TEKNOLOJİ - 07 Ocak 2020 Salı 12:58

Prof. Dr Emin Gün Sirer: ”Blockchain konusunda başka ülkelerin yapamadığını yapmamız mümkün”

A
A
A
Prof. Dr Emin Gün Sirer: ”Blockchain konusunda başka ülkelerin yapamadığını yapmamız mümkün”

Blockchain Teknolojisi alanında dünyadaki en yetkin isimlerden biri olan Prof. Dr. Emin Gün Sirer, “Merkez Bankası eğer kartlarını iyi oynarsa ve bu alanda liderlik gösterirse başka dünya ülkelerinin yapamadığını bizim yapmamız gayet mümkün ve kolay” dedi.

Ekim 2008’de tanıtılan eşler arası bir ağ ve veri paylaşmanın güvenli bir yolu olarak nitelendirilen Blockchain teknolojisi, geleceğin teknolojisi ve gücü olarak adlandırılıyor. Özellikle adını bir sanal para sistemi olarak tanınan Bitcoin uygulaması ile birlikte duyuran blockchain için son yıllarda Türkiye de önemli adımlar atmaya başladı. Bu anlamda açılan ve Türkiye’nin ilk ve tek YÖK onaylı Blockchain Araştırma ve Uygulama Merkezi BlockchainIST ile AVA arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Törene, BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz, finans şirketleri, blockchain yatırımcıları, farklı üniversitelerden akademisyenler ve öğrenciler katılım sağladı. Finans ekosistemindeki ve merkeziyetsiz platformlardaki temel problemleri çözmeyi hedefleyen merkeziyetsiz uygulamalar ve değerli varlıklar için geliştirilmiş bir platform olan AVA’nın CEO’su dünyaca ünlü bilgisayar bilimcilerinden Prof. Dr Emin Gün Sirer, düzenlenen imza töreninde önemli açıklamalarda bulundu.

“Blockchain projelerinde daha hızlı yol alacağız”

BAU Blockchain Araştırma ve Uygulama Merkezi BlockchainIST Center Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Bora Erdramar, “Blockchain teknolojisinin bitcoin ve eteryumdan itibaren süregelen bir takım yavaşlık, ölçeklenebilirlik gibi problemleri vardı. AVA platformu aslında bütün bunları gidererek bütün bu blockchain projelerinin hızlıca hayata geçirilmesini sağlayan çok hızlı, kolay kullanılabilir ve ölçeklenebilir bir inovasyon hizmeti sunuyor bize. Bu iş birliği sonrasında da biz Türkiye olarak bütün bu projeleri hızlıca hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bünyemizde çıkacak olan bütün projeleri ve aynı şekilde Türkiye’de danışmanlık vermekte olduğumuz firmaların blockchain projelerinin AVA projesinin teknik alt yapısıyla entegrasyonunu sağlayacağız. Bu bize bütün o projelerin daha hızlı performansı yüksek bir şekilde yapılmasını ve bunların çok hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayacak. Bu anlamda merkez olarak biz de AVA projesinin yaygınlaşmasını aynı şekilde dünyada kullanım alanlarının artması için elimizden geleni yapacağız” dedi.

“Türkiye blockchain teknoloji için önemli adımlar atıyor”

Aynı zamanda blockchain teknolojinin Türkiye’deki gelişimi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Bora Erdamar, “Bu teknoloji aslında Türkiye’de çok hızlı ilerliyor. Burada en önemli yavaşlık kaynaklarından bir tanesi merkezi kurumların merkeziyetsiz teknolojileri destekleme konusunda bazen yavaş ve çok temkinli olmasıdır. Türkiye’de ne mutlu ki iki sene öncesine nazaran şuanda pek çok bakanlığın kalkınma planına girmiş şekilde blockchain teknolojilerinin geliştirilmesi için adımlar atılmaya başlandı. Cumhurbaşkanlığı’nın yıllık raporunda Merkez Bankası destekli bir dijital para projesinin hayata geçirilmesi gibi blockchainin önünü çok açan bir planlama da söz konusu. Bu anlamda bizi dünya standartlarında çok daha rekabet edebilecek buradan gelişecek Türkiye’nin ürünlerini dünyada ihraç edebilecek konuma gelebilecek kadar hızla projelerin alt yapısı kuruluyor. Hukuki yapılar düzenlendikçe regülasyonlarla ilgili konular daha hız kazandıkça aynı şekilde biz de bu kalkınmış regülasyonları Türkiye’nin bütün hukuksal yapısını uzman kişiler ve projelerle destekledikçe Türkiye bu anlamda öncü bir ülke olabilecektir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“10 yıl içerisinde tüm paralar dijitalleşecek”

Prof. Dr. Emin Süer de Türkiye’nin genç nüfusunun fazla ve teknolojiye ilgili olmasında dolayı blockchain konusunda daha da ilerlenebileceğini vurgulayarak, “Bu anlamda öğrencilerin yetişmesi ile birlikte Türkiye’deki yeni kurulacak olan iş kolları için de müthiş bir ayılım olacaktır” ifadelerinde bulundu. Özellikle son zamanlarda blockchain konusunda Türkiye’de planlananları duydukça daha da ümitlendiğini, Merkez Bankası’nın dijital para çıkarma hedefinin bu anlamda çok önemli olduğunu da söyleyen Emin Süer, “Gelecek 10 yıl içerisinde tüm paraların dijital paraya geçeceğinden şüphem yok. Eğer doğru yapılırsa başarılı olacağına en ufak bir şüphem yok. Fakat biz bunu kendimiz geliştirmezsek o zaman başkalarının sistemlerine tabi olmak durumundayız. Biz bugün bir sosyal ağımız olmadığı için nasıl Facebook’a tabi isek nasıl bugün bir arama motorumuz olmadığı için Google’a tabi isek yarın da başka bir blockchain firmasının bize sunduğu, bizi kaydettiği ve kontrol ettiği bir sisteme dahil olmak zorunda kalabiliriz ve bu çok çok kötü olur. Merkez Bankası eğer kartlarını iyi oynarsa bu alanda liderlik göstermesi başka dünya ülkelerinin yapamadığını bizim yapmamız gayet mümkün ve kolay” dedi.

Öte yandan, Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde bulunan ve öğrencileri ile yeni nesil teknolojilerinden blockchaini tanıştırmak amaçlı kurulan BlockchainIST AVA ile işbirliği kapsamında master öğrencilerinin tezleri AVA platformunda birer uygulamaya dönüştürülerek, İstanbul Kalkınma Ajansının desteklediği Blockchain Okulundan mezun olan öğrencilerin projelerinin de AVA platformuna aktarılması planlanıyor. Bu projeler AVA platformunun yaygınlaşmasında ve kullanılmasında yardımcı olacağı gibi AVA platformu geliştiricilerinin de bu projelere destek olması öngörülüyor.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.