SAĞLIK - 05 Eylül 2023 Salı 11:05

Uzmanlar tepkili: “Diyetleri fenomenler değil doktorlar önermeli”

A
A
A
Uzmanlar tepkili: “Diyetleri fenomenler değil doktorlar önermeli”

Uzman isimler, sosyal medya ve çeşitli platformlardan doktor olmayan kişilerin beslenme ve zayıflama konularında önerilerde bulunmasına tepki göstererek, “Ülkemizde obezite büyük bir sorun olduğu için vatandaşlar birçok yönteme başvuruyor ancak sağlıklı beslenme önerilerini sosyal medya fenomenleri yerine sağlık profesyonellerinden öğrenmeliyiz. Kişinin ayda 20 kilo vermesi sağlıklı değil, ölüme de götürebilir. Bazen biz de takip edemiyoruz bir sürü yanlış diyetler, önce bir hastalığımız var mı yok mu onu araştıracağız. Tek yanlı gıda rejimi içeren diyetleri kesinlikle onaylamıyoruz” denildi.


Türkiye obez birey sayısı bakımından dünyada üst sıralarda yer alırken sağlıklı beslenmenin önemi her fırsatta vurgulanıyor. Son yıllarda sosyal medya ve çeşitli platformlar üzerinden fenomenler ve uzman olmayan kişilerin çeşitli zayıflama önerilerinde bulunmasına ise doktorlar tepki gösteriyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Büşra Tekin, Dahiliye Uzmanı Dr. Cafer Köşkeroğlu ve Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Vedat Göral yanlış beslenme önerileri ve vücuda etkileri konusunda açıklamalarda bulundu. Diyetlerin kişiye özel olduğunu ve ehil olmayan kişilerin önerilerine itibar edilmemesi gerektiğini ifade eden Uzman Diyetisyen Büşra Tekin, “Televizyon ve çeşitli sosyal medya platformlarında doğruluğu ve güvenilirliği kanıtlanmamış bilgilere insanlarımız çok fazla maruz kalmakta. Sağlıklı beslenme önerilerini sosyal medya fenomenleri yerine sağlık profesyonelleri, hekimler ve diyetisyenlerimizden öğrenmeliyiz. Sağlıklı beslenme ciddiye alınması gereken bir konudur. Yanlış beslenmeler, vitamin, mineral düzeylerindeki düşüklüklere ve ileri düzey organ hasarlarına ve ortada olmayacak sağlık problemlerine neden olmaktadır. Sağlık kazanılması zor ama kaybedilmesi kolay bir durumdur. Sağlığımızı kaybetmeden sağlıklı beslenmeyi uygulayalım ve bunun sonucunda ideal kilo ağırlığımızı koruyarak hastalıklardan korunalım. Günlük ideal alınması gereken su oranını tüketmeliyiz, onun haricinde tabağımızda her besin grubundan ürüne mutlaka yer vermeliyiz. Son dönemlerde özellikle belli bir besin grubunda kısıtlamaya sebep olan popüler diyetler, o besinlerden gelecek vitamin, mineral eksikliklerine sebep olmakta ve insanlarda sağlık sorunları ortaya çıkarmaktadır. Denge her zaman önemlidir, beslenme bir denge biçimidir” dedi.



“Hayatı tehdit eden, olumsuz durumlar görebiliyoruz”


Fazla kilolu kişilerin yanlış yönlendirmelerle kimi zaman sadece tek besin odaklı beslendiğini belirten Dahiliye Uzmanı Dr. Cafer Köşkeroğlu, bunun ise organları, daha ileri boyutta ise hayatı tehdit ettiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tek yanlı, belli bir gıda rejimi içeren diyetleri kesinlikle onaylamıyorum. Vücudun her şeye ihtiyacı var. Burada miktarlar önemli, sırf sıvı alırken katıda olması gereken özellikle vitaminleri alamıyorsak yanlış yapıyoruz. Hiç ihtiyacı olmadığı halde aşırı sıvı tüketen insanlar olabiliyor. Böbreklerde zamanla yapısal değişiklikler olabiliyor, büyümeler olabiliyor buna bağlı buradaki belli yapısal değişiklikler protein kaçaklarına dahi neden olabiliyor. Böbrek artık farklı bir çalışma şekline kendini kodluyor aşırı su tüketildiği için su alamadığında bu sefer böbrekte ciddi sıkıntılar olabiliyor. Özellikle hanımlarda vücudun hormonal dengesi de bozuluyor. Her şey bozulabiliyor, bu sefer gıda alamamayla sonuçlanabiliyor. Bundan sonra gerçekten hayatı tehdit eden, olumsuz durumlar görebiliyoruz. Alanında uzman olmayan kişilerden kesinlikle bu tür önerilere taraf değiliz, Metabolizma, hormanal denge uzmanları var, diyetisyenlik var ki sırf bunun için insanlar ciddi bir eğitim görüyorlar. Sırf sosyal medyada fenomen olmuş ya da şu x diyetini aldı 1 ayda 10 kilo verdi yok öyle bir şey”



“Önce araştıracağız bir hastalığımız var mı yok mu”


Kilo vermek isteyen kişilerin öncelikle çeşitli sağlık kontrollerinden geçmesi gerektiğini belirten Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Vedat Göral, “Obezitede Avrupa’da birinci olmamız bizim için başarı veya övünç kaynağı değil. Obezite bir hastalık ve tedavi edilmediği takdirde karaciğer yağlanması, şeker, tansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp krizi ve birtakım kanserler. Örneğin; kalın bağırsak, mide, karaciğer ve pankreas kanseri riski artıyor, neden bu riske girelim. Çok bilinçsiz, aşırı yersek, hareketsizlik, asitli içecekler, tatlı, hamur, meyve çok tüketirsek vücut bir yerde iflas ediyor. Obeziteyi biz oluşturuyoruz, beki de annelerimiz oluşturuyor. ‘Oğlum ye, hadi, tabak ağlar, üzülürüm’ vs. gibi çocuk zaten aç kalsa isteyecek. Yiyip yatıyoruz, yürüyüş yok, bu çok yanlış obeziteye yol açıyor, akşam yediden sonra yememek lazım. Çok aşırı karbonhidrat yemek yanlış, çok aşırı protein tüketmek yanlış, çok aşırı yağlı yemek yanlış bunların bir ölçüleri var. Ülkemizde obezite büyük bir sorun olduğu için vatandaşlar birçok yönteme başvuruyorlar. En iyi yöntem; hekime gidip bir hekim ile görüşüp tahlillerin yapılması, diyetisyenin de ilavesiyle bir destek olabilir. Önce bir hastalığımız var mı yok mu araştıracağız yoksa beslenme bozukluğuna bağlıysa o zaman diyet seçeneklerimiz var. Komşuya, arkadaşa, basında, görsel medyada veya sosyal medyada olanlara uymamalıyız” dedi.



“Bir kişinin ayda 20 kilo vermesi sağlıklı değil”


Zaman zaman çeşitli diyetlerin popüler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Göral, “Son günlerde yapılan hatalardan bir tanesi de sıvı diyetiyle beslenme, biraz popüler oldu. 3 günde 5 kilo verenler olduğu söyleniyor ama bazı kaynaklar 20 kilo verdiğini söylüyor biz buna karşıyız. Bir kişinin ayda 20 kilo vermesi sağlıklı değil. Sıvı diyetini uzun süreli yapmak asla ve asla doğru değildir, 3 gün yapılabilir, sonrası son derece yanlış, bunlar bize çok kötü hastalık olarak geri gelebilir. Diyeti kestikten sonra iştahta artma, tekrar kilo alma, obeziteye gidiş olabilir. Haftalar, aylar yaparsak gerçekten kas erimesi, yağ dokularında ezilme, azalma, tansiyon düşüklüğü, kalp ritim bozuklukları, depresyon ve gerçekten ağır, ciddi sorunlar meydana gelebilir, kişiyi ölüme de götürebilir. Bazen biz de takip edemiyoruz bir sürü yanlış diyetler, diyetlerin temeli şu olmalıdır; az yemek lazım. Obezite bir rahatsızlık birtakım mekanizmalar var, bu mekanizmaları sosyal medya, komşular, arkadaş çevresi bilemez. Hekim ve bir diyetisyen kontrolünde yapılmalı daha bilinçli olur yoksa aksi takdirde daha kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.



Uzmanlar tepkili: “Diyetleri fenomenler değil doktorlar önermeli”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."