SAĞLIK - 25 Ağustos 2016 Perşembe 11:03

Kadın Hastalık ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aylin Anıl Arslan:

A
A
A
Kadın Hastalık ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aylin Anıl Arslan:

Gebelik ve doğumun fizyolojik bir süreç olmasına rağmen, doğum korkusunun kadınlar için ciddi bir problem olmaya devam ettiğini belirten Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, araştırmalara göre, kadınların yüzde 90’ının hamilelik ve doğumla ilgili korku ve kaygı yaşadığını söyledi.
Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalık ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Aylin Anıl Arslan doğum korkusu hakkında bilgi verdi. Tıpta ‘tokofobi’ adı verilen doğum korkusunun; kadınların doğum yapmaktan, doğum esnasında yaşayacakları olası acılardan ve sağlık problemlerinden yoğun düzeyde korkmaları anlamına geldiğini anlatan Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalık ve Doğum Uzmanı Arslan, “Doğum korkusu yaşayan kadınlar farklı şekillerde korkuya sahip olabilirler. Yapılan çalışmalarda en yaygın doğum korkusu çeşidinin doğumda yaşanacak ağrı korkusu olduğu bildirilmektedir. Bazı kadınlar kendilerinin ve bebeklerinin doğum sırasında yaralanması veya zarar görmesi, doğum sırasında kontrollerini kaybetme ve doğuma yardımcı olacak manevraları yapamama gibi korkular yaşarlar. Bir kısmı ise vajinal muayene korkusu, vajinal kesi ve yırtık korkusu, doğum sırasında vakum veya forseps uygulanma korkusu yaşarlar” dedi.
Bazı kadınların doğum sırasında oluşabilecek vajinal kesiler ve yırtıklar sonrasında cinsel hayatlarının olumsuz etkileneceğinden korktukları için gebeliklerini ertelemekte veya gebelik durumu oluşmuşsa istekli olarak sonlandırmakta olduğunun da altını çizen Dr.Aylin Anıl Arslan, doğum korkusunun gebelik süresince annenin mental sağlığını ve iyilik halini etkileyen emosyonel bir stres olduğunu anlattı. Aşırı korkunun annenin kan basıncını yükselterek erken doğuma sebep olabildiği gibi doğum sonrası anne-bebek arasındaki iletişimi de olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyen Arslan, “Doğum korkusu yaşayan kadınların, gebelikleri süresince stres yaşarlar, bu strese yanıt olarak katekolamin adı verilen hormon salgısı artar. Bu artış kadının daha alıngan ve daha sinirli olmasına sebep olur. Aynı zamanda yüksek katekolamin seviyeleri rahme giden kan akımını azaltır ve doğumda rahimdeki kasların düzenli kasılmasını engeller. Bu durum doğum eyleminde uzamaya, komplike doğum riskinde ve acil sezaryen gereksiniminde artışa yol açar” diye konuştu.
Doğum korkusunun kadının gerek gebelik sürecini gerekse doğum sürecini olumsuz yönde etkileyen ciddi bir sorun olduğunun altını çizen Op.Dr. Arslan, isteğe bağlı sezaryen oranının azaltılması için doğum korkusunu azaltmaya yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etti.
Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, “Aynı zamanda vajinal doğum korkusu nedeni ile elektif sezaryen ameliyatını tercih eden kadınların yoğun psikososyal problemleri olduğu tespit edilmiştir. Problemlerine yönelik eğitim verildikten sonra bu kadınların yüzde 86’sının doğum tercihini planlı vajinal doğum olarak değiştirdikleri rapor edilmiştir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de tüm gebelerin, doğum öncesi dönemde, doğum sırasında yaşayabilecekleri durumlar ile ilgili olarak yeterince bilgilendirilmesi ve psikolojik olarak doğuma hazırlanması gerektiğini vurgulayan Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, hastaların doğum korkusu açısından sorgulanması ve korku nedenlerinin açığa çıkarılması gerektiğini söyledi. Doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adımın, anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi ve bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çabalaması, çabaların yetersiz kaldığındaki durumlarda ise bireysel bir psikolojik destek alması olması gerektiğini belirtti.
Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, “Biz de Koru Hastaneleri doğum ekibi olarak; doğum korkusu nedeniyle artan sezeryan oranlarını azaltmak, gebeleri eğitimlerle destekleyerek normal doğum oranlarını artırmak ve anne adaylarının korkulardan arınmış bir şekilde doğum seçimlerine karar vermelerini amaçlamaktayız. Koru’da Doğum felsefesi gebelik öncesi başlayıp, lohusalık döneminin sonuna kadar devam etmektedir. Gebelik planıyla başlayan bu süreçte ilk olarak uzmanlarımız muayene ve tetkiklerle anne adayını değerlendirmekte ve sağlıklı bir gebelik geçirmelerini sağlamaktadır. Gebeliğin oluşmasıyla birlikte hastanemizde yoğun bir gebe eğitim programı başlamaktadır.” diyerek önerilerde bulundu.
’Koru gebe okulu’ adı verilen eğitim programını, gebelik haftasına göre gruplara ayrılmış olup, seminerler şeklinde olduğunu da anlatan Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, “Her grubun gebelik haftası ve konuları farklıdır. Bu eğitimlerde, gebelik süresince yaşanan sıkıntılarla baş etme yolları, gebelikte egzersiz, doğru beslenme, cilt hastalıkları ve doğum konularında bilgiler verilmektedir. Ayrıca gebeliğin son döneminde anne ve baba adayına bebek bakımı, emzirme ve aşılarla ilgili eğitimler verilmektedir. Yoga ve plates dersleri bir eğitmen tarafından gebeliğin 3. ayından sonra başlamakta ve gebelik sonrası da kilo kontrolü için devam etmektedir. Koru Doğum Ekibi olarak, kadına, bebeğe ve doğuma saygıyla yaklaşmayı, her kadının hayalindeki doğumu yaşaması için yapılması gereken ne varsa oluşturmaya çalışmaktayız ve doğuma hazırlık sınıflarıyla isteyen çiftlere gruplar halinde kapalı sınıflarda eğitim vermekteyiz.” diyerek hastanedeki uygulamalar hakkında da görüşlerini de paylaştı.
Psikoterapi, hipnoz, bilişsel ve davranışsal egzersizleri içeren eğitimlerin dört konu başlığı altında altında toplandığını söyleyen Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, “Derslerde gebelik süresince ve doğumda kullanabileceğimiz egzersizler, derin gevşeme, solunum, dikkat odaklama - dikkat dağıtma ve masaj gibi teknikler öğretilmektedir. Eşlerin katılma zorunluluğu yoktur ama bizim isteğimiz babaların da bu sürece eşlik etmesidir. Çünkü son yıllarda doğum korkusunun babalarda da görüldüğü yönünde çalışmalar yapılmakta ve doğum korkusu olan anne ve babalara bir eğitimci koç eşliğinde yapılan antenatal eğitimlerin doğuma büyük katkısı olduğu gösterilmektedir” dedi.
Doğuma eğitimlerle hazırlanan tüm gebelerin doğum eyleminin başlamasıyla birlikte hastanenin tek kişilik doğum odalarına kabul edilmekte ve daha önceden tanıştığı doğum ekibi tarafından karşılanmakta olduğunun önemine de vurgu yapan Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, odalarda bulunan masaj yağları ve kokuların aromaterapi etkisi yaratıp, hafif müziklerle ise gebenin sakinleşmesine yardımcı olunduğunu ifade etti.
Op.Dr.Aylin Anıl Arslan, “Ebe ve yardımcı personel bu süreçte; doğum ağrısıyla baş etme yöntemleri olan yağlarla masaj, hipnoz, ,sıcak ve soğuk uygulamaları, tens, hayal etme, yoga, ses çıkarma, dikkat odaklama,dikkat dağıtma,geri bildirim ile gevşeme,solunum teknikleri, hareket ve pozisyon değişikliği gibi tüm teknikleri kullanmaktadır.” diye konuştu.Ekip tarafından plates topuyla doğum esnasında yapılan egzersizlerin de doğumu net bir şekilde hızlandırmakta olduğunu sözlerine ekleyen Aylin Anıl Arslan, bu yöntemler uygulanmasına rağmen ağrı hisseden gebelere bir diğer seçenek olarak epidural anestezi önerildiğini ve uygulandığını söyledi.
Op.Dr.Aylin Anıl Arslan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler Koru doğum ekibi olarak, Türkiye’de normal doğum oranlarımızı arttırabilmek için; gebelik süresince anne ve baba adayının bu konuda eğitilmesi, anne adayının doğum için hastaneye geldiğinde nasıl bir süreç yaşayacağını bilmesi, doğum ağrıları ile nasıl baş edebileceği hakkında önceden bir fikrinin olması gerekliliğinin farkındayız. Ayrıca her gebeyle yakından ilgilenebilecek deneyimli, eğitimli ve yeterli sayıda ebe ve sağlık personeline, yeterli sayıda doğumhane araç ve gereçlerine sahibiz. Bu sorumlulukla çalışmaya, kendimizi geliştirmeye ve yenilikleri hastanemize kazandırmaya devam edeceğiz”.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Selçuklu’da "Şivlilik Çocuk Bayramı" coşkuyla başladı Konya’nın merkez Selçuklu İlçe Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen ve Konya’da çocukların her yıl büyük bir heyecanla beklediği "Şivlilik Çocuk Bayramı"nın açılışı, binlerce çocuğun katılımıyla gerçekleştirildi. Dört gün boyunca sürecek olan şenlik, renkli etkinlikleriyle çocuklara bayram coşkusu yaşatıyor. Selçuklu Belediyesi tarafından düzenlenen ve geçtiğimiz yıllarda rekor katılımla yalnızca Konya’da değil, Türkiye genelinde de dikkat çeken "Şivlilik Çocuk Bayramı", bu yıl da çocuklar ve ailelerini buluşturdu. 25-28 Aralık tarihleri arasında Selçuklu Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen organizasyon, üç ayların manevi atmosferini çocuklara hissettiriyor ve kültürel değerleri gelecek nesillere aktarıyor. Çocukların neşesi ve ailelerin yoğun katılımıyla şenliğin ilk gününde renkli görüntüler oluşurken, alanda adeta bayram havası yaşandı. Geleneksel şivlilik kültürünün yaşatıldığı şenlikte çocuklar; tiyatro gösterilerinden müzikallere, söyleşilerden yarışmalara kadar birçok etkinlikle doyasıya eğlenme fırsatı buluyor. Başkan Pekyatırmacı: "Çocuklarımızın mutluluğu bizim için en büyük değer" Şenliğin resmi açılışı protokolün yanı sıra çocuklar ve ailelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Açılışta konuşan Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, şivlilik gününün Konya için özel bir anlam taşıdığını ifade ederek, "Üç ayların başlangıcında, Recep Ayı’nın başında, Regaib Kandilimizin bu güzel, mübarek, bereketli günü çocuklarımızla birlikte ihya ediyoruz. Konyamızda yaşayan bütün çocuklar dışarıda, sokakta kapı kapı dolaşıyor ve şivlilik hediyelerini alıyor. Biz de Selçuklu Belediyesi olarak 2023 yılında bu güzel geleneğimizi bir bayrama dönüştürmüştük. Bu sene inşallah üçüncüsünü hayata geçiriyoruz. Çocuklarımız için ne yapsak az. Çocuklarımızın mutluluğu bizim için en büyük değer. Bunu temin edebilmek, muhafaza edebilmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çocuklarımız hem bu mutlu günlerini doyasıya mahallelerinde komşularıyla, akrabalarıyla yaşadı hem de Selçuklu Kongre Merkezi’nde dört gün boyunca aileleriyle birlikte güzel, hoşça vakit geçirecek, farklı yarışmalarda akranlarıyla birlikte olacak, eğlenceli programlara gösterilere katılacak. Ailelere de eğitici seminer programlarıyla burada güzel vakitler geçirme imkanı sağlamış olacağız. Üç aylarımız Konyamızda her zaman aynı gelenekle karşılanıyor. Şivlilik; üç ayların başlangıcında birlik, beraberlik, paylaşma, dayanışma ikliminin bir başlangıcı olmuş oluyor ve bu geleneği de yüzyıllardır Konyamız devam ettiriyor. İnşallah bundan sonra da en güçlü şekilde bu geleneğimizi devam ettireceğiz. Başka şehirlere de örnek olacak bir geleneği, kültürü yaşatmaya hep birlikte devam edeceğiz" diye konuştu. Şivlilik geleneğinin çocukların manevi bilinçle yetişmesi açısından büyük önem taşıdığını belirten Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, "Şivlilik hem üç ayların başlangıcını çocuklarımızın zihnine nakşetmek için güzel bir fırsat ama aynı zamanda bizler için çocukları sevindirme adına önemli bir gelenek ve fırsat. Biz de Konyalılar olarak tedbirimizi aldık ve gelen herkesi sevindiriyoruz. İnşallah bu gelenek ilelebet devam eder ve çocuklarımız üç aylar bilinciyle yetiştirler. Pazar akşamına kadar tüm Konyalıları da Selçuklu Kongre Merkezimizdeki Selçuklu Belediyemizin şivlilik etkinliğine davet ediyorum. Emeği geçen başta Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı olmak üzere herkese teşekkür ediyorum" dedi. Şivlilik geleneğinin Konya’ya özgü önemli bir kültürel değer olduğuna dikkat çeken Konya Valisi İbrahim Akın da bu güzel geleneğin devamı noktasında emek veren ve katkı sunan herkese teşekkür etti.
Diyarbakır Ailesinden habersiz borç yapmıştı, yakınları devreye girip borçları kapattı Diyarbakır’da yaklaşık 1 buçuk yıl önce oto galeri şirketiyle ticaret yapan kişilerden para toplayıp ortadan kaybolan şahsın ailesi, alacaklılara borçları ödedikten sonra şahsın bundan sonra yapacağı ticaretten sorumlu olmayacaklarını açıkladı. Diyarbakır’da 28 Haziran 2024’te oto galeri alım satım şirketi yöneticisiyle ticaret yapan çok sayıda kişi, kendisine milyonlarca lira teslim etmişti. Şahsın kaçması üzerine alacaklılar galerinin önene gelip eylem yapmıştı. Durumun ortaya çıkmasının ardından M. Şükrü Unat ve ailesi devreye girdi. Çocuğunun bıraktığı borçların tamamını ödeyen Unat, bundan sonraki süreçte çocuğunun yapacağı maddi manevi hiçbir işten sorumlu olmayacaklarını kaydetti. M. Şükrü Unat, yaptığı açıklamada, "Bilindiği üzere, geçtiğimiz yıllarda ailemizle hiçbir bağı ve ilişkisi olmayan S.U. tarafından, birçok kişiyle farklı şekillerde ticaret yapılmış, ailenin bu ticaretle hiçbir alakası olmamasına rağmen konu basına ve resmi makamlara yansımıştır. Konunun daha fazla büyümemesi adına, araya giren hatırı sayılır kişilerle yapılan görüşmeler sonrasında uzlaşıya varılmıştır. Konunun muhatapları bir araya gelerek, M. Şükrü Unat ve Unat ailesinden herhangi bir alacaklarının olmadığına dair basın açıklaması yapmışlardır. Geçmişte hiçbir sorumluluğumuz olmadığı gibi, bu tarihten sonra da S.U.’nun yaptığı maddi ve manevi hiçbir işten M. Şükrü Unat ve Unat ailesi hiçbir şekilde sorumlu değildir. Bizleri yalnız bırakmayan ve bu sürecin sulh ile sonuçlanmasına emeği geçen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz’’ dedi.