SAĞLIK - 13 Ekim 2025 Pazartesi 10:21

Sağlığa sessiz tehdit: ‘Dijital bağımlılık’

A
A
A
Sağlığa sessiz tehdit: ‘Dijital bağımlılık’

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç ve Uzman Klinik Psikolog Pınar Aytaçlar, ekran ve sosyal medya bağımlılığının giderek büyüyen bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünü söyledi.


We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan Dijital 2025 Türkiye Raporu’na göre, Türkiye’deki aktif internet kullanıcısı 77,3 milyona ulaştı. Türkiye, internet kullanımının en yaygın olduğu ülkeler arasında yer alırken, sosyal medyaya olan ilgi de her geçen gün artmaya başladı. 2025 yılı itibarıyla Türkiye’deki sosyal medya kullanıcısı 60 milyona yaklaştı. Ekran başında ve sosyal medyada geçen süre hızla artarken, uzmanlar ise bunun bir bağımlılığa dönüşmemesi konusunda uyarılarda bulundu.



"4 saatin üstü tehlikeli"


İEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, özellikle geceleri yatakta telefonla vakit geçirmenin masum bir alışkanlık olmadığını söyledi. Yatağın başucunda telefonla uyumanın ve gelen her bildirime tepki vermenin uykunun derinliğini azalttığını belirten Prof. Dr. Kılınç, ekran süresinin sınırlandırılması gerektiğini aktardı. Prof. Dr. Kılınç, "Dört saatten uzun süre sosyal medyada ve ekran başında vakit geçirmek, sağlığımız açısından tehlikeli. Sosyal medya molaları verilmesi, masa başında egzersiz yapılması ve uykudan en az yarım saat önce ekranlardan uzak durulması şart. Özellikle gençlerin ve çalışanların bu konuda bilinçlenmesi büyük önem taşıyor" diye konuştu.



"Ölümcül sonuçları var"


Ekran bağımlılığının sadece ruhsal değil, fiziksel bir tehdit de olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılınç, "Uykunun kalitesi düştüğünde, kalp ve damar sağlığı da olumsuz etkileniyor. Hareketsizlik; obeziteye, damar sertliğine ve hatta ölümcül akciğer pıhtılarına yol açabiliyor" dedi. Ekrana uzun süre maruz kalmanın kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarını da tetiklediğini belirten Prof. Dr. Kılınç, yanlış oturuş düzeninin de skolyoz (omurga eğriliği) ve bileklerde sinir sıkışmalarına neden olabileceğini ifade etti.



"Depresyon ve kaygıyla bağlantılı"


İEÜ Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (PUAM) Uzman Klinik Psikoloğu Pınar Aytaçlar, yapılan çok sayıda bilimsel araştırmaya göre sosyal medya bağımlılığının, depresyon ve kaygıyla bağlantılı bulunduğunu ifade etti. Aytaçlar, "Araştırmalar, depresyon ve kaygı düzeylerinin sosyal medya kullanımını etkileyebildiğini; aynı zamanda yoğun sosyal medya kullanımının da depresyon ve kaygı düzeyini artırabildiğini gösteriyor. Bu, önemli bir durum. Kişiler, ‘bir şeyleri kaçırma korkusu’ nedeniyle sürekli telefonlarına yöneliyor ve birbirleriyle iletişim halinde kalmaya çalışıyor. Özellikle kadınlarda ve kolektivist toplumlarda bu bağımlılık daha yaygın şekilde görülüyor. Kadınlarda sosyal bağlantı ve aidiyet ihtiyacı; kolektivist kültürlerde ise gruba dahil olma arzusu sosyal medya kullanımını artırabiliyor. Erkeklerde ise rekabet ve oyun odaklı çevrim içi alanlar, daha fazla ilgi çekiyor. Erkekler, internet oyun bağımlılığına daha yatkın" ifadelerini kullandı.



"Geçici bir ‘İyi hissetme’ duygusu oluyor"


Bireylerin, olumsuz duygulardan uzaklaşmak ya da yalnızlık hissini bastırmak amacıyla da sosyal medyada sıkça vakit geçirebildiğini söyleyen Aytaçlar, bu durumun dopamin sistemini tetikleyerek kısa süreli bir ‘iyi hissetme’ duygusu oluşturabileceğini dile getirdi. Sosyal medya ve ekran bağımlılığının azaltılmasında bilinçli farkındalık egzersizleri ve terapi yöntemlerinin etkili olduğunu belirten Aytaçlar, "Sosyal medya, kişiye geçici bir haz sunuyor. Bu geçici rahatlama, uzun vadede ise gerçek ilişkilerden kopuşa, duygusal dengenin bozulmasına ve uyku düzeninde ciddi aksamalara neden olabilir. Bu hazzın yerini dolduracak, yaşama anlam katan alternatif aktiviteler oluşturmak, bağımlılıkla mücadelede önemli bir adım. Yemek yerken telefona bakmak yerine, yemeğin kokusuna ve tadına odaklanmak bile bu farkındalığı artırabilir" dedi.



Sağlığa sessiz tehdit: ‘Dijital bağımlılık’

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Başkan Dal "Saimbeyli için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" Adana’nın Saimbeyli İlçesi Belediye Başkanı Mahmut Dal," Saimbeyli’mizin her mahallesine dokunmaya, vatandaşlarımızın huzur ve refahı için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Saimbeyli Belediyesi ekiplerinin, ilçenin dört bir yanında yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla yürüttüğü programlı çalışmalarına hız kesmeden devam ettiği bildirildi. Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından Gökmenler ve Çatak mahallelerinde yol bakım ve genişletme çalışmaları gerçekleştirilirken, Kandilli Mahallesi’nde yapımı süren halı sahanın çevre duvarı örülmeye başlandığı kaydedildi. Belediye Başkanı Mahmut Dal, Karakuyu ve Yardibi mahallelerinde yapımı tamamlanan halı sahalarda incelemelerde bulunarak tesislerin son durumunu değerlendirdi. Spor yatırımlarının yanı sıra mahallelerin idari ihtiyaçlarıyla da ilgilenen Başkan Dal, her iki mahallede yapılması planlanan ’Muhtarlık Evleri’ için yer tespiti yaptı. İlçedeki her noktaya hizmet ulaştırma gayretinde olduklarını belirten Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal, "Hemşerilerimizin yaşam kalitesini artırmak ve ilçemizin ihtiyaçlarını en hızlı şekilde karşılamak için saha çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Yol genişletme çalışmalarımızdan sosyal tesislerimize kadar her projemizi titizlikle takip ediyoruz. Saimbeyli’mizin her mahallesine dokunmaya, vatandaşlarımızın huzur ve refahı için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Diyarbakır Cezaevinden izinli çıkıp karısını boğarak öldürdü Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde 11 günlük izinle cezaevinde çıkan eşi tarafından öldürülen Rojda Yakışıklı’nın yengesi ve ablası, zanlının çıkmadan önce iki eşine de onları öldüreceği tehditlerinde bulunduğunu anlattı. İlçenin kırsal Beybulak Mahallesi Sarıkaş mezrasında 27 Aralıkta 3 çocuk annesi Rojda Yakışıklı (28), dini nikahlı eşi Okay Gür tarafından işkence sonrası boğularak öldürüldü. Gür, 11 günlük izinle cezaevinden çıktığı ve iki eşine kendilerini öldüreceği tehdidinde bulunduğu, eşlerin bu durumu ihbar ettiği ortaya çıktı. Yakışıklı’nın yengesi ve ablası, dehşet dolu anları anlattı. Gözaltına alına Gür, jandarma işlemlerinin ardından sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Rojda’nın yengesi Sema Erdem, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine yaptığı açıklamada, Okay Gür’ün izne geldiğini, gelir gelmez eşlerini arayıp ölümle tehdit ettiğini söyledi. Buna yönelik Rojda’yı kontrol ettiklerini belirten Erdem, eve geldiklerini ve 17.30 sıralarında bu olayın olduğunu ifade etti. Erdem, Okay’ın, eşini ambara götürüp işkence yaparak öldürdüğünü aktararak, "27-28 Aralık tarihinde oluyor. Bir akrabamız başka bir köyden buraya gelirken Rojda’ya uğrayalım diyerek orada Rojda’yı soruyor. Eşi, ‘Haberim yok diyor.’ ‘Rojda, ailesinin evine gitmiş olabilir’ diyor. Sonra amcasının oğlu buraya geliyor Rojda nerede diye soruyor. Bunlar diyor; ‘Rojda’nın eşi eve gelmiş, buraya gelmesi mümkün değil. Kendi evindedir.’ Rojda’nın amcasının oğlu da diyor k, eşi bize demiş babasının evine gitmiş. Rojda yok, kayıp diye artık erkeklere duyurduk. Zaten daha önce de tehdit etmiş, eşi kesin ona bir şey yapmış diye duyurduk" dedi. "Eşini boğarak, kafasına darbe vurarak torbaya koyuyor" "Eşini aradık, sorduk. Eşi de sürekli haberim yok, haberim yok, karakola haber vermeyin diyor. Bizde dayanamadık karakola haber verdik" diyen Erdem, "Haber verdiğimizi öğrendikten sonra da kendisi araç çağırıyor. Eşini boğarak, kafasına darbe vurarak torbaya koyuyor. Bazı bölgelerinde işkence belirtileri vardı. Burada yakın bir yerlere getirip gömüyor. Kumasının yardımı da var, büyük eşinin. Büyük eşinin oğlunun parmağı da var. Bunlar hepsi kanıtlanmış, ispatlanmış. Karakolda da söylendi. Oğlu 15 yaşında, kendisi de karakolda itiraf etmiş. Babam böyle böyle yaptı diye. Hepimiz, kardeşleri hepsi ayaklandı" diye konuştu. "Rojda, eşi çıktıktan sonra karakola haber veriyor" Böyle insanların bırakılmasını istemediklerini vurgulayan Erdem, "Bırakıldıkça da kadınlar bu şiddeti, ölümü görüyor. En ağır cezanın verilmesini istiyoruz. 11 günlük bir izne çıkmış. Çıkar çıkmaz da bu olayı yaptı. Üç çocuğu var. İki kız, bir erkek çocuğu var. Oğlu 6 yaşında, en büyük kızı 10 yaşında, diğeri de 9 yaşında. Zaten büyük kızı görmüştü. Kimin parmağı varsa, kim ona yardım etmişse hepsinin çıkmasını istiyoruz. Rojda, eşi çıktıktan sonra karakola haber veriyor. Eşim beni tehdit etmiş diye haber veriyor. Suçlu bir insan, hapisten çıkmış" şeklinde konuştu. Görgü tanığı olan çocuklarını kaçırmış Her iki eşinin de Okay Gür’ü şikayet ettiğini kaydeden Erdem, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Kızı görmüş, bildiği için de kaçırmış. Oğlunu, büyük kızını bir araca alıp kaçırmış. Bunlar hepsi çıktı. Bismil’de yakalanmıştı. Devletimden rica ediyorum, her üç çocuğunu da ne üvey anneye, ne de en yakınına teslim edilmesin, devlet korumasında olmasını istiyorum. Annenin başına bu gelmişse, çocukların başına da gelebilir." Rojda’nın ablası Medine Çelik ise "Ablasıyım, sonradan geldim. Kardeşim tehdit edildiğini söylemiş. Kardeşimin hakkı kalmasın" ifadelerini kullandı. Öte yandan zanlı Gür’ün, "uyuşturucu" suçundan yaklaşık 4 yıldır tutuklu olduğu, açık cezaevine geçtiği bu kapsamda 11 günlük izin hakkından yararlandığı öğrenildi.
Ağrı Diyadin’de öğrencilere unutulmaz sinema günü Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Bulgurlu Köyü İlkokulu öğrencilerine Ağrı merkezde sinema keyfi yaşatılırken, çocuklar çeşitli ikramlarla da sevindirildi. Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında ilçeye bağlı **Bulgurlu Köyü İlkokulu**nda eğitim gören öğrenciler için anlamlı bir etkinlik düzenledi. Etkinlik kapsamında öğrenciler, Ağrı’da bulunan sinema salonuna götürülerek sinema keyfi yaşadı. İlk kez sinema deneyimi yaşayan birçok öğrenci, büyük ekran ve salon atmosferiyle unutulmaz anlar yaşarken, mutlulukları yüzlerinden okundu. Film gösterimi öncesinde ve sonrasında öğrencilerle yakından ilgilenen yetkililer, çocukların keyifli ve güvenli bir gün geçirmesi için titizlikle çalıştı. Etkinlik süresince öğrencilerin sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak paylaşımlar yapıldı. Sinema etkinliğinin ardından Diyadin ilçesinde öğrencilere çeşitli ikramlarda da bulunuldu. Yapılan ikramlar çocukların yüzünü güldürürken, etkinlik gün boyunca neşeli anlara sahne oldu. Öğrenciler, kendileri için hazırlanan bu özel gün dolayısıyla büyük mutluluk yaşadı. Diyadin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yetkilileri, çocukların sosyal hayata katılımlarını artırmak, moral ve motivasyonlarını güçlendirmek amacıyla bu tür etkinliklerin devam edeceğini belirtti. Veliler ve öğretmenler ise düzenlenen organizasyondan duydukları memnuniyeti dile getirerek emeği geçenlere teşekkür etti.
Ankara Dijital baş ağrısına karşı her 20 dakikada bir kısa mola Modern yaşamın getirisi olan ’dijital baş ağrısı’nın henüz resmi bir tanı olarak yer almasa da klinik pratikte giderek daha sık kullanılmaya başlandığını söyleyen Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, "Ekran parlaklığı ortam ışığına göre ayarlanmalı, her 20 dakikada bir kısa mola verilerek gözler dinlendirilmeli" uyarısında bulundu. Dijitalleşmenin hayatı kolaylaştırırken bazı sağlık problemlerini de beraberinde getirdiğini, bunlardan en yaygının da baş ağrısı olduğunu belirten Medicana International Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, henüz resmi tanı olarak yer almasa da klinik pratikte giderek daha sık kullanılmaya başlanan ’dijital baş ağrısı’ kavramının bulunduğunu söyledi. Bu terimin parlak ekran maruziyeti, mavi ışık, ergonomik olmayan çalışma şartları, hareketsizlik ve zihinsel yorgunluğa bağlı gelişen baş ağrılarını tanımlamak için kullanıldığını belirten Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, "Günün büyük bir bölümünü bilgisayar, tablet veya akıllı telefon karşısında geçirmek, göz, boyun ve omuz kaslarında aşırı zorlanmaya yol açıyor. Özellikle parlak ve yüksek kontrastlı ekran ışığı, gözün uyum mekanizmalarını zorlayarak baş ağrısını daha erken ve daha şiddetli hale getirebiliyor. Bu durum özellikle masa başı çalışanlarda ve yoğun ekran kullanan gençlerde baş ağrısı sıklığını belirgin şekilde artırıyor. Pandemi sonrası dönemde bu tip baş ağrılarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir" dedi. ’Gerilim tipi baş ağrısı’ sebebiyeti Ekran kaynaklı baş ağrılarının temelinde birden fazla sebebin yer alabileceğini belirten Doç. Dr. Kumcu, bu sebepleri şöyle sıraladı: "Uzun süre ekrana odaklanmak göz kırpma sayısını azaltır ve göz kuruluğuna neden olur. Parlak ekran ışığı ve yetersiz ekran filtresi kullanımı, göz kaslarında aşırı yüklenmeye ve görsel stres artışına yol açar. Ekranlardan yayılan mavi ışık, gözün retina tabakasında hassasiyeti artırarak göz yorgunluğuna neden olur. Göz yorgunluğu baş ağrısının en önemli tetikleyicilerinden biridir. Bunun yanı sıra sabit pozisyonda kalmak boyun ve omuz kaslarında kasılmaya neden olur. Tüm bu faktörler birlikte beyindeki ağrı yollarını uyararak özellikle gerilim tipi baş ağrısı ve migren ataklarını tetikler." "Ekran parlaklığı ortam ışığına göre ayarlanmalı" Doç. Dr. Müge Kuzu Kumcu, alınabilecek önlemler konusunda da şunları paylaştı: "Ekran parlaklığı mutlaka ortam ışığına göre ayarlanmalı, maksimum parlaklıktan kaçınılmalıdır. Bilgisayar, tablet ve telefonlarda mavi ışık ve parlaklık filtreleri aktif olarak kullanılmalıdır. Her 20 dakikada bir kısa mola verilerek gözler dinlendirilmelidir. Bilgisayar başında ergonomik oturuş sağlanmalı, boyun ve omuz kasları düzenli olarak hareket ettirilmelidir. Uyku öncesi özellikle parlak ekranlardan uzak durulmalıdır. Doğru ekran kullanımı alışkanlıkları bu risk büyük ölçüde azaltabilir ve yaşam kalitesini yükseltebilir. Baş ağrısı modern yaşamın kaçınılmaz sonucu değil, önlenebilir ve yönetilebilir bir sağlık problemidir."