POLİTİKA - 25 Mayıs 2025 Pazar 13:55

Bakan Işıkhan: "Tek bir çalışanımızın dahi mesleği sebebiyle hayatını kaybetmediği sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı temel hedefimizdir"

A
A
A
Bakan Işıkhan: "Tek bir çalışanımızın dahi mesleği sebebiyle hayatını kaybetmediği sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı temel hedefimizdir"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, Kayseri’de 38. İş Sağlığı ve Güvenlik Haftası dolayısıyla açılan İş’te Güvenli Gelecek-İş Sağlığı ve Güvenliği Fuarı açılışında yaptığı konuşmasında, "Tek bir çalışanımızın dahi mesleği sebebiyle hayatını kaybetmediği sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı temel hedefimizdir" dedi.


Düzenlenen fuar açılışına Bakan Işıkhan ile birlikte Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, AK Parti Kayseri milletvekilleri Şaban Çopuroğlu, Murat Cahid Cıngı, Sayın Bayar Özsoy, Dursun Ataş, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, AK Parti Kayseri İl Başkanı Hüseyin Okandan, protokol üyeleri, vatandaşlar ve çocuklar katıldı.


Son 23 yılda her alanda ülkeyi geliştirdiklerini söyleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, "Bu yıl 38’incisini düzenlediğimiz ’İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’ etkinlikleri kapsamında, Anadolu’muzun göz bebeği, tarihi İpek Yolu’nun kadim şehirlerinden birisi olan Kayseri’de; üniversitelerden sendikalara, meslek odalarından sivil toplum kuruluşlarımıza kadar pek çok paydaşımızla bir arada olmaktan ve sizleri burada ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bundan asırlar önce, ahilerin piri, Ahi Evran’a kucak açmış Kayseri, geçmişten günümüze; ticaretin, ekonominin merkez üssü olmuş, bin yıllık devletimizin üretim ve kalkınmasına büyük katkılar sağlamıştır. Türkiye Yüzyılı’na emin adımlarla yürüyen kadrolar olarak, hangi işin başında olursak olalım, ülkemizin ve milletimizin istikbalini her daim aşkla, şevkle ve azimle inşa etmeye devam ediyoruz. Tarihimizden devraldığımız bu değerli mirasın sorumluluğuyla, özellikle son 23 yılda ülkemizi bir baştan bir başa en yüksek standartlarda hizmetlerle buluşturup; ekonomiden ihracata, sanayiden çalışma hayatına kadar her alanda ülkemizi büyüttük, geliştirdik. Refahı, tabana yaymak adına oluşturduğumuz yeni istihdam alanları ile ekonomide sağladığımız atılımları, kalıcı ve verimli hale getirmenin mücadelesini verdik. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde; bir taraftan ülkemizdeki işgücü ve istihdam oranlarını, hızla yukarı seviyelere çıkarırken, diğer yandan da insan onuruna yaraşır çalışma koşullarını sağlamak için çalıştık ve çalışmaya da devam ediyoruz" dedi.



"Çalışmalar sonucunda, yıllar içerisinde iş kazası ölüm oranının ciddi oranda azaldığını görüyoruz"


Bakan Işıkhan, dünyada her yıl 3 milyon kişinin iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı hayatını kaybettiğini söyleyerek, "Hiç kuşkusuz, çalışma hayatının kırmızı çizgilerinden birisi olarak gördüğümüz ’İş Sağlığı ve Güvenliği’ bu koşulların başında yer alıyor. Bugün gerek ülkemizde gerekse dünyada iş kazaları hala ciddi bir sorun alanı olarak kritik önemini korumaya devam ediyor. ILO’ya göre, maalesef her yıl dünyada yaklaşık 3 milyon kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin çoğu, işle ilgili hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı sağlamaya yönelik küresel çabaları artırmak amacıyla ILO, 2024-2030 yılları için yeni ’Küresel İş Sağlığı ve Güvenliği Stratejisini’ kabul etmiştir. Ülkemiz tarafında da kabul edilen bu strateji, üye ülkeler, ilk olarak; Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği çerçevelerini iyileştirmeyi, ikincil olarak; ulusal ve küresel düzeyde iş sağlığı ve güvenliği alanında koordinasyon, ortaklıklar ve yatırımların güçlendirilmesini ve son olarak; bu çerçevenin belirli tehlikelere, risklere, sektörlere ve mesleklere göre uyarlanması ve çalışma koşullarının çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlığını nasıl etkileyebileceğinin dikkate alınmasını önermektedir" ifadelerini kullandı.


Riskleri minimum seviyeye indirmek için tereddüt etmeden adım attıklarını söyleyen Bakan Işıkhan, "Bakanlık olarak, elbette, hangi önlemi alırsak alalım yine de tehlike arz eden meslek gruplarının mevcudiyetini de göz önünde bulundurarak, riskleri minimum seviyeye indirecek her türlü adımı tereddüt etmeden atıyoruz. Tek bir çalışanımızın dahi mesleği sebebiyle hayatını kaybetmediği sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı temel hedefimizdir. Önceliğimiz işin geleceğinden önce işçimizin, çalışanımızın geleceğidir. Yani onların can güvenliği ve sağlığıdır. Bu hususta yasal altyapıdan farkındalık kampanyalarına kadar her türlü uygulamayı hayata geçirmiş durumdayız. İşletmelerimize sağladığımız teşvik ve destekler başta olmak üzere, Bakanlığımızca yapılan tüm bu çalışmalar sonucunda, yıllar içerisinde iş kazası ölüm oranının ciddi oranda azaldığını görüyoruz. Oranları daha da düşürmek için projeler geliştirmeye, rehberler, eğitim dokümanları, bilgilendirici kaynaklar yayınlanmaya, paydaşlarımızla buluşmaya ve sahaya yönelik denetim ve rehberlik faaliyetleri yürütmeye devam ediyoruz. Biliyorsunuz Şubat ayında ’İş’te Güvenli Gelecek Buluşmaları’ adıyla bir seminer dizisi başlattık. İlkini; işçi ve memur sendikaları, işveren temsilcileri, esnaf ve sanatkârlar konfederasyonu ile kamu kurumlarının katılımı ile Ankara’da gerçekleştirmiştik. İnşallah önümüzdeki süreçte bu seminerleri 5 ilimizde daha yapmayı planlıyoruz" dedi.


Bakan Vedat Işıkhan bazı şehirlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda öncelikli önem arz ettiklerini söyleyerek, "Tabii, her bir şehrimizin ekonomik ve sosyal dokusunun kendine has olması sebebiyle özellikle iş sağlığı ve güvenliği hususunda bazı şehirlerimiz öncelikli önem arz ediyor. Bu anlamda halihazırda 42 bin 173 iş yerine sahip ve ülkemizin istihdamının yaklaşık yüzde 2’sini barındıran Kayseri; sanayi, ticaret ve üretim alanlarında güçlü bir şehir olma konumunu uzun yıllardır sürdürmektedir. Bugün Kayseri denildiğinde ilk akla gelen kavramın ticaret olması bir tesadüf değil, şehrimizin bu alandaki başarısının bir sonucudur. Aynı zamanda, Kayseri’de istihdam oranı yüzde 45-50 ve işgücüne katılım oranı yüzde 50’dir. Bu yönüyle, iş sağlığı ve güvenliği alanında da dikkatle izlenmesi gereken illerimizin başında gelmektedir. Bu sebeple, iş yerlerinde güvenli çalışma ortamlarının sağlanması ve çalışanlara düzenli İSG hizmetinin verilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Şu an Kayseri’de 46 ortak sağlık güvenlik birimi, 3 iş hijyeni laboratuvarı, bin 720 İSG profesyoneli, 232 periyodik kontrol yetkilisi ve bin 157 işveren/işveren vekili eğitimi alan kişi bulunmaktadır. İSG profesyonel ihtiyacı ve mevcut profesyonel sayısına bakıldığında, ildeki iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi sayılarının, ihtiyacın yüzde 100’ünden fazlasını karşılayacak düzeyde olduğu görülmektedir. Bu durum, Kayseri’nin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki güçlü altyapısını da ortaya koymaktadır. Ancak unutmamalıyız ki iş sağlığı ve güvenliği bir kültür meselesidir. Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi, iş sağlığı ve güvenliği kültürü; toplumun tamamına yaygınlaştırılması gereken, sosyal hayatta en temel ihtiyaçlarımıza karşı gösterdiğimiz ihtimam kadar üzerinde durmamız ve refleks haline getirmemiz gereken bir konudur. Bu konunun tek başına yaptırımlarla ya da teknik altyapılarla çözülemeyeceğini, kolektif bir çaba ve toplumsal bir şuur gerektirdiğini çok iyi bilmeliyiz" ifadelerini kullandı.



"Eğitimlerimize çocuklarımızdan başlıyoruz"


Verdikleri eğitimlere ve projelere çocuklardan başladıklarını söyleyen Bakan Işıkhan, sözlerine şu şekilde devam etti:


"İş Sağlığı ve Güvenliği’nde başarılı olmak, çalışanların, işverenlerin, kamunun, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının, kısacası çalışma hayatının ekosistemi içerisinde tüm unsurların işbirliğini ve koordinasyonu gerekli kılmaktadır. Bu koordinasyonu sağlamak için, iş sağlığı ve güvenliği alanında tüm paydaşlarımızı dahil ederek ’Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’ni kurduk. Bildiğiniz üzere; çalışanların görüşlerinin alınması ve eğitimi gibi tüm unsurları içerisinde barındıran, önleyici yaklaşımı benimseyen, İSG Kanunu ve alt düzenlemelerini yayımladık. İşverenler açısından güvenli bir çalışma ortamı sağlamanın zorunluluk olduğunu her platformda ifade ediyor, bu anlamda somut adımlar atıyoruz. Bu anlayışın içselleştirilmesi, kalıcı ve sürdürülebilir iyileşme sağlamak için kamu olarak yaptığımız yasal düzenlemelerin yanı sıra, insanlarımızın bireysel gelişimine katkı sağlayabilecek faaliyetlerimize ağırlık veriyoruz. Bu alanda verdiğimiz eğitimlerimize, proje ve politikalarımıza çocuklarımızdan başlıyoruz."


Güvenlik kültürünü hem bireylerin hem de çocukların yaşamlarına koymaları gerektiğini söyleyen Bakan Işıkhan, "Etkinlik alanında da gördüğünüz gibi, çocuklarımıza çok küçük yaşlardan itibaren, okul öncesi eğitimde ve tüm okullarımızda bu bilinci kazandırmaya gayret ediyoruz. Bu noktada özellikle; öğretmenlere, anne ve babalara büyük iş düşüyor. Sizlerden ricamız; çocukların öğütlerden ziyade davranışları taklit ettiği gerçeğinden hareketle, güvenlik kültürünü öncelikle kendi yaşamınızda önemli bir yere konumlandırarak geleceğin yetişkinleri olacak evlatlarınıza da bu farkındalığı kazandırmanızdır. İnanıyorum ki bugünkü bilgi ve teknoloji çağının çocukları başta, sağlık ve güvenlik olmak üzere her alanda çok daha donanımlı ve çok daha bilinçli nesiller olarak geleceğe yön verecektir. Hafta boyunca çeşitli sektörlerde gerçekleştirilecek İSG uygulamalarının, etkinliklerin, fuar ve sempozyumun İSG farkındalığına ve daha güvenli bir çalışma hayatına önemli katkılar sunacağına yürekten inanıyorum. Umuyoruz ki bu program süreci sonunda elde ettiğiniz bilgi birikimini sahaya yansıtacak ve ülkemizin bu alandaki ilerleyişinde aktif rol oynayacaksınız. Bu yıl 38’incisini düzenlediğimiz ’İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nı Anadolu’muzun göz bebeği, tarihi İpek Yolu’nun kadim şehirlerinden birisi olan Kayseri’de gerçekleştirmekten dolayı ayrı bir mutluluk ve heyecan içerisindeyiz. Bu vesileyle çalışarak, üreterek, kalkınma yolculuğumuza önemli bir kilometre taşı ekleyerek; ülkemizi, milletimizi, medeniyetimizi ve vizyonumuzu geleceğe taşıyan Kayseri’nin tüm emektarlarına teşekkür ediyor, organizasyonda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum" dedi.


Konuşmaların ardından protokol üyeleri tarafından yapılan kurdele kesimi ile İş’te Güvenli Gelecek - İş Sağlığı ve Güvenliği Fuarı açıldı.



Bakan Işıkhan: "Tek bir çalışanımızın dahi mesleği sebebiyle hayatını kaybetmediği sağlıklı ve güvenli bir çalışma hayatı temel hedefimizdir"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Başkan Vekili Özdemir: "Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike’de ziyaretlerde bulundu. Özdemir, portakal bahçesini gezerek ve üreticilerle bir araya geldi. Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Finike’nin öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalar sürdürdüklerini söyledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike ziyareti kapsamında ilk olarak Finikeli üretici Salih Baysarı’nın portakal bahçesi ve portakal paketleme tesisini gezdi. Hasattan paketlemeye uzanan süreci yerinde inceleyen Büşra Özdemir, Finike portakalının bereketini, üreticinin gücünü ve bu toprağın değerini korumaya, desteklemeye devam edeceklerini söyledi. Partililerle bir araya da gelen Büşra Özdemir, Muhittin Böcek’i iki gün önce ziyaret ettiğini belirterek, "Finikeli hemşehrilerine çok selamı var. Büyükşehir Belediyesi’nin Finike’de hayata geçireceği projeler kaldığı yerden devam ediyor. Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" dedi. "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor’’ Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Muhittin Böcek’in hayata geçireceği plan ve projeleri aksatmadan sürdürdüklerini belirterek, "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Finike’nin ihtiyaçları ve muhtarlarımızın talepleri doğrultusunda hizmetlerimiz tüm hızıyla sürecek" dedi.
Gaziantep Gaziantep’te 16 öğrenci icazet merasiminde hafızlık belgelerini aldı Gaziantep’te düzenlenen icazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenci, dualar eşliğinde taç giyip hafızlık belgelerine kavuştu. İl Müftülüğüne bağlı Kur’an kurslarında öğrenim gören ve hafızlığını tamamlayan 16 kız öğrenci için icazet merasimi düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı Şahinbey Müftülüğü Nazire Eruslu Kur’an Kursunda düzenlenen merasim Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Merasimde, hafız öğrenciler de Kur’an-ı Kerim’den süreler okudu. Ardından kursların faaliyet ve başarılarını anlatan sinevizyon gösterimi katılımcılara izletildi. Açılış konuşmasını yapan İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, hafızlık sürecinin önemine vurgu yaparak, hafız öğrencileri ve ailelerini tebrik ederek emeği geçen herkese teşekkür etti. Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner de, "Hafızlığı bitiren öğrencilerimizin mutluluğuna ortak olduk. Nazire Eruslu Kur’an kursumuzda hafızlığını bitiren 16 öğrencimiz ile hazırlık eğitimini tamamlayıp hafızlık eğitimine başlayan 11 öğrencimiz için program düzenledik. Öğrencilerimize başarılar diliyor, onlara emek veren çok kıymetli kurs idaremize ve Kur’an kursu öğreticilerimize teşekkür ediyoruz" diye konuştu. İlahilerin seslendirildiği merasimde öğrencilerin gösteri ve sunumları sonrası hafızlığını bitiren öğrenciler ile hafızlığa yeni başlayan öğrencilere hediye takdimi gerçekleşti. Taç giyme töreninde duygusal anlar Merasimin en özel bölümü olan taç giyme anlarında, öğrencilerin aileleri sahneye çıkarak evlatlarına eşlik etti. Hafız kızlara, babaları tarafından hem taç giydirildi hem de güller takdim edildi. Protokol üyeleri de öğrencileri tek tek tebrik etti. 16 öğrenci hafızlık belgesini aldı İcazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenciye belgeleri takdim edilerek hafızlık süreçleri resmen taçlandırıldı. Programda büyük bir coşku ve gurur yaşandı. Merasime, İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, İl Müftü Yardımcısı Aziz Aktan, Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner, okul müdürleri, Kur’an kursu öğreticileri, öğrenci velileri ve öğrenciler katıldı.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz ve sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü. Kore Cumhuriyeti’nde geçen yıl sıkıyönetimin ilan edilmesine ilişkin Kurtulmuş, "Sizi bir kez daha tebrik etmek isterim. Güney Kore tarihi bakımından fevkalade önemli bir liderliğe imza attınız. Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz, sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Demokrasi dışı güçlerin milli iradeye müdahalesiyle çok kez karşılaşmış olan bir ülke olarak bu liderliğin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladıklarını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizler 75 yıllık çok partili siyasi hayatımızda beş kez darbeyle, bir kez de darbe teşebbüsüyle karşılaşmış olan bir milletiz. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Benzer bir durum bizde de gerçekleşti. 2016 yılının 15 Temmuz gecesinde FETÖ’cü terör çetesi Meclisi de kuşatarak, yukarıdan silahlarla bombalayarak milli iradeyi durdurmak istedi. Aynen sizin yaptığınız gibi o zamanki Meclis Başkanımızın riyasetinde milletvekili arkadaşlarımız bir araya gelerek bu demokrasi dışı saldırıya karşı yekvücut olarak mücadele etti ve milletimiz kazandı." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa bir zaman önce Kore Cumhuriyeti Devlet Başkanı Lee Jae Myung’ı Türkiye’de ağırladığını dile getiren Kurtulmuş, "Fevkalade güzel, üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Çok sayıda anlaşma karşılıklı olarak imzalandı. Şimdi bu anlaşmaların karşılıklı olarak meclislerimizden geçirilmesiyle ahdi zeminin sağlanması Türkiye-Güney Kore arasındaki ilişkilerin çok daha güçlenmesine vesile olacaktır" ifadesini kullandı. Hükümetler arasındaki bu iyi ilişkileri, parlamentolar tarafından da destekleme arzusunda olduklarını ifade eden Kurtulmuş, dostluk gruplarının, ihtisas gruplarının karşılıklı ziyaretlerinin ve özellikle uluslararası asamblelerdeki Türk ve Kore Cumhuriyeti heyetlerinin yakın çalışmasının iki parlamentoyu daha da yakınlaştıracağını vurguladı. Gelecek dönemde Asya’nın önemli güç merkezlerinden birisi olacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye olarak Asya ile ilişkilerimize önceki dönemlerden daha fazla önem atfediyoruz. Özellikle 2019’dan itibaren başlatılan ‘Yeniden Asya girişimi’yle Asya’daki bütün ülkelerle ilişkilerimizi çok daha ileri noktaya götürmek istiyoruz. Kaldı ki Güney Kore, Asya’daki bizim en önemli müttefiklerimizden birisidir. Hem tarihi ve kültürel yakınlığımız hem de Asya’daki ikinci ticaret ortağımız olması bakımından Güney Kore bizim için çok önemlidir. Aynı şekilde biz de kan kardeşi olarak Güney Kore için çok önemli olduğumuzu biliyoruz. Bu dostane ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak mümkündür" şeklinde konuştu. Türkiye’nin ve Kore Cumhuriyeti’nin dünya çapında fevkalade deneyimli şirketlerinin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Her iki ülkenin karşılıklı yatırımlarının artırılmasının ötesinde, özellikle Türkiye’nin etkisinin fevkalade büyük olduğu Orta Asya ve Afrika’da da Güney Kore ile müşterek iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. İki ülke arasındaki kapasite fevkalade önemli iş birliklerine de müsaittir. Özellikle bilim, teknoloji, inovasyon ve yüksek teknolojiler alanında iş birliği yapabilecek çok güçlü insan gücüne ve teknolojik altyapıya sahip olduğumuzu belirtmek isterim" diye konuştu. Filistin davası konusunda Kore Cumhuriyeti’nin tutumunu takdirle karşıladıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Filistin’in masum ve mazlum halkına karşı destek olunması, yardımların gönderilmesi ve onların içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması konusundaki tavrınızı olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Yine aynı şekilde Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana tavrınız da takdire şayandır. Ümit ederim ki bu doğru tavrımızı, doğru istikamette ilerleyen tavrınızı en kısa süre içerisinde Filistin devletini resmen tanıyarak olgunlaştırırsınız. En son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde 11 Batılı ülke Filistin’i tanıdı. Asya’nın büyük güçlerinden birisi olan Güney Kore’nin de tanınmasıyla birlikte çok güçlü bir destek verilmiş olur. Böylece Güney Kore olarak tarihin doğru tarafında durduğunuzu bütün dünyaya ilan etmiş olursunuz" Wonshik, iki ülke arasında tarihi bağların bulunduğuna işaret ederek, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin 20 binden fazla asker göndererek Kore Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ve demokrasisini korumaya yardım ettiğini söyledi. Wonshik, Ayla filminde olduğu gibi Türk askerlerinin sadece savaşmadığını, savaş yetimleri için Ankara Okulunu kurduğunu, yetimlere bakarak eğitimler verdiğini anlatarak, Kore Cumhuriyeti halkı olarak buna karşı minnettar olduklarını ifade etti. Wonshik, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sırasında Kore Cumhuriyeti hükümeti ve halkının da hızla yardıma koştuğunu dile getirdi. Geçen sene aralık ayında Kore Cumhuriyeti’nde sıkıyönetim ilan edildiğini ve halkın Meclise koştuğunu, milletvekillerinin hızla Meclise geldiğini anlatan Wonshik, anayasaya uygun bir şekilde bu sıkıyönetimi iptal etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görüşmede, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Kore Cumhuriyeti Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleri AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, AK Parti Karabük Milletvekili Cem Şahin, AK Parti Ankara Milletvekili Kurtcan Çelebi, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Murat Tamer yer aldı. Kurtulmuş ve Wonshik, daha sonra FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’teki alana karanfil bıraktı. TBMM Genel Kurul Salonu’nu ziyaret ederek milletvekillerini selamlayan Kurtulmuş ve Wonshik, bir süre Genel Kurul çalışmalarını takip etti.
Bartın Dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitimce ekonomiye etkileri anlatıldı Bartın Üniversitesinde (BARÜ) düzenlenen sempozyumda dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitim ve ekonomi üzerindeki çok boyutlu etkileri disiplinlerarası bakışla anlatıldı. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulu tarafından "Yeni Medya, Yeni Pazarlama: Dijital Çağın Dinamikleri" başlığıyla çevrim içi bir sempozyum düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya yaptı. Dijital çağda üniversitelerin rolünü Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Günümüz çağında yeni medya etkileşimin ve hızın merkezde olduğu yeni bir iletişim kültürüdür. Bu kültür düşünme biçimlerimizi, üretim anlayışımızı ve ekonomik ilişkilerimizi etkilemektedir. Bu noktada üniversitelerin temel sorumluluklarından biri de geçmişin birikimini dijital çağın gereklilikleriyle harmanlayabilen, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilen dijital yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmektir. Bu sempozyum öğrencilerimizin dijital dönüşümü akademik ve uygulamalı boyutlarıyla değerlendirmesine, güncel gelişmeleri alanın uzmanlarından takip etmesine ve üniversite-sektör-toplum etkileşiminin güçlenmesine önemli katkılar sunacaktır" dedi. Dijitalleşmenin medya, eğitim ve ekonomiye etkileri Sempozyumun oturum başkanlığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Barış Bulunmaz yaptı. Prof. Dr. Bulunmaz, "Dijital Medya ve Kültürel Dönüşüm" başlıklı değerlendirmesinde yeni medyayı ve gelişim sürecini anlatarak dijital platformların toplumsal değerler ve kültür üzerindeki dönüştürücü rolünü ele aldı. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulundan Doç. Dr. Yasemin Bilişli, "Yapay Zekâ Çağında Influencer Ekonomisi: Dijital Güvenin Anatomisi" başlıklı sunumunda influencer ekonomisinin evriminin yapay zekâ destekli içerik üretimiyle yaşadığı dönüşümü aktardı. Bağımsız araştırmacı Dr. Hakan Öngören, "Yeni Eğitim ve Dijital Vatandaşlık" başlığı altında dijitalleşen dünyada eğitim modellerinin değişimini, dijital vatandaşlık bilincini, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmenin rolünü anlattı. "Yapay Zekâ Pazarlaması" konusunda Iğdır Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Barış Armutcu, kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ve otomasyon uygulamalarının günümüz pazarlama anlayışını nasıl dönüştürdüğünü örneklerle açıkladı. Son olarak Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik ise "Dijital Dönüşüm Çağında Akıllı Lojistik ve Tedarik Zinciri: Yeni Medyanın Etkileri" başlıklı konuşmasında yeni medya ve dijital teknolojilerin lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde getirdiği yeniliklerin akıllı sistemlerde sunduğu katkılara dikkat çekti. Dijital çağın dinamiklerine ilişkin disiplinler arası bir bakış sunan sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
İstanbul Sedef Güler cinayeti davasında tutuklu sanık: "O anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım" Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü" dedi. Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran 2024 tarihinde denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer, müşteki abla Sevda Güler ve tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülüzar Sezer, "Bana atılan iftiraların hiçbirini kabul etmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" dedi. Müşteki abla Sevda Güler ise, "Ben ve kardeşim uyuşturucu kullanmadık" diye konuştu. "Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü. Tekrar cezaevine girmemek için böyle bir şey yaptım. O an için ne yapacağımı bilemedim ama maktule zarar vermek istemedim" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Fırat Baykara ise savunmasında, "Olayın en başından beri benim suçsuz olduğum belli. Sevda başından beri bir şeyleri gizliyor. Bu olayda en zayıf halka benim. Benim üstüme oynanmaya çalışılıyor. Ben Yavuz dahil olmak üzere dosyada adı geçen kimseyle telefon bağlantısı kurmadım. Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" diye konuştu. Müşteki anneden sanığa: Kızıma iftira atamazsın Sanık Fırat Baykara’nın savunması üzerine söz olan müşteki anne Sezer, "Çocuklarıma iftira atamazsın’ diyerek sanıklara tepki gösterdi. Bunun üzerine anne ve sanık Baykara arasında tartışma çıktı. Yaşanan gerginlik sonrası mahkeme duruşmaya ara verdi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği iddianamede ifade edildi. İddianamede, Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.