KÜLTÜR SANAT
Gölcük’teki 145 yıllık çivisiz cami restore ediliyor 30 Aralık 2025 Salı - 12:35:39 Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde Sultan 2. Abdülhamit döneminde "kurtboğazı" tekniğiyle hiç çivi kullanılmadan inşa edilen 145 yıllık Nüzhetiye Camisinde restorasyon çalışmaları devam ediyor. Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, Nüzhetiye Mahallesi’nde bulunan ve Kocaeli Valiliği tarafından restorasyonuna başlanan Nüzhetiye Camisinde incelemelerde bulundu. Sultan 2. Abdülhamit döneminde Başmabeyinci Hacı Ali Paşa tarafından yaptırılan ve 1880 yılında ibadete açılan cami, "kurtboğazı" tekniğiyle çivi kullanılmadan inşa edilmesiyle dikkati çekiyor. Başkan Sezer, caminin ilçenin önemli kültürel miraslarından biri olduğunu vurguladı. Restorasyonun aslına uygun yürütüldüğünü belirten Sezer, "Çivi kullanılmadan kurtboğazı tekniği ve muhteşem ahşap işçiliğiyle, yığma yapı olarak inşa edilen, ilçemizdeki en önemli kültürel miras eserlerden biri olan camideki restorasyon çalışmaları devam ediyor. Cami, restorasyon çalışmalarıyla aslına uygun şekilde yapıldığı günkü ihtişamına kavuşacak ve özellikle iç mekan süslemeleri gelecek kuşaklara aktarılacak" dedi. Başkan Sezer, incelemelerinin ardından "Buğday Tanesi Engelsiz Sosyal Yaşam Köyü"nü ziyaret ederek, özel bireylerle bir araya geldi ve kursiyerlerin el emeği ürünlerini inceledi. Mahalle temasları kapsamında 102 yaşındaki Zeynep Kuş’u da evinde ziyaret eden Sezer, asırlık çınarın hayır duasını aldı.
30 Aralık 2025 Salı - 12:28 Sarıkamış Harekatı’nda şehit düşen askerlerin kardan heykellerinin yapımına başlandı Kars’ta 111 yıl önce Sarıkamış Harekatı’nda şehit düşen askerler anısına temsili kardan heykellerin yapımına başlandı. Sarıkamış Harekatı’nın 111. yılı anma etkinlikleri kapsamında Kars’ın Sarıkamış ilçesinde, Sarıkamış Harekatı’nda şehit düşen askerlerin temsili kardan heykellerin yapımı dondurucu soğuğa rağmen sürüyor. Allahuekber Dağları’nda 111 yıl önce şehit olan askerleri temsilen yapılan çalışma, Valilik ve Kaymakamlık öncülüğünde Kafkas Üniversitesi Kazım Karabekir Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Hanifi Zengin koordinasyonunda törenin yapılacağı Sarıkamış Kayak Merkezi’nde yürütülüyor. Sarıkamış Kayak Merkezi’nde yapımına başlanılan Kardan Heykelleri’nin yetiştirilmesi için yoğun çaba sarf ettiklerini ifade eden Kafkas Üniversitesi Kazım Karabekir Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Hanifi Zengin, "111. Yılında Sarıkamış Şehitleri anma programı, 3-4 Ocak 2026 tarihinde Sarıkamış’ta gerçekleştirilecektir. İlk etapta Sarıkamış Kızılçubuk’ta yapmış olduğumuz heykeller bitti. Şuan da Sarıkamış oteller bölgesinde kardan heykel yapımına devam ediyoruz. 3 Ocak tarihi itibariyle de heykellerimiz açılacaktır" dedi. Öte yandan kardan heykellerin yapımı için alana 200 kamyon dolusu kar taşındı. Kardan heykellerin yapımında akademisyen ve öğrencilerden oluşan 7 kişilik ekip görev alıyor.
30 Aralık 2025 Salı - 12:21 Koruma altındaki çocuklardan duygulandıran performans: "Harman yeri 1915" Erzurum’da sahnelendi Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları iş birliğinde, "Sahnede Parlayan Küçük Yıldızlar Projesi" kapsamında yürütülen tiyatro çalışmaları başarıyla devam ediyor. Proje kapsamında, koruma ve bakım altındaki çocukların sahne aldığı "Harman Yeri 1915" adlı tiyatro oyunu, Erzurum Devlet Tiyatrosu Sahnesi’nde izleyiciyle buluştu. Milli mücadele temalı oyun, sanatseverlere duygu dolu anlar yaşattı. Gösteriye Mustafa Çiftçi’nin eşi Azime Çiftçi, Erzurum İl Emniyet Müdürü Onur Karaburun ve eşi Aynur Karaburun, Erzurum Devlet Tiyatrosu Müdürü Akın Berk Sağıroğlu, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Özgül Aykut ile kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Program boyunca Azime Çiftçi çocuklarla yakından ilgilenerek sohbet etti. Proje kapsamında koruma ve bakım altındaki 12 kız, 4 erkek çocuk tarafından sahnelenen ve seslendirilen "Harman Yeri 1915" oyununun, çocukların tiyatro yolculuğunda önemli bir aşama olduğu belirtildi. Çocukların daha önce Şinasi’nin "Şair Evlenmesi" adlı oyunuyla sahneyle tanıştıkları, ardından Çanakkale 57. Alay temalı oyunla milli tarih bilinci kazandıkları, son olarak ise "Harman Yeri 1915" ile tiyatro serüvenlerini sürdürdükleri ifade edildi. Programda konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut, tiyatro çalışmalarının çocukların gelişimine çok yönlü katkı sunduğunu belirterek, "Koruma ve bakım altındaki çocuklarımız, Şair Evlenmesi ile sahneye ilk adımlarını atmıştı. Bugün izlediğimiz Harman Yeri 1915, o ilk adımın nasıl güçlü ve umut dolu bir yürüyüşe dönüştüğünün en güzel göstergesidir" dedi. "Harman Yeri 1915"in yalnızca bir tiyatro oyunu olmadığını vurgulayan Hasan Aykut, bu çalışmaların çocukların özgüvenlerini artırdığını, kendilerini ifade etme becerilerini geliştirdiğini ve sosyal hayata aktif katılımlarını desteklediğini söyledi. Aykut, "Çocuklarımız sahnede sadece bir rol üstlenmiyor; kendilerini, hayallerini ve umutlarını bizlere anlatıyor. Sanat, onlar için hem bir güçlenme hem de iyileşme alanıdır," ifadelerini kullandı. Devlet Tiyatrolarının sanatsal katkıları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının çocuk odaklı yaklaşımıyla yürütülen projenin, çocukların sanata erişimini artırdığına dikkat çeken Aykut, "Çocuklarımızın yalnızca korunmaya değil; desteklenmeye, görülmeye ve alkışlanmaya da ihtiyacı var. Bu sahnede parlayan her ışık, onların yarınlarına tutulan bir umuttur" dedi. Program sonunda önce Erzurum İl Emniyet Müdürü Onur Karaburun bir konuşma yaptı. Karaburun, çocukların sahnelediği oyunun büyük anlam taşıdığını belirterek, bu tür sosyal ve sanatsal çalışmaların her zaman destekçisi olacaklarını ifade etti. Ardından Erzurum Devlet Tiyatrosu Müdürü Akın Berk Sağıroğlu da konuşma yaparak, projede yer almaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi ve çocukların sahnedeki başarısının gurur verici olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından protokol üyeleri tarafından sahne alan çocuklara hediyeler takdim edildi. Program, emeği geçen tüm sanatçılara ve sürecin her aşamasında çocukların yanında olanlara teşekkür edilmesiyle sona ererken, izleyicilerin uzun süre devam eden alkışlarıyla tamamlandı.
30 Aralık 2025 Salı - 11:59 Arkeologların çamur ve suyun içinde bin 850 yıllık antik havuzu gün yüzüne çıkarma çabası Antalya’nın Demre ilçesindeki Myra Antik Kenti sınırlarında yer alan ve milattan sonra 2. yüzyılda Roma döneminde inşa edildiği belirlenen termal yapı, yürütülen kazı ve koruma çalışmalarıyla ilk günkü işlevine kavuşturulmak üzere gün yüzüne çıkarılıyor. Myra ile antik liman kenti Andriake arasında, şifalı su kaynağı üzerine kurulu yapıdaki kazılarda ekipler yoğun su ve çamurla mücadele ederken, zaman zaman 16,5 derece sıcaklıktaki termal suda temizlenerek çalışmaya devam ediyor. Myra Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, "Bu yapının benzeri bölgede yok, Roma İmparatorluk Dönemi mimarlığı açısından orijinal bir keşfin içindeyiz" dedi. Myra Antik Kenti ile Andriake arasında, uzun yıllar Demre’nin eski sanayi bölgesi olarak kullanılan alanda yer alan antik su yapısındaki çalışmalar, sanayi faaliyetlerinin sona erdirilmesi ve yapıların tamamen kaldırılmasının ardından hız kazandı. Alanın temizlenmesiyle birlikte, toprak altında kalan ve sürekli su alan yapı kademeli olarak ortaya çıkarılıyor. Milattan sonra 2. yüzyıla tarihlendirilen Roma dönemi yapısının, magnezyum, demir, kükürt ve fosfor içeren zengin bir termal su kaynağı üzerine inşa edildiği belirlendi. Yapının, klasik antik hamam ya da anıtsal çeşme örneklerinden farklı olarak, çevresindeki sarnıçlar, su kanalları ve kemerlerle birlikte bütüncül bir şifalı su kompleksi olarak işlev gördüğü değerlendiriliyor. "15 yıl bekledim, sanayi kalkmadan kazıya başlamadım" Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, yapının bilimsel olarak uzun süredir bilindiğini ancak çevresindeki sanayi dokusu nedeniyle kazının yıllarca ertelendiğini belirterek şunları söyledi: "Bu yapı, 2009 yılında kazılara başladığımız ilk yıldan beri odağımızdaydı. Ancak hemen yanında çok eski ve yoğun bir sanayi alanı vardı. O bölge kaldırılmadan burada kazıya başlamayacağımı söylemiştim ve tam 15 yıl bekledim. Nihayet bu yıl belediye tarafından tüm sanayi yapıları kaldırıldı, alan temizlendi. Biz de verdiğimiz söz doğrultusunda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ’Geleceğe Miras’ projesi kapsamında bu yapının kazısına başlamış olduk." Kazılar su ve çamurla mücadele içinde yürütüldü Kazı alanının doğrudan aktif termal kaynaklar üzerinde yer alması nedeniyle çalışmaların büyük bölümünün suyla mücadele içinde geçtiğini vurgulayan Çevik, kazının ilerleyişini şu sözlerle aktardı: "Toprakları açtıkça orijinal kaynak suları gelmeye başladı. Farklı noktalardan sürekli su doluyordu. Büyük pompalarla her gün suları tahliye ettik, kazdık; gece yeniden doldu, sabah tekrar boşalttık. Bu döngüyle ilerledik ve ancak bu seviyeye gelebildik. Çalışmalar sırasında, ortaya çıkarılan mil duvarların korunması ve çevreden gelen yüzey sularının alanı yeniden doldurmaması için yapının çevresi yaklaşık iki buçuk metre yüksekliğinde koruyucu bir engel duvarla çevrildi." Nymphaion değil, özgün bir termal yapısı Yapının uzun yıllar literatürde "nymphaion" olarak tanımlandığını hatırlatan Prof. Dr. Çevik, kazılar ilerledikçe bunun doğru olmadığının anlaşıldığını şu şekilde ifade etti: "1960’lı yıllarda Borchardt bu yapıyı ’nymphaion’ olarak tanımlamıştı. Biz de kazıya başlayana kadar bu şekilde anıyorduk. Ancak plan tamamen ortaya çıktığında bunun ne bir Roma hamamı ne de klasik bir nymphaion olduğunu gördük. Bu, doğrudan termal suya dayalı, özgün plan tipine sahip bir Roma dönemi termal yapısı. Bu yapının benzeri bölgede yok, Roma İmparatorluk Dönemi mimarlığı açısından orijinal bir keşfin içindeyiz." Burguç sularının ana kaynağı ortaya çıktı Yapının, Demrelilerin "Burguç" olarak adlandırdığı ve uzun yıllardır şifa amacıyla kullandığı sağlık sularının ana kaynağı olduğunu belirten Çevik, antik dönemde de aynı suyun değerlendirilmiş olmasının tesadüf olmadığını söyledi. Çevik, "Bugün Demreliler ve buraya gelenler, Burguç Değirmeni diye bilinen kaynak göletlerine girerek şifa buluyor. İşte o suların asıl kaynağı bu yapı. İçinde magnezyum, fosfor, kükürt ve demir bulunan çok zengin bir maden suyu söz konusu" şeklinde konuştu. Havuzlar ve mermer kaplamalar gün yüzüne çıktı Kazılar sırasında biri büyük, biri küçük olmak üzere iki havuzun ortaya çıkarıldığını belirten Prof. Dr. Çevik, bu havuzların bir dönem mermer kaplı olduğunu ve kaplamaların bir bölümünün hala yerinde bulunduğunu söyledi. Çevik, yapının farklı kotlarında su derinliğinin değişkenlik göstermesi nedeniyle çalışmaların kontrollü şekilde sürdürüldüğünü, fazla suların sürdürülebilir biçimde tahliyesi için uzmanlarla teknik planlamaların devam ettiğini ifade etti. "Çamurdan çıkıp şifalı suda temizleniyoruz" Çalışma şartlarının zorluğuna dikkat çeken Çevik, kazı ekibinin zaman zaman termal sudan yararlandığını belirterek, "Burası Roma döneminde bir şifalı su yapısıydı ve insanlar burada yüzüyordu. Biz de çamur içinde çalıştığımız için arkadaşlarımız zaman zaman bu suya girip temizleniyor, ardından kazıya devam ediyor. Yaz-kış 16,5 derece olan bu su, özellikle Demre’nin 40-45 derece sıcaklarında gerçekten rahatlatıcı" dedi. Vatandaşların bu sudan faydalanıp faydalanamayacağına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Çevik, alanın şu aşamada güvenlik nedeniyle kontrollü tutulduğunu vurgulayarak, "Şu anda yapının çevresi çitle çevrili, çünkü farklı kotlarda su derinliği var ve bu haliyle riskli. Vatandaşların faydalanması tamamen projeye bağlı. Yapıyı hem insanları hem de kendisini koruyacak şekilde planlamamız gerekiyor. İleride, bakanlığın iradesi ve yapılacak düzenlemeler doğrultusunda, kontrollü bir kullanım söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra, vatandaşların yapıyı güvenli şekilde izleyebileceği izleme yolları ve teraslar oluşturulması da planlarımız arasında. Ama şu an için önceliğimiz koruma ve sürdürülebilirlik" ifadelerini kullandı. Arkeopark hedefiyle yeni cazibe alanı Alan şu aşamada güvenlik gerekçesiyle kontrollü tutulurken, kazıların tamamlanmasının ardından izleme yolları, teraslar ve çevre düzenlemeleriyle birlikte bölgenin bir arkeopark olarak düzenlenmesi planlanıyor. Myra, Andriake Ören Yeri ve Likya Uygarlıkları Müzesi ile bütünleşmesi hedeflenen projenin, Demre’ye yeni bir kültürel cazibe alanı kazandırması amaçlanıyor. Prof. Dr. Nevzat Çevik, kazıların önümüzdeki yıl da devam edeceğini belirterek, bölgede termal tesisin yanı sıra bir Roma hamamının da ortaya çıkarıldığını ve alanın antik dönemde yoğun bir su yapıları bölgesi olarak kullanıldığını kaydetti.
Amasra’ya "ören yeri" müjdesi
06 Ekim 2025 Pazartesi - 17:59 Amasra’ya "ören yeri" müjdesi Muhteşem doğası ve denizi ile yerli ve yabancı turistlerin gözde rotaları arasında bulunan Bartın’ın Amasra ilçesine yürütülen kazı çalışmaları ile ören yeri statüsü kazandırılması hedefleniyor. Amasra Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Melih Saylam ve derneğin yönetim kurulu üyeleri, Amasra Antik Kent Kazı Platosu’nu gezdi. Kazı Başkanı Prof. Dr. Fatma Bağdatlı Çam’ın karşıladığı dernek üyelerine yürütülen çalışmalar hakkında detaylı bilgi verildi. Prof. Dr. Çam, kazı çalışmalarının temel amacının Amasra’nın turizm potansiyelini artıracak adımlar atmak olduğunu belirterek, en önemli hedefin kentin "ören yeri" statüsünü kazanarak turizm anlamında kritik öneme sahip "kahverengi tabelayı" alabilmesi olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Çam, geçen sene üç sütunun ayağa kaldırıldığını belirterek, bu yılki çalışmaların sponsorluk desteğiyle hız kazandığını söyledi. Çalışmalar tamamlandığında alanda toplam yedi sütunun ayakta görülebileceğini ifade eden Çam, "Bu alandaki çalışmalarımızda üst tavanımızın büyük kısmını ortaya çıkarttık. Geçen sene 2024 yılında üç tane sütunumuzu ayağa kaldırdık. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı şirketinin destekleriyle çalışmalarımıza tekrar başladık. Çalışmalarımızı bitirdiğimizde toplam yedi tane sütunu ayakta görebileceğiz" dedi. "Kamulaştırma çalışmaları bittikten sonra o bölgeyi açacağız" Buranın ören yeri olabilmesi için öncelikle ziyarete açılması gerektiğini söyleyen Kazı Başkanı Çam, "Ziyaretçilerimizin burayı ziyaret edebilmesi için çevre düzenlemesi projesi yapmamız gerekiyor. Biz de o anlamda çalışmayı tamamladığımızda gelecek sene o bölgeyi kısmi ziyarete açmayı düşünüyoruz" şeklinde konuştu. Bu kapsamda bir karşılama ünitesi, yürüyüş noktaları ve parkurların oluşturulacağı, gerekli bilgilendirme tabelalarının da yerleştirilmesinin ardından antik kentin yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılacağı belirtildi. Dernek Başkanı Saylam’dan teşekkür Bilgilendirmenin ve istişarelerin ardından Dernek Başkanı Melih Saylam, Kazı Başkanı Çam’a teşekkür ederek, "10 gün önce olağanüstü genel kurulumuzu gerçekleştirdik, geçici yönetim kurulumuzu oluşturduk. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar dahilinde çalışmalarımıza başladık ve bu kapsamda ziyaretlerimize başladık. Bizi kabul ederek yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vermeyi kabul ettiğiniz için şahsım, yönetim kurulumuz ve Amasra halkı adına teşekkür ederim" dedi.
Amasra’ya "Ören Yeri" müjdesi
06 Ekim 2025 Pazartesi - 17:30 Amasra’ya "Ören Yeri" müjdesi Muhteşem doğası ve denizi ile yerli yabancıların gözde rotaları arasında bulunan Bartın’ın Amasra ilçesi yürütülen kazı çalışmaları ile ilçeye ören yeri statüsü kazandırılması hedefleniyor. Amasra Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Melih Saylam ve derneğin yönetim kurulu üyeleri Amasra Antik Kent Kazı Platosu’nu gezdi. Kazı Başkanı Prof. Dr. Fatma Bağdatlı Çam’ın karşıladığı dernek üyelerine yürütülen çalışmalar hakkında detaylı bilgi verildi. Kazı Başkanı Çam, kazı çalışmalarının temel amacının, Amasra’nın turizm potansiyelini artıracak adımlar atmak olduğunu belirterek, en önemli hedefin kentin "Ören Yeri" statüsünü kazanarak turizm anlamında kritik öneme sahip "kahverengi tabelayı" alabilmesi olduğunu ifade etti. Kazı alanındaki somut ilerlemeler hakkında detaylı bilgi veren Prof. Dr. Çam, özellikle anıtsal yapıların restorasyon ve konservasyon çalışmalarında kaydedilen gelişmeleri aktardı. Prof. Dr. Çam, geçen sene üç sütunun ayağa kaldırıldığını belirterek, bu yılki çalışmaların sponsorluk desteğiyle hız kazandığını duyurdu. Çalışmalar tamamlandığında, alanda toplam yedi sütunun ayakta görülebileceğini ifade ederek, "Bu alandaki çalışmalarımızda üst tavanımızın büyük kısmını ortaya çıkarttık. Geçen sene 2024 yılında üç tane sütunumuzu ayağa kaldırdık. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı şirketinin destekleriyle çalışmalarımıza tekrar başladık. Çalışmalarımızı bitirdiğimizde toplam yedi tane sütunu ayakta görebileceğiz" dedi. "Kamulaştırma çalışmaları bittikten sonra o bölgeyi açacağız" Buranın Ören yeri olabilmesi için öncelikle ziyarete açılması gerektiğini söyleyen Kazı Başkanı Çam, "Ziyaretçilerimizin burayı ziyaret edebilmesi için çevre düzenlemesi projesi yapmamız gerekiyor. Biz de o anlamda çalışmayı tamamladığımızda gelecek sene o bölgeyi kısmi ziyarete açmayı düşünüyoruz" şeklinde konuştu. Bu kapsamda, bir karşılama ünitesi, yürüyüş noktaları ve parkurların oluşturulacağını, gerekli bilgilendirme tabelalarının da yerleştirilmesinin ardından antik kentin yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılacağı belirtildi. Dernek Başkanı Saylam’dan teşekkür Bilgilendirmenin ve istişarelerin ardından Dernek Başkanı Melih Saylam, Kazı Başkanı Çam’a teşekkür ederek, "10 gün önce olağanüstü genel kurulumuzu gerçekleştirdik, geçici yönetim kurulumuzu oluşturduk. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar dahilinde çalışmalarımıza başladık ve bu kapsamda ziyaretlerimize başladık. Bizi kabul ederek yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vermeyi kabul ettiğiniz için şahsım, yönetim kurulumuz ve Amasra Halkı adına teşekkür ederim" dedi.
Haluk Akakçe Atelier, SM Sanat desteğiyle sanatseverlere kapılarını açıyor
06 Ekim 2025 Pazartesi - 16:32 Haluk Akakçe Atelier, SM Sanat desteğiyle sanatseverlere kapılarını açıyor Haluk Akakçe’nin atölyesi, vefatının ikinci yıldönümünde yeniden sanatseverlerle buluşuyor. SM Sanat’ın katkılarıyla düzenlenen bu özel alan, yalnızca bir sanatçının çalışma mekânı değil; onun hayal gücüne, üretim enerjisine ve dünyaya bakışına açılan bir kapı. Türk çağdaş sanatının öncü ve vizyoner isimlerinden Haluk Akakçe’nin Akaretler Sıraevler 33 numaradaki atölyesi, 13 Ekim’de vefatının ikinci yıldönümünde yeniden sanatseverlerle buluşuyor. SM Sanat’ın katkılarıyla düzenlenen bu özel alan, yalnızca bir sanatçının çalışma mekânı değil; onun hayal gücüne, üretim enerjisine ve dünyaya bakışına açılan bir kapı. Burada görülen her eşya, her renk, her fırça darbesi Haluk’un yaşamla kurduğu şiirsel ilişkinin izlerini taşıyor. Sanatçının 2019-2023 yılları arasında özenle tasarladığı bu mekân, eserleri, kişisel eşyaları, kostümleri, eskizleri ve tablolarıyla Akakçe’nin dünyasına farklı bir tanıklık sunuyor. Atölyenin bir başka özelliği ise yalnızca içindeki eserlerle değil, kendisiyle de bir sanat yapıtı olması. Haluk Akakçe, merdivenlerden kapılara, zeminden duvarlara kadar atölyenin tüm yüzeylerini yeniden boyayarak burayı yaşayan bir enstalasyona dönüştürdü. Ziyaretçiler, bu nedenle yalnızca sanatçının işlerini görmekle kalmıyor; aynı zamanda onun tasarladığı bir sanat eserinin içinde dolaşıyor. Bir atölyeden fazlası: Hayallerin ve hatıraların mekânı Haluk Akakçe Atelier, SM Sanat’ın desteğiyle sadece geçmişi korumakla kalmıyor, geleceğe de sesleniyor. Bu mekân, sanatçının eserleriyle birlikte hayallerini de canlı tutan bir alan olarak konumlanıyor. SM Sanat Yönetim Kurulu Başkanı Şengül Oğuz, proje hakkında şunları söyledi: "Haluk, çağdaş sanatın dünyada tanınan en önemli isimlerinden biriydi. Onun yaşamına ve üretim sürecine tanıklık eden bu mekânı sanatseverlerle yeniden buluşturmak bizim için çok kıymetli. Biz de, onun sanat mirasının geleceğe taşınmasına katkı sunmaktan gurur duyuyoruz."
Osmancık karası üzümü tescillendi
06 Ekim 2025 Pazartesi - 16:21 Osmancık karası üzümü tescillendi Çorum’un Osmancık ilçesinde yüzyıllardır yetiştirilen ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde de övgüyle bahsedilen ’Osmancık karası üzümü’, yeni bir çeşit olarak tescillenerek Türkiye Gen Bankası kayıtlarına girdi. Çorum’un Osmancık ilçesinde yüzyıllardır yetiştirilen ve "Osmancık karası", "Kargı karası", "İnal karası", "Başpınar karası" ve İncesu karası "gibi isimlerle bilinen üzüm çeşidi, Türkiye Gen Bankası kayıtlarına yeni bir üzüm çeşidi olarak işlendi. Bu önemli gelişme, Osmancık Kaymakamlığı ile Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Profesör Doktor Ali Ergül, Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü Mehmet Ali Kiracı, Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Gen Bankası Sorumluları Yüksek Mühendis Tamer Uysal ve Dr. Onur Ergönül ile yapılan çalışmalar neticesinde Osmancık karası üzümünün yeni bir üzüm çeşidi olduğu ortaya çıktı. "Osmancık karası üzümü, ilçenin korunması gereken önemli tarımsal değerlerinden biridir" Osmancık karası üzümünün milli koleksiyon bağına dahil edildiğini belirten Osmancık Kaymakamı Furkan Duman, "Osmancık karası üzümünden, geleneksel ‘Kelik’ adı verilen toprak evlerde üzüm pekmezi yapılmaktadır. Bu üzüm, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde de ‘Havası sıcak olduğundan üzümü lezzetli ve sulu olur’. Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü tarafından millî bir çeşit olarak koruma altına alınan Osmancık karası, ince kabuklu, bol sulu ve kendine has aromasıyla dikkat çekmektedir. Yapılan analizler, Osmancık karası üzümünün yüzde 78 oranında şıra içerdiğini ortaya koymuştur. Bu yüksek şıra oranı, üzümü diğerlerinden ayıran önemli bir özelliktir. Ayrıca, üzümün yapraklarının ekşimsi tadı ve aroması nedeniyle gastronomide de özel bir yere sahiptir. Osmancık karası üzümü, ilçenin dört coğrafi işaretli ürünü için ayırt edici bir özellik sağlamaktadır. Osmancık Yaprak İçi Yemeği ve Osmancık Yırtmaç Yemeği, bu üzümden elde edilen asma yaprakları kullanılarak yapılmaktadır. Aynı zamanda Osmancık Malak Tatlısı ve Osmancık Ayvalı Yahnisinin yapımında kullanılan pekmez de Osmancık karası üzümünden elde edilmektedir. Osmancık karası Üzümü, ilçenin korunması gereken önemli tarımsal değerlerinden biridir. Yapılan çalışmalar neticesinde bu üzüm, ülkemizin üzüm gen bankası kayıtlarına dahil edilerek millî koleksiyon bağına dahil edilmiştir. Ayrıca, ilçenin tarımsal çeşitliliğine katkı sağlayacak bu gelişmenin, yerel tarım ve gastronomi kültürünün tanıtımına da katkıda bulunacaktır" dedi.
THY’dan Priene Antik Kenti’ne tanıtım desteği gelecek
06 Ekim 2025 Pazartesi - 15:57 THY’dan Priene Antik Kenti’ne tanıtım desteği gelecek Aydın’ın Söke ilçesinde bulunan Priene Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Kalıcı Miras Listesi yolunda önemli adımlar atılmaya devam ediliyor. Söke Priene Antik Kenti’nin tüm dünyada tanıtımının yapılabilmesi için Türk Hava Yolları Teknik A.Ş. Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat’ı ağırladı. Bolat, Türkiye ve Söke’nin tarihi miraslarından biri olan Priene Antik Kenti’ni ziyaret etti. Söke Ticaret Odası ve Söke Belediyesi’nin öncülüğünde gerçekleşen program, bölge turizmini canlandırma ve kültürel miras bilincini artırma hedefi taşıyor. Ziyarette Prof. Dr. Bolat’a; Söke Belediye Başkanı Dr. Mustafa İberya Arıkan, Söke Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Sakalar ve Meclis Başkanı Veysel Kara ile oda yönetimi, Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri, Priene Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Hakan Mert, Priene Antik Kenti Alan Başkanı Mine Aşçı, İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Fatih Fuçular eşlik etti. "Priene’yi dünyaya tanıtacağız" Ziyarette konuşan Prof. Dr. Ahmet Bolat, Priene’nin dünya çapında tanıtımı için özel bir çalışma başlatacaklarını belirtti. Bolat açıklamasında, "Priene Antik Kenti UNESCO’nun kalıcı miras listesinde yer almak için bekliyor. Türkiye’de 90 antik ören yerimiz bu listede sırada. Her yıl sadece bir tanesi dahil ediliyor. Biz bu süreci hızlandırmak ve Priene’yi dünyaya daha fazla tanıtmak istiyoruz" dedi. THY olarak Priene’nin tanıtımı için özel bir fon ayıracaklarını vurgulayan Bolat, "Bundan sonra dünyanın dört bir yanından gazetecileri, YouTuber’ları buraya getireceğiz. Deniz, kum, güneş turizmine gelen insanları antik kentlere yönlendirmemiz gerekiyor. Aydın Valimiz Yakup Canbolat ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Özlem Çerçioğlu’na söz verdik; önümüzdeki 5 yıl boyunca bu bölgeye yatırım yapacağız" dedi. Ziyareti sırasında antik kentteki öğrencilerle de karşılaştıklarını dile getiren Bolat, eğitimle kültürel mirasın birleştirilmesi gerektiğini belirtti. Söke Ticaret Odası Başkanı Metin Sakalar, ziyaretin Priene’nin uluslararası tanıtımı ve UNESCO hedefi açısından büyük anlam taşıdığını ifade etti. Sakalar, "Türk Hava Yolları gibi güçlü bir markanın bu sürece destek vermesi, bölge turizmi için büyük bir fırsat" dedi. Priene başta olmak üzere kültürel zenginliklerin toplumun ortak paydası olduğunu belirten Söke Belediye Başkanı Dr. Mustafa İberya Arıkan, "Ören yerlerimiz bacasız fabrikalar. Tüm dinamikleri harekete geçirmek, turizmin canlanması dolayısıyla Güllübahçe, Sökemiz ve Aydın’ımız ile tüm ülkemize katma değer sağlamayı amaçlıyoruz. Bu amaçla çalışmalarımız devam edecek" diye konuştu.
‘Zafer Yollarında’ 102 yıl sonra izleyicisiyle buluştu
06 Ekim 2025 Pazartesi - 14:46 ‘Zafer Yollarında’ 102 yıl sonra izleyicisiyle buluştu Yunusemre Belediyesi, Türk sinema tarihinin en eski yapımlarından biri olan ‘Zafer Yollarında’ filminin yeniden izleyiciyle buluşmasına katkı sağladı. MTSO Konferans Salonu’nda gösterimi yapılan film öncesi düzenlenen panelde kurtuluş mücadelesi ve filmin öyküsü anlatıldı. 1923 yılında, Fahrettin Altay ve Mürsel Paşa komutasındaki 5. Kolordu’nun ve Manisa halkının katılımı, Manisa Belediyesi’nin desteğiyle çekilen Zafer Yolları’nda filmi, 66 yıl sonra bilinen tek kopyasıyla yeniden gün yüzüne çıktı. OBASYA Turizm Geliştirme Kooperatifi Başkanı Mustafa Pala’nın arşivinde bulunan film, Yunusemre Belediyesi, Ege Derneği Manisa Temsilcisi Murat Gültekin, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO)’nın katkılarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yılında MTSO Konferans Salonu’nda izleyiciyle buluştu. Gösterime Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, CHP Yunusemre İlçe Başkanı Yalçın Arcak, Yunusemre Kent Konseyi Başkanı Bektaş Kılınç, Belediye Başkan Yardımcıları, Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri, basın mensupları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Gösterimin açılış konuşmasını yapan Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban bu filmin önemine vurgu yaparak, "102 yıl önce çekilmiş, Türk sinemasının ilk dönem eserlerinden biri olan "Zafer Yollarında" filmini, yeniden Manisa’da izlemek hepimiz için büyük bir gurur. Bu film yalnızca bir sinema eseri değil, Cumhuriyetimizin doğuşuna giden yolda Manisa’nın, Manisalılar’ın, kahraman ordumuzun azmini ve bağımsızlık tutkusunu yansıtan bir belgedir. Fahrettin Altay ve Mürsel Paşa komutasındaki 5. Kolordu’nun öncülüğünde, Manisa halkının yürekten desteğiyle yaşanan o direniş, bu toprakların her taşına, her nefesine işlemiş bir kahramanlık destanıdır. Bugün 1923 yılında çekilmiş bu filmin bilinen tek kopyasının Manisa’da bulunması, bu şehrin tarihle, kültürle, sanatla kurduğu güçlü bağın da bir göstergesidir. Bu mirası korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak bizim en önemli sorumluluklarımızdan biridir. Bu anlamlı etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese, özellikle bu filmin yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlayan Mustafa Pala başta olmak üzere Ege Derneği Manisa Temsilcisi Murat Gültekin, araştırmacılar ve tarihçilerimize teşekkür ediyorum" diye konuştu. Filmin öyküsünü ve kurtuluş mücadelesini anlattılar Film gösterimi öncesinde gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Mustafa Başgülşen yaparken; Tarihçi İsmail Arda Odabaşı, OBASYA Turizm Geliştirme Kooperatifi Başkanı Mustafa Pala ve Ege Derneği Manisa Temsilcisi Murat Gültekin, kurtuluş mücadelesini ve filmi anlattı.
Giresun’da yayla turizmine kültürel dokunuş
06 Ekim 2025 Pazartesi - 13:42 Giresun’da yayla turizmine kültürel dokunuş Giresun’un önemli yayla turizm merkezlerinden Yavuzkemal Beldesi, doğal güzelliklerinin yanı sıra açık hava müzesi görünümüyle de dikkat çekiyor. Kulakkaya Yaylası’na ev sahipliği yapan Yavuzkemal Belde Belediyesi, belde merkezinde inşa ettiği sosyal tesislerin dış cephelerini, bölgenin geçmişten bugüne uzanan kültürünü yansıtan etnografik objelerle süsledi. Böylece beldeye gelen ziyaretçiler, hem doğayla iç içe vakit geçiriyor hem de yöre kültürünün izlerini taşıyan objelerle tarihî bir yolculuğa çıkıyor. Turizm potansiyelinin her geçen yıl arttığını belirten Yavuzkemal Belde Belediye Başkanı Adem Önal, doğa ve kültür turizmini bir arada yaşatmak istediklerini ifade ederek "Eskiden turizm denince akla sadece kum, deniz ve güneş gelirdi. Son yıllarda doğa ve tarih turizmi önem kazandı. Biz de bu doğrultuda beldemizin kültürel zenginliğini yansıtmak istedik. Vatandaşlarımızdan ellerindeki eski eşyaları getirmelerini rica ettik. Değirmen taşından karasapana, kazmadan çanak çömleğe kadar pek çok obje toplandı ve sosyal tesisimizin duvarlarına yerleştirildi. Gelen ziyaretçiler bu objeler sayesinde geçmişe kısa bir yolculuk yapıyor" dedi. Önal ayrıca, sosyal tesisin elektriğinin güneş panellerinden karşılandığını belirterek "Tamamen doğa dostu bir belde olma yönünde adımlar atıyoruz" ifadelerini kullandı.