SAĞLIK - 01 Mart 2023 Çarşamba 11:50

'Üriner sistem taş hastalıklarının altında birden fazla faktör bulunabilir'

A
A
A
'Üriner sistem taş hastalıklarının altında birden fazla faktör bulunabilir'

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Üroloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Sabuncu, üriner sistem taş hastalıkları hakkında bilgiler verdi.

 Üriner sistem taş hastalıklarının altında birden fazla faktörün bulunabileceğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Sabuncu, “Genetik alt yapı, cinsiyet, beslenme ve sıvı tüketim alışkanlıkları, coğrafya ve sıcak iklim, obezite ve kronik hastalıklar gibi birçok sebep taş oluşumuna yatkınlığa yol açabilir. Bazı taş hastalarında hiçbir şikâyet olmazken, bazı hastaları ise ‘hayatlarında hiç hissetmedikleri şiddette bir ağrı’ ile karşılaşabilir. Bu hastanın taşının boyutları ve yerleşimi ile ilişkilidir. ESWL, kapalı böbrek taşı ameliyatı ve perkütan taş cerrahisi ile hastalıktan kurtulmak mümkündür” dedi.

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Üroloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Sabuncu, üriner sistem taş hastalıkları hakkında bilgiler verdi. Dr. Öğr. Üyesi Sabuncu, taş hastalığının multifaktöriyel bir hastalık olup, her zaman tek bir sebeple açıklanamayacağını belirterek “Özetlemek gerekirse genetik alt yapı, cinsiyet, beslenme ve sıvı tüketim alışkanlıkları, coğrafya ve iklim, obezite ve diğer kronik hastalıklar gibi birçok sebep taş oluşumuna yatkınlık oluşturabilmektedir. Kişinin ailesinde, özellikle de birinci derece akrabalarında böbrek taşı öyküsü var ise taş hastalığı olasılığı artmaktadır. Çevresel birçok faktör olmasına rağmen bunlardan en önemlisinin iklim olduğu söylenebilir. Özellikle sıcak ve güneşli iklimlerde sıvı kaybının artması ve D vitamini metabolizmasındaki değişikliklerden ötürü taş hastalığına yatkınlık artabilmektedir. Genel olarak bakılırsa özellikle 40 ile 60 yaş arasında taş hastalığının sıklığı artmaktadır. 20 yaş öncesi taş hastalığının az görüldüğü, çocukluk çağı böbrek taşı hastalığının ise oldukça nadir görüldüğü bilinmektedir” diye konuştu.

"Taşın boyutu ve yerleşimi ağrıyı belirliyor"
Üriner sistem taş hastalığının belirtilerinin çok geniş bir yelpazeye yayıldığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Sabuncu, şöyle devam etti: "Bazı taş hastalarında hiçbir şikâyet olmazken, bazı hastalar ise ‘hayatlarında hiç hissetmedikleri şiddette bir ağrı’ ile karşılaşabilir. Bu hastanın taşının boyutları ve yerleşimi ile ilişkilidir. ‘Renal kolik’ olarak isimlendirilen ve taşla ilişkili ağrılar ise çoğunlukla taşın oluşturmuş olduğu tıkanıklık sonucu olarak gelişir. Çoğunlukla tek taraflı olan bu ağrı, aniden başlar. Bununla beraber mide bulantısı-kusma, idrar yaparken yanma, idrar bitmiyormuş hissi veya idrarda kan görme eşlik edebilir. Detaylı bir fiziki muayene ve tetkiklerin ardından öncelikle ağrının gerçekten böbrekten kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak amacıyla ultrason yapılabilmektedir. Ancak ultrason her zaman taşlar hakkında yeterli bilgi verememektedir. Özellikle müdahale planlanacaksa çoğu zaman taşın tam olarak yerleşimini ve boyutlarını değerlendirebilmek üzere bilgisayarlı tomografi yapılmaktadır. Bilgisayarlı tomografinin günümüzde böbrek taşı tanısında en hassas metot olduğu söylenebilir. Bilgisayarlı tomografi ile taş hakkında yeterli bilgi sahibi olunduktan sonra taş ve hastanın özelliklerine göre çok farklı tedaviler uygulanabilir. Bazı hastalar ilaç tedavisine bile gerek kalmadan taşlarından kurtulabildikleri gibi bazı hastalara da çok ciddi cerrahi işlemler gerekmektedir."

"3 farklı cerrahi yöntemle taştan kurtulmak mümkün"
Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Sabuncu, günümüzde taş hastalığı tedavisinde çok sık uygulanan cerrahi yöntemleri şu şekilde açıkladı: "ESWL dediğimiz metot extracorporeal shockwave lithotripsy’nin kısaltması olup, vücut dışından ses dalgaları ile taşların kırılmasıdır. Bu metot ile hastanın uyuması gerekmez ve özel odalarda 30 dakika ile 1 saat kadar süren seanslar ile hastanın taşları ses dalgaları ile kırılır. Genel olarak ağrılı bir işlem olmayıp, işlem esnasında kırılan taş parçalarının düşmesi ile sonrasında ağrılar olabilir. Her taşa uygulanabilen bir metot değildir ve en ideal şartlarda bile başarısı yaklaşık yüzde 70 civarındadır. Uygun taşlarda, bu yöntem ile hasta taşından ameliyatsız olarak kurtulabilmektedir.

Endoskopik üreter taşı tedavisi yani kapalı böbrek taşı ameliyatı ise hastanın derin anestezi altında olduğu ve idrarın aktığı sistemden geriye doğru ilerlenerek vücutta herhangi bir dokunun bütünlüğü bozulmadan yapılan bir ameliyattır. Bu ameliyat esnasında taşları kırmak için çoğu zaman lazer enerjisi kullanılır. Çoğu taşa uygulanabilen bu metot ise oldukça başarılı bir ameliyattır. Çoğunlukla uzun hastane yatışı gerektirmez, ancak her boyuttaki taşa uygulamakla ilgili bazı teknik zorlukları vardır. Özellikle böbrekle idrar kesesini bağlayan kanalda (üreter) izlenen küçük taşların tedavisinde ve böbrek içerisindeki 2cm’den büyük olmayan taşların tedavisinde kullanılsa da günümüzde daha büyük ve kompleks taşlarda da başarı ile uygulanabilmektedir. Bu tip taşların tedavisinde birden fazla seans ameliyat gerekebilmektedir.

Perkütan taş cerrahisi ise böbreğe vücudun dışından girilerek yapılan bir ameliyattır. Avantajı büyük boyutlu taşların kırıldıktan sonra büyük parçalar halinde dışarıya alınabilmesi ve hastada daha büyük oranda taşsızlık sağlanabilmesidir. Özellikle 2cm’den büyük böbrek taşlarında veya diğer metotlar kullanılıp başarısızlık olan durumlarda başvurulan bir yöntemdir. Cilt ile böbrek arasında oluşturulan kanal aracılığı ile böbrek içerisindeki taşlar kırılıp dışarı alınmaktadır. Bu oluşturulan kanalın çapı da günümüz teknolojisi ile oldukça küçülmüştür ve operasyonun riskleri bu yolla azaltılmıştır.

Bunun haricinde günümüzde çok nadir de olsa bazı böbrek taşları laparoskopik veya açık cerrahi gerektirebilmektedir. Özellikle normal anatomiye sahip olmayan böbreklerde veya taş yükü sebebiyle diğer metotlarla taşsızlığın sağlanamayacağı durumlarda bu yöntemlere başvurulmaktadır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AK Parti Grup Başkanvekili Gül: "Terörün sona ermesi için Suriye’de 10 Mart mutabakatına uyulması çok önemlidir" AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, "Terörün sona ermesi için Suriye’de 10 Mart mutabakatına uyulması çok önemlidir" dedi. TBMM Genel Kurulu, 2026 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Kurtulmuş, birleşimi açtıktan sonra bütçenin tümü üzerindeki görüşmelere geçildi. Bütçe üzerine konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, "Bu bütçe milletimizin AK Parti’ye vermiş olduğu 24’üncü bütçe. Her zaman çıkıp ‘Bu millet sizi gönderecek. İşte bu son bütçeniz, bir daha burada oturamayacaksınız’ diyenleri gördük. Ama milletimiz her şeyi çok iyi görüyor, her şey milletimizin hakemliğinde gidiyor ve milletimiz hamdolsun 24’üncü bütçeyi de AK Parti’ye verdi, Cumhur İttifakı’na verdi. İnanıyorum ki daha nice bütçeyi, 2026’ları, 27’leri, 28’leri ve daha nice bütçeleri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bu milletimiz güçlü desteğiyle inşallah verecek çünkü milletimiz bize güveniyor. Dünya demokrasi tarihinde benzeri az görülmüş bir siyasi süreklilik, siyasi istikrar ve büyük bir toplumsal güven ve mutabakat var. İşte biz de milletimize layık olmak için bütün yürütme olarak, gece gündüz çalışıyoruz ve hedefimiz Türkiye Yüzyılını kurmak" diye konuştu. Konuşmasının devamında milletin çizdiği istikametten yollarına devam edeceklerini dile getiren Gül, "Birçok şey yaptık değerli arkadaşlar; yollar, köprüler, birçok yapılar yaptık. Değerli arkadaşlar, bugün elde ettiğimiz bütün başarıların arkasında devlet ve millet arasındaki bir kaynaşması var. Gazi Meclisimiz, kurucu Meclis olması hasebiyle de dünya parlamentolarında çok önemli bir yere sahip ve Cumhuriyetimizi kurdu. Bu Cumhuriyetimiz ne zaman kök salsa kökü budanmaya çalışıldı, ne zaman demokrasi güçlense hep kesmeye; darbelerle, vesayetlerle, muhtıralarla bu milletin önü kesilmeye çalışıldı, darağacına gönderilen başbakanlar oldu ve bu ülke ne zaman kenetlense hep düşmanlar karşımıza çıkarıldı. Bu düşmanlar, bu ötekileştirilen kesimler kimi zaman dindarlar oldu, kimi zaman Aleviler oldu, kimi zaman Kürtler oldu ve bu kesimler dışlandı, hedef gösterildi. Rövanşist vesayetçi anlayışı, tepeden bakan bir anlayışı, milletin tepesinde boza pişiren zihniyetleri, dönemleri yaşadık" ifadelerini kullandı. "Terörün sona ermesi için Suriye’de 10 Mart mutabakatına uyulması çok önemlidir" Terörsüz Türkiye ve bölgede yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "İç cephemizi ne kadar güçlendirirsek dışarıdaki meydan okumalara karşı daha güçlü olacağız, daha güçlü bir meydan okumalara karşı ülkemizin gücünü daha da güçlendirmiş olacağız. Dolayısıyla terörün sona ermesi, varlığını sona erdirmesi ve Suriye’de 10 Mart mutabakatına uyulması bu anlamda çok önemlidir ve Suriye’nin Türkmen’iyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Nusayri’siyle, hep birlikte, beraber kardeşçe yaşamasını, demokratik katılım ve istikrarını son derece önemli görüyoruz. Suriye’de, Irak’ta, İran’da yaşayan Kürt kardeşlerimizi kendimizden ayrı görmüyoruz. Cumhurbaşkanımız, Esad zamanında da oradaki Kürtlerin kimlik problemlerini bire bir sorun eden, onların tanınmasına yönelik her türlü politikalarda Kürt kardeşlerimizin yanında olmuştur. Şimdi de varlıkları ve güçlü temsilleri için her zaman bölgedeki tüm Kürtlerin yanında güçlü bir şekilde olacağız, o kardeşlerimiz her zaman bizleri yanlarında görecekler ve böylece hem ülkemizde hem bölgede huzurlu, kalıcı bir barışı temin ediyoruz" dedi.