ÇEVRE - 17 Temmuz 2025 Perşembe 16:32

BTÜ’den su krizine karşı yer altı barajı çözümü

A
A
A
BTÜ’den su krizine karşı yer altı barajı çözümü

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Egemen Aras, su krizine karşı ‘yer altı barajı’ önerisinde bulundu. Bursa’da yer altı barajı yapımı için uygun 6 nokta belirlediklerini kaydeden Prof. Dr. Aras, bu barajların kuraklıkla mücadelede ciddi olumlu etkilerinin olacağını vurguladı.


Sanayide, tarımda ve konutta bilinçsiz su tüketimi, beraberinde yağış miktarının gün geçtikçe azalması kuraklık alarmının verilmesine neden oluyor. Çağın sinsi afeti kuraklık ve su sorununun farkında olan ve bu yönde araştırmalarına hız veren BTÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Egemen Aras, iklim değişikliği ve kuraklık sorununa karşı yer altı barajı kurulması önerisinde bulundu. İklim değişikliğinin dünya genelinde su kaynaklarının dağılımını ve miktarını etkileyen önemli faktör olduğunu kaydeden Prof. Dr. Egemen Aras, "Sıcaklık değişiklikleri, yağış düzenlerindeki değişimler ve kuraklık, su kaynaklarının azalmasına ve su stresinin artmasına neden oluyor. Bu durum, su yönetimi stratejilerini gözden geçirmeyi ve daha sürdürülebilir çözümler aramayı zorunlu kılıyor. Yer altı barajları, bu zorluklarla baş etmek ve su güvenliğini artırmak için önemli bir çözüm haline gelmiştir" dedi.


"Sürdürülebilir su kaynağı sağlayacak"


Bu barajların, yer altında su depolama kapasitesi oluşturarak sürdürülebilir su kaynakları sağlayacağını anlatan Prof. Dr. Aras, "İklim değişikliği ve kuraklık dönemlerinde yer altı barajları, istikrarlı bir su kaynağı sunma potansiyeline sahiptir. Yer altı barajları, yağış mevsiminde fazla suyu depolayarak, kurak dönemlerde bu suyu serbest bırakma esnekliğine sahiptir. Bu, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama açısından önemlidir" diye konuştu.


"Buharlaşmayı minimumda tutar"


Yer altı barajlarının su buharlaşmasını azaltarak su kaybını minimumda tuttuğunu ve yer altı su tabakasını besleyerek ekosistemlere de fayda sağladığını anlatan Prof. Dr. Egemen Aras, "Ancak, yer altı barajlarının etkili bir şekilde çalışabilmesi için bilinçli bir su yönetimi ve sürdürülebilir kullanım önemlidir. Barajların yer seçimi, suyun kalitesinin korunması, yerel ekosistemlere olan etkilerin değerlendirilmesi gibi faktörler, yer altı barajlarının başarılı olmasını sağlayan unsurlardır" ifadelerini kullandı.


Bursa’da yapılabilecek 6 yer altı barajı


Bursa’da yapılabilecek yer altı barajlarının konumlarına ve kullanma amaçlarına dair bilgi veren Prof. Dr. Aras, "Bursa’nın içinde bulunduğu su havzasında, etkili faktörlerin oluşturduğu ihtiyaç ve kısıtlamaları karşılayan, yapımı uygun olabilecek toplamda 6 adet yer altı barajı noktası tespit ettik. Muhtemel rezervuar hacimlerinin de hesaplandığı bu barajların, Akçasusurluk, Ekmekçi, Sansarak, Gündüzlü ve Kozluca’ya sulama amaçlı, Madenköy’e ise içme suyu yapılması uygun olabilir" dedi.


"Kırsal yerleşim yerlerine bu barajlar yapılmalı"


Prof. Dr. Aras, tespit edilen bu 6 adet yer altı barajı ve rezervuar hacimlerinin değerlendirildiğinde, yer üstü barajlarına kıyasla rezervuarda depolanan su miktarının daha düşük olduğunu kaydetti. Aras, "Fakat büyük yerleşim yerlerine nazaran nüfusu ve dolayısı ile su talebi daha az olan kırsal yerleşim yerleri için içme veya sulama suyu ihtiyacının temini hususunda yer altı barajlarının alternatif veya tamamlayıcı bir çözüm olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır. Bursa’da özellikle tarım arazilerinin sulaması ve küçük yerleşim yerlerinin su ihtiyacının karşılanması için, kuraklıkla gelen olumsuz etkilerin en aza indirilmesi noktasında yer altı barajlarının hızlı bir şekilde yapılması gerekmektedir" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir, sokaklarında domuz sürüleri ile doğal yaşam parkına döndü İzmir’in Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde sürü halinde yerleşim yerlerine inen yaban domuzları, dev cüsseleriyle cadde ve sokaklarda cirit atarak korku salıyor. Geceleri sokağa çıkmaya korkan vatandaşlar yetkilileri kalıcı önlem almaya çağırırken, bazı kişilerin ise alıştıkları domuzlardan kaçmak yerine onları cep telefonlarıyla görüntülemesi dikkat çekti. İzmir’de yaban hayatı ile kent yaşamı arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmeye başladı. Özellikle Balçova, Narlıdere ve Bornova ilçelerinde gece saatlerinde ortaya çıkan domuz sürüleri, yerleşim yerlerinde özgürce dolaşırken görüntülendi. Kent sakinleri, gündüzleri sahipsiz köpeklerden, geceleri ise sayıları her geçen gün artan dev domuz sürülerinden dert yanıyor. Dün gece geç saatlerde Balçova sokaklarına inen yaban domuzları, devasa cüsseleriyle dikkat çekti. Çöp konteynerlerinin etrafında yiyecek arayan ve caddelerde sürü halinde ilerleyen domuzlar, trafikteki sürücülere ve yoldaki vatandaşlara aldırış etmeden dolaşmaya devam etti. Bazı İzmirlilerin artık bu duruma alıştığı ve kaçmak yerine cep telefonlarına sarılarak o anları kaydettiği görüldü. Kentin korkulu rüyası haline geldi Öte yandan, her gece sokaklarda karşılaştıkları bu tablodan büyük rahatsızlık duyan vatandaşlar ise yetkililere çağrıda bulundu. Geceleri yaya olarak dışarı çıkmaya korktuklarını belirten mahalle sakinleri, yetkililerin bu konuda artık kalıcı ve somut bir tedbir alması gerektiğini belirtti. Bazı vatandaşlar da şehir merkezinin domuzların doğal alanı haline gelmesinde, sokak hayvanları için özellikle kaldırımlara kedi-köpek maması koyulmasının da etkili olduğunu iddia etti. Sürü halinde geziyorlar Yaşan durumda bir dengesizlik olduğunu aktaran Balçova ilçesi sakini Osman İlhan, "Çünkü bu hayvanların buraya inmemesi gerekiyor. İnsanlar yemek veriyor, ekmek kırıntıları koyuyor; onlar da buna alışıp devamlı geliyorlar, bazen 10, 15, hatta 20 tane oluyorlar. Balçova Belediyesi bu konuda tabelalar asmış; bu hayvanlara ekmek ve kırıntı atılmaması, doğal yaşamlarına bırakılması gerektiğini söylüyor ama dinleyen var mı bilmiyorum, genelde dinlemiyorlar. İnsanlar ekmek ve yemek artıkları bırakıyor, bu yüzden domuzlar her akşam saat 10.30-11.00 gibi ormandan buraya iniyor. Sokağa çıktığımızda görüyoruz ve bu da bir korku oluşturuyor. Mesela ben gece saat 2’de evimin önünden geçerken korktum; gürültülü seslerle, yavrularıyla birlikte 15-20 kişilik sürüler halinde geçiyorlar. Sürü halinde ses çıkararak ilerliyorlar ve köpek olsa bir şekilde müdahale edersiniz ama onların huyunu suyunu bilmediğimiz için bir şey yapamıyoruz" dedi. "Domuz ailesi çıkabilir" Domuzlardan aslında şikayetçi değiliz diyen esnaf Devrim Çıntay, "Muhtemelen domuzlar bizden şikayetçidir çünkü buraya gelip onların yerini işgal etmiş durumdayız. Bu konuda hem domuzların hem de insanların yanlış davranışları var; özellikle insanların yem ve mama bırakması önemli bir etken çünkü domuzlar kedi mamasının kokusuna geliyorlar diye düşünüyorum. İlk başta insan korkar gibi oluyor ama sonra bakıyorsun ki onlar senden korkuyor ve zaten kaçıyorlar, bu yüzden aslında çok büyük bir tehlike arz ettiklerini düşünmüyorum; tabii küçük çocuklar konusu ayrı. Balçova Belediyesinin bu konuyla ilgili çok bir şey yaptığını sanmıyorum, çünkü hayvanlara burada farklı bakıldığı için toplama gibi uygulamalar da yapılamaz; muhtemelen belediye bir çalışma yapmıyor, yapsa görürdük diye düşünüyorum. Geçenlerde trafik kazası oldu, domuzlar büyük olduğu için arabalarda oluşan hasar da büyük oluyor ama herhalde domuzlarla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle ‘Dikkat hayvan çıkabilir’ tabelaları yerine ‘Dikkat domuz çıkabilir’ ya da ‘Domuz ailesi çıkabilir’ şeklinde tabelaların olması bana daha mantıklı geliyor" ifadelerini kullandı. Balçova ilçesinde emlakçılık yapan Vedat Küçükgökçe ise, "Burada çok aşırı sayıda domuz görüyoruz ve oldukça da büyükler. Bu durum ciddi anlamda tehlike arz ediyor çünkü bunlar vahşi hayvanlar. Bir gün mutlaka bir olay yaşanacak; yaşandıktan sonra önlem almak ise çok daha kötü sonuçlara yol açabilir, bu yüzden önlemlerin şimdiden alınması gerekiyor. Teller açık olduğu için domuzlar rahat rahat girip çıkıyorlar. Ayrıca burada onlara yemek veriliyor, ekmek atanlar var. Hem çevre kirliliği oluşmuş durumda hem de vahşi hayvanların insanların arasında olmaması gerektiğini düşünüyorum; bu açık bir tehlike oluşturuyor" diye ekledi.