MİT içerisindeki FETÖ yapılanması hakkında ise Taner, “Ben kendi çalıştığım dönem itibariyle sorumluluk hissediyorum. Benim çalıştığım döneminde MİT’e, FETÖ’nün sızması sıfıra yakındır. İsterseniz almazsınız, iyi incelerseniz almazsınız. Ondan sonrasını daha sonraki yönetim cevaplayacaktır. Son dönemde bu girmelerin daha rahat ve fazla olduğuna dair bir izlenim vardır. MİT, devlet kurumları içerisinde en temiz kalmış teşkilattır. MİT, bu ülkenin namusudur” bilgilerini verdi.

“Oslo ihanet değildir”

Oslo süreciyle ilgili ise Taner, şu ifadeleri kullandı:

“Oslo ihanet değildir. Her yerde sonuna kadar savunurum. Bunu söyleyenler yanılır.”

İlker Turak 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Keşan’da trafik kazasında hayatını kaybedenler için yapılan anıt açıldı Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Karacaali köyünde 1998 yılında meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden 7 öğrenci ve 1 servis şoförü için kazanın meydana geldiği noktada yenilenen anıt törenle açıldı. Törende konuşan Karacaali Köyü Muhtarı Mustafa Kocaalili, "Paşayiğit İlköğretim Okulu’na taşımalı eğitim kapsamında giden öğrencilerimizi taşıyan servis aracının geçirdiği kaza sonucunda, henüz yolun başındaki 7 evladımız ve görevini yapan 1 şoförümüzü kaybettik. Bu acı olay, yalnız aileleri değil tüm Karacaali’yi ve bölgemizi derinden sarmıştır. Bugün açılışını yaptığımız bu anıt, kaybettiğimiz evlatlarımız ve şoförümüzün aziz hatırlarını yaşatmak, benzer acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal hafızamızı ve farkındalığı diri tutmak amacıyla inşa edilmiştir" diye konuştu. Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da kazanın meydana geldiği günü anlattı. Keşan Kaymakamı Aziz Mercan ise yaşanan kazanın büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Buradan hepimiz gerekli dersi alıyoruz. Bu olayların yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa gerekli gayreti göstereceğiz" dedi. Paşayiğit İlkokulu ve Ortaokulu öğrencilerinin, anıta çiçek bıraktığı tören, dua yapılmasıyla sona erdi. Törene, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda vatandaşlar katıldı.
Düzce Otobüs şoförlerinin duyarlılığı araç içi kamerasına yansıdı Düzce Belediyesi özel halk otobüsü şoförleri, rahatsızlanan yolcular için güzergahlarından çıkarak yolcuları hastaneye yetiştirdi. O anlar araç içi kamerasına yansıdı. Düzce Belediyesine bağlı Düzce Ulaşım A.Ş.’ye ait iki ayrı hatta görev yapan halk otobüsü şoförleri bir hafta arayla rahatsızlanan iki yolcuyu harekat merkezine haber verip güzergah dışına çıkarak Acil Servis’e ulaştırdı. İlk olay 7 Aralık’ta yaşandı. Düşmeye bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ve hastaneye gitmek isteyen genç kadını fark eden şoför İzzet Aydın, hastaneye yakın durakta indirmek yerine acil servisin kapısına kadar götürdü. "Harekat merkezine bildirip, güzergah değiştirdim" Olay günü yaşananları aktaran araç şoförü İzzet Aydın, "2013 yılından bu yana şoförlük yapıyorum. 7 numaralı hatta çalışıyordum. Krempark’ın oradan 3 kişi araca bindi. Bir tanesi ayağının üzerine basamıyordu. Geçmiş olsun dedim. Hastaneye gideceğiz dedi. Harekat merkezine bildirerek güzergah dışına çıkacağımı söyleyerek, hastayı hastaneye götürdüm. Araçta başka kimse de yoktu. Acilin önüne kadar götürüp, güzergahıma devam ettim" dedi. Bir diğer olay ise 12 Aralık Cuma günü gerçekleşti. Araca bindiğinde fenalaşan yolcuyu fark eden otobüs şoförü Suat Atmaca, Hastane Caddesi’ndeki duraktan "U" dönüşü yaparak güzergah dışına çıktı. Vakit kaybetmeden rotayı Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine çeviren Atmaca kısa süre içerisinde Acil Servis önüne ulaştı. Otobüsten indirilip sedyeye alınan kadın yolcu, sağlık ekiplerine ulaştırıldı. "Vatandaşın sağlığı her şeyden önemlidir" diyen şoför Suat Atmaca, "Olay günü 18 nolu hatta çalışıyordum. Durağa yanaştığımda iki genç benden kolanya istedi. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşlarının rahatsızlandığını söylediler. Harekat merkezini arayarak rotamdan çıkıp U dönüşü yaptım. Hastanede acil servise geldiğimizde servise bindirdik ve hastamızı sağlık ekiplerine teslim ettik. Bize periyodik eğitimler veriliyor, bu eğitimlerde bu sağlık konusunda da hassas davranmamız konusunda bilgilendirme yapılıyor. Bizimde çocuğumuz var, biz burada insanlık görevimizi yaptık" dedi. Yaşanan bu örnek davranışlar, Düzce Ulaşım A.Ş. bünyesinde görev yapan şoförlerin, yolcuların sağlığı ve güvenliği konusunda da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini gösterdi. Şoförlerin duyarlılığı diğer yolcular tarafından da tebrik edildi.
Ankara Sanatçı Metin Şentürk TBMM’de engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplanan Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’na katılan sanatçı Metin Şentürk, engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı. Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplandı. Komisyona sanatçı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkanı Metin Şentürk katıldı. Komisyonun açılışında konuşan Kasapoğlu, "Tüm Komisyon üyelerimizin ortak inancı, engelli bireylerimizin toplumun tam merkezinde yer alması; sanatta, sporda, siyasette, akademide, medyada, üretimde, istihdamda her bir noktada en merkezde yer alması, onların merkezde yer almasıyla birlikte toplumun bu anlamdaki algısı, bakışı çok güçlü şekilde değişiyor. Kullanılan dilden, ön yargıların kırılmasına kadar pek çok değişimi gözlemliyoruz. İşte, Metin Bey’in bu anlamdaki yolculuğu da hem sanat alanında hem de sivil toplumdaki mücadelesi bu açıdan çok kıymetli ve çok ama çok öğretici" diye konuştu. "9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu" Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Metin Şentürk, "7 çocuklu bir ailede doğdum. Yalnız hayatın anneme acımasız şakaları enteresan bir şekilde devam etti. Baba tarafından genetik körlük vardı. 2 kız kardeşim, 2 erkek kardeşim, babam ve ben, hepimiz sağlam doğmamıza rağmen, 9 kişilik bir ailede 6 kişi zaman içinde yaşanan küçük problemlerden körlükle karşıya kaldı. 9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu. Bugüne kadar hayatımı kolaylaştıran yegâne unsurun bakış açısı olduğuna çok inandım. Bakış açınızı değiştirdiğinizde acınızı değiştirebiliyorsunuz" dedi. "Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım" Engelliliğin, engelliden ziyade aileleri için daha zor olduğuna inandığını dile getiren Şentürk, "Engelli hayatına bir şekilde alışıyor ama aileler için her uyanılan sabah aynı tabloyla karşılaşmak biraz daha farklı. Evlatlarının önündeki engelleri aileler, sonra yasalar, sonra da vicdanlar kaldırırsa bazı şeylerin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım. Emeğimle, bedenimle, ruhumla ve gönlümle yanınızda olmaya hazırım. Şayet bu işe yarayacaksa, dediğim gibi, 7/24 ülkenin her tarafında emek veririm. Çünkü sonuç itibarıyla, benim bu ülkede bu kadar emek verme çabamın tek bir nedeni var. Askerlik yapamadığım bir ülkede askerliğimi bu şekilde tamamlıyorum, bu da benim hayata bakış açımın bir tarafı" ifadelerini kullandı.