SAĞLIK - 16 Kasım 2022 Çarşamba 11:38

Prof. Dr. Abdullah Erdoğan: "Akciğer kanserinin 7 belirtisini göz ardı etmeyin"

A
A
A
Prof. Dr. Abdullah Erdoğan: "Akciğer kanserinin 7 belirtisini göz ardı etmeyin"

Akciğer kanseri dünyada kanser ölümleri içinde birinci sırada yer aldığını ve yaşın ilerlemesiyle birlikte görülme sıklığının arttığını belirten Prof.

Akciğer kanseri dünyada kanser ölümleri içinde birinci sırada yer aldığını ve yaşın ilerlemesiyle birlikte görülme sıklığının arttığını belirten Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, “17 Kasım Akciğer Kanseri Günü” nedeniyle, akciğer kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.


Çoğunlukla erkeklerde görüldüğü bilinen akciğer kanseri, son dönemde kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen kanser türü olarak ifade ediliyor. Akciğer kanseri dünyada sık görüldüğü ve çoğunlukla yaşam kaybına neden olduğu için toplumun en önemli sağlık sorunlarından birini oluşturuyor. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Erdoğan “17 Kasım Akciğer Kanseri Günü” nedeniyle, akciğer kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.



“Sigara akciğerlerin ve vücudun düşmanı”


Akciğer kanserinin görülme zamanın genellikle 40-50’li yaşlar olsa da erken yaşlarda da hastalık söz konusu olabileceğini belirten Erdoğan, “Akciğer kanserinden korunma yolları arasında sigaradan uzak durulması büyük önem taşıyor. Akciğer kanserinin risk faktörlerinde en sık görülen etken çevresel faktörlerdir. Bunların başında sigara, tütün ve tütün ürünleri gibi madde kullanımı yer alır. Bu tür madde kullanımları ne kadar fazla olursa akciğer kanseri görülme riski o kadar artar. Akciğer kanserinde çevresel faktörlerin etkisi yüzde 65-70 oranındadır. Sigara, tütün ve tütün ürünü kullanmanın dışında; genetik faktörler, meslek hastalıkları (asbest, radon gazı gibi kimyasal maddelere maruz kalmak) riski artırır. Örneğin İç Anadolu’da belirli bölgelerde kömür kullanımı nedeniyle hava kirliliği çoktur. Bunun gibi çevresel nedenler akciğer kanserine yol açabilmektedir” dedi.



“Öksürüğünüz şekli belirleyicidir”


Akciğer kanserinin yayılma şeklinin kan ve lenf yoluyla gerçekleştiğini belirten Erdoğan, “Erken evrede akciğer kanser şikayeti bronş sisteminden başladığı için genellikle öksürüktür. Özellikle sigara içen, meslek hastalığına sahip olan, astımı ya da KOAH’ı olan kişiler geçmişte de öksürdüklerini düşünerek belirtiyi göz ardı eder. Ancak sigara içerken oluşan öksürükle akciğer kanserinin başlangıcında olan öksürüğü birbirinden ayırmak gerekir. Duyarlı bir hasta öksürüğünün şeklinin değiştiğini, eski öksürüğünden daha farklı bir forma girdiğini ayırt eder ve doktora başvurur. Akciğer kanserinde tahriş olmaya bağlı olmayan, geceleri de süren karakteristik bir öksürük söz konusudur. Bu nedenle sigara içmeye devam eden herkesin öksürüğünün şeklini takip etmesi gerekir” sözlerine yer verdi.



7 belirtiye dikkat


Akciğer kanserinde bu 7 belirtiye dikkat edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, 7 belirtiyi şu şekilde sıraladı: “Kötüleşen veya geçmeyen öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı, hırıltı, kan tükürme, her zaman çok yorgun hissetmek, bilinen bir nedeni olmayan kilo kaybı.”


Akciğer kanserinin erken evrede fark edildiğinde cerrahi yöntemle tedavi edilebildiğini sözlerine ekleyen Erdoğan, “Erken evrede yakalanamayan akciğer kanserlerinde kemoterapi ya da radyoterapi gibi diğer tedavi modeliteleriyle devam edilir. Bu tedavide her evrede hastanın yeniden değerlendirilmesi, yeniden evrelenmesi, cerrahi ihtiyacının olup olmadığı tekrar düşünülmelidir. Cerrahide öncelikli amaç, tümörü uzaklaştırmak ve hastaya konforlu bir yaşam sunmaktır. Cerrahide tümörün yayılma ihtimali olan lenf nodları da tümörle birlikte çıkarılmalıdır. Buna akciğer rezeksiyonu ve mediastinal lenf nodu çıkarılması ameliyatı denir” ifadelerine yer verdi.



“40 yaşından sonra dikkat”


“Akciğer kanserinden korunmak için öncelikle sigara, tütün ve tütün ürünleri bırakılmalıdır” ifadelerine yer veren Erdoğan, “Ayrıca alkol ya da başka bağımlılık yapan maddeler tütün ürünü kadar yüksek etkide olmasa da yine de akciğer kanseri gelişimi için bir risk faktörüdür. Bu nedenle kontrol altına alınmalıdır. Sigara içen, 40 yaşın üzerinde, iştahında değişiklik olan ya da kendisinde bir takım huzursuzluklar hisseden, şehir hayatında yaşayan, karbon veya kömür solumak zorunda kalan, genetik faktörleri bulunan herkes bir uzmana başvurmalı, akciğer filmi çektirmelidir. Basit bir akciğer filmi o hastalığın erken yakalanması için vesile olabilir. 40 yaşından sonra yılda bir defa kontrol ve akciğer grafisi önerilir” dedi.



“Elektronik sigaralar masum değil”


Elektronik sigaraların tütün kullanımı kadar zararlı olduğu düşünüldüğünü belirterek vatandaşları uyaran Erdoğan, “Burada sıvı likit ve belirli tatlandırıcılarla kullanılır. Likit bir elektromanyetik alandan geçirilip duman haline getirilir. Likit sıvı elektromanyetik alandan geçirilirken kimyasal yapısı, moleküler yapısı değişir. Moleküler yapısı değişen madde inhale edilerek akciğerlere çekilir. Kimyasal yapısı değişen bu maddenin kanserojen olup olmadığı uzun yıllardır tartışma konusudur. Bu nedenle elektronik sigaralar önerilmemekte, kullanan kişiler ise alışkanlık olarak sigarayı bırakmış kabul edilmemektedir” sözlerine yer verdi.



“Az sigara içmek de çok zararlı”


Prof. Dr. Abdullah Erdoğan konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Çok sigara içmek ile az sigara içmek arasında büyük bir fark yoktur. Çünkü tütün ürünü kullanımında bronş hücrelerinin yenilenmesi ve yapılanması bozulur. Bu az veya çok sigara içilmesine göre değişmez. Eğer bir kişi 20 yıldır 1 paket sigara içiyorsa, içmeyen birine oranla 80 kat akciğer kanserine yakalanma riski vardır. Az sigara içmek daha az zararlı olsa da kanser gelişimini başlatabilir. Sadece çok içen kişiye göre risk oranı biraz daha düşüktür.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.