SAĞLIK - 27 Mart 2015 Cuma 17:41

İç varis, çok daha ciddi sorunlara neden oluyor!

A
A
A
İç varis, çok daha ciddi sorunlara neden oluyor!

Kalp ve Damar Cerrahı Prof.Dr. Ahmet Akgül konu ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Bacağınıza baktığınızda görünen mavi-yeşil damar genişlemeleri, kırmızı kılcal damar genişlemeleri, ayaklarda özellikle iç topuk bölgesinde artan kımızı örümcek ağı tarzında damarlar… hepsi “varis” olduğumuzu belli eder ama bu buzdağının görünen yüzüdür.Yıllardır kozmetik veya tıbbi nedenlerle sayısız varis işlemi uygulayan Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kurucusu Ünlü Kalp ve Damar Cerrahı Prof.Dr.Ahmet Akgül,varisler konusundaki deneyimlerini şöyle aktardı.Varisin görünen yani hastanın da kendisinin deri üzerinde gördüğü damar genişlemelerinin önemli olduğunu ama asıl korkulması gereken iç varis olduğunu belirtti.

“Bacaktaki toplardamarlar 2 ye ayrılır, iç ve dış. Bunların genişlemesi, kıvrıntılı hal alması, kanın yer çekimine karşı kalbe giderken geriye kaçması varis olarak adlandırılır. Yüzeyel olan yani gözle görünen toplardamar bacaktaki kanın yalnızca \%10 unu taşır. Ama esas olan görünmeyen iç toplardamardır ki kanın \%90 ını taşır. Buzdağının görünmeyen kısmı budur ve dış varisi olup tedavi ettirenlerin de birçoğunda zaten iç varis de vardır. Ama bu genelde görünmediği için ve kozmetik soruna “şimdilik” neden olmadığı için ilaç ve/veya varis çorabıyla hasta “idare ettirilir”. İç varisi genellikle tedavisi ok denilir ki, bu ileride yeniden varis oluşumu, bacakta şişlik, ağrı, kramplar, iç topuk çevresinde renk değişikliği, yaralar ve hatta pıhtı oluşup akciğer damar tıkanıklığına yol açıp ölüme kadar gidebilir.

Biz varisi dış veya iç olarak ayırmıyoruz, topardamar sistemi yetmezliği olarak değerlendiriyoruz. Düşününki “kapalı damar sisteminde bir yetmezlik, bir basınç artışı olursa” yalnızca dış dmara da mı olur, ki zaten bu damar kanın \%10 unu taşıyor. Esas kanı taşıyan yani \%90 ını taşıyan iç damar da hiç mi bir şey olmaz. Unutmayın “kapalı devre sistemi bu” , basınç yayılacaktır ve her yeri etkiler.Tabii ki kozmetik amaçlı iç damarda sorun yoksa -ki çok nadir- lazer, radyofrekans, köpük veya madde enjeksiyonları yapıyoruz ama esasa sorun iç damar varisinde. İç damar tedavisi yapmak zordur çünkü ulaşılması ve üzerinde çalışılması zordur, risklidir. En ufak bir hata iç variste pıhtı yapar ve ya damar tıkanır ya da akciğer damarları zarar görür. 2009 yılında iç varis tedavilerine başlamamın 2 nedeni oldu: 1- Hastalar özellikle sıcakta varis çorabı giymiyorlar 2- 67 yaşında iç topuğunda çok ciddi varis yarası olan bir hastanın tüm doktorlardan şikayetçi olarak odama girmesiydi. “Kalp ameliyatlarında harikalar yapıyorsunuz ama bir yaramı düzeltebilecek kimse yok mu” demesiydi. Hastayı sakinleştirdikten sonra Doppler çektirttim ve iç varisinin çok ileri olduğunu gördüm. İç damar kapağı hiç çalışmıyordu. Tüm literatürü taradım, Editör de olduğum için rahatlıkla literatüre ulaşıyordum. Fakat etkili bir tedavi pek yoktu, hep varis çorabı ve ilaçlar. Eğitimimin bir kısmını kalp-damar cerrahisinin dünyadaki kurucularından Prof Dr Michael E DeBakey nin ekibinde Houston, ABD de; Viyana,Avusturya; Bolonya, İtalya; Sicilya, İtalya, Strazburg, Fransa… gibi yerlerden almama rağmen 4 ay boyunca, hastanın o tek bir sözü için, bacak kan dolaşımının tüm detaylarını inceledim. Sonuçta “tül” kadar ince olan kapakları tamir etme yöntemini geliştirdim. 2009 yılından bu güne kadar sayısız iç ve dış varis işlemi yaptım ve her hastanın ameliyat öncesi ve sonrası kontrolleri yapıldı. Sonuçlar çok başarılıydı.
Varis hastalarına önerim şudur: doktorlarına varis tedavisi öncesi iç varisinin olup olmadığını sormaları, varsa dış varislerine işlem yaptırmamaları yani yalnızca buzdağının görünen yüzüyle ilgilenmemelidirler, ister tıbbi nedenle olsun ister kozmetik. Çünkü çok yakında yine aynı duruma geleceklerdir eğer iç varis yani buzdağının görünmeyen yüzü (gizli tehlike) düzeltilmezse. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Aksaray’da şifa veren sepetler...Hem kazanç, hem terapi kaynağı Aksaray’ın Eskil Halk Eğitimi Merkezi’nde açılan sepet örücülüğü kursu, katılımcılarına sadece geleneksel bir el sanatını öğretmekle kalmıyor aynı zamanda ev ekonomilerine katkı sağlayarak ve psikolojik rahatlama sunarak çok yönlü faydalar sağlıyor. Kursa katılan kadınlar, usta öğreticiler eşliğinde birbirinden güzel ve özgün sepetler örerek hem el becerilerini geliştiriyor hem de bu ürünleri internet üzerinden satarak aile bütçelerine destek oluyorlar. Kursun özellikle psikolojik rahatsızlıkları olan katılımcılar için adeta bir terapi gibi geldiği belirtiliyor. Sepet örme sürecinde odaklanma, el-göz koordinasyonu ve ortaya çıkan somut ürünün verdiği tatmin duygusu, kursiyerlerin stres seviyelerini düşürmelerine ve kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı oluyor. Halk Eğitimi Merkezi’nde devam eden kursta, farklı boyutlarda, modellerde ve tekniklerde sepet örme becerileri kazanan kadınlar, doğal malzemeleri kullanarak hem geleneksel el sanatını yaşatıyor hem de modern tasarımlarla ürün yelpazelerini genişletiyorlar. İnternet üzerinden satış yaparak kendi işlerinin patronu olan bazı kursiyerler, el emeği göz nuru ürünlerine olan talebin kendilerini motive ettiğini ifade ediyorlar. Kurs sayesinde hem yeni bir meslek edindiklerini hem de sosyal bir ortamda bulunarak yalnızlık hissini aştıklarını belirten kursiyerler, Halk Eğitimi Merkezi’nin bu tür destekleyici kurslarının önemine vurgu yapıyor. Yaptığı el emeği göz nuru ürünleri ve çalışmasını anlatan Fadime Yılmaz Çeçen, "Sepet örücülüğü kursunda hasır bitkisini kullanıyoruz. Ülkemizde yetişin bu bitki çoğu farklı bölgelerde farklı isimlerde hasır otu, kamış, papur otu ve b-perde otu diye geçiyor. Biz bu hasır otunu ıslatarak, yumuşatarak kalıp üzerinde çalışıyoruz. Halk Eğitimi Merkezi kurslarının şöyle bir katkısı var. Çoğu ev hanımı olan kursiyerlerimle ürettiğimiz bu ürünleri tanıtma imkânımız oldu. Tanıtmanın yanında ekonomik olarak ev ekonomisine katkıda bulundular. Gerek sosyal medyadan gerek elden satış imkânı sundu. Halk Eğitimi Merkezi kursları açılması hem sosyal hem de psikolojik anlamda hobi edinme amacıyla başlanan bu kursta ekonomik olarak katkı sağladığı için beni ve kursiyerlerimi çok çok mutlu etti. Daha çok üretmeyi hedefledik. Geçmişten unutulmaya yüz tutmuş bu hasır örücülüğünü bizlere ve yeni nesillere ulaştırmayı hedefledik. Halk Eğitimi Merkezi kurslarında sadece hobi edinmek değil burada keyifli, verimli vakit geçiriyoruz. Hem eğleniyoruz hem de üretiyoruz" dedi. Kursiyer Hayriye Filikçi ise "Halk Eğitimi Merkezi kurslarına sepet örücülüğüne geliyorum. Psikoloji olarak bana çok iyi geliyor, terapi oluyor. İlaç kullanıyordum bıraktım. İnternet üzerinden satış yapıyorum. Aileme destek oluyorum" şeklinde konuştu. 7 yıldır kursa eğitim ve iş yapan Aysun Kara, "Yaklaşık 6-7 aydır sepet örücülüğü kursuna devam ediyorum. Yok olamaya yüz tutmuş geleneksel Türk el sanatlarından birisi olan sepet örücülüğüne devam ettiğimiz için ve bundan sonraki kuşaklara aktarabilmek için kendimizi gerçekten mutlu hissediyoruz. Geleneksel el sanatları olarak devam etmemin yanı sıra farklı malzemeler kullanarak dekoratif ürünler üretmeye çalıştık. Burada hem sosyalleşme hem stres atma hem de ekonomik destek sağlayacak bir uğraşı olduğu için gerçekten bizim için güzel bir fırsat oldu" ifadelerini kullandı. (GÖ-YC-
Aydın Aydın’da hayvancılık sektörü masaya yatırıldı Son 5 yılda hayvan varlığında ülke genelinde düşüş yaşanırken, Aydın genelinde ise artış meydana geldi. Hayvancılık sektörünün sorunları ve çözümlerinin görüşüldüğü toplantıda konuşan Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, "İlimiz, yalnız tarımsal üretimde değil, aynı zamanda büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık alanında da önemli bir potansiyele sahiptir" dedi. Önemli tarım ve hayvancılık kentlerinden olan Aydın’da üreticilerin sorunlarına yönelik yürütülen çalışmalar aralıksız sürerken 2025 Yılı Hayvancılık Sektör Toplantısı, Aydın Ticaret Borsası ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Aydın’daki hayvancılık sektörü temsilcilerinin ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkililerinin katıldığı toplantıda, hayvancılık ile uğraşan üreticilerin sorun ve talepleri ara başlıklar halinde görüşüldü. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur; "Bugün burada sadece hayvancılık sektörünün mevcut durumunu değerlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda stratejik öneme sahip bu sektöre dair temel meseleleri kapsamlı şekilde ele almak üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız. Yerli üretimden ithalata, finansmana erişimden istihdam sorunlarına, kırsal kalkınmadan sürdürülebilirliğe kadar birçok kritik konuyu ortak akıl ve istişare çerçevesinde değerlendirmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda, toplantımızın daha etkin ve verimli geçmesini sağlamak amacıyla, hayvancılık sektöründe iştigal eden tüm üyelerimizden gelen talep ve önerileri ana başlıklar halinde derledik. Bugünkü istişare ortamında bu başlıkları detaylı biçimde ele alarak ortak çözümler geliştirmeyi amaçlıyoruz. İlimiz, yalnız tarımsal üretimde değil, aynı zamanda büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık alanında da önemli bir potansiyele sahiptir" dedi. En fazla büyükbaş hayvan varlığı Çine’de Aydın’daki hayvancılık sektörü ve hayvan varlığı konusunda da bilgiler veren Başkan Çondur konuşmasının devamında, "İl genelinde toplam 509 bin 423 sığır bulunmakta ve bunların büyük kısmı kültür ve melez ırklarından oluşmaktadır. Aydın, kültür ırkı sığır varlığı bakımından Türkiye’de 4. sırada yer almakta ve büyükbaş hayvan varlığı açısından da 8. sırada bulunmaktadır. İlimiz hayvan varlıkları ilçeler bazında incelendiğinde, büyükbaş hayvancılıkta yüzde 23 pay ile Çine ilk sırada yer alırken, Efeler yüzde 14 pay ile ikinci, Söke ise yüzde 9’luk pay ile üçüncü sırada yer almaktadır. Küçükbaş hayvancılıkta ise Efeler ilçesi yüzde 14’lük pay ile ilk sırada yer alırken, ikinci sıradaki Karacasu’nun payı yüzde 12, üçüncü sıradaki Kuyucak’ın payı ise yüzde 10’dur. Son 5 yılda ülke genelindeki büyükbaş hayvan varlığı yüzde 6,5 azalırken, Aydın’da yüzde 14 artış kaydedilmiştir. Küçükbaş hayvan varlığı ise Türkiye genelinde yüzde 1 artarken, Aydın’da yüzde 12 oranında artmıştır. Ancak, artan nüfus ve tüketim talebi karşısında bu veriler yetersiz kalmaktadır. 2023 yılında kırmızı et üretimi 2 milyon 384 bin ton olup, bunun yüzde 70’i büyükbaş hayvancılıktan sağlanmıştır. 2023 ve 2024 yıllarında Aydın Ticaret Borsası’nda işlem gören dana karkas eti verilerine baktığımızda, 2023 yılında toplam 320 bin 767 kilo dana eti işlem görmüş ve bu işlemler 56 milyon 190 bin 857 TL tutarında gerçekleşmiştir. 2024 yılının aynı döneminde ise işlem miktarı 117 bin 199 kiloya gerilerken, işlem hacmi 33 milyon 497 bin 270 TL olmuştur. Bu veriler, işlem gören miktarda yaklaşık yüzde 63’lük bir düşüş yaşanmasına rağmen, birim fiyatlarda ciddi bir artış olduğunu göstermektedir. Özellikle girdi maliyetleri, sektörün önündeki en büyük engellerden biridir. Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin fizibilite çalışmalarına göre, hayvan alımı dışındaki maliyetler içerisinde yem gideri yüzde 60 ile en büyük payı oluşturmaktadır. Bu durum, birçok üreticiyi ya hayvancılığı bırakmaya ya da hayvan varlığını azaltmaya zorlamaktadır" ifadelerine yer verdi. "Sürdürülebilirliği tehdit etmektedir" Genç nüfusun başka sektörlere yönelmesinin hayvancılık sektöründe nitelikli iş gücünü ve sürdürülebilirliği tehdit ettiğini ifade eden Çondur; "Öte yandan, ilimizin toplam inek sütü üretimi 2024 yılı itibariyle 635 bin 184 ton olarak gerçekleşmiş ve bir önceki yıla göre yüzde 1,04 oranında artmıştır. Bu artış olumlu bir gelişme olarak kaydedilse de sektörün genel sorunları göz önünde bulundurulduğunda tek başına yeterli değildir. Nitekim, süt fiyatlarının uzun süre maliyetlerin altında seyretmesi nedeniyle birçok üretici, yeterli gelir sağlayamadığı anaç hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalmakta, anaç hayvan varlığındaki bu azalma ise uzun vadede hem süt üretiminde düşüşe hem de doğacak yavru sayısında gerilemeye neden olmaktadır. Bu durum da ülke hayvancılığını giderek dışa bağımlı hale getirmektedir. Bununla birlikte, hayvancılık sektörünün karşılaştığı bir diğer önemli sorun da çiftliklerde çalışacak nitelikli iş gücüne ulaşılamamasıdır. Özellikle kırsal bölgelerdeki genç nüfusun başka sektörlere yönelmesi, çiftliklerde çalışacak nitelikli iş gücünü temin etmeyi zorlaştırmaktadır. Bu durum, verimliliği ve üretim kalitesini olumsuz etkilemekte, sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Bu sorunun çözülmesi için tarımda mesleki eğitim ve istihdam teşviklerinin artırılması kritik önem teşkil etmektedir. Toplantımızın sektördeki bu gibi sorunlara kalıcı ve uygulanabilir çözümler getirmesini temenni ediyorum. Aydın Ticaret Borsası olarak, üreticimizin yanında olmaya ve sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak adına üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmeye devam edeceğiz" diye konuştu. Konuşmaların ardından ikinci oturuma geçilirken, sektör temsilcileri ile birlikte İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri gerçekleştirilen panel ile sorunları ve çözüm önerilerini görüştü.
Gaziantep Çaycı İsmet Usta’nın ocağı 35 yıldır bir metrekarelik dükkanda kaynıyor Gaziantep’in tarihi Almacı Pazarı’nda herkesin ’Çaycı İsmet baba’ diye hitap ettiği İsmet Kılıç, etrafa saçan neşesiyle, sıcak muhabbetiyle ve her zaman gülen yüzüyle 35 yıldır müşterilerine çay servisi yapıyor. Gaziantep’te yaklaşık 250 yıl önce inşa edilen ve kentin en eski çarşısı olan tarihi Almacı Pazarı’nda 35 yıldır çaycılık yapan İsmet Kılıç, bir metrekarelik dükkanındaki çay ocağında emek vererek hazırladığı çayı müşterilerine servis ediyor. Kentin tarihi yapısıyla özdeşleşen Almacı Pazarı’nda çay ocağını işleten İsmet Kılıç, güne erken saatte başlıyor. Akşam saatlerine kadar çarşı esnafının yanı sıra vatandaşlara da hizmet veren Kılıç, çay servisi yaparken günde 15 kilometre yürüyor. Yıllardır sevdiği işi ilk günkü gibi güler yüzüyle sürdüren Kılıç, gün doğmadan evinden çıkıp yaklaşık 3 asırlık Almacı Pazarı’ndaki dükkanına geliyor. Günlük temizliğini yapıp, ustasından öğrendiği şekilde çayını demleyen Kılıç, özenle demlediği çayı esnafın ve müşterilerinin beğenisine sunuyor. Kılıç, çarşı esnafı tarafından ’Çaycı İsmet baba’ adıyla biliniyor. "Dükkanım küçük ama gönlümüz bol" diyen Kılıç, bugüne kadar alın teriyle kazanmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi. Küçük iş yerini görenlerin şaşırdığını belirten Kılıç, yıllardır iki kişinin sığamadığı dükkan sayesinde ailesini geçindirdiğini ifade etti. "Dükkanım bir metre 20 santimdir" Çarşıdaki herkesin kendisine "Çaycı İsmet baba" diye hitap ettiğini anlatan İsmet Kılıç, "35 yıldan beri bu çay ocağını çalıştırıyorum. Esnafa, memleketimizi geziye gelen turistlerimize hizmet vermekteyiz. Dükkanım bir metre 20 santimdir. Bu küçük dükkanda para nasıl kazanılır, gelsin görsünler. Her işin kendine göre zorlukları var. Bizim işimizde dolu bardağı götürüp, boş bardağı getirmek ve müşteriyi memnun etmek. İşimizi çok seri bir şekilde yapmamız lazım. Aynı zamanda da esnafımız sürekli çay isteğinden dolayı taze ve güzel çay yapmamız lazım. Çayımızı içenler, ‘ellerinize sağlık, harika çaylar içiyoruz’ diyorlar" dedi. "İnsan yaptığı işi sevmeli" Dükkanın çok küçük olmasına rağmen işini hep severek yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini ifade eden Kılıç, "Sabah namazında dükkanımı açarım. Daha sonra çayımızı demleriz. Esnafımız 07.30 gibi dükkanlarını açar. Çay servisimiz esnafın gelmesiyle başlar ve akşam namazına kadar durmak yok. Sadece 5-10 dakika bir öğle yemeği molası veririz ve akşam 18.30’a kadar buradayız. Ortalama günlük 15 kilometre yol yürüyorum. İşimi severek yapıyorum. Zaten yaptığın işi sevmezsen ve sevmeyerek yaparsan, o işten bir şey anlayamazsın. Fakat işini severek yaparsan sana ilham kaynağı olur, kazancın bereketli olur, güler yüzlü olursun ve müşteri memnuniyeti de daha fazla olur" şeklinde konuştu. "Çaycı İsmet baba çarşımızın koca çınarı" Çarşı esnafından Fatih Özsefil de, "Çaycı İsmet baba bizim gönlümüzün sultanı. Komik biri ama çayı, zahteri, kahvesi ve sözleriyle bize ilham veriyor. İsmet babayı seviyoruz, Allah kendinden razı olsun ve çarşımızdan eksik olmasın. Biz kendisinden memnunuz" diye konuştu.