GÜNDEM - 03 Nisan 2013 Çarşamba 17:33

Mart ayının gündemi 'İmralı' oldu

A
A
A
Mart ayının gündemi 'İmralı' oldu

Mart ayı siyaset gündemine damga vuran kişi, olay ve konular belli oldu. Medya Takip Merkezi’nin (MTM) hazırladığı rapora göre, ay içerisinde medyada en fazla yer alan konular, Nevruz kutlamaları, İmralı tutanaklarının sızdırılması ve İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi olurken, ayın medyada en çok konuşulan siyasi ismi Recep Tayyip Erdoğan, siyasi partisi ise AK Parti oldu.

Diyarbakır’da 21 Mart’ta düzenlenen Nevruz kutlaması, ayın siyaset gündeminde ses getiren olaylarından biri oldu. MTM’nin gazeteler, dergiler, TV’ler ve internet medyası üzerinden yaptığı araştırma sonucunda 12 bini aşkın haber ve yazıda geçen Nevruz kutlamalarına, Abdullah Öcalan’ın mektubu damga vurdu. Önceki yılların aksine arbede yaşanmadan barış sloganlarının atıldığı etkinlikte Öcalan'ın bir sayfalık mektubunu Bağımsız Milletvekili Leyla Zana Kürtçe, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise Türkçe okudu. Öcalan’ın mesajında, silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi aşamasına gelindiği ve silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açıldığı belirtildi. Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında Türk bayrağının olmaması Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından aksaklık şeklinde eleştirilirken, terör örgütü 21 Mart’tan itibaren ateşkes ilan ettiklerini açıkladı.


İMRALI TUTANAKLARININ BASINA SIZDIRILMASI GÜNDEME BOMBA GİBİ DÜŞTÜ

Abdullah Öcalan’ın İmralı’da BDP’lilerle yaptığı görüşmeye ait tutanakların basına sızdırılarak kamuoyuna duyurulması, ay boyunca medyaya en fazla konu olan olaylardan biri oldu. Muhalefet kanadından terör örgütü ile pazarlık mı söz konusu soruları duyulmaya başlanırken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tutanakların basında yer almasının bir gazetecilik başarısı olduğunu dile getirdi. Hükümet, devlet geleneğine aykırı herhangi bir pazarlık ya da görüşmenin söz konusu olmadığını vurguladı. Başbakan Erdoğan ise, tutanakları kimin sızdırdığını basının açıklamasını istedi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, önce vekillerinden hiçbirinin tutanakları sızdırmadığını bildirirken, daha sonra ise BDP PM üyesi Balıkesir İl Başkanı Rauf Kocaman ile Bursa İl Örgütü yöneticilerinden Resul Baykara’nın sızdırdığını belirtti. İki PM üyesi görevlerinden istifa etti.


İSRAİL TÜRKİYE’DEN ÖZÜR DİLEDİ
İsrail’in 2010 yılında Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı üzerine özür dilemesi, Mart ayı gündeminde öne çıkan bir diğer konu oldu. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak, 9 Türk vatandaşının öldürüldüğü 2010 yılındaki Mavi Marmara baskını için Türkiye’den özür diledi. İsrail Başbakanı, Ankara’nın kurbanların ailelerine tazminat ödenmesi talebini kabul etti ve abluka altındaki Gazze’ye sivil halkın kullanacağı malların girişine ilişkin kısıtlamaların da barış zamanında uygulanmayacağını taahhüt etti. Erdoğan da, Türkiye adına özrü kabul etti. Uluslararası basın, tarihi özrü son dakika olarak duyururken, gelişme muhalefet tarafından ise “ABD’nin isteğiyle gerçekleşti” şeklinde yorumlandı.

AYIN EN ÇOK KONUŞULAN PARTİ AK PARTİ OLDU

Medya Takip Merkezi’nin her ay düzenli olarak hazırladığı ayın siyaset gündemi raporuna göre, Mart boyunca medyaya en fazla konu olan siyasi parti Adalet ve Kalkınma Partisi oldu. Bir önceki aya oranla medya yansımalarında yüzde 11’lik artış yaşanan AK Parti’nin haberleri arasında, genel merkezine yapılan silahlı saldırı öne çıktı. İmralı süreci ile ilgili muhalefet partisinin eleştirilerini alan AK Parti, toplamda 153 bin 606 haber ve yazıda yer aldı.

Ayın medyada öne çıkan ikinci siyasi partisi CHP oldu. 1 Mart Tezkeresi tutanaklarının yayınlanması için Meclis’e başvuran CHP, İmralı süreci ile ilgili iktidarın kendilerine hiçbir bilgi vermediğini iddia etti. Çözüm süreci ve yeni anayasa çalışmaları başta olmak üzere gündemdeki konuların ele alındığı olağanüstü bir toplantı ile bir araya gelen CHP Parti Meclisi, toplantının ardından yayımladığı 4 maddelik bildiride Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı süreçle ilgili açıklama yapmaya davet etti. CHP, ay boyunca 95 bin 320 haber ve yazıya konu oldu.

Mart ayında medyada en çok yer alan bir diğer siyasi parti BDP oldu. İmralı süreci, İmralı’ya giden partili heyette kimlerin yer aldığı, İmralı tutanaklarının medyada yayınlanması gibi konularla haberlerde adından söz ettiren Barış ve Demokrasi Partisi, medyaya bir önceki aya göre yüzde 9 oranında daha fazla yansıyarak, 64 bin 264 haber ve yazıda yer aldı.

Ayın en çok konuşulan siyasi partileri 153 bin 606 haberle AK Parti (yüzde 11 artış), 95 bin 320 haberle (yüzde 9 artış) CHP, 64 bin 264 haberle (yüzde 9 artış) BDP, 50 bin 191 haberle (yüzde 30 artış) MHP, 6 bin 98 haberle (yüzde -5) SP oldu.


ERDOĞAN SİYASET GÜNDEMİNİN ZİRVESİNDE
MTM’nin aynı araştırmasına göre, ayın medyada en çok konuşulan siyasi isim Şubat ayında olduğu gibi Recep Tayyip Erdoğan oldu. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry başta olmak üzere çeşitli ülkelerden üst düzey isimleri ağırlayan Erdoğan, terör sorunun çözümü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Başbakanlık’ta 10. yılını dolduran Erdoğan, yoğunlukla İmralı süreciyle ilgili açıklamaları ile gündeme gelerek, 125 bin 204 haber ve yazıda yer buldu.

Araştırma raporuna göre, Mart ayında medyada en çok yer alan ikinci siyasi isim ise Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Terörün son 10 yılda geldiği noktaya vurgu yaparak, hükümeti eleştiren Kılıçdaroğlu, Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez'in ölümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Anayasa çalışmaları ve İmralı süreci ile ilgili görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelen Kılıçdaroğlu, haberlerindeki yüzde 16’lık artışla 24 bin 563 haber ve yazı ile gündeme geldi.

Ayın diğer en çok konuşulan isimleri 20 bin 55 haberle ABD Devlet Başkanı Barack Obama, 16 bin 817 haberle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 16 bin 68 haberle MHP Genel Başkanı Devlet Baçeli oldu.
MTM 'nin derlemesiyle ayın dikkat çeken diğer gelişmeleri şöyle:

“- 28 Şubat Postmodern Darbesi, 16. yılında yurt genelinde yapılan eylemlerle protesto edildi.

- Almanya'nın Stuttgart şehri yakınlığındaki Backnang kasabasında bir apartmanda çıkan yangın sonucu aynı aileden 8 Türk'ün yaşamını yitirdiği bildirildi. Türkiye, Almanya'daki yangının çıkış nedeni, yetkililerin yaptıkları ve yapacakları çalışmaları yakından takip ettiklerini belirterek, Almanya'dan, yangının gerçek nedeninin hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturmasını ve kamuoyuna açıklamasını beklediklerini bildirdi.

- Genelkurmay Başkanlığı, Alman Patriot Birliği’nin Kahramanmaraş'taki Gazi Kışlası’na konuşlanması ve buradaki Alman askerlerinin durumu ile ilgili olarak Alman ve Türk basınında çıkan haberlerdeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını dile getirdi.

- Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos'un da bulunduğu 12 bakan ile birlikte özel bir uçakla İstanbul'a gelerek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

- Diyarbakır'da aralarında baro, esnaf odaları, İHD ve MAZLUMDER'in de bulunduğu 159 sivil toplum kuruluşu (STK), terör sorununun çözüm sürecine destek verdiklerini açıkladı.

- Kandil'e İmralı mektubunu götüren heyette yer alan DTK eşbaşkanları Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ile Altan Tan, Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüştü. Yaklaşık 2 saat basına kapalı gerçekleşen toplantıda PKK'nın silahları bırakmasına yönelik sürece destek verdiğini belirten Barzani, Başbakan Erdoğan'ın başlattığı bu süreci önemli bulduklarını ve rollerini üstlenmeye hazır olduklarını belirtti.

- Küba'daki kanser tedavisinin ardından 18 Şubat'ta ülkesine dönen Venezula Devlet Başkanı Hugo Chavez hayatını kaybetti.

- Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK'nın silah bırakması için yürütülen çözüm sürecine yönelik geniş kapsamlı bir çalıştay düzenledi. TSK'nın çözüm stratejisinde, Kürtçe'nin kullanımının kolaylaştırılması, bazı yer adlarının eskiye dönmesi, bölgede vaazların Kürtçe verilmesi, ders kitaplarındaki aşırı milliyetçi ifadelerin törpülenmesi yer aldı.

- Ahmet Davutoğlu, yakın zamanda Yeni Zelanda ile vizelerin kaldırılacağını bildirdi.

- Diyarbakır'ın Hani ilçesi Topçular Jandarma Karakolu’na terör örgütü PKK tarafından roketli ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıda ölen ya da yaralanan olmazken, çıkan çatışmada teröristlerin kaçtığı belirtildi.

- TBMM Başkanlığı, vatandaşların Meclis'i gezmesi amacıyla ''halk günü'' uygulaması başlatıyor. Yeni uygulamayla TBMM'yi gezmek isteyen ziyaretçiler, cumartesi günleri randevu almaksızın 11.00- 16.00 saatleri arasında Dikmen Kapısı’ndan giriş yapmak suretiyle gezi programından yararlanabilecek.

- Türkiye-Suriye arasındaki Cilvegözü Sınır Kapısı'nda 11 Şubat’ta yaşanan bombalı saldırının failleri ele geçirildi. 5'i Suriyeli 3'ü Türk olmak üzere 8 kişiyi gözaltına alan polis, eylemin talimatını Suriye ordusuna bağlı zırhlı birliklerin komutanı Ebu Şufettir lakaplı Ammıd Havvas'ın verdiğini tespit etti.

- Terör örgütünün 19 aydır elinde tuttuğu 8 kamu görevlisi rehine, 3 BDP’li milletvekilinin yanı sıra İHD ve Mazlum-Der yetkililerinin yer aldığı heyete teslim edildi.

- Papa 16. Benediktus'un 28 Şubat'ta görevinden ayrılmasıyla boşalan makama Papa Francis geldi.

- Ordu Belediyesi’nin ‘büyükşehir’ olmasını öngören kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

- Adalet Bakanlığı ve AK Parti Genel Merkezi’ne eş zamanlı silahlı saldırı düzenlendi. DHKP-C’nin düzenlediği öğrenilen saldırıda herhangi bir can kaybı yaşanmadı.

- BDP Milletvekili Sebahat Tuncel 2011 yılında Silopi'deki nevruz kutlamalarında tokat attığı emniyet görevlisi Murat Çetiner'e 25 bin TL tazminat ödemeye mahkum edildi.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Depremde ailesini kaybeden kadına 500 bin dolarlık borç senedi miras kaldı Hatay’da depremde vefat eden kardeşinden kalan mirasa sahip çıkan Hülya Çıtak, 500 bin dolarlık borç senediyle birlikte konuyu yargıya taşıdı. İddialara göre kardeşinden kalan 300 milyon TL’lik mirasa sahip çıkmak isteyen Çıtak, sahte olduğunu düşündüğü senedin iptal edilmesini istiyor. Asrın felaketinde yıkıma uğrayan Hatay’da yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetmişti. Depremin vurduğu Hatay’da her evde deprem acısı var. Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde yaşayan Hülya Çıtak, başka şehirde yaşamasına rağmen deprem acısını yaşayanlardan birisiydi. Çıtak’ın annesi ve 3 erkek kardeşi, Antakya ilçesi Ürgenpaşa Mahallesi’nde depreme yakalanarak hayatlarını kaybetti. Depremde ölen ve Çıtak’ın kardeşi olan Abdullah Bayır’ın 300 milyon TL’lik mirası olduğu öğrenildi. Müteahhit olan Bayır’ın 300 milyon TL’lik mirası, deprem sonrası hayatta kalan eşi ve kardeşlerine kaldı. Kardeşinin mirasına sahip çıkan Çıtak, depremin ardından kardeşi tarafından imzalandığı iddia edilen 500 bin dolarlık senet karşısında neye uğradığını şaşırdı. 500 bin dolarlık borç senedin icraya koyulmasıyla Çıtak’ın, bütün mal varlığına ve banka hesaplarına haciz koyuldu. Senetteki imzanın Bayır’a ait olmadığını ve senedin depremin ardından bilinçli olarak düzenlendiğini düşünen Çıtak, üvey kardeşinin çocukları hakkında mahkemeye suç duyurusunda bulunarak dava açtı. Davanın ilk duruşması 28 Mart’ta görülürken, 500 bin dolarlık borç senedindeki imzanın ölen Abdullah Bayır’a ait olmadığı anlaşıldı. 500 bin dolarlık borç senedinin sahte olduğu anlaşılırken karar duruşması 30 Mayıs’ta görülecek. "500 bin dolarlık borç senedinin sahte olduğuna inandığımız için hukuki işlemlere başladık" 500 bin dolarlık borç senedinin sahte olduğunu ve bu senet nedeniyle mal varlığına haciz koyulduğunu ifade eden Hülya Çıtak, “3 kardeşimin vefat etti ve 9 yeğenim göçük altında kaldılar. Kardeşim Abdullah Bayır müteahhitlik yapıyordu. Kardeşim 4 evladıyla birlikte vefat etti. Kalan 300 milyon TL’lik mirasın farkında değildik. Kardeşimin mal varlığını bilmiyordum. Kardeşimin durumu iyiydi ama mirasını bilmiyordum. Üvey kardeşimin çocukları miras olayını biliyorlardı. Üvey kardeşimin çocukları, diğer kardeşlerimi korkutarak reddi mirasa zorladılar. Öyle olunca bizde neden böyle yapılıyor dedik. Biz acımızı ve üzüntümüzü yaşamadan kapımıza 500 bin dolarlık borç senedi geldi. Eşimle birlikte borç senedini gördüğümüzde sahte olduğunu anladık. Kardeşlerim senedi gördüklerinde inanıp reddi miras yaptılar. Avukatımıza gidip senedin sahte olduğunu anladıktan sonra hukuki işlemlere başladık. Acımızı yaşamadan ve hazmedemeden miras derdine düştüler. Bankadaki hesaplarıma ne var ne yok haciz koydular. Ben 13 can kaybettim, her şey para değil, biraz vicdan gerekiyor” dedi. “Uzman raporunda 500 bin dolarlık borç senetteki imzanın sahte olduğu tespit edildi” Bir sonraki duruşmanın 30 Mayıs’a ertelendiğini söyleyen Avukat Mustafa Demir, “Bizim mahkeme dosyamızda celp edilmiş uzman raporu var. Uzman raporunda takibi olan 500 bin dolarlık borç senetteki imzanın Abdullah Bayır’a ait olmadığı tespit edilmişti. Raporlardaki değerlendirme ve incelemelerdeki eksiklikler gözeterek mahkeme dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verdi” ifadelerini kullandı.
Tokat Tokatlı girişimci İtalyanların 1 milyon liralık kalıbını boşa çıkarttı Tokatlı girişimci Fatih Yenilmez, 24 yıl Bursa’da çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra geri döndüğü köyünde açtığı iş yerinde taleplere yetişemiyor. Bursa’da çalıştığı dönemde İtalyanların arabada kullandıkları sac tamponu 1 milyon liralık kalıba gerek kalmadan bükme makinesinde üreten Yenilmez, “Yurt dışından da talepler var ama şu an bu ihtiyacı karşılayamıyoruz. Kadromuzu oluşturmaya çalışıyoruz. Kemik kadromuz oluştuktan sonra da başlamayı düşünüyoruz” dedi. Tokat’ın merkeze bağlı Tahtoba köyünde yaşayan 50 yaşındaki Fatih Yenilmez, 1999 yılında Bursa’ya taşındı. 24 yıl burada çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra kendi iş yerini açarak çalışmaya devam eden Yenilmez, İtalyanların bir araba modelinde kullandıkları sac tamponu 1 milyon TL’lik kalıba gerek kalmadan kendi yöntemiyle bükme makinesinde uç ezerek üretti. 2023 yılında emekli olan Yenilmez, doğduğu köyüne geri döndü. Köyünde açtığı iş yerinde 5 kişiye istihdam sağlayan Yenilmez, çevre köylerden gelen vatandaşların da eskiyen tarım aletlerini tamir ederek yeniliyor. Yenilmez, ihtiyaca göre römorktan konteynıra, bungalov evden birçok tarım aletine kadar farklı ürünler üretiyor. “İtalyanların 1 milyonluk tampon kalıbını boşa çıkarttım” Emekli olduktan sonra vatandaşların taleplerini karşılamak için köyüne döndüğünü anlatan Fatih Yenilmez, “Tokat’ın merkeze bağlı Tahtoba köyünde yaşıyorum. 1999 yılında çalışmak için Bursa’ya gitmiştim. 2018 yılında da makine üzerine firmamı açtım. 2023 yılına kadar da orada faaliyet gösterdikten sonra emekli oldum. Burada da böyle bir talebin olduğunu biliyorduk. O yüzden köyümde faaliyet göstermeye başladık. Bursa’da bir firmada çalışırken İtalyanların MCV projesi olan bir arabanın plastik tamponu içerisinde olan sac tampon var. Bunların uçlarını İtalyanlar ezmek için ayrı bir kalıp kullanıyorlardı, bükme makinesine giriyordu. Ben bunu bükme makinesinde yapacağımı söyledim. İtalyanlar da ’O iş zaten olsa biz yapardık, bu kalıbı boş yere yapmazdık’ dediler. Daha sonra da bana ’Nasıl yapılacaksa yap’ dediler. Yaptım ve başardım. Bükme makinesinde aynı zamanda o uç ezmeyi de yaptım. Adamların 1 milyonluk kalıpları boşa çıktı. Bana da kendilerinin İtalya’dan buraya geliş ve gidiş uçak masrafını ödediler” dedi. “Mevcut tarım aletlerini revize ediyoruz” Her türlü tarım eşyasını revize ettiklerini söyleyen Yenilmez, “Daha önce deneyimimiz vardı. Ustamızın da çok sayıda römork yapmışlığı vardı. O yüzden herhangi bir devrilme yaşanmıyor. Yaptığımız römorklardan bir şikâyet almıyoruz. Aynı zamanda eski römorkları da revizyon yaparak yeni hale getiriyoruz. Traktörlerin arkasına sepet yapıyoruz. Bungalov ev, çoban evi yapıyoruz. Traktöre takıp götürüp istediği yere bırakıyor, istediği yerde konaklıyor. Mevcut tarım aletlerini de ihtiyaca göre revizyon yapıyoruz” diye konuştu. İhtiyacı karşılayamadıklarına değinen Yenilmez, “Yurt dışından da talepler var ama şu an bu ihtiyacı karşılayamıyoruz. Kadromuzu oluşturmaya çalışıyoruz. Kemik kadromuz oluştuktan sonra da başlamayı düşünüyoruz” dedi.
Bilecik Yabancı öğrenciler Osmanlı’yı yerinde hissetti Bilecik’e Sudan, Mısır, Kırgızistan, Özbekistan, Fil Dişi Sahilleri, Senegal, Suriye, Karabağ, Gabon gibi birçok ülkeden gelerek Şeyh Edebali Üniversitesinde öğrenim gören öğrenciler ’Kayı’ kostüm giyip Kayı Alpı oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Turizm Haftası kutlamaları çerçevesinde; Sudan, Mısır, Kırgızistan, Özbekistan, Fil Dişi Sahilleri, Senegal, Suriye, Karabağ, Gabon gibi birçok ülkeden gelerek Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinde öğrenim gören öğrenciler Bilecik geleninde tarihi ve turistik yerleri gezdiler. İlk olarak Yaşayan Şehir Müzesi, Belediye Binası (Tarihi Rüştiye Mektebi), Tarihi Saat Kulesi, Edebali Türbesi, Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi, 3D Sinevizyon Gösterisi, Orhan Gazi Camii, Belekoma Kalesi’ni, Söğüt’te; Ertuğrul Gazi Türbesi, Alp Nöbet Değişimi, Hamidiye Külliyesi, Kaymakam Çeşmesi, Çelebi Mehmet Cami, Kuyulu Mescit, Alp Kostümü Tasarım Atölyesi, Pazaryeri’nde; Küçük Elmalı Tabiat Parkı, Kınık Çömlek Atölyesini gezdiler. Gezi esnasında Osmanlı Devletinin kurulduğu topraklar Söğüt’te kaymakamlığı tarafından Geleneksel Söğüt Yörük Pilavı, Pazaryeri İlçesinde ise Pazaryeri Belediye Başkanlığı tarafından Pazaryeri’nin meşhur; ballı badem, tahin dondurmaları ikram edildi. ’Kayı’ kostüm giyip Kayı Alpı ve Kayı Hatunu oldu Söğüt’te Han Sanat Kostüm Atölyesinde yabancı öğrenciler Diriliş Ertuğrul ve Kuruluş Osman dizilerinde kullanılan kostümleri giyme şansı buldular. Sudan, Mısır, Kırgızistan, Özbekistan, Fil Dişi Sahilleri, Senegal, Suriye, Karabağ, Gabon gibi birçok ülkeden gelen bay bayan öğrenciler bu kostümleri giyerek, Kayı Alpı ve Kayı Hatunu oldular. Ardından heyet Osmaneli ilçesinde; Tarihi Osmaneli Evleri, Aya Yorgi Kilisesi, Rüstem Paşa Camii, Osmaneli El Sanatları / Hediyelik Eşya Satış Alanlarını gezerek turu tamamladı. Mutlulukları gözlerinden okunan ve her anı yaşayarak tadarak gezerek görme imkanı bulan öğrenciler mutluluklarını bildirerek, emeği geçen herkese teşekkür ettiler.
İzmir Folkart, Türkiye’nin en iyi işverenleri listesinde Great Place To Work Sertifikası sahibi işverenlerin dahil olduğu Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi açıklandı. Folkart, 250-499 Çalışan Sayısı Kategorisi’nde Türkiye’nin En İyi İşverenleri arasında yer aldı. Daha önce iki kez üst üstte Ege’nin En İyi İşverenleri Listesi’nde yer alan Folkart, Harika İşyeri Ünvanı’nı son başarısı ile taçlandırdı. Saya Grup İnsan Kaynakları Direktörü Kezban Sancak, ödül nedeniyle Folkart çalışanlarına teşekkür etti. Folkart İnsan Kaynakları Müdürü Adile Kutludağ ise iki yıl üst üste Ege’nin en iyileri arasında olduktan sonra, Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi’ne girerek, başarılı serüvenlerini taçlandırdıklarını söyledi. Çalışan deneyimi İşyeri kültürü ve çalışan deneyimi konusunda global otorite kabul edilen Great Place To Work, 2024 senesinin Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi’ni açıkladı. Bu yıl, globalde 20 binin üzerinde organizasyonun nabzını tutan Great Place To Work, Türkiye raporu için bilgi teknolojileri, üretim, finans, perakende, ilaç ve diğer sektörlerden 600’den fazla şirketi analiz etti. Yılın En İyi İşverenleri Listesi, bu 600’ün üzerindeki şirketteki iş yeri kültürü ve çalışan deneyimini ölçümleyen Trust Index anketine dahil olan 160 bin çalışanın yanıtlarına göre oluşturuldu. Çalışan deneyiminin, tüm çalışanlar için ortak pozitif bir deneyim yaşanması anlamına gelen “ForAll” kriterlerinde, en iyi performansı gösteren şirketler listede yer buldu. Başarı taçlandı The Grand Tarabya Otel’de düzenlenen ödül törenine Saya Grup İnsan Kaynakları Direktörü Kezban Sancak Elay ve Folkart İnsan Kaynakları Müdürü Adile Kutludağ ile şirket çalışanları katıldı. Bu yıl Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi, şirketlerin çalışan sayısına göre altı kategori üzerinden açıkladı. Folkart, 250-499 Çalışan Sayısı Kategorisinde Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi’nde yer aldı. Daha önce iki kez üst üstte Ege’nin En İyi İşverenleri Listesi’nde yer alan Folkart, Harika İşyeri Ünvanı’nı daha da ileriye taşıdı.
İstanbul Hac kurası bekleyenler önce bu türbeyi ve camiyi ziyaret ediyor Osmanlı Cihan Devleti Dönemi’nde İslam dininde kutsal sayılan, cennetten indirildiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved taşının 5 parçası İstanbul’a getirildi. Hacer-ül Esved’in Türkiye’deki en büyük parçası Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, "16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu taşlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” dedi. İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de yer alan Hacer-ül Esved taşının 1 parçası Fatih’teki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nde yer alıyor. Kabe’de 16. yüzyılda gerçekleştirilen bakım ve onarım çalışmaları sırasında Hacer-ül Esved taşından düşen 5 parçayı bir harem ağası İstanbul’a getirdi. Tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı parçalanan Hacer-ül Esved taşı birleştirilerek aynı haline getirilirken, kopan taşları İstanbul’a getiren harem ağası bu nedenle cezalandırıldı. Kabe’ye tekrar gönderilmesine karar verilen Hacer-ül Esved, Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda İstanbul’da kaldı. Mimar Sinan tarafından bu taşlardan 4’ü, dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa adına yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne konuldu. Altın çerçeve ile kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında yer alıyor. Türkiye’deki en büyük parçası ise Mimar Sinan tarafından Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirildi. “Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor" Hacer-ül Esved taşıyla ilgili bilgi veren Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, “Hacer-ül Esved, İslam alemi için önemli bir yere sahip olan bir taş. Arapça ‘kara taş’ anlamına gelmektedir. Bu adı da renginin siyaha yakın, koyu kırmızı rengi olması nedeniyle almıştır. İslam’da ‘cennetten indirildiğine’, ‘Nuh Tufanı’nda Mekke’deki Ebu Kuveys Dağı’nda saklanılan daha sonra Kabe’nin yeniden inşası sırasında Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından getirilerek, Kabe’nin güney doğu köşesine yerleştirilen bir taş. Hem şu an Kabe’nin en eski parçası olması hem de cennetten indirildiğine inanılan bu taşın İslam alemi için mukaddes bir yeri var. Bugün bu taşın, Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor. Kabe’deki özgün parçasının dışında kalan diğer özgün parçalar sadece Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde ve Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişinde bulunan kemerin kilit taşında” dedi. “16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş” Hacer-ül Esved taşlarının Kabe’den, İstanbul’a getirilmesini anlatan Gümüş, “Kabe’de tarih boyunca çeşitli dönemlerde bakım-onarım çalışmaları oluyor. Bu esnada Hacer-ül Esved taşı da onarılıyor. Tabii sel, yangın, savaş gibi çeşitli nedenlerle zarar gördüğü de olmuş. Bu nedenle birkaç parçaya ayrılmış. Ancak her defasında bu parçalar birleştirilerek tekrar yerine koyulmuş. Osmanlı Dönemi’nde 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında Hacer-ül Esved’den düşen 5 parça, bir harem ağası tarafından İstanbul’a getiriliyor. Bu harem ağası cezalandırılmış ve taşların Kabe’ye gönderilmesi istenmiş. Ancak Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda bu taşlar İstanbul’da kalmış. Mimar Sinan bu taşlardan 4 tanesi Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde, 1 tanesini de bugün bulunduğumuz Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirmiştir. 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” ifadelerini kullandı. “Onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz” Sokullu Mehmet Paşa Camii cemaatinden Kemal Gözsüz, “Bu camide uzun yıllar görev yapmış müezzinin oğluyum. Babam şu anda hayatta değil. Babamın emekli olduktan sonra da burada toplam 52 yıl bir görevi oldu. 1 Haziran 1963 yılından beri babam burada görev yapıyordu. Yine buraya geliyoruz. Buradaki resmi kadronun dışında en kıdemlisi benim diyebilirim. Hacer-ül Esved taşı Müslümanlarca kutsal sayılan, önemli bir taş. Biz onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz. Düşüncemiz bu yönde. Peygamber Efendimiz (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) de elini sürdüğü için ondan sonra da diğer halifeler döneminde olsun özellikle de Hz. Ömer ona daha bir ihtimam göstererek ehemmiyetini ortaya koymuştur. Hacer-ül Esved taşının Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne gelmesinin en önemli sebebi, bu camiyi Sokullu Mehmet Paşa adına 2. Selim’in kızı İsmihan Sultan’ın yaptırmış olmasıdır. Bundan dolayıdır diye düşünüyorum. Sarayda da kalabilirdi ama Mimar Sinan tarafından buraya koyulması uygun görülmüş. Her gün Hacer-ül Esved’i görüyoruz. Her içeriye girişimizde gözümüz onlara takılıyor. Ziyaretçilerimiz geldiği zaman ona el sürme gibi bir hasletleri var ama burada Kabe’deki gibi sünnet olan vazife olmuyor. Selamlamak bir gerekmiyor. Sadece ona bakılacak ve salavat getirilecek. İnsanlar el sürmek istediği için tedbirler alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü bir camekan koydu” şeklinde konuştu.