SPOR - 22 Temmuz 2025 Salı 12:35

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: "Spor, önce ahlaktır, önce saygıdır"

A
A
A
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: "Spor, önce ahlaktır, önce saygıdır"

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri’nde gerçekleştirilen ’Spor Güvenliği Değerlendirme Toplantısı’ gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "Spor, sadece hız, kuvvet ve zaferle ölçülen bir yarış değildir. Spor, önce ahlaktır, önce saygıdır. Rakibe, hakeme, tribündeki insanlara, en önemlisi de oyunun ruhuna saygıdır. Saygının olmadığı yerde spor, sadece sert bir rekabete dönüşür" dedi.


’Spor Güvenliği Değerlendirme Toplantısı’, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri’nde yapıldı. Toplantıya İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam, Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, TFF Süper Lig Kulüpler Birliği Başkanı ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, Galatasaray Kulüp Başkanı Dursun Özbek, kulüp temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. Yapılan toplantıda, sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine yönelik ilgili paydaşlarla işbirliği ve koordinasyonun artırılması ve yeni sezonda güvenlik stratejilerinin belirlenmesi ele alındı.



"Biz sadece fiziki güvenliği değil, ahlaki güvenliği de korumak zorundayız"


Toplantıda konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "Spor, bedeni güçlendirdiği kadar ruhu da olgunlaştıran, Toplumun farklı kesimlerini aynı tribünde buluşturan saygıyı, centilmenliği, azmi ve disiplini öğreten, evrensel bir değerdir. Spor, sadece hız, kuvvet ve zaferle ölçülen bir yarış değildir. Spor, önce ahlaktır, önce saygıdır. Rakibe, hakeme, tribündeki insanlara, en önemlisi de oyunun ruhuna saygıdır. Saygının olmadığı yerde spor, sadece sert bir rekabete dönüşür. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri gibi; ’Spor, insanın fıtratından doğan rekabet duygusunun, medeni bir şekilde ifadesidir’. İşte bu nedenle biz, gençlerimize sadece sporun kurallarını değil; sporun ruhunu da öğretmek zorundayız. Bizim medeniyetimizde ’yiğitlik’, yalnızca rakibini yenmekle ölçülmez. Medeniyetimizden aldığımız miras, savaş meydanlarında dahi düşmanına saygıyı elden bırakmamıştır. Bugün sahada top koşturan her gencimiz, bu köklü ahlakın modern birer taşıyıcısıdır. O yüzden diyoruz ki ’Biz sadece fiziki güvenliği değil, ahlaki güvenliği de korumak zorundayız’. Bu sebeple spor güvenliği, bizim için sadece bir ’güvenlik’ başlığı değil, aynı zamanda gençlerimize ve halkımızın tüm kesimlerine karşı ortak sorumluluğumuzdur. Sporun ruhuna yakışan bir rekabet ortamı, tribünlerde saygı ve coşkunun hakim olduğu müsabakalar için el birliğiyle çalışmak zorundayız" ifadelerini kullandı.



"Türkiye’nin huzuruna giden yollardan biri de, Türk sporunun huzurundan geçiyor "


Spor güvenliği için alınan önlemlerin altını çizen Bakan Yerlikaya, "Spor tesislerinden stadyumlara, çevresinden yollara kadar her yerde, sporcularımıza, kulüplerimize ve taraftarlarımıza düzenli, güvenli ve huzurlu bir ortam sağlamak için çalışıyoruz. Çünkü, Türkiye’nin huzuruna giden yollardan biri de Türk sporunun huzurundan geçiyor. Spor faaliyetlerinin gerçekleştiği spor alanlarının güvenliğini sağlamaktan geçiyor. Ülkemiz genelinde, 2024-2025 sezonu boyunca, 98 bin 118 spor müsabakası gerçekleşti. Bu müsabakalara, 19 milyon 88 bin vatandaşımız katılım sağladı.1 milyon 88 bin 546 polisimizin görevlendirme işlemi gerçekleşti. Buna ek olarak, 325 bin 711 özel güvenlik görevlimiz de polislerimizle birlikte omuz omuza çalıştılar. Geçen yıl 510 müsabakada işlem tesis edildi. Olaylara karışan 6 bin 818 şahıs hakkında, 6222 sayılı ’Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’ kapsamında yasal işlem yapıldı. Dünya genelinde de spor alanlarında yaşanan şiddet olaylarının hem spor ekonomisine hem de toplumsal barışa ciddi etkileri bulunuyor. UNESCO verilerine göre, spor müsabakalarında yaşanan şiddet olayları, gençlerin spora olan ilgisini ortalama yüzde 27 oranında azaltıyor. Avrupa Konseyi Spor Bölümü araştırmalarına göre, güvenli olmayan stadyumlar ve kötü tribün kültürü, kulüplerin toplam gelirlerinde yılda ortalama yüzde 18’lik bir kayba yol açıyor. FIFA Fair Play Komitesi, şiddetsiz bir maç atmosferinin taraftar memnuniyetini ve aile katılımını 2 kat artırdığını belirtiyor. İşte bu yüzden futbolun ruhunu yaşatmak, sadece oyunu değil, oyunun çevresini de temiz tutmakla mümkündür" diye konuştu.


Süper Lig müsabakalarına ait risk analizlerinin ve tüm güvenlik tedbirlerinin karara bağlandığı İl Spor Güvenlik Kurullarının artık doğrudan valilerin başkanlığında toplandığını söyleyen Yerlikaya, "Tüm stadyumlarda görev yapan müsabaka güvenlik amirlerimizi, aynı stadyumda düzenli olarak görevlendirmeye başladık. Böylece müsabaka güvenlik amirlerimizin saha tecrübeleri ve taraftarlarla iletişimi güçlendi. Bu sezon için 125 asil, 125 yedek olmak üzere toplam 250 müsabaka güvenlik amiri görevlendirdik. Bunun yanında spor güvenliği branşını oluşturarak Spor Güvenliği Şube Müdürlükleri’nde görevli personelimizin uzmanlaşmasını sağladık. Göreve geldiğimizde yalnızca 36 ilimizde Spor Güvenliği Şube Müdürlüğü mevcutken, kurumsal kapasiteyi artırarak tüm illerimizde Spor Güvenliği Şube Müdürlükleri’ni kurduk. Sporun kamuoyunun etkileme gücünü, spor alanlarında meydana gelen olumsuzlukların hem ülkemizdeki huzur ortamını bozabileceğinin hem de uluslararası boyutta itibarımızı zedeleyebileceğinin bilincindeyiz. Bu sebeple, müsabakalar için risk analizleri çok daha hassas hale getirildi. Daha önce; ’A’ yani yüksek, ’B’ orta, ve ’C’ düşük risk kategorilerimiz vardı. İlk defa mevcut olan bu 3 risk kategorisine, ’AA’ yani ’Çok yüksek risk’ kategorisini de ekledik" cümlelerine yer verdi.



Bakan Bak: "Futbolun güzel yönünü konuşmak istiyoruz"


Sporda çok ciddi yatırımlar yapıldığını dile getiren Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ise, "Cumhurbaşkanımızın spor içerisinden gelmesi, futbol içerisinden gelmesiyle sporda çok ciddi yatırımlar yaptık. Bu noktada artık pek çok uluslararası organizasyonu başarılı bir şekilde gerçekleştiren bir Türkiye var. Biz futbolu seven Cumhurbaşkanımızla ve halkımızla beraber iyi işler yapmak istiyoruz. Futbolun güzel yönünü konuşmak istiyoruz" dedi.



İbrahim Hacıosmanoğlu: "Statların güvenliği, futbolumuzun geleceği için vazgeçilmez bir önceliktir"


Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu da göreve geldikleri ilk günden bu yana tarafsızlık ilkesini benimsediklerini aktararak, "Her kulübe eşit mesafede kaldık, kalmaya da devam edeceğiz. Futbolun, kardeşliğe ve barışa katkısı olması gerektiğini söyledik. Kutuplaşmadan yana değil, birleştirmeden yana olduğumuzu ifade ettik. Federasyon olarak tarafsız kalarak, kulüplerimizin centilmence mücadele etmesini istiyoruz. Statların güvenliği, futbolumuzun geleceği için vazgeçilmez bir önceliktir. Tribünlerde şiddetin, taşkınlığın ve düzensizliğin hiçbir bahanesi olamaz. Federasyon olarak statlarda şiddete, taşkınlığa, düzensizliğe sıfır tolerans anlayışı ile hareket ediyoruz. Sporseverlerin kendini güvende hissetmediği bir ortamda ne gelişim olur, ne de başarı. Bu nedenle biz, statlarda tam güvenlik sağlamak konusunda son derece kararlıyız. Güvenliğin tesis edilmesi adına birçok teknolojik ve yapısal yeniliği saha içine adapte ediyoruz. Stadyumlarımız çağın ihtiyaçlarına uygun olarak son teknolojik yeniliklerle donatılıyor" diye konuştu.



Ali Koç: "Ömür boyu men cezası da dahil olmak üzere yeni caydırıcı risk cezalar geliştirmeli"


Maç güvenliği hizmetinin kamusal bir sorumluluk olduğunu söyleyen Süper Lig Kulüpler Birliği Başkanı ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, "Maç güvenliği hizmeti esasen kamusal bir sorumluluktur. Tıpkı siyasi mitingler veya büyük toplumsal organizasyonlarda olduğu gibi, kamuya açık futbol müsabakalarında sağlanan güvenlik hizmetlerinin kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi, her şey olmasa da kısmen desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu yaklaşım yalnızca mali bir talep değil, aynı zamanda sosyal adalet ve eşitlik ilkelerinin bir gereğidir. Zira güvenlik hizmeti sadece kulüplere değil, tüm kamu düzenine yöneliktir. Bu konuda devletimizin anlayışıyla kulüplerimizin üzerindeki yükün hafifletilmesi Türk futboluna, maliyet açısına büyük fayda sağlayacaktır. Şöyle bakarsak, bizlerin aşağı yukarı yayın geliri 170 milyon Dolar’dır. Tüm Süper Lig kulüplerinin geçen sene sadece emniyet giderine, özel güvenlik değil, harcadığımız 8 milyon Dolar’dır. Maç günlerinde sahada görev yapan personel sayısının özellikle düşük riskli karşılaşmalarda zaman zaman orantısız şekilde fazla olması kulüplerimizin maliyetlerini artırmakta, aynı zamanda kaynak verimliğini de düşünmektedir. Özellikle seyirci sayısı düşük olan maçlarda zaman zaman seyirciden fazla sayıda güvenlik personeli görevlendirdikleri görmekteyiz. Risk analizine dayalı maçın türü, seyirci profili ve yerel dinamiklere göre uyarlanmış bir güvenlik planlaması hem kamu kaynaklarına etkin kullanımı sağlar hem de kulüplerimizin yükünü azaltır. Bu çerçevede güvenlik planlamalarının esnek ve veri odaklı bir yapıya kavuşturulmasını önemsiyoruz. Futbolun doğasında hepimizin bildiği gibi tam da yüksek duygular vardır. Ancak tribünlerde yaşanan münferit olayların kulüplerin kurumsal yapısına mal edilmesi, hem kulüplerin hem de taraftarların topluca cezalandırılması adalet duygusunu zedelemektedir. 6222 sayılı kanunun temel grubuna uygun şekilde bireysel eylemlerin bireysel sorunlara bağlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Bununla beraber statlardan ömür boyu men cezası da dahil olmak üzere yeni caydırıcı risk cezalar geliştirmelidir" şeklinde konuştu.



İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: "Spor, önce ahlaktır, önce saygıdır"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz ve sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü. Kore Cumhuriyeti’nde geçen yıl sıkıyönetimin ilan edilmesine ilişkin Kurtulmuş, "Sizi bir kez daha tebrik etmek isterim. Güney Kore tarihi bakımından fevkalade önemli bir liderliğe imza attınız. Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz, sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Demokrasi dışı güçlerin milli iradeye müdahalesiyle çok kez karşılaşmış olan bir ülke olarak bu liderliğin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladıklarını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizler 75 yıllık çok partili siyasi hayatımızda beş kez darbeyle, bir kez de darbe teşebbüsüyle karşılaşmış olan bir milletiz. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Benzer bir durum bizde de gerçekleşti. 2016 yılının 15 Temmuz gecesinde FETÖ’cü terör çetesi Meclisi de kuşatarak, yukarıdan silahlarla bombalayarak milli iradeyi durdurmak istedi. Aynen sizin yaptığınız gibi o zamanki Meclis Başkanımızın riyasetinde milletvekili arkadaşlarımız bir araya gelerek bu demokrasi dışı saldırıya karşı yekvücut olarak mücadele etti ve milletimiz kazandı." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa bir zaman önce Kore Cumhuriyeti Devlet Başkanı Lee Jae Myung’ı Türkiye’de ağırladığını dile getiren Kurtulmuş, "Fevkalade güzel, üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Çok sayıda anlaşma karşılıklı olarak imzalandı. Şimdi bu anlaşmaların karşılıklı olarak meclislerimizden geçirilmesiyle ahdi zeminin sağlanması Türkiye-Güney Kore arasındaki ilişkilerin çok daha güçlenmesine vesile olacaktır" ifadesini kullandı. Hükümetler arasındaki bu iyi ilişkileri, parlamentolar tarafından da destekleme arzusunda olduklarını ifade eden Kurtulmuş, dostluk gruplarının, ihtisas gruplarının karşılıklı ziyaretlerinin ve özellikle uluslararası asamblelerdeki Türk ve Kore Cumhuriyeti heyetlerinin yakın çalışmasının iki parlamentoyu daha da yakınlaştıracağını vurguladı. Gelecek dönemde Asya’nın önemli güç merkezlerinden birisi olacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye olarak Asya ile ilişkilerimize önceki dönemlerden daha fazla önem atfediyoruz. Özellikle 2019’dan itibaren başlatılan ‘Yeniden Asya girişimi’yle Asya’daki bütün ülkelerle ilişkilerimizi çok daha ileri noktaya götürmek istiyoruz. Kaldı ki Güney Kore, Asya’daki bizim en önemli müttefiklerimizden birisidir. Hem tarihi ve kültürel yakınlığımız hem de Asya’daki ikinci ticaret ortağımız olması bakımından Güney Kore bizim için çok önemlidir. Aynı şekilde biz de kan kardeşi olarak Güney Kore için çok önemli olduğumuzu biliyoruz. Bu dostane ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak mümkündür" şeklinde konuştu. Türkiye’nin ve Kore Cumhuriyeti’nin dünya çapında fevkalade deneyimli şirketlerinin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Her iki ülkenin karşılıklı yatırımlarının artırılmasının ötesinde, özellikle Türkiye’nin etkisinin fevkalade büyük olduğu Orta Asya ve Afrika’da da Güney Kore ile müşterek iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. İki ülke arasındaki kapasite fevkalade önemli iş birliklerine de müsaittir. Özellikle bilim, teknoloji, inovasyon ve yüksek teknolojiler alanında iş birliği yapabilecek çok güçlü insan gücüne ve teknolojik altyapıya sahip olduğumuzu belirtmek isterim" diye konuştu. Filistin davası konusunda Kore Cumhuriyeti’nin tutumunu takdirle karşıladıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Filistin’in masum ve mazlum halkına karşı destek olunması, yardımların gönderilmesi ve onların içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması konusundaki tavrınızı olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Yine aynı şekilde Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana tavrınız da takdire şayandır. Ümit ederim ki bu doğru tavrımızı, doğru istikamette ilerleyen tavrınızı en kısa süre içerisinde Filistin devletini resmen tanıyarak olgunlaştırırsınız. En son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde 11 Batılı ülke Filistin’i tanıdı. Asya’nın büyük güçlerinden birisi olan Güney Kore’nin de tanınmasıyla birlikte çok güçlü bir destek verilmiş olur. Böylece Güney Kore olarak tarihin doğru tarafında durduğunuzu bütün dünyaya ilan etmiş olursunuz" Wonshik, iki ülke arasında tarihi bağların bulunduğuna işaret ederek, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin 20 binden fazla asker göndererek Kore Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ve demokrasisini korumaya yardım ettiğini söyledi. Wonshik, Ayla filminde olduğu gibi Türk askerlerinin sadece savaşmadığını, savaş yetimleri için Ankara Okulunu kurduğunu, yetimlere bakarak eğitimler verdiğini anlatarak, Kore Cumhuriyeti halkı olarak buna karşı minnettar olduklarını ifade etti. Wonshik, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sırasında Kore Cumhuriyeti hükümeti ve halkının da hızla yardıma koştuğunu dile getirdi. Geçen sene aralık ayında Kore Cumhuriyeti’nde sıkıyönetim ilan edildiğini ve halkın Meclise koştuğunu, milletvekillerinin hızla Meclise geldiğini anlatan Wonshik, anayasaya uygun bir şekilde bu sıkıyönetimi iptal etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görüşmede, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Kore Cumhuriyeti Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleri AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, AK Parti Karabük Milletvekili Cem Şahin, AK Parti Ankara Milletvekili Kurtcan Çelebi, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Murat Tamer yer aldı. Kurtulmuş ve Wonshik, daha sonra FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’teki alana karanfil bıraktı. TBMM Genel Kurul Salonu’nu ziyaret ederek milletvekillerini selamlayan Kurtulmuş ve Wonshik, bir süre Genel Kurul çalışmalarını takip etti.
Bartın Dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitimce ekonomiye etkileri anlatıldı Bartın Üniversitesinde (BARÜ) düzenlenen sempozyumda dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitim ve ekonomi üzerindeki çok boyutlu etkileri disiplinlerarası bakışla anlatıldı. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulu tarafından "Yeni Medya, Yeni Pazarlama: Dijital Çağın Dinamikleri" başlığıyla çevrim içi bir sempozyum düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya yaptı. Dijital çağda üniversitelerin rolünü Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Günümüz çağında yeni medya etkileşimin ve hızın merkezde olduğu yeni bir iletişim kültürüdür. Bu kültür düşünme biçimlerimizi, üretim anlayışımızı ve ekonomik ilişkilerimizi etkilemektedir. Bu noktada üniversitelerin temel sorumluluklarından biri de geçmişin birikimini dijital çağın gereklilikleriyle harmanlayabilen, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilen dijital yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmektir. Bu sempozyum öğrencilerimizin dijital dönüşümü akademik ve uygulamalı boyutlarıyla değerlendirmesine, güncel gelişmeleri alanın uzmanlarından takip etmesine ve üniversite-sektör-toplum etkileşiminin güçlenmesine önemli katkılar sunacaktır" dedi. Dijitalleşmenin medya, eğitim ve ekonomiye etkileri Sempozyumun oturum başkanlığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Barış Bulunmaz yaptı. Prof. Dr. Bulunmaz, "Dijital Medya ve Kültürel Dönüşüm" başlıklı değerlendirmesinde yeni medyayı ve gelişim sürecini anlatarak dijital platformların toplumsal değerler ve kültür üzerindeki dönüştürücü rolünü ele aldı. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulundan Doç. Dr. Yasemin Bilişli, "Yapay Zekâ Çağında Influencer Ekonomisi: Dijital Güvenin Anatomisi" başlıklı sunumunda influencer ekonomisinin evriminin yapay zekâ destekli içerik üretimiyle yaşadığı dönüşümü aktardı. Bağımsız araştırmacı Dr. Hakan Öngören, "Yeni Eğitim ve Dijital Vatandaşlık" başlığı altında dijitalleşen dünyada eğitim modellerinin değişimini, dijital vatandaşlık bilincini, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmenin rolünü anlattı. "Yapay Zekâ Pazarlaması" konusunda Iğdır Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Barış Armutcu, kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ve otomasyon uygulamalarının günümüz pazarlama anlayışını nasıl dönüştürdüğünü örneklerle açıkladı. Son olarak Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik ise "Dijital Dönüşüm Çağında Akıllı Lojistik ve Tedarik Zinciri: Yeni Medyanın Etkileri" başlıklı konuşmasında yeni medya ve dijital teknolojilerin lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde getirdiği yeniliklerin akıllı sistemlerde sunduğu katkılara dikkat çekti. Dijital çağın dinamiklerine ilişkin disiplinler arası bir bakış sunan sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
İstanbul Sedef Güler cinayeti davasında tutuklu sanık: "O anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım" Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü" dedi. Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran 2024 tarihinde denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer, müşteki abla Sevda Güler ve tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülüzar Sezer, "Bana atılan iftiraların hiçbirini kabul etmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" dedi. Müşteki abla Sevda Güler ise, "Ben ve kardeşim uyuşturucu kullanmadık" diye konuştu. "Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü. Tekrar cezaevine girmemek için böyle bir şey yaptım. O an için ne yapacağımı bilemedim ama maktule zarar vermek istemedim" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Fırat Baykara ise savunmasında, "Olayın en başından beri benim suçsuz olduğum belli. Sevda başından beri bir şeyleri gizliyor. Bu olayda en zayıf halka benim. Benim üstüme oynanmaya çalışılıyor. Ben Yavuz dahil olmak üzere dosyada adı geçen kimseyle telefon bağlantısı kurmadım. Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" diye konuştu. Müşteki anneden sanığa: Kızıma iftira atamazsın Sanık Fırat Baykara’nın savunması üzerine söz olan müşteki anne Sezer, "Çocuklarıma iftira atamazsın’ diyerek sanıklara tepki gösterdi. Bunun üzerine anne ve sanık Baykara arasında tartışma çıktı. Yaşanan gerginlik sonrası mahkeme duruşmaya ara verdi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği iddianamede ifade edildi. İddianamede, Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.
Eskişehir bestHONEY Erasmus+ Projesi’nin 4. Uluslararası Etkinliği gerçekleştirildi Eskişehir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından açılış toplantısıyla başlayan bestHONEY Erasmus+ Projesi’nin (En İyi Bal İçin Hijyen, Ambalaj ve Üretim Standartlarını AB Seviyesine Getirme) uluslararası toplantısı, İspanya’nın Barselona şehrinde yapıldı. Geçtiğimiz nisan ayında başlayan proje; Fransa (Compigne), İtalya (Agrigento), İtalya (Bari), İspanya’nın (Barselona) mesleki eğitim kurumları ve sektörel katılımcıların arasındaki işbirliğini güçlendirdi. Projenin, Avrupa Birliği genelinde bal üretimi, hijyen ve ambalaj standartlarının uyumlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçladığı belirtildi. Projenin İspanya ayağında saha ziyaretleri ve pratik öğrenme faaliyetleri Toplantının ilk günü, İspanya ev sahibi kuruluş tarafından koordine edilen saha tabanlı öğrenme faaliyetlerine ayrıldı. Katılımcılar, Sant Antoni de Vilamajor bölgesinde, Montseny Doğal Parkı olarak bilinen dağlık bir alanda bulunan yaklaşık 300 arı kovanına sahip bir arılığı ziyaret etti. Bu ziyaret, arıcılıkta kalite kontrol ve kraliçe arı üretiminde iyi uygulamaları gözlemleme ve profesyonel arıcı ile tüm proje ortakları arasında sürdürülebilir üretim yöntemleri hakkında bilgi alışverişinde bulunma fırsatı sağladı. Proje katılımcıları öğleden sonra, Tarragona ilindeki El Perell’da bir arıcılık kooperatifini ziyaret ederek bal paketleme tesisinin teknik incelemesini gerçekleştirdi. Katalonya’da ki en büyük balmumu üretim tesisi de ziyaret edildi. Ayrıca, İspanya’da arıcılığın tarihi gelişimine ve sosyo-ekonomik önemine dair bilgiler sunan Arı Ürünleri Müzesi’ne de gidildi. Bu faaliyetler, ortak ülkeler arasında akran öğrenimini ve iyi uygulamaların aktarımını destekledi. Uluslararası toplantılar ve bilgi alışverişi İkinci ve üçüncü günlerde, Barselona’daki Generalitat de Catalunya’da proje toplantıları ve eğitim oturumları düzenlendi. Tüm ortaklar önceden hazırlanmış bir gündeme dayalı olarak, arı sağlığı, hastalık önleme, üretim standartları ve arıcılıkta ekonomik sürdürülebilirlik konularına odaklanan sunumlar gerçekleştirdi. Bu oturumlar katılımcıların ulusal uygulamaları karşılaştırmalarına, ortak zorlukları belirlemelerine ve Avrupa düzeyinde yenilikçi ve aktarılabilir çözümleri tartışmalarına imkan sağladı. Toplantı sırasında, ev sahibi kurumu temsilen Rosa Altisent Rosell, Erasmus+ projelerinin kurumsal işbirliğini, karşılıklı öğrenmeyi ve uzun vadeli ortaklıkları teşvik etmedeki önemini vurguladı. Ayrıca gelecekte benzer girişimlere devam etme konusundaki ilgisini dile getirdi. Eskişehir İl Tarım ve Ormancılık Müdürü ve Proje Yetkilisi Yüksel Çil, Erasmus+ işbirliğinin katma değerini ve projenin hem AB Üye Devletleri hem de ortak ülkeler için somut çıktılarının önemini vurguladı. Projenin arıcılık sektöründe kapasite geliştirme, inovasyon ve kalite iyileştirmeyi desteklemedeki rolüne dikkat çekildi. Sonuçlar ve yaygınlaştırma Uluslararası toplantı, proje ortakları arasındaki işbirliğini başarıyla güçlendirdi, mesleki yetkinlikleri artırdı ve bal üretimi ve kalite standartlarına yönelik ortak yaklaşımların geliştirilmesini destekledi. Faaliyetler sırasında elde edilen bilgiler, proje sonuçlarının yerel, ulusal ve Avrupa düzeylerinde yaygınlaştırılmasına katkıda bulunacağı belirtildi. Programın sonunda, ev sahibi kurum tüm katılımcılara katılım sertifikaları verdi. Toplantı, bestHONEY projesi sonuçlarının gelecekteki işbirliğine ve yaygınlaştırılmasına yönelik iyi dilek ve temennilerle sona erdi.