GÜNDEM - 31 Ekim 2025 Cuma 10:46

Bir kadın, bir sac, bir umut

A
A
A

Şırnaklı 45 yaşındaki kadın, 8 yıl önce küçük bir evin köşesinde, sadece bir sacla başladığı ekmek serüvenini bugün 10 kadınla birlikte büyüttü. İlk gün 30 ekmek pişirerek başladığı yolda, bugün günde bine yakın ekmek çıkaran kadının hikayesi, emeğin, sabrın ve azmin örneği oldu.

Şırnak merkezde kızlarıyla birlikte ikamet eden 45 yaşındaki Dılşah Uğur, 2018 yılında evinin küçük mutfağında pişirmeye başladığı sac ekmekleriyle bir kızını üniversiteli, bir kızına da şube açtı. Geçim sıkıntısı nedeniyle evinin mutfağında sac başına geçen Uğur, ’’İlk başlarda evde çalıştım, 30 ekmek çıkarttım. Küçük bir evim vardı, bir de ekmek pişirme sacım vardı. Ben de ekmek yapıp marketlere vermeye başladım. Allah’a şükürler olsun bu şekilde çoğaldı. Şimdi iş yeri açtım. Elemanlarım var" dedi.

Kadın emeğiyle yoğrulan bir işletme

Zamanla taleplerin arttığına değinen Uğur, sabah ve akşam vardiyalarıyla çalışan 10 kişilik ekibinin olduğunu dile getirdi. Uğur, hem üretime hem dayanışmaya inandığını kaydederek, "Sabah 5 vardiya, akşam 5 vardiya şeklinde çalışıyoruz. Elimden geldiği kadar kadınlara da destek oluyorum. Güzel ekmekler çıkartıyoruz, en temiz en taze şekilde. Nasıl daha güzel çıkıyorsa elimizden geldiğince onu çıkartmaya çalışıyorum" diye konuştu.

Bir kadın, bir sac, bir umut

Kızları ile omuz omuza

Kızları ile birlikte mücadele ettiğini belirten Uğur, "3 kızım var. İlk önce onlarla başladım. Kızlarım bana yardım ediyordu. Kızlarımdan bir tanesi Allah’ın izni ile bu yıl üniversiteye gidecek. 30 ekmek ile başladım, Allah’a şükür şimdi 800 ile bin ekmek arasında ekmek çıkarıyorum. Vardiyalı çalışıyoruz. 5 sabah 5 akşam olacak şekilde 10 kişi çalışıyoruz. Kadınlar evde boş duracaklarına gelip çalışsınlar. Kendi ekmeğini kazanmak kadar güzel bir şey yok. 8 yıldır bu iş ile uğraşıyorum. İlk önce kendi evimde tek başıma, sadece bir ekmek sacım vardı. Pişirdiğim ekmekleri bir markete veriyordum. Daha sonra her geçen gün biraz daha gelişti, başka marketlere de vermeye başladım" şeklinde konuştu.

Bir kadın, bir sac, bir umut

Dıllşah Uğur’un üç kızı da bu hikayenin bir parçası. En büyük kızı Ayşe Uğur (25), çocuk yaşta annesinin mücadelesine tanıklık etti. Ayşe Uğur, "Ben 5’inci sınıfa giderken, annem o zaman bir ekmek teknesi açmayı düşündü. Küçük olduğum için çok anlamıyordum. Anneme sen evin içerisinde pişiremezsin. İlk başlarda umutsuzluk ile bakıyordum bu işe. Ancak annem dinlemedi ve işini büyüterek dükkan tuttu. Hem bizi okutuyor hem de kendisi işinin başında duruyor, elemanları var. Ben liseye kadar okudum. Okulu bitirdikten sonra da anneme yardım etmek istedim. Annem ile beraber işimizi daha da büyüterek dükkan tuttuk. Pişirdiğimiz ekmekleri marketlere vermeye başladık. Marketlerde pişirdiğimiz ekmekler satılmaya başlayınca markamızın adı daha çok duyulmaya başladı. Müşterilerin talepleri artmaya başladı. Gözleme, sac ekmeği, yağlı ekmek gibi bir çok sipariş gelmeye başladı. Artık biz yetiştiremedik. Durum böyle olunca daha çok eleman aldık. Annem bu işe ilk başladığı dönemlerde aile geçimimiz çok iyi değildi. Maddi durumumuz olmadığı için annem, bir iş açmayı düşündü. En azından geçimimizi sağlayabilmek için. Annem bu iş yerini açtıktan sonra maddi durumumuz yavaş yavaş düzelmeye başladı. Önceki halimiz ile şimdiki halimiz arasında çok fark var" dedi.

"Ben üniversiteye gidiyorsam, onun emeği sayesinde"

Annesinin emeği ile üniversite sınavlarına hazırlanan ve üniversiteli olan Ronahi Uğur (20), "Annemin verdiği mücadele ile gurur duyuyorum. Sac ekmek işini 8 senedir yapıyoruz. 7’nci sınıfta okurken anneme yardım etmeye başladım. O zamanlar çok fazla bir imkanımız yoktu. Yavaş yavaş işlerimiz gelişerek bu seviyeye geldi. Kardeşim için bir şube daha açtık. Şuan kardeşim oraya bakıyor. Ben de üniversiteye gideceğim inşallah bu sene. Annemin çabası çok büyük. Biz de ona yardım etmeye çalışıyoruz elimizden geldiğince. Üniversiteyi okuyabilmem onun sayesinde oldu diyebiliriz" diye konuştu.

Mikail Şan - Melih Yiğit

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de 35 bin kişi organ bağışı bekliyor Güncel verilere göre Türkiye’de yaklaşık 35 bin hastanın organ yetmezliği nedeniyle organ bekleme listelerinde yer aldığı biliniyor. Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Volkan Turunç, organ nakli ve bağışı hakkında bilgi verdi. Günümüzde organ yetmezliklerinin tedavisinde yaygın bir şekilde tercih edilen tedavi yöntemi olan organ nakli hakkında bilgiler veren Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Volkan Turunç, "Organ nakli, organ yetmezliği yaşayan hastaların hayat kalitesini önemli ölçüde yükseltmektedir. Organ nakli sayısının artırılabilmesi için en önemli faktör ise organ bağışıdır. Organ bağışı, bir kişinin kendi organlarını tıbbi olarak ölü ilan edildikten sonra başka hastaların tedavisinde kullanılmak üzere bağışlaması ve bunu belgelerle resmileştirmesi sürecidir. Yasal olarak 18 yaşını doldurmuş her birey, organ bağışında bulunabilir. Organ bağışı sayesinde, insan sağlığının korunması ve hastalıkların tedavi süreçlerinde kayda değer iyileşmeler sağlanmıştır. Günümüzde birçok organın nakli, yüksek başarı oranıyla gerçekleştirilebilmektedir" dedi. Bir yılda 300-400 bağış yapılıyor "Sağlık Bakanlığı’nın güncel verilerine göre ülkemizde yaklaşık 35 bin hastanın organ yetmezliği nedeniyle organ bekleme listelerinde yer aldığı görülmektedir" diyen Op. Dr. Volkan Turunç, "25 bin 246 hasta böbrek nakli, 2 bin 650 hasta karaciğer nakli ve bin 477 hasta kalp nakli beklemektedir. Ancak 85 milyon nüfuslu ülkemizde bir yılda sadece 300-400 kadar organ bağışı yapılmaktadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, beyin ölümü gerçekleşen kişilerin sadece yüzde 20’sinde aileler organ bağışını kabul etmektedir. Ayrıca istatistikler ülkemizde zaten yetersiz olan organ bağışı sayısının son yıllarda daha da düşmeye başladığını göstermektedir. Türkiye organ naklinde dünyanın en önemli ülkelerinden biri haline gelmiştir. Ancak ne yazık ki organ bekleyen hasta sayısının her geçen yıl artması ve yetersiz organ bağışı nedeniyle ülkemizde gerçekleştirilen nakillerin %80’den fazlası canlı vericilerden gerçekleştirilmektedir. Ülkemiz canlı vericili nakillerde dünyada ilk 3 sıradayken, kadavra vericili nakillerde son sıralarda yer almaktadır" şeklinde konuştu. Bağışın artması gerekiyor Kadavradan nakiller hakkında bilgi veren Op. Dr. Volkan Turunç, "Avrupa ülkelerinde kadavra vericili nakillerin tüm nakiller içindeki oranı en az yüzde 50’dir. Eurotransplant kriterlerine göre bir ülkedeki yoğun bakım yatak sayısı başına yılda en az 1 beyin ölümü bildirimi olmalıdır. Ülkemizde 2024 verilerine göre yoğun bakım yatak sayısı 30 binin üstündeyken, yine 2024 yılında beyin ölümü bildirimi 2078, aile görüşmesi sonrasında gerçekleşen organ bağışı sayısı sadece 364’tür. Eurotransplant kriterlerine göre milyon nüfus başına yıllık 25 olması beklenen kadavra verici sayısı, ülkemizde 4.1’dir. Bu veriler incelendiğinde, organ bağışında dünya geneline göre ne kadar geride olduğumuz açıkça anlaşılmaktadır. Batılı ülkelerle aynı düzeye ulaşabilmek için bu sayının en az 10 kat artması, yani yılda 2 bin–3 bin kadavra vericiye ulaşılması gerekmektedir" ifadelerini kullandı. Organ nakli yalnızca bir tedavi yöntemi değil Organ naklinin, organ yetmezliği yaşayan hastalar ve aileleri için önemli olduğuna vurgu yapan Op. Dr. Volkan Turunç, "Bu sadece bir tedavi yöntemi değildir. Organ nakli, yaşam konforunu önemli ölçüde artırdığı, hastaların ve onlara bakmakla yükümlü aile fertlerinin sosyal yaşamlarına ve çalışma hayatlarına dönebilmelerini sağladığı için büyük önem taşımaktadır. Organ naklinin önündeki en büyük engel, organ bağışındaki yetersizliktir. Organlarımızı bağışlayarak, biz öldükten sonra yeni yaşamlara vesile olacağımızı ve bu sayede, hayata çok değerli bir iz bırakacağımızı asla unutmamalıyız" şeklinde görüş verdi.
Bursa Bursa iş dünyasından kestane şekeri üretimine yakın takip Bursa iş dünyasının temsilcileri, Kardelen ve Yaylacık markalarıyla iç pazara, Cardelion markasıyla ise dış pazara üretim yapan İlka Şekerleme tesislerini ziyaret ederek kestane şekeri üretim süreçleri hakkında kapsamlı bilgiler aldı. Ziyarete Balkantürksiad Kurucu Başkanı Naci Şahin, İnoksan A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, Ekmasan A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Barutçuoğlu, Uzay Pastanesi’nin kurucularından Nizamettin Erol ve Ekonomi Yazarı Av. Öztürk Yazıcı katıldı. İlka Şekerleme Genel Müdürü Mümin Akgün, heyete üretim hatlarındaki modernizasyon sürecini, hijyen uygulamalarını ve üretimin ham maddeden paketlemeye kadar uzanan tüm aşamalarını anlattı. Akgün, şirketin FSSC 22000 Versiyon 6.00 belgesine sahip sektördeki ilk firmalardan olduğunu hatırlatarak, izlenebilirlik altyapısından kalite kontrol protokollerine kadar tüm süreçlerin uluslararası gıda güvenliği normlarına uygun şekilde yürütüldüğünü ifade etti. Akgün, "Tüketici beklentileri her geçen yıl yükseliyor. Biz de tüm süreçlerimizi global standartlara göre güncelleyerek geleneksel kestane şekerini yüksek teknoloji ve tam izlenebilir bir sistemle üretiyoruz" dedi. Ziyaretçiler üretim kalitesinden memnuniyetlerini dile getirdi Ziyaret sırasında Kardelen markalı ürünlerin tadımını yapan iş insanları, hem ürün kalitesinden hem de tesislerin hijyen standartlarından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Hukukçu ve ekonomi yazarı Öztürk Yazıcı, Bursa’nın geleneksel lezzetinin daha geniş pazarlara ulaşması gerektiğini belirterek kestane şekeri ihracatının artırılmasının önemine dikkat çekti. İnoksan Yönetim Kurulu A.Ş Başkanı Vehbi Varlık, Kardelen’in hem Bursa’ya hem de Türkiye’nin gıda sanayisine kattığı değeri vurgularken Uzay Pastanesi kurucusu Nizamettin Erol, Kardelen-Uzay iş birliğinden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Ekmasan A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Barutçuoğlu ise Kardelen’in Bursa çıkışlı bir marka olarak uluslararası pazarlarda gördüğü ilginin sevindirici olduğunu belirtti. Balkantürksiad Kurucu Başkanı Naci Şahin de değerlendirmesinde, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın "Bursa büyürse Türkiye büyür" mottosuna atıf yaparak Kardelen markasının güçlenmesinin şehrin ekonomik dinamizmine katkı sağlayacağını ifade etti. İhracat vizyonu güçleniyor Kardelen, Yaylacık ve Cardelion markalarıyla hem iç pazar hem dış pazar operasyonlarını yürüttüklerini hatırlatan Akgün, 34 ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini söyledi. Özellikle Avrupa ve Körfez ülkelerinde talebin istikrarlı şekilde arttığını belirten Akgün, "Modern üretim teknolojimiz ve yüksek hijyen standartlarımızla Bursa’nın geleneksel lezzetini dünya pazarlarında daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.