POLİTİKA - 04 Aralık 2024 Çarşamba 09:22

Prof. Dr. İsmail Köse : ”Suriye’deki resim şuan için net değil flu"

A
A
A
Prof. Dr. İsmail Köse : ”Suriye’deki resim şuan için net değil flu"

Suriye’de hafta sonundan itibaren yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmede bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Köse, Suriye’nin parçalanma olasılığının yüksek olduğunu belirterek “Çok beklenmedik karışık bir durum var şu anda. Resim net değil flu” dedi.


Suriye’nin grip olduğunda Türkiye’nin nezle olduğunu kaydeden Köse, “Suriye güneyimizde en uzun kara sınırımız. Yaklaşık 960 kilometrelik bir sınır hattını paylaşıyoruz. Bu sınırın güvenliğini sağlamak çok kolay değil. Dolayısıyla Suriye’de meydana gelecek her türlü gelişme bizi yakından etkiliyor. Suriye grip olduğunda biz nezle oluyoruz. Hiçbir şeyden etkilenmezsek, insansızlaşan alanlardaki terör faaliyetlerinden, insansızlaşan alanları dolduran teröristlerden ve sığınmacı krizinden etkileniyoruz ki Türkiye şu anda zaten sığınmacı kabul edebilecek sınırın çok üzerinde. Kriz hiçbir şeyi etkilemezse bile, bir; güneyimizde teröre yatkın sahipsiz araziler oluşturacak böylece ulusal güvenliğimizi tehdit eden teröristlerin alan bulabileceği bir koridor oluşturacak. İki; sığınmacı krizini tetikleyecek Türkiye’deki Suriyelilerin dönüşünü geciktirecek” diye konuştu.



"Parçalanmış bir Suriye İsrail’in işine geliyor"


Bölgede beklenmedik karışık bir durum yaşandığına dikkat çeken Köse, parçalanmış bir Suriye’nin İsrail’in işine geleceğini ifade ederek “Çok beklenmedik karışık bir durum var şu anda. Resim net değil flu. İsrail şu anda bölgedeki en yakın aktör en güçlü aktör ABD’nin desteğinde. Dahlinin olmadığını söylüyor fakat parçalanmış bir Suriye İsrail’in işine geliyor. ABD dahlinin olmadığını söylüyor. İran milislerini Suriye’ye soktu, Esad’a yardım için. İran zaten Ortadoğu’nun mezhepsel olarak parçalanmasını ve Ortadoğu’da mezhepsel çatışmaların çıkmasını maalesef halen körükleyen bir ülke. Bu politikasından bir türlü vazgeçmedi. Dolayısıyla zora düştüğünde de kimse İran’ın tarafında yer almıyor. HTŞ Türkçe adıyla (Şam Kurtuluş Örgütü) Türkiye’nin ve Birleşmiş milletlerin terörist kabul ettiği bir örgüt bir yapılanma. Şöyle bir durum var, HTŞ Esat’la ittifak kurmayacak bir örgüt, HTŞ İran’la ittifak kurmayacak Sünni bir örgüt. Dolayısıyla HTŞ’nin PKK’yı alanlardan söküp atması Tel Rıfat’tan söküp atması ve Tel Rıfat’a Özgür Suriye Ordusu ya da şimdiki adıyla Suriye Milli Ordusu Türkiye’nin desteğinde hakim olmuş durumda. Şu anda Tel Rıfat PKK’dan temizlemiş oldu. Beklenemedik hızla gelişen beklenmedik ağır silahların ve beklenmedik şimdiye kadar bunu görmemiştik düzenli ordu görüntüsü veren birliklerin geliştirdiği bir harekât. Harekât planlamaları oldukça stratejik ve kurmay planlamalar görüyoruz. Bu da bize sıradan bir terör örgütünün yapabileceği organizasyon gibi gelmiyor olamaz zaten” ifadelerini kullandı.


Suriye’nin parçalanma olasılığının yüksek olduğunu ifade eden Köse, “Soru, Suriye parçalanır mı? Suriye’nin parçalanma olasılığı yüksek. Benim bir tarafım Esad bir an önce gitsin eli kanlı bir diktatör ve Suriye halkı Esad’dan kurtulsun diyor. Bu benim duygusal yanım. Realist yanım da şunu diyor, Esad yerinde kalsın ve Suriye parçalanmasın. Üçe parçalanmış bir Suriye güneyimizde bir Nusayri devleti İran’ın destekleyeceği bir PKK devleti ve bir de Sünnilerden oluşan HTŞ’nin Türkiye’nin terörist kabul ettiği aşırı din yorumundan oluşan Vehhabiliğe yakın bir din devleti. Afganistan benzeri bir Taliban oluşmuş olacak. Hemen hemen görüşleri aynı. Bu İsrail için tercih edilebilir bir durum Suriye ile artık kedi fare gibi oynayabilecek çünkü çok rahat birlikte olan bir Suriye değil üç parça küçük küçük kolaylıkla lokmalara bölünmüş bir ekmek gibi İsrail istediği parçayı istediği an ısırabilir koparabilir. Lübnan’da yaptığı her şeyi daha rahatlıkla Suriye’de yapabilir. Kesinlikle ve kesinlikle bir sonraki hedefi İran’dır” dedi.



"Türkiye’nin çok yakın bir zamanda Münbiç’e bir operasyon yapması kuvvetle muhtemel"


Türkiye açısından gelişmelerin olumlu göründüğünü belirten Köse, “Türkiye açısından gelişmeler şimdilik olumlu görünüyor. Türkiye olaylara seyirci değil. Türkiye şunu öğrendi, ABD yaptığı operasyonlarda ben yokum diyordu. İsrail aynısını söylüyordu İngiltere, Rusya aynısını söylüyordu. Şu anda Türkiye’de ben yokum diyor. Fakat kesinlikle ve kesinlikle Türkiye Özgür Suriye Ordusunun yanında, olmalı da. Ve kesinlikle Türkiye PKK’dan temizlenmiş alanları fayda olarak görüyor. Bu kısa vadeli bir çıkardır kısa vadeli bir kazançtır. Çünkü PKK’nın boşalttığı alanlara aşırı dinci Taliban benzeri HTŞ’nin yerleşmesi Türkiye’nin lehine bir durum değil. İlerleyen yıllarda biz yeni bir IŞID benzeri bir örgütle karşılaşabiliriz. Dolayısıyla Türkiye düşünüyorum ve zannediyorum ki çok yakın bir zamanda Münbiç’e bir operasyon yapması kuvvetle muhtemel. Şu anda herkes kuklayı perdenin arkasından idare ediyor. Enteresan şekilde HTŞ’yi terörist ilan eden ABD; HTŞ’ye bilmiyoruz elimizde kanıt yok, HTŞ’ye yoğun destek veriyor. Bu kadar silah HTŞ’ye nerden gitti. HTŞ bu kadar ağır silahı Rusya vermeyeceğine göre PKK vermeyeceğine göre kimden aldı ve nasıl aldı. Dolayısıyla HTŞ’yi biri silahlandırdı ve eğitti. HTŞ’nin şu anda çok planlı hareket eden bir kurmay kadrosu mevcut” şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Tartışma sonrası evi ateşe verip 1 kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen sanığın yargılanmasına devam edildi Ankara’nın Mamak ilçesinde, konakladığı evde arkadaşlarıyla alkol aldıktan sonra çıkan tartışma sonucu koltuğu ateşe vererek 1 kişinin ölümüne neden olan tutuklu sanık Mustafa Yılmaz’ın yargılanmasına devam edildi. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Mustafa Yılmaz salonda hazır bulundu. Olay günü evde bulunan şikayetçi Adem E., SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanının söz vermesi üzerine konuşan Adem E., sanığı tanımadığını, arkadaşının talebi üzerine sanığın evinde kalmasına izin verdiğini ifade ederek, "Olaydan bir iki gün önce Mustafa’nın firari olduğunu öğrendim ve evden ayrılmasını istedim. Olay günü eve geldiğimde İzzet, Mustafa ve iki kadın vardı, kapının önünde mangal yakıyorlardı. ‘Beni rezil mi edeceksiniz’ dedim. Sanık Mustafa’ya firari olduğunu söyleyip gitmesini istedim. Tepki gösterdi, bıçak çekti. Ben de çıkmasını söyledim. Yaklaşık 20-25 dakika sonra giriş kapısı tarafında yoğun alevler yükseldi. Kanepeleri evin girişine dayayıp yakmış. Sanık giderken, ‘Bunu yanınıza bırakmam’ dedi. Kasıtlı olarak yaktığını düşünüyorum, benzin döküp tutuşturmuştur" dedi. Şikayetçi beyanının ardından söz alan sanık Yılmaz şunları söyledi: "Ben Adem’e bıçak çekmedim, o bana tüfek gösterip evden kovdu. Beyanlarını kabul etmiyorum. Ben suçsuzum, evi yakmadım. Gönül, Yeliz ve Adem yapmıştır. Uzun süredir tutukluyum, tahliyemi talep ediyorum." Şikayetçi ve sanık beyanlarının ardından mahkeme heyeti, keşif sonucunun beklenmesine karar vererek sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Duruşma, 26 Şubat’a ertelendi.
Antalya Ali Çandır: "Hedef sürdürülebilir büyüme olmalı" Antalya Ticaret Borsası Aralık Ayı Meclisi, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Toplantı Salonu’nda yapıldı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ülke ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dünya ekonomisinin 2025 yılını ortalama yüzde 3 büyüme ile tamamlamasının beklendiğini, Türkiye’nin büyüme performansının ise yaklaşık bu düzeyde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü kaydeden Çandır, "Yılı dünya ekonomisiyle uyumlu bir büyüme oranıyla kapatmış olacağız. Ancak hepimizin bildiği gibi, ülkemizin potansiyel büyüme oranı yaklaşık yüzde 5 seviyesindedir. Asıl hedefimiz, bu potansiyel büyümeyi kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde yakalamak olmalıdır. Uzun yıllardır yüksek dalgalanmalar gösteren büyüme oranları hem ekonomiyi hem de reel sektörü ciddi biçimde zorlamakta ve yıpratmaktadır" dedi. Son yirmi yılda dünya ekonomisinin itici gücü olan küresel ticaretin büyümesi ve serbestleşmesi döneminin, 2025 yılında belirgin bir durgunluğa evrildiğini söyleyen Çandır, sonuç olarak küresel ticaret hacminin zayıfladığını, ekonomik büyümenin yavaşladığını kaydetti. The Economist, OECD, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, 2025 yılında dünya ekonomisinin yavaşladığını ancak bir durgunluğa girmediğini ifade ettiğini belirten Çandır, şunları söyledi: "Bu kuruluşların 2026 yılına ilişkin büyüme tahminleri ise yüzde 2,4 ile yüzde 2,9 aralığında yer almaktadır. Yani 2026 yılında, 2025’e kıyasla daha yavaş bir küresel büyüme ile karşı karşıya olacağımız anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmeler, Atlantik bölgesinde ekonomik yavaşlamanın süreceğini, Asya bölgesinde ise görece bir güçlenme yaşanacağını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün 2026 yılında yaklaşık 125 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizin dünya ekonomisi içindeki yaklaşık yüzde 1,3’lük payı dikkate alındığında, 2026 yılında 1,6 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmamız mümkündür." Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 2025 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisinin yüzde 3,7 oranında büyüdüğünü, bu oranın piyasa beklentilerinin üzerinde olduğunu kaydeden Başkan Çandır, söz konusu büyümede özellikle inşaat sektörü, özel tüketim harcamaları, ithalat ve vergi gelirlerinin belirleyici olduğuna dikkat çekti. Tarım sektöründeki daralmanın net bir şekilde rakamlara yansıdığını vurgulayan Ali Çandır, şu değerlendirmede bulundu: "Tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir" "Üçüncü çeyrekte tarım sektörü yüzde 12,7 oranında daralmıştır. Bu ölçekte bir küçülme, bugüne kadar hiçbir üçüncü çeyrekte yaşanmamıştır. Kuraklık ve don olayları bu daralmada etkili olmuştur. Ancak tek başına belirleyici değildir. Geçmişte de üçüncü çeyrekte daralmaların yaşandığını biliyoruz. Tarım sektöründeki küçülme, diğer sektörlerdeki daralmalardan çok daha geniş bir etki alanına sahiptir. Çünkü tarım, toplumun ve ekonominin her kesimini doğrudan etkileyen bir sektördür. Tarımın ekonomideki ileri ve geri bağlantıları son derece güçlüdür. Girdi tarafında birçok sanayi kolunu besler; çıktı tarafında ise gıda başta olmak üzere pek çok sektöre hayat verir. Tarımı küçülttüğünüzde, yalnızca bu sektörü değil, ona bağlı birçok sektörü de yavaşlatmış olursunuz. Bu nedenle ekonominin geneli, tarımdaki daralmadan daha büyük bir hız kaybı yaşar. Dolayısıyla tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir. Tarıma adeta gözbebeğimiz gibi bakmalıyız." Tarım sektörünün yılı çift haneli bir daralma ile kapatacağını öngören Başkan Çandır, genel ekonomi için yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme beklenirken, tarımda sert bir küçülme yaşanmasının 2026 yılından itibaren tarım kesimine pozitif ayrımcılık içeren politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. Çandır, "Çünkü tarım sektörü üç çeyrek üst üste ve giderek derinleşen bir daralma dönemindedir. Benzer dönemleri 2001, 2007 ve 2016 yıllarında da yaşamıştık. Bu dönemleri izleyen yıllarda tarım sektörü toparlanmayı başarmıştır. Doğru politikalarla ve yerinde desteklerle, 2026 yılından itibaren tarım sektörünün yeniden güç kazanacağına inanıyorum" dedi. 2024 yılı sonunda meclis, meslek komiteleri ve üyelerin katılımıyla beklenti anketi yaptıklarını hatırlatan Çandır, ankette 2025 yılında ekonominin 2024 yılına benzer seyredeceğini düşünenlerle, daha kötü olacağını öngörenlerin oranlarının birbirine yakın olduğunu, yıl sonunda ortaya çıkan tablonun da bu beklentilerin büyük ölçüde doğru çıktığını gösterdiğini söyledi. Çandır, "Bu durum, camiamızın gerçekçi, tutarlı ve sağduyulu bir öngörüye sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Yıl boyunca ticaret hacmi, maliyetler, stoklar, borçlanma ve alacak yönetimine ilişkin değerlendirmeler de bu beklentilerle uyumlu olmuştur. Sadece döviz kurunun enflasyon oranında artacağı yönündeki beklenti yıl sonunda gerçekleşmemiştir" diye konuştu. "Gerçek ihtiyaçlara odaklanılmalı" Faiz, döviz ve enflasyon arasındaki mevcut uyumsuzluğun 2026 yılında kademeli olarak giderileceğini ve daha dengeli bir yapıya kavuşacağını öngördüklerini dile getiren Çandır, "Böyle bir ortamda hem üreticilerimiz hem ihracatçılarımız hem de iç ticaretle uğraşan kesimler daha az zorlayıcı bir yıl geçirecektir. Bu nedenle, reel ekonomiyi önceleyen ve gerçek ihtiyaçlara odaklanan bir politika setinin hayata geçirilmesini bekliyoruz" dedi. Son üç yıldır enflasyonu kontrol altına almaya yönelik uygulanan politikalarla fiyat istikrarı konusunda önemli bir mesafe alındığını, enflasyon oranının yüzde 80’lerden yüzde 30’lara düştüğünü belirten Çandır, "Bu tablo, uygulanan politikaların kararlılıkla hayata geçirildiğini ve belirli ölçüde başarı sağlandığını göstermektedir. Bununla birlikte üretim, yatırım ve finansman şartları üzerindeki baskıların reel sektör açısından daha dikkatli gözetilmesi gereken bir noktaya gelindiği de açıktır. Enflasyonu yüzde 30’dan yüzde 15’lere indirmenin, önceki döneme kıyasla daha dengeli ve hassas adımlar gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonla uyumlu, öngörülebilir ve reel ekonominin üretim ile istihdam kapasitesini dikkate alan bir yaklaşımın esas alınması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu. "Öncelikle tarıma odaklanılmalı" Reel sektörün ihtiyaçları bakımından ilk odaklanılması gereken sektörün en fazla tahribata uğrayan tarım olduğunu kaydeden Ali Çandır, şunları söyledi: "Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi, tarımın stratejik ve hayati önemi. İkincisi ise, reel sektörler içinde yalnızca tarımın ürün fiyatlarını maliyetlerine göre belirleyememesidir. Tarımla uğraşanlar sezon sonunda elde edilen sonuca göre kar veya zarar hesabı yapar. Sezon boyunca üretim yapmak için maliyetlere katlanmak zorundadır. Fiyatlar ise arz ve talep şartlarına göre piyasada oluşur ve sezon içinde ciddi dalgalanmalar gösterebilir. Üstelik üretici, fiyat-maliyet dengesini beğenmediğinde üretimi kısma imkanına da sahip değildir. Diğer sektörlerde fiyat-maliyet dengesi bozulduğunda kapasite düşürülebilir ve bu durum doğal karşılanır. Tarımda ise böyle bir esneklik yoktur. Bu nedenle tarımı; sanayi, imalat ya da inşaatla aynı çerçevede değerlendirmek doğru değildir. Tarım kesimi için, kendine özgü yapısal özellikleri dikkate alan kapsayıcı bir modele ihtiyaç vardır. Bu modelde istihdamdan tedariğe, üretimden ticarete tam bir kapsayıcı yaklaşım uygulanmalıdır." Antalya, Türkiye ortalamasının altında Meclis’te Antalya ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmede bulunan Başkan Çandır, Antalya ekonomisi ve iş dünyasının 2025 yılını, birçok göstergede Türkiye ortalamasının altında bir performansla geçirdiğini söyledi. Antalya ekonomisinin dışa açık, fiyat rekabetine dayalı ve maliyetlere son derece hassas bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Çandır, kurulan şirket sayılarındaki azalma, ticari işlem hacmindeki reel gerileme ve ihracattaki zayıf seyirin kent ekonomisinin yıl boyunca ciddi bir baskı altında kaldığını gösterdiğini belirtti. Çandır, turizmde yüksek ziyaretçi sayısı ve uzayan sezona rağmen gelir artışı ve katma değerin aynı ölçüde artmadığına dikkat çekti. Çandır, "Kredi kullanımındaki artış ise bir canlılıktan ziyade, işletmelerimizin artan finansman ihtiyacının bir göstergesi olmuştur" dedi. "Borsada yoğun yıl" Antalya Ticaret Borsası olarak 2025 yılında tarımdan ticarete uzanan tüm zinciri kapsayan yoğun, çok boyutlu ve sonuç odaklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Çandır, Borsa’nın çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: "Hal mevzuatı ve yaş meyve-sebze piyasasına ilişkin tespit ve çözüm önerilerimizi raporlaştırarak ilgili kurumlara sunduk. Tarıma özgü bir sosyal güvenlik modeli için odak grup toplantıları gerçekleştirdik. Lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsacılığı ve organize tarım bölgesi çalışmalarıyla üreticinin finansmana erişimini güçlendirmeyi ve piyasa derinliğini artırmayı hedefledik. Bu kapsamda fizibilite çalışmalarımızı tamamladık, ancak uygun yer arayışımız devam etmektedir. Coğrafi işaretler, yeşil mutabakat, tarımsal veri ve fiyat endeksleri gibi alanlarda düzenli çalışmalarla sektörümüze rehberlik etmeyi sürdürdük. Üyelerimizin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırmak amacıyla Ar-Ge projeleri, uluslararası ticaret heyetleri ve sektörel analiz toplantılarına devam ettik. Kesme çiçekten zeytinyağına, hayvancılıktan yaş meyve-sebzeye kadar birçok alt sektörde sorunları tespit ederek çözüm önerilerini doğrudan karar vericilerin gündemine taşıdık. Kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları ve uluslararası paydaşlarla kurduğumuz iş birlikleri sayesinde, sorunları yalnızca dile getiren değil, takibini yapan ve sonuç üretmeyi hedefleyen bir kurum olma sorumluluğumuzu kararlılıkla yerine getirdik." 2026 yılı hedefleriyle ilgili açıklamada da bulunan Başkan Ali Çandır, iklim değişikliği ve afet risklerini merkeze alan, su ve enerji verimliliğini artıran, tarımsal dijitalleşme ve yapay zeka uygulamalarını yaygınlaştıran, üretimi ve tarımı koruyan, finansmana erişimi kalıcı biçimde güçlendiren bir yaklaşımın savunucusu olma hedefini paylaştı. Çandır, "Antalya’nın tarım ve turizm eksenli yapısını daha dayanıklı hale getirecek, üretimi, ihracatı ve istihdamı birlikte gözetirken, veriye dayalı ve teknoloji destekli politikaların oluşmasına katkı sunmayı sürdüreceğiz" dedi. 2030 yılına kadar en çok ihtiyaç duyulacak beceriler arasında ilk sıralarda yapay zeka, bilişim ve siber teknolojilerinin yer aldığını, bunu düşünce, esneklik, dayanıklılık ve yaşam boyu öğrenmenin izlediğini kaydeden Ali Çandır, liderlik, analitik düşünme ve çevresel sorumluluğun öne çıktığını belirtti. Çandır, "İnsan kaynağımızı geleceğe hazırlarken bu gerçekleri mutlaka dikkate almalıyız" diye konuştu. Bütçe oybirliğiyle kabul edildi Meclis’te denk bütçe esasına göre hazırlanan 2026 yılı bütçesinin 95 milyon TL olarak belirlenmesi oybirliğiyle kabul edilirken Çandır, "Bütçemizin üyelerimize ve sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum" dedi. Ali Çandır, 2026 yılının sağlıklı, mutlu, başarılı ve bereketli bir yıl olmasını dilerken, Meclis üyeleri sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kayseri Başkan Özdoğan : "Hacılar, birlik ve dayanışmanın ilçesidir" AK Parti Hacılar İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen ’Ahde Vefa’ gecesinde, teşkilat mensupları ve partiye kurulduğu günden buyana hizmet eden isimleri bir araya getirdi. Programda, AK Parti teşkilatlarının kuruluşundan bugüne kadar emeği bulunan isimler onurlandırılırken; birlik, beraberlik ve vefa duygusu ön plana çıktı. AK Parti Hacılar İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen ’Ahde Vefa’ gecesinde teşkilat mensupları ve davaya gönül veren isimler bir araya geldi. Programa başta AK Parti Kayseri İl Başkanı Hüseyin Okandan, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, ilçe belediye başkanları, önceki dönem belediye başkanları, ilçe başkanları, meclis üyeleri, teşkilat mensupları ve çok sayıda davetli katıldı. Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, programda yaptığı konuşmada teşkilat yapısının önemine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı; "Teşkilat vefadır, teşkilat çalışmaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi teşkilat varsa zafer vardır. Teşkilatsız bir yapı, belediyecilikte de her zaman bir tarafı eksik kalmış olur. Biz bunun bilincindeyiz. Ne mutlu ki bugün burada sizlerle bir araya geliyoruz. Ne mutlu ki Rabbim bize bu güzelliği lütfetti." Başkan Özdoğan, Hacılar’da hayata geçirilen tüm hizmet ve projelerin arkasında güçlü bir teşkilat iradesi bulunduğunu vurgulayarak, bu birlikteliğin ilçenin gelişiminde belirleyici bir rol üstlendiğini ifade etti. AK Parti Hacılar İlçe Başkanı Fazilet Kahraman ise konuşmasında vefa kavramının Hacılar’ın karakterinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek şunları söyledi; "Emeğin, hasretin, kardeşliğin ve en çok da vefanın buluştuğu bir yerdeyiz. Hacılar’ın tarihine baktığımızda bu ilçenin her zaman birlikte durmayı, yan yana yürümeyi, kardeşliği ve dayanışmayı hayatının merkezine aldığını çok net görürüz." Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Hacılar’ın şehir ve bölge açısından taşıdığı öneme değinerek; "Erciyes’imizin hemen eteğinde yer alan, kayak merkeziyle de anılan Hacılar ilçemizin kendine özgü çok özel güzellikleri var. Her ilçemizin yeri ayrı ama Hacılar, ilk günden bu yana duruşuyla ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında net bir şekilde yer alışıyla gönüllerde taht kurmuştur" dedi. AK Parti Kayseri İl Başkanı Hüseyin Okandan da programın anlam ve önemine dikkat çekerek; "Bu güzel programı tertip eden İlçe Başkanımıza teşekkür ediyorum. AK Parti’nin 24 yıllık iktidar sürecinde Kayseri’de ilk kez bir hanımefendinin ilçe başkanı olarak görevlendirilmiş olması çok kıymetlidir. Biz biliyoruz ki bu dava, bugün bizdeyse yarın başka bir kardeşimizle, düşerek değil her zaman yükselerek yoluna devam edecektir" ifadelerini kullandı. Program sonunda, geçmişten bugüne teşkilata emek vermiş isimlere teşekkür edilirken; Hacılar’da teşkilat ruhunun ve vefa anlayışının aynı kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, katkı sunan tüm teşkilat mensuplarına ve programa katılan misafirlere teşekkür ederek, ilçede birlik ve beraberlik içerisinde çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.