SPOR - 02 Haziran 2025 Pazartesi 12:17

Abdullah Avcı: "Türk futbolunun en önemli sorunu saygı"

A
A
A
Abdullah Avcı: "Türk futbolunun en önemli sorunu saygı"

Teknik Direktör Abdullah Avcı, TamSaha dergisine yaptığı açıklamada, Türk takımlarının Avrupa kupalarından erken elenmesini eleştirerek, büyük kulüplerde şampiyonluk haricinde alınan sonuçların başarısız sayıldığı söyledi. Avcı, Türk futbolunun en önemli sorununun ise ’saygı’ olduğunu belirtti.


Teknik Direktör Abdullah Avcı, TamSaha dergisinin Haziran sayısına açıklamalarda bulundu. Avcı; tecrübeleri, hedefleri, Türk futbolunun neden gelişmediği ve geride kalan Süper Lig sezonunu konu alan değerlendirmelerde bulundu. Röportaja kendini tanıtarak başlayan 61 yaşındaki teknik adam, ’futbol kariyerin boyunca en çok kime minnettarsın’ sorusuna da Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’ın ismini verdi.



Abdullah Avcı’nın TamSaha dergisinde yer alan röportajı şu şekilde:


Soru: Bir teknik direktör olarak zor kararlar vermek zorundasın. Bir oyuncuya forma şansı veremediğinde veya onu kadro dışı bıraktığında bunun insani yükü sana nasıl yansıyor?


Cevap: Maç önü, maç içi karar vermek bizim en önemli görevlerimizden biri. Hayali sahaya çıkıp fark oluşturmak, amaçları kendi kariyerini geliştirmek olan 24-25 farklı karakteri, farklı hayat bakışı olan insanı yönetmek zorundayız. Teknik direktör olarak rakibe göre plan hazırlayacaksın, oyun senaryosu hazırlayacaksın, A, B ve C planların olacak. Oyuncularına, yönetimine, taraftarlara karşı sorumlusun. Oyuncuların hafta içi davranışlarını, antrenmana katılımını, problemlerini biliyorsun ve kararlar alıyorsun. Problem çıkartan ama standardı yüksek bir oyuncuyu kimi zaman almıyorsun ve bu sorunları onu çok seven taraftarlarla paylaşamıyorsun. Ben oyuncularla doğru iletişim kurma konusunda iyi olduğumu düşünüyorum. Ancak radikal kararlar aldığında ve bir de sonuç kötü çıkarsa ihale de sana kalıyor



Soru: Hayatın boyunca hep futbolun içindeydin. Hiç ’Acaba farklı bir meslek seçseydim nasıl olurdu?’ diye düşündün mü?


Cevap: Sağ olsun futbol bana bunu çok düşündürtmedi. Oysa babam benim önce tersanede işçi olmamı istemişti, tersaneden kaçtım. Gemi Yapı Meslek sınavına soktu, boş kağıt verdim. Sonra Beyoğlu Ticaret Lisesi ve lisede okurken Vefaspor’a davet.. Şükürler olsun bugün bu röportajı veriyorum



Soru: Profesyonelliğe giden yolda neler yaşadın?


Cevap: Vefaspor’da ilk antrenörüm çok şey öğrendiğim, Halil Bıçakçı’ydı, Allah rahmet eylesin. Genç takımda oynamadan Genç Milli Takım’a gittim. Üç sene sonra 18 yaşımda 20 maçta 32 gol atıp gol kralı oldum ve amatör takımda oynamadan A takımla profesyonel mukavele yaptım. Çok çalıştım. Babam izin vermiyordu, onu ikna etmekte çok zorlandım. Kolay olmadı ama güzel oldu.



Soru: Teknik direktör olmaya nasıl karar verdin? Bu yola çıkarken hedeflerin nelerdi, geldiğin noktada hedefinin yüzde kaçını gerçekleştirdiğini düşünüyorsun?


Cevap: Hem futbolculuk hem de teknik direktörlük hayatımda çok önemli bir rolü olan Ziya Doğan’ın verdiği motivasyonla bu yola girdim. "Senin gibi insanların bu işin içine girmesi lazım. Sen hem çok iyi bir antrenör olacaksın hem de senin iletişimin ve ilişkin diğer insanlardan çok farklı" diyerek beni teşvik etti. Ama daha somut bir yolu da önüme sundu, "Ben şu an yardımcılık yapıyorum ama teknik direktörlük yapacağım. Ben seni ekibimin içinde yardımcı antrenör olarak düşünüyorum" dedi. 1999’da girdiğim antrenör kursundan sonra Ziya hocamın yardımcı antrenörü olarak dört yıl kaptanlığını yaptığım İstanbulspor’da başladım ve başlayış o başlayış. İstanbulspor’da yardımcı antrenörlük, PAF takımı teknik direktörlüğünde üçüncülük, Galatasaray’da U19’la şampiyonluk, U17 Milli Takımı ile Avrupa şampiyonluğu ve dünya dördüncülüğü, İBB ile 2. Lig şampiyonluğu, Süper Lig’de dört yılda güzel işler, A Milli Takım Teknik Direktörlüğü, Başakşehir’de harika bir dört sezon. Sezon başında düşer miyiz diye düşünen yöneticilerimiz vardı ama ilk sezonumuzda dördüncü olmayı ve Avrupa kupalarına katılma hakkını kazanmayı başardık. İki kez ikinci, bir kez üçüncü olduk. Bizim ikinci olduğumuz puanlarla ligde şampiyon olan takımlar vardı. Beşiktaş’ta çalışmak ve Trabzonspor’da şampiyonluk, A Milli Takım’dan sonra Galatasaray ve Fenerbahçe’den alınan transfer teklifleri... Aslında hedeflerimin yüzde 80’inin gerçekleştirdim diyebilirim. Rakipleri hiç değersizleştirmeden, hakemleri hedef göstermeden, oyuna saygılı, futbola değer katan bir teknik adam olmaya çalıştım.



Soru: Geçmişte çalıştığın hocalardan örnek aldıkların var mı? Varsa hangi özellikleri seni etkiledi?


Cevap: Çalıştığım her hocamdan elbette bir şey almışımdır ama kendi iletişimimi ve formasyonumu geliştirmek için çalışmışımdır. Özellikle Avrupa’daki güncel oyunu takip ederek



Soru: Takımlarını çalıştırırken en çok önem verdiğin taktik prensipler nelerdir?


Cevap: Doğru hücum, doğru savunma, takım oyunu, bütün içinde oyuncuların bireysel yeteneklerini maksimuma çıkarma. Alanları iyi paylaşma, oyuncuların takım savunmasında birlikte, üçüncü bölgede özgürlüklerini ve yeteneklerini kullanarak fark oluşturma, duran topta savunmada ve hücumda analizler doğrultusunda fark oluşturma



Soru: Herhangi bir takımın yüzde 70-80 topa sahip olduğu maçta aleyhine tabelada 2 veya 3 sıfır yazmasını nasıl değerlendirirsin?


Cevap: Çok sık karşılaşılan bir durum değil bu Rakip kalecinin devleştiği, savunma oyuncularının verimli olamadığı, rakibin senin hatalarını cezalandırdığı, üzücü bir maç olarak hatırlarım. Yaşamışlığım da vardı ve çok üzücüdür ve daha çok çalışırım son pasa, son vuruşa, savunmaya. Bu istatistiklerle bir kaybedersin, dokuz kazanırsın.



Soru: Günümüz futbolunda teknik direktörlerin sürekli kendini güncellemesi gerekiyor. Sen kendini nasıl geliştiriyorsun?


Cevap: İngiltere’ye gittim, Manchester City başta pek çok kulübün antrenmanlarını ve maçlarını seyrettim. Altyapı tesislerini inceledim. Antrenör ekibimle her hafta analiz toplantılarımız sürüyor. Geliştirebiliyor muyum bilmiyorum ama besleniyorum.



Soru: Teknik direktörlükte saha içi kadar saha dışındaki iletişim de önemli. Futbolcularınla ve ekibinle nasıl bir iletişim dili kuruyorsun?


Cevap: Samimi ve dürüst oyuncu çok zekidir ve karşısında adil bir teknik adam görmek ister. Böyle davranmaya hep özen gösterdim. Oyuncularımın da samimi ve dürüst ama çalışkan olmasını isterim. Ekibimle uzun senedir birlikte çalışıyoruz. Herkesin sorumlulukları, neyi ne zaman ve nasıl yapmaları gerektiği bellidir. Geri bildirimleri, analizleri eksiksiz ve tam almak isterim. İletişim dilim gerektiği gibidir. Duruma, tansiyona göre değişir. Kalabalıklar içinde asla gurur kıracak bir dil kullanmam.



Soru: Bir oyuncunun performansı düştüğünde onu tekrar kazanmak için nasıl bir yol izliyorsun? Takım içindeki rekabeti ve oyuncuların motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?


Cevap: Konuşuruz Problemin kaynağını doğru tespit etmek önemlidir. Oyuncunun motivasyonu için ekstra bir çabaya gerek yok. Çünkü bu mesleği en iyi şekilde yapmak için yüksek maaşlar alınıyor. Tabii zaman zaman abi gibi davranarak, kimi zaman uyarılarla, doğru çalıştırarak "ekibimle" yukarı çekmeye çalışırız.



Soru: Kariyerinde seni en çok zorlayan dönem hangisiydi ve bu süreci nasıl yönettin?


Cevap: Baktığınızda A Milli Takım ve Beşiktaş sonrası dönemlerde zorlandığımı söyleyebilirim. Bilgi alışverişi yaparak, zaman zaman destek alarak süreci yönetmeye gayret ettim.



Soru: Türkiye’de teknik direktörler genellikle kısa sürede baskı altında kalıyor. Bu baskıyı nasıl yönetiyorsun? Eleştirilerle nasıl başa çıkıyorsun? Seni en çok hangi eleştiriler etkiliyor?


Cevap: Futbolun en güzel tarafı demokratikliği, bilgisi olmayanların bile fikri var! İzlerken de dünyanın en kolay oyunu, zaten bu yüzden hakkında herkes konuşabilir, yorum yapabilir. İşimizin en önemli kısmı baskıyla başa çıkabilmek. Zirvelerde rüzgar sert eser. Baskıyla başa çıkabilmek nispeten kolay, küfür ve hakaretler ise çok zorlayıcı. Eleştiriler başımız üstüne. Eleştiri hakaret içermiyor ve haklılık barındırıyorsa üzerinde düşünürüz. Yapıcı olan her eleştiri, önerme içeren her eleştiri etkileyicidir. Ama ömrünün 50 yılını futbolda geçirmiş, 25 yıldır teknik direktör olarak takım yöneten kişilere "bilgisiz olduğun bir konuda" futbol öğretir gibi konuşulması çok rahatsız edici oluyor.



Soru: Genç oyunculara forma şansı verme konusunda ne düşünüyorsun?


Cevap: Genç oyuncuyu en çok oynatan hocalardan biri benim. Yabancı sayısının bu kadar arttığı dönemde zor tabii. Her kulübün yarışan kimliğinin olması, bir organizasyonunun olmaması işi zor hale getiriyor. Ama oyuncu mental ve fiziksel olarak hazırsa, Cengiz Ünder ve Ahmetcan Kaplan gibi oyuncular hemen yükselip gidiyor.



Soru: A takıma yükselen altyapı oyuncusunun 1 yıl antrenman yaptığı hâlde kondisyonunun A takım seviyesine gelmemesini nasıl değerlendiriyorsun?


Cevap: Antrenman temposu ile maç kondisyonu kazanmak zor. Altyapıdan A takıma yükselen futbolcuların A takımda forma giymesinin zor olduğu dönemlerde maç yapmasını, rekabetçi oyunlarda mücadele etmesini sağladığımız zaman bu dediğin sıkıntı daha kolay ortadan kalkacaktır. Bu oyunculara muhakkak bireysel programlar da yapılmalı.



Soru: Teknik adamlık yolculuğunda ne gibi zorluklar yaşadın, "Nereden girdim bu işe" dediğin zamanlar oldu mu?


Cevap: Ben İstanbulspor altyapısında teknik direktör olarak toprak sahada dört yamalı topla bu göreve başladım. Hiç ama hiçbir zaman "Nereden girdim bu işe" demedim. Çok çalıştım. Bir-iki istisna hariç doğru başkan ve yöneticilerle, doğru futbolcularla, doğru kulüplerde çalıştığım için şanslıyım. Üzüldüğüm, daha iyisini nasıl yapabilirdim diye düşündüğüm çok maç, çok sezon oldu ama vazgeçmek yerine hep üstüne koymaya çalıştım.



Soru: Türk futbolunun gelişmesi için sence en önemli adımlar neler olmalı? Türk futbolunun temel sorunu nedir. Neden Avrupa kupalarında mart ayını istikrarlı bir şekilde göremiyoruz.


Cevap: Türk futbolunun en önemli sorunu saygıdır! Büyük kulüplerde şampiyonluk dışında her sonucun başarısızlık sayılmasıdır. Kaybedenlerin mazereti hep dışarıda araması, yerel başarıların her şeyin üstünde tutulmasıdır, kaybedenlerin kazananları kutlamamasıdır. Avrupa’da mart ve ötesini göremiyoruz çünkü kadrolar her sene aşağı yukarı değişiyor. Kulüp kültürünü, oyun kültürünü bilen oyuncular takımlarında uzun süre görev yapamıyor. Ligimizin temposu çok düşük, top oyunda az kalıyor. Lig daha ön planda tutulduğu için mart ayını gören başarılı sayılıyor. Altyapıdan üstyapıya geçiş için de bir planlama yok!



Soru: Harcanan bunca para, yapılan onca transfere rağmen Edirne’den öteye gittiğimizde kayda değer başarı elde edemeyen takımlarımızın hedefi ligimizde şampiyon olmaksa o zaman bu transferleri yapmaya, kulüpleri bu kadar borca sokmaya ne gerek var diye düşünüyorum. Dört büyükler zaten sezona şampiyonluğun doğal adayı olarak giriyorlar. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?


Cevap: Seninle aynısını düşünüyorum. Şampiyonluk çok önemli ve değerli elbette Ancak hemen şampiyon olabilmek için çılgınca transfer yapmaktansa sürdürülebilir başarı için doğru kadro planlaması ve denk bütçe yapmak şart. Bu kısır döngüden çıkmak için kulüp başkanları uzun vadeli planlar yapmalı ve taraftarlarını ikna etmeli. Taraftarlar da sadece galibiyet izlemek için değil, futbolu bütün kalbiyle sevdiği için stada gelmeli. Bu kadar para harcamaya gerçekten gerek yok. Ayrıca iş para harcamaya kalırsa senden fazla para harcayabilecek en az 30 takım var. İş organizasyonda.



Soru: Sence iyi takım kurmak için çok paraya ihtiyaç var mı?


Cevap: Elbette belli bir bütçeye sahip olmak gerekir. Şampiyonlar Ligi hariç, UEFA ve Konferans Ligi’nde çeyrek finalden finale kadar kalan takımlara bakarsanız doğru bir kadro planlaması ve oyun ezberi ile oralarda olmak mucize değil. Bir Türk takımı Konferans Ligi’ni kazanabilir, UEFA’da çeyrek, yarı final yaşayabilir



Soru: Sence kulüplerimizin mevcut borçlarından kurtulması için neler yapılması gerekiyor?


Cevap: Önce kulüp denk bütçe yapmalı. Altyapıdan üstyapıya oyuncuların hazır gelmesi sağlanmalı. Taraftar bu çocuklara hoşgörü ile bakmalı. Bankalar Birliği borçları kapatılıp faiz yüklerinden kurtulmalı. TFF altyapılarda nitelikli antrenörlerle doğru antrenman yapılıp yapılmadığını denetlemeli ve çocuklar çok maç oynayarak gelmeli. Yapacak çok iş var.



Soru: Trabzonspor’u 38 yıl sonra şampiyon yapan teknik direktör olarak neler hissettin? Sezon boyunca yaşadığın zorlukların üstesinden nasıl geldin?


Cevap: Bu benim hayatımdaki en büyük gurur kaynaklarımdan biri olarak kalacak. Kendi öz kaynaklarından çıkan futbolcularıyla üç büyüklerin saltanatına son veren, tutkunun en üst düzeyde yaşandığı ve uzun bir süre şampiyonluktan uzak kalmış bir kulüp. İyi başladık, arayı açtık ama finalde yavaşladık. Nisanda şampiyonluğu garantiledik, "Geç oldu" diye eleştirildi. Ertuğrul Başkan başta yöneticilerimizle, futbolcularımızla, teknik heyetimizle, stadyumları tıklım tıklım dolduran taraftarlarımızla... Şükürler olsun, kasketimle, kazandığımız kupalarla, fotoğraflarımızla ben de Trabzonspor tarihinde ve müzesindeyim.



Soru: Yıllar sonra Galatasaray-Fenerbahçe derbini yabancı hakemlerin yönetmesini nasıl değerlendiriyorsun? Hakemlerimize duyulan güvensizliğin sebepleri nelerdir?


Cevap: Bir derbi maçının yabancı bir hakem tarafından yönetilmesi üzücü, ancak hakemlik organizasyonunda çok radikal değişiklikler yapıldı. Yeni hakemler çok deneyimsizler, teknik olarak gelişmeleri ve kriz yönetebilmeyi başarabilmeleri için zamana ihtiyaçları var.



Soru: Son 20 yılda futbol seyircisinin her geçen sene stadyumları boş bırakmasının sebepleri neler? Seyircileri tekrar tribünlere çekmek için neler yapılmalı?


Cevap: Çok sayıda sebebi var. Birincisi futbolsever kitle dünyanın her yerindeki maçları seyretme şansına sahip. Bizim kısır çekişmemizde futbola dair doğruları da çok görmüyorlar. Top oyunda Avrupa’nın üst liglerine göre 8-9 dakika daha az kalıyor. Bilet almaya bütçe oluşturmakta zorlanıyorlar. Anadolu’da özellikle gençleri stadyumlara çekmek için eğitici programlarla kampanyalar düzenlemeliyiz. Futbolu seven, rakibe saygılı, kuralları bilen genç bir jenerasyona bu alışkanlığı kazandırabilsek, o takımların futbol kalitesi de yükselecektir.



Soru: Geçmişteki futbolla bugünkü futbolu karşılaştırdığında ne gibi farklılıklar görüyorsun?


Cevap: Dayanıklılık, devamlılık, sürat, alan kullanımı, taktik yaklaşımlar, kadrodaki futbolcu sayısı, stadyumların güzelliği, bilimsel yaklaşımlar, beslenme, analiz, toplam maç sayısı, topların kalitesi her şey farklı. Kıyas kabul etmez ama geçmişteki maçların güzelliği, teknik futbolcuların çokluğu da bugünle kıyaslanamaz. Değişmeyen tek şey, futbol, dünyanın en güzel oyunlarından biri.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Yunusemre Belediyespor erkek judo takımı Süper Lig’e yükseldi Ankara’da düzenlenen Süper Lig’e Yükselme Müsabakalarında finale kadar yükselen Yunusemre Belediyespor Erkek Judo Takımı, turnuvayı ikinci sırada tamamlayarak Süper Lig’e yükselme başarısı gösterdi. Yunusemre Belediyespor Erkek Judo Takımı, Ankara’da gerçekleştirilen Süper Lig’e Yükselme Müsabakalarında ortaya koyduğu başarılı performansla adını Süper Lig’e yazdırdı. Kırmızı-beyazlı ekip, turnuvayı ikinci sırada tamamlayarak Manisa’ya kupa ve madalyayla döndü. Turnuvaya etkili bir başlangıç yapan Yunusemre Belediyespor, ilk turda Tekirdağ Hayrabolu Belediyespor’u 4-1 mağlup etti. Çeyrek finalde Karaman İl Özel İdarespor karşısında 5-0’lık net bir galibiyet alan ekip, yarı finalde ise Bilecik GSİM Spor Kulübü’nü yine 5-0 yenerek finale yükseldi. Final müsabakasında Sakarya Çaybaşı Spor Kulübü’ne mağlup olan Yunusemre Belediyespor, organizasyonu ikinci sırada tamamladı. Yunusemre Belediyespor Kulüp Başkanı Bülent Kanik, elde edilen başarıdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Sporcularımız ve antrenörlerimiz, mindere yüreklerini koyarak Manisa’yı en iyi şekilde temsil etti. Süper Lig’e yükselmek kulübümüz adına çok önemli bir adımdır. Sayın Belediye Başkanımız Semih Balaban’ın spora ve sporcuya verdiği destek, bu başarıların en önemli yapı taşlarından biridir. Kendilerine kulübümüz ve sporcularımız adına teşekkür ediyorum" dedi. Yunusemre Belediyespor Erkek Judo Takımı, elde ettiği bu sonuçla önümüzdeki sezon Türkiye Judo Süper Ligi’nde mücadele etmeye hak kazandı. Süper Lig’e yükselen Yunusemre Belediyespor Erkek Judo Takımı kadrosu şu isimlerden oluştu: 66 kg Mustafa Efe Barak, 73 kg Emin Levent Yelkenci, 81 kg Salih Kuzu, 90 kg Enes Pınar, +90 kg Abdülkadir Afşin.
Ankara ‘Kütüphanelerdeyiz’ etkinliği Ankara’da öğrencilerle buluştu ‘Kütüphanelerdeyiz’ etkinliği Ankara’da Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi’nde ilkokul öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşti. ‘Kütüphanelerdeyiz’ etkinliği, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi’nde düzenlendi. Etkinliğe, Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Ebubekir Sıddık Savaşçı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Etkinlikte, ilkokul öğrencileriyle bir araya gelen müdürler öğrencilere hediye kitap takdim etti. "2025 yılında yaklaşık 5 binin üzerinde etkinlik ortaya çıktı" Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullarda ‘Kütüphanelerdeyiz’ etkinliğinin hayata geçirildiğini söyleyen Savaşçı, "Bu etkinlikteki bizim en büyük amacımız, okul dışı öğrenme ortamlarıyla beraber çocuklarımızın eğitim-öğretim faaliyetlerini sadece okulda değil, okul dışında da devam etmelerini istiyoruz. Bu anlamda Türkiye Yüzyılı maarif modeli kapsamında okul dışı öğrenme ortamları çok önemli. Çocuklarımız okuyacaklar, düşünecekler, uygulayacaklar ve neticelendirecekler. 2025 yılında yaklaşık 5 binin üzerinde etkinlik ortaya çıktı. 260 bine yakın öğrencimiz de kütüphanelerimizi ziyaret etti. Kütüphaneler sadece kitap okunan yerler olarak olmadığını da çocuklarımız çok net bir şekilde gördüler. Kütüphanemizi gezerken Ulubatlı Hasan İlkokulu öğrencilerimizle bir araya geldik. Kütüphaneden çok memnun olduklarını ifade ettiler. Çocuklarımızın mutluluğu gerçekten değer. 81 ilimizin tamamında etkinliğimizi 2025 yılında başarı ile yürüttük. Bu sene de devam edecek inşallah. Kütüphanelerde çocuklar ahşap atölyesinde bilgiyi beceriye dönüştürebilecekleri alanlar da buluyorlar. Bu bizim için çok önemli bir etkinlik" diye konuştu. "0-3 yaş bebek kütüphaneleri, 4-6, 7-14 yaş çocuk kütüphaneleri inşa ediyoruz" Gerçekleştirilen projeye dair konuşan Beyoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak ülkemiz genelinde 81 ilimizde, 900’den fazla ilçemizde, bin 300’ün üzerinde halk kütüphanesini işletiyoruz. Son dönemde hem mevcut halk kütüphanelerimizin imkanlarını geliştirmeye çalışırken çok işlevli, zengin hizmet içeriği olan yeni kütüphaneler de inşa ediyoruz. Bu kütüphaneleri ortaya koyarken tabii ki en büyük amacımız toplumda okuma kültürünün gelişimine katkıda bulunmak. En önemli stratejimiz okuma eyleminin bireysel düzeyde öncelikli bir davranışa ve alışkanlığa dönüşmesi. Toplumsal düzeyde de bir okuma kültürünün neşet etmesi elbette. Bu çerçevede çocuklarımızın kitapla hemhal olmaları, kitaplarla birlikte bir hayat geçirmeleri için kütüphanelerimizde de imkanlarımızı geliştiriyoruz. 0-3 yaş bebek kütüphaneleri, 4-6, 7-14 yaş çocuk kütüphaneleri inşa ediyoruz. Öğrencilerimiz, okullarımız bizim için çok önemli. Onları kütüphanelerimize çekmek istiyoruz. Onların kütüphanelerimizle ve kitaplarla tanış olmasını istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımıza, Kütüphanelerdeyiz projesinin yürütülmesiyle ilgili ortaya koyduğu somut, güçlü iradeyle ilgili olarak çok teşekkür ediyorum." Program, Savaşçı ve Beyoğlu’nun hediyeleşmesinin ardından toplu hatıra fotoğrafının çekilmesiyle sonlandı. Etkinliğin ardından ilkokul öğrencileri kitap okumaya başladı.