KÜLTÜR SANAT - 06 Kasım 2024 Çarşamba 09:28

Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi: Demirkapı Viladethanesi

A
A
A

Türk tıp tarihinin ilk doğumevi olan Demirkapı Viladethanesi Gülhane Parkı içinde 1892 yılında hizmete açıldı. Viladethane’nin kuruluşunu anlatan Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Osmanlı Cihan Devleti döneminde tüm kadınların evde, ebeler yardımıyla doğum yaptığını ve bunun dışında yapılan doğumların gayrimeşru olarak görüldüğünü o yüzden bir doğumhane açılma fikrinin kabul edilmediğini söyledi. Altıntaş, o dönemde kadın doğum doktoru olan Besim Ömer Akalın’ın çalışmalarının ardından Sultan 2. Abdülhamit’i ikna ederek Viladethane’yi açtığını belirtti. Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi havadan görüntülendi.

Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Türk tıp tarihinde bilinen ilk doğumevi olan "Demirkapı Viladethanesi"nin kuruluşunu anlattı. Osmanlı Cihan Devleti döneminde kadınların evde, ebeler tarafından doğurduğunu söyleyen Altıntaş, diğer yapılan doğumların gayrimeşru görüldüğünü belirtti. Doğumevinin gayrimeşru çocukların doğacağı düşüncesiyle kurulmadığını aktaran Ayten Altıntaş, 1892 yılında dönemin kadın hastalıkları doktoru Besim Ömer Akalın’ın çalışmalarının ardından Demirkapı Viladethanesi’nin hizmete açıldığını kaydetti. Altıntaş, Besim Ömer’in tıbbiyeye yakın bir alanda bulduğu 2 katlı binayı kendi imkanlarıyla restore ederek açtığını, sonra da gazeteye yazdığı yazılarla Sultan 2. Abdülhamid’i ikna ettiğini ifade etti. Gülhane Parkı içinde açılan iki katlı ilk doğumevi, restorasyon çalışmalarından sonra İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. Öte yandan, Prof. Dr. Ayten Altıntaş gündemi sarsan Yenidoğan çetesinin gerçekleştirdiği bebek ölümlerine de tepki gösterdi.

Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi: Demirkapı Viladethanesi

"İlk doğumevi 1892 yılında tıbbiyenin kadın doğum doktoru Besim Ömer Akalın tarafından açılmıştır"

Türk tıp tarihinin ilk doğumevi olan Demirkapı Viladethanesi hakkında konuşan Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, “Biz ilk doğumevi diyoruz, onlar viladethane diyorlar. 1892 yılında, tıbbiyenin kadın doğum doktoru Besim Ömer Akalın tarafından açılmıştır. Tarihin her döneminde ve sadece bizde değil, tüm coğrafyalarda doğumu ebeler yaptırırdı. 1892 yılı daha dünkü bir tarih. İnsanlık tarihini en kolay 40 bin öncesi dersek, bebeği muhakkak bir bilen doğurturdu. Biz de ona ebe diyoruz. Ebelik bizim kültürümüzde, diğer kültürlerde de önemli bir meslek haline gelmişti. Önemli, aranan bir ebe tarafından ahlakı, becerikliliği göz önüne alarak genç kızlar seçilir, sonra da yetiştirilirdi. Senelerce eğitildikten sonra artık ebelik yapabilirdi. Her mahallenin bir ebesi vardı. Küpeli ebe, asalı ebe şeklinde tanınırdı. Osmanlı döneminde bir hanım hamile olduğunu hisseder hissetmez, mahalledeki güvendiği bir ebeyi seçer ve annesiyle yanına giderdi. Ebeyle bir anlaşma yaparlardı. Ebe sık sık gider, hamileliği kontrol ederdi. Kadını, doğuma hazırlardı” dedi.

Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi: Demirkapı Viladethanesi

“İlk doğumhane olarak tıbbiyenin hizmetine açmıştır”

Besim Ömer Akalın’ın doğumevi açma çabalarını anlatan Altıntaş, “Modern çağa geçtikten sonra Besim Ömer Akalın, Fransa’da kadın doğum ihtisası yapmış, bizim tıbbiye hocalarımızdan biridir. Onun, viladethane açma isteğinin sebebi ise bambaşka. Biliyor ki, herkes ebelerle evde doğum yapabilir ama onların dışında birtakım insanlar var. Mesela babası belli olmayan bebekler var. Kimsesizler ve evi barkı olmayan insanlar var. Her doğum problemsiz değildi, problemli olduğu zamanlarda ancak hekim müdahale edebilirdi. Eskiden de böyleydi. Doğum her zaman yapılırdı ama problemli olduğu zaman hekim çağırılırdı. Kimsesizlerin, fakirlerin doğum yapabilecek bir yere ihtiyacı vardı. Bunu tıbbiyenin kadın doğum hocaları hep istiyorlardı. Besim Ömer’den önce de diğer hocalar çok istediler fakat hep padişah tarafından reddedilmişti. Çünkü babası belli olmayan çocukların doğumunu devletin üstlenmesi pek ahlaki değildi. Besim Ömer ise tam tersini yapmıştır. ‘Tıbbiyenin civarında uygun bir yer bulayım, kendi imkanlarımızla doğumevi açalım’ demiş. Tıbbiye o zamanlar Demirkapı’daydı. Viladethane’nin arkasında bulunur. Büyük bir askeri kışladır. Tıp eğitimi orada veriliyordu. Orada hastanesi vardı. İncelediğinde, orada terk edilmiş iki katlı bir bina var, onu restore ettirmiş. İçine gereken her şeyi aldırmış. Kısa bir süre sonra orayı ilk doğumhane olarak tıbbiyenin hizmetine açmış. Hizmete açtıktan sonra gazetelere yazılar yazmış. Bu yazılar viladethane neden gereklidir, neden önemlidir, kimlere hizmet edecektir sorularına cevap veren yazılardı. Çünkü akıllarda hep bir yanlış düşünce var. Kimsesizlerin, fakirlerin ve evde yorganı olmayan insanların olduğunu anlattı. Bebeğin ve annenin sağlığı için o ortamda doğurmanın zararlı olduğunu yazdı. Parası olup da evde doğum yapanlarda bir problem çıktığında hekim müdahale etmesi lazım, onun için yine viladethanede doğum yapılması gerektiğini belirtti. Doğduğu halde ihtimam isteyen bebekler olur, kuvözde bakılması lazım, o da viladethanede olur. Yazıların ardından padişah da kabul etti” ifadelerini kullandı.

Türk tıp tarihindeki ilk doğumevi: Demirkapı Viladethanesi

“Sultan 2. Abdülhamid sağlığa çok önem veren bir padişahtır”

Sultan 2. Abdülhamid’in Besim Ömer’in gazeteye yazdığı yazıların ardından doğumevi fikrine ikna olduğunu belirten Altıntaş, “Sultan 2. Abdülhamid sağlığa çok önem veren bir padişahtır. Besim Ömer’in yazılarını okudukça doğumevinin herkese lazım olduğunu kabul etmiştir. Bebekler, anneler ve tıbbiyedeki öğrencilerin eğitimleri için gereklidir. Eğitimler ve hizmetler devam ederken 2. Abdülhamid büyük bir para vererek yeni bir doğumevi yapılmasını istiyor. Daha sonra Kadırga’da çok güzel bir doğumevi yapılıyor. 1909’a kadar hizmet verecektir. İlk doğumevi dediğimiz zamana o zamana kadar yerlerde sürünen insanlardık, doğumlar sokaklarda yapılıyordu gibi düşünememek lazım. 19. yüzyılda ihtisaslar arttıkça doğumevi gibi yerlere ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Besim Ömer ise bunun için bir mücadele verdi” şeklinde konuştu.

“Bebeklerin yaşama şansı olması gerektiğini ve bunun bizim elimizde olduğunu çok iyi bilmemiz lazım”

Yenidoğan çetesinin gerçekleştirdiği bebek ölümlerine tepki gösteren Altıntaş, “Viladethane’nin bugünkünden farkını bilmemiz lazım. Bugün artık o kadar çok her şeye sahibiz ki değerlerimiz değişti. O zaman değer, insana hizmetti. Çünkü insan en değerli varlıktı. Şimdi paraya mı hizmet ediyoruz bilmiyorum. Her şey para oldu galiba. Değer bozukluğu her şeyi etkilediği gibi doktoru da etkiledi. Onun görevi insana hizmet. Para, onun üstüne çıkınca bu tip olaylarla karşılaşıyoruz. Çok üzücü. Asla bütün hekimleri kapsamıyor. Bir doktor belli bir yerde çalıştığı zaman bir çocuğun ve bebeğin ölümü çok normal bir hale geliyor. Bu alışkanlık bizde büyük hatalar açıyor. Bebeklerin yaşama şansı olması gerektiğini ve bunun bizim elimizde olduğunu çok iyi bilmemiz lazım. ‘Kötülükler, iyiliğin tetikleyicisidir’ derler. İnşallah iyilikler bu şekilde tetiklenir” diye konuştu.

Semanur Kaygısız - Ahmet Faruk Sarıkoç - Emre Sertdemir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Muzaffer Aygün: "Şampiyonlar Ligi’nde başarılı bir takım oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor" Galatasaray Sportif A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Aygün, çok önemli bir seneyi geride bıraktıklarını söyleyerek, "Şampiyonlar Ligi’nde başarılı ve iyi bir takım oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor" dedi. Trendyol Süper Lig’in 36. haftasında Galatasaray, evinde oynadığı Kayserispor’u 3-0 yendi ve sezonun bitimine 2 hafta şampiyon oldu. Levent’teki Galatasaraylılar Derneği’nde basın mensuplarına konuşan Galatasaray Sportif A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Aygün, "Galatasaray’ın 25. şampiyonluğu ve 5. yıldızı, Galatasaray camiasına hayırlı olsun. Çok önemli bir seneyi geçirdik. Bu sene, zor bir seneydi. Ekip olarak, yönetim olarak, camia olarak, taraftar olarak inanmıştık" şeklinde konuştu. Yeni sezonun transferlerinin sorulması üzerine Aygün, "Yönetim olarak, scout ekibimiz olarak hepimiz dersimize iyi çalışıyoruz. Önümüzdeki sene Şampiyonlar Ligi’nde başarılı ve iyi bir takım oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor. Ayrılacak arkadaşlarımızın yerine scout ekibimiz takipte. Dünyanın en iyi futbolcularını Galatasaray’da görmek için herkes bekliyor. Giden arkadaşlarımızın yerine arayışlarımız devam ediyor. Amacımız Şampiyonlar Ligi’nde başarılı bir ekip kurmak, önümüzdeki yıl da tekrar ligde başarılı bir ekip oluşturmak. Galatasaray Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı kulüplerin arasında yer alması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız" diye cevap verdi.
İstanbul İbrahim Hatipoğlu: "Bu zor yolda, bu şampiyonluğu çaldırmadık" Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi ve Sportif A.Ş. Başkan Vekili İbrahim Hatipoğlu, zorlu bir maratonu geride bıraktıklarını söyleyerek, "Bu başarıya ulaşırken, bu zor yolda, bu şampiyonluğu çaldırmadık" dedi. Trendyol Süper Lig’in 36. haftasında Galatasaray, RAMS Park’ta mücadele ettiği Kayserispor’u 3-0 mağlup etti ve sezonun bitimine 2 hafta kala şampiyon oldu. Levent’teki Galatasaraylılar Derneği’nde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi ve Sportif A.Ş. Başkan Vekili İbrahim Hatipoğlu, "Tüm Galatasaraylılara kutlu olsun. 25. şampiyonluk herkes için çok değerliydi. Sonunda başarıya biz ulaştık. Uzun bir maratondu. Zorlu bir maratondu. Bu başarıya ulaşırken, bu zor yolda bu şampiyonluğu çaldırmadık. Bu şampiyonluk çok çalınmaya çalışıldı. Sonunda çaldırmadık ve şampiyonluğu tüm Galatasaraylılara armağan etmenin gururunu yaşıyoruz. Başta Okan Hocamız. Gerçekten müthiş performans sergiliyor. Son 3 sezona damga vurdu. Rekorlarıyla, galibiyet sayılarıyla, en çok gol atan, en az gol yiyen, en çok puan ortalamasına ulaşarak bence müthiş performans sergiledi. Başta Okan Hocayı, tüm teknik ekibini ve tüm oyuncularımızı kutluyorum. Tribünde çok güzel bir pankart vardı, ’Niyet hayır, akıbet hayır, iyiler sonunda mutlaka kazanır.’ Bugün iyiler bir kez daha kazandı. Sahada iyi olanlar kazandı. Türkiye’nin her yerinde bu şampiyonluk doyasıya kutlanır inşallah" ifadelerini kullandı. "Eksik olan Avrupa’daki başarıyı telafi edeceğimize yürekten inanıyorum" Gelecek sezon UEFA Şampiyonlar Ligi’nde yer alacaklarının hatırlatılması üzerine Hatipoğlu, "Bu sene bizim için en önemli şeylerden biri Avrupa’daki sonuçlardı. Maalesef orada istediğimiz sonuçları alamadık. Takımımız daha güçlü, bir arada oynamaya daha çok alıştı. Özellikle ligin son haftalarında, Fenerbahçe ile oynadığımız kupa maçından beri müthiş bir oyun oynuyoruz. Bu oyunu biraz daha geliştirerek, Şampiyonlar Ligi’nde de bu sene güzel mücadele edeceğimize, eksik olan Avrupa’daki başarıyı telafi edeceğimize yürekten inanıyorum" şeklinde konuştu. "Osimhen’in burada kalmasını çok isteriz" Taraftarların maçta Nijeryalı futbolcu Victor Osimhen ile ilgili yaptığı tezahüratlarla ilgili soruya ise İbrahim Hatipoğlu, "Osimhen, bu sene büyük bir performans sergiledi. Bize çok önemli katkılar verdi. Taraftar istiyor. Başkanımız da belirtti. Burada önemli olan Galatasaray’ın ve Osimhen’in kararı. Biz, Osimhen’in burada kalmasını çok isteriz. Şartlar buna uygun olursa, o da burada kalmak isterse bu takımdan hiç kimsenin ayrılmasını istemeyiz. Müthiş bir oyuncu topluluğumuz var. Çok ciddi fark yaptılar. Bu takıma birkaç takviye yapmak yeterli. Hiç kimseyi kaybetmek istemeyiz. Osimhen çok önemli oyuncu ama bu takımda çok büyük performans oyuncularımız vardı. Bu bir takım oyunuydu. Takım oyununda başta kaleciler Günay ve Muslera, tüm ekip inanılmaz performans sergiledi. Eren geldi, müthiş işler yaptı. Lemina katıldı, orta saha bambaşka pozisyona çevrildi. Bu takımda, hiç kimseyi tek başına bu başarıya mal etmemek lazım. Şampiyonluk ekip işi. Bu ekip başarısı. Bu başarıyı sağlayan başta Başkanımız Dursun Özbek olmak üzere bu ekibi kuran tüm yönetim, teknik kadro ve futbolcular, tek bir kişi endekslenmemesi lazım. Herkesin emeğine, yüreğine sağlık" diye cevap verdi.