ASAYİŞ - 06 Kasım 2025 Perşembe 10:23

Şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin soruşturmada kızı ifade verdi: "Annemle husumetim yoktu"

A
A
A
Şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin soruşturmada kızı ifade verdi: "Annemle husumetim yoktu"

Yalova’da "Güllü" adıyla tanınan şarkıcı Gül Tut’un hayatını kaybetmesine ilişkin yürütülen soruşturmada, kızı Tuğyan Ülkem Gülter’in savcılıktaki ifadesi ortaya çıktı. Gülter, "Bir dönem çok bunalmıştım, sinirle ’kendimi öldüreceğim, annemi öldüreceğim’ şeklinde mesajlar attım ama bunlar eskiydi. Annemle aramızda hiçbir husumet yoktu" dedi.

Olay, 26 Eylül’de Yalova’nın Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi’nde bulunan apartmanın 5. katındaki kapalı terasta meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, "Güllü" adıyla tanınan şarkıcı Gül Tut, kızı ve arkadaşıyla eğlendiği sırada pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Yalova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Gül Tut’un kızı Tuğyan Ülkem Gülter’in ifadesi alındı.

Şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin soruşturmada kızı ifade verdi:

"Yeter artık ben kendimi öldüreceğim, annemi öldüreceğim, bu çilem ne zaman bitecek benim"

"Güllü" adıyla tanınan şarkıcı Gül Tut’un kızı Tuğyan Ülkem Gülter ifadesinde, "Medyada çıkan benim bir tanıdığımla yaptığım mesaj içeriklerinin aslını anlatmak isterim. Şöyle ki ben annemle yıllardır birlikte yaşıyorum. Ancak haziran ayında annemle aramızda bir tartışma çıkmıştı. Bu tartışmanın konusu benim nişanımla ilgili bir husustu. Tartışınca ben de anneme dargındım ve annemin evinden ayrılıp Çınarcık’ta yaşayan arkadaşım Sultan’ın yanında geçici olarak kaldım. Tam 21 gündü. Bu süreçte de annemi ve beni yakından tanıyan aile dostumuz olan Bircan D. ile dertleşmek amacıyla konuşuyordum. Mesajlaşmalarımız da olmuştu. Bu mesajlar da hatırladığım kadarıyla, ’Yeter artık ben kendimi öldüreceğim, annemi öldüreceğim, bu çilem ne zaman bitecek benim’ şeklinde mesajlar atmıştım. Bir süre sonra hatta hatırladığım kadarıyla 3 ya da 4 gün sonra kardeşim Tuğberk beni annemle barıştırmak için vesile oldu. Hatta Çınarcık’ta bir plajda kızım, kardeşim, Çiğdem abla da yanımdayken annemle birbirimizden karşılıklı özür diledik ve ben plajdan sonra da annemin arabasına binerek annemin evine döndüm ve birlikte yaşamaya devam ettik. Bu dargın olduğumuz süreç içerisinde annem de beni arayarak alkolün etkisiyle bana ’Eve gelme seni istemiyorum. Gelirsen KADES’e basarım seni öldürürüm" gibi sinirle söylenen sözler söylüyordu. Hatta küfür ediyordu. Biz annemle ara ara tartıştığımızda sinirle birbirimize bu tür laflar ediyorduk. Çünkü annem özellikle alkol alınca sinirlenen biriydi. Sinirlenince de alkolün etkisiyle ne konuştuğunu bilemezdi. Bu tarz incitici veya tehditvari sözler söyleyince ben de sinirlenirdim" dedi.

Şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin soruşturmada kızı ifade verdi:

"Bircan ile yazıştığım mesajları Ferdi A. telefonla kayda alıyor ve bunu televizyonlara veriyor"

İfadesinin devamında Gülter, "Annemin son dönemdeki çıktığı mekanın işletmecisi olan Ferdi A. hakkımızda sosyal medyada ya da televizyonda çeşitli iddialarda bulunmaktadır ve bir şekilde bizim aile dostumuz olan normalde evlere temizliğe giden bu magazinel olaylarda alakası olmayan Bircan D.’ye telefonla ulaşmış. Beni tanıyıp tanımadığını sormuş. Bircan da, ’Evet tanıyorum hatta çok yakınız’ demiş. Ferdi de, ’Ben sana inanmıyorum madem bu kadar yakınsınız mutlaka mesajlaşmışsınızdır. Bana ikinizin arasındaki mesajları, ekran resmi alıp bana gönder ben inanayım görüştüğünüze’ diyor. Bircan abla da ekran resmini kabul etmiyor. Bunun üzerine Ferdi abi de ’O zaman ben sana tarif edeyim mesaj kısmına gir ekran yansıt ben de o şekilde göreyim’ diyor. O esnada görüntülü konuşuyorlar ve Ferdi ekran kaydı alıyor. Bu şekilde benim yukarıda bahsettiğim Bircan ile yazıştığım mesajları kendisi telefonla kayda alıyor ve bunu televizyonlara veriyor. Sanki bu mesajları ben yeni yazmışım gibi yansıtıyor ve annemin aslında düşündüğü birisi tarafından öldürüldüğünü iddia ederek hakkımızda isnatlarda bulunuyor. Mesajlar benim çok kırıldığım bir dönemde Bircan ablayı çok yakın bulmamdan kaynaklı attığım mesajlardır. Zaten annemle bu mesajlardan birkaç gün sonra barışmıştık. Ben bir de yine Çınarcık’ta oturan soyadını hatırlamadığım ama benim tanıdığım Bircan ablanın da arkadaşı olan biri vardı. Adı Çağrı idi. Annemle bu dargın olduğum süreçte Bircan ablayla birlikte Çağrı abi de bana yardımcı olmuştu. Belki Bircan’a attığım bu mesajların benzerini Çağrı abiye de atmış olabilirim ama hatırlamıyorum. Onun dışında ben başka kimseye annemle ilgili bu tarz sözler söylemedim. Annemle herhangi bir husumetim yoktur. Zaman zaman anne kız tartışması her evde olduğu gibi bizde de olurdu. Zaten o tartışmamızdan sonra da birlikte aynı evde yaşamaya başladık. Hatta Çiğdem abla da bu duruma şahittir. Yine televizyon programına çıkan Başak M.’yi ben 2-3 kez görmüştüm. Annemin arkadaşının kız kardeşidir. Annemle de zaman zaman görüşmüşlerdi. Ancak son 1 buçuk yıldır annemin arkadaşı olan Tuğkan M. ve onun kız kardeşi Başak ile görüşmüyorlardı. Başak, televizyona çıkarak annemin benim ve kardeşim tarafından işkence gördüğünü iddia ediyor. Ancak bu iddiaların hepsi asılsızdır. Böyle bir şey söz konusu değildir. Hatta Başak bizim Çınarcık’taki evimizin çok eski zamanlarını bilir" dedi.

Şarkıcı Güllü’nün ölümüne ilişkin soruşturmada kızı ifade verdi:

"Güm diye bir ses duydum, arkamı dönüp cama doğru baktığımda annem yoktu"

Olay gecesi annesinin çok alkollü olduğunu anlatan Gülter, "Bizim odamıza geldiğinde biz ayaktaydık. Ben söylediğim gibi annem odamıza geldiğinde biz ortada Sultan’la ayakta oynuyorduk. Annem de bizimle oynadı. Hatta Sultan’ı da oynatmaya çalıştı. Sultan’la bir süre oynamaya çalıştılar. Hatta ben anneme, ’Anne kız Roman havası oynamayı bilmiyor’ dedim. Biz oynarken gülüştük. Hatta annem ’Vallahi şahanesiniz’ diye bir laf söyledi. Bir süre sonra ben gardırobun yanında arkam cama dönük şekilde oynarken annemin yanımdan oynayarak arkama doğru geçtiğini fark ettim. Ancak ben dönüp bakmadım oynamaya devam ediyordum. Sonra ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum. Sanki güm diye bir ses duydum. Arkamı dönüp cama doğru dönüp baktığımda kaldım ama annem yoktu. Annemin düştüğünü anlayıp hemen telefonla yatağımın üzerinden alıp Sultan’a da koş diyerek kapıdan dışarıya çıktık. Olay böyle oldu. O sırada Sultan da oynamayı bırakıp gardırobun aynasından dikişlerine bakıyordu. Sultan 30 Ağustos’ta kısa bir süre önce kaza geçirdiği için halen dikişleri tazeydi ve hatta cam kırıkları çıkmaya devam ediyordu. O yüzden sürekli olarak dikişlerine bakıyordu. Her bulduğu fırsatta telefonundan veya aynadan bakıyordu. Ben tam Sultan’ın önüme denk gelecek şekilde ayaktaydım. Sultan tam benim önümde aynaya bakıyordu annem benim yanımdan geçtiği sırada. Hatırladığım kadarıyla ben annemin düşüş anında sadece tek bir ses duydum ve o sese binaen arkamı dönüp baktım ancak baktığımda annem yoktu" ifadelerini kullandı.

Şüheda Kıroğlu 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.