YEREL HABERLER - 14 Nisan 2014 Pazartesi 12:42

Ak Parti Konya İl Başkanlığı Seçim Sürecini Değerlendirdi

A
A
A
Ak Parti Konya İl Başkanlığı Seçim Sürecini Değerlendirdi

AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, Konya Büyükşehir belediye Başkanı Tahir Akyürek, 26 ilçe belediye başkanı ve basın yayın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelerek seçim sürecini değerlendirdi.
Bera Otel’de düzenlenen toplantıda konuşan AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, çok önemli gördükleri Mahalli İdareler Seçimi’ni geride bıraktıklarını belirterek, “Özellikle 17 Aralık’tan sonra 30 Mart’ın önemi bir kat daha artmış oldu. Bunun en önemli delili de aslında milletimizin 30 Mart günü sandığa gösterdiği ilgidir. 30 Mart’ta sandığa gitme oranı yüzde 90’ın üzerinde oldu ve sanıyorum bu güne kadarki en yüksek oranlı katılım oldu” diye konuştu.
KONYA’DA 1 MİLYON 265 BİN 224 KİŞİ SANDIĞA GİTTİ
Konya’da 1 milyon 402 bin 283 seçmenin bulunduğunu hatırlatan Başkan Sorgun, sandığa giden Konyalı sayısının ise 1 milyon 265 bin 224 olduğunu ifade ederek, “5 bin 108 sandıkta oyunu kullanan seçmenin 1 milyon 206 bin 372 oyu geçerli sayıldı. Geçersiz oy sayısı ise 58 bin 852, oran olarak yüzde 4,65’e denk geliyor. Resmi seçim sonuçlarına göre Konya’da AK Parti 775 bin 96 oy ile yüzde 64,25, MHP 222 bin 661 oy ile yüzde 18,46, SP 90 bin 139 oy ile 7,47, CHP 69 bin 272 oy ile 5,74, BDP 23 bin 472 oy ile yüzde 1,95 oy oranıyla bu seçimi tamamladı” dedi.
30 Mart seçimlerinde belde bazında oylarını artırdıklarını vurgulayan Sorgun, 2009 Yerel Seçimleri’nde yüzde 45,7 olan belde oylarının, 2014 Yerel Seçimleri’nde yüzde 51,5’e yükseldiğini söyledi. İlçe, belde ve köylerde en yüksek ve en düşük oy oranlarını da açıklayan Başkan Sorgun, 30 Mart’ta ilçeler bazında en yüksek oyu 77,40 ile Karatay, en düşük oyu ise yüzde 46,77 ile Ereğli ilçesinin aldığını kaydetti. Beldeler bazında ise en yüksek oyu, 329 geçerli oyun 207’sini AK Parti’ye veren Meram ilçesine bağlı Sefaköy beldesi yüzde 90,8 ile, en düşük oyu ise 759 geçerli oyun 125’ini AK Parti’ye veren Kuşçalı beldesi yüzde 16,4 ile destek vermiş oldu. Köyler bazında ise, en yüksek oyu Meram ilçesine bağlı Çukurçimen köyü 263 geçerli oyun 257’sini AK Parti’ye vererek yüzde 97,7 oy oranı ile, en düşük oyu da Ereğli ilçesine bağlı Özgürler köyü, 440 geçerli oyun yalnızca 5’ini AK Parti’ye vererek yüzde 1,1 oy oranı ile destek vermiş oldu.
“SANDIKTAN ÇIKAN SONUCA SAYGI DUYDUK”
30 Mart’ta temel hedeflerinin 32 belediyenin tamamını almak ve bu bağlamda “Birlikte Konyayız” sloganı ile hareket ettiklerini anlatan Sorgun, “Tüm ilçeler için ayrı ayrı çalışmalar ve stratejiler belirledik. Bu noktada da başarılı çalışmalara imza attığımızı düşünüyorum. Tabii 30 Mart günü de sandıktan çıkan sonuca da hepimiz saygı duyduk. Zira bu milletimizin kararıydı” şeklinde konuştu.
30 Mart seçimlerine kaybedilen 5 ilçenin muhasebesini kendi aralarında yaptıklarını da dile getiren Başkan Sorgun, “Neden kaybettik, nerede hata yaptık her yönü ile ve etraflıca ele alınacak, bu konuda ne gerekiyorsa yapılacak. Biz bu konuda kabahati kendimizde görürüz. Ancak maalesef muhalefet aynı muhasebeyi yapamıyor. Zira muhalefet kaybettiği yerlerde sorumluluğu kendi üzerinden atıyor ve ‘Onlar, vatandaşı kömür-makarna ile kandırdı’ diyor. Bunu söyleyenler bu milleti tanımıyor. Dahası, muhalefet bu tür saçmalıklarla milletin zekası ve kararı ile adeta alay ediyor. Bunu söyleyenler bu milleti tanımıyor. Dahası muhalefet bu tür saçmalıklarla milletin zekası ve kararı ile adeta alay ediyor” ifadelerini kullandı.
CHP’NİN SUÇ DUYURUSU
CHP’nin 28 Mart’ta Konya’da düzenlenen mitingde “Görevi kötüye kullanmak” gerekçesiyle bulunduğu suç duyurusuna da değinen Sorgun, “CHP’nin iddiasına göre 28 Mart’taki mitingimizde 15 ile 18 yaş arasında çocuklara pankart ve afiş taşıtmışız. Bir kere CHP şunu çok iyi bilmelidir ki, hiç kimse zorla hiçbir yere götürülmemiştir, götürülemez de. Onlar, özgür iradeleri ile gönül verdikleri Başbakanlarına sahip çıkmışlardır. Ancak bu mesnetsiz iddialarda bulunan CHP, Gezi Olayları’nda etrafı yakan yıkan, polise taş atan, banka ve dükkanları yağmalayan küçük yaştaki çocukları zorla o meydanlara kim veya kimler getirdi önce buna yanıt versin. Suç duyurusunda AK Parti’nin toplumda ayrışmaya yol açtığını iddia eden CHP, bu ülkenin daha ileriye gitmesi, kitleleri birleştirici ne gibi bir çabası olmuştur önce bunun cevabını versin” dedi.
KAYBEDİLEN İLÇELER
30 Mart seçimlerinde Akören ilçesini 41, Doğanhisar’ı 101, Halkapınar’ı 134, Emirgazi’yi 274 ve Tuzlukçu’yu 33 oy ile kaybettiklerini belirten Sorgun, toplam 46 bin 107 oy nüfusu olan kaybedilen 5 ilçede yalnızca 441 oy daha alabilmeleri durumunda, seçimler öncesinde İl Teşkilatı olarak ortaya koydukları 32’de 32 hedeflerini gerçekleştirmiş olacaklarını da aktardı.
30 Mart Seçimleri neticesinde ortaya çıkan Belediye Meclis Üyelikleri dağılımları hakkında da bilgi veren Sorgun, seçim sonuçları ile 545 belediye meclis üyesi seçilmiş olduğunu ifade etti. Buna göre partilere göre meclis üyeliklerinin dağılımı şöyle: “AK Parti 392 (83’ü Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi), MHP 107 (12’si Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi), CHP 15 (1’i Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi), SP 15 (Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Yok), BDP 14 (3’ü Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi) ve DP 2 (Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Yok).
“KİRLİ TUZAK VE OPERASYONLAR TERS TEPTİ”
Yeni dönem ile birlikte ilk defa bütün il sınırının Büyükşehir sınırı, belde ve köylerin ise mahalle olduğunu dile getiren Sorun, “Halkımız da bu sistemi kavradı ve 30 Mart’taki desteği ile onaylamış oldu. Muhalefetin ‘Hizmet edemezler, bu sistem uygulanamaz’ gibi tavırları da milletimiz tarafından reddedildi. Örgütlü oldukları için sesi çıkanların, tapecilerin, şantajcıların, montajcıların, kayıt dışı siyaset yapmak isteyenlerin, merdiven altı siyaset yapmak isteyenlerin, seçime girmeden ve parti kurmadan iktidar olmak isteyenlerin halkta bir karşılığı olmadığı görüldü. Nasreddin Hoca’nın bir fıkrası var, ‘Eğer muhalefete verilen oylar sizin ise muhalefetin oyu nerede; yok oylar, söz konusu partilerin ise sizin oylar nerede? Şu bir kez daha ortaya çıktı ki millet, kimin daha çok bayrak, poster veya afiş açtığına değil, kimin daha çok hizmet ettiğine bakarak oy verdi. Hatta o kadar ileri giden patiler oldu ki, bizim bayraklarımızı kesecek kadar, MOBESE kameranı kapatacak kadar da işi abartıp ileri gittiler. Biz, ‘Bu bir hizmet yarışıdır’ dedikçe onlar bayrak asma yarışı anladılar. Ama onlar şimdi yoklar. Ne de güzel söylemiş Yunus Emre; ‘Eğer bir dervişlik olsaydı bir taş ile hırka, ben dahi alırdım otuza kırka’. Millet, yolsuzluk ve rüşvet isnatlarının arkasına saklanarak milli iradeye ipotek konulması tezgahına ‘Hayır’ dedi. Milleti tanımadıkları için milletin ferasetini ve basiretini hesap edemediler. Millet, kendi oyuna sahip çıkarak kendine tezgahlanan oyuna gelmedi. ‘Bizim için önemsiz hiçbir yer yoktur’ dedik. Hiçbir yere küçük, büyük, uzak, yakın ayrımı yapmadan 31 ilçede mitingler yaptık. Konya, şehir tarihinin gördüğü en büyük mitingi 28 Mart’ta AK Parti yaptık. Bütün köylerimizi milletvekillerimizle ziyaret ettik. Büyükşehir Başkanımız Sayın Tahir Akyürek 168 beldeyi tek tek ziyaret etti. Her bölgede yeni Büyükşehir Sistemini anlatan çalıştaylar yaptık. Yeni oy kullanacak 97 bin gencimize Sayın Başbakanımızın mektubunu ulaştırdık. Hiçbir yeri garanti görmedik. ‘Çalışarak kazanılmayacak, ihmal edilerek kaybedilmeyecek hiçbir şey yoktur’ prensibi ile çalıştık" diye konuştu.
Türkiye’de oyun tezgahlayanlar, kirli hesap içine girenlerin her zaman kaybettiğini, kazananın ise hep milletin olduğunu belirten Sorgun, “Şimdi bir kez daha ‘Hizmet Zamanı’ diyoruz. 11 milletvekilimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tahir Akyürek ile 26 belediye başkanımız ve 392 belediye meclis üyemizle milletimizin hizmetinizdeyiz. Yeni dönem ile birlikte Büyükşehir Sistemi, Konya’nın dört bir yanına daha kaliteli, daha hızlı ve o yöreye has özellikleri içinde barındırarak hizmet hedefliyor. Dolayısıyla AK Parti kadroları, kendisine oy versin veya vermesin her bireyi eşit sayarak hizmet edecektir. Bundan kimsenin en ufak şüphesi olmasın” şeklinde konuştu.
“AK PARTİ TEŞKİLATLARI BAŞBAKANIN ARKASINDADIR”
Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, Başbakanın 26 Nisan tarihinde Konya’da yapacağı mitinge Cumhurbaşkanı adayı olarak mı yoksa Genel Başkan olarak karşılanacağı sorusu üzerine, “Biz Genel Başkanımız, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılayacağız. O arzu ederse Cumhurbaşkanı adayı da olur. Teşkilatlar Sayın Başbakan’ımızın arkasındadır. İster Cumhurbaşkanı adayı olsun ister Başbakan olsun ne olursa olsun gerçekten teşkilatlarımızla, Konyalılar Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasındadır. Onun makam ve mevkiine bakmaksızın arkasındadır. O bakımdan daha sonrası için bugünden bir şey söyleyemeyiz. Ama biz onun arkasındayız ve onu coşkuyla karşılayacağız” dedi.
Öte yandan, Başkan Sorgun, 28 Mart'ta rahatsızlığı nedeniyle Konya Mitingi'ne katılamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 26 Nisan Cumartesi saat 14:00'te Konya'da halka hitap edeceğini sözlerine ekledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni anayasa vurgusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Mevcut anayasanın yeni Türkiye’yi taşıması mümkün değil. 85 milyon olarak yeni yüzyılda, yeni anayasa ülküsünü gerçeğe dönüştürmemiz gerektiğine inanıyorum.Türk demokrasisi, yeni ve sivil bir anayasayı ülkemize kazandırarak darbe geleneği ile hesaplaşmasını tamamlamalıdır” dedi. Erdoğan ayrıca, İran için 1 günlük milli yas ilan edildiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayan Erdoğan, Milli Mücadele’de şehit düşenler başta olmak üzere yaklaşık bin yıldır vatan topraklarının müdafaası ve muhafazası uğrunda can veren bütün kahramanlara rahmet diledi. Hayatta olan gazilere sağlık ve afiyet temennisinde bulunan Erdoğan, istikbalin teminatı gençler için gece gündüz demeden koşturduklarını belirterek, son Kabine toplantısından bu yana gerçekleştirdikleri çalışma takvimlerinin yoğun olduğunu ifade etti. Komşu ülkelerden hükümet ve devlet başkanlarını Türkiye’de ağırladıklarını hatırlatan Erdoğan, Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın ziyareti ile iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 60. yıl dönümünün manasına uygun şekilde idrak edildiğini söyledi. Erdoğan, es-Sabah’ın Arap dünyasından sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapmasının iki ülke ilişkilerine verilen önemi gösterdiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, imzalanan 6 yeni anlaşma ile Kuveyt ile işbirliğini bir adım öteye taşıdıklarını, ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarmak istediklerini hatırlattı. Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov’u kabulüne de değinen Erdoğan, tek millet iki devlet şiarıyla hareket edilen Azerbaycan’a Türkiye’nin desteğini ifade ettiklerini, Azerbaycanlıların Kahramanmaraş’ta inşa ettirdiği deprem konutlarının yapımının devam ettiğini aktardı. Erdoğan, bu konutlara iki ülke arasındaki sarsılmaz kardeşlik bağının bir sembolü olarak baktıklarını dile getirdi. Azerbaycan’ın Karabağ zaferi sonrasında Ermenistan’la yürüttüğü barış görüşmelerini yakından takip ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son olarak 30 yıldır işgal altında bulunan 4 köyün Azerbaycan’a iadesi konusunda mutabakata varılmasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Güney Kafkasya’da yakalanan tarihi fırsatın ziyan edilmemesi gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Azerbaycanlı kardeşlerimiz, barış isteyen taraf olduklarını bugüne kadar defalarca gösterdiler. Aynı uzlaşmacı tavrı Ermenistan yönetiminden de bekliyoruz. Bölgemizin istikrarsızlığından beslenen yabancı güçlerin kışkırtmalarına prim verilmemeli, oyunlarına gelinmemelidir” dedi. Türkiye olarak kalıcı barışa ulaşılması için her türlü çabayı göstereceklerini vurgulayan Erdoğan, Danıştay’ın 156. kuruluş yıl dönümünde Danıştay mensupları ve idari yargı camiasıyla bir araya geldiklerini belirterek, ”Adliyenin kapısını adaletin kapısı haline dönüştürmek için son 21 yılda pek çok adım attık. Hükümetlerimiz döneminde milletimizin takdiriyle gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri, mevcut Anayasa’nın artık kangrene dönüşmüş sorunlarını giderdi. Yamalı bohçaya dönüşen 1982 Anayasası’yla ağır aksak bugünlere kadar gelebildik. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü üzülerek ifade ediyorum, darbe anayasasıyla karşıladık ve geçirdik. Bunu, Türk siyaseti adına bir eksiklik olarak gördüğümü daha önce de dile getirdim. Ne yaparsak yapalım, Anayasa’ya darbecilerin zerk ettiği vesayetçi ruhu ortadan kaldıramadık. Karşımızda insicamı bozulmuş, bütünlüğü kaybolmuş, ileri demokrasi ve radikal vesayetin izlerini aynı anda taşıyan bir anayasa bulunuyor. Bu hakikati sadece biz değil, hukukçular da sık sık ifade ediyor” değerlendirmesini yaptı. Gelinen aşamada mevcut Anayasa’nın yeni Türkiye’yi taşımasının mümkün olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Muhalif, muvafık, fark etmeksizin 85 milyon olarak yeni yüzyılda yeni anayasa ülküsünü gerçeğe dönüştürmemiz gerektiğine inanıyorum. Biz bunu kendimiz için istemiyoruz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var, milletimizin buna ihtiyacı var. Gelecek nesiller özgürlükçü bir anayasayla yönetilmeyi hak etmektedir. Siyaset kurumu, sivil anayasa yapabilecek kudrete, toplumsal teslimiyete ve temsiliyete, olgunluğa sahiptir. Türk demokrasisi yeni ve sivil bir anayasayı ülkemize kazandırarak darbe geleneğiyle hesaplaşmasını tamamlamalıdır” açıklamasını yaptı. Danıştay programı ve ardından Meclis grup toplantılarında yeni anayasaya dair perspektiflerini ortaya koyduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasanın sadece siyasetin konusu da olmadığını kaydetti. Sivil toplumun, akademinin, baroların, gazetecilerin ve darbelerin mağdur ettiği tüm kesimlerin de süreci sahiplenmesini arzu ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ülkemizin ve milletimizin müreffeh geleceği için konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi. ”Bayraktar Akıncı TİHA, İranlı kardeşlerimizin talebi üzerine arama kurtarma çalışmalarında aktif görev üstlendi” Türkiye’nin 2002’de yüzde 80 oranında dışa bağımlıyken, bugün savunma ihtiyaçlarının neredeyse tamamını yerli ve milli imkanlarla karşıladığını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin dost ve kardeş ülkelerin taleplerini de tedarik etmeye başladığının altını çizdi. 10 sene önce 1,2 milyar dolar olan savunma ihracatının 4,5 kat artışla 2023 yılında 5,5 milyar dolara yükseldiğini, geçen sene 185 ülkeye 230 çeşit savunma sanayi ürünü ihraç edildiğini bildiren Erdoğan, “TB2, Akıncı, Anka ve Aksungur silahlı insansız hava araçlarımız ile SİHA teknolojisinde dünyada ilk üç ülke arasındayız. Şu an Afrika’dan Avrupa’ya 50’den fazla ülke Türk şirketlerinin ürettiği insansız hava araçlarını kullanıyor. İnsansız hava araçları sadece askeri alanda değil, tabii afetlerde, arama kurtarma faaliyetlerinde de kritik rol oynuyor. Manavgat’taki orman yangınından 6 Şubat depremlerine kadar pek çok afette İHA’ların ne kadar büyük bir imkan olduğunu bizzat tecrübe ettik” dedi. İran Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindeki heyetin vefat ettiği helikopter kazasında İHA’ların öneminin bir kez daha ortaya çıktığını söyleyen Erdoğan, ”Bayraktar Akıncı TİHA, İranlı kardeşlerimizin talebi üzerine arama kurtarma çalışmalarında aktif görev üstlendi” diye konuştu. Akıncı’nın zorlu hava şartlarına rağmen bölgede 7,5 saat arama tarama faaliyeti yaparak toplam 2 bin 100 kilometrelik uçuş gerçekleştirdiğini ifade eden Erdoğan, "Görevini başarıyla tamamladıktan sonra da ülkemize döndü” diye konuştu. Savunma sanayiinin Türkiye’deki belli çevreler tarafından sık sık hedefe konulduğunu belirten Erdoğan, tüm itibar suikastlerine rağmen özveriyle çalışan savunma şirketlerine teşekkürlerini ileterek, bugün savunma sanayiinde 3 bin 500’den fazla firmanın 80 bini aşkın personeliyle Türkiye için çalışmaya devam ettiğini bildirdi. 7-18 Mayıs tarihleri arasında icra edilen Deniz Kurdu-2 Tatbikatı’nda Türkiye’nin savunma kabiliyetini bir kez daha izleme fırsatı bulduklarını aktaran Erdoğan, ”Silahlı Kuvvetlerimiz karada, denizde ve havada vatanımızın güvenliğinin teminatı olmayı sürdürüyor. Donanmamız, mavi vatanın savunmasının yanı sıra dünya denizlerinde bayrağımızı dalgalandırarak küresel barış ve istikrara da katkı sunuyor. Tatbikatın planlanması ve icrasında emeği geçen tüm komutanlarımızı ve askerlerimizi tebrik ediyorum. Rabbim, Mehmetçiklerimizi her zaman ve her yerde muhafaza ve muzaffer eylesin diyorum” diye konuştu. “Üçüncü tarafların müdahalesine gerek duymadan komşuluk hukuku çerçevesinde Yunanistan’la temaslarımızın artmasından memnunuz" Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaretin ilişkilerde yeni sayfa açma iradesinin en son göstergesi olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: “Üçüncü tarafların müdahalesine gerek duymadan komşuluk hukuku çerçevesinde Yunanistan’la temaslarımızın artmasından memnunuz. Elbette birkaç görüşmeyle her sorunu çözecek değiliz. Ama ortak menfaat olduğu hususlarda uzlaşma zemini aramaktan da imtina etmeyeceğiz. Bunun sabır ve dirayet gerektiren bir süreç olduğunun bilincindeyiz. Sayın Miçitakis’isin de bizimle aynı hissiyatı paylaştığını görüyoruz. Risklerin farkında olarak inşallah süreci kararlılıkla ilerleteceğiz. Yunanistan’la kısa sürede katettiğimiz mesafe bölgemizdeki diğer ülkeler için de örnek teşkil etmelidir. Türkiye uzatılan hiçbir eli havada bırakmaz, bırakmayacaktır. Karşılıklı saygı ve anlayış temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Bir diğer komşumuz Gürcistan’la iş birliğimizi geliştirme irademizi de sayın başbakanın ve heyetinin ziyaretinde bir kez daha ortaya koyduk. Organize suç ve FETÖ’yle mücadelede Gürcistan’ın bundan sonra daha fazla desteğini almayı ümit ediyoruz. Sayın başbakanın da bizimle hemfikir olduğunu görmek bizim için son derece anlamlıydı.” "Ziraat Bankamızın tarım sektörüne sağlayacağı yeni kredi tutarlarının hayırlı olmasını diliyorum" 15 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Ankara’da ziraat odaları ve kooperatiflerin temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, ertesi gün 80’inci genel kurulu münasebetiyle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyeleriyle bir arada olduklarını söyledi. Erdoğan, ”21. yüzyılın ahileri olan kardeşlerime Türkiye ekonomisine yaptıkları katkılar için teşekkür ediyorum. Cuma günü açıkladığımız Ziraat Bankamızın tarım sektörüne sağlayacağı yeni kredi tutarlarının hayırlı olmasını diliyorum. Kim ne derse desin biz çiftçimizin, üreticimizin alın teriyle topraklarımızı bereketlendiren tarım emekçilerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz” dedi. "Nüfus, millet olarak en büyük gücümüzdür ve bunu korumak zorundayız" Ailenin önemine ve aileyi tehdit eden unsurlara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ne mutlu bizlere ki aileye değer veren, aile yaşantısını önemseyen, aileyi mukaddes sayan bir kültüre, böyle bir köklü geleneğe sahibiz. İnancımızın aileye atfettiği önem, anayasamızın 41. maddesinde de yerini almıştır. Aile, Türk toplumunun temelidir tespitini yapan anayasamız devletin aileyi koruma görevlerini tek tek sıralamıştır. Alkol, içki, uyuşturucu gibi doğrudan insan sağlığını ve aileyi tehdit eden belalarla mücadeleden anne ve çocukların korunmasına kadar geniş bir yelpazede devletin sorumlulukları ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir. Ailelerimizin, aile yapımızın, aile değerlerimizin muhafazası bizim için vazgeçilmezdir. Aile, kültür emperyalizmine karşı en sağlam kalemizdir. Fakat son yıllarda aileye yönelik tehditlerin giderek arttığını müşahede ediyoruz. Kitle iletişim araçlarının ailevi değerleri gözardı eden yayınları, ahlaki ve kültürel yozlaşma sürecini beraberinde getiriyor. Küreselleşmeyle birlikte çeşitlenen arızi durumlar, toplumun çekirdeği olan aileyi pek çok riskle yüz yüze bırakıyor. Dünyanın birçok bölgesinde artık toplumlar yaşlanıyor. Yalnız yaşamayı tercih eden birey sayısı ve boşanma oranları artarken, evlilik oranları, buna bağlı olarak hane başına düşen çocuk sayısı azalıyor. Çocuk sahibi olmak, aileler için sürekli ertelenen bir durum haline geldi. Evlilikler ve doğurganlık hızı azalırken, tek ebeveynli ya da parçalanmış ailelerin sayısı günden güne çoğalıyor. Aile sıcaklığı tatmak, ailenin koruyucu şemsiyesi altında büyümek daha da zorlaşıyor. Bu küresel trendden maalesef biz de olumsuz etkileniyoruz. Bunu geçtiğimiz hafta açıklanan TÜİK verilerinde bir kez daha gördük. Türkiye İstatistik Kurumunun 2023 yılı doğum istatistikleri endişe vericidir. Buna göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı 2023 yılında 1,51’e gerilemiştir” diye konuştu. Türkiye’de nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altında olunduğunu söyleyen Erdoğan, ”Bunu açık söylüyorum. Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir. Mevcut durum ülkemiz için tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır. Biz bu tabloyu gördüğümüz için biliyorsunuz sürekli 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyoruz. Tavsiyemiz pek çok kez eleştiriye uğradı. Maalesef zaman öngörülerimizde bizi haklı çıkardı. En az 3 çocuk çağrımızın önemi bugün daha iyi anlaşılıyor. Şunu bir defa idrak etmemiz gerekiyor. Nüfus, millet olarak en büyük gücümüzdür ve bunu korumak zorundayız. Önümüzdeki dönemde inşallah bu konuda daha kararlı olacağız. Sadece boşanma ve evlilikten uzaklaşma değil, küresel cinsiyetsizleştirme projeleri de aileyi tehdit ediyor. Çok uluslu şirketler, kurumlar ve belli başlı devletler cinsiyetsizleştirme projelerini alenen destekliyor. Bu akımları fonlayanların amacının hak ve özgürlük olmadığını biliyoruz. Sapkın akımların meşrulaştırılmasına itiraz etmenin siyasi ve ekonomik maliyeti giderek yükseliyor. Küresel dayatmanın en bariz olduğu alanların başında cinsiyetsizleştirme politikaları geliyor. Bunun dünyada nasıl vahim boyutlara ulaştığına önceki hafta düzenlenen Eurovision yarışmasında bir kez daha şahit olduk. Özgürlük maskesi altında rol model olarak gençlere takdim edilen tuhaf tiplerin toplumsal yozlaşmanın Truva atları olduğu açıktır. Bu tür uluslararası etkinliklerde giyimiyle, tavrıyla, sözleriyle normal bir insana rastlamak neredeyse imkansız hale geldi” değerlendirmesini yaptı. "Belediyelerin görevi kamusal alanda içkiyi özendirici işler yapmak değil, insanları alkol belasından uzak tutmaya çalışmak olmalıdır" Bunun bilinçli bir politika olduğunun artık herkes tarafından kabul edildiğini aktaran Erdoğan, Türkiye’yi son 12 yıldır bu kepazelikten uzakta tutarak ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi daha iyi kavrıyoruz. Biz aynı çizgide kalmaya devam edeceğiz. Burada dikkatlerimizden kaçmayan bir hususu da dile getirmek isterim. Ülkemizde 31 Mart seçimleriyle el değiştiren bazı yerel yönetimlerin ilk icraatlarından biri görüyoruz ki içki tüketimin yaygınlaştırılması oluyor. Milletin onca derdi, beklentisi ve talebi varken bu politikaları düşündürücü olduğu kadar kaygı verici buluyorum. Kimse kusura bakmasın belediyelerin görevi kamusal alanda içkiyi özendirici işler yapmak, gazetecileri özel uçaklar tutup şarap festivallerine götürmek değil, insanları alkol belasından uzak tutmaya çalışmak olmalıdır. Biz bunların hiçbirini masum adımlar olarak değerlendirmiyoruz. Aile müessesesiyle bireyin ruh ve vücut sağlığını tehdit eden her türlü politikanın karşısındayız. Nesli ifsat edici girişimlere de müsamahayla yaklaşmayacağız. Güçlü aile yapısının tesisi için üzerimize düşen her görevi sorumluluk bilinciyle adım adım, fert fert planlayarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü vesilesiyle yayınladığımız ailenin korunması ve güçlendirilmesi vizyon belgesi ve eylem planı bu hassasiyetimizin yeni bir sembolüdür” dedi. "İnşallah 2025 yılının son aylarına doğru bütün hak sahiplerine konut ve iş yerlerini teslim etmiş olacağız" Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nın hazırlık sürecinde tüm paydaşların katkısını almaya gayret ettiklerini söyleyen Erdoğan, ” Eylem planımızda beş stratejik amaç belirledik. Bu stratejik hedeflere ulaşmak için eylem planında yer alan 100 faaliyetin yakından takipçisi olacağız” diye konuştu. Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nın tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesi noktasında tüm kurumların gerekli katkıyı yapmalarını beklediğini dile getiren Erdoğan şunları kaydetti: “Asrın felaketi olan 6 Şubat depremlerinde 680 bini konut, 170 bini iş yeri olmak üzere toplam 850 bin bağımsız bölüm kullanılamaz hale gelmiştir. Deprem bölgesinin yeniden imarı için 2024 yılı bütçesinden 1 trilyon liranın üzerinde kaynak aktardık. Geçtiğimiz sene de aşağı yukarı aynı tutarda bir harcama yapmıştık. Depremzedelerimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için canla başla çalışıyoruz. Deprem bölgesinde yürütülen faaliyetleri çok yakından takip ediyorum. Bugünkü kabine toplantımızda Çevre ve Şehircilik Bakanımızın bölgedeki son duruma dair kapsamlı sunumunu dinledik. Çalışmaların hızlandırılması noktasında gerekli talimatlarımızı verdik. Yaz aylarıyla birlikte inşallah inşaatlar daha seri bir şekilde tamamlanacak.” Bugüne kadar 412 bin 682’si konut, 38 bin 615’i ticarethane olmak üzere 451 bin 297 bağımsız bölümün büyük kısmının ihale sürecinin bittiğini ve inşaat faaliyetlerine başlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Toplam 1240 şantiyede 110 bin kişilik işçi ordumuzla 7/24 sahadayız. Ayrıca 4 bin 300’den fazla köyde köy evi inşa ettik. Şubat ve Mart aylarında 76 binden fazla afet konutunu vatandaşlarımıza teslim ettik. Yapımı biten konut ve köy evlerimizi her ay 10-15 bin olmak üzere etap etap teslim edeceğiz. Yıl sonuna kadar 200 bin konutu teslim etmeyi hedefliyoruz. İnşallah 2025 yılının son aylarına doğru da bütün hak sahiplerine konut ve iş yerlerini teslim etmiş olacağız. Yerinde dönüşüm projesine başvurular 256 bine ulaştı. Proje kapsamında 28 binden fazla vatandaşımız işlemlere başladı. Depremzede şehirlerimizde yapılacak içme suyu, atık su, kanalizasyon, arıtma tesisi gibi altyapı projeleri için İlbank aracılığıyla yerel yönetimlere 64 milyar liralık hibe desteği sağlıyoruz. Şu an projelendirme çalışmaları sürdürülüyor. Bu yaz itibariyle altyapı çalışmalarına başlayacağız” dedi. Deprem bölgelerini yeniden ayağa kaldırıncaya kadar gece gündüz çalışacaklarını, süreci an be an takip edeceklerini vurgulayan Erdoğan, ”Bakanlığımız denizaltı biyo-çeşitliliğini, koylarımızın temizliğini ve deniz suyu kalitemizi korumak üzere harekete geçti. Göcek Mapa-Şamandıra Projesi ile 805 kilometrekarelik alan pilot bölge ilan edildi. İnşallah bununla denizlerin ormanları olan deniz çayırlarının korunmasını sağlayacağız. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kardeşim Sayın İbrahim Reisi ve beraberindeki heyet üyelerinin vefatından derin üzüntü duydum. Helikopter kazasında hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti adına kardeş İran halkına, devletine, hükümetine en samimi taziyelerimi iletiyorum” dedi. "İran halkının yaşadığı derin acıyı paylaşmak üzere ülkemizde 1 günlük milli yas ilan edilmesini kararlaştırdık" Kabine toplantısı esnasında Cumhurbaşkanı Vekili Muhammed Muhbir ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, "Telefon görüşmemizde de taziyelerimizi kendilerine ifade ettim. İran bizim sınır komşumuz, İran halkı da bizim kardeşimizdir. Asırlardır aynı coğrafyayı paylaşıyor, barış içinde yan yana çalışıyoruz. Ticaretten enerjiye, ulaştırmadan turizme, güvenlikten terörle mücadeleye geniş bir yelpazede çok boyutlu iş birliklerimiz var. İran’ın Filistin davasına verdiği güçlü desteği her zaman takdirle karşıladık. Bölgemizdeki sorunların çözümünde de Astana Süreci’nden itibaren İran’la yakın diyalog içindeyiz. İran’a karşı uygulanan tek taraflı yaptırımlara katılmayarak komşuluk hukukumuzun gereğini yerine getirdik. İran Cumhurbaşkanı merhum Reisi’yi en son 24 Ocak’ta Ankara’da ağırlamış, imzaladığımız 10 yeni anlaşmayla ilişkilerimizi ileriye taşımıştık. Bugüne kadar en sıkıntılı zamanlarında Türkiye, İranlı kardeşlerine samimi destek vermiş, bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemiştir. Helikopter kazasından sonra İran makamlarıyla temasa geçerek, arama kurtarma çalışmalarına katkı vermek için tüm imkanlarımızı seferber ettik” açıklamasını yaptı. Bundan sonra da aynı hissiyatla hareket edeceklerini aktaran Erdoğan, ”Kabine toplantımızda İran halkının yaşadığı derin acıyı paylaşmak üzere ülkemizde 1 günlük milli yas ilan edilmesini kararlaştırdık. İranlı kardeşlerimizin tekrar başı sağ olsun diyoruz. Geçen hafta büyük bir sel felaketiyle sarsılan Afganlı kardeşlerimize tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Bu zor günlerinde Afgan halkıyla dayanışmamızı göstermek için ilk etapta bir kargo uçağı dolusu yardım malzemesini Afganistan’a gönderdik. Toplam 24 tonu bulan yardım malzemelerimiz cuma günü Mezar-ı Şerif Havalimanı’na ulaştı. Şimdi de bölgeye 43 vagondan oluşan bir yardım treni gönderiyoruz. Afganistan 20. AFAD İyilik Trenimizin yüklemesi dün tamamlandı. Gümrük işlemlerinden sonra inşallah yarın bölgeye sevk edeceğiz. İyilik trenimize malzeme desteği veren tüm kurumlarımızı, vakıflarımızı, derneklerimizi, gönüllü kuruluşlarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Toplantımızın ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
Bursa Eski eşi tarafından bıçaklanan kadın hastaneden yardım istedi Bursa’da evine girdiği esnada eski eşi tarafından 6 yerinden bıçaklanan Sevda Çakmak, hastanede yardım çağrısında bulundu. Telefonuyla çektiği videoda yaşadı olayı anlatan Çakmak, “Ben bir anneyim kanım yerde mi kalacak” dedi. Olay, 19 Mayıs günü akşam saatlerinde İnegöl ilçesi Turgutalp Mahallesi Malazgirt Caddesi üzerinde meydana geldi. Evine giren Sevda Çakmak (30), apartmanın önünde bekleyen ayrıldığı eşi Sezgin Aslan ile karşılaştı. Konuşma sırasında Aslan, eski eşi Çakmak’a tekrar bir araya gelme teklifinde bulundu. Ret cevabını alarak öfkelenen Aslan, iddiaya göre eski eşini bıçaklayıp kaçtı. Polis ekipleri tarafından yakalanan Aslan, çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. “Öldükten sonra gelen adalet, adalet değildir” Hastanede video çekerek yardım isteyen Sevda Çakmak, “Müzisyenlik yaparak geçimimi sağlıyorum. 19 Mayıs gecesi kına gecesine gittiğim bir köyden dönüşte, arabamdan enstrümanlarımı indirirken eski eşim Sezgin Aslan pusuya yatmış, kendini kamufle etmiş. Evime kolonlarımı taşırken merdivenden indiğim sırada karşımda belirdi. Cebinden çıkardığı bıçakla beni 6 yerimden bıçakladı. Sadece bacağım değil kalbimin altını da bıçakladı. Benim canım yandı, bana dikiş atıldı. Ben çocuğunu okutmaya çalışan güçlü bir anne olarak çalıştığım, ayakta durduğum, hiç kimseden bir beklentim olmadığı için durduk yere yaralandım. Bizim sesimiz olun, bu adamı nasıl serbest bırakırsınız. Benim ailem, çocuğum ve kardeşlerimle tehdit eden bir adamı nasıl serbest bırakısınız. Daha önceden benim bir sürü şikayetim var. Elim ve bacağımda kesikler var. Her yere yazdık ama bizim sesimiz neden duyulmuyor. Öldükten sonra gelen adalet, adalet değildir. Lütfen bana, çocuklarıma ve aileme yardımcı olun. Çok zor durumdayım. Ben bir anneyim benim kanım yerde mi kalacak” şeklinde konuştu. Daha önce de şiddet görmüş Daha önceden de birçok kez şiddet gördüğünü söyleyen Çakmak, “Bir okulun önünde, öğrenci ve velilerin gözleri önünde şiddete uğramış bir bayanım. Ben artık onurumu gururumu işimi koruyamaz bir duruma geldim. Tek bir canım kalmıştı, onu da parçalamaya kalktı” dedi.