EKONOMİ - 06 Nisan 2025 Pazar 10:40

Şanlıurfalı akrep üreticisinden, bakanlığın Anadolu akreplerini koruma kararına destek

A
A
A
Şanlıurfalı akrep üreticisinden, bakanlığın Anadolu akreplerini koruma kararına destek

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın Anadolu akrebinin korunmasına yönelik açıklaması, Şanlıurfalı akrep üreticilerini sevindirdi. Üretici Ali Yılmaz, arıcılık gibi akrep üreticiliğinin de desteklenmesi gerektiğini söyledi.


Türkiye’de ilk akrep tesisini kuran Şanlıurfalı akrep üreticisi Ali Yılmaz, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın Anadolu akrebinin doğadan toplatılarak biyoçeşitliliğe zarar verenlere yönelik ağır ceza yaptırımlarının ve akrep türünün korunmasına yönelik kararı desteklediklerini söyledi. 10 yaşından itibaren akreplerle tanışan ve 2014 yılında kurduğu tesis ile dünyanın en pahalı sıvısı olarak bilinen akrep zehrini üreten Ali Yılmaz, arıcılık gibi akrep üretiminin de desteklenmesi gerektiğini söyledi.



Bakanlıktan 86 tesise teknik yönden "proje uygunluk görüşü" verildi


Tarım ve Orman Bakanlığı, Anadolu’nun önemli endemik değerlerinin başında gelen akrep zehrini tıbbı alanda değerlendirmek için yeni tesisler açılmasına izin veriyor. Başta Şanlıurfa olmak üzere Konya, Elazığ, Ankara, Gaziantep, Antalya ve Mardin’de toplam 86 tesise teknik yönden "proje uygunluk görüşü" verildi.



Gramı 10 bin dolardan alıcı bulan akrep zehri bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor


Özellikle Şanlıurfa çevresinde yaygın olarak görülen "kara akrep" türü, içerdiği toksinler sayesinde panzehir üretiminde büyük önem taşıyor. Elde edilen akrep zehirleri başta Almanya, İngiltere ve Danimarka olmak üzere Hindistan, Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelere ihraç ediliyor. Gramı 10 bin dolardan alıcı bulan akrep zehri, botoks tedavisi ve kanser, emes gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor.


Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan "Akrep Türlerinin Doğadan Yakalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar" yönetmeliği doğrultusunda, akrep üretim faaliyetleri belirli standartlara bağlandı. Şanlıurfa, Konya, Elazığ, Antalya, Ankara, Gaziantep ve Mardin gibi iller bu alanda ön plana çıkarken, ülke genelinde toplam 86 tesise "teknik uygunluk" onayı verildi. Tesis kurmak isteyenlerin, bakanlık onayının yanı sıra ilgili belediyeler veya il özel idarelerinden ruhsat almaları da zorunlu tutuluyor.



Doğadan akrep toplamak yasaklandı


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, "Biyoçeşitliliğimizi korumak adına 2024’ten itibaren hangi nedenle olursa olsun doğadan akrep türlerinin yakalanmasına yönelik izinleri durdurmuş durumdayız" ifadelerine yer vermişti.



557 bin 212 TL cezası var


Bakan Yumaklı, 2024 yılı itibarıyla doğadan akrep yakalanmasına yönelik izinlerin tamamen kaldırıldığını belirterek, bu yasağa uymayanlara 557 bin 212 TL’ye varan idari para cezası uygulanacağını da vurguladı.



Türkiye’de ilk akrep üretim tesisini kuran Şanlıurfalı Akrep Ali’den karara destek


Türkiye’de ilk akrep üretim tesisini 2014 yılında Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesine bağlı kırsal Kısas Mahallesi’nde kuran "Akrep Ali" lakaplı Ali Yılmaz, bakanlığın Anadolu akrebi olarak adlandırdığı kara akrebin korunmasına ilişkin kararın kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Üretici Yılmaz, arıcılık gibi akrep üreticiliğinin de devlet desteği almasını beklediklerini söyledi. Yılmaz, "Akrep işine ilk ilkokul çağında başladım. Daha önce Sağlık Bakanlığından gelip alıyorlardı. Sağlık Bakanlığındaki tesisleri kapatınca böyle bir yer açmaya karar verdim. Böyle bir yer açınca da bakanlıktan almış olduğum izinler çerçevesinde akrepleri çoğalttım. Daha sonra yatırımcılar beni buldular. Güzel fabrikalar açtık, şimdi yurt dışına satışını yapıyoruz yani hayalimi gerçekleştirdim. 2014 yılında 500 akreple başladık. 500 akrep ile başladıktan sonra tesisimizde bu akreplerin sayısını 7 bin 500 anaç akrebe çıkarttık. Fabrikamızda 30 binin üzerinde sağımlık akrep bulundurmaktayız. Şimdi bunlar Türk Tescil Belgeli Androctonus Carssicauda biliyorsunuz sadece Şanlıurfa, Güneydoğu’da yetişen bir tür, bunlar MS hastalığı, kanser, botoks birçok hastalığın ham maddesinde ilaç firmalarında yani rağbet gören bir üründür" dedi.



Anadolu akreplerine koruma


Yılmaz, uygunluk şartlarını yerine getiren 86 tesise ruhsat verilmesinin ülke ekonomisine ciddi katkı sağladığını belirterek, "Uygunluk şartlarına uyan firmalara, tesislere tabii ki izinler verilmesi gerekiyor. Ama bakanımızdan bir ricamız var. İbrahim Yumaklı bakanımız geçen yapmış olduğu açıklamada, Türkiye’deki bu tesislerin işte endemik tür olduğunu Anadolu akreplerinin koruma altına alındığını belirtmiş oldu. Bu da bize çok memnun etti. Burada sayın bakanımızdan bir ricamız var arıcılık gibi neden bu akrep üreticiliği desteklenmiyor. Yani bu kadar tesis açılmış, bu kadar ülke ekonomisine katkı sunan firmalar var yani biz bakanımızdan rica ediyoruz, biz de desteklenelim" şeklinde konuştu.


Yılmaz, akrep sağımı ile ilgili, "Akrepler genelde 10’uncu aydan sonra kış uykusuna giriyor. Nisan-Mayıs gibi kış uykusundan uyanıyorlar. Yanlışlık 8 ay gibi bir süre sağım işlemi yapılıyor. Nisan, Mayıs ayları sonrası 20 günde bir sağım yapılıyor. Akrebin sıvısı dünyada en pahalı sıvılar arasında yer alıyor. 1 gramı 10 bin dolardan şu anda alıcı buluyor. Ben kurmak isteyenlere böyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Diyorum ki doğada bin 700 çeşit akrep var, bu akreplerin türlerinden sadece Türk tescil belgeli olan akreplerle üretim yapsınlar, öyle kendi kafalarına göre doğadan toplayıp doğa popülasyonuna zarar vermesinler. Türk tescil belgesi olmayan bir tesisten kesinlikle akrep alımı yapmayın" ifadelerini kullandı.



Şanlıurfalı akrep üreticisinden, bakanlığın Anadolu akreplerini koruma kararına destek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak BEUN Öğrenci Topluluklarının ÜNİDES başarısı sertifika töreniyle taçlandırıldı Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ve gençlerin kişisel, sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefleyen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) kapsamında destek almaya hak kazanan öğrenci toplulukları ve kulüp üyeleri için BEUN’da sertifika teslim töreni düzenlendi. Farabi Kampüsü Genç Ofiste gerçekleşen törene; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı, BEUN Genel Sekreteri Prof. Dr. Zehra Safi Öz, akademisyenler ve idari personel, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yönetimi ve personeli ile öğrenciler katıldı. Tören, aziz şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılışın ardından, ÜNİDES Programı’nın amaç ve kapsamının aktarıldığı tanıtım filmi izlendi. Programın devamında sahne alan Gençlik Merkezi Müzik Topluluğu, seslendirdiği türkülerle katılımcılardan beğeni toplarken, öğrenciler de eserlere eşlik etti. ÜNİDES Programı kapsamında proje geliştirerek başarıyla uygulayan üniversite kulüp ve topluluklarına yönelik düzenlenen sertifika teslim töreninde; projelerde görev alan öğrenci topluluk üyeleri ile danışman akademisyenlere sertifikaları Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer ile Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı tarafından takdim edildi. Törene ilişkin değerlendirmede bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, öğrenci topluluklarının ÜNİDES kapsamında elde ettiği başarılardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şu ifadeleri kullandı: "Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi olarak öğrencilerimizin yalnızca akademik değil; sosyal, kültürel ve toplumsal gelişimlerini de destekleyen bir üniversite anlayışıyla hareket ediyoruz. Öğrenci topluluklarımızın proje üretme kültürünü benimseyerek her geçen dönem daha güçlü çalışmalar ortaya koyması, bu anlayışın somut bir yansımasıdır. ÜNİDES kapsamında Üniversitemiz öğrenci toplulukları; bugüne kadar toplam 65 projeyle desteklenmeye hak kazanmıştır. Bu sonuç, öğrencilerimizin sürdürülebilir bir başarı çizgisine sahip olduğunu ve topluluklarımızın ulusal ölçekte nitelikli projeler üretebildiğini göstermektedir. Bu vesileyle öğrencilerimize önemli fırsatlar sunan ÜNİDES Programı dolayısıyla başta Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Osman Aşkın Bak olmak üzere Gençlik ve Spor Bakanlığına teşekkür ediyor; projeleriyle destek almaya hak kazanan tüm öğrencilerimizi ve danışman akademisyenlerimizi tebrik ediyorum." Program günün anısına çekilen toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
Samsun İlahiyatçı profesör: "Eşcinsel evlilikler, ailenin temeline konulan büyük dinamitlerdir" Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerinin geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini belirterek, eşcinsel evliliklerin "ailenin temeline yerleştirilmiş en büyük dinamitler" olduğunu söyledi. "Aile Yılı" kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Prof. Dr. Köylü, aile kurumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda iyimser ve kötümser iki temel yaklaşımın öne çıktığını ifade etti. İyimser görüşü savunanların, aile kurumunun tüm olumsuzluklara rağmen varlığını sürdüreceğini düşündüğünü belirten Köylü, kötümser bakış açısına göre ise gelecekte bugünkü anlamda bir aile yapısından söz etmenin zorlaşacağını dile getirdi. "ABD’de aile oranı yüzde 6" Konuşmasında Amerika’yı örnek gösteren Köylü, "Amerika Birleşik Devletleri’nde(ABD) anne, baba ve çocuklardan oluşan ailelerin oranı sadece yüzde 6. Yüzde 94’ü alternatif aile şekilleri dediğimiz aile türlerinden oluşuyor. Acaba bizi gelecekte bekleyen sorunlar ne? Şimdi biliyorsunuz bilimsel ve teknolojik gelişmelerin şöyle bir özelliği vardır: Amerika’da, Avrupa’da bilimsel teknolojik gelişmeler yaşanır. Ondan sonra da bize gelir. Avrupa ve Amerika’da yaşanan sosyal değişimlerin benzerlerini artık Türkiye’de de görmeye başladık" dedi. "Ailenin temeline konulmuş büyük dinamitler" Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerine dikkat çeken Köylü, Almanya’da yürüttükleri araştırmalar sırasında Türkiye’de yaşanan sorunlara benzer tabloyla karşılaştıklarını söyledi. Köylü, nikâhsız birlikte yaşama biçimlerinin ve resmi olarak tanınan eşcinsel birlikteliklerin aile kurumunu ciddi biçimde zedelediğini ifade etti. Bu tür birlikteliklerin bazı ülkelerde evlilik statüsünde kabul edildiğini hatırlatan Köylü, bunun aile yapısının temelini sarsan bir gelişme olduğunu kaydetti. Köylü, "Şimdi bizi gelecekte bekleyen ciddi sorunlar var. Artık öyle anne-baba ya da büyükanne-büyükbabadan zaten vazgeçtik, o geleneksel aile tipi ortada kalmadı. Tabii, bir ilahiyatçı olarak ama hepimizin de herhalde üzerinde anlaşacağı nikâhsız birlikte yaşama biçimleri de maalesef artık bütün dünya ülkelerinde artmaya devam ediyor. Eşcinsel çiftlerin birlikte yaşamayı tercih ettikleri bir ortam var. Bazı ülkelerde biliyorsunuz resmi olarak artık bu kabul ediliyor, Kanada’da falan. Yani bunlar da artık sanki bir evli çift gibi ama bütün bunlar ailenin gerçekten de temeline konulmuş büyük dinamitlerdir. Maalesef parçalanmış aile ve tamamlanmamış aile dediğimiz, evlilik dışı çocukların olduğu aile türleriyle de biz gelecekte karşılaşacağız. Muhtemelen şimdi de var da fakat Türkiye gibi bizim ülkelerin bir özelliği var. Şimdi Avrupa, Amerika, Kanada gibi ülkelerde her şey çok açık ve nettir. Yani ne kadar aile türü varsa ya da ne türlü şey varsa bunlar istatistiklere yansır. Ama bizim doğu toplumlarında bunlar biraz gizli saklıdır. Gizli saklı olması demek bunların olmadığı anlamına gelmez" diye konuştu. LGBTİ+ sorunu Konuşmasında LGBTİ+ meselesine ve toplumsal şiddet olaylarına da değinen Prof. Dr. Köylü, bu konuların aile yapısını tehdit eden unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. Köylü, "Tabii, diğer taraftan maalesef şu LGBTİ+ sorunu hepimizin bildiği gibi çok ciddi anlamda bizim aileleri tehdit edecek unsurlar. Gerçekten de şu ülkede yaşamaktan çok utanç duyduğumuz, hakikaten hiç Türk toplumuna, Müslüman bir topluma yakışmayan şu şiddet ve cinayetlerdeki artışı da maalesef bir türlü engelleyemedik" şeklinde konuştu.
Gaziantep GTO’da yılın son meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasında (GTO) aralık ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Hilmi Teymur Başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada 2025 yılının zor bir yıl olduğuna dikkat çeken Meclis Başkanı Teymur, "Malumunuz son yıllarda salgınlar, savaşlar, depremler yaşadık. Tüm bu yaşanan olayların küresel ticareti de derinden etkileyerek küresel bir ekonomik kriz oluşturduğu aşikar. Hem psikolojik hem de ekonomik anlamda zor günler geçirdik. İnşallah 2025 yılının sona ermesi ile yaşadığımız tüm zorlukları geride bırakır, 2026 yılında sağlık, huzur ve başarılı bir yıl geçiririz" dedi. "Gaziantep, Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdü" Toplantıda GTO’nun Aralık ayı faaliyetleri hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, küresel, ulusal ve yerel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gaziantep’in Türkiye ekonomik büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olduğunu belirten Yıldırım, "2024 verileri, şehrimizin hızla toparlandığını ve yeniden üretime döndüğünü açıkça gösteriyor" ifadelerini kullandı. Yıldırım, "TÜİK verilerine göre 2024 yılında Gaziantep ekonomisi reel olarak yüzde 8,2 büyümüştür. Bu oran, Türkiye ortalaması olan yüzde 3,3’ün oldukça üzerindedir. 2023 yılında yaşanan yüzde 1,4’lük daralma, ekonomik tercihlerden değil; 6 Şubat depremlerinin üretim, ticaret ve lojistik üzerindeki doğrudan etkilerinden kaynaklanmıştır. Bugün Gaziantep, Türkiye’nin en büyük 10 il ekonomisinden biri konumundadır. Sanayisi, ticareti ve ihracat gücüyle ülke ekonomisine yön veren şehirler arasında yer almaktadır. Nitekim 2024 yılında Gaziantep, Türkiye büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Çin, devlet destekli bir imalat gücü" Ekonominin küresel dinamikler üzerinden de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Çin, artık yalnızca düşük maliyetli bir üretici değil; devlet destekli, ölçekli, sübvansiyonlu ve stratejik bir imalat gücüdür." diyen Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu: "Çin 2024 yılında 992 milyar dolarlık mal ticaret fazlası verdi. Bu sonuç tesadüf değil. Çünkü, Sanayiye yönlendirilen ucuz ve uzun vadeli krediler var. Vergi, arsa ve enerji destekleri var. Kamu alımlarıyla büyütülen bir üretim modeli var. Sonuç ortada. Güneş panelinden bataryaya, elektrikli araçtan çeliğe kadar pek çok alanda, dünya talebinin üzerinde bir kapasite oluştu. Bu yapıda şirketlerin kâr etmesi bile şart değil. Asıl güç, küresel piyasalarda fiyat belirleyebilmek" şeklinde konuştu. Çin’in Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkilediğini vurgulayan Yıldırım, "Dış ticaret açığımızın en büyük kaynağı Çin. Çin’e sattığımızın 13 katı kadar ithalat yapıyoruz. Çin rekabeti, ihracatımızın yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkiliyor. Demir-çelikten makineye, elektrikli ekipmandan otomotive, tekstile kadar Gaziantep sanayisinin güçlü olduğu alanlar, bu baskıyı birebir hissediyor. Çin’in sübvansiyonlu ve aşırı kapasiteli üretimi, fiyatları aşağı çekiyor. Kâr marjlarını eritiyor. Yerel sanayicinin katma değer üretmesini zorlaştırıyor. Daha ucuzla yarışamayız. Daha katma değerli üretmek zorundayız. Teknoloji, verimlilik, markalaşma ve nitelikli iş gücü artık bir tercih değil, zorunluluktur" diye konuştu.