ASAYİŞ - 29 Kasım 2024 Cuma 10:10

Yenidoğan Çetesi davasında 10'uncu gün

A
A
A
Yenidoğan Çetesi davasında 10'uncu gün

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 10’uncu gününde devam ediyor. Bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi şüphelilerin Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde tüm mal varlıklarına el konuldu.

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 10’uncu gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Bugün görülecek olan celse, tutuksuz sanıkların savunmasıyla devam edecek.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

- Tutuksuz sanıklar savunma yapıyor

Hıdır Yüksel savunma yaptı: “Biz kurumsal bir hastaneyiz”

Duruşmada Reyap Hastanesi’nin ortaklarından olan ve hastanede mesul müdürlük ile başhekimlik görevini de üstlenen Hıdır Yüksel savunma yaptı. Örgüte bilerek isteyerek yardım etme ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçlarından yargılanan Yüksel “Çalıştığım yerde prensip olarak hiçbir yolsuzluğa sebep vermedim. Reyap Hastanesi’nde mesul müdür olduğum için Fırat Sarı’yı tanıyorum, aynı zamanda yönetim kurulu başkan vekiliyim. Cansu hemşire, Mehtap hemşireyi tanırım. O hastanede işletme diye bir şey yok. Biz kurumsal bir hastaneyiz. Yoğun çalışan, kapasitesi büyük bir hastaneydi. Dışardan sevk alındığını tahmin etmiyorum. Yenidoğanda steril bir alan olduğu için giremeyiz. Bir sorun var mı sorarız sadece. Hastane Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenir. Hastanemiz çok yoğun ve son teknoloji ile donatıldığı için hasta doldurmak gibi bir amacımız yoktu. Yenidoğana kaç hasta geldiğini steril bir alan olduğu için ve giremediğim için bilmiyorum. Ama sorardım” dedi.
Birinci Hastanesi mesul müdürü olan ve Opera bebeğin ölümüne sebep olarak ihmalen adam öldürme ile resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddianamede aktarılan Ali Aksu da savunma yaptı. Aksu savunmasında “Opera 6 aylık olmasına rağmen 5 kilodur. 6 aylık bir bebeğin kilosunun 7,5-8 kilo olması beklenir. Yani ciddi bir gelişim geriliği vardır. Keşke otopsi yapılmış olsaydı. Opera bebek için otopsi talep ediyoruz” dedi.

Mahkeme başkanı tarafından sanığa, hastane ile Fırat Sarı arasında yapılan anlaşma soruldu. Sanığın konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmadığını söylemesi üzerine mahkeme başkanı “Mahkeme heyetinin önüne gelene kadarsormadınız mı bu anlaşmayı Fırat Sarı ile kim yaptı diye? Basın bize yargısız infaz yaptı diyorsunuz ama buraya gelene kadar kendiniz bir araştırma yapmadınız mı ?” dedi. Sanık ise cevap olarak “Fırat Sarı’ya yapılan ödeme aylık 60-70 bin TL gibi bir rakam görünüyor bu rakamlar bize ulaşmaz” dedi.

Duruşmaya sanık savunmasının ardından ara verildi.

Yenidoğan Çetesi şüphelilerinin mal varlıklarına el konuldu

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi şüphelilerin Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde tüm mal varlıklarına el konuldu.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

12 şirkete kayyum atandı

İstanbul’da bebekleri kendi anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyelerinin mal varlığına el konuldu. 12 şirkete ise soruşturma kapsamında kayyum atandı. Yapılan açıklamada Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yenidoğan çetesinin yargılanmasına devam edildiği kaydedildi. Başsavcılığın söz konusu dava dosyasında yer alan şüphelilerin kara para aklama eylemi olup olmadığına dair inceleme yapılması talebi üzerine yeniden soruşturmaya başlanıldığı aktarıldı. MASAK tarafından 26 Kasım tarihinde hazırlanan raporda, şüpheliler ve malen sorumluların suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu belirtildi. MASAK raporunda şüphelilerin ve birkaç malen sorumlu şirketin taşınır, taşınmaz, hak ve alacaklarına el konulması istendi.

MASAK raporunun ardından 27 Kasım'da Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından el koyma kararı verildi. Ayrıca hastanelerin çalışma ruhsatlarının Sağlık Bakanlığı tarafından iptal edildiği, bu nedenle bu hastanelerin faaliyetlerine son verilerek, içinde bulunan hastaların başka hastanelere nakledildiği, hastanelere ait ilaç gibi tıbbi tedavide kullanılan materyallerin bozulma riskinin ortaya çıktığı, bu nedenle gerek kamunun zarara uğradığı gerekse de vatandaşların mağduriyetine neden olunma riskinin ortaya çıktığı belirtildi. Bu olumsuz durumlara mani olunabilmesi amacıyla söz konusu hastanelerin devlet eliyle yönetilerek tekrar faaliyete geçirilmesinin sağlanmasına karar verildiği kaydedildi. Karar kapsamında 12 hastane (şirkete) ve 26 şüphelinin mal varlıklarına el konuldu. Mal varlıklarına el konulan kişilerin Fırat Sarı, İlker Gönen, Dursun Eryılmaz, Sümeyye Nur Taşçı, Hüseyin Günerhan, Hasan Basri Gök, Mehtap Sayar, Cansu Akyıldırım, Çağla Durmuş, Deniz Korkmaz, Hakan Doğukan Taşçı, Damla Atak, Renas Kılıç, Ceren Hatice Kırım, Mehmet Halis Başlı, Murat Mantuş, Anıl Çakır Gönen, Melike Özdemir, Adnan Sarı, Aydın Sarı, Ayfer Sarı, Metin Sarı, Serhad Sarı; şirketlerin GMZ Sağlık Hizmetleri İnşaat ve Turizm Ltd. Şti, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi, Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş olduğu kaydedildi. Kayyum atanması kararı verilen şirketlerin ise Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Avcılar Hospital Hastanesi, Doğamed Sağlık Hizmetleri San.ve Tic. A.Ş bünyesinde faaliyet gösteren Özel Doğa Hospital Hastanesi, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel TRG Hospitalist Hastanesi ile Silivri Kolan Hastanesi, Güney Hastanesi Sağlık Hiz Ltd. Şti. bünyesinde faaliyet gösteren Esenler Güney Hastanesi, Beymed Sağlık İnş. San. ve Tic. Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Birinci Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri, Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Avrupa Şafak Hastanesi ile Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Reyap İstanbul Hastanesi ile Çorlu Reyap Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi ve Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ile Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Medisense Sağlık Hizmetleri şirketinin tamamı, GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Lim. Şti. şirketinin tamamı, Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş şirketinin tamamı olduğu öğrenildi.

Lideri Fırat Sarı’nın mal varlığı ortaya çıktı

Çete lideri Fırat Sarı’nın bankacılık transferleri verileri mali profili göz önünde bulundurularak incelendiğinde, 2022 yılından itibaren önceki yıllara göre işlem hacminde artış olduğu, 2023 yılında artışın en yüksek seviyesine ulaştığı belirlendi. Fırat Sarı’nın Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında el konulan mal varlıkları ise ortaya çıktı. Sarı’nın Bakırköy’de bulunan meskenine, Bingöl’de bulunan 3 arazisine ve bahçesine el konuldu. Öte yandan Fırat Sarı’nın tek sahibi olduğu Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi’ne ve yüzde 60 hisse sahibi olduğu Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş firmasına da el konularak kayyım atanmasına karar verildi.

“Fişini çekeceğim” konuşması sorulan sanık “Çok üzgünüm o ifadeler için”

Mahkeme başkanı sanık Bahar Kanık’a, Fırat Sarı ile arasında geçen “Sarıkaya’nın da valla fişini çekeceğim gelmezseniz”, “haha dedemin fişi” şeklindeki konuşmayı sordu. Başkan “Orada bir bebek can çekişiyor, doktor hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu?” dedi. Sanık Kanık, “Orada tamamen daha önce izlediğimiz bir filmle ilgili şaka yapıyoruz. Kesinlikle bebek ile ilgili değil” cevabını verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine, “Orada küçücük bir bebek var, can çekişiyor ve doktor hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu? Çocuğunuz var mı?” sorusuna, sanık, “Evet kızım var” diye cevapladı. Mahkeme başkanı “Siz kendinizi bu bebeğin annesinin yerine koyun, sizin çocuğunuz can çekişiyor ve birileri gülüşüyor, siz olsanız ne hissederdiniz?” diye sordu. Sanık, “Çok üzgünüm o ifadeler için gerçekten üzgünüm” dedi.İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 10’uncu gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu.

“Fırat Sarı tarafından hesabımıza para yatırılıyordu”

Duruşmada savunma yapan Çorlu Reyap Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapan tutuksuz sanık Bahar Kanık, "Hakkımda yapılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. 2022’nin sonunda Çorlu Reyap Hastanesi’nde çalıştım. Öncelikle şu prim konusunu açıklamak istiyorum; gerçekten hastane çok yoğundu, bu durumdan şikayetçiydik. Fırat Sarı tarafından hesabımıza para yatırılıyordu" diye konuştu.

“Fırat Sarı, ‘müdahaleyi bırakın’ demiş, bebek monitöre bağlı şekilde beklemiş"

Hayatını kaybeden Halime bebek ile ilgili savunma yapan sanık Kanık, “Halime bebek 2 aydır hastanede yatan, gerçekten kötü bir bebekti. Zaten bebeğe müdahale yapıldı, sonra Fırat Sarı’yı aradım ve erken gelmesini istedim. Bize İstanbul’da kötü bir bebekle ilgilendiğini o yüzden geç kalabileceğini söyledi. Bebeğin durumunu Fırat Sarı’ya bildirdim. Bebeğin solunumu çok sıkıntılıydı. En son bebeğin saçını kazıyarak damar yolu açtım, adrenalin gönderdim ama dopamin gönderemedim. Daha sonra bebek öldü. Fırat Sarı, ‘müdahaleyi bırakın’ demiş. Bebek monitöre bağlı şekilde beklemiş" diye konuştu.

“Orada bir bebek can çekişiyor, doktor hemşire şakalaşıyor normal geliyor mu?”

Mahkeme başkanı sanık Bahar Kanık’ın Fırat Sarı ile arasında geçen ‘Sarıkaya’nın da valla fişini çekeceğim gelmezseniz” “haha dedemin fişi” şeklindeki konuşmayı sordu. Başkan “Orada bir bebek can çekişiyor, doktor hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu?” dedi. Sanık Kanık “Orada tamamen daha önce izlediğimiz bir filmle ilgili şaka yapıyoruz. Kesinlikle bebek ile ilgili değil” cevabını verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine, “Orada küçücük bir bebek var. Ben doktor değilim, hakimim ama orada bir bebek can çekişiyor ve doktor hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu? Çocuğunuz var mı?” sorusuna, sanık, “Evet kızım var” diye cevapladı. Mahkeme başkanı, “Siz kendinizi bu bebeğin annesinin yerine koyun sizin çocuğunuz can çekişiyor ve birileri gülüşüyor, siz olsanız ne hissederdiniz?” diye sordu. Sanık, “Çok üzgünüm o ifadeler için gerçekten üzgünüm” dedi.
Mahkeme başkanı “Pandemi döneminde sağlıkçılar çok emek verdiler, çok çaba gösterdiler, ciddi işler yaptılar, toplum o dönem alkışladı. Şimdi bu şekilde tapeler görünce bu işi lakayt yapıyormuş gibi görünüyor. Sağlık ciddi bir iştir. Doktorlara yönelik filmler çekildiğinde de işlerini ameliyatlarını ciddi yaptıkları gösteriliyor. Belki de filmler gerçeği yansıtmıyor. O yüzden bu tapeleri sordum” dedi.

Duruşma 2 Aralık’ta devam edecek

Sanık savunmasının ardından mahkeme heyeti yöneticilerin ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 2 Aralık Pazartesi günü saat 09.30’a ertelenmesine hükmetti. Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 2 Aralık Pazartesi günü tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam edilecek.

Melike İnal - Gamze Şenyiğit

 

 

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Başkan Sengel: “Ekonomiyi yerelden güçlendiriyoruz” Türkiye Belediyeler Birliği Encümen Üyesi ve Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, İstanbul’da düzenlenen Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi 31. Türkiye Çalışma Grubu Toplantısı’nda Selçuk’un yerel kalkınma süreci ve belediye olarak sürece sunulan katkı üzerine konuşma yaptı. İstanbul Şişli Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya TBB Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bremen Devlet Parlamentosu Başkanı Antje Grotheer ve belediye başkanları katıldı. Az nüfuslu kentlerde yerel yönetimlerin en büyük sermayedar olmalarının yanı sıra girişimciliği teşvik eden en önemli yapı olduğunu belirten Başkan Ceritoğlu Sengel, yerel yönetimlerin girişimciliğe ve yerel yönetimlere katkı sunabilmesi için her şeyden önce kentin yapısını iyi tanıması gerektiğine vurgu yaptı. Kalkınmamız tarım ve turizme dayanıyor Selçuk’un ekonomik kalkınmasının tarım ve turizm olmak üzere iki temel maddeye dayandığını belirten Başkan Ceritoğlu Sengel; “38 bin nüfuslu Efes Selçuk’ta 600 çalışanı olan, 600 eve ekmek götürülmesini sağlayan bir ilçenin Belediye Başkanı olarak aslında mevcut olan ilçenin en büyük fabrikasıdır belediye. Ben kentimi şöyle tanımlıyorum; Küçük Menderes’in buluştuğu en verimli toprakların olduğu, tıpkı bir meyve sepeti içerisinde gibisinizdir. O anlamda ayvasından narına, mandalinasından şeftalisine ve coğrafi işaretini aldığımız üzümüne kadar, doğal olarak da bunların katma değerlerini halka da öğreten; kurutma tesislerinin yapılmasının ne kadar kıymetli olduğunu ve girişimcilik sektöründe yerel yönetimlerine destek olarak kooperatifleşmeyi sağladığı ve bu kooperatifler vasıtasıyla evde oturan kadının evde üretmiş olduğu her türlü ürünü değerlendirebilen, ekonomik katkısını sağlayabilecek alanlar oluşturuyoruz. Nitekim Efes Selçuk’ta belediyecilik anlayışımız bunun üzerine kurulmuştur” dedi. Efes Tarlası Yaşam Köyü’nün tarımsal kalkınma açısından önemine dikkat çeken Başkan Ceritoğlu Sengel; “Üretimin bu kadar azaldığı gıdaya erişimin bu kadar zorlaştığı bir noktada tekrardan aile tarımını ortaya çıkaran hizmetler vermeye çalışıyoruz. Amacımız şu: işsizlik bu kadar artıyorken, üretim bu kadar yok olmaya başlamışken daha fazla üretici olsun diye bir Toprak Okulu kurduk ve orada kadınlara, gençlere tekrardan toprakla bir araya gelmeyi ve aile tarımının kıymetini anlatıyoruz. Aslında ekonomik kalkınmayı yerelden sağlıyoruz” dedi. Yerel kalkınma sürecine katkı sunacak belediyelerin güçlü olması gerektiğini belirten Başkan Ceritoğlu Sengel; “Efes Selçuk’tan bütün dünyanın görmek için can attığı Efes’in, Meryem Ana’nın evinin, Aziz Yuhanna’nın mezarının olduğu ve aynı zamanda da Artemis gibi bir tapınağın olduğu bir dünya miras kentinden bahsediyoruz. Bu kent aynı zamanda Küçük Menderes’in kenarında bereketli toprakları olan bir meyve tabağı. İşte kuvvetli olan yerel yönetimler bu kalkınmaları sağlıyor." diye konuştu.
Denizli Kış dönemi trafik güvenliği toplantısı yapıldı Denizli’de kış mevsimi süresinde trafik güvenliği sağlanması ve trafik akışının kesintisizi olarak sürdürülebilmesi amacıyla, Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun başkanlığında “Kış Dönemi İl Trafik Güvenliği Toplantısı” düzenlendi. Yapılan koordinasyon toplantısında, kış mevsimi süresince belirlenen trafik tedbirleri açıklandı. Denizli’de kış mevsimi süresince trafik güvenliği sağlanması, kazaların önlenmesi, vatandaşların huzur ve güven içinde seyahat edebilmeleri, can ve mal güvenliğinin korunması ve trafik akışının kesintisiz olarak sürdürülebilmesi amacı ile “Kış Dönemi İl Trafik Güvenliği Toplantısı” düzenlendi. Düzenlenen toplantıya Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun başkanlığında, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut, Merkezefendi Kaymakamı Abdullah Demir ve ilgili kurum müdürlerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Yapılan koordinasyon toplantısında, kış mevsimi süresince aşağıda belirtilen trafik tedbirlerinin alınmasına karar verildi. Toplantıda belirlenen tedbirler açıklandı Kış Dönemi İl Trafik Güvenliği Toplantısı çerçevesinde alınan tedbirler ve alınan kararlarla ilgili olarak yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Yük ve yolcu nakli yapan araçların tamamı 1 Aralık 2024 ile 1 Nisan 2025 tarihleri arasında kış lastiği takacaktır. Kamyon, çekici, tanker ve otobüs türü araçların araçların tahrikli dingilleri üzerindeki tüm lastiklerinin; kamyonet, minibüs ve otomobillerin tüm lastiklerinin; ayrıca seyir esnasında değiştirilmek zorunda kalınan lastiklerin yerine takılacak lastiklerin kış lastiği olması zorunludur. Sadece buzlu zeminlerde kullanılabilen çivili lastikler, kış lastiği yerine geçer. Araçta patinaj zinciri bulunması veya kullanılması kış lastiği zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Kamyon, çekici, tanker ve otobüslerde kış lastiği diş derinliği 4 milimetreden, kamyonet, minibüs ve otomobil türü araçlarda kış lastiği diş derinliği 1,6 mm’den az olamaz. Kamyonet olarak tescil edilmiş ancak özel olarak kullanılan araçlarda kış lastiği zorunlu değildir. Hava sıcaklığın 7 derecenin altına düştüğü durumlarda vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği açısından diğer araçlar için zorunlu olmamakla beraber kış lastiği kullanımı tavsiye edilir”
Aydın Aydın’dan Elazığ ve Şemdinli’deki engellilere vefa köprüsü Aydın’ın Sultanhisar ilçesi Kabaca İlkokulu’nda eğitim gören öğrenciler, gözleri gibi bakarak yetiştirdikleri mandalina ve portakalları tek tek toplayıp, ’kardeşim de tatsın’ diyerek Elazığ’daki Abdullah Hakan Tangülü Özel Eğitim Meslek Okulu ve Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki bir okula yolladılar. Sultanhisar Kabaca Kavaklı İlkokulu öğrenci ve öğretmeleri okul bahçesinde mandalina ve portakal yetiştirip Türkiye’nin 7 bölgesinde farklı okullardaki öğrencilere bu meyveleri, ’kardeşim de tatsın’ diyerek ’Paylaşıyorum, Engelleri Aşıyorum’ sloganıyla göndererek paylaşma, iyilik yapma, bir insanı sevindirme ve ülkenin farklı illerini tanıma gibi mutlulukları yaşıyor. "Kardeşim de tatsın, geleceğe umutla baksın" Vefayı kendilerine aşılayan öğretmenlerinin gönül köprüsünü sürdüren öğrenciler, iyilik köprüsünü tüm Türkiye’ye yaydı. Bu seneki "Kardeşim de tatsın, geleceğe umutla baksın" sloganıyla gerçekleşen etkinliklerle Aydın’dan tüm Türkiye’deki farklı okullarla kardeşlik köprüleri kuran Sultanhisar Kabaca İlkokulu Müdürü Ahmet Tokkaya, öğrencilerine iyilik yapmanın, vefalı olmanın ve elindeki ürünün olmadığı yerlerle paylaşmanın önemini yaşayarak öğretiyor. Kabaca İlkokulunda göreve başladığı 9 yıldan bu yana sürdürülen projeler kapsamında, Çanakkale ve Kars başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki okullara, portakal, mandalina, çilek, kitap gibi gönderilerle güçlerinin yettiği sürece gönül köprüsü kurmaya devam ediyorlar. Her yıl ortalama bin 500 akranına öncelikle mandalina ve portakal gönderen öğrenciler başta Sultanhisar Kaymakamı Ali Ekber Ateş olmak üzere İlçe Milli Eğitim Müdürü Erdinç Güner tarafından takdirle karşılanıyor. Kaymakam Ateş’ten projeye destek Etkinliğe katılarak destek veren Sultanhisar Kaymakamı Ali Ekber Ateş de mandalina toplama çalışmalarına katılarak güzel ve anlamlı bir etkinliği gerçekleştiren okul müdürünü ve öğrencileri tebrik etti. Kaymakam Ateş, konu hakkında düşüncelerini dile getirerek, projenin daha çok öğrenciye ulaşması için desteklerinin süreceğini söyledi. Aynı anda, daha önce Kaymakamlık yaptığı Şemdinli’ye de mandalina gönderilmesini isteyerek vefa, birlik ve beraberlik duygusuna vurgu yapan Kaymakam Ateş, aynı anda hem Elazığ hem de Şemdinli’deki öğrencileri sevindirmenin mutluluğunu yaşayacaklarını dile getirdi. Projeyi derste anlattı Derste önce 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ile ilgili bilgi veren Sultanhisar Kabaca İlkokulu Müdürü Ahmet Tokkaya, daha sonra öğrencilerine mektup yazdırdı ve ardından da portakal ve mandalina toplamak üzere hep birlikte bahçeye koştu. Tek tek özenle topladıkları mandalina ve portakallarının yanına yine minicik yürekleri ile yazdıkları şiirleri de ekleyerek kargoladılar. “Oradaki çocuklarımız da bu güzel tatları tatsınlar” Projeyi çok faydalı bulduğunu ifade eden Sultanhisar Kaymakamı Ali Ekber Ateş, “Projemiz gerçekten çok faydalı. Bunu duyunca bende çok sevindim ve umut dolu oldum. Sağ olsun Ahmet Hocamız Kars Sarıkamış’ta görev yaparken çok zor şartlarda çalışmış. Oradaki pek çok öğrenciye mihmandarlık yapmış. Onları yetiştirmiş. Oradaki öğrencilerin hayat şartlarını zorluklarını görmüş. Ve daha sonra tayini Aydın’ın Sultanhisar ilçesindeki Kabaca köyümüzdeki ilkokula çıkmış. 8 yıldan beri burada öğretmenlik yapıyor. Burada aklına böyle bir proje gelmiş. ’Portakal ve mandalinanın bol olduğu, bereketli ve zengin topraklarda yaşıyoruz. Buradaki çocuklarımıza bir sosyal sorumluluk projesi hazırlayalım’ diye yola çıkmış. Proje kapsamında okulun bahçesinde yetişen portakal ve mandalinaları, ihtiyaç sahibi olan Kars’taki olsun, Adıyaman olsun, Şırnak’ta olsun, Hakkari’de olsun ne kadar böyle zorlu şartlarda okuyan öğrencilerimiz varsa onlara göndererek onları biz nebze olsun hatırlamak amacıyla böyle bir proje geliştirmişler. Bugün de Elâzığ’daki bir okulumuza ve benim daha önceki görev yapmış olduğum Hakkari-Şemdinli ilçesindeki bir okulumuza buradan portakal ve mandalina göndereceğiz. Ben onun için öncelikle bu güzel düşüncesinden dolayı öğretmenimize ve tüm kıymetli öğrencilerime teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Biz de buradan portakal mandalina toplayarak oradaki çocuklarımıza gönderiyoruz. Amacımız, oradaki çocuklarımız da bu güzel tatları tatsınlar. Buradan bir gönül dostluğu olsun, gönül bağı oluşsun. İnşallah bizler buradan bu projeyi yaparak Şemdinli’deki, Elazığ’daki öğrencilerimize destek olmayı amaçlıyoruz. Kardeş okul olmak istiyoruz. Bugün Hakkari’deki Şemdinli Okulumuzu, Elazığ’daki okulumuzu kardeş okul yaparken yarın da Sivas’taki, Adıyaman’daki, Adana’daki çok daha farklı yerlerdeki okullarımızla bu projeyi devam ettireceğiz” dedi. Öğrenciler de yaptıkları konuşmalarda Şemdinli’deki, Elazığ’daki öğrenci kardeşlerine selam ve sevgilerini yolladı. Elazığ’daki Abdullah Hakan Tangülü Özel Eğitim Meslek Okulu Müdürü Ahmet Yıldırım, Müdür Yardımcısı Fırat Günal, Özel Eğitim Öğretmeni Pelin Çiçek ve Okul Hemşiresi Ülkü Yurtsever, teslim aldıkları portakal ve mandalinaları öğrencilerine ikram ederek mutluluklarına ortak oldu.
Bitlis Bitlis’in ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’: Baston ustası Cumali Birol BİTLİS (İHA) – Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde 3. kuşak baston ustalığı yapan ve ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden alan baston ustası Cumali Birol, mesleğini 4. kuşağa taşımayı istiyor. Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde 25 yaşayan insan hazinesi ve 3 sanat kurumu ödül aldı. ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden alan baston ustası Cumali Birol, her gün sabahın erken saatlerinde geldiği atölyesinde bu sanatı üçüncü kuşak olarak sürdürüyor. Baston yapımında yaşlı ve verimden düşmüş ceviz ağacı ile manda, sığır ve koçboynuzu gibi malzemeleri kullanan Birol, ortaya çıkan ürünleri de zümrüt, yakut, sedef ve ebruli ile süsleyerek üzerlerine Osmanlı tuğrası ve ay yıldız motiflerini işliyor. Bütün gün elinden düşürmediği eğe, zımpara ve rende ile çalışırken bir yandan da Bitlis yöresine ait türküleri seslendiren Birol, yurt içinde ve dışında katıldığı organizasyonlarda da el emeği ve göz nuru bastonlarını sergileyerek kentin tanıtımına katkı sunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden ödül aldığı için mutlu olduğunu ifade eden Cumali Birol, üçüncü kuşak olarak baston üretimine devam ettiğini ve bu sanatı dördüncü kuşağa taşımayı istediğini söyledi. Mesleğimi severek yaptığını da dile getiren Birol, “Baston yapımında yaşlı ve verimden düşmüş ceviz ağacı ile manda, sığır ve koçboynuzu gibi materyalleri kullanıyorum. Ortaya çıkan ürünleri de zümrüt, yakut, sedef ve ebruli ile süsleyerek üzerlerine Osmanlı tuğrası ve ay yıldız motiflerini işliyorum. ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödül töreni Ankara’ya çağrıldım. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu ödüle layık görüldüğüm, kendisine şükranlarımı sunarım” dedi.