TEKNOLOJİ - 19 Haziran 2025 Perşembe 10:14

Sivas’ta atık toplayıcıların görünmeyen dünyası bilimsel araştırmaya konu oldu

A
A
A
Sivas’ta atık toplayıcıların görünmeyen dünyası bilimsel araştırmaya konu oldu

Sivas’ta yürütülen akademik saha araştırması, atık toplayıcıların toplumsal hayattaki görünürlüğü ve kamu yardımlarıyla kurdukları ilişkiyi mercek altına aldı. Çalışma, özellikle kent merkezinde faaliyet gösteren atık toplayıcı ailelerin gündelik yaşamlarını detaylı biçimde analiz ederek, literatüre ‘gösterişçi yoksulluk’ kavramı kazandırıldı.


Sivas’ta yapılan akademik saha çalışması, kapitalist sistemin dışında kalan bireylerin toplumsal görünürlüğünü ve sosyal yardımların bu bireylerin yaşamını nasıl şekillendirdiğini ortaya koydu. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Meltem Yılmaz Bilecen, Uzman Ahper Nuri Delican ve Dr. Öğr. Üyesi Ömer Temizkan tarafından yürütülen saha çalışmasında, kent merkezinde faaliyet gösteren atık toplayıcı ailelerin gündelik yaşamları, sosyal statü algıları ve kamu yardımları ile kurdukları ilişki detaylı biçimde incelendi. Atık toplayıcılar üzerine yapılan saha çalışması, kentteki görünmez sosyal gruplardan biri olan bu ailelerin kapitalist düzende nasıl konumlandıklarını, gündelik hayatlarını nasıl sürdürdüklerini derinlemesine analiz ederek, literatüre "gösterişçi yoksulluk" kavramı kazandırıldı. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Dr. Öğr. Üyesi Meltem Yılmaz Bilecen, insanların temel ihtiyaçların karşılanıyor olması toplum tarafından bir zenginlik olarak algılandığı için, bu insanların yalan söyleme ya da gerçekleri gizleme eğiliminde olduğunu belirterek, "Nasıl ki zenginliğin bir gösterişi varsa, yoksulluğun da performansa dayalı bir gösterişi söz konusu" Bunu olduklarından daha fakir gözükerek ya da mal varlıklarını saklayarak yapıyorlar" dedi.


"Sivas’ta bir çalışma yaptık"


Meltem Yılmaz Bilecen, düşük gelir seviyesinin aynı zamanda sosyoekonomik ve kültürel açıdan da çeşitli yansımalara sahip olduğunu belirterek, "Sivas ili içerisinde atık toplayıcılarıyla ilgili bir çalışma yaptık. Çıkış noktamız aslında kapitalist sistem içerisinde tüketim üzerinden tanımlanan bireylerin, tüketme kabiliyetlerinin yoksunlaştığı andan itibaren gündelik hayatlarının nasıl biçimlendiğiydi. Bildiğiniz üzere biz, insanları tanımlarken onların yaşadıkları yerler, bindikleri arabalar, kullandıkları telefonlar üzerinden tanımlar ve bir statü atfederiz. Oysaki atık toplayıcılar, kapitalist sistem içerisinde ıskarta olarak görülen, yani yeri her an doldurulabilecek defolu tüketicilerdir. Bu insanların sistem içerisinde varlıklarını nasıl idame ettirdikleri tartışma noktamızdı. Fakat yapılan çalışma sonucunda, literatüre yeni bir kavram ekleme imkânımız oldu ve kavramımız ‘Gösterişçi yoksulluk’. Atık toplayıcı aileler, aslında kentte en düşük gelir seviyesine sahip ailelerdir. Bu düşük gelir seviyesi, aynı zamanda sosyoekonomik ve kültürel açıdan da çeşitli yansımalara sahip. Ailelerin derin bir yoksulluk içerisinde olduğuna hemfikir olmakla birlikte, ne yazık ki onları korumak adına şahıs, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları tarafından verilen sosyal yardımların, sağlanan sağlık ve eğitim imkânlarının bir noktadan itibaren onları pasifize ettiğini aynı zamanda da çalışmaktan, özellikle de sigortalı işlerde çalışmaktan uzak tuttuğunu fark ettik. Bunun nedeni de kamu yardımlarından faydalanabilmek için herhangi bir işte çalışmamak, bir mülkünün bulunmaması gibi kriterlerin olması. Bu durum, insanları daha çok bizim ‘illegal’ olarak nitelendirdiğimiz kayıt dışı ekonomide yer alan iş kollarına doğru yönlendirmekte" dedi.


"Yoksulluğu gösteriş haline getiriyorlar"


Bilecen, zenginliğin bir gösterişi varsa, yoksulluğun da bir gösterişi olduğunu söyleyerek, "Onlar da yoksulluklarını bir "gösteriş" haline getiriyor. Bunu olduklarından daha fakir gözükerek ya da mal varlıklarını saklayarak yapıyorlar. Örneğin evlerinin kendilerine ait olması, araçlarının bulunması gizlenen unsurlar arasında yer alıyor. Genel kamunun beklentileri doğrultusunda yoksulluk; ayaklarında ayakkabı olmaması, bir ekmeğe bile muhtaç olma gibi imgelerle görselleştirilerek karşı tarafa sunuluyor. Temel problem, aslında farklı kimlikler üzerinde yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkıyor. Diğer aileler çocuklarının eğitimine önem verirken evlerinde kitaplar, çocukları için oyuncaklar, çalışabilecekleri masalar, özel ayrılmış odalar bulunmasına rağmen; Roman ailelere geldiğimizde kısır döngü içerisinde kalıyoruz. Örneğin, yerli ailelerle ya da Suriyeli ailelerle konuştuğumuz zaman aile bireyleri farklı mesleklerle iştigal edebiliyor. Fakat Roman ailelerde bunun gelenekselleştirilmiş bir kültür aktarımı olduğu gözlemleniyor" diye konuştu.


"Konuyu tartışmaya açtık"


Atık toplayıcılığın toplum için öneminin altını çizen Bilecen, "Özellikle Roman ailelerde çocuklar, eğitim hayatına katılmak için devlet tarafından sağlanan imkânlara sahipken okula gitmemeyi tercih ediyor ya da gitmeleri konusunda aile tarafından teşvik edilmiyor. Ya da evde okumaları için herhangi bir alan, okumaları için kitap, yazmaları için defter bulunmuyor. Diğer bir taraftan aileler genelde sigortalı çalışmaya başlarlarsa yardımlar kesildiği ve artık yeşil kartlı olamadıkları için bu tür düzenli işler aramıyorlar. Bunun yerine yevmiyeli bir işte çalışmak, artı atık toplayıcılığı yapmak ve bir de devletin imkânlarından faydalanmak, onlar için yoksulluklarını değiştirmese de artı bir gelir kapısı olarak görülüyor. Atık toplayıcı aileler gündelik hayatımızın içerisinde sürekli bulunmalarına rağmen toplum içinde görünür değiller. Biz de bu noktada neden biz gündelik hayatın içerisinde yanlarından geçip giderken, görünür olduğu andan itibaren bizim için değerli oluyorlar ve neden bu konuyu tartışmaya açmıyoruz diye düşündük ve bu konuyu tartışmaya açtık" şeklinde konuştu.



Sivas’ta atık toplayıcıların görünmeyen dünyası bilimsel araştırmaya konu oldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Depremde tamamen yıkılan Emek Mahallesi, inşa çalışmalarıyla yeniden ışıl ışıl Hatay’ın Antakya ilçesinde bulunan ve depremde yaşanan yıkımlarla yerle bir olan Emek Mahallesi, enkazın kaldırılmasıyla boş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın çalışmalarıyla Emek Mahallesi, binalarla doldu ve ışıl ışıl çehreye kavuştu. Kahramanmaraş merkezli depremde en çok yıkımın olduğu Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetti. Asrın felaketinin en çok hasara uğrayan ilçesi olan Antakya kent merkezi, depremden sonra enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa sürede çalışmalara başlamıştı. Depremzede vatandaşların yuvalarına kavuşmaları için gece gündüz emek veren ekiplerin çalışmalarıyla Antakya kent merkezi adeta yeni baştan inşa edildi. Depremden önce gecekondu ve harabe evlerin olduğu Emek Mahallesi’nde; asrın inşasının ardından modern, estetik ve sağlam görünümlü yeni konutlar yapıldı. Depremin ardından enkazın kalkmasıyla çorak araziye dönen mahalle, inşa çalışmalarının ardından afetzede vatandaşlarını bekleyen sıcak yuvalara dönüştü. "Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü, devletimiz gücünü burada göstererek evlerimizde ışıklar yanmaya başladı" Depremle birlikte boş araziye dönen mahallesinin yeniden inşa edildiğini söyleyen Emek Mahallesi Muhtarı Celal Sarı, "Cumhuriyet Caddesi üzerindeyiz ve arkamda bulunan yerde Emek Mahallesi. Deprem olduktan sonra bu mahallede hiçbir şey kalmamıştı. Binalarımızın çoğu ağır hasarlı veya yıkılmıştı. Mahallemde de birçok can kaybı da oldu. Mahallemizde birçok yerde sadece ağaçlarımız kalmıştı. Depremden sonra mahallemiz enkazla doluydu ve sonra enkaz kaldırılmıştı. Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Sadece sağlam kalan ağaçlarımızdı. Devletimizin gücünü burada görülmektedir. Evlerimizin ışıkları yanmaya başladı. Allah da en kısa zamanda mahalle sakinlerimizle birlikte oturmamızı nasip etsin. İnşallah böyle acılarda yaşamayız. Bu mahalleyi deprem dümdüz boş araziye çevirdi. Devletimizin gücü o kadar güzel ki burada yapılan işler anlatmakla bitmez. Sadece görmeleri gerekiyor. Emek Mahallesi’ne gelin bakın neler yapıldığını görün. Sayın Cumhurbaşkanıma teşekkür ederim. Depremden önce burası gecekondu ve harabe evler vardı, şimdi ise her şey yapıldı ve dört dörtlük oldu" ifadelerini kullandı.
Kocaeli YEDEP 2026 proje teklif çağrısı yayımlandı: Başvurular 1-31 ocak tarihleri arasında alınacak Kocaeli’de Yerel Destek Programı kapsamında 2026 Yılı Proje Teklif Çağrısı ilan edildi. Sivil toplumun güçlendirilmesi ve katılımcı yerel yönetim anlayışının yaygınlaştırılmasını hedefleyen program için STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitim süreci başlarken, başvurular 1 Ocak’ta başlayacak ve 31 Ocak’ta sona erecek. Yerel Destek Programı (YEDEP) 2026 çağrısı, önceki yıllarda olduğu gibi kentlilik bilincinin artırılması ve katılımcılığın güçlendirilmesi ana temasıyla hayata geçirilecek. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kent Konseyi ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle sürdürülen program kapsamında; gönüllülüğün teşvik edilmesi, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi, yerel değerlerin korunması ve tanıtılması, sürdürülebilir kalkınma ve kapsayıcılığın desteklenmesi öncelikli alanlar arasında yer alıyor. 2022 yılından bu yana kesintisiz devam eden YEDEP ile kentte daha bilinçli, katma değeri yüksek ve iş birliğine dayalı projelerin hayata geçirilmesi amaçlanıyor. STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitimler düzenlenecek Proje teklif çağrısının ilan edilmesiyle birlikte, Kocaeli genelinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenlenecek. Toplantılarda programın kapsamı, hedefleri ve başvuru süreçleri detaylı şekilde anlatılacak, katılımcılara rehberlik sağlanacak. Eğitimlerin yer ve tarihleri, STK’lara SMS ve e-posta yoluyla duyurulacak. YEDEP 2026 için son başvuru tarihi 31 Ocak 2026 olarak belirlendi. Sivil toplum kuruluşları proje başvurularını, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren online olarak yapabilecek. Kimler başvurabilir? YEDEP 2026’ya başvuracak kuruluşların; kar amacı gütmeyen tüzel kişiliğe sahip STK (dernek, vakıf, federasyon veya konfederasyon) olması, Kocaeli’de faaliyette bulunması, son yıla ait beyannamesini vermiş olması, Sivil Dünya Kocaeli platformuna kayıtlı bulunması gerekiyor. Program kapsamında küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere üç ayrı destek alanı bulunuyor. Küçük ölçekli projeler için STK’nın 2026 yılı veya öncesinde kurulmuş olması, orta ölçekli projeler için STK’nın 2024 yılı veya öncesinde kurulmuş ve mali, proje ile idari kapasite açısından deneyimli olması, büyük ölçekli projeler için ise STK’nın 2023 yılı veya öncesinde kurulmuş ve yeterli deneyime sahip olması şartı aranıyor.