ÇEVRE - 25 Şubat 2023 Cumartesi 11:23

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

A
A
A
Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

Teknolojik İzolatör Sistemleri (TİS) şirketi, deprem bölgesinde 8 projede deprem izolatörü ile yer aldı. TİS Genel Müdürü Uğurcan Özçamur, deprem izolatörlerinin doğru uyglama ile güzel performans gösterdiğini ve görevini yaptığını belirterek, “Bizim bölgede çok sayıda izolatörü olan yapımız vardı. Hepsi istediğimiz gibi gayet verimli ve düzgün şekilde çalıştı” dedi.

Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen 7,6 ve 7,7 büyüklüğündeki iki büyük depremle sarsıldı. Binlerce binanın yıkıldığı, on binlerce binanın ise kullanılamaz hale geldiği depremlerin ardından gündeme yapının temeli ile kendisi arasına yerleştirilen deprem izolatörü (deprem yalıtım cihazı) geldi. Uygulandığı yapıda, depremin etkisini büyük ölçüde sönümleyen deprem izolatörleri, hem uzmanların önerileri hem de sosyal medyada çokça gündeme gelmesi ile vatandaşların merakını artırdı. Türkiye’de tek, dünyada ise on firmadan biri olan Teknolojik İzolatör Sistemleri (TİS) Genel Müdürü Uğurcan Özçamur, deprem izolatörlerinin kullanım amacını, ekonomik boyutunu, deprem izolatörlerinin nasıl uygulanabileceğini ve tüm detaylarını İHA muhabirine anlattı.

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

“(Deprem izolatörleri ile) Yukarıdaki yapının hem yapısal hem de yapısal olmayan elemanlarını topyekun olarak korumuş oluyoruz”

Aynı zamanda yapısal deprem mühendisi olan Uğurcan Özçamur, deprem izolatörünün basit yapıyı temelinden ayıran özel cihazlardan oluşan bir yapı olduğunu belirterek, “Yapının kendisi ile temeli arasına birtakım özel cihazlar yerleştiriyoruz. Bu cihazlar, düşey doğrultuda yapının yükünü taşıma kapasitesine sahip oluyor. Yatay doğrultuda ise oldukça esnek oluyor. Biz orada bir arayüz oluşturuyoruz. Yapıyı temelinden ve zeminden ayırmış oluyoruz. Bu sayede deprem olduğunda depremin ivmeleri geldiğinde üst yapı etkilenmemiş oluyor. Deprem hareketi izolatörler tarafından karşılanmış oluyor. Yukarıdaki yapının hem yapısal hem de yapısal olmayan elemanlarını topyekun olarak korumuş oluyoruz” diye konuştu.

“İki haftanın sonunda da herkes (deprem) hiç olmayacakmış gibi davranmaya başlıyor”

Depremlerin ardından deprem izolatörlerine olan ilginin ne kadar sürede kaybolduğunun sorulması üzerine Özçamur, “Biraz değişken. Daha küçük ölçekli depremlerde unutulma süresi bir hafta ila on gün arasında. Pek çok talep, arayan, soran vesaire oluyordu ama bir hafta için bu ilgi sönümlenip yok oluyordu. Genel olarak depremlerde ülkece yaşadığımız bir sorun bu, sadece deprem izolatörü özelinde değil. Deprem olduktan sonra az ya da orta ölçekli hasar olduğunda bir hafta boyunca herkes bunu konuşuyor. Bir haftadan sonra üç-beş kişi kalıyor bunu konuşan. İki haftanın sonunda da herkes böyle bir şey hiç olmayacakmış gibi davranmaya başlıyor. Kötü olayları çabuk unutmak istiyoruz. Kahramanmaraş depremlerinin ardından daha farklı bir boyuta geçti. Bu kadar kolay unutulur mu bilemiyorum. Bu seferki depremin boyutu ve yıkım çok çok fazlaydı. Bir noktada yine unutulacağını düşünüyorum” diye konuştu.

“Tüm yapıları (deprem izolatörlü şekilde) inşa edelim çok doğru bir yaklaşım değil”

Deprem bölgesinde inşa edilecek yeni binaların tamamında deprem izolatörü kullanılmasının doğru olmadığını aktaran yapısal deprem mühendisi Özçamur, “Yapının bulunduğu bölgeye göre, zemin özelliklerine göre, yapının mimarisine göre uygun olmayan ya da deprem yalıtımından daha doğru, daha uygun, daha ekonomik çözümler mevcut. Örneğin 15 katlı bir yapı için hele bir de deprem bölgesinde olmayan bir yapıda deprem yalıtımı uygulamaya çalışmanın hiçbir anlamı yok. Yüksek katlı yapılar için farklı çözümler var. Eski yapıların güçlendirilmesinde deprem yalıtımı uygulaması çok çok zor. Dünyada bile sayılı örneği var. Ne kadar ekonomik olduğu da tartışılmalı. Hızlı, daha basit güçlendirme teknikleri ile bu konuya yaklaşılabilir. Yeni inşa edilecek bölgelerde tabii ki deprem yalıtımlı yapılar olsun. Daha uzun ömürlü, daha güvenlikli ve daha yüksek performans veren yapılarımız olsun ama tüm yapıları bu şekilde inşa edelim çok doğru bir yaklaşım değil” ifadelerini kullandı.

“Maalesef deprem ülkesiyiz ama üniversitelerimizden bir tane bile deprem dersi almadan mezun olabilirsiniz inşaat mühendisi olarak”

Yeni yapılacak tüm binalarda deprem izolatörü kullanılması durumunda TİS olarak üretim kapasitelerinin yapacakları kapasite artırımı ile yetebileceğini savunan Özçamur, şunları kaydetti:
“Tabii ki kapasite artırımları gerekecektir ama burada darboğaz üretim değil. Burada darboğaz bu işin mühendisliği. Bize yüzlerce telefon geliyor, yüzlerce mail geliyor şu haftalarda. Bunların arasında bir kişi bile ‘bu işin hesabı, deprem yalıtımlı binanın tasarımı özel bir konu galiba bu nasıl yapılıyor?’ diyen bir kişi olmadı. Bu ne demek? İnsanlar bunu markete gidip alınabilecek bir şey gibi düşünüyor. Lastik değiştirmek gibi bir şey değil bu. Bu projeye özel tasarlanan, yapının da buna uygun tasarlanması gereken bir ürün. Dolayısıyla deprem izolatörü olan bir yapıyı tasarlayabilecek mühendis sayımız kaç? Ama bütün binalara deprem izolatörü koyalım dediğimizde bu mühendis sayımız yetecek mi? Asla. Paket programlarla bu iş yapılmaz. Yapısal deprem mühendisliği ile alakalı çalışmaları olan, bu tip altyapısı olan, bu tip tecrübesi olan mühendislerimizin ilgilendiği bir konu. Maalesef deprem ülkesiyiz ama üniversitelerimizden -hatırı sayılır üç-beş taneyi de dahil ediyorum- bir tane bile deprem dersi almadan mezun olabilirsiniz inşaat mühendisi olarak. Bu mezun olan arkadaşlar depremle ilgili hiçbir altyapısı olmadan izolatörü olan binayı zaten tasarlayamaz ama şu anda normal binaları tasarlıyorlar. Bunun için bir kontrol sistemi yok, bunun için bir denetim mekanizması yok. Bir günde proje yapılıyor. Önce buraya yönelmemiz gerekiyor.”

“Deprem izolatörü kusur örtecek bir şey değil”

Özçamur, doğru mühendislik her türlü binanın yapılabileceğini belirterek, “Deprem izolatörü olan bina bunların içinde önemli bir paya sahiptir. Deprem izolatörü koyduğunuz zaman bina kusurlarını örtemezsiniz. Deprem izolatörü koyduğunuz zaman binanın geri kalanında da detaylı analizler ve uygulama yapmanız gerekir. Deprem izolatörü koyup ZD, ZE olan zemin sınıfınızı ZB, ZA yapamazsınız. Deprem izolatörü koyduğunuzda ‘üst yapıda ben istediğimi yaparım’ diyemezsiniz. Bunların hepsi bir bütündür. Bunların hepsinin hesabı doğru yapılmalı ve ona göre uygulanmalıdır. Deprem izolatörü kusur örtecek bir şey değil. Sizin deprem izolatörü olan binanız her şekilde A sınıfı olmak zorundadır. Tasarım anlamında da uygulama anlamında da” dedi.

“Hiçbir zaman deprem öldürmez, her zaman bina öldürür”

Kahramanmaraş merkezli depremlerde bir binada bardak bile kırılmazken yanındaki binanın tamamen çökmesinin nedenini değerlendiren Özçamur, şu ifadeleri kullandı: “Bu çok fazla faktöre bağlı. Yapının yapım tekniliği ile alakalıdır, oradaki işçilik ile alakalıdır. Bunu net olarak şu anda tek sebebi budur diyemem. Ama pek çok sebebin bir araya gelerek bu sonuçları doğurduğu bir gerçek. Hiçbir zaman deprem öldürmez, her zaman bina öldürür. Bu çok klişe bir söz ama öyle. Çok büyük depremler olacağını biliyoruz. Çok büyük depremlerin hangi bölgelerde daha etkili olacağını, hangi bölgelerde daha çok hissedileceğini, hangi yapıların bu depremi nasıl yaşayacağını da hesaplayabiliyoruz. Doğru bir mühendislik yaparsanız her şeyin bir çözümü var. ‘Çok zayıf zemine bina yapılmaz, kuvvetli zemine yaparsanız bir şey olmaz’ ifadesi de doğru değil. Depremin frekans altyapısına bağlı olarak bile bu değişir. Ama siz hangi depremde hangi zeminde bulunan binanın nasıl davranacağını hesaplayabiliyorsunuz. Buna göre tasarım ve uygulama yapınca zaten belirli bir performansı otomatikman sağlarsınız. Yönetmeliğin belirlediği asgari şartları sağlarsınız, o bina göçmez. O bina hasar alsa bile göçmez. İnsanı öldürmez. Zaten olayın temeli bu. İzolatör olduğunda konu biraz öteye geçiyor. Göçmeme ya da insan öldürmemenin yanında ‘bu yapı hasar da almayacak’ diyoruz. Depremden sonra kesintisiz bir şekilde kullanımına devam edebilecek. Bunu sağlamak için de ‘biz bunu koyalım, başka hiçbir şey yapmayalım’ dediğim sebeplerden yine olamıyor. Siz bu binayı da yine buna göre tasarlayacaksınız.”

“Deprem izolatörleri depremsen sonra en çok ihtiyaç duyulacak yapılara uygulanır”

Deprem izolatörlerlerine neden ihtiyaç duyulduğunu anlatan Özçamur, “Bizim yönetmeliğimize göre daha önemli olarak görülen yapılar vardır. Bunun temeli şuna dayanır: Depremden hemen sonra çok ihtiyaç olacak ya da kullanılamaz durumda olması halinde çok fazla olumsuzluk yapılar. Nedir bunlar? Örneğin ulaşım yapılarıdır. Köprü, viyadük, havalimanı gibi. Nedir bunlar? Hastanelerdir en başta. Onun dışında çok fazla insanın bir arada bulunduğu yerler, okullar, çevre felaketi oluşturacak birtakım depo alanları, veri merkezleri, tarihi yapılar, afet yönetim merkezleri, valilik binaları olabilir. Bunlar önemli yapılar olarak görülür. Bir deprem olduktan sonra insanların hem barınabileceği hem de güvenle kullanabileceği bir yerin orda var olması. Yıkılmayan bina yapmayı biliyoruz ama hasar oluyor. Bir diğer nokta da o. Hem depremden sonra kullanıma açılabilsin ya da hasar alması halinde çok fazla kişiyi mağdur edebilecek binalar ele alınıyor” diye konuştu.
Yapısal deprem mühendisi Özçamur, deprem izolatörlerinin ekonomik boyutuna ilişkin, “Depremden sonra yapının hasar almaması ekonomik boyuta giriyor. Örneğin veri merkezleri bu şekildedir. Veri dünyada en değerli şeyler arasında yer aldığı için veri merkezinin depremden sonra kullanılamaz hale gelmesi muazzam bir ekonomik kayıp. Deprem izolatörleri iki aşamalı bir koruma sağlamış oluyor. Toptan bir koruma sağlamış oluyor. Yönetmeliklerin esas amacı göçmeyi engellemesi ve can güvenliğini sağlamasıdır” ifadelerini kullandı.

“Konutlarda deprem izolatörü maliyeti yüzde 8 ila 10 arasında artırır”

Deprem izolatörü olan yapı ile deprem izolatörü olmayan yapı arasındaki maliyet farkının detaylarını paylaşan Özçamur, şunları söyledi: “Yapısına göre değişir. Örneğin hastane gibi daha maliyetli yapılar bu maliyet farkı yüzde 2 ila 3 civarındadır inşaat maliyetinin. Konut en pahalı kısmı olarak görülüyor. Orada da yaklaşık arsa payı hariç - çünkü çok değişken bir şey arsa payı- inşaat maliyetinin yüzde 8 ila 10’u arasında hesaplıyoruz. Bize gönderilen projelerden anlıyoruz bunu. Bu tabii projeye özel tasarlanıp ayarlandığı için oldukça değişken. Ama kabaca bu rakamları söyleyebiliriz.”

“Yapı güvenliği konusunda inşaat mühendislerimizin kolay kaçmaması gerekiyor”

Deprem yalıtımının Türkiye için yeni teknoloji olmasına rağmen dünyada uzun yıllardır kullanıldığını ifade eden Özçamur, “İnşaat mühendisliği biraz muhafazakar bir sektör. Son depremde gördük ki bu tip yeni teknolojilerin, -bunlar deprem yalıtımı olabilir diğer anti sismik cihazlar olabilir- daha fazla gündemimizde olması gerekiyor. Daha fazla kullanılması gerekiyor. Yapı güvenliği konusunda inşaat mühendislerimizin daha yeniliğe ve öğrenmeye açık, birtakım şeyleri inceliyor, öğreniyor olması, kolaya kaçıyor olmaması gerekiyor. Dolayısıyla son depremde gördük bölgedeki deprem yalıtımlı hastanelerden. Deprem izolatörlerinin doğru uygulama ile gayet güzel performans gösterdiğini ve görevini yaptığını gördük. Bizim bölgede çok sayıda deprem izolatörü olan yapımız vardı. Hepsi istediğimiz gibi gayet verimli ve düzgün şekilde çalıştı. Bunu tek depremde yapmadılar. Belirli bölgelerde 2 büyük depremi arka arkaya yaşadılar. Hatta, Hatay tarafında 4 depremi arka arkaya yaşadılar. Yeni teknolojilere açık olalım, yeni teknolojileri olabildiğince doğru mühendislikle uygulayalım” dedi.

Deprem bölgesinde uygulamada olan 8 projede yer alıyorlar

Deprem bölgesinde deprem izolatörü olan yapıların hepsinin TİS tarafından yapılmadığı bilgisini veren Özçamur, bölgedeki 11 deprem yalıtımlı hastanenin 8’inin kendilerine ait olduğunu söyledi.

Türkiye’nin deprem izolatörü üreten tek firması deprem bölgesinde 8 projede başarıyla yer aldı

Mustafa Cenik - Gazi Taş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."
Kayseri Avukatların ’IBAN’ oyunu Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, bazı avukatların mahkemeden para cezası alan vatandaşlara bilerek IBAN’larını vermeyerek icra takibi başlattıklarını ve bu sistemle iki tane vekalet ücreti alarak haksız kazanç elde ettiklerini dile getirdi. Şahin, avukatların IBAN’larının dava dosyasına konulmasını talep ederek, "Bu olay basit bir olay değil" dedi. Kayseri’de yaşayan Yusuf Metin, bir trafik kazası sonrasında aleyhine sonuçlanan mahkeme ile mahrumiyet bedelini ödemek için karşı tarafında avukatına ulaştı. Parayı ödemek için aradığı avukatın kendisini oyalayarak IBAN’ını vermediğini kaydeden Metin, bir gün sonra adına açılan icra dosyasını görünce şok oldu. Bunun üzerine avukatı arayan Metin, yapılanın yanlış olduğunu kaydederek, vatandaşların da buna dikkat etmeleri gerektiğini kaydetti. Başından geçen olayı anlatan Yusuf Metin, "Yaşamış olduğum bir trafik kazası sonucu birkaç ay sonra, tarafıma araç mahrumiyet tazminat bedeli adı altında bir tazminat davası açıldı. Bu davada aleyhime 38 bin TL’lik hüküm oldu ve bunu ödemek için taraf avukatına ulaştım. Mesaj atarak bana bir IBAN göndermesini aleyhime hüküm olan bu 38 bin TL araç mahrumiyet bedeli tazminatını ödemek isteğimi bütün iyi niyetimle ilettim. Karşı tarafın avukatı bana bir IBAN göndermedi. Acele etmeyin, yarın bakarım, emin olalım, ona göre ödeme yaparsınız şeklinde yönlendirmelerde bulundu. Bu yaptığımız konuşmalar mesajlarda kayıtları mevcuttur. 11 karım 2025 tarihinde tarafıma İstanbul 4. İcra Dairesi tarafından ilamlı icra takibi başlatıldığını gördüm ve avukata ulaştım. Kendilerine bu olayın etik olmadığını, benden ekstra faiz ve masraf almak için beni oyalayıp ilamlı icra takibi yapmak suretiyle haksız bir kazanç elde ettiklerini kendilerine söyledim. Sonrasında yaptığım araştırmalarda sadece kendim değil bir çok insanın daha mağdur olduğunu gördüm" diye konuştu. "Bu olay basit bir olay değil" Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin de, birçok vatandaşın bu ve farklı yöntemler ile kötü niyetli avukatlar tarafından mağdur edildiğinin altını çizerek, "Bu olay o kadar basit bir olay değil. Gayet hesaplanmış bilgi sahibi olarak, kamu kurumlarını kullanan bir çeteyle karşı karşıyayız. Bu olayla sınırlı kalmamak üzere, birçok işlem ve hatta yaralanma vakalarında dahi araya çeşitli aracılar sokularak; hastane çalışanlarından yedek parça satıcılarına kadar uzanan bir ağ üzerinden komisyonlar ödenmek suretiyle dolandırıcılık yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumla alakalı bakanlığın şöyle bir düzenleme yapmasını bekliyoruz; IBAN hesabı mutlaka dava dosyasına konmalı. Kaybeden kişi avukata ulaşmadan ödeyebilmeli. Birçok kötü niyetli avukat vatandaşa IBAN’ını vermeyerek ve ertesi gün icra takibi yaparak iki tane vekâlet ücreti alıyor yani haksız bir kazanç elde ediyor. Bu duruma da maalesef kamu kurumları da alet edilmiş oluyor. Bir an önce sonlandırılması lazım ve bu durumun cezalandırılmasını bekliyorum" ifadelerini kullandı.
Sivas Mehmet Altıparmak: "Takviye yapmamız lazım" Özbelsan Sivasspor Teknik Direktörü Mehmet Altıparmak, devre arasında transfer yapmaları gerektiğini söyleyerek, "Transfer çalışmalarıyla alakalı görüşmelerimiz oluyor. Gidecek, kalacak oyuncular olacak. Bunlarla alakalı bir rapor sunacağız. Sonrasında da transfer çalışmalarına başlayacağız" dedi. Trendyol 1. Lig’in ilk devresinin son maçında sahasında Bandırmaspor ile karşılaşacak olan Sivasspor, bu maçın hazırlıklarına devam etti. Sivasspor Teknik Direktörü Mehmet Altıparmak, antrenman öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Deplasmanda Iğdır FK ile 1-1 berabere kaldıkları maçı değerlendirerek sözlerine başlayan Altıparmak, "Çok zorlu bir Iğdır deplasmanı vardı. Maçtan önce oyun planımızı zaten belirlemiştik. Bu maçta özellikle rakibin iç sahadaki nasıl oynayacağını bildiğimiz için topu rakibe bıraktığınız zaman da çok öne çıkacaklarını, önde oynayacaklarını biliyorduk. Bütün hazırlığımızı buna göre yapmıştık. Maçın büyük bölümünde de top belki onlardaydı ama biz istediğimiz oyunu oynadık. Çok net pozisyonlara girdik" dedi. "Devre arasına 3 puanla girmek istiyoruz" Bandırmaspor maçına 3 puan için çıkacaklarını söyleyen Mehmet Altıparmak, "İnşallah Bandırma’yı da 3 puanla kapatıp devre arasına girmek istiyoruz. Iğdır deplasmanı çok zor bir deplasman ama biz oynadığımız oyunla 3 puanı hak etmiştik. Artık o maçı unuttuk. İlk yarının son maçı Bandırmaspor ile. Bandırma maçını inşallah kazanacağız. Bütün çalışmalarımızı bu yönde yapıyoruz. Kazanıp devre arasına 3 puanla girmek istiyoruz. Çünkü ikinci yarı lig çok daha zor olacak" ifadelerini kullandı. "Takviye yapmamız lazım" transfer çalışmalarına ilişkin de konuşan deneyimli teknik adam, "Biz ilk yarıyı şu andaki mevcut kadromuzla bitirmek zorundayız ama bütün oyuncularım elinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bizim kadar çoğu takım pozisyona girmiyor ama maç kazanıyorlar. Biz özellikle öne geçtiğimiz maçlarda bir türlü bunu koruyamadık. İkinci yarı açıkçası futbolcu almamız lazım. Takviye yapmamız lazım. Transfer çalışmalarıyla alakalı görüşmelerimiz oluyor. Gidecek, kalacak oyuncular olacak. Bunlarla alakalı bir rapor sunacağız. Sonrasında da tabii ki transfer çalışmalarına başlayacağız. Muhakkak transfer çalışması yapmamız gerekiyor, bununla alakalı da yönetimimizle zaten görüştük. Transfer inşallah açılacak. Biz de transferlerimizi yapacağız" dedi. "Yeri dolmayacak oyuncu yok" Emirhan Başyiğit’in transfer teklifi gelmesiyle ilgili çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine Mehmet Altıparmak, "Bu tür haberler iddia işte. Tabii ki biz bütün oyuncularımızın Süper Lig’de, Avrupa’da oynamasını istiyoruz. Emirhan da Süper Lig’i, büyük takımları yavaş yavaş hak eden oyunculardan biri. Bununla alakalı konular yönetimimizin tercihi. Bir oyuncunun değeri vardır. Bütün oyuncularımızı verebiliriz bununla alakalı şey yok. Yeri dolmayacak oyuncu yok ama Emirhan gibi bir oyuncuyu kaybetmek istemeyiz. Değerini de bulursa eğer Sivasspor için de parasal olarak gerçekten iyi bir getiri olacaksa neden olmasın" değerlendirmesinde bulundu. "Transfer açılacak dediler" 7 dosyadan kaynaklı transfer yasağıyla ilgili ise Altıparmak, "Ben bir şey söylemek istemem, bunu yönetim zaten biliyor. Yönetimle de konuştuk. Transfer açılacak dediklerine göre o 7 dosyayı da halledecekler demek ki" dedi. Çalışmalar devam ediyor Vali Lütfullah Bilgin Sivasspor Tesisleri’nde Teknik Direktör Mehmet Altıparmak ve yardımcıları yönetiminde gerçekleştirilen antrenman yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Koşuyla başlayan antrenman, ısınma çalışmalarıyla devam etti. Daha sonra 5’e 2 top kapma çalışması yapan kırmızı-beyazlılar, yarım sahada çift kale maçla idmanını tamamladı.
Kayseri Melikgazi’de Kayseri’nin havacılık serüveninin dünü ve bugünü konuşuldu Yaptığı yatırım ve projelerle havacılık sektörüne her zaman destek olan Melikgazi Belediyesi, Erciyes Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin’in konuşmacı olduğu Kayseri Tayyare Fabrikası konulu söyleşi programını gerçekleştirdi. Melikgazi Belediyesi Mehmet Altun Havacılık ve Uzay Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni hayata geçirerek Kayseri’de yarım kalan hikâyeyi yeniden yazacaklarını söyleyen Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu programda bir konuşma yaparak, "Havacılık ve Uzay Teknolojileri Lisesi gibi güzide bir liseyi Melikgazi Belediyesi olarak Kayseri’ye kazandırdık. 100 yıl önce başlayan hikâyenin tekrar hayata geçmesi, Kayseri’nin ve ülkenin sanayisine yön verecek yeni nesillerin, gençlerin burada yetişmesini sağlamak bizim gurur kaynağımız. Bu kapsamda havacılıkla ilgili birçok çalışma yapmayı arzu ediyoruz ve yapıyoruz. Çok başarılı 50 öğrenci Havacılık Lisesine başladı. İngilizce hazırlık okuyorlar. Onları motive etmek üzere İstanbul’daki TEKNOFEST ile birçok ziyaretlere götürdük. Ankara’da TUSAŞ ve ASELSAN’ı ziyaret ettiler. Belki bir çoğumuzun görmediği Gök Bey helikopterine dokundular. Kaan uçağını, Hürkuş’u gördüler, onu üreten mühendisler ve teknik elemanlarla görüşme imkanları oldu. Buradan mezun olacak gençlerimiz de Selçuk Bayraktar gibi ülkemizin geleceğine yön verecek nesiller olacaktır inşallah. Çocukluğumda bir Tayyare Fabrikası ismi geçerdi. Burada uçak üretilmiş derlerdi ama hikaye mi gerçek mi bilmezdim. Kayseri’yi nasıl kalkındırırız ile ilgili fikir alışverişinde bulunurken bir baktık ki savunma sanayinde, havacılıkta Kayseri Türkiye’de ilk temel taş. Burada uçak üretimleri olmaya başlamış. Ama tabii 1949-50 yılında Marshall yardımlarıyla birlikte maalesef bu uçak üretimi durmuş ve Hava İkmal Bakım Onarım Merkezi olarak devam etmiş. Hedefimiz tekrar Kayseri’nin havacılıkta, uçak üretiminde ve uçak parçalarının üretiminde söz sahibi olması. Özellikle TOMTAŞ’ın, KAYTEK’in ve Kim Teknoloji gibi firmaların burada kurulmuş olması; havacılık ve savunma sanayi ile ilgili Kayseri’nin tekrar yatırım yapmaya başladığının ve birçok sanayici firmanın da bu işe destek vereceğinin göstergesi. Melikgazi Belediyesi olarak, pandemi döneminde Tayyare Fabrikası ile ilgili bir ‘Kayseri Tayyare Fabrikası’ adında kitap yayınladık. Hemen akabinde Erciyes Üniversitesi’nden hocalarımız Büyükşehir Belediyemizde ikinci bir kitabı yayınladı. İnşallah üçüncüsü, dördüncüsü de çıkar ve Kayseri’nin havacılık kültürüne hep birlikte sahip çıkarız. Prof. Dr. Mehmet Şahin hocama bu söyleşi ve paylaşımları için teşekkür ederim." dedi. Kayseri Tayyare Fabrikası ve Türk havacılık tarihi hakkında önemli bilgi ve tecrübelerini katılımcılar ile paylaşan Erciyes Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin konuşmasında; Kayseri’de 1926 yılında faaliyete başlayan TOMTAŞ’ın kuruluş sürecini, Kayseri Çıraklık Okulunu, Tayyare Fabrikasının Kayseri’ye olan iktisadi ve kültürel etkilerini anlatarak, havacılık sektörüne vermiş olduğu destekler için Başkan Palancıoğlu’na teşekkür etti.