ASAYİŞ - 11 Ekim 2007 Perşembe 17:10

Yamyam değil kurnazmış

A
A
A
Yamyam değil kurnazmış

Ankara'da öldürdüğü kişilerin etlerini yediği iddiasıyla tutuklanan Özgür Dengiz'in kurbanların etini yemediği, deli raporu almak için yalan söylediği kurbanlarını köpeğine yedirdiği ortaya çıktı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Özgür Dengiz ile ilgili başlattığı soruşturmayı tamamladı.
     

Cumhuriyet Savcısı Uğurcan Sevinç Kızıloğlu tarafından açılan davanın iddianamesinde, Dengiz’in, 5 Mayıs 2007 tarihinde, Dr. Meliha Eldem Sokak’ta bulunan iş yerine, bilgisayar ve dizüstü bilgisayar çalmak amacıyla, önceden tasarladığı için ruhsatsız tabancasını da yanına alarak gittiği kaydedildi.
     

İddianamede, Dengiz’in, ortamın uygun olmasını bekleyip maktul Sedat Erzurumlu’nun yalnız olup olmadığını kontrol ettikten sonra bürosunda yalnız olduğu bir anda müşteri gibi davranarak, sorular sorduğu, Erzurumlu’nun dikkatini bilgisayara yoğunlaştırdıktan sonra da ruhsatsız tabancasıyla başının arka tarafına ateş ederek öldürdüğü kaydedildi.
     

Dengiz’in, olaya ilişkin ifadesine de yer verilen iddianamede, sanığın, "ruhi bunalımlar" geçirdiği ve Sedat Erzurumlu’yu, "hayatın gerçeklerini umursamayan, işten başka bir şey düşünmeyen ve kendisinden daha fazla para almak uğraşısı içinde olan bir kişi olduğunu düşündüğü" için öldürdüğünü ileri sürdüğü aktarıldı.
      

KURBANININ KİMLİĞİ İLE İCRA TAKİBİ YAPTIRDI
     

Dengiz’in, Erzurumlu’yu öldürdükten sonra iş yerinde bulunan bir bilgisayar, bir dizüstü bilgisayar, 1 adet hard disk ve maktüle ait dart oyunu aparatları ile içinde kredi kartı, nüfus cüzdanı ve sürücü belgesinin bulunduğu cüzdanını çaldığı belirtilen iddianamede, Özgür Dengiz’in, çaldığı bilgisayarı, gazete ilanı vererek, 100 YTL’si peşin, 700 YTL’si de senet karşılığı olmak üzere sattığı ifade edildi.
     

İddianamede, Özgür Dengiz’in, Sedat Erzurumlu’nun kimliğinin üzerine kendi fotoğrafını yapıştırarak, bu kimlik ile Avukat Kasım Sakarya’nın bürosuna gittiği ve bilgisayarını alan Muhittin Yazlık hakkında borcunu ödemediği gerekçesiyle icra takibi başlattığı belirtildi.
      
"ÖLDÜRDÜĞÜ KİŞİNİN ETİNİ KÖPEKLERE YEDİRDİ"
     

Özgür Dengiz’in, 13 Eylül 2007 tarihinde ise "genellikle alkol almak ve ahlaka aykırı davranışta bulunmak isteyenlerin gittiğini düşündüğü" İmrahor çöplüğüne gittiği, burada bir arabanın arka koltuğunda uzanır vaziyette alkol alan Cafer Er’in suratına iki el ateş ederek öldürdüğü kaydedilen iddianamede, Dengiz’in daha sonra Er’in cep telefonu, arabasının anahtarı ve ruhsatını alarak, yanında bulundurduğu çantasına koyduğu ifade edildi.
     

Dengiz’in, daha sonra şeffaf eldivenler kullanarak, Er’in baldır kısmını bıçakla kesip çantasının içine koyarak evine gittiği belirtilen iddianamede, sanığın, ifadesinde, "sabahleyin evden çıkarken bir şahsı öldürüp, bu şahsın et kısımlarını vücudundan keserek ayırmak" fikrinin zaten kafasında oluştuğunu, eve gidip et olan poşeti buzdolabına koyduğunu, sonra duş alıp tekrar olay yerine gittiğini, aynı bıçak ile şahsın bacak ve kol kısımlarından etleri de kestiğini, bir kısmını köpeklere dağıttığını, bir kısmını da yine poşetleyerek çantasına koyduğunu söylediği aktarıldı.
     

Özgür Dengiz’in, ifadesinde, bu sırada bulunduğu yere polis otosunun geldiğini görünce saklandığını, ancak sırt çantasını almaya fırsat bulamadığını, bu sırada üzerinde çadır kumaşından yapılmış ve kaçarken ses çıkartan şort olduğunu, sesin duyulmaması için şortu çıkarmak zorunda kaldığını, polislerin etrafı taradıkları ve külotunun rengi beyaz olduğundan, fark edilmemek için onu da çıkartarak kaçtığını kaydettiği belirtildi.
      
"MAKTULÜN ETİNİ YEDİĞİNE DAİR YETERLİ DELİL BULUNAMADI"
     

Davanın iddianamesinde, şunlar kaydedildi:
     

"Özgür Dengiz, her ne kadar maktul Cafer Er’e ait kestiği et parçalarından bir kısmını kendisine ayırdığını ya da yediğini ihsas ettirecek şeyler söylemiş ise de; yediğine dair herhangi bir delil elde olunamadığı gibi, bu sözlerini sırf cezai ehliyetinin olmadığını göstermek için söylediği düşünülmüştür.
     

Zira, Dengiz’in eylemlerini gerçekleştirirken gerek sürekli gerekse arızi bir psikolojik bozukluğunun olmadığı, tam tersine son derece tutarlı ve akıllı bir biçimde, yalnızca kendisinin suçlanabilmesi için elde bulunan delillerin varlığından haberdar bir şekilde, bu deliller nedeniyle ve yalnızca delillerle sınırlı itiraflarda bulunduğu anlaşılmıştır." İddianamede, Dengiz’in, ayrıca İmrahor çöplüğünde karşılaştığı Abbas Sinan’ı öldürmek kastıyla ateş ettiği ve Sinan’ın vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanmasına neden olduğu ifade edildi.
     

Davanın iddianamesinde, Dengiz’in, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 82/1. maddesinde düzenlenen "tasarlayarak kasten adam öldürmek" suçundan iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, 81. ve 35. maddeleri uyarınca da "adam öldürmeye teşebbüs" müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Dengiz’in ayrıca TCK’nın 142/2. maddesinde yer verilen "bir kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak hırsızlık" suçunu ise iki kez işlediği iddiasıyla 6 yıldan 14 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Dava iddianamesinin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilmesi halinde sanık Özgür Dengiz’in yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."