DÜNYA - 20 Nisan 2016 Çarşamba 14:16

Uyuşturucu tedavisinde yeni bir umut

A
A
A
Uyuşturucu tedavisinde yeni bir umut

Alkol ve uyuşturucu bağımlılarının tedavi edildiği sıra dışı bir metot olan koma yöntemiyle 26 yılda 17 binden fazla bağımlının tedavi edilerek binlerce aileye umut oldu.

Uyuşturucu insanlığın geleceğini tehdit eden en büyük sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. Saniyeler içinde insan beynini ele geçirerek onu robotlaştıran, cinayetten intihara kadar birçok felakete sürükleyen bir zehir. Modern ve alternatif tıp alnında çalışan bilim insanları uyuşturucu bağımlılarını kurtarmak ve tedavi etmek için her geçen gün bilimin sınırlarını zorlamaya devam ediyorlar.

Kırgızistan’daki Nazaraliev Sağlık Merkezi’nde 3 farklı aşamada uygulanan yöntemin birinci aşamasında bağımlıların alışkanlık isteklerinin bastırılması ve ihtiyaçlılık sendromundan kolaylıkla kurtulmaları için hastanın organizması temizlenerek psikofarmokolojik ve merkezi kolinolitik blokaj metodu uygulanıyor. Merkezi kolinolitik blokaj sırasında bağımlılara düşük dozda atropin verilerek birkaç saatliğine komaya sokuluyor. Yoğun bakım ünitesinde yapılan bu işlemde uzmanların gözetiminde bağımlılara koma halindeyken psikoterapi uygulanıyor.

Uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak için tedavi olmak için Kırgızistan’a gelen bir Türk vatandaşı 15 yıldır madde kullandığını ifade ederek, “İlk zamanlar keyif ve zevk için kullanıyordum fakat daha sonra beni bırakmaz oldu. Hayatım artık çekilmez bir noktaya geldi ve tedavi olmaya karar verdim” dedi. Kırgızistan’da alkol, madde bağımlılığı ve psikiyatri üzerinde uzman bir kadro ile çalışan merkeze giderek kurucusu Dr. Nazaraliev ile tanıştım. Merkeze vardıktan sonra iki gün boyunca muayene, check-up ve diğer psikolojik hazırlıklardan yapıldı ve üç aşamalı tedavinin ilk aşamasına geçildi. Ana tedavisi kolinolitik blokaj dedikleri koma seansları oldu. Otuz gün boyunca bedensel temizlik yanında zihinsel terapilerde beraber yapılıyor bu merkezde” dedi.

MEDİTASYON YERİNE NAMAZ
Merkezin kurucusu Prof. Dr. Jenishbek Nazaraliev 26 yıllık meslek hayatında dünyanın farklı ülkelerinden 17 bin civarında hastayı tedavi ettiklerini ifade etti. Müslüman hastalara meditasyon yerine namaz kılmalarını sağladıklarını belirten Nazaraliyev, “Hastanemizde farklı ülkelerden hastalarımızın olduğunu göz önünde bulundurarak tedavi tekniklerimizi hastaların özel durumlarına ve kültürel yaşam tarzlarına göre ayarlıyoruz. Örneğin bir Müslüman hastamızın psikolojik rehabilitasyon ikinci aşamasında meditasyon yerine beş vakit namaz kılmalarını ve dua etmelerini sağlıyoruz” dedi.

Tedavinin ikinci aşamasında hastanın kendine güvenini ve yeteneklerini yeniden keşfetmesi ve ruh sağlığını güçlendirerek psikolojik durumunu sürdürmesi için bilinç bütünlüğü elde etmesini sağlama amaçlı psikoterapik sentez olarak adlandırılan “MindCrafting” tedavisine geçiliyor. Tedavi sonucunun kalıcılığının ve sürdürülebilirliğinin sağlandığı son aşamada ise hastaların, negatif olumsuz anıları ve tecrübeleri yerine kendilerini olumlu ve verimli bir hayata bırakması amaçlanıyor.

Türkiye’den gelen hasta ilk aşamadan sonra madde bağımlığından kurtulduğunu ifade ederek, “Yaklaşık bir aydır bu klinikte tedavi gördüm. Uyuşturucu kullanmayı bıraktığım da fiziksel ve ruhsal huzursuzluklar yaşadım. Dr. Nazaraliev’in tedavisinden sonra kurtuldum çok şükür. Çok mutluyum, gerçekten çok mutluyum, Şimdi kurtuldum, yani yüzde 90’dayım üç ay sonra yüzde 100 olacağım” dedi.

DR.NAZARALİEV’DEN AİLELERE TAVSİYE
Böyle bir olayla karşılaşan ailelere tavsiyelerde bulunan Nazaraliyev, “Bağımlı yakınınıza hep birlikte destek olarak mümkün olduğu kadarıyla anlamaya çalışmanız çok önemlidir. Bu konuda farklı uzmanların tavsiyelerine ihtiyacı olabilir, bu yüzden de hep birlikte yakından ilgilenerek hastanın iyileşmesi ve bağımlılıktan kurtulması için elinizden geleni yapmanız gerekiyor. Ona güven ve umut vereceksiniz. Hiçbir durumda baskı yapmamalısınız” dedi.

15 yıldır madde kullanan hastanın bir aylık birinci aşama tedavisinin ardından yapılan psikiyatrik sonuç raporuna göre durumunun düzeldiği, bilincinin açık olduğu, konuşmasının anlaşılır ve samimi olduğu, düşünmesinin ise tutarlı ve mantıklı olduğu elde edildi. Operatif bellek bozulması gözlendiği ve uyuşturucu ensefalopati belirtilerinin bulunduğu kaydedilen raporda, iletişim kurmada istekli ve şakacı davrandığı, tekrar bir hata yapmaktan çekindiği, geçmişe dönmemeye kararlı olduğu ortaya konuldu. Duygularının ölçülü olduğu son testlere göre kaygı bozukluğunun hala devam ettiği ancak zafiyetinin tamamen ortadan kalktığı elde edildi. Mutlu ve olumlu bir geleceğin kendisini beklediğine inandığı kaydedilen hastanın, geçmişi unutmak istediği geleceğe odaklandığı da belirtildi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.