SAĞLIK
23 Aralık 2025 Salı - 16:20 İnegöl Belediyesi’nin tahsis ettiği arsa üzerine hayırsever Ali İpek’in yaptırdığı Aile Sağlığı Merkezinde sona gelindi Mesudiye Mahallesinde İnegöl Belediyesi’nin tahsis ettiği arsa üzerinde hayırsever Ali İpek tarafından yapımı gerçekleştirilen Aile Sağlığı Merkezinde sona gelindi. Kısa sürede hekim atamaları yapılıp hizmete girmesi planlanan Aile Sağlığı Merkezi yaklaşık 15 bin kişiye hizmet verecek. İnegöl’de sağlıkta devlet, belediye ve hayırsever iş birliği ile hayata geçirilen Aile Sağlığı Merkezlerine bir yenisi daha ekleniyor. Mesudiye Mahallesi Hekim Sokak üzerinde Bakanlık organizasyonuyla İnegöl Belediyesi’nin arsa tahsisini gerçekleştirdiği alan üzerinde hayırsever Ali İpek tarafından yapımı üstlenen Aile Sağlığı Merkezi inşaatında sona gelindi. Protokolü 2024 yılı Aralık ayında Bursa Valiliğinde imzalanan ve 240 m2 arsa üzerinde 210 m2 kapalı alana sahip şekilde projelendirilen Ali İpek Aile Sağlığı Merkezi Sağlık Bakanlığı tarafından onaylandı. Ocak ayında kura çekimi yapılarak hekim görevlendirmesi yapılacak merkezde 5 hekim görev alacak. Yaklaşık 15 bin kişi bu merkezden hizmet alacak. Aile sağlığı merkezlerini büyük projeler kadar önemsiyoruz İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, bugün beraberindeki İlçe Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Kavak, hayırsever Ali İpek, meclis üyeleri, AK Partili yöneticiler, Mesudiye Mahalle Muhtarı Necmettin Sevim ve müteahhit firma yetkilileri ile birlikte Aile Sağlığı Merkezini yerinde inceledi. İnceleme sırasında açıklamalarda bulunan Başkan Taban, "Mesudiye Mahallemizde Ali İpek Aile Sağlığı Merkezi büyük oranda tamamlamış durumda. Geçtiğimiz günlerde benzer şekilde Sinanbey ve Süleymaniye Mahallelerimizde Aile Sağlığı Merkezlerini incelemiştik. Bugün de burada yapımı tamamlanan yapıyı yerinde görelim istedik. Daha sağlıklı bir toplum için Sayın Cumhurbaşkanımız öncülüğünde ülkemizde sağlık politikaları işletiliyor. Vatandaşın sağlık hizmetlerine erişimiyle ilgili tabi ki çok devasa yatırımlar da yapılıyor ancak biz bu Aile Sağlığı Merkezlerini de o büyük yatırımlar kadar önemsiyoruz. Mahallelerimize bir mütehassıs hekimin gelmesi, ona çok yakın mesafede olmamız bizlere sağlıkta ne kadar erişilebilir olduğumuzu da hissettiriyor. Her an burada doktorlarımızın, hekimlerimizin hizmet veriyor olması insanlara huzur ve güvence veriyor" dedi. Sağlıkta çok güzel bir birliktelik var Bir yandan nüfusun arttığını, bununla beraber İnegöl’de Aile Sağlık Merkezi yapımlarının da arttırıldığını kaydeden Başkan Taban, şöyle devam etti, "Tüm sağlık ocaklarının tamamlandığını düşündüğümüzde, inşallah bizler bu noktada ülkemize göre en iyi noktalardan birisi olacağız. Bu bizim için çok güzel bir hedef. Sağlık politikaları noktasında İlçe Sağlık Müdürümüze teşekkür ediyorum. Bu konuda bizlere neler yapabileceğimizi anlatmışlardı. Yine Sağlık Müdürlüğümüz ve Kaymakamlığımız koordinesinde hayırseverler bulunarak bunlarla ilgili hayırseverlerin destek ve katkılarıyla bu yapılar hayata geçiriliyor. Bizler de nerede ihtiyaç varsa sağlık ocaklarına, o bölgede yer üreterek uygun alanları hazırlamış oluyoruz. Burada çok güzel bir imece usulü, birlikte çalışma durumu var."
23 Aralık 2025 Salı - 16:12 MSKÜ’de bir ilk: Gastronomi öğrencilerine aşçı ceketi giydirildi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü bir ilke imza atarak, 2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Aşçı Ceketi Giydirme Töreni gerçekleştirdi. Akademik ve sektörel paydaşların katılımıyla Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen tören, öğrencilerinin mesleki gelişim süreçlerini desteklemek ve sektörle etkileşimlerini güçlendirmek amacıyla yapıldı. Açılış konuşmalarıyla başlayan programda, gastronomi eğitiminin uygulama temelli yapısına ve mesleki disiplinin önemine vurgu yapıldı. Daha sonra gerçekleştirilen oturumlarda, mutfak sanatları alanında profesyonelleşme sürecine ilişkin temel konular ele alındı. Etkinlik kapsamında Pirge Akademi Eğitmeni Fırat Erbil tarafından "Mutfakta Profesyonel Bıçak Eğitimi" başlıklı uygulamalı bir sunum gerçekleştirildi. Bu oturumda mutfak güvenliği, mutfakta bıçak türleri ve kullanım teknikleri konularında öğrenciler ile interaktif bir oturum yapıldı. Programın devamında ‘Aile İşletmelerinde Nesiller Arası Girişimcilik Kültürü’ adlı oturum Doç. Dr. V. Hazal Özyurt ile Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü öğrencisi İsmet Dural’ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Oturumda işletme sahibi Mehtap Şeniz Çahan ile Muğla Ticaret ve Sanayi Odası (MUTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Çahan gastronomi sektöründe sürdürülebilirlik, girişimcilik ve kurumsallaşma süreçlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ‘Geleceğin şeflerine öneriler: Kariyer planlamasında dikkat edilmesi gereken unsurlar’ başlıklı oturum ise Doç. Dr. Nur Çelik İlal ve Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü öğrencisi Elif Erdem’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Konuşmacılar gastronomi alanında kariyer gelişimi ve sektörel beklentilere ilişkin görüş ve önerilerini öğrencilerle paylaşırlarken, etkinliğin bir diğer bölümünde ‘Marka oluşturma stratejileri: Sıfırdan marka nasıl kurulur?’ adlı oturum Doç. Dr. Şaban Kargiglioğlu ve Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü öğrencisi Sinem Palabıyık’ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Oturumda, marka oluşturma süreçleri ve işletmecilik deneyimleri paylaşıldı. Programın son bölümünde, mezuniyet aşamasındaki öğrenciler için pasta kesim töreni gerçekleştirildi. Son olarak aşçı ceketleri giydirilen birinci sınıf öğrencileri, mesleki yolculuklarına başlamanın sevincini yaşadı.
23 Aralık 2025 Salı - 15:27 Van’da sigara bırakma polikliniklerinde 800 kişi sigarayı bıraktı Van İl Sağlık Müdürlüğü sağlıklı hayat merkezlerindeki sigara bırakma polikliniklerinde, 2025 yılında yaklaşık 800 kişi sigarayı bıraktı. Kent genelinde hizmet veren 17 sigara bırakma polikliniği aracılığıyla vatandaşlara ücretsiz danışmanlık ve tedavi desteği sunulurken, tütün kullanımının azaltılması ve toplum sağlığının korunması hedefleniyor. Sağlık personelince yürütülen çalışmalar kapsamında, sigarayı bırakmak isteyen bireyler düzenli olarak takip edilerek tedavi süreçleri destekleniyor. Yapılan değerlendirmelerde, 2025 yılı içerisinde sigara bırakma polikliniklerine toplam 2 bin 614 kişinin ayaktan başvurduğu, bu kişilerden bin 800’üne sigara bırakma ilacı başlandığı ve tedaviye uyumu yüksek olan grubun yaklaşık yüzde 40’ının sigarayı tamamen bıraktığı kaydedildi. "Van’ın 13 ilçesinin 11’inde sigara bırakma polikliniğimiz bulunuyor" Konuya ilişkin konuşan İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun destekleriyle koruyucu sağlık hizmetlerinde önemli bir noktaya gelindiğini belirtti. İl Sağlık Müdürü Tosun, "İnsanları hastalanmadan önce; gerek kronik hastalıklara gerekse akut hastalıklara yakalanmadan önce, koruyucu sağlık hizmetlerimizle bilinçlendiriyor, hastaneye gitmeye gerek kalmadan, hastalık aşamasına gelmeden tedavi imkânları sunuyoruz. Bu hizmetlerden biri de sağlıklı hayat merkezlerimiz ve ilçe sağlık müdürlüklerimiz bünyesinde başlayan, daha sonra sokaktaki her caddeye ve ara sokağa kadar yayılan sigara bırakma timleri ve polikliniklerimizdir. Hâlihazırda 17 noktada sigara bırakma polikliniği hizmeti veriyoruz" dedi. "Yüzde 40’ı sigarayı tamamen bıraktı" Sigara bırakma polikliniklerine sigaraya başlamış, bırakmayı düşünen ya da bu süreçte desteğe ihtiyaç duyan vatandaşların başvurduğunu dile getiren Tosun, "Bunun yanında yerinde sigara bırakma polikliniklerimiz ile sahada aktif görev yapan mobil timlerimiz de bulunuyor. Mobil timlerimiz, dükkân dükkân gezerek sigaranın zararlarını anlatıyor, sigarayı bırakmak isteyenlere yol gösteriyor. Ayrıca sigara bırakma mobil aracımız da şehrin kalabalık noktalarında, meydanlarda ve caddelerde hizmet vererek, sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımıza hem bilgilendirme yapıyor hem de işlemlerini yerinde gerçekleştiriyor. 2025 yılı içerisinde il genelinde hizmet veren 17 sigara bırakma polikliniğine toplam 2 bin 614 kişi ayaktan başvurdu. Bu vatandaşlarımızdan bin 800’üne sigara bırakma ilacı başlandı. Tedaviye uyumu yüksek olan bu grubun yaklaşık yüzde 40’ı sigarayı tamamen bıraktı. Bu veriler doğrultusunda, ilimizde 2025 yılı içerisinde yaklaşık 800 vatandaşımız sigaraya veda etti" diye konuştu. Vatandaşın daha sağlıklı bir yaşama kavuşması için çalışmalarının devam edeceğini ifade eden Tosun, sigaranın; KOAH, kalp krizi ve benzeri pek çok kronik hastalığın en önemli tetikleyicilerinden biri olduğu düşünüldüğünde, bu başarının toplum sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını kaydetti.
"Kemik erimesi ölüme yol açabilir"
20 Ekim 2025 Pazartesi - 13:27 "Kemik erimesi ölüme yol açabilir" Aşırı zayıf, hareketsiz bir hayat tarzına sahip ve kortizon kullanmış kişilerin kemik erimesi açısından risk altında olduğunu vurgulayan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, "Kemik erimesi omurlarda, el bileğinde ve kalça kemiğinde kırılmalara yol açarak sakatlıklara, hatta ölümlere yol açabilir" dedi. Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak adlandırılan osteoporozu ‘kemiklerin zayıflayarak kırılgan hale gelmesi’ şeklinde tanımlayan Liv Hospital Samsun Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Esra Tutal, Dünya Osteoporoz Günü’nde hastalığın kemiklerin çok ufak travmalarda bile kolayca kırılmalarına neden olabildiğini söyledi. "Kırık olana kadar belirti vermez" Konuyla ilgili önemli bilgiler paylaşan Uzm. Dr. Esra Tutal, osteoporozun kırık gelişene kadar hastalarda hiçbir belirti vermeyebileceğini işaret etti. Kemik erimesine bağlı kırıkların en çok kalça, bel ve bilek kemiklerinde görüldüğünü vurgulayan Uzm. Dr. Esra Tutal, "Osteoporoz hem kadınları hem de erkekleri etkileyen bir hastalıktır. Kemik erimesi çok ileri dönemlere kadar herhangi bir belirti vermez. İleri dönemlerde ise sırt ağrısı, bel ağrısı, boyun zamanla kısalması ve duruş bozukluğu (kamburluk) meydana gelir" diye konuştu. "Zayıf kişilerde kemik yıkımı daha sık görülüyor" İnsan vücudunda kemik yapım ve yıkımının belli bir denge içerisinde olduğunun altını çizen Tutal, "20 yaşına kadar kemik yapımı ön plandadır. 30 yaşına kadar maksimum kemik kitlesi oluşur. 30 yaşından sonra ise yıkım ön plana geçer. Maksimum kemik kitlesi ne kadar iyi ise vücut yıkımdan o kadar az etkilenir. Kadınlar, yaşlılar, ailesinde kırık öyküsü olanlar ve zayıf minyon yapılı olanlarda daha sık görülür. Ayrıca romatizma tedavisinde kullanılan kortizonlu ilaçlar, epilepsi ilaçları, kanser ilaçları, bazı mide ilaçları kullanmak, romatiod artrit, kanser, lupus, multipe myleom, böbrek, karaciğer hastalıkları gibi hastalıklar geçirmek, hareketsiz bir yaşama sahip olmak, sigara kullanmak, sık alkol kullanmak, besinlerle yeterince kalsiyum almamak, aşırı miktarda tiroit hormonu kullanmak, aşırı zayıf olmak, gereğinden daha az beslenmek ve zayıflama ameliyatı olmak da kemik erimesine neden olabilir. Kemik erimesi omurlarda, el bileğinde ve kalça kemiğinde kırılmalara yol açarak sakatlıklara hatta ölümlere yol açabilir" şeklinde konuştu. "Doğru beslenmeyle önlenebilir" Kemik erimesinin önlenebilir bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Esra Tutal, hastalıktan korunmak için şu önerilerde bulundu: "Proteinden zengin beslenme kemik sağlığı için çok önemlidir. Vücut ağırlığının normal sınırlarda tutulması (aşırı zayıflık ve şişmanlıktan kaçınılması), kalsiyumdan zengin beslenmek (günlük 1000-1200 mg kadar kalsiyum besinlerle alınmalıdır) önemlidir. En iyi kalsiyum kaynakları az yağlı süt ürünleri, koyu yeşil sebzeler, balık ve soya ürünleridir. D vitamini, kalsiyumun bağırsaklardan emilimi için gereklidir. Bunun bir kısmını güneşten karşılasak da genellikle günlük 600-800 ünite D vitamini takviyesi gerekmektedir. Günlük düzenli yapılan egzersiz (yürüyüş gibi) kemiklerin güçlenmesini sağlar. 65 yaş üstü kadınlar, 70 yaş üstü erkekler ve risk faktörü olanlar ise daha erken yaşlardan itibaren her yıl düzenli olarak kemik taraması (kemik mineral dansitometri) yaptırıp, henüz kırık oluşmadan tanı konulabilirse hastalığın tedavisi mümkündür."
Prof. Dr. Özlenen Özkan: "İlk rahim naklinde nefesimizi tutarak hastayı takip ettik"
20 Ekim 2025 Pazartesi - 13:24 Prof. Dr. Özlenen Özkan: "İlk rahim naklinde nefesimizi tutarak hastayı takip ettik" Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, dünyanın ilk rahim nakli hastası olan Derya Sert sürecinde yaklaşık on hafta boyunca nefeslerini tutarak hastayı takip ettiklerini söyledi. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin 47’nci Ulusal Kurultayında bir sunum yapan Prof.Dr. Özlenen Özkan, dünyada ilk kez gerçekleştirilen kadavradan rahim nakli başta olmak üzere, alanlarında öncü nitelik taşıyan önemli nakil operasyonlarını ve başarılı çalışmaları katılımcılarla paylaştı. Prof. Dr. Özkan, Akdeniz Üniversitesi’nin tıp alanındaki yenilikçi yaklaşımlarının, Türkiye’yi uluslararası arenada ön sıralara taşıdığını vurguladı. Tüm dünyada ‘Özkan tekniği’ kullanılıyor Dünyada ilk rahim naklinin 2000 yılında Suudi Arabistan’da yapıldığını ancak rahmin kısa süre sonra geri alınmak zorunda kalındığını hatırlatan Prof. Dr. Özkan, "2011 yılında bizim ekibimiz dünyada kadavradan ilk rahim naklini başarıyla gerçekleştirdi. Bu alanda en yoğun çalışan ekip İsveç’ti. Bizim başarımızdan sonra şaşırdılar, bir hafta içinde yanımıza gelip bilgi aldılar. Ardından kendi denemelerini yaptılar ve büyük başarı sağladılar. Bugün Çin, ABD, Brezilya ve Almanya gibi ülkeler de bu serüvene katıldı. Şu ana kadar 20’nin üzerinde ülke rahim naklini gerçekleştirdi. Tüm bu nakillerde, tüm dünyada ‘Özkan tekniği’ kullanılıyor. Bunu gururla söylüyorum" dedi. "Nefesimizi tutarak takip ettik" Rahim nakli sonrası yaşadıkları zorlukları da anlatan Prof. Dr. Özkan, dünyanın ilk rahim nakli hastası olan Derya Sert’in gebeliğinde önce başarılı olduklarını ama ardından sorunlar yaşandığını belirterek, "Sonrasında fetüsün oturduğu yerde bir defekt olduğunu fark ettik ve bunu ortadan kaldırdık. O operasyon sonrasında yapılan embriyo transferinden hemen sonra hastamız gebe kaldı. Yaklaşık on hafta boyunca nefesimizi tutarak hastayı takip ettik ve sonunda ilk bebeğimiz Ömer Özkan Sert dünyaya geldi" ifadelerini kullandı. "Farklı alanlarda da öncü ve umut olduk" Rahim naklinin başarısında uygun yaş grubundaki alıcı ve donör seçiminin büyük rol oynadığını vurgulayan Prof. Dr. Özkan, "Dünyada alıcının 39 yaş altında olması ideal kabul ediliyor. Bu yaşın üzerindekilerde başarı oranı düşüyor. Bizim hastalarımız 24 yaşındaydı" dedi. Özkan, Akdeniz Üniversitesi’nin yalnızca rahim nakli değil, yüz ve kol nakilleri gibi birçok alanda da öncülük ettiğini, bu çalışmaların Türkiye’deki hastalara yeni umutlar sunduğunu belirtti.
Meme kanserine karşı sofralarınızı güçlendirin
20 Ekim 2025 Pazartesi - 13:22 Meme kanserine karşı sofralarınızı güçlendirin Klinik Diyetisyen Duygu Özbay, C vitamini eksikliğinin, kanser oluşumu ile ilişkili olabileceği düşünüldüğünü belirterek, "Bu nedenle portakal, mandalina, kivi gibi meyvelerin yanı sıra maydanoz, turp ve yeşil biber gibi C vitamini açısından zengin sebzelerin sofralarda düzenli olarak yer alması önemli" dedi. Tüm kanserlerin oluşumunda çevresel faktörlerin yaklaşık yüzde 80 oranında rol oynadığını belirten Medline Adana Hastanesi’nden Klinik Diyetisyen Duygu Özbay, bu faktörlerden birinin de beslenme olduğunu vurguladı. Özbay, "Meme kanserinden korunmak için vücut yağ oranını dengede tutmak ve sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek büyük önem taşıyor. Meme kanserine karşı koruyucu etkisi bulunan besinlere sofralarımızda daha fazla yer vermekte fayda var" diyerek önerilerde bulundu. C vitamini güçlü antioksidan kaynağı Klinik Diyetisyen Duygu Özbay, vitaminlerin vücudun hastalıklara karşı direncini artırmada büyük rol oynadığını söyleyerek, "Güçlü antioksidan etkisiyle bilinen C vitamini eksikliğinin, kanser oluşumu ile ilişkili olabileceği düşünülüyor. Bu nedenle portakal, mandalina, kivi gibi meyvelerin yanı sıra maydanoz, turp ve yeşil biber gibi C vitamini açısından zengin sebzelerin sofralarda düzenli olarak yer alması önem kazanıyor. Ayrıca, çiğ olarak tüketilen domates, içerdiği likopen sayesinde kansere karşı koruyucu etki gösteren önemli bir besin kaynağı olarak öne çıkıyor" dedi. Kilo kontrolünde kurubaklagiller başrolde Meme kanserinden korunmada ideal vücut ağırlığını korumanın önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Özbay, "Mercimek, barbunya, kuru fasulye ve nohut gibi kurubaklagiller, yüksek posa içerikleri sayesinde kan şekerini dengelemeye yardımcı oluyorlar. Aynı zamanda tokluk süresini uzatıp kilo kontrolünü desteklediklerinden, sağlıklı beslenme düzeninin vazgeçilmez bir parçasıdırlar. Sardalya, somon, uskumru, palamut ve lüfer gibi yağlı balıklar, yüksek Omega-3 yağ asidi içerikleri sayesinde meme kanserine karşı koruyucu etki gösteren besinler arasında yer alıyor. Bu nedenle balığı, ızgara veya buğulama gibi sağlıklı pişirme yöntemleriyle hazırlayarak haftada 2-3 kez tüketmek, koruyucu beslenme alışkanlıkları açısından öne çıkıyor" diye konuştu. Zeytinyağı içerdiği E vitaminiyle koruyor Zeytinyağının E vitamini içeriği sayesinde hem kanser oluşumunu engellemeye yardımcı olduğunu hem de bağışıklık sistemini güçlendirdiğini vurgulayan Özbay, şunları kaydetti: "Bu nedenle yemeklerde kullanılan yağ tercihinde, kilo kontrolünü gözeterek aşırıya kaçmamak kaydıyla zeytinyağı kullanmak büyük önem taşıyor. Araştırmalar, sarımsağın bağışıklığı güçlendirici ve kanserden koruyucu özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Bu olumlu etki, sarımsakta bulunan ’allisin’ adlı bileşenden kaynaklanıyor. Sarımsağın bu özelliğinden maksimum derecede yararlanmanın yolu ise onu ezerek çiğ olarak tüketmekten geçiyor. Meme kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu bilinen besinlerin tüketimi, bu hastalığın riskini azaltmak amacıyla sağlıklı bireylere öneriliyor. Ancak meme kanseri tanısı alarak tedavi gören hastaların, özellikle kemoterapi tedavisi sırasında doğal gıdalar ile kullanılan ilaçlar arasında bir etkileşim oluşabileceğini bilmeleri ve mutlaka doktorlarına danışmaları gerekiyor."
TVHB: "Veteriner hekimlik, ticari bir faaliyet değil kamusal bir sağlık hizmetidir"
20 Ekim 2025 Pazartesi - 13:02 TVHB: "Veteriner hekimlik, ticari bir faaliyet değil kamusal bir sağlık hizmetidir" Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB), Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan vergi ve ruhsat değişikliği ile ilgili yazılı açıklama yaptı. TVHB, bağlı 70 bölge ve il odası olarak, 17 Ekim tarihinde TBMM’ye sunulan vergi ve ruhsat değişiklikleri kapsamında veteriner muayenehaneleri, poliklinikleri ve hayvan hastanelerine getirilen harçlara ilişkin yazılı basın açıklaması paylaştı. "Düzenleme, hayvancılığın gelişimini ve halk sağlığını da doğrudan tehdit edecektir" Yapılan yazılı açıklamada, sunulan ’Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ ile sağlık hizmeti sunan kuruluşlara yeni bir mali yükümlülük getirildiği belirtilerek, "Bu kapsamda muayenehaneler, özel tıp merkezleri, ağız ve diş sağlığı merkezleri, özel hastaneler ile birlikte ’veteriner muayenehaneleri, veteriner poliklinikleri ve hayvan hastaneleri’ de dahil edilmiş; veteriner hekimlerden muayenehaneler için 10 bin lira, poliklinikler için 20 bin lira, hayvan hastaneleri için 40 bin lira, büyükşehirlerde ise bu tutarların 2 katı oranında harç ödenmesi öngörülmüştür. Veteriner hekimlik mesleği; hayvan sağlığının korunması, zoonotik hastalıkların önlenmesi, güvenilir gıdaya erişimin sağlanması ve halk sağlığının korunması görevini eş zamanlı olarak yürüten bir sağlık mesleğidir. Bu yönüyle veteriner hekimlik yalnızca hayvanlara değil, toplumun tamamına hizmet sağlayan kamusal bir sağlık mesleğidir. Ancak söz konusu düzenleme, veteriner hekim muayenehaneleri, poliklinikleri ve hayvan hastanelerine yüksek tutarlarda harç yükümlülüğü getirmekte; bu durum meslek mensuplarını ekonomik olarak zor durumda bırakacağı gibi, hayvancılığın gelişimini ve halk sağlığını da doğrudan tehdit edecektir" denildi. "Harç yükünün bindirilmesiyle, ne yazık ki mesleğimiz adeta cezalandırılacaktır" Aynı zamanda açıklamada şunlar kaydedildi: "Veteriner hekimler; hiçbir kamu desteği almadan, kendi öz sermayeleriyle hizmet üreten, istihdam sağlayan, vergi ödeyen, aynı zamanda sahada bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden kamu görevlisi niteliğinde vazgeçilemez sağlık profesyonelleridir. Serbest meslek olarak faaliyet gösteren veteriner hekimler, gelir vergisi ve katma değer vergisi mükellefiyeti kapsamında, karlılık durumuna bakılmaksızın brüt gelirlerinin yüzde 8 ila yüzde 20’si oranında katma değer vergisi ve yıllık yüzde 40’a kadar gelir vergisi ödemektedir. Mevcut işyeri açma ve çalıştırma harçlarının yanı sıra, atık yönetimi, ilaç ve aşı takip sistemleri, elektronik reçete gibi ilave mesleki ve mali yükler de veteriner hekimlerin sorumluluğundadır. Bu ağır mali şartlar altında veteriner hekimlerin mesleki faaliyeti sürdürmesi, kamu hizmeti niteliğindeki görevlerini yerine getirmesi zorlaşmaktadır. Hâlihazırda ülkemizde plansız bir şekilde açılan veteriner fakülteleri nedeniyle her yıl mezun sayısı hızla artmakta; fakat kamu istihdamı aynı ölçüde artırılmamaktadır. Birçok veteriner hekim kendi öz sermayesiyle muayenehane açmaktadır. Veteriner hekimler gerekli durumlarda kırsalda, üreticiye ve sahipsiz hayvanlara ücretsiz veya indirimli hizmet sunmaktadır. Bu kadar ağır ekonomik şartlarda yeni bir harç yükünün bindirilmesiyle, ne yazık ki mesleğimiz adeta cezalandırılacaktır." "Zoonotik hastalıklarla mücadele ancak güçlü bir veteriner hekimlik sistemiyle mümkündür" Güçlü bir veteriner hekimlik sistemine değinilen açıklamada, "Hayvan sağlığındaki aksama ile üretim kayıplarına, ekonomik zararlara ve zoonotik hastalıkların yayılmasına yol açar. Veteriner hekimlik hizmetlerine erişimin zorlaşması, ülke ekonomisi ve halk sağlığı açısından ciddi riskler doğuracaktır. Hayvancılıkta verimliliğin artırılması, güvenilir gıdaya erişim, sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrolü ve zoonotik hastalıklarla mücadele ancak güçlü bir veteriner hekimlik sistemiyle mümkündür. Bu sistemi zayıflatacak her adım, ülke güvenliğini ve toplum sağlığını riske atmaktadır. Türk Veteriner Hekimleri Birliği, mesleğin temsilcisi olarak veteriner hekimlerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi, istihdamın artırılması ve hizmetlerin kamusal niteliğinin korunması için yıllardır çaba göstermektedir. Ancak bu düzenleme hazırlanırken meslek örgütlerinin görüşü alınmamış, sahadaki gerçek şartlar göz ardı edilmiştir. Oysa ülkemizin en temel sağlık zincirlerinden biri olan veteriner hekimlik hizmetlerinde kararlar, bilimsel temelde ve katılımcı bir anlayışla alınmalıdır. Ek olarak, veteriner hekimler sağlık hizmetleri sınıfında sayılmalarına rağmen, diş hekimleri ve beşeri tabiplerin yararlandığı sağlıkta şiddet suçları, fiili hizmet zammı, katsayı eşitsizliği, mali haklar ve emeklilik özlük hakları gibi uygulamalardan yararlanmamaktadır. Eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan bu durum, yeni harç yükleri ile birleştiğinde mesleğin sürdürülebilirliğini ciddi şekilde tehdit etmektedir" ifadeleri yer aldı. "Veteriner hekimlik, ticari bir faaliyet değil kamusal bir sağlık hizmetidir" Açıklamada, TVHB olarak çağrının net olduğu vurgulanarak şu ifadeler yer aldı: "Veteriner hekimlik, ticari bir faaliyet değil kamusal bir sağlık hizmetidir. Mesleğe ağır yükümlülükler getiren bu düzenleme ivedilikle geri çekilmeli, meslek üst kuruluşu olan TVHB ve ilgili meslek temsilcilerinin katılımıyla yeniden değerlendirilmelidir. Kamuda veteriner hekim istihdamı artırılmalı, genç meslektaşlarımızın mesleğe katılımı desteklenmelidir. Hayvancılığın sürdürülebilirliği, gıda güvenliği ve halk sağlığının korunması için veteriner hekimlerin çalışma şartları güçlendirilmelidir. Veteriner hekimler, hayvan, insan ve çevre sağlığını koruyan temel sağlık hizmetlerinin mensuplarıdır. Bu gerçek göz ardı edilmemeli; aksi takdirde atılan her adım sadece veteriner hekimlere değil, toplumun tamamına zarar verecektir. Gündeme gelen yeni uygulamaya karşı, TVHB olarak, 70 Bölge ve İl Odası ile birlikte tüm demokratik ve hukuki haklarımızı kullanarak sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz."
Kemiklerin sinsi hastalığı osteoporoz
20 Ekim 2025 Pazartesi - 12:40 Kemiklerin sinsi hastalığı osteoporoz Halk arasında kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz, düşük kemik kitlesi ve kemik mikromimari yapısının bozulması ile karakterize hastalık. Bu değişiklikler kemiklerin dayanıklılığını azaltır ve kolay kırılmalarına yol açar. Çam Sakura Şehir Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanı Prof. Dr. Nihal Özaras, osteoporozun sinsi bir hastalık olduğunu belirterek, "Eğer tedavi edilmezse çoğu zaman hiçbir belirti vermeden sinsice ilerler ve hafif bir travmayla oluşan kırıklar ile karşımıza çıkar. En sık omurga, kalça ve el bileği kırıkları görülür. Erişkin bireylerde kemik dokusu bölge bölge yıkılır ve yeniden yapılır, böylece düzenli olarak yenilenir. Bu yenilenme sürecinde kemik yapımı yeterli düzeyde olmazsa kemik kitlesinde azalma meydana gelir ve osteoporoz gelişir. Kadınlarda menopozdan sonraki ilk 5 yılda kemik yıkım hızı artar ve kemik yapımı yetersiz kalabilir. Bu nedenle osteoporoz kadınlarda daha sık görülür. Ancak yaşla beraber hem kadında hem erkekte kemik yapımı azaldığından erkeklerde de görülebilir" dedi. Özaras, osteoporoz açısından riskli grupları şöyle sıraladı: "Kadınlarda erken menopoz Birinci derece akrabalarda osteoporozlu kişilerin olması Tiroid hastalıkları, kortizon kullanımı gerektiren hastalıklar gibi kronik hastalıkların olması Düşük fiziksel aktivite düzeyi Alkol ve sigara kullanımı Beslenmede yetersiz kalsiyum alımı". Özaras, osteoporozdan ne zaman şüphelenilmesiyle ilgili de "Sırt ve belde ağrı, boyda kısalma, sırtta kamburluk gibi şikayetler varsa osteoporozdan şüphelenilmelidir. Ancak riskli grupta yer alan kişiler bu şikayetlerin ortaya çıkmasını beklemeden osteoporoz açısından değerlendirilmelidir. Değerlendirmede sıklıkla hastanın yaşına ve risk faktörlerine göre bazı kan testleri ve kemik dansitometri ölçümü ismi verilen tetkik kullanılır" dedi. Özaras, osteoporozdan korunmak için şu tavsiyelerde bulundu: "Kemik yıkımını önlemek ve kemik yapımını artırmak için yeterli D vitamini ve kalsiyum düzeyi sağlanmalıdır. Kalsiyum sadece diyetle alınırken D vitamini hem diyet hem de güneşten alınabilir. Egzersiz osteoporozdan korunmada çok önemli yere sahiptir. Yürüme, hafif tempoda koşma, zıplama gibi aktiviteler kemik yoğunluğunu arttırır. Sırt kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik egzersizler kamburluktan korur. Düşmeleri ve buna bağlı kırıkları önlemek için ise denge ve yürümeyi iyileştirici egzersizler düzenli olarak yapılmalıdır. Bütün bu önlemlere rağmen osteoporoz gelişirse ilaçlar ile hastalığı durdurmak ve tedavi etmek gerekir".
Her 8 kadından 1’i risk altında: Erken tanı hayat kurtarıyor
20 Ekim 2025 Pazartesi - 12:36 Her 8 kadından 1’i risk altında: Erken tanı hayat kurtarıyor Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İdris Yücel, dünyada her 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalanma riski bulunduğunu belirterek, erken tanının hastalığın tedavisinde kritik rol oynadığını vurguladı. Ekim ayının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından "Meme Kanseri Farkındalık Ayı" olarak belirlenmesi dolayısıyla yapılan bilgilendirme çalışmaları kapsamında Medicana International Samsun Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İdris Yücel, meme kanserine dair önemli açıklamalarda bulundu. "Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var" Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yücel, "Meme kanseri tek tip bir hastalık değil, birçok alt tipi mevcut. Bu nedenle tedavisi de farklılık gösteriyor. Her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Obezite, menopoz sonrası kilo alımı, genetik ve ailevi faktörler riski artırıyor. Kadınların çoğu hastalığı kendi muayeneleri sırasında fark ediyor. Sağlık Bakanlığı’nın tarama programları ve mamografi üniteleri de erken teşhiste büyük önem taşıyor. Risk grubundaki kadınların 40 yaşından itibaren düzenli taramaya başlaması gerekiyor" dedi. "Meme kanseriyle mücadelede elimizde çok fazla silah var" Meme kanseri tedavisinde önemli ilerlemeler sağlandığını belirten Yücel, "Bu hastalıkla mücadele çok boyutlu. Kemoterapi, endokrin tedavi, akıllı ilaçlar ve immünoterapi gibi birçok yöntem mevcut. Hangi tedavinin uygulanacağı, tümörün özelliklerine göre belirleniyor. Erken evrede yakalanan tümörlerde tamamen iyileşme mümkün. İleri evrelerde dahi hastalık, kronik hale getirilerek yaşam süresi uzatılabiliyor. Erken teşhis, hastanın yaşam kalitesini ve tedavi başarısını doğrudan etkiliyor" diye konuştu.
SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde robotik cerrahi ile diz protez ameliyatları başarıyla gerçekleştiriliyor
20 Ekim 2025 Pazartesi - 12:36 SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde robotik cerrahi ile diz protez ameliyatları başarıyla gerçekleştiriliyor SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’nda robotik cerrahi ile diz protez ameliyatları başarıyla gerçekleştiriliyor. SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Cenk Cankuş, "Diz protez ameliyatı (Diz artroplastisi), diz ekleminde ileri derecede kireçlenme (Osteoartrit) ya da hasar nedeniyle oluşan ağrı ve hareket kısıtlılığını gidermek amacıyla uygulanan cerrahi bir tedavidir" dedi. Robotik cerrahi ile diz protez ameliyatı Robotik cerrahi destekli diz protez ameliyatlarının cerrahın kontrolünde çalışan gelişmiş bir robotik sistem yardımıyla gerçekleştirildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, "Hastanemizde kullanmaya başladığımız son sistem robotik cerrahiyle, ameliyat sırasındaki sensör verilerini kullanarak milimetrik biçimde işlemler hata payı olmaksızın yapılırken, hastalarımız ameliyat sonrasında başarılı sonuçlar elde etmeleri açısından da birçok avantaja sahip oluyor" ifadelerini kullandı. Robotik cerrahinin avantajları Robotik cerrahinin avantajlarını aktaran Dr. Öğr. Üyesi Cankuş, "Kişiye özel planlama: Her hastanın anatomisine uygun olarak önceden sanal bir ameliyat planı oluşturulur.Yüksek doğruluk: Robotik sistem, protez bileşenlerinin ideal hizalanmasını ve dengelenmesini sağlar. Daha az yumuşak doku hasarı: Çevre dokular korunur, bu da genellikle daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme anlamına gelir. Uzun protez ömrü: Doğru yerleştirme, protezin daha uzun süre sorunsuz kullanılmasını destekler" diye konuştu.
Kemiklerin sessiz düşmanı "osteoporoz" yaşam kaybına bile neden olabiliyor
20 Ekim 2025 Pazartesi - 12:32 Kemiklerin sessiz düşmanı "osteoporoz" yaşam kaybına bile neden olabiliyor Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, "20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü" dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Osteoporozun milyonlarca insanın hayatını etkileyen, sinsi ilerleyen ve ciddi sonuçlar doğurabilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Aydın, "Özellikle kalça kırığı sonrası ilk yılda ölüm riski artıyor ve sakatlık bırakabiliyor. Omurga kırıkları, sırt ağrısı, boy kısalması ve kamburluğa neden oluyor. Erken müdahale olmazsa, yaşam kalitesini dramatik şekilde düşürebiliyor" dedi. Memorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, "20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü" dolayısıyla yaptığı açıklamada, osteoporozun milyonlarca insanın hayatını etkileyen, sinsi ilerleyen ve ciddi sonuçlar doğurabilen bir hastalık olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Aydın, "Osteoporoz neden olduğu kalça omurga ve el bilek kırıklarıyla (osteoporotik kırıklar) ciddi sağlık sorunları oluşturuyor. Özellikle kalça kırığı sonrası ilk yılda ölüm riski artıyor ve sakatlık bırakabiliyor. Omurga kırıkları, sırt ağrısı, boy kısalması ve kamburluğa neden oluyor. Erken müdahale olmazsa, yaşam kalitesini dramatik şekilde düşürebiliyor. Uzmanlara göre, erken önlem almak bu hastalığın etkilerini büyük ölçüde azaltabiliyor" dedi. "40’lı yaşlarda bile ortaya çıkabiliyor" Hastalığın genellikle 50 yaş üstü bireylerde görüldüğünü ancak bazı risk faktörleriyle 40’lı yaşlarda da ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Aydın, "Osteoporoz sessiz ilerler. Kırık oluşmadan fark edilmeyebilir. Kemik yapısı bozulur, gözenekli hale gelir. Vücut eski kemiği yenisiyle değiştiremez. Bu nedenle erken teşhis çok önemlidir" ifadelerini kullandı. "Kadınlar dört kat daha fazla risk altında" Kadınların erkeklere oranla dört kat daha fazla risk altında olduğunu söyleyen Aydın, "Menopoz sonrası östrojen seviyesi düşen kadınlarda risk daha fazladır. Ayrıca küçük yapılı bireyler, ailesinde osteoporoz öyküsü bulunanlar, hareketsiz yaşam sürenler, sigara kullananlar ve alkol tüketenler de risk altındadır. Uzun süreli kortizon kullanımı ve bazı kronik hastalıklar da kemik sağlığını olumsuz etkiler" dedi. "Genç yaşlarda önlem alınmalı" Osteoporozun önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aydın, "Kemik sağlığına yatırım erken yaşta başlamalı. Ergenlik döneminden itibaren yeterli kalsiyum ve D vitamini almak, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkol kullanımından kaçınmak gerekir. Kemik yoğunluğunun en yüksek seviyeye ulaştığı 20-30 yaş döneminde sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmak, ileri yaşlarda hastalığın önüne geçilmesini sağlar" diye konuştu. "Yaşam tarzı değişiklikleriyle korunmak mümkün" Prof. Dr. Aydın, osteoporozdan korunmanın basit ama etkili yolları olduğunu belirterek, Günlük bin- bin 200 mg kalsiyum süt ürünleri, yeşil sebzeler ve somon gibi besinlerle alınmalı, Güneş ışığından faydalanılmalı ve gerekirse D vitamini takviyesi yapılmalı, Haftada en az 150 dakika yürüyüş, egzersiz, yoga veya Tai Chi yapılmalı, Sigara bırakılmalı, alkol tüketimi sınırlandırılmalı, Ev ortamında düşmeyi önleyici güvenlik önlemleri alınmalı" dedi. Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın açıklamasını, "Erken teşhis ve doğru önlemle osteoporozun etkilerini büyük ölçüde azaltmak mümkündür. Kemik sağlığınızı koruyun, çünkü güçlü kemikler uzun ve sağlıklı bir yaşamın temelidir" sözleriyle tamamladı.
Dünya Osteoporoz Günü’nde uyarı: "Erken önlemle kemik kaybı yavaşlatılabilir"
20 Ekim 2025 Pazartesi - 11:20 Dünya Osteoporoz Günü’nde uyarı: "Erken önlemle kemik kaybı yavaşlatılabilir" Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Şükür, 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada kemik sağlığının önemine dikkat çekti. Şükür, osteoporozun erken dönemde alınacak önlemlerle yavaşlatılabileceğini vurguladı. Sakarya Özel Adatıp Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Şükür, 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü çerçevesinde kemik sağlığı ve osteoporoz hakkında açıklamalarda bulundu. Osteoporozun halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak bilindiğini belirten Prof. Dr. Şükür, "Bu hastalık kemiklerin daha kırılgan hale gelmesine yol açar. Özellikle ileri yaşlarda sık görülen bir durumdur ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir" dedi. Osteoporoz gelişiminde genetik yatkınlığın yanı sıra hareketsizlik, yetersiz beslenme ve hormonal değişimlerin de etkili olduğunu ifade eden Erhan Şükür, "Özellikle menopoz sonrası kadınlarda ve ileri yaşlardaki bireylerde risk daha yüksektir. Düzenli sağlık kontrolleri ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kemik sağlığı açısından büyük önem taşır" diye konuştu. Dünya Osteoporoz Günü’nün toplumda farkındalık oluşturmayı amaçladığını vurgulayan Şükür, kemik sağlığını korumak için dengeli beslenmenin, kalsiyum ve D vitamini alımının, düzenli egzersizin ve güneş ışığından faydalanmanın destekleyici olduğunu söyledi. Prof. Dr. Erhan Şükür, "Osteoporoz tamamen önlenemese de erken dönemde alınacak önlemlerle kemik kaybının hızı azaltılabilir. Kemik sağlığını korumak her yaşta önemlidir. Düzenli kontroller ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarıyla osteoporozun etkilerini azaltmak mümkündür" ifadelerini kullandı.
Göğüs kanserini erken fark edecek ‘akıllı tekstil’ ürünü geliştirildi
20 Ekim 2025 Pazartesi - 11:17 Göğüs kanserini erken fark edecek ‘akıllı tekstil’ ürünü geliştirildi İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde (İEÜ), kadınlarda çok sık görülen göğüs kanserinin önceden tespit edilmesine katkı sağlamak amacıyla sensör özelliğine sahip bir ‘akıllı tekstil’ ürünü geliştirildi. Tişört ya da atlet olarak kullanılabilecek, ürettiği elektromanyetik dalgalar sayesinde meme dokusundaki değişimleri anlık ölçebilecek özel ürün için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yapıldı. Günlük hayatta rahatlıkla kullanılabilecek, bilimsel adıyla ‘Tekstil Yama Anteni’ olarak ifade edilen bu ürün, yaptığı ölçümleri uzaktaki bir cihaza veri olarak gönderebilecek. Bu veriler, bilgisayar yardımıyla sürekli raporlanıp doktor ya da başka bir kişi tarafından kayda alınabilecek. Dokuda meydana gelen değişimlerin düzenli olarak analiz edilmesi sayesinde, erken evrede olası bir hastalığın da önüne geçilecek. Yıkanabilir ve ucuz maliyetli İzmir Ekonomi Üniversitesi Havacılık ve Uzay Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Diaa Gadelmavla ile Biyomedikal Mühendisliği öğrencileri Mehmet Ali Dalgıç ve Israa M. F Abdullah Alhammoodi tarafından 6 aylık çalışma sonunda tamamlanan akıllı tekstil ürünü; yıkanabilir özelliği, ucuz maliyeti, sürdürülebilir olması ve hafifliğiyle ön plana çıkıyor. Pek çok alternatifi var Patent almayı bekledikleri özel tasarımla ilgili detaylı bilgiler paylaşan Prof. Dr. Gadelmavla, "Prototipini de yaptığımız ürün, günlük hayatta kullanılan atlet, tişört ya da uzun kollu bir giysi olarak uygulanabilir. Ayrıca, mevcut bir giysinin üzerine de yapıştırılabilir. Bunun yanı sıra firmalar, hazırladığımız ürünü, kendi tasarımlarına uyarlayarak yeni giysiler de tasarlayıp satışa sunabilir. Hazırladığımız ürün, bir markanın logosu gibi giysilerin sağ ve sol köşesinde konumlanabilir. Bu tekstil malzemesinin, göğüs kısmının tam önünde yer alması yeterli. Bunun gibi pek çok alternatif söz konusu. Bu açıdan yenilikçi ve farklı bir çalışmaya imza attığımızı söyleyebilirim" ifadelerini kullandı. Mamografi ile karıştırılmamalı Hazırladıkları ürünün mamografi cihazı ile karıştırılmaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Diaa Gadelmavla, "Mamografi, görüntüleme özelliğine sahip bir cihaz. Elbette meme kanserinin teşhisi için en etkili yol. Bizim ürünümüzde görüntüleme özelliği bulunmuyor. Biz, bir anten özelliği taşıyan ve elektromanyetik dalgalar sayesinde doku değişimini tespit edebilen bir ürün geliştirdik. Radyasyona sebebiyet veren bir durumumuz da yok. Akıllı saatlerin nabız sensörünü düşünün. Derideki küçük değişimleri algılamak için belirli bir sinyal gönderir ve bu sinyaldeki en ufak farklılık bile ölçümlere yansır. Bizim geliştirdiğimiz ürün de benzer şekilde çalışıyor. Elektromanyetik dalgalar aracılığıyla meme dokusunda meydana gelen değişimleri tespit ederek olası riskleri bildiriyor. Ciddi bir hastalığın erkenden önüne geçmek için önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. "Güzel bir deneyim oldu" İEÜ öğrencileri Mehmet Ali Dalgıç ve Israa M. F Abdullah Alhammoodi ise, böylesine önemli bir çalışmaya imza attıkları için mutlu olduklarını söyleyerek, "Bu süreç, bizim için harika bir deneyim oldu. Proje üzerinde titizlikle çalıştık. En sonunda da ortaya güzel bir sonuç çıktı. Eğitim aldığımız alanda kendimizi en iyi şekilde geliştirmek, üniversitede edindiğimiz bilgileri meslek hayatımızda da kullanmak istiyoruz. Bu noktada öğrencilik döneminde yapacağımız projelerin, kariyer hedeflerimiz için güçlü bir temel olacağına inanıyoruz. Hazırladığımız tekstil ürününün de uygulanabilir ve gelecek vadeden bir çalışma olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Çocuklarda el yıkamaya teşvik etmek için meyve şeklinde sabun tasarladı
20 Ekim 2025 Pazartesi - 10:53 Çocuklarda el yıkamaya teşvik etmek için meyve şeklinde sabun tasarladı Elazığ’da 7 yıldır 50’den fazla farklı doğal sabun çeşidi üreten Tuba Bahçeci, çocuklarda el yıkamaya teşvik etmek ve eğlenceli hale getirmek için meyve şeklinde sabunlar tasarladı. Elazığ’ın Yedigöze köyünde yaşayan iki çocuk annesi Tuba Bahçeci, 7 yıldır çeşitli doğal ürünler üretiyor. Bahçeci, 50 farklı sabun çeşidinin yanı sıra çocuklarda el yıkamaya teşvik etmek ve eğlenceli bir hal getirmek amacıyla meyve şeklinde sabunlar tasarladı. Bahçeci, tasarladığı sabunları özel bir okulda miniklere hediye etti. Sabunları alarak ellerini yıkayan öğrenciler, büyük mutluluk yaşadı. Sınıf Öğretmeni Esat Şahinoğlu, "Birinci sınıfların okula alışması münasebetiyle bazı alışkanlıkları sevdirerek kazandırmayı tercih ediyorum. Özellikle temizlik konusunda çocuklar sıvı sabuna veya köpük sabuna alıştıkları için bunu sıradan bir durum olarak görüyorlar. Fakat biz, sıradanlıktan çıkarak farklı yöntemlerle çocukları temizlik yapmaya yönlendirmeyi, bunu eğlenceli hale getirmeyi amaçlıyoruz. Tuba Hanım’ın katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum" dedi. Çocuklara özel olarak meyve şeklinde doğal sabun yaptığını ifade eden Tuba Bahçeci ise "7 yıldır doğal sabun üretiyorum. Bu sefer sabunlarımızı çocukları el yıkamaya teşvik etmek amacıyla üzüm şeklinde tasarladık. Okulda öğrencilerimize dağıttık ve umarım onlar için faydalı bir etkinlik olmuştur" şeklinde konuştu. Öğrencilerden Ali Kardeşbilir de, "Sabunlar bizi hastalıklardan koruyor, hediyeler için teşekkür ederiz" diye konuştu.