ASAYİŞ - 15 Aralık 2025 Pazartesi 14:54

Esenyurt’ta birlikte yaşadığı kadını kafasından vurarak öldüren zanlı hakim karşısına çıktı

A
A
A
Esenyurt’ta birlikte yaşadığı kadını kafasından vurarak öldüren zanlı hakim karşısına çıktı

İstanbul Esenyurt’ta, birlikte yaşadığı Selen Özkula’yı, kafasından vurularak öldürülüp, intihar ettiği süsü veren zanlı ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada savunma yapan sanık, "Selen ölmeden önce bana intihar girişiminde bulunduğunu anlatmıştı. Selen ile Şubat sonu veya Mart başı gibi beraber yaşamaya başladık. Maktulü öldürmem için bir sebebim yok" dedi.


Esenyurt’ta 26 Mayıs 2025 günü, trans birey olduğu öne sürülen Selen Özkula’nın (28), birlikte yaşadığı İlker Sezgün (53) tarafından ruhsatsız tabancayla kafasından vurularak öldürülmüştü. İntihar ettiği süsü veren zanlı ilk kez hakim karşısına çıktı. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ki duruşmaya, tutuklu sanık İlker Sezgün, hayatını kaybeden Selen’in babası müşteki Özcan Özkula ile tarafların avukatları hazır bulundu.



"Maktulü öldürmem için bir sebebim yok"


Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık İlker Sezgün, "Olay günü 2 pizza siparişi verdim, ödemeyi kapıda yaptım. Pizza geldiğinde gece saat 02.00 sıralarıydı. Pizzaları salona getirdim. Ben de, salondan yatak odasına, Selen’in bulunduğu odaya geçtim. Geçerken odada silah sesi duydum. En son yatak odasına baktım. İçeri girdiğimde, Selen yatakta sırt üstü yatıyordu. Kafası sol tarafta yatmıştı, sağ tarafından kan sızıntısı gördüm. Silah, Selen’in göğsünün üzerinde duruyordu. Elleri neredeydi hatırlamıyorum. Telefonu açıktı, müzik çalıyordu telefona yöneldim, şarkıyı kapatmaya çalıştım, beceremedim 112’yi arayacaktım. Silahın namlusunun nereye dönük olduğunu bilmiyorum, silahı tutmadım ancak silahı görünce istem dışı dokundum. Selen’in telefonunu cebime koydum, benim telefonumdan 112’yi aradım. Daha sonra Selen’in kız kardeşi Esra’yı aradım. Aramadan sonra Selen’in ablası Eda’nın eşi Ferdi, beni aradı. Aramadan 10 dakika sonra polis, sonra ise sağlık ekipleri geldi. Olay günü uyuşturucu kullandığını görmedim ama daha önce çok kez kullandığını biliyorum. Selen ölmeden önce bana intihar girişiminde bulunduğunu anlatmıştı. Selen ile Şubat sonu veya Mart başı gibi beraber yaşamaya başladık. Maktulü öldürmem için bir sebebim yok" ifadelerini kullandı.


Beyanda bulunan müşteki Özcan Özkula ise, "Selen solaktı, çocuğumla aram son zamanlarda limoniydi" dedi.


Müşteki avukatı: Hayatını kaybeden Selen, ölmeden önce cinsiyet değiştirerek kadın oldu


Mahkemede beyanda bulunan müşteki avukatları, sanığın ‘kadına karşı kasten öldürme’ suçundan cezalandırılmasını, hayatını kaybeden Selen’in, ölmeden önce cinsiyet değiştirerek, kadın olduğunu, bu nedenle sanığın ‘kasten öldürme’ suçu ile değil, ‘kadına karşı kasten öldürme’ suçundan cezalandırılmasını talep etti. Savunma yapan sanık avukatları ise, müvekkillerinin üzerine atılı suçu işlemediğini belirterek, beraatını istedi.



Tutukluluk halinin devamına hükmedildi


Ara kararını açıklayan mahkeme, sanık İlker Sezgün’ün tutukluluk halinin devamına hükmederek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.


İddianameden:


Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Selen Özkula ‘maktul’, İlker Sezgün ‘şüpheli’, Özcan Özkula ise ‘müşteki’ sıfatıyla yer aldı. İddianamede, maktul ile şüphelinin bir süredir beraber oldukları, aynı evde yaşadıkları ve Özkula ile Sezgün’ün olay günü aralarında bilinmeyen bir nedenle tartışma yaşadıkları aktarıldı.


İddianamede, şüpheli Sezgün’ün, maktulü ruhsatsız tabanca ile kafasından vurarak öldürdüğü, olay sonrası İlker Sezgün’ün, maktul Selen Özkula’yı yerden alarak, sırt üstü yatırdığı, bacaklarını düzelttiği, tabancayı maktulün göğsüne koyarak 112’yi aradığı ve olayda intihar süsü verdiği belirtildi.



Maktulün kanında uyuşturucu madde tespit edildi


Hayatını kaybeden Selen Özkula’ya yapılan otopsi raporu da iddianamede yer aldı. Raporda, maktul Özkula’nın kanında ve idrarında çeşitli uyuşturucu maddelerin bulunduğu ayrıca Özkula’nın vücudunda bir adet ateşli silah mermi çekirdeği yarası olduğu, yaralanmanın tek başına öldürücü nitelikte olduğu, kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve beyin doku hasarı sonucu meydana geldiği aktarıldı.



Müebbet hapis cezası talebi


Hazırlanan iddianamede, şüpheli İlker Sezgün hakkında, ‘kasten öldürme’ ile ‘ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma’ suçundan müebbet ile 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.



Esenyurt’ta birlikte yaşadığı kadını kafasından vurarak öldüren zanlı hakim karşısına çıktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ordu Ordu’da arıcılara malzeme desteği Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında Ordu’da arıcılara yönelik malzeme desteği sağlandı. Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğünce 2025 yılında yüzde 70’i hibe olarak desteklenen ’Ordu Arısı Islah Projesi’ kapsamında, ıslah işletmesinde kullanılmak üzere 300 adet langstroth tipi kovan, 6 bin adet çerçeve, 10 bin adet ana arı taşıma kafesi, şeker, 6 ton arı keki, 500 kilogram temel petek ile maske ve körük alımı gerçekleştirildi. Temin edilen malzemeler Ordu Arı Yetiştiricileri Birliği’ne teslim edildi. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü toplantı salonunda düzenlenen törende, Ordu Arıcılar Birliği tarafından alınan Birinci Derece Tarımsal Örgüt Belgesi takdim edilirken, Islah Projesi kapsamında sağlanan malzeme desteğinin de teslimi yapıldı. Törende konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Bayram Ay, Ordu’da arıcılık alanında uzun süredir ıslah çalışmaları yürütüldüğünü belirterek, "İl Müdürlüğümüz kontrolünde Ordu İli Arı Yetiştiricileri Birliği tarafından 2017 yılından bu yana ıslah çalışmaları sürdürülmektedir. 2018-2021 yılları arasında TAGEM destekli olarak yürütülen proje, daha sonra uzatılarak 2023 yılına kadar devam etmiştir. Bu süreçte önemli mesafeler kat edilmiştir" dedi. İl Müdürü Bayram Ay ayrıca, proje kapsamında toplam bedeli 2 milyon 210 bin 820 TL olan harcamaların yüzde 70’inin Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından karşılandığını, 1 milyon 547 bin 574 TL ödenek kullanıldığını ifade etti. Ordu Arıcılar Birliği Başkanı Akın Çiftçi ise konuşmasında iki önemli gururu bir arada yaşadıklarını belirterek, "Yüzlerce ana arı dağıtımı yaptık. Bu desteklemeyle arıcılıkta güçlü bir altyapı oluşturuldu. Hedefimiz, arıcılarımızın gelirini artırmak ve sürdürülebilir üretimi sağlamak" diye konuştu. Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü Şeref Cınbırtoğlu da arıcılığın tarımda katma değeri yüksek bir sektör olduğunu vurgulayarak, arıcılara yönelik desteklerin önemine dikkat çekti. Konuşmaların ardından İl Tarım ve Orman Müdürü Bayram Ay ile Ordu Arıcılar Birliği Başkanı Akın Çiftçi arasında proje imza töreni gerçekleştirildi. Program, 2025 yılı malzeme desteğinin Vali Muammer Erol tarafından arıcılara verilmesiyle sona erdi.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "CHP, Türk dünyasına halen şaşı bakmayı, yanlış pencereden bakmayı sürdürmektedir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tek parti zihniyetinin önümüzdeki temsilcisi olan ve günümüzde de yerini koruyan CHP, Türk dünyasına halen şaşı bakmayı, yanlış pencereden bakmayı sürdürmektedir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin kongre merkezinde gerçekleştirilen ‘AK Parti Türk Dünyası Vizyon Belgesi Tanıtım Programı’na katıldı. Burada konuşan Erdoğan, Lefkoşa’dan Taşkent’e, Bakü’den Aşkabat’a, Bişkek’ten Astana ve Budapeşte’ye selam ve sevgilerini gönderdiğini ifade etti. Erdoğan, bugünün aynı zamanda özel bir anlamı olduğuna vurgu yaparak, UNESCO tarafından Türkiye’nin de çağrısıyla ilan edilen "15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü idrak ettiklerini, Türk dünyasının ve yeryüzünün farklı köşelerinde aynı dili konuşan, aynı hayali kuran ve kalplerin beraber çarptığı herkesin Türk Dili Ailesi Günü’nü kutladığını da sözlerine ekledi. "Türklerin birbiriyle kucaklaşmaması, kaynaşmaması, tek yürek, tek bilek olmaması için tüm yollar denendi" Son iki asrın sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için değil, bütün Türk dünyası için zorluklarla, sıkıntılarla, çilelerle ve işgallerle geçtiğini kaydeden Erdoğan, "Kültür coğrafyamızın birçok bölgesinde o toprağın kadim kimlikleri, dilleri, inanç değerleri yasaklandı; halklar parçalandı. Kelimenin tam anlamıyla bir hazan mevsimi yaşadık. Azerbaycanlı şair Rüstem Behrudi bir dönem adeta Türk dünyasının kaderi haline gelen manzarayı bakın nasıl anlatıyor; ‘O hangi millettir, kaderi sırdır? Yüz ada bölündü yine de birdir.’ Türklerin birbiriyle kucaklaşmaması, kaynaşmaması, tek yürek, tek bilek olmaması için tüm yollar denendi. Kimliğini savunan, değerlerine sahip çıkan münevverler Turancılıkla suçlanarak ya hapse atıldı, ya sürgün edildi ya da Süleyman Çolpan gibi nicesi kurşunların, dar ağaçlarının kurbanı oldu" ifadelerini kullandı. "CHP, Türk dünyasına halen şaşı bakmayı, yanlış pencereden bakmayı sürdürmektedir" Türk dünyasının varlığından bahsetmek konusunda sadece sınırlar ötesinde değil, tek parti döneminde de Türkiye’de yasaklandığını hatırlatan Erdoğan, "Mesela 1944 yılında sırf Türkiye dışındaki soydaşlarımızla ilgilendikleri için birçok aydın, yazar, sanat erbabı ’Turancı’ denilerek tabutluklara konulmuş ve işkence görmüştür. Yani tek parti döneminde Türkiye dışında da Türk var demek suç sayılıyor, yıllarca tabutluklarda işkence görmek anlamına geliyordu. Bakın sadece bununla da kalmadılar; Türkiye’ye sığınan Azerbaycan Türklerini Boraltan Köprüsü’nde kurşuna dizileceklerini bilerek katillerine teslim etmiş, tarihe ’Boraltan Faciası’ olarak geçen bir utanç lekesi bulaştırmışlardır. Boraltan faciası, CHP’nin Türkiye tarihine geçmiş bir kara lekesidir. Boraltan faciası, hem milletimizin hem de Azerbaycan Türklerinin zihin ve gönül dünyasında iyileşmesi uzun yıllar alan derin yaralar açmıştır. Tek parti zihniyetinin önümüzdeki temsilcisi olan ve günümüzde de yerini koruyan CHP, Türk dünyasına halen şaşı bakmayı, yanlış pencereden bakmayı sürdürmektedir. Karabağ’ın 44 gün süren vatan muharebesinde bunu bir kez daha gördük. Ülkemizin düşmanlarının servis ettiği söylentiler üzerinden Türkiye’yi Azerbaycan’a destek vermekle suçladılar. Hatırlayın, CHP’nin dış politikasını yöneten isim çıktı aynen şunu söyledi; ’Maalesef gelen haberlerde Türkiye’den Azerbaycan’a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların Azerbaycan’a gönderildiği ifade ediliyor’ dedi. Tıpkı 1945 yılında Boraltan faciasında olduğu gibi Karabağ’ın azatlık mücadelesinde de yanlış yaptılar, milletimizi mahcup ettiler, utandırdılar. Bakın sadece Karabağ’da değil, onun öncesinde Suriye ihtilafında da aynı basiretsizliğe, aynı vicdansızlığa şahit olduk. Suriye halkının tepesine varil bombaları yağarken, CHP’nin devrik genel başkanı grup kürsüsünden şunları söylüyordu: ’Bayırbucak’tan söz ediyorlar. Ne bayırı kaldı ne bucağı kaldı. Hala dünyadan haberleri yok bunların’ CHP bu, başka bir şey beklemeyin. Evet, son yıllarda yaşadığımız iki önemli meselede de CHP’nin tavrı bu oldu. Yeni genel başkanın geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında, elinde binlerce soydaşımızın kanı olan Baas diktasını sekülerlik üzerinden aklamaya çalışması, daha ileri giderek CHP ile Baas rejimi arasında özdeşlik kurması, bu zihniyetin halen devam ettiğinin işaretidir. Alevi canlarımızla ilgili partimize yönelik iftiraları ise bühtandan öte apaçık bir provokasyondur, 86 milyonun kardeşliğini kundaklama teşebbüsüdür. Partimize oy veren milyonlarla birlikte Alevi vatandaşlarımızı da derinden yaralayan bu çirkin yakıştırmaları biz reddediyoruz" dedi. "Kardeş Cumhuriyetlerin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye oldu" Türkiye’yi soydaşlarıyla birlikte tüm kardeşlerinden, hatta bütün dünyadan izole ederek yönetmeye çalışanların Türkiye’yi yıllarca içine kapattığını ve yalnız hale getirdiğini söyleyen Erdoğan, "1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar 80’lerde Jivkov’un asimilasyon dayatmasına kadar sınırlarımız dışındaki Türklerle yeterince ilgilenilmedi. Bakınız bu ilgisizliğe son veren 8. Cumhurbaşkanımız Özal olmuştur. 1990’ların hemen başında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte yeni bir dönem başladı. 1991 yılında Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarına kavuşurken kardeş Cumhuriyetlerin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. 1992 senesinde Türkiye’nin girişimleriyle Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirveleri düzenlenmeye başlandı. Merhum Turgut Özal’ın şu sözü çok anlamlıdır, ‘Türkiye’nin önünde hacet kapıları açılmıştır. 21. asır Türk ve Türkiye asrı olacaktır.’ Merhum Özal’dan sonra rahmetli Demirel de Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem vermiştir. Elbette ülkemizde bu mücadelenin bayraktarlığını son nefesine kadar Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucusu ve ilk genel başkanı rahmetli Alparslan Türkeş yapmıştır. Bu vesileyle Türkiye’nin Türk dünyasıyla kucaklaşması için kalemiyle, kelamıyla gayret gösteren herkesi bir kez daha rahmetle yâd ediyorum. Onların özlemini çektiği birlikteliği, dayanışmayı ve kardeşlik iklimini, son 23 yıldır attığımız adımlarla biz gerçeğe dönüştürüyoruz. İsmail Gaspıralı’nın işaret ettiği ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ şiarına uygun şekilde Türk Devletleri ile işbirliğimizi her alanda güçlendiriyoruz" diye konuştu. "Türk Konseyi’nin kurucu belgesi Nahçıvan Anlaşması, Türk dünyası açısından bir dönüm noktasını teşkil etti" Erdoğan, 2009 yılında 9. Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi’nde Türk Konseyi’nin kuruluşuna dair Nahçıvan Anlaşması’nın imzalandığını hatırlatarak, "Türk Konseyi’nin kurucu belgesi Nahçıvan Anlaşması, Türk dünyası açısından bir dönüm noktasını teşkil etti. 2021 senesinde Türk devletlerinin bağımsızlığının 30. yıl dönümünün kutlandığı İstanbul Zirvesi’nde işbirliğimizi bir üst aşamaya çıkardık ve Türk Devletleri Teşkilatı olarak yola devam etme kararı aldık. Zirvede ayrıca Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi’ni kabul ettik. Teşkilatımızın gözlemci üyelerinden Macaristan’da düzenlenen zirvede ise teklifimiz üzerine 2021 Mart’ın Türk Devletleri Teşkilatı Nevruz Anma ve Kutlama Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdık" şeklinde konuştu. "Vizyon belgemizi altı lehçede ve ortak alfabe ile hazırladık" Geride kalan 34 yıllık süreçte Türk devletleri olarak eğitimden ticarete, güvenlikten enerjiye, kültürden sanata kadar her alanda geçmişle kıyas dahi yapılamayacak sıkı bağların geliştiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımız aracılığıyla Türk dünyasıyla aramızda yeni köprüler kurduk. Bugün bütün bu çabaları çok daha güçlü bir şekilde geleceğe taşıyacak yeni bir adım atıyoruz. Türk halklarının birikimini, tecrübesini ve hedeflerini aynı ufukta buluşturan bu belge, gelecek yüzyılın inşasında önemli bir rehber niteliğindedir. Merhum Erol Güngör, Türk dünyasının birliğinin ortak bir tarih ve kültür şuuruna dayanması gerektiğini vurgulamıştı. Mümtaz Turhan Hoca da Türk dünyasının birliği için önce ortak bir alfabe ve ortak bir edebiyat dili oluşturmanın şart olduğunu ifade etmişti. Bu anlayışla vizyon belgemizi altı lehçede ve ortak alfabe ile hazırladık. Belgemiz, AK Parti’nin küresel sorumluluk bilinciyle Türk dünyasında birlik ve beraberliği pekiştirme iradesinin en somut göstergesidir. Türk devletleri arasındaki entegrasyonun derinleştirilmesini ve çok boyutlu işbirliklerinin kurumsal bir çerçevede güçlendirilmesini amaçlıyoruz. Ekonomik kalkınma, kültürel dayanışma, stratejik işbirlikleri ve bölgesel barışın sağlanması vizyon belgemizin merkezinde yer alıyor. Belge hazırlanırken mevcut uluslararası anlaşmaları, ikili ve çok taraflı işbirliklerini, bölgesel ve özellikle küresel gelişmeleri dikkate aldık. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsal yapısını, Türk dünyasındaki siyasi ve ekonomik dönüşümleri, partimizin dış politika perspektifini belgeyi hazırlarken rehber edindik" ifadelerine yer verdi. "Türk devletleri ile ticaret hacmimizi orta vadede 60, uzun vadede 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz" Türk Dünyası Vizyon Belgesinin birbirine bağlı 61 alt başlıkta bütüncül bir yaklaşım geliştirdiğine değinen Erdoğan, "Ekonomik entegrasyon hedeflerinden kültürel işbirliklerine, enerji güvenliğinden ulaştırma ağlarına, eğitimden gençlik politikalarına kadar geniş bir yelpazede düzenlenmiş bölümler, Türk devletlerinin mevcut potansiyelini verimli biçimde harekete geçirmeyi hedefliyor. Özellikle son dönemde attığımız karşılıklı adımlarla ülkelerimiz arasında artan güven, bu hedeflerin uygulanabilirliğini daha da güçlendiriyor. Böylece Türk dünyasının geleceğine yönelik planlar, soyut önerilerin ötesine geçerek somut projelere dönüşüyor. Belgenin bir diğer önemli yönü kapsamlı bir kurumsal yapılanma teklifidir. Koordinasyonu güçlendiren, karar alma mekanizmalarını hızlandıran ve ortak projelerin takibini mümkün kılan bir yönetim modeli sunuyoruz. Bu adımlar sayesinde işbirlikleri daha sistematik bir çerçeveye kavuşacak, alınan kararlar daha hızlı ve etkili şekilde hayata geçirilecektir. Birçok başlığın yanında bilhassa ekonomik alandaki stratejiler, vizyon belgemizin bel kemiğini oluşturmaktadır. Ticaret hacminin genişletilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ortak pazar hedefi, mevcut ekonomik ilişkileri yeni bir düzeye taşıyacaktır. Enerji koridorları, lojistik hatlar ve dijital altyapı çalışmalarının birbirini tamamlayan unsurlar haline gelmesi, Türk dünyasını küresel düzlemde yükselen bir ekonomik güç odağına dönüştürecektir. Türk devletleri ile dış ticaretimizi inşallah orta vadede 60 milyar dolara, uzun vadede 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı. Ulaştırma ve lojistik stratejilerinin de vizyon doğrultusunda önemli halkalar olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Koridor’un Bakü’den Nahçıvan’a uzanan koridor ve Hazar geçişli hatların bütünleşik bir sistem haline getirilmesinin Türk devletleri arasındaki ticaret akışını hızlandıracağını sözlerine ekledi. "Türk dünyası olarak güçlenen birlikteliğimizi, tüm insanlığın barış, huzur ve dayanışmasının da güçlenmesi olarak görüyoruz" Belgenin güvenlik perspektifinin ise bölgesel barışın pekiştirilmesine yönelik detaylı bir yaklaşım sunduğunu aktaran Erdoğan, "Terörle mücadele başta olmak üzere çeşitli tehditlere karşı ortak hareket etme iradesi, Türk devletleri arasındaki dayanışmayı somutlaştırıyor. Türk dünyası olarak güçlenen birlikteliğimizi, tüm insanlığın barış, huzur ve dayanışmasının da güçlenmesi olarak görüyoruz. Çevre, iklim, sürdürülebilirlik başlıkları çağın gereklilikleri doğrultusunda ayrıntılı biçimde belgede ele alındı. Yeşil dönüşüm hedeflerinin koordineli şekilde yürütülmesi, ekolojik hassasiyetin politikalarımızda güçlü bir yer edinmesini sağlayacaktır. Su kaynaklarının korunması, doğal afetlere karşı dayanıklı şehirlerin inşası ve karbon nötr hedefinin desteklenmesi, Türk dünyasının çevre politikalarında ortak bir duruş geliştirilmesine imkan veriyor. Vizyon belgesinin en dikkat çekici yanı, dil ve kültürel ortaklığa dayalı genişleyen bir coğrafi ufka sahip olmasıdır. Soydaş ve akraba topluluklarımızla birlikte Türk dünyasının etki alanını genişleten bir bakış açısı ortaya koyuyoruz. Bu stratejik bakış, gönül coğrafyamızda insan ve kalkınma odaklı, kültürel derinliğe dayalı bir diplomasi anlayışını esas almaktadır" diye konuştu. "Bölgesel entegrasyonun sürdürülebilir olması için finansal mekanizmaların kurulması hayati önem taşıyor" Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, ortak dış politika mekanizmalarının oluşturulması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası tanınırlığının artırılması gibi hedeflere de belgede yer verildiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bununla birlikte bölgesel entegrasyonun sürdürülebilir olması için finansal mekanizmaların kurulması hayati önem taşıyor. Kamu-özel sektör işbirliği modelleri, dijital finans çözümleri ve uluslararası yatırımcıların bölgeye çekilmesi gibi kritik hususların üzerinde durduk. Türkiye’nin sanayi, teknoloji, tarım, enerji ve lojistik alanlarında sahip olduğu birikim bu noktada önemli imkanlar sunmaktadır. Vizyon belgemizin ayırt edici yönlerinden biri, işbirliğimizi derinleştirmeye dönük pek çok somut öneri ortaya koymasıdır. Türk Dünyası Verimlilik Ajansı, Yapay Zeka ve Dijital Dönüşüm Merkezi, Çevre Fonu, Acil Müdahale ve Sağlık Destek Birimi ile Ortak Dil Platformu kurulması gibi teklifler müşterek ve müreffeh geleceğimizin inşasında önemli alternatifler olacaktır."
İstanbul Ahmet Çakar’ın ifadesi ortaya çıktı: ‘’Ben yasal bahis siteleri haricinde bahis oynamadım’’ Futbol dünyasında ’bahis oynama’ ve ’şike’ iddialarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında spor yorumcusu Ahmet Çakar’ın Savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı. Çakar ifadesinde, ‘’Hayatım boyunca da hiç yasa dışı bahis oynamadım. Oynayacak olsam yasal bahis sitelerine üyeliğim olmazdı. Yasal bahis siteleri haricinde bahis oynamadım’’ dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aralarında eski Adanademirspor Başkanı Murat Sancak, futbolcular Mert Hakan Yandaş ile Metehan Balcı, spor yorumcusu Ahmet Çakar ve hakem Zorbay Küçük gibi isimlerin de bulunduğu, futbol müsabakalarında görev yapan bir kısım hakem, futbolcu ve bazı kulüp yetkililerinin karıştığı ’bahis oynama’ ve ’şike’ iddialarına yönelik yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında, şüphelilerden spor yorumcusu ve eski hakem Ahmet Çakar hakkındaki gözaltı kararı kalp rahatsızlığı gerekçesiyle kaldırılmıştı ve Çakar’ın, tedavisinin ardından sağlık durumuna göre adliyede mevcutlu olarak hazır edilmesi için emniyete talimat verilmişti. Çakar, hastanedeki tedavi sürecinin tamamlanmasının ardından geçtiğimiz günlerde Savcılığa ifade vermek üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na gelmişti. İfadesinin ardından Çakar, ‘yurt dışına çıkış yasağı’ şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması şartıyla serbest bırakılmıştı. ‘’Hayatım boyunca da hiç yasa dışı bahis oynamadım. Oynayacak olsam yasal bahis sitelerine üyeliğim olmazdı’’ Öte yandan Çakar’ın Savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. Çakar ifadesinde, 1980-1998 yılları arasında hakem olarak görev yaptığını ve 1992-1998 yılları arasında FIFA kokartlı hakem olduğunu söyleyerek, ‘’Benim yasal bahis sitelerine, bir sitede üyeliğim bulunmaktadır. Bunun haricinde tam tarihini hatırlamamakla birlikte diğer yasal bahis sitelerinde üyeliğim olmuş olabilir. Bu hesaplarda çok cüzi miktarda ve uzun süre önce oynadığım için hangi bahis sitelerinde üyeliğim olduğunu şu an hatırlayamıyorum. Benim yasa dışı bahis hesabım yoktur. Hayatım boyunca da hiç yasa dışı bahis oynamadım. Oynayacak olsam yasal bahis sitelerine üyeliğim olmazdı’’ dedi. Savcılık bahis yaptığı maçlara ilişkin daha önceden duyum veya bilgisinin olup olmadığını sordu: ‘’Bazı maçlardan tabiri caizse işkillenince yorum olarak bazı şeylerin anormal olduğunu spor programlarında bahsettim’’ Savcılıkça kendisine bahis yaptığı maçlara ilişkin daha önceden duyum veya bilgisinin olup olmadığı sorulan Çakar, ‘’Ben kesinlikle şikeye karşı bir insanım. Nitekim televizyonlarda geçmiş dönemlerde yani 1993 yılında bana gelen şike teklifini hep anlattım. Bahis oynadığım maçlar genellikle yurt dışı maçıdır. Bu bahis oynadığım maçlarda, maç sonucundan ziyade alt üst gol olacak şeklinde oynarım. Genelde Avrupa takımlarına ve Avrupa maçlarına bahis yaparım. Ülkemizde oynanan liglere minimum düzeyde bahis oynamışımdır. Ben şike veya maça bahis yapıldığına ilişkin doğruca bilgim yoktur. Sadece bazı maçlardan tabiri caizse işkillenince yorum olarak bazı şeylerin anormal olduğunu spor programlarında bahsettim ancak bunlara ilişkin doğruca gözlemim ve bilgim yoktur.’’ şeklinde yanıtladı. Cep telefonu kırık halde bulundu: ‘’Ben gözaltındayken avukatım kıyafet temin etmek amacıyla evime girdiğinde arabamın yanında cep telefonumu kırık halde bulmuş’’ Yapılan arama çalışmalarında cep telefonunun bulunamadığını, sonrasında kırık halde ele geçirildiğini ifadesinin devamında anlatan Çakar, ‘’Gözaltına alınmadan 1 gün önce dışarıda yemekteydim. Eve gece saat 1’de geldim. Sabah polisler gelince telefonumun nerede olduğunu bilmediğimi onlara söyledim. Hatta polislere arabamda olabileceğini belirttim. Arabamı kabaca kontrol ettiğimde telefonun olmadığını gördüm. Bu sırada polisler yanımdaydı. Ben gözaltındayken avukatım kıyafet temin etmek amacıyla evime girdiğinde arabamın yanında cep telefonumu kırık halde bulmuş. Avukatım telefonu açmış. Telefon 20 dakika boyunca açık kalmış. Daha sonra telefon kendiliğinden kapanmış. Avukatımın anlattığına göre kullanılamaz haldeymiş. Telefonun akıbeti hakkında herhangi bir bilgim yoktur. Ya hastanede kalmıştır ya da kaybolmuştur. Şu an kız kardeşimin bana vermiş olduğu telefonu kullanıyorum. O telefon da şu an yanımda değil. Ben yasal bahis siteleri haricinde bahis oynamadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.’’ ifadelerini kullandı.
Ankara RTÜK Jasmine dizisi hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), dijital bir platformda yayımlanan Jasmine isimli dizi hakkında genel ahlaka aykırı içerikleri sebebiyle inceleme başlatıldığını duyurdu. RTÜK’ün sosyal medya hesabından yapılan paylaşıma göre, dijital bir platformda yayımlanan Jasmine isimli dizinin, Türk toplumunun temelini oluşturan aile yapısını hedef alan, milli ve manevi değerlerle açıkça çelişen, kadını istismar eden ve genel ahlaka aykırı içerikleri sebebiyle inceleme başlatıldığını açıkladı. RTÜK ayrıca, aile yapısını zedeleyen ve toplumsal değerleri hiçe sayan içeriklere yönelik incelemelerin devam edeceğini de belirtti. RTÜK, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Kamuoyunun dikkatine. Dijital bir platformda yayımlanan ‘Jasmine’ adlı yapıma, Türk toplumunun temelini oluşturan aile yapısını hedef alan, milli ve manevi değerlerimizle açıkça çelişen, kadını istismar eden ve genel ahlaka aykırı içerikleri sebebiyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca inceleme başlatılmıştır. RTÜK olarak; yayıncılık faaliyetlerinin toplumun ahlaki değerlerine, kültürel dokusuna ve özellikle aile kurumuna zarar vermemesi gerektiği yönündeki hassasiyetimizi her fırsatta vurguluyoruz. Dijital mecralarda yayınlanan içeriklerin, gençler ve çocuklar başta olmak üzere toplumun geniş kesimleri üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu sorumluluk daha da büyük önem taşımaktadır. Aile yapımızı zedeleyen, toplumsal değerlerimizi hedef alan ve normalleştirme yoluyla kamu vicdanını rahatsız eden yayınlara karşı İzleme ve Değerlendirme Uzmanlarımızca incelemeler titizlikle sürdürülmekte olup; ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli adımlar kararlılıkla atılacaktır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da toplumun ahlaki ve kültürel değerlerini koruma görevini kararlılıkla sürdürecek; aile kurumunu hedef alan ve toplumsal yapıyı zedeleyici nitelikteki yayınlara karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."