Kırıkkale Üniversitesi (KÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Murat Eke, 8.Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal`ın cesedinde yapılan otopsi ve diğer araştırmalarla ilgili açıklamalarda bulunarak, merhum Özal`ın aradan geçen 19 yıl olmasına rağmen yumuşak dokuları tamamen kaybetmiş dahi olsa kabrinin açılarak kalıntıların incelenmesi bile anlamlı bilgileri vereceğini söyledi.
Dokularda ve organlarda ölüme sebebiyet olacak toksik bir maddenin olması durumunda mezar toprağının da incelenmesi sonucunda bu bulgulara rastlanılabileceğini belirten Eke, ``Çürümeye rağmen eğer vücut tamamen yumuşak dokuları kaybetmiş dahi olsaydı yapılacak bu şekilde bir kabrin açılarak kalıntıların incelenmesi bile bize son derece anlamlı sonuçlar verecekti. Burada neyi bulacaktık? Kemikleri bulacaktık, saçları bulacaktık ve çok önemli bir şey var. Çürüyen ceset bir şekilde mezar toprağına geçmiş olacaktı. Eğer biz dokularda ve organlarda ölüme sebep olabilecek bir toksik madde varsa yine bunu mezar toprağını incelemek suretiyle bu toksik maddenin kalıntılarını biz mezar toprağında bulabilecektik. Dolayısıyla bugün atılan adım kabrin açılarak bu şekilde ölümden yıllar geçmiş olmasına rağmen bir incelemenin yapılmış olması toplumda bugün var olan bazı şüphelerin ortadan kaldırılması bakımından son derece anlamlıdır. Toplumu derinden etkileyen pek çok hadise var. Bu türlü olguların geriye dönük olarak incelenmesi de bu olaydan sonra söz konusu olabilir ve yine toplumsal barışın sağlanması bakımından son derece anlamlı olacaktır" dedi.
``OTOPSİ, ÖLÜMÜN HANGİ KOŞULLARDA GERÇEKLEŞTİĞİNİ ORTAYA ÇIKARTIR``
Otopsinin ölüm nedeninin ortaya çıkartılması için yapıldığını ifade eden KÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Murat Eke, ``Otopsinin en temel amacı neyin olduğunu ortaya çıkartması yanında neyin olmadığını da ortaya koyar. Ölüm nedeni bazı durumlarda aşikar olabilir. Ancak eğer siz bu durumda ölüm nedeni aşikar diye otopsi yapmayacak olursanız nelerin yapılmamış olduğunu atlayabilirsiniz. Otopsi, ölümün hangi koşullarda gerçekleştiğini ortaya çıkartır ve faile ulaşmak için gerekli bazı delilleri de otopsi esnasında elde edebilirsiniz`` diye konuştu.
"Doğal şartlarda defnedilen her ceset 5 yıl içinde çürür" diyen Eke, ``Ancak çürümenin bazı istisnai durumları vardır. Yumuşak dokuların çürüyerek ortadan kalkmasına etki eden bazı faktörler var. Bunlar özellikle bakteriler ve canlı etkenler, cesedin gömüldüğü ortamın yapısıyla ilgili özellikler, cesede ait bazı özellikler bu çürümeye etki eden faktörler olarak karşımıza çıkar. Canlı etkenler ve cesede ait özellikler ve toprağın yapısı bu çürümeyi uzatabilir. Hatta bazı durumlarda engelleyebilir. Bunlardan biri mumyalaşma dediğimiz bir durum. Ceset hızla su kaybederek kurur. Uzun yıllar hatta cesedin harici muayenesinde kimliğini tespit etmemize yarayacak kadar ileri derecede çürümemiş olarak karşımıza çıkabilir. Bir başkası da sabunlaşmadır. Bu genellikle şişman kişilerde çürümenin başlamasından bir süre sonra kişinin eğer su içinde ya da toprakta havayla temasını keserseniz buradaki yağların çürümesine bağlı olarak sabunlar meydana gelir ve cesedin çürümesi gecikmiş olur. Bu lokal olabileceği gibi genel bir sabunlaşma hali de söz konusu olabilir. Genellikle mezarlıklar seçilirken suyu tutmayan dolayısıyla çürümeyi mümkün kılan topraklar seçilir. Ancak burada istisnai bir durum söz konusu olabilir ve rahmetli Cumhurbaşkanımız merhum Özal`da olduğu gibi ceset çürümeden kısmen de olsa varlığını muhafaza edebilir`` şeklinde konuştu.
Eke, ``Cesetten bazı örnekler alınır. Bu örnekler iki şekilde değerlendirilir. Birincisi toksikolojik analiz yapılır. Toksikoljik analiz dediğimiz vücuda giren zehirlerin doku ve hücrelerde kendilerinin ya da metabolitlerinin yani bozulmaları nedeniyle vücutta sarf edilmeleri sonucunda kalan kalıntılarının incelenmesidir. Ya da yine bu dokulardan aldığımız örneklerin patoloji laboratuvarlarında preparat haline getirilip özel yöntemlerle boyanarak bu dokularda oluşabilecek değişiklikler mikroskop ortamında incelenir. Anladığımız kadarıyla merhum Cumhurbaşkanımızın naaşında bu tür inceleme yapılmasına elverişli olduğunu anlıyoruz. Çok anlamlı bulgular elde edilebilir`` dedi.
``ADLİ TIP`TAKİ UZMANLAR İŞİNİN EHLİ İNSANLAR``
Adli Tıp Kurumu`nun güvenilmesi gereken bir kurum olduğunu kaydeden Eke, ``Adli Tıp Kurumu Türkiye`nin köklü kurumlarından bir tanesi. Orada yetişen uzmanlar konularının ehli olan insanlar. Uzun eğitimler sonucunda bu işleri yapıyorlar. Yine Adli Tıp Kurumu`nun yurt dışında bu işi yapan benzer kuruluşlarla akredite olan bir kurum. Dolayısıyla itimat edilecek, güvenilecek bir kurum. Ancak hangi zehirleri arayıp aramadıklarını bilmiyorum. Biz, standart otopside aldığımız örneklerde sistematik toksikolojik analiz yaparız ve bazı zehirleri ararız. Sistematik toksikolojik analizde aranan zehirlerin bulunduğunu ya da bulunmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla bizim aramadığımız bir toksik madde her durumda söz konusu olabilir`` şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı ya da bir Başbakan`ın vefat etmeleri halinde otopsi zorunluluğunun olmamasının eksiklik olduğunu ifade eden Eken, ``Bu konuda hazırlanmış bir yönetmelik yok. Yasa var ancak bu yasanın altında her türlü cinayet, kaza ve intihar şüphesi olan durumlarda otopsi yapılıyor. Bu tür uygulamalar yasal mercilerin denetiminde yapılıyor. Ancak dünde ve hali hazır bugün de maalesef hangi düzeyde kamu görevlisine görevi başında vefatı halinde otopsi yapılacağına dair maalesef bir yasal düzenleme yok. Bu bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor`` dedi.








