POLİTİKA - 10 Ekim 2024 Perşembe 21:10

Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin teklif kabul edildi ve yasalaştı

A
A
A
Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin teklif kabul edildi ve yasalaştı

TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin teklif kabul edildi ve yasalaştı.

TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanun teklifi görüşmeleri düzenlendi. Görüşmelerin ardından teklif kabul edilerek yasalaştı.

Kabul edilen teklifle, öğretmenlere yönelik işlenen suçlarda cezaların yarı oranda arttırılması öngörülüyor. Öğretmen adaylarına 30 bin ek göstergenin memur aylık katsayısı ile çarpımı kadar maaş verilecek. Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, gelişimi ve kariyer basamaklarında ilerlemeleri için MEB bünyesine bağlı olarak “Milli Eğitim Akademisi” kurulacak. Öğretmenlik ihtisas mesleği olarak tanımlanıyor.

Öğretmen olarak istihdam edilecekler, öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden en az lisans düzeyinde yükseköğretim programlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışı yükseköğretim programlarından mezun olan ve hazırlık eğitiminde başarılı olanlar arasından seçilecek. Öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde belirlenen teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimi, Milli Eğitim Akademisi tarafından verilecek. Hazırlık eğitiminin süresi 4 dönem olacak. Bu süre, öğretmen adayının mezun olduğu yükseköğretim programına göre 3 dönem olarak uygulanabilecek.

Teklife göre, hazırlık eğitimine alınacakların ‘Türk vatandaşı olmak, kamu haklarından mahrum bulunmamak, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen süreler geçmiş olsa bile, kasten işlenen bir suçtan dolayı 1 yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, hayasızca hareketler, müstehcenlik ve fuhuş suçları ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan mahkum olmamak, devlet memurluğundan çıkarılmamış veya düzenlemeye göre öğretmenliği sona ermemiş olmak, askerlikle ilgisi bulunmamak, muvazzaf askerlik hizmetini yapmış veya muvazzaf askerlik hizmeti ertelenmiş ya da yedek sınıfa geçirilmiş olmak, öğretmenliğe atanacağı alan için Bakanlıkça belirlenen yükseköğretim programlarından mezun olmak, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan sınavlardan alanlara göre Bakanlıkça belirlenecek sınav puanına sahip olmak, sağlık durumu yönünden öğretmenlik görevini yapmasına engel bir durumu olmamak’ şartları aranacak.

Hazırlık sürecinden sonra yerleştirildikleri eğitim kurumlarında mazeretsiz olarak göreve başlamayanlar ile göreve başladığı halde mazeretsiz olarak görevlerinden ayrılanlar, hazırlık eğitimi sonunda aldıkları atamaya esas başarı puanıyla sözleşmeli öğretmenlik için yeniden başvuruda bulunamayacak ve yerleştirildikleri tarih itibarıyla 3 yıllık hazırlık eğitimine alınmamasına yönelik süre bir yıla indirildi.

Sözleşmeli öğretmenler, can güvenliği ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere, 3 yıl süreyle başka bir yere atanamayacak. Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenin eşi bu öğretmene tabi olacak.

Ahmet Umur Öztürk

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Fransa’daki yarışmada Türk İmzası İzmirli genç mimarlar Fransa’da düzenlenen ve 1665 yılında Versailles Sarayı’nın camlarını üretmek üzere kurulan küresel ölçekli Saint-Gobain Firması’nın düzenlediği 2025 Uluslararası Mimarlık Öğrencileri Yarışması’nda ülkemizi temsil etmenin gururunu yaşattı. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri, Fransa’da 33 ülkeden 200’ü aşkın üniversitenin katıldığı Saint-Gobain Uluslararası Mimarlık Öğrencileri Yarışması’nda Türkiye’yi temsil ederek, sürdürülebilirlik temalı projeleriyle uluslararası alanda büyük takdir topladı. 1665’de Versailles Sarayı için kuruldu Versailles Sarayı’nın camlarını üretmek için 1665 yılında kurulan ve bugün 79 ülkede faaliyet gösteren Saint-Gobain’in Fransa’nın Nord-Isre bölgesinde gerçekleştirdiği yarışmada, 33 ülkeden 200’ü aşkın üniversite, "Gençliği Çekmek" teması doğrultusunda projeleriyle yarıştı. Yarışmanın Türkiye ayağında birinciliği kazanan Yaşar Üniversitesi öğrencileri Ecenaz Adıgüzel, Sıla Yaren Kurt ve Ahmet Okuş, danışman öğretim üyesi Matthieu Joseph Pedergnana rehberliğinde geliştirdikleri projeyle uluslararası finale katılmaya hak kazandı. Projeleriyle hem jüri üyelerinden hem de katılımcılardan övgü aldı. Türkiye jüri kurulunda, Dr. Murat Sönmez (TOBB ETÜ), Prof. Dr. Ali Murat Tanyer (ODTÜ), Doç. Dr. Duygu Erten (TURKECO), Kutlu İnanç Bal (2x1 Mimarlık) ve Y. Mimar Kubilay Büyüklü (Saint-Gobain Türkiye) yer aldı. Sürdürülebilirlik ve yerel kültüre saygı "Commune Ground" adlı projede, Chimilin bölgesinde bulunan eski bir okul binasının, yerel malzeme ve inşa teknikleriyle yeniden işlevlendirilmesi ve Villefontaine’deki Les Grands Ateliers alanına entegre edilmesi hedeflendi. Proje, enerji verimliliği, düşük karbon ayak izi ve kullanıcı konforunu önceleyen tasarımıyla dikkat çekti. Öğrenciler, yerel doğal malzemeleri kullanarak hem estetik açıdan güçlü hem de çevresel duyarlılığı yüksek bir tasarım ortaya koydu. Bölgenin kültürel ve mekânsal dokusuna saygı gösterilmesi, projenin en dikkat çeken yönlerinden biri oldu.
Erzurum Aziziye’den 15 Temmuz’a iki yiğit Dadaş Erzurum’un Taşkaynak (Keyvank) Köyü, iki ayrı dönemde vatan uğruna can veren iki kahramanıyla tarihî bir devamlılığı gözler önüne seriyor. Aralarında tam 139 yıl bulunan bu iki isimden biri, 93 Harbi’nde Osmanlı topraklarını savunan Keyvanklı Hüseyin Ağa; diğeri ise 15 Temmuz 2016 gecesi Ankara’da şehit düşen özel harekât polisi Yakup Sürücü. İki isim farklı yüzyıllarda yaşasa da aynı inançla görev yaptı. O da vatanı savunmak. Bu tarihsel bağ, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir tarafından yapılan arşiv araştırmaları ve resmi kaynak taramaları sonucu ortaya konuldu. Keyvanklı Hüseyin Ağa: Aziziye Tabyası’nın kahramanlarından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi), Erzurum halkı direnişin simgesi oldu. Tarihe geçen Nene Hatun, Yaşar Emmi, Topal Gülizar gibi kahramanlarla birlikte, bugün Taşkaynak (Keyvank) Köyünden Keyvanklı Hüseyin Ağa da Aziziye Tabyası’nın savunmasına koşan isimlerden biriydi. Tarihî kaynaklarda ve askerî arşivlerde ismi geçen Hüseyin Ağa, sadece kendi köyünün değil, Erzurum’un direniş ruhunun önemli bir parçası olarak kayıtlara geçti. Onun cesareti ve fedakârlığı, bölgedeki milletçe vatan sevgisinin canlı bir göstergesi oldu. Yakup Sürücü: 15 Temmuz’un sessiz kahramanı 2016 yılının 15 Temmuz gecesi, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen hain darbe girişiminde, ülkenin dört bir yanında devletin birlik ve bütünlüğünü korumak için canını ortaya koyan isimler arasında Polis Memuru Yakup Sürücü de vardı. Aslen Erzurum’un Taşkaynak Köyünden olan Yakup Sürücü, Özel Harekât Dair Başkanlığı’nda görev yapıyordu. Darbe girişiminin yaşandığı o günlerde amirinin çağrısıyla Ankara’ya gelerek göreve koştu. Tam da o anda, görev yaptığı birimdeki amirinden çağrı geldi: "Ankara’ya dön, göreve gel." Yakup Sürücü, tereddüt etmeden yola çıktı. Gecenin karanlığında binlerce kilometrelik yolu arkasına bakmadan aştı. Eşiyle helalleşti, ailesine ise kısa bir mesaj bıraktı: "Vatan için gidiyorum." Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’na ulaştığında saatler gece yarısını geçmişti. Binada görev alan personelin büyük kısmı toplanmış, hain saldırılara karşı hazırlık yapılıyordu. Fakat kimse, dakikalar içinde gelecek olan bombardımanın bu kadar yıkıcı olacağını tahmin edememişti. FETÖ’ye bağlı darbeci pilotların kullandığı savaş uçakları, Özel Harekât yerleşkesini hedef aldı. Art arda atılan bombalarla onlarca polis şehit oldu. Yakup Sürücü, ikinci hava saldırısında şehadete yürüyenler arasındaydı. Henüz 29 yaşındaydı. Hayatının baharındaydı. 1,5 yıllık evliydi. Ailesi, yakınları ve silah arkadaşları onu; sessizliği, vatanseverliği ve görevine olan bağlılığıyla hatırlıyor. Cenazesi Erzurum’da binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi. Onun ardından söylenen ortak cümle ise şu oldu: "Ankara’ya geldi ve göreve değil, şehadete koştu." "Bu vatan nöbeti iki ayrı zamanda tek bir yürekle tutuldu" Araştırmayı yürüten Taner Özdemir, Erzurum’un köklü geçmişi ile bugünkü şehitlik kültürü arasında bağ kuran bu hikâyeyi şu sözlerle değerlendirdi: "Keyvanklı Hüseyin Ağa ile Yakup Sürücü arasında zaman farkı var ama yürekleri aynı. Bu köyde vatan sevgisi nesiller boyu devredilmiş. Hüseyin Ağa’nın Moskof’a karşı direnişi neyse, Yakup Sürücü’nün hainlere karşı duruşu da odur. Bu bir soy meselesi değil, bu bir ruh meselesi." Taşkaynak’ta vatan sevdası kayıtlarda yaşıyor Özdemir, bu çalışmayı sadece bir tespit olarak değil, aynı zamanda kültürel bir hafıza çalışması olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Taşkaynak köyü, sıradan bir Anadolu yerleşimi gibi görünse de, tarihî kaynaklar köyün Osmanlı-Rus Savaşı’ndan bugüne kadar vatan savunmasında önemli izler taşıdığını ortaya koyuyor. Gerek Osmanlı arşiv belgeleri, gerekse Cumhuriyet dönemine ait şehitlik kayıtları, bu topraklardan çıkan isimlerin aynı inançla hareket ettiğini gösteriyor.
İstanbul Yemek molasında olan yunus ekipleri silahlı saldırıyı önledi Arnavutköy’de yemek molası veren yunus polis ekipleri, bağırma sesleri üzerine müdahale ettikleri olayda silahlı saldırıyı önledi. Elinde tabancayla yerdeki şahsı vurmaya çalışan şüpheli, polis ekiplerinin müdahalesiyle suçüstü yakalandı. O anlar güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Olay, 13 Temmuz 2025 günü saat 17.10 sıralarında Arnavutköy Eski Edirne Asfaltı Caddesi üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, yemek molası veren yunus polis ekipleri, çevreden yükselen bağırış seslerini fark ederek hızla bölgeye geçti. Yunus polisleri, elinde tabanca bulunan İhsan Tanrıverdi isimli şahsın, yere düşen Cem Karaca isimli şahsın başına silah doğrulttuğunu gördü. Polis ekiplerinin müdahalesiyle olası bir cinayet önlenirken, şüpheli İhsan Tanrıverdi kaçmaya başladı. Kısa süreli kovalamacanın ardından şüpheli yakalandı. Şahsın üzerinde yapılan aramada 1 adet ruhsatsız tabanca ve 5 adet fişek ele geçirildi. Şüpheli İhsan Tanrıverdi’nin "Mala zarar verme" ve "6136 sayılı kanuna muhalefet" suçlarından kaydının bulunduğu öğrenildi. Cem Karaca’nın ise "işyerinden ve kurumdan hırsızlık", "kaybolmuş veya ele geçmiş eşya hakkında tasarruf" ve "TCK 191" suçlarından kaydı olduğu belirtildi. Yunus ekipleri tarafından etkisiz hale getirilen şüpheli, sağlık kontrolünün ardından Arnavutköy Yavuz Selim Polis Merkezi Amirliği’ne teslim edildi. Olay anına ait görüntülerde, polislerin saniyeler içinde müdahale ettiği ve şüpheliyi yakaladığı anlar yer aldı.
Erzurum Koşapınar’da festival coşkusu Erzurum’un Aşkale ilçesine bağlı Koşapınar köyünde geleneksel olarak düzenlenen ve bu yıl 14’üncüsü yapılan festival renkli görüntülere sahne oldu. Koşapınar Mahallesi’ndeki festivale yurt dışından, Türkiye’nin farklı illerinden ve şehir merkezinden katılım oldukça yoğun oldu. Programa Aşkale Kaymakamı Emre Oğuztürk, Belediye Başkanı Şenol Polat, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti (DAGC) Başkanı Ayhan Türkez, İlçe Müftüsü Seyhun Sarp, Erzurum İŞKUR Müdür Yardımcısı Erdal Karagöz, MHP Yakutiye İlçe Başkanı Sinan Demir, Palandöken Belediye Başkan Yardımcısı Mahmut Koşapınar, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ergün Engin, Saadet Partisi İl Başkanı Yusuf Kolukısa, İstanbul Dernekler Federasyonu Başkanı İslam Deligöz, Koşapınar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Yunus Dilen, Köy Muhtarı Mahir Sefiloğlu, çevre mahallelerin muhtarları, köy sakinleri ve yüzlerce Koşapınarlı katıldı. Aşkale Kaymakamı Emre Oğuztürk, ‘Hemşehrilerimizle bugün böylesine anlamlı etkinlikte bir araya gelmekten dolayı gerçekten mutlu olduk. Bu yıl festivalin 14’üncücü düzenleniyor. Geleneksel bir hale gelmiş etkinlik. Nasıl ki toplumun en temel yapı taşı aile ise idari yapılanmanın da temel taşı köylerimiz. Köylerimizde birlik ve beraberliği sağladığımız zaman inşallah daha müreffeh yarınlara ulaşacağız’ diye konuştu. Aşkale Belediye Başkanı Şenol Polat ise ‘Koşapınar festivalimiz geleneksel hale gelen bir program. Çok güzel bir program tertip edilmiş. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle terörsüz Türkiye sürecinde birlik ve beraberlik son derece önemli. Bu birlikteliği sağlayan dernek yöneticilerimize teşekkür ediyorum’ dedi. Festival kapsamında düzenlenen geleneksel oyunlar ve çocuklar arasında düzenlenen yarışmalarda dereceye girenlere protokol üyelerince hediyeler verildi.
Kırıkkale Fıskiyeden abdest alıp darbecilere direnen gazi akademisyen, 15 Temmuz’un izini bacağında taşıyor Ankara’da 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanlığı önünde bacağından ve sırtından vurularak gazi olan Öğretim Görevlisi Dr. Hasan Önsoy, o gece şehadet bilinciyle hareket ettiklerini belirterek, "Meclis bahçesindeki fıskiyelerden abdest aldık, orada tanımadığım insanlarla birlikte. Şehadet için gitmiştik. Benim gibi birçok insan da aynı düşünceyle oradaydı" dedi. 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişiminin en sıcak noktalarından biri olan Genelkurmay Başkanlığı önünde ayağından ve sırtından vurularak gazi olan Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Hasan Önsoy, karanlık geceyi İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Darbe girişimi günü, saat 21.00 sularında kalkışmayı duyar duymaz Genelkurmay’ın önüne gittiğini belirten Önsoy, darbeci askerlerin tavırlarına birebir şahit olduğunu ve vatandaşların ellerinde silah olmadan tankların önüne çıkacak kadar cesaretli davrandığını söyledi. Önsoy, "Durdurmaya çalıştığımız, önüne geçip engel olduğumuz zırhlı araçların önüne çıktığımız anlar oldu. Her birinde batan sevgisinin gençlerde ve yaşlılarda ne kadar güçlü olduğunu gördük. Bunu biri bana anlatsa, ‘ancak filmlerde olur’ derdim" dedi. Kendisini her zaman cesur biri olarak gördüğünü, ancak o gece gerçek cesaretini gördüğünü dile getiren Önsoy, "Hayatımda hiç tank görmemiştim, üstüme de hiç ateş edilmemişti. Ateş edilmesine rağmen, korkuya dair içimde en ufak bir şey yoktu. Ama insanların içindeki o imanı hissedebiliyordum" diye konuştu. "Bu vatan sevgisi, imanla olacak bir cesaret" O gecenin unutulmaz kahramanlarından birini de anlatan Önsoy, "Belki o gün şehit olanlar yaşasaydı şimdi 26-27 yaşlarında olacaklardı. Bu vatan sevgisi, imanla olacak bir cesaret. Allah rahmet eylesin, Yasin isminde bir şehidimiz vardı. ‘Nereden ateş ediyorlar’ dedi. Ben de ‘Genelkurmay Başkanlığı’ndan’ dedim. Kaçacağını sandım ama o çocuk Genelkurmay’ın içine koşmaya başladı. Nereden ateş edildiğini sorup, ateş edilen yere doğru koşan bir çocuk. Onun gibi binlerce kahraman vardı" şeklinde konuştu. Her yaştan vatandaşın orada olduğunu, özellikle yaşça büyük olanların daha da tepkili olduğunu dile getiren Önsoy, "Ülke, darbeler ülkesi olarak bugüne gelmişti ve yaşça büyük olanlar bu darbenin ülkeye ne büyük zararlar vereceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden onlar daha tepkiliydi" ifadelerini kullandı. Şehadet bilinciyle hareket ettiklerini belirten Gazi Önsoy, "Meclis bahçesindeki fıskiyelerden abdest aldık, orada tanımadığım insanlarla birlikte. Şehadet için gitmiştik. Benim gibi birçok insan da aynı düşünceyle oradaydı. Kızılay’dan ilerleyen tankları durdurmaya çalıştık. O anlarda tanktan iki kez düşürüldüm" dedi. "Yaralıyı da bir kez daha vurdu" Silah seslerinin havaya sıkılan kurşunlardan çıktığını sandıklarını ancak bölgeye ulaştıklarında yaralıların olduğunu gördüklerini aktaran Önsoy, "Bir yaralı amcamızı taşırken, dört kişi birlikte vurulduk. Vuran askere, ‘adam yaralı, bırak’ dedik. Yaralıyı aldık ama darbeci asker bizimle hiç konuşmadı. Öfkesi ve darbeyi gerçekleştirme isteği, konuşma kabiliyetini bile bastırmıştı. Tek kelime etmeden şarjör değiştiriyordu. Biz, ‘sonuçta insan, bize sıkmaz’ dedik ve arkamızı döndük. Ama döner dönmez dördümüzü de tekrar vurdu. Yaralıyı da bir kez daha vurdu" diye konuştu. "Bacağımdaki yaraya taş soktum" Yaralandıktan sonra yaşadıklarını da anlatan Önsoy, şu ifadelere yer verdi: "Biz yere düştük. Yaralıyı sürükleyerek Akay yokuşunun duvarının arkasına aldım. Ben vurulmuştum, şoktaydım. Ayağımdan kan akıyordu. Kanamayı durdurmak için deliğe taş sokmaya çalıştım. O heyecanla insan ne yaptığını bilmiyor. Tıbbi bilgimiz de yoktu. Bir genç kardeşimiz, Allah rahmet eylesin, o da şehit oldu. Ayağıma tişörtünü bağladı. ‘Nereden ateş ediliyor’ diyen çocuk da oydu. Tişörtü bağladıktan sonra Genelkurmay’a doğru koştu. O, şehadete çağrılmış bir kardeşimizdi. Mekanı cennet olsun. Amcam yurtdışından Yozgat’a gelmişti. Annemi aramış, ‘tankın üstünde Hasan’ı gördüm’ demiş. Cumhurbaşkanına olan hassasiyetimi bilir, ‘Tayyip Erdoğan konuşmadan Hasan oradan gelmez. Boşuna arayıp sormayın, o gelmez. Tayyip Erdoğan ne zaman kurtulur, ülke ne zaman kurtulur, Hasan o zaman gelir’ demiş." "Gözlerimi yoğun bakımda açtım" Önsoy, "Yaralıları hastaneye taşıdık. Motosikletli bir kurye vardı, beline bağlayıp o da yaralı vatandaşı taşıyordu. Sabaha karşı artık ben kan kaybından bitkin düşmüştüm. Sırtımdaki yaraları hastanede fark ettim. O gece dört kez hastaneye girişim olmuş. Duvara yaslanınca bir hemşire duvardaki kan izini gördü. ‘Sırtınızdan vurulmuşsunuz,’ dedi. Tişörtüm koyu renkti. Baktık ki iki kurşun yarası var. Artık her tarafı bembeyaz görüyordum, kan kaybından gözüm bulanmıştı. Bir gün sonra da gözlerimi yoğun bakımda açtım" dedi.