EĞİTİM - 06 Aralık 2018 Perşembe 17:59

Kiliste “Diriliş Çağrısı ve Sezai Karakoç” konferansı

A
A
A
Kiliste “Diriliş Çağrısı ve Sezai Karakoç” konferansı

Kilis 7 Aralık Üniversitesi Mühendislik-Mİmarlık Fakültesi Konferans Salonunda Kitap Beşiği ve Adem Toplulukları ile Mahmut Kaçarlar’ın girişimleriyle “Diriliş Çağrısı ve Sezai Karakoç” konulu bir konferans düzenlendi.

Kilis 7 Aralık Üniversitesi Mühendislik-Mİmarlık Fakültesi Konferans Salonunda Kitap Beşiği ve Adem Toplulukları ile Mahmut Kaçarlar’ın girişimleriyle “Diriliş Çağrısı ve Sezai Karakoç” konulu bir konferans düzenlendi.


Rektör Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun’un da hazır bulunduğu konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Eğitim-Bir-Sen Kilis Şube Başkanı Bekir Şen, Anadolu topraklarının yetiştirdiği büyük şair ve mütefekkir Sezai Karakoç’un insanları dolaylı veya dolaysız etkilediğini dile getirdi.


Konferansın konuşmacısı Şair Şaban Abak, sözlerine Karakoç’un çağdaşı olduğu genç nesillere anlatılmasının, “Fizik Ötesi Açısından Ufuklar”, “Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı” ve “Çıkış Yolu” adlı ciltli eserlerinin yine onlarca altı çizilerek anlaşılmasının önemini belirterek başladı.


Kendisinin “Yeni Başlayanlar İçin Sezai Karakoç” kılavuz kitabıyla başlanmasını önerdiği Karakoç’u okuma eyleminin, bireylerin kendilerini Diriliş eylemine tabî tutmak anlamına geleceğini belirten Abak, Ömer bin Abdülaziz’li İlk Dönem İslam Tarihi’nin, Sultan Melikşah’lı Büyük Selçuklu Tarihi’nin ve dahi Batı Tarihi’nin çok iyi bilinmesinin bu eylemin ön şartı olduğunu ekledi.


Karakoç’un İslam ülkelerinin bir milletdaşlık bağıyla İslam Milleti’ni bir bünyan-ı mersus (sağlam yapı) şeklinde kurmaları gerektiğini salık verdiğini hatırlatan Abak, M. İkbal ve M. Hamidullah gibi isimlerin eserlerinin yanında, Ana Britannica ansiklopedisinde “kendisini okumayanlar üzerinde de etkisi olan Türk şair” referansı verilen Karakoç’un eserlerinin de, tasarladığı İslam Ülkesi’nin farklı ırktan vatandaşlarınca okunması halinde her şeyin müspet anlamda değişebileceğini belirtti. Abak, aydın kimliğini takınan Karakoç’un güncel hadiseleri Diriliş mihengine vurarak, olabilecekleri tahmin edebildiğini ifade ettiği gibi sözlerini yine Sezai Karakoç’un Kur’an-ı Kerim emirlerinin hayata geçirilmesi anlamını verdiği İslam Medeniyeti kavramını vurgulayarak bitirdi.


Şaban Abak, konferansın ardından Sezai Karakoç’un arkadaşları Mehmet Ali Ander ve Mahmut Kaçarlar’la beraber katılımcılarla bir süre sohbet ettikten sonra Rektör Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun’u makamında ziyaret etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.