SAĞLIK - 17 Mart 2024 Pazar 10:37

Prof. Dr. Cenk Bilen: “Robotlar hasta ile doktor arasına girdi, hastalar bizi değil robotları istiyorlar”

A
A
A
Prof. Dr. Cenk Bilen: “Robotlar hasta ile doktor arasına girdi, hastalar bizi değil robotları istiyorlar”

Sağlık alanında kullanılan robotların hekim ile hasta arasında girdiğini belirten Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, “Hastalar sağlıklarına kavuşmanın yolunun doktorlar değil de teknoloji ürünleri olduğunu düşünüyorlar. Hasta geldiğinde hekim istemiyor, robot istiyor. Hekim hasta ile konuştuğunda komplikasyonları robota bağlıyor. Hekim vicdani sorumluluklarından kurtuluyor. Bu hekimlik sanatından uzaklaşmaktır. Bugün robotları kullanan biziz ama önümüzdeki 10 yılın içerisinde robotlar biriktirdikleri bilgiler sayesinde suni zeka ile ameliyat yapacak” dedi.


Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, Antalya’da düzenlenen “8. Ulusal Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi”nde önemli açıklamalarda bulundu. Her erkeğin testosteron olduğu sürece hayatının bir döneminde prostat kanserine yakalanacağını belirten Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, bunun kişinin prostat kanserinden öleceği anlamına gelmediğini belirtti. Bilen, “80-90 yaşına gelmiş her erkekte bakarsınız prostat kanseri vardır bunlar şikayet oluşturmuyordur. Hekimlerin ayırt etmeye çalıştığı erken dönemde gelişen ve bir insanın hayatına sebebiyet verecek prostat kanserlerini bulmaya çalışıyoruz. Diğer kanserler gibi hızlı seyreden ölümcül bir kanser değil. Bütün ölüm oranları prostat kanserlerinde yüzde 12-13 civarındadır. Ama bu akciğer kanseri için nerede ise yüzde 50’dir. Korkulu bir rüya değil, her erkeğin başına gelebilir. Yapmaya çalıştığımız için başınıza geleni engellemekten çok başınıza gelebilecek prostat kanserinin bir erkeği öldürmesini engellemek. O yüzden saha çalışmalarım var. Erkeklerin hepsini 50 yaşından itibaren kontrollere çağırıyoruz” dedi.



“Erken tanı koyabilirsek son derece daha etkili tedavi edilebilir”


Aile öyküsü bulunması durumunda prostat kanserinin daha erken dönemde de ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, “Bu durumlarda 40 yaşından sonra kontrole gelmelerinde fayda var. Erken prostat kanseri gelişirse 10-15 yıl içerisinde ölümcül olabilir. Erken tanı koyabilirsek son derece daha etkili tedavi edilebilir. Kontrol ve tedavi için toplumda bir utanma sorunu olduğunu düşünmüyorum. Erkeklerin ürologlara geç geliş sebepleri var. Birçok hikaye duyuyoruz. Bu bizden kaynaklı bir durum değil. Birçok erkeğin bizlere geç gelmesinin sebepleri arasında doktorlara ulaşım sorunları olması, şehirde yaşamıyor olması gibi etkenler var. İnsanlar daha fazla doktora gelmeye başladı” sözlerine yer verdi.



“Türkiye, Avrupa için çok önemli bir sağlık merkezidir”


Tanı sayısı artarken tedavi oranlarının da arttığını açıklayan Bilen, “Tanısı konulan hastaların yaşam kaliteleri de artıyor. Gelişen sağlık sistemi bunun bir sonucudur. Bizim ülkemizde de tanı ve tedavi konusunda çok önemli gelişmeler var. Türkiye, Avrupa için çok önemli bir sağlık merkezidir. Ülkemizde hem yabancılara hem de vatandaşlarımıza erken tanı ve tedavi için her türlü olağana sahibiz. Her alanda olduğu gibi sağlık alanında da robotlar son 20 yılın en gözde ürünleri arasında yer alıyor. Bunlar hem çok özel hem de çok pahalı ürünler. Oldukça etkili bir şekilde kullanılıyor. İşimizi çok kolaylaştırdılar. El titrememiz azaldı, alanları daha büyük görüyoruz. Açık ameliyatta zor ulaşılan bölgelere daha kolay ulaşıyoruz. Dokuları çıkartılabiliyoruz. Ülkemize de çok sık kullanıyoruz. Herkesin ulaşması zor” dedi.



“Hasta geldiğinde hekim istemiyor, robot istiyor”


Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, konuşmalarını şöyle sürdürdü:


“Gelişen teknoloji hayatımızı çok kolaylaştırdı. Telefonların insanların arasına girmesiyle bu tür sağlık teknolojileri de doktor ve hasta arasına girmeye başladı. Pazarlama teknikleri de hastaları daha ön plana çıkarıyor. Hastalar sağlıklarına kavuşmanın yolunun doktorlar değil de teknoloji ürünleri olduğunu düşünüyorlar. Hekim hasta ilişkisi göz göze gelme, temas, birbirini anlama, dinleme ve bir duygusal bağ kurma ilişkisidir. Bu bağın sonucunda hekim hastasıyla bir yola çıkar, birlikte üzülür ve birlikte karar verirler. Bu bir yaşam mücadelesidir. Hastaların güveninin teknolojiye kayması, hekimlerin pazarlamada teknolojiyi ön plana çıkarmaları hasta ile hekimi birbirinden uzaklaştırıyor. Hasta geldiğinde hekim istemiyor, robot istiyor. Hekim hasta ile konuştuğunda komplikasyonları robota bağlıyor. Hekim vicdanı sorumluluklarından kurtuluyor. Bu hekimlik sanatından uzaklaşmaktır. Bugün robotları kullanan biziz ama önümüzdeki 10 yılın içerisinde görüyoruz ki robotlar biriktirdikleri bilgiler sayesinde suni zeka ile ameliyat yapmaya başlayacak. O zaman biz hastalardan daha da uzaklaşacağız.”



Prof. Dr. Cenk Bilen: “Robotlar hasta ile doktor arasına girdi, hastalar bizi değil robotları istiyorlar”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Muğla Büyükşehir’den 13 ilçede çevre temizliği seferberliği Muğla Büyükşehir Belediyesi, çevre bilincini artırmak ve daha temiz bir kent oluşturmak amacıyla 13 ilçede eş zamanlı olarak yürütülecek çevre temizliği seferberliğinin ilk etabını geçtiğimiz haftalarda Ula Göleti’nde başlatmıştı. Seferberliğin ikinci durağı ise Yatağan oldu. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Yatağan Belediyesi koordinasyonunda gerçekleştirilen çevre temizliğine; Yatağan Belediye Başkanı Mesut Günay, Muğla Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Hicran Karabıyık ile çok sayıda vatandaş katıldı. Temizlik çalışmalarında süpürge araçları, su tankerleri, çöp taksi araçları ve temizlik personelleri görev aldı. Muğla Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Hicran Karabıyık, "Ula’da başlattığımız temizlik seferberliğini bugün Yatağan’da, Yatağan Belediyemizle birlikte sürdürüyoruz. Amacımız Muğla’nın tüm ilçelerinde çevre temizliğini toplumsal bir harekete dönüştürmek ve çevre farkındalığını artırmak. Bugün burada bizimle birlikte olan emekçi arkadaşlarımıza ve çevre duyarlılığı gösteren vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu imkânı sağlayan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras’a ve Yatağan Belediye Başkanımız Sayın Mesut Günay’a teşekkür ederiz" dedi. Başkan Aras "Temiz bir çevre, ortak sorumluluğumuzdur" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, "Muğla’mızın doğasını, sokaklarını ve yaşam alanlarını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur. 13 ilçemizi kapsayan çevre temizliği seferberliğimizle yalnızca temizlik çalışması yapmıyor, aynı zamanda çevre bilincini artırmayı hedefliyoruz. Ula’da başlattığımız bu çalışmayı Yatağan’da sürdürerek tüm ilçelerimize yayacağız. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin iş birliğiyle, vatandaşlarımızın da desteğiyle daha temiz, daha yaşanabilir bir Muğla için çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
Karabük KBÜ’de TÜBİTAK 2209 başvuruları 4 yılda 66’dan 755’e çıktı Karabük Üniversitesi’nde (KBÜ) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 2209-A ve 2209-B programlarına yapılan başvurular, son dört yılda 11 kat artarak 755’e ulaştı. Karabük Üniversitesi, proje ve araştırma temelli akademik yaklaşım doğrultusunda TÜBİTAK 2209-A ve 2209-B Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destek Programlarına yönelik başvurularda önemli bir artış kaydetti. Verilere göre KBÜ’den 2022 yılında 66 proje başvurusu yapılırken, bu sayı 2023’te 348’e, 2024’te 505’e yükseldi. 2025 yılında ise başvuru sayısı 755’e ulaşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye çıktı. Destek almaya hak kazanan proje sayısı da yıllar itibarıyla artış gösterdi. 2022’de 35 proje desteklenirken, 2023’te kabul edilen proje sayısı 158 oldu. 2024 yılında ise 200 proje TÜBİTAK desteği almaya hak kazandı. 2025 yılına ilişkin değerlendirme süreci devam ediyor. KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, başvurulardaki artışına dikkat çekerek, "Karabük Üniversitesi’nde araştırma ve proje üretimini stratejik bir öncelik olarak ele alıyoruz. Oluşturduğumuz proje geliştirme ekosistemi, akademik rehberlik faaliyetleri ve kurumsal destek mekanizmaları sayesinde öğrencilerimizin TÜBİTAK programlarına ilgisi her yıl artıyor" ifadelerini kullandı. Kırışık, lisans düzeyinde araştırma odaklı düşünme kültürünün üniversitenin bilimsel üretim kapasitesini güçlendirdiğini belirterek, "Proje temelli akademik yaklaşımımızı önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.
Kastamonu Emekli polis, ahşap hat sanatıyla evini adeta müzeye çevirdi Bomba imha uzmanı olarak görev yaptığı polislik mesleğinden emekli olduktan sonra ahşap hat sanatıyla uğraşmaya başlayan Şaban Meşeoğlu, yaptığı eserleriyle adeta evini müzeye dönüştürdü. Meşeoğlu en büyük hayalinin Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye etmek olduğunu söyledi. Kastamonu’nun İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde yaşayan 73 yaşındaki emekli polis Şaban Meşeoğlu, 1993 yılında emekli olduktan sonra gittiği Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’nde Arapça "Allah" yazılı levhadan etkilenerek ahşap oyma sanatına yöneldi. Uzun yıllar bomba imha uzmanı olarak görev yapan Meşeoğlu, emekliliğini adeta ahşap oyma sanatına adadı. Hat sanatını ahşaba işleyen ve ahşap oyarak çeşitli kabartmalar yapan Meşeoğlu, yıllar içinde yaptığı eserleriyle evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Yaşlılığı sebebiyle sanatına devam edemeyen Meşeoğlu, en büyük hayalinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu hediye etmek oluğunu söyledi. Türkiye’yi yağtığı SİHA’larla gururlandırdığı için BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’a, kargo ile çift başlı kartal figürü işlemeli tablo gönderdiğini kaydeden Meşeoğlu, tablonun Selçuk Bayraktar’a ulaşıp ulaşmadığını çok merak ettiğini ifade etti. "Evimi müze haline getirdim" Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesindeki hatların kendisine ilham olduğunu söyleyen Meşeoğlu, "Türbede baktım camekan içerisinde üçgen şeklinde bir yazı var, kufi şeklinde yazıyor. Öğrendim ki kenarlarda Muhammed, ortada Allah yazıyor. Ben, Sezai Karakoç’un şiirleriyle büyüdüm, şiirlerinde, ‘kuşların yuvasına hak yol İslam yazacağız’ der. ’Bu üçgen bizim kültürümüzde yok, sen nereden buldun’ diyenler oldu. Ben, bu yazıyı 5 sene cebimde gezdirdim. En son sanayiye gittim, 7 levha yaptım. Öbür sene 20 levha yaptım. Benim ahşap oymada az çok bir becerim var. Hatta çocukluğumda ortaokula giderken ben bir mezarlık imalathanesinde çalıştım. O arada hilal içerisinde bozkurt resmi yaptım. Evimde 2 odanın duvarlarını oymalarla süsledim. Evimi müze haline getirdim" dedi. İsrail menşeli ürünleri yasakladığı için Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya da ulaşmak istediğini söyleyen Meşeoğlu, "Maduro, bizim İslam ülkelerinin yapamadığını yaptı. Hristiyan bir ülke. Amerika’dan ülkesine gelecek İsrail ürünlerini yasakladı. Filistin’e destek verdi. İslam ülkeleri bunu yapamadı. Ben ona Kastamonu’daki Şeyh Şaban-ı Veli’nin sancağını göndermek istiyorum ama benim kolum kısa. Maduro’ya ulaşmak için bana yardımcı olunursa çok sevinirim" diye konuştu. "İnsanın ruhunu rahatlatıyor" Yaptığı eserlerin büyük bir emek istediğini kaydeden Meşeoğlu, "Bu oymanın zamanı falan olmaz. Bunu gece çalışıyorsun, gündüz çalışıyorsun. Kereste sesini duymak, dinlemek, çizimlerini yapmak çok farklı bir olay. Bu olay öyle göründüğü gibi basit bir olay değil. Aşağı yukarı 15 senedir falan ben bu işlerle uğraşıyorum. Bir eseri meydana getirmek çok büyük bir olaydır. İnsanın ruhunu rahatlatır, bunlara bakmak benim için çok büyük bir olay. Güzeli seviyorum, güzel olan her şeyi seviyorum" şeklinde konuştu. "Kendisi bizlere ahşap oymasını öğretti" İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde 2018 yılında imam hatip olarak atanan Yunus Bademli ise Meşeoğlu’nun kendisine ahşap oymayı öğrettiğini belirterek, "O bizim ustamız, bir gün bana kendi atölyesini tanıtmak, yapmış olduğu eserleri göstermek istedi. Şaban amcayla bu şekilde tanışıklığımız başladı. O gün bugün bizim kendisi de acizane bizlere burada bu işi gösterdi, öğretti. Öğrendikten sonra bizim de eserlerimiz oldu. Şaban amcamla da onları Allah razı olsun, kendisinden çok ilham aldık" ifadeleri kullandı. (Vİ-MK-
Ankara Palandöken: "2026 yılına herkes borçsuz girmek istiyor" Son yapılandırma ile devletin yaklaşık 156 milyar TL tahsil ettiğini hatırlatan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Artık 2026 yılına sayılı günler kaldı. Bildiğiniz üzere vatandaşımız, esnafımız, öğrencimiz; herkes borçlu, borçsuz, harçsız 2026 yılına girebilme ümidi taşıyor. Daha önce biliyorsunuz, 2023 yılında böyle bir uygulama yapıldı. Bu yapılandırma kapsamında insanlar borçlarının belirli bir bölümünü, hatta gerçekten çok büyük bir bölümünü yapılandırdı. Yaklaşık 156 lira civarında borç yapılandırıldı" dedi. "Kapsamlı yeniden yapılandırma esnaf için nefes olacak" Esnaf ve sanatkarların yeniden yapılandırma ile 2026’ya borçsuz girmek istediğinin altını çizen Türkiye Esnaf ve Sanatkaları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Biz af falan istemiyoruz. Biz diyoruz ki borcumuzu ödeyelim. Ancak mevcut imkânlar, iş yeri kiraları ve borç yükü buna engel oluyor. Bu da bununla sınırlı kalmamalı. Her türlü kredi kurumu borçlarından, köprü geçiş ücretlerine, idari para cezalarına kadar; ana parayı yatıran ya da taksitlendirme talep eden vatandaşımız bu yapılandırmadan yararlanabilmeli. Hem esnaf rahat etsin, hem hükümetimiz geçen seferkinin belki iki katını, iki buçuk katını tahsil edebilsin. Atıl kalan bu paralar da ekonomiye yeniden girmiş olacak. Bu yapılandırma olmazsa olmazdır. 2026 yılına herkes borçsuz girmek istiyor. Yeni bir beyaz sayfa açmak istiyor. Ticaretimizi idame ettirelim istiyoruz. Bankaya gidiyoruz, kredi alamıyoruz. Bir işimiz oluyor, çözmeye gidiyoruz, tapuda çözemiyoruz. İdari para cezalarından tutun, öğrenciyken alınmış kredilerin yapılandırılmasına kadar her şeyin yeniden düzenlenmesini vatandaş da istiyor, esnaf da istiyor. Bu bir haksızlık değil. Bu bir af değil. Sadece borçların ödenebilir hâle gelmesidir" diye konuştu. "Uzun vadeli yapılandırma artık ertelenemez bir ihtiyaçtır" Uzun vadeli yapılandırmanın artık ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Palandöken, "Düşünün, insanlar borcunu ödemek istiyor ama imkânsızlıktan ödeyemiyor. Gayrimenkullerinde haciz var, e-haciz var. Sosyal güvenlik prim borcunu yatıramıyor. Ama böyle bir yapılandırma yapılırsa, en azından devletimiz bu paraların önemli bir bölümünü tahsil edecek. Vatandaş da önümüzdeki dönemde ekonomik düzelmeyle, enflasyonun düşmesiyle birlikte bu yüklerden kurtulmuş olacak. Bu bizim olmazsa olmazımızdır. Biz ısrarla söylüyoruz: Bu bir af değil. Bu bir yapılandırmadır ve yapılandırmanın ruhuna uygundur. Hiç kimsenin mağdur olmayacağı bir sistemdir" şeklinde konuştu.