SAĞLIK - 06 Şubat 2021 Cumartesi 11:08

Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

A
A
A
Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

4D teknolojisi dünyada ilk kez yanık tedavisi için kullanılıyor. Ankara Şehir Hastanesinde kullanılan yöntemle hastaların kendi yağ dokusundan oluşan hücreler, 4 boyutlu yazıcı ile şekillendirilerek vücudun yanık olan bölgesine uygulanıyor.

4D (4 boyutlu) yazıcı teknolojisi dünyada ilk kez yanık tedavisi için kullanılmaya başlandı. Yaklaşık 3 ay önce Ankara Şehir Hastanesinde uygulanmaya başlayan yöntem ile vatandaşlar sağlığına kavuşuyor. Güney Koreli Rokit firmasının geliştirdiği Dr. Onvivo isimli 4 boyutlu yazıcı ile vücudunda yanıklar oluşan hastanın kendi yağ dokusu hücreleri alınarak tedavi ediliyor. Yanığın oluştuğu kısımların taranarak o bölgenin ölçüleri bilgisayara yükleniyor, daha sonra o bölgeyle birebir uyumlu kalıp oluşuyor ve hastadan alınan yağ hücreleri bir karışım ile birlikte belirli aşamalardan geçirilerek 4 boyutlu yazıcıya yerleştiriliyor. Yazıcı hazırlanan kalıba yanık olan yerle birebir aynı ölçülere sahip olan tedavi malzemesini boşaltıyor ve daha sonra hastaya uygulanıyor. Bu sayede daha önce yanık tedavilerinde kullanılan; hastanın vücudunun sağlam bir yerinden alınan deri ile yanık bölgenin tedavi edilmesi yöntemine gerek kalmıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde de kronik yaralar için uygulanmaya çalışılan, ama yeterli bilgi ve deneyim olmadığı için sonuca ulaşılamayan sistem; Ankara Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi Sorumlu Hekimi Prof. Dr. Ahmet Çınar Yastı’nın koordinasyonu sayesinde 3 aydır başarıyla uygulanıyor.

Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

“Bu dünyada ilk kez uygulanıyor, burada bizim ülkemizde ve bizim hastanemizde uygulanıyor”

Bu teknolojinin dünyada ilk kez Türkiye’de kendi yanık ünitelerinde kullanıldığına dikkat çeken Yanık Tedavi Merkezi Sorumlu Hekimi Prof. Dr. Ahmet Çınar Yastı, “Elimizdeki teknoloji ile biz fonksiyon kaybını ve bilhassa da kozmetik olarak renk farklılıklarını minimal seviyelere getirecek bir çalışma üzerinde devam etmekteyiz. Erken verilerden aldığımız sonuçlar bize bunun şuana kadar bildiğimiz ve kullandığımız tekniklere göre çok daha üstün ve çok daha iyi olduğunu göstermekte. Yine gurur verici olarak söylemek istiyorum; bu dünyada ilk kez uygulanıyor, burada bizim ülkemizde ve bizim hastanemizde uygulanıyor. Sonuçlarımız da yüz ağartıcı, biz de bunun gururunu paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.

Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

“Türk tıbbı bugün muasır medeniyetler seviyesini yakalamış hatta bazı konularda geçmiş durumda”

Türkiye’de tıbbın çok geliştiğini ve dünya çapında doktorlar yetiştiğini, vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Çınar Yastı, “Daha önce, isim vermek istemiyorum ama 4-5 ülkede, hatta kuzey ülkelerinde denenip başarılı olamamış bazı vakalarda. Bizim burada başarılı sonuçlar aldığımızı gördük. Biz tabi işin mutfağında değil şuan klinik tarafındayız. Mutfak tarafı Kore’den geldi. Ama neyi, ne zaman ve nasıl kullanacağını bilmek, kullandığınız obje ne ise onun kadar kıymetli. Bu durumda zamanlama, yaranın hazırlığı, hastanın hazırlığı, takip etme süreciniz, yani pansuman sıklığına ve pansuman şekline kadar bunlar hep kıymetli parametreler. Doğru uygulamanın burada olduğunu onlardan öğrendik. Yani şunu demek istiyorum Türk hekimleri, Türk tıbbı bugün muasır medeniyetler seviyesini yakalamış hatta bazı konularda geçmiş durumda. Biz de bilim adamları olarak buna gereken desteği verelim ve halkımız da bunun refahını ve mutluluğunu yüreklerinde hissetsinler diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“Formula 1’de dünya şampiyonu olan arabanın pilotu, arabanın üretildiği ülkeden değil”

Önemli olan konunun teknolojinin nereden geldiği değil, nasıl kullanıldığı ve bu teknolojinin ülkemiz ve dünya insanlığına kazandırdıkları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Yastı, “Kore’de çıkan bir teknolojiyle bugün eğer Türkiye’de ortak bir iş yapılıp uluslararası alanda iyi sonuçlar kazanan bir merkez oluyorsak; demek ki sadece Kore ile değil, dünyanın her yeri ile olan iletişimimizi ve birlikteliğimizi iyi kullanmak lazım. Bugün Formula 1 yarışlarına bakacak olursak, dünya şampiyonu olan arabanın pilotu, arabanın üretildiği ülkeden değil. Başka bir ülkenin pilotu arabayı sürüyor. Demek ki operasyon, koordinasyon daha iyiyi yakalamak için muhakkak ki gerekli. Bugün Türkiye için de biz öne vatandaşımızın daha sonra da bütün insanların iyiliğini düşünüyorsak tabi ki birlikte çalışmalar ve bilimin birlikte desteklenmesi çok önemli” diye konuştu.

Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

“Hastanın herhangi bir vücut bölgesinde ekstra bir yara açılmadan, var olan yarasını iyileştirme sağlanmış oluyor”

Hastanın yağ dokularını toplayarak 4 boyutlu yazıcıya aktarılması işlemini gerçekleştiren, Ankara Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi doktorlarından Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Merve Akın, “Öncelikle uzun süreli kapanmayan yaraların kapanma yönteminde daha önce kullanılan, tarihsel olarak yıllardır kullanılan yöntemlere karşı avantajı; hastanın herhangi bir vücut bölgesinden ekstra bir yara açılmadan, var olan yarasını iyileştirme sağlanmış oluyor. Bildiğiniz gibi özellikle diyabetik hastalarda yara iyileşmesi çok zor olduğu için, hastanın yarasını bir başka yara açarak iyileştirmektense, herhangi bir yara açmadan alınan yağ hücresi, 4 boyutlu yazıcıda şekillendirilerek hastanın yarasına uygulanıyor. Böylece hastaların konforu daha fazla olmuş oluyor” açıklamasında bulundu.

Yanık tedavisinde dünyada bir ilk: Türkiye’de uygulanıyor

Utku Şimşek - Erdinç Türkcan - Yunus Emre Kartal
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye bilim kadınlarını desteklemeyi sürdürüyor L’Oréal Türkiye, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" Programı’nı 23 yıldır sürdürüyor. Program kapsamında, Türkiye’de bilime yön veren 128 kadının başarıları taçlandırıldı. Bilimde cinsiyet eşitliğini desteklemek, bilim kadınlarının başarılarını görünür kılmak ve yeni nesillere ilham vermek amacıyla hayata geçirilen program kapsamında, Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk, kastrasyona dirençli prostat kanserine yönelik gerçekleştirdiği yenilikçi projesiyle ödüle layık görüldü. 40 yaş altı genç ve yetenekli bilim kadınlarının başarılarını taçlandıran ve Türkiye’nin önde gelen sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" Programı’nda, bu yıl ödül kazanan 4 bilim kadını L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen törende kamuoyuna tanıtıldı. Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk, prostat kanserinin en agresif formu olan kastrasyona dirençli prostat kanserinin tedavisinde yeni yaklaşımlara kapı aralayan çalışmasıyla dikkat çekti. Tedaviye dirençli prostat kanserini protein sentezi üzerinden hedefliyor Prostat kanseri, dünyada erkeklerde en yaygın görülen kanser türleri arasında yer alırken, hastaların önemli bir kısmında zamanla uygulanan tedavilere karşı direnç gelişiyor. Dr. Kuzuoğlu Öztürk’ün projesi, kastrasyona dirençli prostat kanserinde genetik bilginin proteinlere dönüşme sürecini inceleyerek, hastalığa sebep olan moleküllerin seviyelerinin düşürülmesini hedefliyor. Bu yaklaşım, mevcut tedavilere direnç geliştiren hastalar için alternatif tedavi stratejileri geliştirilmesine bilimsel temel oluşturma potansiyeli taşıyor. Dr. Duygu Kuzuoğlu Öztürk, araştırmasıyla ilgili olarak şöyle konuştu: "Bu çalışma, mevcut tedavilere direnç geliştiren prostat kanserinde hastalığa sebep olan proteinleri daha iyi anlamayı ve bu proteinleri hedefleyen yeni tedavilere temel oluşturmayı amaçlıyor." Uluslararası bilimsel tecrübe Türkiye’ye taşınıyor Yapılan açıklamaya göre; L’Oréal-UNESCO For Women in Science Programı, dünya çapında bilimin seyrini değiştiren kadınları destekleyen bir program olarak öne çıkıyor. Bugüne dek ödüllendirilen bilim kadınlarından 7’si Nobel Ödülü kazandı. Türkiye, 140’dan fazla ülke arasında bu programa en fazla katkıyı sağlayan ilk beş ülkeden biri oldu. Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde biyolojiye ilgi duyan Kuzuoğlu Öztürk, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans sürecini Sabancı Üniversitesi’nde sürdüren bilim insanı, doktora çalışmaları için Almanya’nın Tübingen kentindeki Max Planck Enstitüsü’ne kabul edildi ve burada RNA biyolojisi üzerine çalıştı. Sonrasında Kaliforniya Üniversitesi San Francisco’da prostat kanseri hücrelerinde protein sentezini inceleyen araştırmalar gerçekleştirdi ve birçok uluslararası fon tarafından desteklendi. Ocak 2025’te Sabancı Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak katılan Dr. Kuzuoğlu Öztürk, kurduğu laboratuvarında genç araştırmacılarla birlikte çalışmalarını sürdürüyor.
İstanbul Uzmanlar uyarıyor, estetikte ‘Yapay zeka’ etkisi: "Telefonlarıyla yaptıkları değişiklikleri bizden bekliyorlar" Yapay zeka günümüzde birçok alanda kullanılırken uzmanlar, kişilerin estetik işlemlerdeki beklentilerini de etkilediği belirterek "Son dönemde kişiler yapay zekayla, telefonlarıyla ve bilgisayar ortamında yaptıkları yüz, burun, vücut değişikliklerinin aynısını ‘Hocam yüzümün şeklini bu hale getirir misiniz?’ diyerek bizden bekler oldu. Çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Yapay zekayla oluşturulan gerçeklik dışı görüntüler ileride hayal kırıklıklarına, büyük ruhsal depresyonlara yol açabilir. Gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor. Umarım bu uyarımıza insanlar dikkat eder" dedi. Yapay zeka günümüzde birçok alanda kendine yer bulurken uzmanlar, estetik beklentilerde yapay zeka etkisine ilişkin konuştu. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Medical Park Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yakup Çil ve Medipol Bahçelievler Üniversite Hastanesi Doç. Dr. Burak Özkan, yapay zekayı kullanarak uygulamalarda kendilerine çeşitli estetik işlemleri kısa sürelerde yapan kişilerin bu beklentilerle kendilerine başvurduğunu aktardı. Taleplerde sosyal medyanın da etkili olduğunu söyleyen uzmanlar, önemli uyarılarda bulundu. "Hayali, gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor" Hastalarının taleplerine ilişkin konuşan Prof. Dr. Yakup Çil, "Son dönemde yapay zekayla kendi yüzünde, vücudunda değişiklikler yaptırıp ‘Hocam dudağımı böyle yapar mısınız, yüzümün şeklini bu hale getirir misiniz?’ diye talepler meydana gelmeye başladı. Çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum çünkü yapay zekayla oluşturulan gerçeklik dışı görüntüler ileride hayal kırıklıklarına, büyük ruhsal depresyonlara, sorunlara yol açabilir. Yapay zekayla insanlar yüzünün ve vücudunun şeklini hemen değiştiriyorlar. Bize geldikten sonra özellikle meme ameliyatında yapay zekayla oluşturulmuş bir görüntü, ‘Hocam 10 gün sonra memem bu hale gelir mi?’ diye bana soruyorlar. ‘Hocam yeni yıla bu burunla girebilecek miyim’ diye hayali, gerçeklik dışı beklentiler ortaya çıkıyor. Yapay zekanın son dönemde özellikle estetikte çok fazla kafa karışıklığına neden olduğunu görmekteyim çünkü eskiden ünlü insanların fotoğraflarıyla gelip ‘Burnumu şu mankene, şu Hollywood yıldızına benzetir misiniz?’ diyen insanlar şimdi kendi gelişmiş telefonlarıyla ve bilgisayar ortamında yaptıkları yüz, burun, vücut değişikliklerinin aynısını bizden bekler oldu. Bu gerçeklikle alakası olmayan bir durum. Umarım bu uyarımıza insanlar dikkat eder ve bu sıkıntıya girmezler. Özellikle sosyal medyada çok aktif gezinen 20-30 yaş grubu genç grupta çok fazla karşıma çıkıyor" dedi. "Anlık değişimlerin saatler sürecek ameliyatlar olduğunu ya da mümkün olmadığını söylememiz gerekiyor" ’Yapay zeka şu anda hepimizin hayatına çok iyi bir şekilde girmiş durumda’ diyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Burak Özkan, "Cerrahlar olarak ameliyatların planlanması, yaptığımız ya da yapmayı düşündüğümüz değişikliklerin öngörülebilir sonuçlarını mantıklı zeminde planlama açısından kullanıyoruz. Kemikte bir oynama yapacaksak görüntüye nasıl etki edeceğini, bir meme estetiği yapacaksak implantın ne kadar bir büyüklüğe sahip olacağını, burun estetiğinde yapacağımız manevraların nasıl bir değişimi olacağını öngörebiliyoruz. Bunu hastalarla paylaşıp cerrahi planlamayı, beklentilerin gerçekle örtüşüp örtüşmediğini istişare ederek karar veriyoruz. Hastalar artık günümüzde yapay zeka programlarını telefonlarına indiriyor. Kendi yüz ya da bedenlerinde istedikleri gibi parmaklarıyla kaydırarak değişimi hızlı bir şekilde gördüklerini zannediyorlar. Bazen de bu tarz değişiklerin tarafımızdan yapılıp yapılamayacağını merak ediyorlar. Hastanede uyguladığımız yapay zeka programları; birçok hastanın datasından faydalanılarak oluşturulmuş, hastanın tedavisinde yol gösterici programlar. Bu güzellik uygulamaları, application’lar olsun, her zaman tıbbi neticesi olacak ya da öngörülebilecek sonuçları göstermiyor. Hastaların yanılmasına neden oluyorlar. Bu programların yaptığı anlık, saniyelik değişimlerin belki saatler sürecek ameliyatlar olduğunu ya da mümkün olmadığını söylememiz gerekiyor. İnsan bedeni üzerinde birçok değişken var. Bazen öngöremediğimiz şeyler de olabiliyor. Kişinin iç hastalıkları, kullandığı ilaçlar, genetik yatkınlıkları olabilir, her şey iyileşme sürecinde etkili ve yapay zeka bunu hala günümüzde öngöremiyor" şeklinde konuştu. "Bilgisayar programlarıyla yumuşak doku yönetilemez" Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Özkan, "Topluma yön veren ya da magazinde çok, güzel gördükleri bir ünlünün burnunu, çenesini, yüzünü gösterip ‘Bunu yapabilir miyiz’ diyorlardı. Artık yapay zeka programlarıyla biraz daha kendileri, benzemek istedikleri kişilere kendilerini benzetmeye çalışıyorlar. Burunlarını kısıyorlar, ediyorlar derken aslında olmayacak bir şeyi oldurmaya çalışıyorlar. Bilgisayar programlarıyla yumuşak doku yönetilemez. Bu beklentilerin gerçek olmadığını kendilerine kibarca söylüyoruz. Sosyal medya maalesef günümüz estetik trendlerinin hızlıca yayılmasına, herkes tarafından görülmesine ve estetik yaş aralığının git gide geriye gelmesine sebep olan bir durum doğurdu. Kişiden kişiye değişen bir iyileşme süreci var. Uygunsuz uygulamanın kulaktan kulağa yayılması gerçekten önemli bir sağlık sorunu da oluşturabilir. Plastik cerrah ya da dermatolog dışında bu tarz uygulamaları yaptırmamaları gerekiyor. Yapay zeka daha çok hayatımıza girecek ameliyat planlarımızda daha da faydalı olacak ama sonuçta ameliyatı yapan kişi gerçek cerrah ve olan kişi de gerçek bir hasta. Kişilerin biraz daha sağduyulu gerçekle bağdaşan beklentilerinin olması çok önemli" dedi.