POLİTİKA - 10 Temmuz 2018 Salı 00:00

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli kimdir, kaç yaşında nereli? Tarım ve Orman Bakanı kim oldu?

A
A
A
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli kimdir, kaç yaşında nereli? Tarım ve Orman Bakanı kim oldu?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk kabinesinde Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli oldu. Peki Bekir Pakdemirli kimdir, kabinenede Bekir Pakdemirli ne görev üstlenecek? İşte detaylar...

Yeni kabinenin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ilk açıklamasını yaptı. İzmir doğumlu Bakan Pakdemirli, tarımın her tarafına dokunmuş bir aileden geldiğini söyledi.

1973 yılında İzmir'de doğan merhum Türk siyasetçi Ekrem Pakdemirli‘nin oğlu Bekir Pakdemirli, yeni kabinenin Tarım ve Orman Bakanı olarak açıklandı. İlk açıklamasını yapan Bakan Pakdemirli, "Bize bu görevi layık gören Reis-i Cumhurumuza, Erdoğan Bey'e çok çok teşekkür ederim. Çok büyük bir sorumluluk. Omuzlarımızda büyük bir sorumluluk hissettiriyor ama bir yandan da çok büyük bir şeref. Memleketimize, insanlarımıza hizmet etmek büyük mutluluk" dedi.

Bakanlığı bekleyip beklemediği sorusu üzerine Pakdemirli, "Açıkçası ben çok yakın bir zamanda duydum. Ancak bakanlığın bu olacağını ben de bilmiyordum. Ama bu bizim uzak olduğumuz bir şey değil. Çiftliğimiz var. Üzümümüz, incirimiz, tavuk kümeslerimiz var. Yani tarımın her tarafına dokunmuş bir aileyiz. Zor olmayacak diye düşünüyorum. Allah hepimizi muvaffak etsin. Tabii görevlerin hepsi zor. İnşallah zoru hemen yaparız, imkansız da biraz zaman alır" diye konuştu.

Bekir Pakdemirli kimdir?

1973 yılında İzmir’de doğdu. Bilkent üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra, Başkent Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı, Celal Bayar Üniversitesi İktisat Bölümü’nde doktora çalışmalarını yürüttü.
Gıda, tarım, hayvancılık, teknoloji ve otomotiv alanında serbest girişimcilik yaptı. Çeşitli şirketlerin kuruluşunda ve yönetiminde bulundu. Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan bir firmada ve halka açık bir gıda firmasında Genel Müdürlük görevlerini üstlendi. Uluslararası bir gıda şirketindeki üst düzey yöneticilik görevinin ardından, yine aynı şirkette danışmanlık yaptı.
Turkcell, BİM ve AlBaraka Katılım Bankası’nda yönetim kurulu üyesidir. Sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında Tarihi Kemeraltı A.Ş. ve Türkiye Ruh Sağlığı Tedavi Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliklerini, Anadolu Otizm Vakfı Mütevelli Üyeliğini, Sermaye Piyasası Yatırımcıları Derneği Üyeliğini sürdürmektedir.
Deniz kaptanlığı, pilotluk ve amatör telsizcilik hobileri vardır.
İngilizce biliyor. Evli, üç çocuk sahibidir.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.