EĞİTİM - 13 Ocak 2021 Çarşamba 11:13

Doktora tezi için 8 aydır göçerlerle birlikte yaylada yaşıyor

A
A
A
Doktora tezi için 8 aydır göçerlerle birlikte yaylada yaşıyor

Ardahan Üniversitesinde doktora yapan Özlem Akgün, doktora tez konusu olan ’Göçebe aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi: Alikan, Düderan ve Soran aşiretleri örneğinde halk bilim açısından karşılaştırılmalı bir inceleme’ için 8 aydır göçerlerle birlikte yaylada çadırlarda kalıyor.

Ardahan Üniversitesinde doktora yapan Özlem Akgün, doktora tez konusu olan ’Göçebe aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi: Alikan, Düderan ve Soran aşiretleri örneğinde halk bilim açısından karşılaştırılmalı bir inceleme’ için 8 aydır göçerlerle birlikte yaylada çadırlarda kalıyor. Mardin’in Nusaybin ilçesinde göçerlerle kalan Akgün, saha çalışmasının yüzde 95’lik kısmını tamamlayarak teslim edecek.


Doktora yapan Özlem Akgün, ’Göçer aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi’ konulu doktora tezini hazırlamak için çalışma başlattı. 8 ay önce harekete geçen Akgün, bu süre zarfında 3 büyük göçer aşireti üzerine saha çalışması yaptı. Bu süre zarfında göçerlerle birlikte yaşayan Akgün, onlarla birlikte yaylaya çıkıp çadırlarda yaşadı. Tez çalışmasının son aşamalarından olan kış dönemi için Mardin’in Nusaybin ilçesinde göçerlerle kalan Akgün, 8 aylık süreçte çok zorlandığını belirtti.



"Göçerler iklime bağlı yaşıyorlar"


Doktora tezinden dolayı burada olduğunu belirten Özlem Akgün, doktora tez konusunun ’Göçer aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi’ olduğunu bu bağlamda üç aşireti karşılaştırmalı olarak ele aldığını dile getirdi. Akgün, "Alikan, Düderan ve Soran aşiretlerinin halk bilimi açısından karşılaştırması diye ele aldım. Bu çalışmam da alan araştırması, olduğu için de kaç defa git gel yaptım. Baktım olmuyor, 17 Mayıs 2020’de geldim. Bir ön araştırma yapmam gerekiyordu ki bu tezi yapacağıma karar vereyim diye. 27 gün ön araştırma yaptım. 5 gün kaldım gittim. 1 hafta kaldım, 10 gün kaldım. Böylece alan çalışmamı yaptım. Sonra baktım ki farklılıklar var. Farklı aşiretleri de görme imkanım oldu. Alikan, Soran ve Düderan aşiretleri bunlar tam göçerler. Bu göçerler iklime bağlı yaşıyorlar. Alikanların Tatvan’da, Düderanların Siirt’te, Soranların Şırnak Beytüşşebap’ta evleri var. Ama sadece yılda 45 gün bu evlerde kalıyorlar. O da göç esnasında gidip eşyalarını alıp, bırakıyorlar. Bazı ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Kışın Güneydoğu Anadolu Bölgesi, çünkü hava sıcak, yazın da Doğu Anadolu Bölgesi ben yaklaşık 8 aydır buralardayım. Tam göçerlik yapan 3 aşiret var, bu aşiretler arasında farklılıklar bulunuyor. Mesela Düderan aşiretinde hala geleneksel hayvancılık uygulanıyor. Koç katımıdır, yün kırkmadır, bunların yılda belirli ayları var. Aynı o dönemlerde geleneksel törenlerle yapılıyor. Alikanlarda ve Soranlarda koç katımı kaldırılmış, koçlar, koyunlar birlikteler. Soranlar kuzularını besi yapıyorlar. Nisan ayında ilk göçe Soranlar başlıyor. Çünkü Soran aşireti besledikleri kuzularını satıyorlar, öyle yola çıkıyorlar. Şu an burada Alikan aşiretinde doğumlar bir haftaya kadar bitiyor. Soranlarda gittiğinizde 2 aylık kuzu bile bulabiliyorsunuz. Düderanlar da yeni başlamış. Bende bu farklılıkları gördüm hayvancılık uygulamalarını karşılaştırmalı alıyorum. Çalışmamda bana destek sunan doktora tezi danışmanım Ardahan Üniversitesinde görevli sosyal antropolog Prof. Dr. Hüseyin Türk’e teşekkür ederim" dedi.



"Bu yaşam tarzında çok zorlandım"


Bu yaşam tarzında çok zorlandığını kaydeden Akgün, "Doğada yalnız başlarına yaşıyorlar. Tek başınalar, şehirden çok uzaktalar. Birçok imkandan uzaktırlar. Tek amacımın onların çalışmaları, hayvancılık olduğunu gördüler, anladılar artık beni benimsediler. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da göçerlerin ikamet yerlerinde kime sorsalar beni biliyorlar artık. Ailem de ilk başta tedirgindi sonra gittim, anlattım gece tek bir yerde kalıyorum. Kaldığım konak sahibi de dayımın arkadaşı, ailem de biliyor. Telefon numaraları birbirlerinde var. Saha çalışmam Doğu bölgesini yaz dönemini bitirdim. Kış dönemi de hemen hemen bitmek üzere. Sadece kışın buraya gelirken göçe katıldım. Sadece buradan, Güneydoğudan yaz ayında giderken o göç kaldı. O göçe de katılsam benim alan araştırmam bitiyor. Elde ettiğim verileri yazıya geçireceğim. Artık doktora tezimin yazma aşaması kaldı" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.